The power of vulnerability | Brené Brown | TED

Brene Brown: Kırılganlığın gücü

22,257,703 views ・ 2011-01-03

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Serap Çakıl Gözden geçirme: Paris Obdan
Şöyle başlayayım:
00:16
So, I'll start with this: a couple years ago, an event planner called me
0
16860
3461
birkaç yıl önce bir organizatör beni aradı
çünkü bir konuşma yapacaktım.
00:20
because I was going to do a speaking event.
1
20345
2049
Aradı ve şöyle dedi:
00:22
And she called, and she said,
2
22418
1690
"Broşürde seni nasıl tanıtacağım
00:24
"I'm really struggling with how to write about you on the little flyer."
3
24132
3572
konusunda zorluk yaşıyorum."
00:27
And I thought, "Well, what's the struggle?"
4
27728
2048
Ben de "Niye, zorluk nedir?" diye düşündüm.
Dedi ki, "Seni konuşurken dinledim,
00:30
And she said, "Well, I saw you speak,
5
30488
1904
ve seni bir araştırmacı olarak tanıtacağım, sanırım,
00:32
and I'm going to call you a researcher, I think,
6
32416
2485
00:34
but I'm afraid if I call you a researcher, no one will come,
7
34925
2888
ama öyle dersem de kimse gelmez diye korkuyorum
çünkü sıkıcı ve gereksiz olduğunu düşünecekler."
00:37
because they'll think you're boring and irrelevant."
8
37837
2459
(Kahkahalar)
00:40
(Laughter)
9
40320
1001
Peki.
00:41
And I was like, "Okay."
10
41345
1576
00:42
And she said, "But the thing I liked about your talk
11
42945
2478
Ve dedi ki: "Senin konuşmanda beğendiğim,
senin bir hikaye anlatıcı olman.
00:45
is you're a storyteller.
12
45447
1216
00:46
So I think what I'll do is just call you a storyteller."
13
46687
2714
O yüzden seni bir hikaye anlatıcısı olarak tanıtacağım."
00:49
And of course, the academic, insecure part of me
14
49990
2976
Tabii benim akademik, güvensiz yanım şöyleydi:
00:52
was like, "You're going to call me a what?"
15
52990
2310
"Beni nasıl tanıtacaksın dedin?"
Ve dedi ki, "Seni bir hikaye anlatıcısı olarak tanıtacağım."
00:55
And she said, "I'm going to call you a storyteller."
16
55324
2548
00:57
And I was like, "Why not 'magic pixie'?"
17
57896
2849
Ben de "Büyülü periye ne dersin?" dedim.
01:00
(Laughter)
18
60769
2479
(Kahkahalar)
01:03
I was like, "Let me think about this for a second."
19
63648
3278
"İzin ver, ben biraz düşüneyim" dedim.
Cesaretimi ortaya çıkarmaya çalıştım.
01:07
I tried to call deep on my courage.
20
67291
2539
01:09
And I thought, you know, I am a storyteller.
21
69854
3112
Ve düşündüm, ben bir hikaye anlatıcısıyım.
01:12
I'm a qualitative researcher.
22
72990
1404
Ben bir niteliksel araştırmacıyım.
01:14
I collect stories; that's what I do.
23
74418
1721
Hikayeleri toplarım; yaptığım bu.
01:16
And maybe stories are just data with a soul.
24
76656
2905
Belki de hikayeler, ruhu olan veriden ibarettir.
01:19
And maybe I'm just a storyteller.
25
79585
2381
Ve belki ben de sadece bir hikaye anlatıcısıyım.
01:21
And so I said, "You know what?
26
81990
1659
Ve ben de dedim ki, "Biliyor musun?
01:23
Why don't you just say I'm a researcher-storyteller."
27
83673
2641
Bana neden sadece araştırmacı-hikaye anlatıcı demiyorsun?"
01:26
And she went, "Ha ha. There's no such thing."
28
86338
3628
O da "Ha ha, öyle bir şey yok ki" dedi.
01:29
(Laughter)
29
89990
1683
(Kahkahalar)
01:31
So I'm a researcher-storyteller, and I'm going to talk to you today --
30
91697
3977
Sonuçta ben bir araştırmacı-hikaye anlatıcıyım
ve bugün sizinle - madem algının
01:35
we're talking about expanding perception --
31
95698
2049
genişlemesinden söz ediyoruz -
01:37
and so I want to talk to you and tell some stories
32
97771
2382
ve ben de sizinle konuşmak ve araştırmamın bir bölümü
hakkında konuşmak istiyorum ki
01:40
about a piece of my research that fundamentally expanded my perception
33
100177
5159
bu benim algımı temelden genişletti
01:45
and really actually changed the way that I live and love
34
105360
2889
ve gerçekten aslında yaşama ve sevme, çalışma ve
01:48
and work and parent.
35
108273
1174
annelik yapma tarzımı değiştirdi.
01:50
And this is where my story starts.
36
110093
2132
Ve hikayem böyle başlıyor.
01:52
When I was a young researcher, doctoral student,
37
112990
2683
Genç bir araştırmacıyken, doktora öğrencisiyken,
01:55
my first year, I had a research professor who said to us,
38
115697
3977
ilk yıl bir araştırma hocam vardı
derdi ki
01:59
"Here's the thing, if you cannot measure it, it does not exist."
39
119698
3946
"Bakın,
Eğer bir şeyi ölçemiyorsanız, öyle bir şey yoktur."
Bana tatlı dillilik yapıyor diye düşünürdüm.
02:05
And I thought he was just sweet-talking me.
40
125374
2592
"Sahi mi?" derdim ve "Kesinlikle" derdi.
02:08
I was like, "Really?" and he was like, "Absolutely."
41
128339
2437
02:10
And so you have to understand
42
130800
2253
Yani şunu anlamalısınız:
sosyal hizmet üzerine okumuş, yüksek lisans yapmıştım
02:13
that I have a bachelor's and a master's in social work,
43
133077
2580
ve sosyal hizmet konusunda doktora yapıyordum,
02:15
and I was getting my Ph.D. in social work, so my entire academic career
44
135681
3374
bütün akademik kariyerim boyunca
hayatın karmaşık olduğunu
02:19
was surrounded by people who kind of believed in the "life's messy, love it."
45
139079
5617
düşünen, bunu seven
bir grup insanla çevriliydim.
02:25
And I'm more of the, "life's messy, clean it up, organize it
46
145474
5428
Ben ise hayat karmaşık,
temizle, düzenle
02:30
and put it into a bento box."
47
150926
1777
ve güzelce kutuya koy, türünde biriyim.
02:32
(Laughter)
48
152727
1976
(Kahkahalar)
Bu yüzden tam kendi yolumu buldum,
02:35
And so to think that I had found my way, to found a career that takes me --
49
155020
5311
beni alıp götürecek kariyeri buldum derken --
02:40
really, one of the big sayings in social work is,
50
160355
3333
gerçekten, sosyal hizmetlerde en büyük laflardan
02:43
"Lean into the discomfort of the work."
51
163712
2095
biri çalışmanın rahatsızlığını olumlamaktır.
02:46
And I'm like, knock discomfort upside the head
52
166537
2532
Ve ben de, rahatsızlığı baş aşağı et ve
02:49
and move it over and get all A's.
53
169093
2278
kenara koy ve tüm A'ları al, diye düşünürüm.
02:51
That was my mantra.
54
171395
1912
İşte mantram buydu.
02:54
So I was very excited about this.
55
174990
1976
Yani bu konuda çok heyecanlıydım.
02:56
And so I thought, you know what, this is the career for me,
56
176990
2976
Ve, ne biliyor musunuz, bunun tam bana göre bir kariyer olduğunu düşündüm,
02:59
because I am interested in some messy topics.
57
179990
2976
çünkü bazı karmaşık konularla ilgiliyim.
03:02
But I want to be able to make them not messy.
58
182990
2371
Ama onları çözebilmek de istiyorum.
Onları anlamak istiyorum,
03:05
I want to understand them.
59
185385
1322
03:06
I want to hack into these things that I know are important
60
186731
3577
önemli olduğunu bildiğim bu şeylerin
içlerine sızmak ve herkesin
03:10
and lay the code out for everyone to see.
61
190332
1976
görebileceği şekilde şifresini ortaya çıkarmak istiyorum.
03:12
So where I started was with connection.
62
192990
2659
Başlangıç noktam, bağlantı olgusuydu.
03:15
Because, by the time you're a social worker for 10 years,
63
195673
3412
Çünkü, sosyal hizmet görevlisi olarak 10 yılı doldurduğunuzda,
şunu fark ediyorsunuz
03:19
what you realize is that connection is why we're here.
64
199109
4707
burada olma nedenimiz, bağlantı.
03:23
It's what gives purpose and meaning to our lives.
65
203840
2380
Hayatlarımıza amaç ve anlam veren şey bu.
Her şey bununla ilgili.
03:27
This is what it's all about.
66
207076
1786
03:28
It doesn't matter whether you talk to people
67
208886
2097
Sosyal adalet ve akıl sağlığı ve istismar ve ihmal
konularında çalışan insanlarla konuşup konuşmadığınız önemli değil,
03:31
who work in social justice, mental health and abuse and neglect,
68
211007
3092
şunu biliyoruz; bağlantı,
03:34
what we know is that connection, the ability to feel connected, is --
69
214123
5341
bağlılık hissetme yetisi -
ki nörobiyolojik olarak böyle yapılandırılmışız -
03:39
neurobiologically that's how we're wired --
70
219948
2018
03:41
it's why we're here.
71
221990
1379
burada olma nedenimiz.
03:43
So I thought, you know what, I'm going to start with connection.
72
223393
3013
Ben de düşündüm, biliyor musunuz, bağlantı ile başlayacağım.
Hani bazı durumlar olur ya,
03:47
Well, you know that situation
73
227067
1897
03:48
where you get an evaluation from your boss,
74
228988
2508
patronunuzdan bir değerlendirme alırsınız
03:51
and she tells you 37 things that you do really awesome,
75
231520
2786
ve 37 konuda çok başarılı olduğunuzu, ancak bir konunun
03:54
and one "opportunity for growth?"
76
234330
2374
"gelişmek için fırsat" olduğunu söyler ya?
03:56
(Laughter)
77
236728
1809
(Kahkahalar)
Ve sizin tek düşünebildiğiniz sadece o iyileşme fırsatı olur, değil mi?
03:59
And all you can think about is that opportunity for growth, right?
78
239196
3468
04:02
Well, apparently this is the way my work went as well,
79
242688
2698
Anlaşılan o ki, işte benim çalışmam da böyle oldu
04:05
because, when you ask people about love, they tell you about heartbreak.
80
245410
4977
çünkü insanlara sevgi hakkında soru sorduğunuzda
size aşk acılarını anlatırlar.
04:10
When you ask people about belonging,
81
250411
2634
İnsanlara aidiyet hakkında sorarsanız,
size en dayanılmaz derecede acı veren
04:13
they'll tell you their most excruciating experiences of being excluded.
82
253069
3952
dışlanma deneyimlerini anlatırlar.
04:17
And when you ask people about connection,
83
257045
2501
Ve insanlara bağlantı hakkında sorarsanız,
04:19
the stories they told me were about disconnection.
84
259570
2538
anlattıkları bağlantısız olmakla ilgiliydi.
Ben de çok hızlı bir şekilde - araştırmamın 6. haftasına doğru -
04:23
So very quickly -- really about six weeks into this research --
85
263118
3025
bu isimlendirilmez şeyle karşılaştım,
04:26
I ran into this unnamed thing that absolutely unraveled connection
86
266167
6022
anlamadığım ya da hiç görmediğim bir şekilde
kesinlikle bağlantıyı çözen bu şeyle.
04:32
in a way that I didn't understand or had never seen.
87
272213
2460
Ve ben de araştırmayı bıraktım
04:35
And so I pulled back out of the research
88
275109
1977
ve bunun ne olduğunu anlamam gerekiyor dedim.
04:37
and thought, I need to figure out what this is.
89
277110
2230
04:39
And it turned out to be shame.
90
279364
2179
Sonuçta bunun utanç olduğunu anladım.
Ve utanç gerçekten bağlantısızlıktan
04:43
And shame is really easily understood as the fear of disconnection:
91
283212
3278
korkma olarak kolayca anlaşılır.
Acaba bendeki bir şeyi
04:47
Is there something about me that, if other people know it or see it,
92
287213
4556
diğerleri görse veya bilse
04:51
that I won't be worthy of connection?
93
291793
3166
bağlantıyı hak etmeyebilir miyim?
Bunun hakkında söyleyebileceklerim:
04:55
The things I can tell you about it:
94
295593
1682
bu evrensel bir duygu, hepimizde var.
04:57
It's universal; we all have it.
95
297299
1667
04:58
The only people who don't experience shame
96
298990
2000
Utanç duymayan insanlar sadece insani
empati veya bağlantı kurmaya kapasitesi olmayanlardır.
05:01
have no capacity for human empathy or connection.
97
301014
2334
Kimse bu konuda konuşmak istemez,
05:03
No one wants to talk about it,
98
303372
1594
05:04
and the less you talk about it, the more you have it.
99
304990
2571
ve ne kadar az konuşursanız, utancınız o kadar artar.
05:09
What underpinned this shame, this "I'm not good enough," --
100
309005
5166
Bu utancı destekleyen şey,
bu "yeterince iyi değilim" -
ki bu hissi hepimizin bildiği bir duygudur:
05:14
which, we all know that feeling:
101
314195
1604
05:15
"I'm not blank enough. I'm not thin enough,
102
315823
2049
"Yeterince açık değilim. Yeterince ince değilim,
05:17
rich enough, beautiful enough, smart enough, promoted enough."
103
317896
3254
yeterince zengin, yeterince güzel, yeterince akıllı,
yeterince desteklenmiş değilim."
05:21
The thing that underpinned this was excruciating vulnerability.
104
321174
4976
Bunu destekleyen şey
dayanılmaz derecede kırılganlık,
05:26
This idea of, in order for connection to happen,
105
326862
4104
şu fikir,
bağlantının olabilmesi için,
05:30
we have to allow ourselves to be seen, really seen.
106
330990
3746
kendimizin görünür olmasına izin vermeliyiz,
gerçekten görünür.
Ve kırılganlık konusunda nasıl hissettiğimi biliyorsunuz. Nefret ederim.
05:36
And you know how I feel about vulnerability. I hate vulnerability.
107
336061
3198
Ve ben de düşündüm ki, bu benim için
05:39
And so I thought, this is my chance to beat it back with my measuring stick.
108
339283
4498
onu cetvellimle yenmek için bir şans.
05:43
I'm going in, I'm going to figure this stuff out,
109
343805
2691
Bu işe giriyorum, bu olayı çözeceğim,
05:46
I'm going to spend a year, I'm going to totally deconstruct shame,
110
346520
3310
buna bir yıl ayıracağım, utanç duygusunu tamamıyla çözeceğim,
05:49
I'm going to understand how vulnerability works,
111
349854
2278
kırılganlığın nasıl çalıştığını anlayacağım,
ve onun üstesinde geleceğim.
05:52
and I'm going to outsmart it.
112
352156
1435
05:54
So I was ready, and I was really excited.
113
354640
2270
Buna hazırdım ve gerçekten çok heyecanlıydım.
Tahmin edebilirsiniz, sonuç parlak olmayacak.
06:00
As you know, it's not going to turn out well.
114
360239
2143
(Kahkahalar)
06:02
(Laughter)
115
362406
2513
06:04
You know this.
116
364943
1594
Biliyorsunuz.
06:06
So, I could tell you a lot about shame,
117
366561
1889
Yani utanç konusunda çok şey anlatabilirim,
06:08
but I'd have to borrow everyone else's time.
118
368474
2097
ama başkasının zamanından almam gerekecektir.
06:10
But here's what I can tell you that it boils down to --
119
370595
2857
Ama bunun nereye gittiğini söyleyebilirim -
06:13
and this may be one of the most important things that I've ever learned
120
373476
3382
ve bu, bu araştırmayı yaptığım 10 yıl boyunca öğrendiğim
06:16
in the decade of doing this research.
121
376882
1864
en önemli şeylerden biri olabilir.
Bir yılım
06:20
My one year turned into six years:
122
380068
4192
altı yıla dönüştü,
binlerce hikayeye,
06:24
Thousands of stories, hundreds of long interviews, focus groups.
123
384284
4682
yüzlerce uzun mülakata, konuşma gruplarına.
06:28
At one point, people were sending me journal pages
124
388990
2381
Bir noktada insanlar bana gazete sayfaları ve
kendi hikayelerini gönderiyorlardı -
06:31
and sending me their stories --
125
391395
1837
06:33
thousands of pieces of data in six years.
126
393256
3992
altı yılda binlerce veri.
Ve olaya bir nevi hakim oldum.
06:37
And I kind of got a handle on it.
127
397272
1694
06:38
I kind of understood, this is what shame is, this is how it works.
128
398990
3099
Utancın ne olduğunu, nasıl işlediğini
bir nebze anladım.
Bir kitap yazdım,
06:43
I wrote a book, I published a theory, but something was not okay --
129
403452
6247
bir teori yayınladım,
fakat bir sorun vardı -
06:49
and what it was is that, if I roughly took the people I interviewed
130
409723
4156
sorun olan şuydu,
eğer konuştuğum insanlara kabaca bakarsam
06:53
and divided them into people who really have a sense of worthiness --
131
413903
6572
ve onları değerlilik duygusuna
gerçekten sahip olanlar olarak -
hepsi sonunda buna çıkıyordu,
07:00
that's what this comes down to, a sense of worthiness --
132
420499
2762
değerli olma duygusu -
07:03
they have a strong sense of love and belonging --
133
423285
3222
güçlü sevgi ve bağlılık hislerine sahiptiler -
07:06
and folks who struggle for it,
134
426531
1651
ve bunda zorlanan,
07:08
and folks who are always wondering if they're good enough.
135
428206
3100
her zaman gerçekten yeterli olup olmadıklarını sorgulayanlar olarak ayırdım.
Kuvvetli sevgi ve bağlılık hislerine
07:11
There was only one variable that separated
136
431330
2239
sahip olan insanlar ile bunlar için
07:13
the people who have a strong sense of love and belonging
137
433593
2740
zorlanan insanları birbirinden ayıran
07:16
and the people who really struggle for it.
138
436357
2259
tek bir değişken vardı.
07:18
And that was, the people who have a strong sense of love and belonging
139
438640
3718
O da, güçlü bir sevgi ve bağlılık duygusu
olan insanlar, sevgi ve aidiyeti
07:22
believe they're worthy of love and belonging.
140
442382
2404
hak ettiklerine inanıyorlar.
07:25
That's it.
141
445704
1150
Bu kadar.
07:27
They believe they're worthy.
142
447505
1488
Layık olduklarını düşünüyorlar.
07:30
And to me, the hard part of the one thing that keeps us out of connection
143
450736
5818
Ve benim için, bizi bağlanmaktan
alıkoyan şeyin en zor kısmı bizim bağlantıyı
07:36
is our fear that we're not worthy of connection,
144
456578
3215
hak etmediğimize dair korkumuzdur,
07:39
was something that, personally and professionally,
145
459817
2403
kişisel olarak ve profesyonel olarak,
daha iyi anlamam gerekenin bu olduğunu düşündüm.
07:42
I felt like I needed to understand better.
146
462244
2222
07:44
So what I did is I took all of the interviews
147
464807
4977
Ben de şunu yaptım,
değerliliği gördüğüm,
07:49
where I saw worthiness, where I saw people living that way,
148
469808
2818
insanların bu şekilde yaşadığı tüm görüşmeleri aldım
07:52
and just looked at those.
149
472650
1888
ve sadece bunlara baktım.
07:55
What do these people have in common?
150
475314
2048
Tüm bu insanların ortak noktası nedir?
07:57
I have a slight office supply addiction, but that's another talk.
151
477386
4643
Kırtasiye malzemelerine bağımlılığım var,
ama bu başka bir konuşma konusu.
08:02
So I had a manila folder, and I had a Sharpie,
152
482053
3477
Kağıt bir dosyam vardı ve bir de kalemim,
08:05
and I was like, what am I going to call this research?
153
485554
2620
ve bu araştırmanın adını ne koysam diye düşünüyordum.
Ve aklıma gelen ilk kelimeler
08:08
And the first words that came to my mind were "whole-hearted."
154
488198
2990
samimi, içten oldu.
08:11
These are whole-hearted people, living from this deep sense of worthiness.
155
491807
3516
Bunlar içten insanlardı, bu derin değerlilik duygusuyla yaşayan.
Ben de kağıt dosyanın üzerine yazdım,
08:15
So I wrote at the top of the manila folder,
156
495347
2856
ve verilere bakmaya başladım.
08:18
and I started looking at the data.
157
498227
1929
Aslında, ilk önce
08:20
In fact, I did it first in a four-day, very intensive data analysis,
158
500180
5993
dört günlük
yoğun veri analizi yaptım,
08:26
where I went back, pulled the interviews, the stories, pulled the incidents.
159
506197
3577
geri gittim, görüşmeleri çıkardım, hikayeleri çıkardım, olayları çıkardım.
08:29
What's the theme? What's the pattern?
160
509798
1779
Tema neydi? Kalıp neydi?
08:32
My husband left town with the kids
161
512370
2977
Kocam çocukları alıp şehri terk etti
08:35
because I always go into this Jackson Pollock crazy thing,
162
515371
2977
çünkü her zaman şu Jackson Pollock çılgınlığına giriyordum,
08:38
where I'm just writing and in my researcher mode.
163
518372
3745
sadece yazdığım ve
araştırmacı olduğum halime.
08:43
And so here's what I found.
164
523625
1547
Ve ulaştığım sonuç şu oldu.
Bu insanların ortak noktası
08:48
What they had in common was a sense of courage.
165
528114
2852
bir cesaret duygusuydu.
08:51
And I want to separate courage and bravery for you for a minute.
166
531624
3097
Ve cesaret ve kahramanlık arasındaki ayrıma dikkatinizi çekmek istiyorum.
08:54
Courage, the original definition of courage,
167
534745
2441
Cesaret, İngilizcede ilk kullanılmaya
başlandığında cesaretin gerçek tarifi -
08:57
when it first came into the English language --
168
537210
2239
Latince de cor yani "kalp" kelimesinden geliyordu -
08:59
it's from the Latin word "cor," meaning "heart" --
169
539473
2353
09:01
and the original definition was to tell the story of who you are
170
541850
3011
ve asıl anlamı,
kendi hikayeni tüm kalbinle anlatabilmen demekti.
09:04
with your whole heart.
171
544885
1414
Ve bu kişiler, basitçe,
09:07
And so these folks had, very simply, the courage to be imperfect.
172
547059
4174
kusurlu olma cesaretine
sahiptiler.
09:13
They had the compassion to be kind to themselves first and then to others,
173
553632
4977
Öncelikle kendilerine
ve sonra diğerlerine yumuşak olma merhametine sahiptiler
09:18
because, as it turns out,
174
558633
1199
çünkü, anlaşıldı ki, eğer kendimize karşı sevecen davranmazsak
09:19
we can't practice compassion with other people
175
559856
2234
diğerlerine şefkat gösteremeyiz.
09:22
if we can't treat ourselves kindly.
176
562114
1743
09:24
And the last was they had connection, and -- this was the hard part --
177
564259
4397
Ve sonuncu olarak bağlantıya sahiptiler,
ve - en zor kısmı buydu -
09:28
as a result of authenticity,
178
568680
2977
sahiciliğin sonucu olarak, kendileri olabilmek için
09:31
they were willing to let go of who they thought they should be
179
571681
3285
olmaları düşündükleri kişi olmaktan vazgeçmeye hazırdılar.
09:34
in order to be who they were, which you have to absolutely do that
180
574990
4604
bırakmaya hazırdılar,
ki bağlantı için kesinlikle bunu yapmak
09:39
for connection.
181
579618
1173
zorundasınız.
09:43
The other thing that they had in common was this:
182
583323
4000
Ortak olarak sahip oldukları diğer şey
şuydu.
09:50
They fully embraced vulnerability.
183
590910
3080
Kırılganlığı tamamıyla kucaklayabiliyorlardı.
09:55
They believed that what made them vulnerable made them beautiful.
184
595679
6651
Onları kırılgan
yapan şeyin aynı zamanda
onları güzel yaptığına inanıyorlardı.
Kırılganlığın rahatlatıcı olduğuna dair
10:06
They didn't talk about vulnerability being comfortable,
185
606141
3825
konuşmuyorlardı,
10:09
nor did they really talk about it being excruciating --
186
609990
2826
dayanılmaz derecede acı verici olduğunu da söylemiyorlardı -
10:12
as I had heard it earlier in the shame interviewing.
187
612840
2478
daha önce utançla ilgili görüşmelerde duyduğum gibi.
Sadece gerekli olduğu hakkında konuşuyorlardı.
10:15
They just talked about it being necessary.
188
615342
2230
10:18
They talked about the willingness to say, "I love you" first ...
189
618633
3976
Gönüllü bir şekilde 'Seni seviyorum'u
ilk defa demekten bahsettiler,
hiçbir garantisi
10:24
the willingness to do something where there are no guarantees ...
190
624378
5373
yokken bir şeyi
yapmaya gönüllü olmaktan,
10:31
the willingness to breathe through waiting for the doctor to call
191
631283
4335
mamogram
yaptırdıktan sonra doktorun aramasını beklerken
10:35
after your mammogram.
192
635642
1283
nefes alıp vermeye gönüllü olmaktan.
10:38
They're willing to invest in a relationship
193
638631
3265
Sürüp sürmeyeceğini bilmedikleri bir ilişkiye
10:41
that may or may not work out.
194
641920
1450
yatırım yapmaya gönüllüydüler.
10:44
They thought this was fundamental.
195
644465
1870
Bunun gerekli olduğunu düşünüyorlardı.
10:47
I personally thought it was betrayal.
196
647442
2619
Ben kişisel olarak bunun ihanet olduğunu düşünüyordum.
10:50
I could not believe I had pledged allegiance to research, where our job --
197
650847
4596
İnanamıyordum, araştırma yapmaya
bağlılık yemini etmiştim -
10:55
you know, the definition of research is to control and predict,
198
655467
4064
araştırmanın tanımı
belirli bir nedeni kontrol ve öngörme için,
10:59
to study phenomena for the explicit reason to control and predict.
199
659555
4643
kontrol etme ve öngörme,
fenomen üzerinde çalışmadır.
11:04
And now my mission to control and predict
200
664222
4366
Ve şimdi kontrol ve
öngörme için misyonumun
11:08
had turned up the answer that the way to live is with vulnerability
201
668612
3569
cevabın, yaşamının yolunun kırılganlıkla ve kontrol etmeden ve
öngörmeyi bırakarak olduğu anlaşıldı.
11:12
and to stop controlling and predicting.
202
672205
2098
11:14
This led to a little breakdown --
203
674327
1777
Bu bir sinirsel çöküşe neden oldu -
11:16
(Laughter)
204
676902
5064
(Gülüşmeler)
11:21
-- which actually looked more like this.
205
681990
2976
- ki aslında daha çok şöyle görünüyordu.
11:24
(Laughter)
206
684990
1493
(Gülüşmeler)
11:26
And it did.
207
686507
1977
Ve oldu.
11:28
I call it a breakdown; my therapist calls it a spiritual awakening.
208
688508
3180
Ben sinirsel çöküş dedim, terapistim ruhani bir aydınlanma dedi.
11:31
(Laughter)
209
691712
1234
11:32
A spiritual awakening sounds better than breakdown,
210
692970
2417
Ruhani bir aydınlanma sinirsel çöküşten daha iyi geliyor,
ama bir çöküş olduğuna dair sizi temin edebilirim.
11:35
but I assure you, it was a breakdown.
211
695411
1777
Ve tüm verilerimi bir kenara koyarak bir terapist bulmak zorunda kaldım.
11:37
And I had to put my data away and go find a therapist.
212
697212
2904
Size bir şey söyleyeyim: arkadaşlarınızı arayıp
11:40
Let me tell you something: you know who you are
213
700140
2231
"Sanırım birisini görmem lazım. Tavsiyen var mı?" dediğinizde
11:42
when you call your friends and say, "I think I need to see somebody.
214
702395
3240
kim olduğunuzu tam olarak anlarsınız.
11:45
Do you have any recommendations?"
215
705659
1806
11:47
Because about five of my friends were like,
216
707489
2049
Çünkü arkadaşlarımın yaklaşık beşi,
11:49
"Wooo, I wouldn't want to be your therapist."
217
709562
2144
"Yoo. Senin terapistin olmak istemezdim." gibiydi.
11:51
(Laughter)
218
711730
2738
(Gülüşmeler)
11:54
I was like, "What does that mean?"
219
714492
1977
Ben de "Bu ne demek oluyor?" dedim.
11:56
And they're like, "I'm just saying, you know.
220
716493
3207
Ve onlar da "Sadece söylüyorum, biliyorsun.
11:59
Don't bring your measuring stick."
221
719724
1977
Cetvelini getirme sakın."
12:01
(Laughter)
222
721725
2736
Ben de "Tamam."
12:04
I was like, "Okay."
223
724485
1200
12:06
So I found a therapist.
224
726545
1834
Sonra bir terapist buldum.
12:08
My first meeting with her, Diana --
225
728403
1903
Diana ile ilk buluşmamızda -
içten kişilerin nasıl yaşadığına
12:12
I brought in my list of the way the whole-hearted live, and I sat down.
226
732109
4294
dair listemi de götürdüm ve oturdum.
12:16
And she said, "How are you?"
227
736427
1809
Ve o dedi ki, "Nasılsın?"
12:18
And I said, "I'm great. I'm okay."
228
738260
3595
Ben de "Harika. İyiyim." dedim.
12:21
She said, "What's going on?"
229
741879
1524
"Nasıl gidiyor?" dedi.
12:23
And this is a therapist who sees therapists,
230
743427
2619
Ve bu terapist gören bir terapist
12:26
because we have to go to those, because their B.S. meters are good.
231
746070
5213
çünkü onlara gitmek zorundayız,
çünkü onların yalan ölçerleri iyi.
12:31
(Laughter)
232
751307
1976
(Gülüşmeler)
12:33
And so I said, "Here's the thing, I'm struggling."
233
753736
3833
Ve ben de,
"Sorun şu, zorlanıyorum." dedim.
12:37
And she said, "What's the struggle?"
234
757593
1810
Ve o da "Zorlayan nedir?" dedi.
Ve ben de "Kırılganlıkla ilgili bir meselem var.
12:40
And I said, "Well, I have a vulnerability issue.
235
760442
2261
12:42
And I know that vulnerability is the core of shame and fear
236
762727
5355
Ve biliyorum, kırılganlık utanç ve korkunun
ve değerli olma
mücadelemizin özü, ama aynı zamanda
12:48
and our struggle for worthiness,
237
768106
1597
12:49
but it appears that it's also the birthplace of joy, of creativity,
238
769727
5676
neşenin, yaratıcılığın, ait olmanın, sevginin de
doğum yeri olduğu
12:55
of belonging, of love.
239
775427
1976
anlaşılıyor.
12:57
And I think I have a problem, and I need some help."
240
777776
5436
Ve sanıyorum bir sorunum var
ve yardıma ihtiyacım var." dedim.
Ve "Ama anlaşma şu,
13:03
And I said, "But here's the thing: no family stuff, no childhood shit."
241
783236
5167
aile saçmalığı yok,
çocukluk saçmalığı yok." dedim.
13:08
(Laughter)
242
788427
1976
(Gülüşmeler)
13:10
"I just need some strategies."
243
790427
2976
"Sadece bazı stratejilere ihtiyacım var."
13:13
(Laughter)
244
793427
3976
(Gülüşmeler)
13:17
(Applause)
245
797427
3585
(Alkışlar)
Teşekkürler.
13:21
Thank you.
246
801036
1562
13:24
So she goes like this.
247
804283
1477
O da şu şekilde devam etti.
13:27
(Laughter)
248
807427
2356
(Gülüşmeler)
13:29
And then I said, "It's bad, right?"
249
809807
2596
Ve sonra "Kötü, değil mi?" dedim.
13:32
And she said, "It's neither good nor bad."
250
812427
2976
"İyi de değil kötü de." dedi.
13:35
(Laughter)
251
815427
1833
(Gülüşmeler)
13:37
"It just is what it is."
252
817284
1634
"Sadece neyse o."
13:39
And I said, "Oh my God, this is going to suck."
253
819664
2739
Ve ben de "Tanrım, korkunç olacak." dedim.
13:42
(Laughter)
254
822427
1952
(Gülüşmeler)
13:45
And it did, and it didn't.
255
825593
2254
Ve öyle oldu ve öyle olmadı.
13:47
And it took about a year.
256
827871
2063
Ve yaklaşık bir yıl sürdü.
13:49
And you know how there are people
257
829958
2016
Ve biliyorsunuz bazı insanlar vardır,
13:51
that, when they realize that vulnerability and tenderness are important,
258
831998
4024
kırılganlığın ve hassasiyetin önemli olduğunu fark ettiklerinde
teslim olur ve ona doğru giderler.
13:56
that they surrender and walk into it.
259
836046
2031
A: bu ben değilim,
13:59
A: that's not me,
260
839231
1960
ve B: böyle insanlarla takılmam bile.
14:01
and B: I don't even hang out with people like that.
261
841215
2397
14:03
(Laughter)
262
843636
2767
(Gülüşmeler)
14:06
For me, it was a yearlong street fight.
263
846427
2087
Benim için, bir yıl süren sokak dövüşü gibiydi.
14:09
It was a slugfest.
264
849752
1174
Sokak kavgası gibi.
14:11
Vulnerability pushed, I pushed back.
265
851339
1834
Kırılganlık itti, ben geri ittim.
14:13
I lost the fight,
266
853593
3087
Kavgayı kaybettim,
14:16
but probably won my life back.
267
856704
1699
ama muhtemelen hayatımı kazandım.
14:18
And so then I went back into the research
268
858727
1976
Ve sonra araştırmaya döndüm
14:20
and spent the next couple of years
269
860727
1676
ve gelecek bir kaç yılı
14:22
really trying to understand what they, the whole-hearted,
270
862427
2976
içten insanların ne olduğunu, hangi seçimleri yaptıklarını
14:25
what choices they were making, and what we are doing with vulnerability.
271
865427
5976
ve kırılganlıkla bizim ne yaptığımızı
gerçekten anlamaya
çalışarak geçirdim.
14:31
Why do we struggle with it so much?
272
871427
2340
Neden onunla bu kadar zorlanıyoruz?
14:33
Am I alone in struggling with vulnerability?
273
873791
2161
Kırılganlık konusunda zorlanmada yalnız mıyım?
Hayır.
14:37
No.
274
877190
1213
14:38
So this is what I learned.
275
878427
1461
Ne öğrendiğime gelince.
14:41
We numb vulnerability --
276
881959
1667
Kırılganlığı uyuşturuyoruz -
14:44
when we're waiting for the call.
277
884680
1587
zamanı gelmesini beklediğimizde.
14:46
It was funny, I sent something out on Twitter and on Facebook
278
886291
2889
Komikti, Twitter ya da Facebook'a bir şey koyuyordum,
mesela, "Kırılganlığı nasıl tarif edersiniz?
14:49
that says, "How would you define vulnerability?
279
889204
2274
Size kırılgan hissettiren nedir?" gibi.
14:51
What makes you feel vulnerable?"
280
891502
1548
Ve bir buçuk saat içinde 150 cevap geliyordu.
14:53
And within an hour and a half, I had 150 responses.
281
893074
2724
14:55
Because I wanted to know what's out there.
282
895822
2973
Çünkü dışarıda ne var,
bilmek istiyordum.
Kocamdan yardım istemek zorunda kalmak,
15:01
Having to ask my husband for help because I'm sick, and we're newly married;
283
901204
5023
çünkü hastayım ve yeni evliyiz;
kocamla sevişmek;
15:06
initiating sex with my husband;
284
906251
2007
15:08
initiating sex with my wife;
285
908282
2714
karımla sevişmek;
geri çevrilmek; birisine çıkma teklif etmek;
15:11
being turned down; asking someone out;
286
911020
2978
doktorun aramasını beklemek;
15:14
waiting for the doctor to call back;
287
914022
2039
biriyle yatmak; işten çıkarmak -
15:16
getting laid off; laying off people.
288
916085
2342
15:18
This is the world we live in.
289
918451
1404
yaşadığımız dünya bu.
15:20
We live in a vulnerable world.
290
920962
2968
Kırılgan bir dünyada yaşıyoruz.
15:23
And one of the ways we deal with it is we numb vulnerability.
291
923954
2936
Ve bununla baş etmenin yollarında bir tanesi
kırılganlığımızı uyuşturmak.
15:27
And I think there's evidence --
292
927688
1715
Ve sanırım bunun delili var -
15:29
and it's not the only reason this evidence exists,
293
929427
2381
ve delilin var olmasının tek nedeni bu değil,
15:31
but I think it's a huge cause --
294
931832
2109
ama sanırım muazzam nedeni -
15:33
We are the most in-debt ...
295
933965
2889
biz Amerikan tarihinde en borçlu,
en obez,
15:38
obese ...
296
938538
1222
15:40
addicted and medicated adult cohort in U.S. history.
297
940910
4159
en bağımlı ve en fazla ilaç kullanan
yetişkin topluluğuz.
15:48
The problem is -- and I learned this from the research --
298
948315
3270
Sorun şu - ve bunu araştırmamdan öğrendim -
15:51
that you cannot selectively numb emotion.
299
951609
3143
duyguyu seçici bir şekilde uyuşturamazsınız.
15:55
You can't say, here's the bad stuff.
300
955291
2333
Şöyle diyemezsiniz, bu kötü bir şey.
15:58
Here's vulnerability, here's grief, here's shame,
301
958427
2376
Bu kırılganlık, bu keder, bu utanç,
16:00
here's fear, here's disappointment.
302
960827
1676
bu korku, bu hayal kırıklığı,
16:02
I don't want to feel these.
303
962527
1876
bunları hissetmek istemiyorum.
16:04
I'm going to have a couple of beers and a banana nut muffin.
304
964427
2882
Ben birkaç bira ve muzlu fındıklı kek alacağım.
16:07
(Laughter)
305
967333
2686
(Gülüşmeler)
Bunları hissetmek istemiyorum.
16:10
I don't want to feel these.
306
970043
1869
16:11
And I know that's knowing laughter.
307
971936
1976
Ve bunun 'anlayan bir gülüş' olduğunu biliyorum.
16:13
I hack into your lives for a living.
308
973936
2467
Meslek icabı hayatlarınıza sızıyorum.
16:16
God.
309
976427
1976
Tanrım.
16:18
(Laughter)
310
978427
2547
(Gülüşmeler)
16:20
You can't numb those hard feelings
311
980998
2758
Etkilerini uyuşturmadan, duygularımızı yani
16:23
without numbing the other affects, our emotions.
312
983780
2634
bu yoğun hisleri uyuşturamazsınız.
Seçici olarak uyuşturamazsınız.
16:26
You cannot selectively numb.
313
986438
1452
16:27
So when we numb those,
314
987914
2607
Yani bunları uyuşturduğunuzda,
16:30
we numb joy,
315
990545
2523
neşeyi uyuştururuz,
minnettarlığı uyuştururuz,
16:33
we numb gratitude,
316
993092
1311
16:34
we numb happiness.
317
994427
1300
mutluluğu uyuştururuz.
Ve sonra perişan oluruz,
16:37
And then, we are miserable,
318
997148
3123
ve amaç ve anlam peşinde koşmaya başlarız,
16:40
and we are looking for purpose and meaning,
319
1000295
2009
ve sonra kırılgan hissederiz,
16:42
and then we feel vulnerable,
320
1002328
1432
16:43
so then we have a couple of beers and a banana nut muffin.
321
1003784
2808
sonra birkaç bira içer ve muzlu fındıklı kek yeriz.
16:46
And it becomes this dangerous cycle.
322
1006616
3366
Ve bu tehlikeli çember haline gelir.
16:51
One of the things that I think we need to think about
323
1011087
3133
Düşünmemiz gerektiğini düşündüğüm şeylerden birisi
16:54
is why and how we numb.
324
1014244
1976
neden ve nasıl uyuşuruz.
16:56
And it doesn't just have to be addiction.
325
1016928
2080
Ve sadece bağımlılık olmak zorunda değil.
Yaptığımız diğer şey şu
17:00
The other thing we do is we make everything that's uncertain certain.
326
1020477
3373
kesin olmayan şeyleri kesinleştiriyoruz.
17:05
Religion has gone from a belief in faith and mystery to certainty.
327
1025427
5086
Din, iman ve gizeme inançtan kesinliğe
doğru gitti.
17:10
"I'm right, you're wrong. Shut up."
328
1030537
1682
Ben haklıyım, sen haksız. Kes sesini.
Bu kadar.
17:14
That's it.
329
1034187
1216
Sadece kesin.
17:16
Just certain.
330
1036611
1270
Ne kadar korkarsak, o kadar kırılgan oluyoruz,
17:18
The more afraid we are, the more vulnerable we are,
331
1038340
2416
o kadar korkak oluyoruz.
17:20
the more afraid we are.
332
1040780
1385
Günümüzde politika böyle görünüyor.
17:22
This is what politics looks like today.
333
1042189
2007
Artık hitabet yok.
17:24
There's no discourse anymore.
334
1044220
1675
17:25
There's no conversation.
335
1045919
1484
Karşılıklı konuşma yok.
17:27
There's just blame.
336
1047807
1224
Sadece suçlama.
17:29
You know how blame is described in the research?
337
1049055
2317
Araştırmada suçluluk duygusunun nasıl tanımlandığını biliyor musunuz?
17:32
A way to discharge pain and discomfort.
338
1052553
2499
Acı ve rahatsızlık duygusundan kurtulma yolu.
Mükemmelleştiriyoruz.
17:37
We perfect.
339
1057616
1190
17:38
If there's anyone who wants their life to look like this, it would be me,
340
1058830
3778
Hayatının bu şekilde olmasını isteyen biri varsa o da ben olurdum,
ama böyle işlemiyor.
17:42
but it doesn't work.
341
1062632
1227
17:43
Because what we do is we take fat from our butts and put it in our cheeks.
342
1063883
3620
Çünkü yaptığımız şu; popomuzdaki yağları aldırıp
yanaklarımıza koydurmak.
17:47
(Laughter)
343
1067527
3439
(Gülüşmeler)
17:50
Which just, I hope in 100 years, people will look back and go, "Wow."
344
1070990
3413
Ki bu sadece, umuyorum yüz yıl içinde,
insanların dönüp 'vay' diyeceği bir şey.
17:54
(Laughter)
345
1074427
2523
(Gülüşmeler)
17:56
And we perfect, most dangerously, our children.
346
1076974
3429
Ve daha tehlikelisi çocuklarımızı
mükemmelleştiriyoruz.
18:00
Let me tell you what we think about children.
347
1080427
2143
Çocuklarımız hakkında ne düşündüğümüzü söylememe izin verin.
18:02
They're hardwired for struggle when they get here.
348
1082594
2809
Doğduklarında mücadele için hazırlanmış oluyorlar.
18:05
And when you hold those perfect little babies in your hand,
349
1085427
2882
Ve bu mükemmel küçük bebekleri elimize aldığımızda,
18:08
our job is not to say, "Look at her, she's perfect.
350
1088333
2958
söylemememiz gereken şu; 'Bak şuna, mükemmel.
Benim işim onu mükemmel olarak korumak -
18:11
My job is just to keep her perfect --
351
1091315
1896
beşinci sınıfa kadar tenis takımına ve yedinci sınıfta Yale'e girdiğinden emin olmak.'
18:13
make sure she makes the tennis team by fifth grade and Yale by seventh."
352
1093235
3407
İşimiz bu değil.
18:16
That's not our job.
353
1096666
1237
18:17
Our job is to look and say,
354
1097927
1609
İşimiz bakıp şöyle demek;
18:19
"You know what? You're imperfect, and you're wired for struggle,
355
1099560
3016
'Biliyor musun? Mükemmel değilsin ve mücadele için yaratılmışsın,
18:22
but you are worthy of love and belonging."
356
1102600
2000
ama sevgiye ve ait olmaya layıksın.'
Bizim işimiz bu.
18:25
That's our job.
357
1105501
1187
Bana bu şekilde büyümüş bir nesil gösterin
18:27
Show me a generation of kids raised like that,
358
1107104
2230
ve sanıyorum günümüzde gördüğümüz sorunları sona erdirebiliriz.
18:29
and we'll end the problems, I think, that we see today.
359
1109358
2601
18:31
We pretend that what we do doesn't have an effect on people.
360
1111983
5452
Yaptığımızın insanlara
bir etkisi olmadığını farz ediyoruz.
18:38
We do that in our personal lives.
361
1118871
1634
Bunu kişisel yaşamlarımızda yapıyoruz.
18:40
We do that corporate --
362
1120529
1223
Bunu kurumsal alanda yapıyoruz-
18:41
whether it's a bailout, an oil spill ...
363
1121776
2110
kurtarma ya da bir petrol kaçağı,
bir iptal olsun -
18:45
a recall.
364
1125386
1160
18:46
We pretend like what we're doing
365
1126570
1977
yaptıklarımızın diğer insanlar üzerinde
18:48
doesn't have a huge impact on other people.
366
1128571
2086
muazzam bir etki yaratmayacağına inanıyoruz.
18:51
I would say to companies, this is not our first rodeo, people.
367
1131427
3274
Firmalara söylemek isterim, bu bizim ilk rodeo insanlarımız değil.
18:55
We just need you to be authentic and real and say ...
368
1135769
2667
Sadece hakiki ve gerçek olmaya ve
'Üzgünüz. Düzelteceğiz.'
18:59
"We're sorry. We'll fix it."
369
1139919
2144
demeye ihtiyacımız var.
19:05
But there's another way, and I'll leave you with this.
370
1145535
2772
Ama başka bir yol da var ve bunu onunla kapatacağım.
Bulduğum şu:
19:08
This is what I have found:
371
1148331
1381
19:09
To let ourselves be seen, deeply seen, vulnerably seen ...
372
1149736
4523
Görünmemize, derinden
görünmemize,
kırılgan bir şekilde görünmemize
19:16
to love with our whole hearts, even though there's no guarantee --
373
1156891
4389
izin vermek için; tüm kalbimizle sevmemiz için,
hiçbir garantisi olmasa da -
ve bu gerçekten zor bir şey,
19:21
and that's really hard,
374
1161304
1254
19:22
and I can tell you as a parent, that's excruciatingly difficult --
375
1162582
3341
ve size bir ebeveyn olarak söyleyebilirim, inanılmaz derecede zor -
o terör anlarında şükran
19:28
to practice gratitude and joy in those moments of terror,
376
1168495
4182
ve neşe duyabilmek,
19:32
when we're wondering, "Can I love you this much?
377
1172701
2313
kendimize sorarken, 'Seni bu kadar sevebilir miyim?
Buna bu derece tutkuyla inanabilir miyim?
19:35
Can I believe in this this passionately?
378
1175038
2186
Bu kadar istekli olabilir miyim?'
19:37
Can I be this fierce about this?"
379
1177248
1930
19:39
just to be able to stop and, instead of catastrophizing what might happen,
380
1179202
3577
sadece durabilmek ve, neler olabileceği hakkında felaket senaryoları yazacağına,
'Gerçekten minnettarım,
19:42
to say, "I'm just so grateful,
381
1182803
1977
19:44
because to feel this vulnerable means I'm alive."
382
1184804
2400
bu kadar kırılgan olabilmem yaşadığım anlamına geliyor.' diyebilmek.
19:48
And the last, which I think is probably the most important,
383
1188748
3662
Ve sonuncusu, sanıyorum muhtemelen en önemlisi,
yeterli olduğumuza inanmak.
19:52
is to believe that we're enough.
384
1192434
1650
19:54
Because when we work from a place, I believe, that says, "I'm enough" ...
385
1194664
3849
Çünkü inanıyorum ki 'Yeterliyim' dediğimiz
bir noktada çalıştığımızda,
20:00
then we stop screaming and start listening,
386
1200743
3968
o zaman çığlık atmayı bırakıp dinlemeye başlayabiliriz,
20:04
we're kinder and gentler to the people around us,
387
1204735
2327
etrafımızdaki insanlara karşı daha nazik ve anlayışlı oluruz
ve kendimize daha nazik ve anlayışlı oluruz.
20:07
and we're kinder and gentler to ourselves.
388
1207086
2149
Anlatmak istediğim bu kadar. Teşekkürler.
20:10
That's all I have. Thank you.
389
1210125
1478
20:11
(Applause)
390
1211627
2593
(Alkışlar)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7