English Conversation Listening Practice - British English Podcast (With Level Up English)

Okay, so today I've got Michael here from Level Up English.

Pekala, bugün burada Level Up English'ten Michael var.

Hi Michael, how are you today?

Merhaba Michael, bugün nasılsın?

Hello.

Thank you for having me.

Merhaba.

Beni kabul ettiğin için teşekkürler.

I'm very good.

Çok iyiyim.

Good to see you.

If I said to you, how are you?

Seni görmek güzel.

Sana desem, nasılsın?

And you turned around and said, "well, actually, I'm having a terrible

Ve sen arkanı döndün ve "aslında, berbat bir gün geçiriyorum

day", it is not the done thing is?

" dedin, bu bitmiş bir şey değil mi?

I think in general, unless you are really, really close to someone.

Bence genel olarak, birine gerçekten çok yakın değilseniz.

Uh, when you say, "how are you?"

"Nasılsın?" dediğinde

You're just looking for a very quick "Yes, I'm fine.

Sadece çok hızlı bir "Evet, iyiyim.

Thank you.

Teşekkürler.

Let's carry on".

Devam edelim"

It's like an icebreaker or an introduction to your conversation,

arıyorsunuz . Bir buzkıran ya da konuşmanıza bir giriş gibi,

but genuinely Michael, how are you?

ama gerçekten Michael, nasılsın?

Well, I'm a bit cold.

Şey, biraz üşüyorum.

I've got painful knees, you know.

Ağrıyan dizlerim var, biliyorsun.

What happened to your knees?

Dizlerine ne oldu?

They're always bad.

I did a long walk yesterday, um, for a few hours.

Onlar her zaman kötüdür.

Dün birkaç saatliğine uzun bir yürüyüş yaptım.

Sitting down too much, walking too much, not having a balance of each...

Çok oturmak, çok yürümek, dengede olamamak...

Right.

Okay.

...I think isn't good for your joints, is it?

Doğru.

Tamam aşkım. ...eklemleriniz için iyi olmadığını düşünüyorum, değil mi?

Yeah.

I find when I'm static.

Evet. Statik olduğumda buluyorum.

Static's a nice way to describe being very still.

Statik, çok hareketsiz olmayı tanımlamanın güzel bir yolu.

When I'm static, so if I have a day in the office just sat at my desk,

Statik olduğumda, ofiste bir gün masamda oturursam,

I have to actually stand up quite a few times because I start to feel

birkaç kez ayağa kalkmam gerekiyor çünkü

like my knees hurt, my hips, my back,

dizlerimin, kalçalarımın, sırtımın ağrıdığını

I feel like an old lady.

hissetmeye başlıyorum. yaşlı bir bayan.

Is walking something that you do often?

Yürümek sık yaptığınız bir şey mi?

It is, yeah.

Öyle, evet.

I mean I try...

Yani deniyorum...

I successfully try, I would say, to do it every day, go for at least a...

Başarılı bir şekilde deniyorum, diyebilirim ki, bunu her gün yapmaya, en azından bir... bilirsin

you know, half an hour walk if I can.

, yapabilirsem yarım saat yürüyüşe çıkmaya.

It's something I really enjoy.

Bu gerçekten zevk aldığım bir şey.

I mean, there's nothing I enjoy more really than putting in a podcast,

Demek istediğim, bir podcast koymaktan, yürüyüş yapmaktan, yağmurdan ya da güneşten

going through a walk, rain or shine.

daha çok zevk aldığım bir şey yok

It might just be the same route I've done a thousand times, or it might be

. Binlerce kez geçtiğim rotanın aynısı olabilir veya

somewhere new I haven't been before.

daha önce gitmediğim yeni bir yer olabilir.

You said come rain or shine.

Gel yağmur ya da güneş dedin.

That's a nice little phrase, isn't it?

Bu hoş bir küçük cümle, değil mi?

Yeah.

Evet.

It's like whether it's raining or it's sunny, doesn't matter to me.

Sanki yağmur yağıyor ya da güneşli, benim için fark etmiyor.

I'll go out.

Dışarı çıkacağım.

So do you have all the kit then?

O zaman tüm sete sahip misin?

All the gear?

Tüm teçhizat?

I've got like a nice winter coat that keeps me warm, but it's not waterproof,

Beni sıcak tutan güzel bir kışlık montum var ama su geçirmez değil,

so I might come back a bit soggy and wet, but I dry my clothes out and

bu yüzden biraz sırılsıklam ve ıslak gelebilirim ama kıyafetlerimi kurutuyorum ve

I find actually the discomfort of walking in the rain makes arriving

aslında yağmurda yürümenin rahatsızlığının

home more enjoyable, you know?

eve varmamı sağladığını hissediyorum. daha keyifli, biliyor musun?

So we'd probably call this hiking, right?

Bu yüzden muhtemelen buna yürüyüş diyoruz, değil mi?

If you're going for a long walk, maybe over surfaces that aren't level, so it

Uzun bir yürüyüşe çıkacaksanız, belki düz olmayan yüzeyler üzerinde, yani bu

might not be an actual purpose-built path, but you're walking in the countryside

amaca yönelik gerçek bir yol olmayabilir, ancak kırsalda

or in the hills, in the mountains.

veya tepelerde, dağlarda yürüyorsunuz.

This would be hiking.

Bu yürüyüş olurdu.

Really?

Mm-hmm.

Wouldn't it?

Gerçekten mi?

Mm-hmm. Değil mi?

Mm-hmm yeah.

Yeah.

Evet.

Evet.

And I think having a good pair of shoes is really important

Ve yürüyüş yapmayı seviyorsanız, iyi bir çift ayakkabıya sahip olmanın gerçekten önemli olduğunu düşünüyorum

if you are into your hiking.

.

So tell me, you've got some good walking shoes.

Söyle bana, iyi yürüyüş ayakkabın var.

No!?

HAYIR!?

Well, I'm kind of a minimalist, so I only have one pair of shoes at a time, and the

Şey, ben biraz minimalistim, bu yüzden aynı anda sadece bir çift ayakkabım oluyor ve şu

one I have now, the pair I have now, I didn't realise until after I bought them,

an sahip olduğum, şimdi sahip olduğum çift, onları alana kadar fark etmemiştim,

but they're not good for wet weather...

ama onlar yağışlı havalar için iyi değil...

Right.

...like even if it's just like a wet field with like grass, my feet will be soaked.

Doğru. ...sanki çimenli ıslak bir tarla gibi olsa bile ayaklarım sırılsıklam olacak.

Oh, I've kind of got used to it.

Ah, buna biraz alıştım.

In fact, there's a video on my YouTube channel where I was walking on Dartmoor,

Aslında, YouTube kanalımda bir video var, Dartmoor'da Birleşik Krallık'taki bir milli park gibi yürüyordum

like a national park here in the UK and, I was like filming and I jumped

ve, film çekiyor gibiydim ve

across a little stream and I thought it was flat ground, but it was like a bog.

küçük bir derenin üzerinden atladım ve düz bir zemin olduğunu düşündüm, ama sanki gibiydi bir bataklık

So it was very, very soft mossy ground, saturated with water.

Yani çok, çok yumuşak, suyla doymuş, yosunlu bir zemindi.

It looked stable, but it wasn't.

Kararlı görünüyordu ama değildi.

So I ended up like up to my knees in water.

Böylece dizlerime kadar suda kaldım.

Oh no.

Oh hayır.

Um, walking boots.

Yürüyüş botları.

Wouldn't have saved me then anyway.

O zaman zaten beni kurtarmazdı.

No.

Hayır.

Well, I've done some hiking in the Dolomites in Italy.

Şey, İtalya'daki Dolomitler'de biraz yürüyüş yaptım.

Mm-hmm.

Nice.

Mm-hmm.

Güzel.

And we did, um, I think we did six weeks out in Argentina

Ve yaptık, um, sanırım Arjantin'de altı hafta geçirdik

and, and went to Patagonia.

ve Patagonya'ya gittik.

So I think having decent shoes, good socks, uh, you know, and a

Bence düzgün ayakkabılara, iyi çoraplara ve

windproof jacket if nothing else.

hiç değilse rüzgar geçirmez bir cekete sahip olmak.

Yeah.

Did you have the crampons, like the spiked shoes to go on the ice?

Evet.

Buza gitmek için çivili ayakkabılar gibi kramponlarınız var mıydı?

Did you have that?

Buna sahip miydin?

No.

No.

Hayır.

Hayır.

So we..., this is one of the stories I often tell, my dangerous adventure story.

Yani biz..., bu sık sık anlattığım hikayelerden biri, benim tehlikeli macera hikayem.

So we were out in the Dolomites and there was one walk called Punta Ana.

Dolomitler'deydik ve Punta Ana adında bir yürüyüş vardı.

And this is actually via ferrata.

Ve bu aslında ferrata aracılığıyla.

Mm.

mm.

So via ferrata is where you are walking up a mountain, and it's not like, it's not

Yani via ferrata, bir dağa tırmandığınız yerdir ve bu

mountain climbing, so you're not climbing up a rock face, although sometimes on a

dağ tırmanışı değildir, bu nedenle bir kaya yüzüne tırmanmıyorsunuz, ancak bazen bir

via ferrata you might have to, but it's generally walking on a mountain path,

via ferrata üzerinde yürümek zorunda kalabilirsiniz, ancak bu genellikle bir kayanın üzerinde yürümektir. dağ yolu,

but it could be a little bit treacherous.

ama biraz hain olabilir. Ve böylece

And so there is a metal bar that's like a handrail that you have to clip onto

, yürüyüş boyunca tüm yol boyunca uzanan, üzerine tutturmanız gereken bir tırabzana benzeyen metal bir çubuk var

that goes all the way along the walks.

.

So there's one called Punta Ana, and it was in what we call the shoulder season,

Punta Ana adında bir tane var ve omuz mevsimi dediğimiz mevsimdeydi,

which is when it's not quite the high season, when it's nice and warm, and it's

bu tam olarak yüksek mevsim olmadığı, havanın güzel ve sıcak olduğu ve

not the down season, the cold season.

kötü mevsim, soğuk mevsim olmadığı zamanlar.

So there was snow on the top of the mountains, but it was lovely and

Yani dağların tepesinde kar vardı ama

sunny at the bottom, you know, so we weren't really prepared for the snow.

aşağısı çok güzel ve güneşliydi, yani kar için pek hazırlıklı değildik.

We set off late and we didn't have crampons, but we did have a rope...

Geç yola çıktık ve kramponumuz yoktu ama ipimiz vardı...

Important!

Önemli!

And we came to one bit that was like a saddleback, so it was like

Ve eyer sırtı gibi bir yere geldik, bu yüzden

between two like hilly sections.

iki tepelik bölüm arasında gibiydi .

There was this just ridge that you had to walk across, which I'm sure

Üzerinden yürümek zorunda olduğunuz bir bayır vardı, eminim ki

in the dry weather would've been fine, but with it covered in snow...

kuru havalarda iyi olurdu, ama karla kaplıyken...

and it's a sheer drop on either side of the saddleback.

ve eyer sırtının her iki yanında dik bir uçurum var.

So you're walking across this ridge that's covered in snow and I was

Yani karla kaplı bu sırtta yürüyorsunuz ve ben de

like, this is just so dangerous.

bu çok tehlikeli dedim.

One slip and it's sudden death.

Bir kayma ve ani ölüm.

This is no messing around.

Bu ortalığı karıştırmak değil.

This is death.

Bu ölüm.

So we used the rope that we had to go over the rope that was supposed

Bu yüzden, via ferrata için olması gereken ipin üzerinden geçmek zorunda olduğumuz ipi kullandık

to be for the via ferrata, but that was very high above our heads.

, ama bu başımızın çok üstündeydi.

So we, we looped this rope over, tied one side around my partner,

Biz de bu ipi ilmekledik, bir tarafını partnerime, bir tarafını benim çevreme bağladık

one side around me, and we said, if you fall, the other person has to

ve eğer düşersen, diğer kişinin denge için diğer taraftan atlaması

jump off the other side to balance.

gerektiğini söyledik .

And then we, we, you know, very carefully walked across this saddleback,

Ve sonra biz, bilirsiniz, bu eyer sırtında çok dikkatli bir şekilde yürüdük,

but what we realised was, you know, we weren't gonna turn back now.

ama fark ettiğimiz şey, bilirsiniz, artık geri dönmeyecektik.

This was getting serious.

Bu ciddileşiyordu.

Mm-hmm.

Mm-hmm.

And then we had a sheer rock face in front of us, a vertical rock face

Ve sonra önümüzde dik bir kaya yüzümüz vardı,

that we had to properly climb up.

düzgün bir şekilde tırmanmamız gereken dikey bir kaya yüz.

Again we only had walking boots on, which was a mistake because our

Yine sadece yürüyüş botlarımız vardı, bu bir hataydı çünkü ayaklarımız

feet kept slipping off the rocks.

kayalardan kaymaya devam ediyordu.

It was awful.

Berbattı.

Again, we knew at this point we can't come back now.

Yine, bu noktada artık geri dönemeyeceğimizi biliyorduk.

We can't come back.

Geri gelemeyiz.

That's the scary part.

Bu korkutucu kısım.

We were halfway up and we realised we were making bad time.

Yolun yarısındaydık ve kötü bir zaman kazandığımızı fark ettik.

The last cable car from the top of the mountain was gonna go really

Dağın zirvesinden çıkan son teleferik çok

soon, and that was it for the season.

yakında gidecekti ve bu sezon da öyleydi.

That was gonna be the last cable car for the season, and we were too far

Bu sezonun son teleferiği olacaktı ve çok gerideydik

behind, so we started shouting out.

, bu yüzden bağırmaya başladık.

We could see there was some people far in the distance.

Uzakta bazı insanların olduğunu görebiliyorduk.

Shouting out, saying, please, we're here.

Bağırarak, lütfen, buradayız diyerek.

Don't go without us.

Bizsiz gitmeyin.

Anyway, long story short.

Her neyse, uzun lafın kısası.

We made it, we were exhausted.

Başardık, yorulduk.

We made it just in time.

Tam zamanında başardık.

They were holding the cable car for us and they said, you know..

Bizim için teleferiği tutuyorlardı ve dediler ki hani..

Wow!

Vay canına!

"...we, we were about to pull out the mattresses at the station for you

"...biz, geceyi burada geçirmen için istasyondaki şilteleri çekmek üzereydik

to spend the night up here, but you would've had to hike out the next day."

, ama ertesi gün yürüyüşe çıkman gerekecekti."

And I, and we would had no food.

Ve ben ve biz yemek yemezdik.

You know, it was just, it was a very dangerous situation.

Biliyorsun, bu sadece, çok tehlikeli bir durumdu.

Have you ever had anything like that?

Hiç böyle bir şey yaşadın mı?

Yeah.

Your story is terrifying.

Evet. Hikayen korkunç.

I'm really glad you made it...

Başardığına gerçekten sevindim...

made it back okay.

iyi bir şekilde geri döndüğüne.

But yeah, like, I guess I must have been about like 15 or something and my dad

Ama evet, sanırım 15 yaşlarında falan olmalıyım ve babam

took me on a via ferrata in the Alps.

beni Alpler'de bir via ferrata'ya götürdü.

Okay.

And I didn't really know what it was.

Tamam aşkım.

Ve gerçekten ne olduğunu bilmiyordum.

I kind of trusted my dad, like, yeah, it'll be fine.

Babama biraz güvendim, evet, iyi olacak gibi.

And it kind of starts out climbing a ladder.

Ve bir nevi merdiveni tırmanmaya başlar.

It's not too bad.

Çok kötü değil.

You have to have yourself hooked in with your harness and your...

Kendinizi koşum takımınıza ve iplerinize bağlamalısınız

your ropes.

So it's not really possible to fall.

.

Yani düşmek pek mümkün değil.

Although I kind of always think, why are we trusting these metal poles?

Her ne kadar her zaman düşünsem de, neden bu metal direklere güveniyoruz?

Like, you know, everything breaks one day.

Mesela her şey bir gün bozulur.

How do we know it's not gonna be today...

Bugün olmayacağını nereden bileceğiz...

Um, but then as we ascended, it turned more and more into a cliff.

Um, ama sonra biz yükseldikçe, giderek daha fazla bir uçuruma dönüştü.

And I think, as you said before, it was like a cliff.

Ve bence, daha önce de söylediğin gibi, bir uçurum gibiydi.

It was just vertical and it was, you know, just like ladders and

Sadece dikeydi ve bilirsiniz, tıpkı

metal things you had to hold onto.

tutunmanız gereken merdivenler ve metal şeyler gibiydi.

So it was like proper climbing, but it was safe.

Yani düzgün bir tırmanış gibiydi ama güvenliydi.

Yeah.

And it was, you know, good holds to hold onto, but looking

Evet.

Ve, bilirsiniz, tutunmak için iyi bir tutuştu, ama

below me and just seeing...

altıma bakmak ve sadece görmek...

for me in my, you know, younger mind, it felt like hundreds of feet below me.

benim için, bilirsin, genç zihnimde, yüzlerce fit altımdaymış gibi geldi.

I don't know how much it really was, but it was just terrifying.

Gerçekte ne kadar olduğunu bilmiyorum ama korkunçtu.

And we didn't...

We made it to the top, but if you look back on the photos of that day,

Ve yapmadık...

Zirveye ulaştık ama o günün fotoğraflarına dönüp bakarsanız,

you can see like my face is just grumpy for the whole day after that.

ondan sonraki tüm gün boyunca yüzümün sadece asık olduğunu görebilirsiniz.

I was in such a bad mood.

Çok kötü bir ruh halindeydim.

I think I'd just been traumatised, you know.

Sanırım az önce travma geçirdim.

What worries me about the via ferrata is you have to have a special

Via ferrata hakkında beni endişelendiren şey , asmak için

harness thing to hook on with.

özel bir koşum takımına sahip olmanız gerektiğidir

So you have your harness...

. Yani bir emniyet kemeriniz var...

...which is what you wear, and then you would normally, with climbing,

...giydiğiniz şey, ve sonra normalde, tırmanırken

you'd have a rope and some carabiners, which are the connecting metal loops.

bir ipiniz ve metal halkaları birbirine bağlayan bazı karabinalarınız olur.

That's right, isn't it?

Carabiners?

Bu doğru, değil mi?

Karabinalar mı?

Yeah.

Evet.

When you do via ferrata, you have a special, I think it's called a tether,

Ferrata aracılığıyla yaptığınızda, özel bir bağlantınız var, sanırım buna ip deniyor,

um, a special tether that is all bunched up into a short, what feels

um, kısa bir ip veya kısa bir kurşun gibi hissettiren

like a short rope or a short lead, and to connect from your harness through

ve kablo demetinizden bağlanmak için kısa bir şekilde toplanmış özel bir ip.

to your carabiner that you hook on.

astığınız karabinanıza.

So it feels short.

Bu yüzden kısa hissettiriyor.

But then what would happen is if you fell this tether tears and it

Ama sonra ne olur, eğer bu ipi gözyaşlarına bağlarsanız ve bu,

releases quite a long stretch of like, I don't know, 10 metres or something.

bilmiyorum, 10 metre falan gibi oldukça uzun bir esnemeyi serbest bırakırsa.

It's quite a long stretch.

Oldukça uzun bir süre.

Mm.

Okay.

So it's all bunched up inside this tether.

mm. Tamam aşkım.

Yani hepsi bu ipin içinde toplanmış durumda.

It tears open if you fall.

Düşersen açılır.

And the idea is that it, it's taking some of the momentum out of your fall

Ve buradaki fikir şu ki, yırtılırken

as it's tearing, it's slowing your fall down because if you were to just...

düşüşünüzdeki momentumun bir kısmını alıyor , düşüşünüzü yavaşlatıyor çünkü eğer sadece...

you need space.

boşluğa ihtiyacınız var.

But if you were to fall and you had a lot of rope, you could get tangled up in it.

Ama düşersen ve çok fazla ipin varsa, ipe dolanabilirsin.

And also the momentum, by the time you hit the end of the rope, the momentum

Ve ayrıca momentum, ipin ucuna çarptığınızda, momentum

would be so hard, you'd break your back...

o kadar sert olur ki, belinizi kırarsınız...

mm-hmm.

mm-hmm.

or some bones from your harness.

veya koşum takımınızdan bazı kemikler.

It would just be too much impact.

Sadece çok fazla etki olurdu.

So it has to slow your descent.

Bu yüzden inişinizi yavaşlatmak zorunda.

So that's when you have this tearing...

İşte o zaman,

interesting

bu bağın içindeki ipi serbest bırakmak için

...to release the rope inside this tether.

... ilginç ...bir yırtılma oluyor.

Which means if you have a fall and you tear it, it's used, you can't

Yani düşersen ve onu yırtarsan, kullanılır, tekrar dikemezsin

restitch it, so it's, it's done.

, o yüzden bitti, bitti.

So you have your fall, you use your tether, and it's like releasing

Yani düşüşünüz var, ipinizi kullanıyorsunuz ve bu

your parachute, but then you need to get back in the plane and carry

paraşütünüzü bırakmak gibi ama sonra uçağa geri dönüp devam etmeniz ve

on and jump out the plane again.

tekrar uçaktan atlamanız gerekiyor.

You'd be unlucky to fall twice though, wouldn't you?

Yine de iki kez düşersen şanssız olursun, değil mi?

Well, so, but if you...

Öyle, ama... öyle olduğunu

imagine you're, you're tired and the weather's bad.

hayal edersen, yorgunsun ve hava da kötü.

Yeah.

You're halfway up a mountain or halfway through a via ferreta and

Evet. Bir dağın yarısındasınız ya da bir ferreta yolunun yarısındasınız ve

you fall, your tether's done, spent.

düşüyorsunuz, bağınız bitti, tükendi.

Then you have to climb yourself back onto the..., you know, you

O zaman kendini tekrar tırmanmak zorundasın... bilirsin,

might be hanging from an overhang.

bir çıkıntıdan sarkıyor olabilirsin.

Somehow you have to get back onto the mountain, back onto the

Bir şekilde dağa, patikaya geri dönmelisin

path, and then, and then you...

ve sonra, ve sonra sen...

what do you do then?

o zaman ne yaparsın?

You've got no safety rope, not really, not a, not a genuine one that's gonna actually

Emniyet halatınız yok, gerçekten, gerçek değil, gerçekten

work for you, to get you either all the way there or all the way back, you know?

işinize yarayacak, sizi ya oraya kadar götürecek ya da tamamen geri getirecek, anlıyor musunuz?

Mm-hmm.

That's always what bothered me when we were doing these very long, quite

Mm-hmm.

Bu çok uzun, oldukça çetin yürüyüşleri yaparken beni her zaman rahatsız eden şey

arduous hikes, is that potentially, if I have one fall in the middle, then...

şuydu, potansiyel olarak, eğer ortada bir kez düşersem, o zaman...

I'll, I'll be without any real safety afterwards.

Ben, sonrasında gerçek bir güvenlikten mahrum kalacağım.

Yeah.

I feel like that's a difference between us and the pros, right?

Evet. Bunun bizimle profesyoneller arasındaki bir fark olduğunu hissediyorum, değil mi?

The pros seem to not, the professionals, they don't, they

Profesyoneller öyle görünmüyor, profesyoneller düşünmüyorlar,

don't think about this almost.

neredeyse bunu düşünmüyorlar.

It's like they, they take precautions, but the idea of failing

Sanki önlem alıyorlar ama başarısız olmak

isn't even an option for them.

onlar için bir seçenek bile değil.

Like if you've seen people do free soloing where they climb cliffs

Tıpkı herhangi bir ip veya güvenlik ekipmanı olmadan uçurumlara tırmandıkları yerde serbest solo yapan insanlar görmüş gibisiniz

without any rope or safety equipment.

.

Like I guess, I imagine they just don't have the concept of failing.

Tahmin ettiğim gibi, başarısız olma kavramlarına sahip olmadıklarını hayal ediyorum.

Like it's not even in their mind.

Sanki akıllarında bile yokmuş gibi.

'cause if it were, probably it's more likely to happen.

Çünkü olsaydı, muhtemelen olması daha muhtemeldi.

I guess that's how it works.

Sanırım böyle çalışıyor.

Things like gymnastics and, and climbing as well, but with

Jimnastik ve tırmanma gibi şeyler, ama

gymnastics it's like 95% mental.

jimnastik ile bu %95 zihinseldir.

Like what you are thinking is what's going to happen.

Düşündüğünüz şey olacakmış gibi.

So you have to get your mind in the right place and not think about falling.

O yüzden aklını doğru yere vermeli ve düşmeyi düşünmemelisin.

If you think about it, if you visualise it, it will more likely happen.

Eğer düşünürseniz, gözünüzde canlandırırsanız, gerçekleşmesi daha olasıdır.

Mm-hmm.

And if you are scared, you hold back and you tense up in a way that will cause

Mm-hmm.

Ve korkarsan, olayın veya kazanın olmasına

the incident or the accident to happen.

neden olacak şekilde geri çekilir ve gerilirsin

Fear is an obstacle to overcome, but at the same time, it is there to protect us.

. Korku aşılması gereken bir engeldir ama aynı zamanda bizi korumak için de vardır.

So it's, it's..., I guess there's a balance of appropriate

Yani bu, bu..., sanırım uygun

levels of fear, isn't there?

korku seviyeleri arasında bir denge var, değil mi?

But I guess I can relate to that.

Ama sanırım bununla ilgili olabilirim.

Like I'm a big fan of, I dunno what you'd call it, it's a bit like scrambling.

Büyük bir hayranıyım gibi, buna ne diyeceğinizi bilmiyorum, biraz çabalamaya benziyor.

It's not climbing.

Tırmanmak değil.

I'm not a fan of that after my traumatic childhood, but more like, um,

Travmatik çocukluğumdan sonra bunun hayranı değilim, ama daha çok, um,

... It's where you use your hands and feet, isn't it?

... Ellerini ve ayaklarını kullandığın yer, değil mi?

it's where you use your hands and feet to climb up like rocky terrain.

kayalık arazi gibi tırmanmak için ellerinizi ve ayaklarınızı kullandığınız yerdir.

I feel like it's like parkour in the countryside.

Kırsal kesimde parkur gibi hissediyorum.

Like I love kind of jumping over rocks, jumping over rivers and stuff like that.

Sanki kayaların üzerinden atlamayı, nehirlerin üzerinden atlamayı ve bunun gibi şeyleri seviyorum.

I think I'm quite good on my feet in that sense.

Bu anlamda ayaklarımın üzerinde oldukça iyi olduğumu düşünüyorum.

But as soon as you start to think about how it could go wrong, then you mess up.

Ama nasıl ters gidebileceğini düşünmeye başlar başlamaz, her şeyi batırırsın.

Yeah.

Like imagine you're jumping over a stream.

Evet. Bir derenin üzerinden atladığınızı hayal edin.

It's quite a big stream, a wide stream.

Oldukça büyük bir akarsu, geniş bir akarsu.

If you think about like, oh, it's too big, it's...

Eğer, ah, bu çok büyük, bu...

I can't do it, then you're gonna fall in.

Bunu yapamam, o zaman düşersin.

But if you just focus on the other side and you just go for it, then

Ama sadece diğer tarafa odaklanırsan ve bunun için gidersen, o zaman

you'll almost definitely do it.

sen' Neredeyse kesinlikle yapacağım.

So it is very mental.

Bu yüzden çok zihinseldir.

Many things are.

Birçok şey vardır.

I always think if you were able to live for hundreds and hundreds and hundreds of

Her zaman yüzlerce, yüzlerce ve yüzlerce yıl yaşayabilseydik

years, would we just end up being bored?

, sonunda sıkılır mıydık diye düşünürüm.

Would we exhaust all the options of, you know, adrenaline sports?

Adrenalin sporlarının tüm seçeneklerini tüketir miyiz?

Would nothing excite us anymore?

Artık hiçbir şey bizi heyecanlandırmaz mı?

Well, a counter-argument to that,

Pekala, buna karşı bir argüman,

it depends what you mean by living, how, how we would live for that

yaşamaktan ne kastettiğinize, nasıl, nasıl o kadar uzun süre yaşayacağımıza bağlı

long, because, and really interesting thing I like to think about is, say

, çünkü ve gerçekten ilginç olan şey, diyelim ki

if we discovered through medicine, like how to, how to live for

tıp yoluyla keşfettiysek, nasıl yaşayacağımız gibi. , bin yıl nasıl yaşanır

a thousand years, I think we'd be the most risk averse species.

, riskten en çok kaçınan tür olacağımızı düşünüyorum.

You know, we, we wouldn't do anything risky because let's say

Biliyorsun, biz, riskli bir şey yapmazdık çünkü diyelim ki, bilmiyorum

you are like I dunno, 40 years old, and you sadly pass away doing

, 40 yaşındasın ve ne yazık ki

something dangerous, it's very sad.

tehlikeli bir şey yaparak vefat ediyorsun, bu çok üzücü.

But I guess you're like middle-aged then, aren't you?

Ama sanırım orta yaşlı gibisin, değil mi?

You, you can...

Yes, I am middle-aged Michael

Sen, yapabilirsin...

Evet, ben orta yaşlıyım Michael

Oh, I'm so sorry.

I don't know your age, I promise.

Oh, çok üzgünüm.

Yaşını bilmiyorum, söz veriyorum.

I'm 41.

41 yaşındayım.

I'm 41.

41 yaşındayım.

You don't look it.

Hiç öyle görünmüyorsun.

You look very, very young.

Çok, çok genç görünüyorsun.

Look younger than me and I'm...

Benden daha genç görünüyorsun ve ben...

it's okay.

sorun değil.

I'm only playing with you.

Ben sadece seninle oynuyorum.

I don't mind.

umursamıyorum.

Oh, you've made me, um feel awkward now.

Ah, şimdi beni garip hissettirdin.

No, it's okay.

Yok, önemli değil.

But I get what you mean.

It's, it's relative, right?

Ama ne demek istediğini anlıyorum.

Bu, göreceli, değil mi?

You feel like you've, you've lived half your life.

Hayatının yarısını yaşamış gibi hissediyorsun.

If I were to die tomorrow, it wouldn't be as sad as if I died when I was 15

Yarın ölecek olsaydım, 15 yaşımdayken ölmüşüm kadar üzücü olmazdı

because there's less life ahead of me now than there was when I was a teenager.

çünkü önümde gençliğimden daha az hayat var.

Yes.

And if you were to live to a thousand, if that were possible when you

Evet.

Ve bin yaşına kadar yaşayacak olsaydınız,

died at 40 or even 80, that would be a huge tragedy because you're

40 hatta 80 yaşında öldüğünüzde bu mümkün olsaydı, bu büyük bir trajedi olurdu çünkü

missing out on most of your life.

hayatınızın çoğunu kaçırıyorsunuz.

Yeah.

Evet.

So I feel like people wouldn't do as much if we lived for that long, you know?

O kadar uzun süre yaşasaydık insanlar bu kadarını yapmazdı diye düşünüyorum, anlıyor musun?

Yeah.

We'd be much more cautious, I imagine.

Evet. Sanırım çok daha dikkatli olurduk.

Yeah.

And maybe we'd work harder on our relationships.

Evet.

Ve belki de ilişkilerimiz üzerinde daha çok çalışırdık.

And it's interesting to think how, what we would do for careers.

Ve kariyer için nasıl, ne yapacağımızı düşünmek ilginç.

Would we actually change careers many times and try out many different things?

Aslında birçok kez kariyer değiştirip birçok farklı şey deneyecek miydik?

It would certainly give us more options, wouldn't it?

Bize kesinlikle daha fazla seçenek verirdi, değil mi?

Uh, yeah.

Oh evet.

I wonder because there's a lot of projects that people have

Merak ediyorum, çünkü insanların daha önce başlattıkları pek çok proje var

started before that they...

, onlar...

I think about big cathedrals and things and space programs that they

Büyük katedralleri, yaptıkları şeyleri ve uzay programlarını düşünüyorum.

know they're not gonna see the end of which is always really amazing

Sonunu görmeyeceklerini biliyorlar ki bu,

that people can commit themselves to doing part of a project in their life.

insanların kendilerini hayatlarındaki bir projenin parçası olmaya adayabilmeleri her zaman gerçekten şaşırtıcı.

But I imagine there'd be a lot more people doing important stuff

Ama "tamam, hayatımı bu hastalığı iyileştirmeye adayacağım.

like, "okay, I'm gonna dedicate my life to curing this disease.

(Bu) 500 yılımı alabilir ama yapılabilir" gibi

(it) Might take me 500 years, but it's doable".

önemli şeyler yapan çok daha fazla insan olacağını tahmin ediyorum

I wonder how, um, how we'd look if we lived to a thousand.

. Bine kadar yaşasaydık nasıl görünürdük merak ediyorum.

You see some people who...

Yüze ulaşmayı başaran

who do manage to make it to a hundred, but our bodies aren't really built...

bazı insanlar görüyorsunuz , ancak vücutlarımız

really for, for surviving that long.

gerçekten bu kadar uzun süre hayatta kalmak için inşa edilmedi.

It is interesting when you touch, we touch on longevity and things.

Dokunduğunuzda ilginç, uzun ömür ve şeylere dokunuyoruz.

I actually follow, a chap called David Sinclair, he's someone

Aslında takip ediyorum, David Sinclair adında bir adam,

who I've mentioned a lot.

adından çokça bahsettiğim

Yeah.

And we actually adjust our lifestyle to, to kind of follow some of the things

biri

. Evet. Ve aslında yaşam tarzımızı, daha uzun bir hayat yaşamanıza yardımcı olmak için öğrettiği

that he teaches to help you to live a longer life because I really would

bazı şeyleri takip etmek için ayarlıyoruz çünkü gerçekten

like to live for a very long time.

çok uzun bir süre yaşamak istiyorum.

I certainly want to live till I'm a hundred.

Kesinlikle yüz yaşına kadar yaşamak istiyorum.

I don't know if I'll get there, but..., even if I make it to 80,

Oraya varabilecek miyim bilmiyorum ama... 80'ime gelsem bile,

I want to make sure that I'm as healthy as I can be until that age.

o yaşa kadar olabildiğince sağlıklı olduğumdan emin olmak istiyorum.

That's the key, isn't it?

Anahtar bu, değil mi?

Yeah.

I don't wanna be a burden.

Evet.

Yük olmak istemiyorum.

I mean, in my view, it's not all about numbers.

Demek istediğim, benim görüşüme göre, her şey sayılardan ibaret değil.

Yeah.

Evet. Bu, bilirsiniz, yarısının iyi durumda olmadığı ve fazla bir şey yapamadığınız

It's about, you know, I'd rather live 60 healthy years than a hundred years

where half of them are not, you know, in good condition when you can't do much.

yüz yıldansa 60 sağlıklı yıl yaşamayı tercih ederim

Yeah.

And you know, I've got two children, I would've liked more children, but

. Evet.

Ve biliyorsun, iki çocuğum var, daha çok çocuk isterdim ama

you know, that just hasn't happened.

bu olmadı.

And I don't want to be that burden on my children.

Ve çocuklarıma o kadar yük olmak istemiyorum.

I don't want them to have to, you know, figure out if they're gonna put me in a

Onların beni bir eve mi yerleştireceklerini yoksa bana bakacaklarını mı

home or have to, you know, look after me.

düşünmelerini istemiyorum

And I'd love to be able to be very active with my grandchildren as well

. Torunlarım olursa, torunlarımla

if I'm blessed with grandchildren.

da çok aktif olabilmeyi çok isterim

And so, you know, getting out and, and walking on a regular basis.

. Ve böylece, bilirsiniz, dışarı çıkıp düzenli olarak yürümek.

They do say that you should walk around 10,000 steps a day.

Günde yaklaşık 10.000 adım atmanız gerektiğini söylüyorlar.

A lot.

Yeah.

Çok fazla.

Evet.

A lot.

I think in modern life, doing a thousand, 10,000 steps a day is a lot.

Çok fazla.

Bence modern hayatta günde bin, 10.000 adım atmak çok fazla.

What's that like?

Bu nasıl bir şey?

I guess an hour and a half roughly of walking.

Yaklaşık bir buçuk saat yürüdüğümü tahmin ediyorum.

I can really hear that.

Bunu gerçekten duyabiliyorum.

Cornish accent.

Korniş aksanı.

It comes out in some, in certain words.

Bazı kelimelerde, bazı kelimelerde ortaya çıkıyor.

Yeah.

Evet.

We were talking about accents.

Aksanlardan bahsediyorduk.

I previously appeared on Michael's podcast, which you should all go and check

Daha önce Michael'ın podcast'inde yer almıştım, zaten

out if you're not already familiar with it, which is the Level Up English podcast.

aşina değilseniz gidip kontrol etmelisiniz, bu da Level Up English podcast'idir.

Right.

Sağ.

There'll be links in the description here, so you can check that out.

Buradaki açıklamada bağlantılar olacak, böylece kontrol edebilirsiniz.

Um, we were talking about accents and uh, Michael asked me if I could

Aksanlardan bahsediyorduk ve Michael bana

tell where he was from and I said it was quite hard to pinpoint.

onun nereli olduğunu söyleyip söyleyemeyeceğimi sordu ve ben de yerini belirlemenin oldukça zor olduğunu söyledim.

I said, somewhere, maybe around Bristol, he's actually Cornish.

Bir yerde, belki de Bristol civarında dedim, o aslında Cornish.

And, um, the more I'm speaking with Michael, the more I can

Ve, um, Michael'la ne kadar çok konuşursam,

hear the ah sound coming out.

çıkan ah sesini o kadar çok duyabiliyorum.

So that's why my reaction was, uh, came out there.

İşte bu yüzden tepkim, uh, oraya geldi.

But yes, 10,000 steps a day.

Ama evet, günde 10.000 adım.

I think if you are sitting in an office and you are very busy,

Bence bir ofiste oturuyorsanız ve çok meşgulseniz,

it's quite hard to get that in.

bunu anlamanız oldukça zor.

Something I discovered recently though is you can get treadmills

Yine de son zamanlarda keşfettiğim bir şey , masanızın altından geçen

that go underneath your desk.

koşu bantları alabileceğiniz

So if you did manage to get a standing desk, you can walk while you are working.

. Yani ayakta duran bir masa almayı başardıysanız, çalışırken yürüyebilirsiniz.

I've also seen ones where you can sit down, but it's like..., like

Oturulabilenleri de gördüm ama sanki...

bicycle pedals under the desk as well.

masanın altındaki bisiklet pedalları gibi.

I've heard they're quite good.

Oldukça iyi olduklarını duydum.

I wonder how much you'd be able to concentrate if you are, if you're

Acaba siz olsanız, hareket halinde olsanız ne kadar konsantre olabilirsiniz

moving, would it be as easy, especially when you're doing what we do?

, özellikle bizim yaptığımız şeyi yaptığınızda bu kadar kolay olur mu?

You can't do a podcast when you've got something whirring,

Pınlayan bir şey olduğunda podcast yapamazsınız,

to whir is like a noise, like a constant, {makes a whirring noise}.

uğultu bir ses gibidir, sabit bir ses gibidir, {vınlama sesi çıkarır}.

You couldn't podcast with that, could you?

Bununla podcast yayınlayamazsın, değil mi?

Why is Michael doing this.

Michael bunu neden yapıyor?

Moving side to side.

Yan yana hareket ediyor.

Yeah, I do have a pull-up bar in my garden.

Evet, bahçemde barfiks barım var.

'cause I really just enjoy just every now and again, just hanging

Çünkü ara sıra asılı durmaktan

and trying to do a pull-up.

ve şınav çekmeye çalışmaktan gerçekten keyif alıyorum.

Can you do a pull-up?

Bir pull-up yapabilir misin?

Yes.

I was gonna ask you how many you can do if, if any.

Evet.

Varsa kaç tane yapabileceğinizi soracaktım.

Oh, well, I mean from a dead hang all the way up, I can probably only do one.

Oh, peki, demek istediğim, tamamen askıda kalmaktan, muhtemelen sadece bir tane yapabilirim.

Mm-hmm.

Mm-hmm.

But if, uh, if it's kind of like with a bit of a jump up and maybe not going

Ama eğer, uh, biraz yukarı zıplamak gibi bir şeyse ve belki de

all the way back down again, then I can probably get out about three or four.

tüm yolu tekrar aşağıya inmiyorsa, o zaman muhtemelen üç veya dört civarında kurtulabilirim.

Mm-hmm.

Mm-hmm.

I'm relatively strong in my upper body, but I was watching something, I think

Üst vücudum nispeten güçlü ama bir şey izliyordum, sanırım

it was a YouTuber just the other day who said something, a large, I can't remember

geçen gün bir YouTuber bir şey söyledi, büyük, rakamları hatırlayamıyorum

the figures, but a majority of Americans couldn't do one pull up from a dead hang.

ama Amerikalıların çoğu yapamadı ölü bir askıdan bir çekiş.

Yeah, I believe it.

Evet, inanıyorum.

And he was trying to put it to the test.

Ve bunu test etmeye çalışıyordu.

He was just out in a, like a busy street asking people to come and

Kalabalık bir caddede, insanlardan gelip

do one pull-up and he'd give them a hundred dollars if they did.

bir şınav çekmelerini istedi ve eğer yaparlarsa onlara yüz dolar verecekti.

And surprisingly many people couldn't do it.

Ve şaşırtıcı bir şekilde birçok insan bunu yapamadı.

I think I, I think I saw that actually.

Sanırım ben, sanırım bunu gerçekten gördüm.

Did you?

yaptın mı

Yeah.

Yeah.

Evet.

Evet.

And some people, I think that was it, the YouTuber himself, he could

Ve bazı insanlar, bence öyleydi, YouTuber'ın kendisi,

do it for a couple minutes or something, but most people couldn't.

bunu birkaç dakika falan yapabildi ama çoğu insan yapamadı.

Yeah, he did, he did like 21 pull-ups or something.

Evet, yaptı, 21 pull-up falan sevdi.

He was like, um, he'd trained in the Marines or something.

Deniz Kuvvetlerinde falan eğitim almış gibiydi.

It made me then want to go and do some pull-ups.

Daha sonra bende gidip biraz şınav çekme isteği uyandırdı.

I think I could do, like, I could probably do like two or something.

Sanırım yapabilirim, muhtemelen iki falan yapabilirim.

I'm not, I'm not very good, but I sometimes try at the gym I

Değilim, pek iyi değilim ama bazen gittiğim spor salonunda deniyorum

go to, they've got a bar but I want to get better at that too.

, barları var ama o konuda da kendimi geliştirmek istiyorum.

One is easy, two is a struggle.

Bir kolay, iki bir mücadeledir.

Then after that, it, you know, it depends.

Ondan sonrası, bilirsin, duruma göre değişir.

When I was climbing, I could do a lot more pull-ups than, than I can now, and that's

Tırmanırken şimdi yapabildiğimden çok daha fazla şınav çekebiliyordum ve bunun

just because I'm not climbing very much.

nedeni çok fazla tırmanmıyor olmamdı.

You do get a good bit of upper body strength with squash, and you certainly

Squash ile iyi bir üst vücut kuvveti elde edersiniz ve kesinlikle

do with gymnastics, but during lockdown, I was pregnant with my second son,

jimnastik ile yaparsınız, ancak karantina sırasında ikinci oğluma hamileydim

and I put on four stone with my second pregnancy, which will mean nothing

ve ikinci hamileliğimde dört taş koydum, bu

to you probably, but it's a lot.

muhtemelen sizin için hiçbir şey ifade etmeyecektir. , ama çok fazla.

Usually you should put on about two stone with a pregnancy.

Genellikle hamilelikle yaklaşık iki taş koymalısınız.

So I put on four, and that's because it was locked down.

Ben de dört koydum ve bunun nedeni kilitliydi.

I couldn't go anywhere.

Hiçbir yere gidemedim.

I couldn't measure myself.

Kendimi ölçemedim.

I had no way of weighing myself, so I had no clue about my weight gain really.

Kendimi tartmanın hiçbir yolu yoktu, bu yüzden kilo aldığım hakkında hiçbir fikrim yoktu.

And so when I had my child, and then I came back to my sports,

Ve böylece çocuğum olduğunda sporlarıma geri döndüm,

which was gymnastics and squash.

jimnastik ve squash.

I had terrible knees because I'd gained all this weight.

Bütün bu kiloları aldığım için dizlerim berbat durumdaydı.

And it took me a lot longer to lose it.

Ve onu kaybetmem çok daha uzun sürdü.

And then all my muscles and my joints just weren't happy.

Ve sonra tüm kaslarım ve eklemlerim mutlu değildi.

So yeah, getting back into climbing and gymnastics still hasn't yet happened.

Yani evet, tırmanmaya ve jimnastiğe geri dönüş henüz gerçekleşmedi.

I'm back, I'm fully back with my squash, but it's a long road.

Geri döndüm, squash'ımla tamamen geri döndüm ama bu uzun bir yol.

It's a long road back to previous levels of fitness.

Önceki fitness seviyelerine giden uzun bir yol.

Yeah, you can get back there, but I think it's so much easier to lose health

Evet, oraya geri dönebilirsin ama bence sağlığı kaybetmek

than it is to gain it back, isn't it?

onu geri kazanmaktan çok daha kolay, değil mi?

It takes a lot longer to regain muscle or lose fat.

Kas kazanmak veya yağ kaybetmek çok daha uzun sürer.

It's, it's a shame how that works.

Bunun nasıl çalıştığı çok yazık.

Yeah.

My mum used to say, when I was eating biscuits she'd say "A minute on the lips,

Evet. Annem derdi ki, ben bisküvi yerken "Bir dakika dudakta,

a lifetime on the hips", thanks, mum.

bir ömür kalçada" derdi , sağ ol anne.

Just before this podcast, I was feeling a bit peckish, a bit

Bu podcast'ten hemen önce kendimi biraz acıkmış, biraz aç hissediyordum

hungry, so I picked up some cookies, some biscuits, and I was like...

, bu yüzden biraz kurabiye, bisküvi aldım ve ben sanki...

I put it down and had like a handful of nuts instead.

Onu yere koydum ve onun yerine bir avuç fındık yedim.

So I feel good about my morning.

Bu yüzden sabahım hakkında iyi hissediyorum.

Well done.

Tebrikler.

Well done.

We...

Tebrikler.

Bunu ...

see this, this tin behind us is full of ginger snap biscuits.

görüyoruz, arkamızdaki bu kutu zencefilli bisküvilerle dolu.

My in-laws keep buying us these same tins 'cause we were

Kayınvalidemler bize aynı tenekeleri almaya devam ediyor çünkü

like, "oh, they're amazing".

"ah, harikalar" diyorduk.

But I really wish they wouldn't because I just can't stop eating them.

Ama gerçekten yapmamalarını diliyorum çünkü onları yemeyi bırakamıyorum.

It's terrible, especially when it's cold.

Korkunç, özellikle soğukken.

Next time I'm in Cornwall, you'll have to tell me where I can go to have

Bir dahaki sefere Cornwall'a geldiğimde, bana nereye gidip iyi bir yürüyüş yapabileceğimi

a good walk or a scramble perhaps.

ya da belki de kapışabileceğimi söylemen gerekecek.

Yeah,

likewise.

Evet, aynı şekilde.

When I'm in Surrey, I don't think I've been to Surrey before.

Surrey'deyken, daha önce Surrey'de bulunduğumu sanmıyorum.

I'm not sure.

So we'll have to let each other know.

Emin değilim.

Bu yüzden birbirimize haber vermemiz gerekecek.

Yeah,

Evet,

yeah, absolutely.

evet, kesinlikle.

Well, thank you so much.

Çok teşekkür ederim.

Can you let the listeners and viewers know where they can find you?

Dinleyicilerin ve izleyicilerin sizi nerede bulabileceklerini bilmelerini sağlar mısınız?

Of course.

So there's Level Up English Podcast.

Elbette.

İşte Seviye Atlama İngilizce Podcast'i.

My website is Levelupenglish.school, and you'll find me as well

Web sitem Levelupenglish.school ve beni de bulacaksınız

on YouTube, Instagram.

YouTube'da, Instagram'da.

Yeah.

Fantastic.

Evet. Fantastik.

Thank you everyone for listening.

Dinlediğiniz için herkese teşekkür ederim.

Take care and bye.

Kendine iyi bak ve güle güle.

Bye everyone.

Güle güle.

Thank you for listening to today's podcast.

Bugünkü podcast'i dinlediğiniz için teşekkür ederiz.

Don't forget that if you want to join my club to download the transcripts,

Transkriptleri indirmek, çevrimiçi bir topluluğun parçası olmak ve bazı canlı,

become part of an online community, and to take part in some live,

yüz yüze konuşma sınıflarına katılmak için

face-to-face conversation classes.

kulübüme katılmak istiyorsanız bunu unutmayın .

Then check out my Conversation Club by clicking on the link.

Ardından, bağlantıya tıklayarak Sohbet Kulübüme göz atın. Açıklamanın aşağısında

There'll also be links to Michael's podcast, website and YouTube

Michael'ın podcast'ine, web sitesine ve YouTube kanalına bağlantılar da olacak

channel down in the description.

.

Until next time everyone, take care and goodbye.

Bir dahaki sefere kadar herkes kendine iyi bak ve hoşçakal.