The paradox of choice | Barry Schwartz | TED

Barry Schwartz Seçme Çelişkisi Üzerine

5,985,337 views ・ 2007-01-16

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Serap Çakıl Gözden geçirme: Esra Ozkan
00:25
I'm going to talk to you about some stuff that's in this book of mine
0
25000
3404
Kitabımdaki bazı şeyler hakkında konuşacağım,
00:28
that I hope will resonate with other things you've already heard,
1
28428
3118
bunların daha önce duymuş olduğunuz bazı şeylerle yankılanacağını umuyorum
00:31
and I'll try to make some connections myself,
2
31570
2214
ve sizin gözünüzden kaçma ihtimaline karşılık kendim bazı bağlantılar kurmaya çalışacağım.
00:33
in case you miss them.
3
33808
1646
00:35
But I want to start with what I call the "official dogma."
4
35478
4085
Benim ‘resmi dogma’ dediğim şeyle başlamak istiyorum.
00:39
The official dogma of what?
5
39983
1464
Neyin resmi dogması?
00:41
The official dogma of all Western industrial societies.
6
41471
3348
Tüm Batı sanayi toplumlarının dogması.
00:44
And the official dogma runs like this:
7
44843
2279
Ve resmi dogma şu şekilde işler:
00:47
if we are interested in maximizing the welfare of our citizens,
8
47146
4669
eğer vatandaşlarımızın esenliğinin en üst düzeye çıkarılması ile ilgileniyorsak,
00:51
the way to do that is to maximize individual freedom.
9
51839
4975
bunu yapmanın yolu kişisel özgürlüğü en üst düzeye çıkarmaktır.
00:57
The reason for this is both that freedom is, in and of itself, good,
10
57965
4170
Bunun nedeni, özgürlüğün hem kendi içinde ve kendinden dolayı
01:02
valuable, worthwhile, essential to being human,
11
62159
3414
insan olmak için iyi, değerli, dikkate değer ve gerekli olmasıdır.
01:05
and because if people have freedom,
12
65597
2379
Ve eğer insanlar özgür olurlarsa,
01:08
then each of us can act on our own
13
68000
2363
her birimiz kendi kendimize refahımızı
01:10
to do the things that will maximize our welfare,
14
70387
2294
en iyi düzeye çıkaracak şeyleri yapabiliriz
01:12
and no one has to decide on our behalf.
15
72705
2098
ve başka biri bizim yerimize karar vermek zorunda kalmaz.
01:15
The way to maximize freedom is to maximize choice.
16
75771
4088
Özgürlüğü en üst düzeye çıkarmak, seçimi en üst düzeye çıkarmaktır.
01:20
The more choice people have, the more freedom they have,
17
80738
3856
İnsanlar ne kadar fazla seçeneğe sahip olurlarsa, daha fazla özgürlüğe sahip olurlar
01:24
and the more freedom they have,
18
84618
1603
ve daha fazla özgürlüğe sahip olduklarında
01:26
the more welfare they have.
19
86245
1541
daha fazla refaha sahip olurlar.
01:29
This, I think, is so deeply embedded in the water supply
20
89000
5507
Bu, bence, öylesine derinlere gömülmüştür ki,
01:34
that it wouldn't occur to anyone to question it.
21
94531
3015
bunu sorgulamak herhangi birinin aklına gelmez.
Ayrıca bu hayatımızın da derinlerine işlemiştir.
01:38
And it's also deeply embedded in our lives.
22
98379
3903
01:42
I'll give you some examples
23
102711
1698
Modern gelişimin bizler için neleri mümkün kıldığına dair birkaç örnek vereceğim.
01:44
of what modern progress has made possible for us.
24
104433
3543
01:48
This is my supermarket.
25
108000
1353
Bu benim süpermarketim. Çok da büyük değil.
01:49
Not such a big one.
26
109854
1267
01:51
I want to say just a word about salad dressing.
27
111840
2399
Salata sosuyla ilgili bir şey söylemek istiyorum.
01:54
A hundred seventy-five salad dressings in my supermarket,
28
114263
2713
Süpermarketimde 175 salata sosu var,
01:57
if you don't count the 10 extra-virgin olive oils
29
117000
3087
satın alabileceğiniz 10 farklı ekstra virgin zeytinyağı
02:00
and 12 balsamic vinegars you could buy
30
120111
2982
ve 12 balzamik sirkeyi saymazsanız,
02:03
to make a very large number of your own salad dressings,
31
123117
2859
175 salata sos seçeneğinden size uymayan varsa
02:06
in the off-chance that none of the 175 the store has on offer suit you.
32
126000
4971
çok sayıda farklı salata sosu hazırlayabilirsiniz.
02:11
So this is what the supermarket is like.
33
131511
1959
Süpermarket böyle bir şey.
02:13
And then you go to the consumer electronics store
34
133494
2371
Ve sonra elektronik mağazasına bir stereo sistemi almak için gidiyorsunuz-
02:15
to set up a stereo system --
35
135889
1384
02:17
speakers, CD player, tape player, tuner, amplifier --
36
137297
3679
hoparlörler, CD oynatıcı, kaset oynatıcı, tuner, amfi.
02:21
and in this one single consumer electronics store,
37
141000
3976
Ve bu tek elektronik mağazasında,
02:25
there are that many stereo systems.
38
145000
3418
bu kadar farklı stereo sistemi var.
02:28
We can construct six and a half million different stereo systems
39
148920
5049
Tek bir mağazanın bize sunduklarıyla
02:33
out of the components that are on offer in one store.
40
153993
2586
6,5 milyon farklı stereo sistemi kurabiliriz.
02:36
You've got to admit that's a lot of choice.
41
156603
2014
Kabul etmelisiniz ki bu çok fazla seçenek demektir.
02:39
In other domains -- the world of communications.
42
159294
3730
Diğer alanlarda -iletişim dünyası.
02:43
There was a time, when I was a boy,
43
163389
1842
Ben küçük bir çocukken,
02:45
when you could get any kind of telephone service you wanted,
44
165255
2817
istediğiniz bir telefon servisini alabilirdiniz,
02:48
as long as it came from Ma Bell.
45
168096
1818
Ma bell’den aldığınız sürece.
02:49
You rented your phone, you didn't buy it.
46
169938
2174
Telefonunuzu kiralardınız. Satın almazdınız.
02:52
One consequence of that, by the way, is that the phone never broke.
47
172136
3453
Bunun bir sonucu da, bu arada, telefonun hiçbir zaman bozulmamasıydı.
02:55
And those days are gone.
48
175613
2363
Ve bu günler geride kaldı.
02:58
We now have an almost unlimited variety of phones,
49
178000
2976
Şimdi neredeyse sınırsız çeşitlilikte telefon var,
03:01
especially in the world of cell phones.
50
181000
2277
özellikle cep telefonları söz konusu olduğunda.
03:03
These are cell phones of the future.
51
183301
2043
Bunlar geleceğin cep telefonları.
03:06
My favorite is the middle one --
52
186000
2153
Benim favorim ortadaki-
03:08
the MP3 player, nose hair trimmer, and crème brûlée torch.
53
188177
3632
MP3 çalar, burun kılı makası ve créme brulée hamlaçı.
03:11
And if --
54
191833
1150
Ve her nasılsa henüz bir mağazada görmediyseniz,
03:13
(Laughter)
55
193007
1689
03:14
if by some chance you haven't seen that in your store yet,
56
194720
3104
03:17
you can rest assured that one day soon, you will.
57
197848
3099
en azından yakın bir zamanda göreceğinizden emin olabilirsiniz.
03:20
And what this does is it leads people to walk into their stores,
58
200971
3053
Bu da insanları kendi alışveriş yaptıkları
mağazaya gidip bu soruyu sormalarına neden oluyor. (Fazla işlevi olmayan bir telefonunuz var mı?)
03:24
asking this question.
59
204048
1246
03:25
And do you know what the answer to this question now is?
60
205785
2668
Ve bu sorunun cevabı nedir biliyor musunuz?
03:28
The answer is "no."
61
208477
1577
Cevabı ‘hayır’.
03:30
It is not possible to buy a cell phone that doesn't do too much.
62
210483
3147
Fazla bir şey yapmayan cep telefonu bulmak imkânsız.
03:33
So, in other aspects of life that are much more significant than buying things,
63
213654
5512
Bu yüzden, hayatın satın almaktan daha önemli olan başka yönlerinde,
03:39
the same explosion of choice is true.
64
219190
3303
aynı seçim patlaması geçerli.
03:42
Health care.
65
222517
1602
Sağlık hizmeti -artık ABD'de doktora gidip
03:44
It is no longer the case in the United States
66
224143
2437
03:46
that you go to the doctor, and the doctor tells you what to do.
67
226604
3852
ne yapman gerektiğini öğrenme zamanı geçti.
03:50
Instead, you go to the doctor,
68
230480
1523
Bunun yerine, doktora gidiyorsunuz
03:52
and the doctor tells you, "Well, we could do A, or we could do B.
69
232027
3286
ve doktor size, 'Pekâlâ, A’yı yapabiliriz, ya da B’yi yapabiliriz' diyor.
03:55
A has these benefits and these risks.
70
235337
2382
'A’nın şu yararları ve şu riskleri var.
03:57
B has these benefits and these risks.
71
237743
2323
B’nin şu yararları ve şu riskleri var. Ne yapmak istiyorsunuz?'
04:00
What do you want to do?"
72
240454
1326
04:02
And you say, "Doc, what should I do?"
73
242138
2214
Ve siz dersiniz ki, ‘Doktor, ne yapmalıyım sizce?’
04:04
And the doc says, "A has these benefits and risks,
74
244967
2990
Ve doktor der ki, 'A’nın şu yararları ve riskleri var ve B’nin şu yararları ve riskleri var.
04:07
and B has these benefits and risks.
75
247981
1836
04:09
What do you want to do?"
76
249841
1539
Ne yapmak isterdiniz?'
04:11
And you say, "If you were me, Doc, what would you do?"
77
251777
3567
Ve siz dersiniz ki, ‘Benim yerimde olsaydınız, doktor, siz ne yapardınız?'
04:15
And the doc says, "But I'm not you."
78
255793
2164
Ve doktor der ki, ‘Ama ben siz değilim ki.’
04:18
And the result is -- we call it "patient autonomy,"
79
258999
2675
Ve sonuç, buna ‘hasta otonomisi’ diyoruz,
04:21
which makes it sound like a good thing,
80
261698
1985
kulağa hoş geliyor.
04:23
but what it really is is a shifting of the burden and the responsibility
81
263707
3402
Ancak aslında bu karar vermek için gerekli mesuliyetin
ve sorumluluğun –konuyu bilen tarafından,
04:27
for decision-making
82
267133
1161
04:28
from somebody who knows something -- namely, the doctor --
83
268318
2742
yani doktordan-
hiçbir şey bilmeyene ve kesinlikle hasta
04:31
to somebody who knows nothing and is almost certainly sick
84
271084
2778
04:33
and thus, not in the best shape to be making decisions --
85
273886
2748
ve bu nedenle karar vermesi uygun olmayana
04:36
namely, the patient.
86
276658
1214
-yani hastaya- verilmesi demektir.
04:37
There's enormous marketing of prescription drugs
87
277896
2826
Sizin benim gibi insanlar için
04:40
to people like you and me,
88
280746
1403
muazzam bir reçeteli ilaç pazarı var
04:42
which, if you think about it, makes no sense at all,
89
282173
2453
ki eğer düşünürseniz hiç mantıklı değil,
04:44
since we can't buy them.
90
284650
1176
çünkü biz bu ilaçları alamayız.
04:45
Why do they market to us if we can't buy them?
91
285850
2341
Eğer biz alamayacaksak neden bize pazarlanıyor?
04:48
The answer is that they expect us to call our doctors the next morning
92
288215
3998
Bunun cevabı şu; bizim ertesi sabah doktorumuzu arayıp
04:52
and ask for our prescriptions to be changed.
93
292237
2119
reçetemizi değiştireceğimizi umuyorlar.
04:55
Something as dramatic as our identity
94
295532
3977
Kimliğimiz kadar etkileyici olan şey
04:59
has now become a matter of choice,
95
299533
2862
şimdi bir seçim meselesi oldu,
05:02
as this slide is meant to indicate.
96
302419
3351
bu sununun göstermeye çalıştığı gibi. (Çocuklara baskı yapmaya inanmıyoruz. Doğru zaman gelince uygun cinsiyeti seçeceklerdir.)
05:05
We don't inherit an identity; we get to invent it.
97
305794
2925
Kimliğimizi miras almayız, onu yaratmak zorundayızdır.
05:08
And we get to reinvent ourselves as often as we like.
98
308743
3295
Ve kendimizi arzu ettiğimiz kadar yeniden yaratabiliriz.
05:12
And that means that every day, when you wake up in the morning,
99
312062
3041
Ve bu da her sabah uyandığınızda ne tür bir insan olmak
istediğinize karar vermeniz gerekiyor demektir.
05:15
you have to decide what kind of person you want to be.
100
315127
2935
05:18
With respect to marriage and family:
101
318770
2941
Evlilik ve aileye gelince,
05:22
there was a time when the default assumption that almost everyone had
102
322497
4958
eskiden neredeyse herkesin varsaydığı
05:27
is that you got married as soon as you could,
103
327479
2146
yapabildiğiniz kadar erken evlenmeniz
05:29
and then you started having kids as soon as you could.
104
329649
2823
ve sonra da yine erken çocuk sahibi olmanız gerektiğiydi.
Asıl karar vermeniz gereken kiminle olacağıydı,
05:32
The only real choice was who,
105
332496
2408
05:34
not when, and not what you did after.
106
334928
2613
ne zaman ya da sonrasında ne yapmanız gerektiği değil.
05:38
Nowadays, everything is very much up for grabs.
107
338159
2817
Bu günlerde her şey elde etmeye müsait.
05:41
I teach wonderfully intelligent students,
108
341000
2721
Mükemmel derecede zeki öğrencilere eğitim veriyorum
05:43
and I assign 20 percent less work than I used to.
109
343745
3920
ve eskiden olduğunda %20 daha az ödev veriyorum.
05:47
And it's not because they're less smart,
110
347689
2448
Ve bunun nedeni daha az zeki olmaları
05:50
and it's not because they're less diligent.
111
350161
2305
ya da daha az çalışkan olmaları değil.
05:52
It's because they are preoccupied, asking themselves,
112
352490
3380
Bunun nedeni, ‘Evlenmeli miyim yoksa evlenmemeli miyim?
05:55
"Should I get married or not? Should I get married now?
113
355894
2707
Şimdi mi olmalı? Daha sonra mı?
05:58
Should I get married later?
114
358625
1316
Önce çocuk mu, kariyer mi?’ gibi sorularla meşgul olmaları.
05:59
Should I have kids first or a career first?"
115
359965
2354
06:02
All of these are consuming questions.
116
362343
2729
Tüm bu sorular yorucu sorulardır.
06:05
And they're going to answer these questions,
117
365096
2118
Ve onlar, verdiğim tüm ödevleri yapıp yapmasalar da,
06:07
whether or not it means not doing all the work I assign
118
367238
2592
iyi bir not almasalar da
06:09
and not getting a good grade in my courses.
119
369854
2026
bu sorulara cevap verecekler.
06:11
And indeed they should.
120
371904
1153
Ve aslında cevap vermeliler. Bu sorular cevap verilecek önemli sorular.
06:13
These are important questions to answer.
121
373081
2468
06:16
Work.
122
376887
1432
İş -Carl’ın söylediği gibi,
06:18
We are blessed, as Carl was pointing out,
123
378343
2238
06:20
with the technology that enables us to work every minute of every day
124
380605
5822
dünyanın her köşesinde, her günün her dakikası
çalışmamızı sağlayan teknolojiyle kutsanmış insanlarız,
06:26
from any place on the planet --
125
386451
2040
06:28
except the Randolph Hotel.
126
388515
1900
Randolph Hotel hariç.
06:30
(Laughter)
127
390777
3040
(Gülüşmeler)
06:33
(Applause)
128
393841
1888
06:35
There is one corner, by the way,
129
395753
2223
Bu arada otelde WiFi’ın çalıştığı bir köşe var,
06:38
that I'm not going to tell anybody about, where the WiFi actually works.
130
398000
4606
tabii ki kimseye söylemeyeceğim.
06:42
I'm not telling you about it, because I want to use it.
131
402630
2874
Söylemeyeceğim çünkü ben kullanmak istiyorum.
06:45
So what this means,
132
405528
1156
Yani bu inanılmaz seçim yapma özgürlüğü,
06:46
this incredible freedom of choice we have with respect to work,
133
406708
3094
seçim yapmak zorunda olduğumuz anlamına geliyor,
06:49
is that we have to make a decision,
134
409826
1847
06:51
again and again and again,
135
411697
1859
yeniden ve yeniden ve yeniden,
06:53
about whether we should or shouldn't be working.
136
413580
2613
çalışmalı mıyız yoksa çalışmamalı mıyız?
06:56
We can go to watch our kid play soccer,
137
416217
2388
Çocuğumuzu futbol oynarken izlemeye gidebiliriz
06:58
and we have our cell phone on one hip and our Blackberry on our other hip,
138
418629
3930
ve bir cebimizde cep telefonumuz,
diğerinde Blackberry’miz,
07:02
and our laptop, presumably, on our laps.
139
422583
2895
ve dizüstü bilgisayarımız, muhtemelen, dizlerimizdedir.
07:05
And even if they're all shut off,
140
425502
2045
Ve hepsi kapalı dahi olsa,
07:07
every minute that we're watching our kid mutilate a soccer game,
141
427571
3242
çocuğumuzu oyunu mahvederken izlediğimiz her dakika,
07:10
we are also asking ourselves,
142
430837
1611
kendimize de sorarız
07:12
"Should I answer this cell phone call?
143
432472
2234
‘Bu aramaya cevap vermeli miyim?
07:14
Should I respond to this email? Should I draft this letter?"
144
434730
2837
Bu e-mesaja cevap yazmalı mıyım? Şu mektuba bir taslak hazırlamalı mıyım?
07:17
And even if the answer to the question is "no,"
145
437591
2576
Ve sorunun cevabı ‘hayır’ dahi olsa,
07:20
it's certainly going to make the experience of your kid's soccer game
146
440191
3292
çocuğunuzun oyununu izleme deneyiminizi
07:23
very different than it would've been.
147
443507
2135
olduğundan farklı bir hale getireceği kesindir.
07:25
So everywhere we look,
148
445666
2041
Bu yüzden baktığımız her şey,
07:27
big things and small things, material things and lifestyle things,
149
447731
3758
büyük ya da küçük, maddi ya da manevi,
07:31
life is a matter of choice.
150
451513
2228
yaşam bir seçim meselesidir.
07:34
And the world we used to live in looked like this.
151
454503
3559
Ve eskiden yaşadığımız dünya böyle görünürdü.
07:38
[Well, actually, they are written in stone.]
152
458086
2125
07:40
That is to say, there were some choices,
153
460235
1942
(Eee, aslında hepsi taş üstüne yazılı.) Demek istediğim, bazı seçimler vardı
07:42
but not everything was a matter of choice.
154
462201
2062
ama her şey bir seçim meselesi değildi.
07:44
The world we now live in looks like this.
155
464287
2080
Ve şimdi yaşadığımız dünya şöyle görünüyor. (On emir - kendin yap takımı)
07:46
[The Ten Commandments Do-It-Yourself Kit]
156
466391
2043
Ve cevap şu; iyi haber mi kötü haber mi?
07:48
And the question is: Is this good news or bad news?
157
468458
3425
07:53
And the answer is "yes."
158
473047
2362
Ve bunun cevabı, evet.
07:56
(Laughter)
159
476000
1611
(Gülüşmeler)
07:58
We all know what's good about it,
160
478357
2262
Hepimiz bunun iyi tarafını biliyoruz,
08:00
so I'm going to talk about what's bad about it.
161
480643
2635
o yüzden kötü tarafından bahsedeceğim.
08:03
All of this choice has two effects,
162
483302
3145
Bütün bu seçim konusu insanlar üzerinde
08:06
two negative effects on people.
163
486471
1949
iki etki, iki negatif etki yapıyor.
08:09
One effect, paradoxically,
164
489160
2555
Bunların etkilerden biri, paradoksal olarak,
08:11
is that it produces paralysis rather than liberation.
165
491739
3503
seçimin özgürleştirmekten çok bir felç durumu yaratması.
08:15
With so many options to choose from,
166
495698
2386
Seçecek birçok alternatifle,
08:18
people find it very difficult to choose at all.
167
498108
3628
insanlar herhangi birini seçmekte zorlanıyorlar.
08:22
I'll give you one very dramatic example of this,
168
502293
2683
Bunun çok etkileyici bir örneğini vereceğim,
08:25
a study that was done of investments in voluntary retirement plans.
169
505000
5682
kişisel emeklilik planlarıyla ilgili yapılan bir çalışma bu.
08:31
A colleague of mine got access to investment records from Vanguard,
170
511109
5431
Bir iş arkadaşım, Vanguard’ın yatırım kayıtlarına ulaşmış;
08:36
the gigantic mutual fund company,
171
516564
1724
yaklaşık bir milyon çalışanı ve 2000 farklı işyeriyle
08:38
of about a million employees and about 2,000 different workplaces.
172
518312
3664
devasa bir ortak fon şirketi bu.
08:42
What she found is that for every 10 mutual funds the employer offered,
173
522000
5755
Ve şunu bulmuş;
çalışana önerilen her 10 ortak fon için
08:47
rate of participation went down two percent.
174
527779
3758
katılım oranı yüzde 2 oranında düşüyor.
08:52
You offer 50 funds -- 10 percent fewer employees participate
175
532270
4386
50 fon öneriyorsunuz -5 fon önerdiğiniz çalışanlardan
08:56
than if you only offer five.
176
536680
1657
%10 daha az çalışan seçiyor. Neden?
08:59
Why?
177
539014
1159
09:00
Because with 50 funds to choose from,
178
540197
1984
Çünkü seçilecek 50 fon arasında,
09:02
it's so damn hard to decide which fund to choose,
179
542205
3771
hangi fonu seçeceğinize karar vermek öyle lanet zor ki,
09:06
that you'll just put it off till tomorrow,
180
546000
2048
kararı yarına bırakıyorsunuz.
09:08
and then tomorrow
181
548072
1199
Ve sonra yarın, ve sonra ertesi gün,
09:09
and then tomorrow and tomorrow,
182
549295
2479
ve ertesi, ve ertesi,
09:11
and, of course, tomorrow never comes.
183
551798
1830
ve tabii ki yarın asla gelmiyor.
09:13
Understand that not only does this mean
184
553652
2012
Şunu anlamalısınız ki, bu sadece
09:15
that people are going to have to eat dog food when they retire
185
555688
2959
insanlar emekli olduklarında yeterince para kenara koymadıkları için
09:18
because they don't have enough money put away,
186
558671
2173
köpek maması yiyecekler demek değildir,
09:20
it also means that making the decision is so hard
187
560868
2510
aynı zamanda karar vermek öyle zordur ki
09:23
that they pass up significant matching money from the employer.
188
563402
3656
işverenden alacakları ciddi bir parayı kaçırmaları demektir.
09:27
By not participating, they are passing up as much as 5,000 dollars a year
189
567082
4238
Katılmayarak işvereninin seve seve vereceği
09:31
from the employer,
190
571344
1159
yılda neredeyse 5000 dolara yakın parayı kaçırmaktadırlar.
09:32
who would happily match their contribution.
191
572527
2132
09:35
So paralysis is a consequence of having too many choices.
192
575087
3687
Bu durumda felç olma durumu, çok fazla seçeneğin olmasının bir sonucudur.
09:38
And I think it makes the world look like this.
193
578798
2673
Ve bence bu da dünyanın şöyle görülmesini sağlar.
09:41
[And lastly, for all eternity, French, bleu cheese or ranch?]
194
581871
3825
(Gülüşmeler) (Ve son kez, sonsuza dek Fransız bleu mü, çiftlik peyniri mi?)
09:45
(Laughter)
195
585720
2256
09:48
You really want to get the decision right if it's for all eternity, right?
196
588000
4012
Eğer sonsuza kadar sizi etkileyecekse doğru kararı vermek istersiniz, öyle değil mi?
09:52
You don't want to pick the wrong mutual fund or wrong salad dressing.
197
592036
3404
Yanlış ortak fonu seçmek istemezsiniz, ya da hatta yanlış salata sosunu.
09:55
So that's one effect.
198
595464
1152
Bu sadece tek bir etkisi. İkinci etkisi ise şu;
09:56
The second effect is that, even if we manage to overcome the paralysis
199
596640
4661
biz felç durumunu aşmayı başarıp seçim yapsak dahi,
10:01
and make a choice,
200
601325
2031
10:03
we end up less satisfied with the result of the choice
201
603380
3968
yaptığımız seçimle, daha az seçeneğimiz olduğunda
10:07
than we would be if we had fewer options to choose from.
202
607372
2800
olacağımızdan daha az tatmin oluruz.
10:10
And there are several reasons for this.
203
610769
1878
Bunun birçok nedeni var.
10:13
One of them is, with a lot of different salad dressings to choose from,
204
613359
3749
Bunlardan biri, seçecek farklı salata soslarından
10:17
if you buy one and it's not perfect -- and what salad dressing is? --
205
617132
3534
birini alırsanız ve o da mükemmel değilse -salata sosunu bilirsiniz?
10:20
it's easy to imagine that you could've made a different choice
206
620690
3121
Farklı bir seçim yapmış olsaydınız
10:23
that would've been better.
207
623835
1496
daha iyi olacağını hayal etmek çok kolaydır.
10:25
And what happens is,
208
625864
1273
10:27
this imagined alternative induces you to regret the decision you made,
209
627161
4978
Hayal ettiğiniz alternatif seçimlerinizden pişmanlık duymanıza neden olur
10:32
and this regret subtracts from the satisfaction you get
210
632163
2889
ve bu pişmanlık yaptığınız seçimden aldığınız tatminin değerini azaltır,
10:35
out of the decision you made,
211
635076
1405
10:36
even if it was a good decision.
212
636505
1647
bu iyi bir seçim olsa dahi.
10:38
The more options there are, the easier it is to regret anything at all
213
638626
3708
Ne kadar çok seçenek varsa, seçiminizle ilgili hayal kırıklığı yaratan
10:42
that is disappointing about the option that you chose.
214
642358
2524
şeyden pişmanlığınız o kadar fazla olur.
10:45
Second, what economists call "opportunity costs."
215
645342
3009
İkincisi, ekonomistlerin fırsat maliyeti dedikleri şeydir.
10:48
Dan Gilbert made a big point this morning
216
648375
2009
Dan Gilbert bu sabahki konuşmasında
10:50
of talking about how much the way in which we value things
217
650408
4663
şeylerin değerinin neyle kıyaslandıklarına göre değiştiklerini
10:55
depends on what we compare them to.
218
655095
2272
söylerken esaslı bir noktaya değindi.
10:57
Well, when there are lots of alternatives to consider,
219
657391
3585
Değerlendirilecek birçok alternatif varsa,
11:01
it's easy to imagine the attractive features of alternatives that you reject
220
661000
5976
geri çevirdiğiniz alternatiflerin
çekici taraflarını hayal etmek,
11:07
that make you less satisfied with the alternative that you've chosen.
221
667000
4668
kendi seçtiğinizle daha az tatmin olmak çok kolaydır.
11:11
Here's an example.
222
671692
1151
11:12
[I can't stop thinking about those other available parking spaces on W 85th Street]
223
672867
3974
İşte size bir örnek. New Yorklu olmayanlardan özür diliyorum.
11:16
If you're not a New Yorker, I apologize.
224
676865
1916
(Gülüşmeler)
İşte düşünmek durumunda olduğunuz budur.
11:18
Here's what you're supposed to be thinking.
225
678805
2030
İşte Hamptons’ta bir çift.
11:20
Here's this couple on the Hamptons. Very expensive real estate.
226
680859
2998
Çok pahalı bir mülk.
11:23
Gorgeous beach. Beautiful day. They have it all to themselves.
227
683881
2956
Muhteşem sahil. Güzel bir gün. Her şeye sahipler.
11:26
What could be better?
228
686861
1192
Daha iyi ne olabilir ki?
11:28
"Damn it," this guy is thinking,
229
688077
1578
‘Kahretsin’ diye düşünüyor adam, ‘Ağustos.
11:29
"It's August. Everybody in my Manhattan neighborhood is away.
230
689679
3991
Manhattan’daki herkes evinden uzakta.
11:33
I could be parking right in front of my building."
231
693694
3030
Tam da evin önüne park edebilirdim.’
11:37
And he spends two weeks nagged by the idea
232
697851
3664
Ve iki haftasını, gün be gün
11:41
that he is missing the opportunity, day after day,
233
701539
3081
iyi bir park yeri fırsatını kaçırdığını düşünerek geçiriyor.
11:44
to have a great parking space.
234
704644
1718
11:46
(Laughter)
235
706386
1713
11:48
Opportunity costs subtract from the satisfaction
236
708123
2986
Fırsat maliyeti, bizim seçimimizden alacağımız hazdan çalar,
11:51
that we get out of what we choose,
237
711133
1641
11:52
even when what we choose is terrific.
238
712798
1833
seçimimiz müthiş olsa dahi.
11:55
And the more options there are to consider,
239
715178
2351
Ve değerlendirecek daha çok seçenek oldukça,
11:57
the more attractive features of these options
240
717553
2146
bu seçeneklerin daha çekici özellikleri
11:59
are going to be reflected by us as opportunity costs.
241
719723
3014
bize fırsat maliyeti olarak yansıyacaktır.
12:03
Here's another example.
242
723260
1239
İşte başka bir örnek.
12:05
(Laughter)
243
725721
3144
12:08
Now, this cartoon makes a lot of points.
244
728889
2685
Şimdi bu karikatür birçok noktaya dikkat çekiyor.
12:11
It makes points about living in the moment as well,
245
731598
3133
Anda yaşama konusunda da bir noktaya dikkat çekiyor,
12:14
and probably about doing things slowly.
246
734755
2052
ve muhtemelen biraz daha yavaştan almanın önemine.
12:16
But one point it makes is that whenever you're choosing one thing,
247
736831
3111
Ama dikkat çektiği bir nokta, ne zaman bir seçim yapsanız,
12:19
you're choosing not to do other things,
248
739966
1873
diğer şeyleri yapmamayı seçiyorsunuz.
12:21
and those other things may have lots of attractive features,
249
741863
2833
Ve bu diğer şeylerin pek çok çekici özelliği olabilir,
12:24
and it's going to make what you're doing
250
744720
1926
ve sizin yaptığınızı daha az çekici yapabilir.
12:26
less attractive.
251
746670
1151
12:27
Third: escalation of expectations.
252
747845
1758
Üç: beklentilerin yükseltilmesi.
12:29
This hit me when I went to replace my jeans.
253
749627
2753
Bu fikir beni pantolonumu değiştirmeye gittiğimde çarptı.
12:32
I wear jeans almost all the time.
254
752404
2103
Çoğu zaman kot pantalon giyerim.
12:34
There was a time when jeans came in one flavor,
255
754531
2490
Ve bir zamanlar kotlar tek bir çeşit olurlardı
12:37
and you bought them, and they fit like crap.
256
757045
2069
siz satın alırdınız, ve üzerinize şöyle böyle otururdu,
12:39
They were incredibly uncomfortable,
257
759138
1678
ve inanılmaz rahatsızdı,
12:40
and if you wore them long enough and washed them enough times,
258
760840
2929
ve uzun süre eğer giydiyseniz ve yeterince yıkadıysanız,
12:43
they started to feel OK.
259
763793
1315
o zaman iyi olmaya başlardı.
12:45
I went to replace my jeans after years of wearing these old ones.
260
765132
3090
Böylece yıllarca giydiğim pantolonumu değiştirmek üzere mağazaya gittim
12:48
I said, "I want a pair of jeans. Here's my size."
261
768246
3198
ve ‘Kot pantolon istiyorum, şu beden giyiyorum.’ dedim.
12:51
And the shopkeeper said,
262
771468
1237
Ve tezgâhtar
12:52
"Do you want slim fit, easy fit, relaxed fit?
263
772729
2397
‘Dar kesim mi, rahat kesim mi, bol kesim mi istersiniz?
12:55
You want button fly or zipper fly? You want stonewashed or acid-washed?
264
775150
3362
Düğmeli mi fermuarlı mı? Taşlanmış mı yoksa ağartılmış mı?
12:58
Do you want them distressed?
265
778536
1383
Eskitilmiş mi?
12:59
Do you want boot cut, tapered?" Blah, blah, blah on and on he went.
266
779943
3235
Bot kesim mi yoksa fitilli mi? vs’ diye devam etti.
13:03
My jaw dropped.
267
783202
1502
Benim ağzım açık kaldı ve kendime geldiğimde
13:04
And after I recovered, I said,
268
784728
1527
13:06
"I want the kind that used to be the only kind."
269
786279
3126
‘Eskiden tek bir model olan modeli istiyorum’ dedim.
13:09
(Laughter)
270
789429
4692
(Gülüşmeler)
13:14
He had no idea what that was.
271
794145
1832
Onun ne olduğu konusunda bir fikri yoktu,
13:16
(Laughter)
272
796001
1157
böylece bir saatimi deneyerek geçirdim,
13:17
So I spent an hour trying on all these damn jeans,
273
797182
2824
13:20
and I walked out of the store -- truth --
274
800030
2095
ve mağazadan çıktım -doğrusu- şimdiye kadar aldığım üzerime en iyi oturan pantalonla.
13:22
with the best-fitting jeans I had ever had.
275
802149
2708
13:24
I did better.
276
804881
1175
Daha iyisini yapmıştım. Tüm bu seçenekler daha iyi seçim yapmamı sağlamıştı.
13:26
All this choice made it possible for me to do better.
277
806080
3359
13:29
But --
278
809909
1151
Ama kendimi daha kötü hissettim.
13:31
I felt worse.
279
811084
1420
13:33
Why? I wrote a whole book to try to explain this to myself.
280
813544
3773
Neden? Bunu kendime açıklayabilmek için bir kitap yazdım.
13:37
The reason is --
281
817341
1159
Kötü hissetmemin nedeni,
13:38
(Laughter)
282
818524
4197
13:42
The reason I felt worse is that with all of these options available,
283
822745
5014
tüm bu müsait seçeneklerle,
13:47
my expectations about how good a pair of jeans should be went up.
284
827783
5388
iyi bir kot nasıl olmalı konusundaki beklentilerimin yükselmiş olmasıydı.
13:54
I had very low, no particular expectations when they only came in one flavor.
285
834092
4454
Önceden beklentilerim çok düşüktü.
Tek bir model bakarken özellikli bir beklentim yoktu.
13:58
When they came in 100 flavors, damn it, one of them should've been perfect.
286
838570
3598
100 çeşit önüme geldiğinde, kahretsin,
bir tanesi benim için mükemmel olmalıydı.
14:02
And what I got was good, but it wasn't perfect.
287
842192
2210
Ve aldığım iyiydi, ama mükemmel değildi.
14:04
And so I compared what I got to what I expected,
288
844426
3289
Ve böylece sahip olduğumla beklentilerimi karşılaştırdım,
14:07
and what I got was disappointing in comparison to what I expected.
289
847739
3435
ve sahip olduğum beklediğime kıyasla hayal kırıklığına uğrattı.
İnsanların yaşantısına seçenekler katmak
14:11
Adding options to people's lives
290
851198
2040
14:13
can't help but increase the expectations people have
291
853262
3604
onlara yardım etmek yerine bu seçeneklerin
14:16
about how good those options will be.
292
856890
2197
ne kadar iyi olacağına dair beklentilerini yükseltir.
14:19
And what that's going to produce is less satisfaction with results,
293
859111
3452
Ve bunun yaratacağı sonuçlardan dolayı daha az tatmindir,
14:22
even when they're good results.
294
862587
1637
bu sonuçlar iyi olsa dahi. (Hepsi harika görünüyor. Hayal kırıklığına uğramak için sabırsızlanıyorum.)
14:24
[It all looks so great. I can't wait to be disappointed.]
295
864248
2685
Pazarlama dünyasındaki kimse bunu bilmez.
14:26
Nobody in the world of marketing knows this.
296
866957
2162
Çünkü eğer biliyor olsalardı, siz bu karikatürün ne anlama geldiğini bilemezdiniz.
14:29
Because if they did, you wouldn't all know what this was about.
297
869143
4184
14:33
The truth is more like this.
298
873959
1904
Gerçek daha çok şöyle.
14:36
[Everything was better back when everything was worse.]
299
876521
3069
(Gülüşmeler) (Eskiden her şey çok kötüyken her şey daha iyiydi.)
14:39
The reason that everything was better back when everything was worse
300
879614
4012
Her şey daha kötüyken her şeyin daha iyi olmasının nedeni
14:43
is that when everything was worse,
301
883650
2142
her şey kötüyken insanların hoş sürprizler yaratacak
14:45
it was actually possible for people
302
885816
1771
deneyimler yaşamalarının mümkün olmasıydı.
14:47
to have experiences that were a pleasant surprise.
303
887611
2554
14:50
Nowadays, the world we live in -- we affluent, industrialized citizens,
304
890999
4512
Bugünlerde, yaşadığımız dünyada -biz bolluk içinde, sanayileşmiş vatandaşların
14:55
with perfection the expectation --
305
895535
1977
umut edebileceğinin en iyisi,
14:57
the best you can ever hope for
306
897536
1505
umduğunun en iyisi olmasıdır.
14:59
is that stuff is as good as you expect it to be.
307
899065
2665
15:01
You will never be pleasantly surprised,
308
901754
1920
Asla hoş bir şekilde şaşkınlığa uğramayacaksın
15:03
because your expectations, my expectations,
309
903698
2047
çünkü beklentileriniz, beklentilerim, tavana vurmuştur.
15:05
have gone through the roof.
310
905769
1334
15:07
The secret to happiness -- this is what you all came for --
311
907127
3357
Mutluluğun sırrı -sizin buraya gelme nedeniniz-
15:10
the secret to happiness is:
312
910508
2549
mutluluğun sırrı beklentilerinizi düşük tutmaktır.
15:13
low expectations.
313
913081
2062
15:15
(Laughter)
314
915167
3245
(Gülüşmeler)
15:18
[You'll do]
315
918436
1390
(Alkışlar) (Başaracaksınız.)
15:19
(Applause)
316
919850
1476
15:21
(Laughter)
317
921350
1482
15:24
I want to say --
318
924483
1190
Söylemek istediğim -küçük bir otobiyografik an-
15:25
just a little autobiographical moment --
319
925697
2587
15:28
that I actually am married to a wife,
320
928308
2990
aslında benim bir eşim var,
15:31
and she's really quite wonderful.
321
931322
1951
ve kendisi gerçekten harikadır.
15:33
I couldn't have done better.
322
933297
1343
Daha iyisini seçemezdim. Yetinmedim.
15:34
I didn't settle.
323
934664
1565
15:36
But settling isn't always such a bad thing.
324
936253
2475
Yetinmek o kadar da kötü bir şey değil.
15:39
Finally,
325
939158
1150
Sonuç olarak, sadece tek bir model varken
15:41
one consequence of buying a bad-fitting pair of jeans
326
941080
3317
15:44
when there is only one kind to buy
327
944421
2186
kötü oturan bir kot pantolon satın almanın bir sonucu,
15:46
is that when you are dissatisfied and you ask why, who's responsible,
328
946631
3721
memnun olmadığınızda ve
kim sorumlu diye sorduğunuzda, cevap gayet açıktır.
15:50
the answer is clear: the world is responsible.
329
950376
2393
Sorumlu olan dünyadır. Ne yapabilirdiniz ki?
15:52
What could you do?
330
952793
1719
15:54
When there are hundreds of different styles of jeans available
331
954536
2998
Yüzlerce farklı model kot varsa,
15:57
and you buy one that is disappointing
332
957558
2216
ve sizi memnun etmeyeni seçtiyseniz
15:59
and you ask why, who's responsible,
333
959798
2513
ve nedenini, kimin sorumlu olduğunu sorarsanız?
16:02
it is equally clear that the answer to the question is "you."
334
962335
4246
Aynı şekilde bunun cevabı da açıktır, cevap sizsiniz.
16:07
You could have done better.
335
967264
1502
Daha iyisini yapabilirdiniz.
16:08
With a hundred different kinds of jeans on display,
336
968790
3186
Vitrindeki yüzlerce farklı kot pantalon varken
16:12
there is no excuse for failure.
337
972000
2177
başarısızlığın bir özrü yoktur.
16:14
And so when people make decisions,
338
974201
2452
Ve bu yüzden insanlar karar verdiklerinde,
16:16
and even though the results of the decisions are good,
339
976677
2627
bu kararın sonuçları iyi olsa dahi,
16:19
they feel disappointed about them;
340
979328
2398
bunlarla ilgili kötü hissederler,
16:21
they blame themselves.
341
981750
1977
kendilerini suçlarlar.
16:23
Clinical depression has exploded in the industrial world
342
983751
3045
Sanayileşmiş dünyada, son kuşakta klinik depresyon patlamıştır.
16:26
in the last generation.
343
986820
1397
16:28
I believe a significant -- not the only, but a significant -- contributor
344
988241
3735
Depresyon ve elbette intihardaki bu patlamaya,
16:32
to this explosion of depression and also suicide,
345
992000
3440
elbette tek değil, ama en belirgin katkı
16:35
is that people have experiences that are disappointing
346
995464
2577
insanların hayal kırıklığı yaratan deneyimlerinden gelmektedir
16:38
because their standards are so high,
347
998065
1738
çünkü standartları çok yüksektir.
16:39
and then when they have to explain these experiences to themselves,
348
999827
3189
Ve sonra bu deneyimleri kendilerine açıklamak zorunda kaldıklarında,
16:43
they think they're at fault.
349
1003040
1400
kendi hataları olduğunu düşünürler.
16:45
So the net result is that we do better in general, objectively,
350
1005000
4626
Ve bu yüzden net sonuç, genel olarak, objektif olarak bakılırsa,
16:49
and we feel worse.
351
1009650
1658
iyi idare ettiğimiz ancak daha kötü hissettiğimizdir.
16:51
So let me remind you:
352
1011935
2767
Hatırlatmama izin verin.
16:54
this is the official dogma, the one that we all take to be true,
353
1014726
4614
Bu resmi dogmadır, doğruluğunu kabul ettiğimiz,
16:59
and it's all false.
354
1019364
1965
ancak tümüyle yanlış olan. Doğru değildir.
17:01
It is not true.
355
1021680
1239
17:03
There's no question that some choice is better than none.
356
1023292
3679
Bazı seçimlerin daha iyi olduğu su götürmez,
17:07
But it doesn't follow from that
357
1027567
2047
ancak bu demek değildir ki daha fazla seçim bazı seçimlerden daha iyidir.
17:09
that more choice is better than some choice.
358
1029638
2447
17:12
There's some magical amount. I don't know what it is.
359
1032109
2538
Sihirli bir miktar vardır. Bunun ne olduğunu bilmiyorum.
17:14
I'm pretty confident that we have long since passed the point
360
1034671
3027
Ancak seçeneklerin refahımızı artırdığına dair noktayı
17:17
where options improve our welfare.
361
1037722
2365
geçeli çok olduğu konusunda kendime güvenim tam.
17:20
Now, as a policy matter -- I'm almost done --
362
1040452
2957
Şimdi, kural gereği –neredeyse bitiriyorum-
17:23
as a policy matter, the thing to think about is this:
363
1043433
3384
kural gereği, bu konuda düşünülmesi gereken şu.
17:26
what enables all of this choice in industrial societies
364
1046841
4949
Sanayileşmiş toplumlar için tüm seçenekleri mümkün kılan maddi bolluktur.
17:31
is material affluence.
365
1051814
2094
17:34
There are lots of places in the world,
366
1054460
1826
Dünya üzerinde birçok yer var
17:36
and we have heard about several of them,
367
1056310
1975
ve bunlar hakkında şeyler duyuyoruz,
17:38
where their problem is not that they have too much choice.
368
1058309
2733
sorunları çok fazla seçeneklerinin olması değil.
Onların sorunu, çok az seçenek olması.
17:41
Their problem is they have too little.
369
1061066
1889
17:42
So the stuff I'm talking about is the peculiar problem
370
1062979
3580
Yani benim bahsettiğim şey modern,
17:46
of modern, affluent, Western societies.
371
1066583
3065
bolluk içindeki Batı toplumlarının garip sorunu.
17:49
And what is so frustrating and infuriating is this:
372
1069672
3225
Ve yorucu ve sinir bozucu olan şu:
17:52
Steve Levitt talked to you yesterday
373
1072921
1797
Steve Levitt dün sizlere pahalı ve kurulması zor çocuk araba koltuklarının
17:54
about how these expensive and difficult-to-install child seats
374
1074742
6894
nasıl işe yaramadığından bahsetti. Parayı boşa harcamak bu.
18:01
don't help.
375
1081660
1698
18:04
It's a waste of money.
376
1084056
1605
18:05
What I'm telling you is that these expensive, complicated choices --
377
1085685
4816
Benim söylediğim, bu pahalı, karmaşık seçimlerin
18:10
it's not simply that they don't help.
378
1090525
1858
sadece işe yaramamaları değil.
18:12
They actually hurt.
379
1092407
1569
Aslında zarar veriyorlar.
18:14
They actually make us worse off.
380
1094000
2557
Aslında bizi daha beter hale getiriyorlar.
18:16
If some of what enables people in our societies
381
1096928
3751
Eğer bizim toplumumuzdaki insanların tüm bu seçimleri yapmasını sağlayan şeyin bir kısmı,
18:20
to make all of the choices we make
382
1100703
1999
18:22
were shifted to societies in which people have too few options,
383
1102726
4704
çok az seçenekleri olan insanların yaşadıkları toplumlara kaydırılsa,
18:27
not only would those people's lives be improved,
384
1107454
2331
sadece bu insanların hayatları kolaylaşmaz,
18:29
but ours would be improved also.
385
1109809
2125
bizimkiler de iyileşir.
18:31
This is what economists call a "Pareto-improving move."
386
1111958
3319
Ekonomistlerin Pareto dedikleri şey budur - geliştiren hareket.
18:35
Income redistribution will make everyone better off,
387
1115301
3412
Gelir dağılımı herkesi daha iyi hale getirecektir - sadece fakir insanları değil -
18:38
not just poor people,
388
1118737
1412
18:40
because of how all this excess choice plagues us.
389
1120173
2907
çünkü seçme fazlalığı bizi hasta ediyor.
18:43
So to conclude.
390
1123722
1157
18:44
[You can be anything you want to be -- no limits.]
391
1124903
2364
Toparlayacak olursak. Bu karikatürü okumalısınız, (Sonsuz seçeneğin var - limit yok.)
18:47
You're supposed to read this cartoon and, being a sophisticated person, say,
392
1127291
3655
ve sofistike bir insan olarak diyeceksiniz,
18:50
"Ah! What does this fish know? Nothing is possible in this fishbowl."
393
1130970
4389
‘Ah! Bu balık ne biliyor ki?
Bu akvaryum içinde hiçbir şey mümkün değil.’
18:55
Impoverished imagination, a myopic view of the world --
394
1135753
2854
Yoksul bir hayal gücü, miyop bir dünya görüşü -
18:58
that's the way I read it at first.
395
1138631
1680
ve ilk okuduğumda düşündüğüm buydu.
19:00
The more I thought about it, however,
396
1140335
1818
Ancak daha çok üzerinde düşündükçe,
19:02
the more I came to the view that this fish knows something.
397
1142177
3799
balığın bir şeyler biliyor olabileceğine daha çok ikna oldum.
19:06
Because the truth of the matter is,
398
1146000
2212
Çünkü işin aslı şu ki,
19:08
if you shatter the fishbowl so that everything is possible,
399
1148236
4233
eğer akvaryumu kırarsanız her şey mümkündür,
19:12
you don't have freedom.
400
1152493
1413
19:13
You have paralysis.
401
1153930
1776
özgürlüğe sahip değilsiniz. Felçsiniz.
19:16
If you shatter this fishbowl so that everything is possible,
402
1156373
3532
Eğer akvaryumu kırarsanız her şey mümkündür,
19:19
you decrease satisfaction.
403
1159929
2772
tatmin duygusunu azaltırsınız.
19:23
You increase paralysis, and you decrease satisfaction.
404
1163184
3620
Felç durumunu artırıp tatmin duygusunu azaltırsınız.
19:26
Everybody needs a fishbowl.
405
1166828
1665
Herkesin bir akvaryuma ihtiyacı vardır.
19:29
This one is almost certainly too limited --
406
1169000
2344
Bu neredeyse kesin bir şekilde çok kısıtlayıcı -
19:31
perhaps even for the fish, certainly for us.
407
1171368
3005
hatta balık için bile, ve kesinlikle bizim için.
19:34
But the absence of some metaphorical fishbowl is a recipe for misery
408
1174397
4468
Ancak metaforik bir kavanozun yokluğu mutsuzluğun tarifidir,
19:38
and, I suspect, disaster.
409
1178889
1785
ve, sanıyorum, felaketin.
19:41
Thank you very much.
410
1181000
1270
Çok teşekkürler.
19:42
(Applause)
411
1182294
1642
(Alkışlar)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7