Celeste Headlee: 10 ways to have a better conversation | TED

Çeviri: Mercan Tercüme Gözden geçirme: Sancak Gülgen

All right, I want to see a show of hands:

Bana katılanlar ellerini kaldırsın:

how many of you have unfriended someone on Facebook

Politika veya din hakkında hakaret içeren sözler söylediği için aranızdan kaç kişi

because they said something offensive about politics or religion,

Facebook'ta bu kişileri arkadaş listesinden çıkardı?

childcare, food?

Çocuk bakımı ya da yemek hakkında?

(Laughter)

(Gülüşmeler)

And how many of you know at least one person that you avoid

Aranızda hiç, konuşmak istemediğiniz kişileri

because you just don't want to talk to them?

görmezden gelenler var mı?

(Laughter)

(Gülüşmeler)

You know, it used to be that in order to have a polite conversation,

Biliyorsun, kibar bir konuşmayı gerçekleştirmek için

we just had to follow the advice of Henry Higgins in "My Fair Lady":

Henry Higgins in "My Fair Lady'de belirttiği tavsiyeye uymamız gerekiyordu:

Stick to the weather and your health.

Hava ve sağlık durumuna bağlı kal.

But these days, with climate change and anti-vaxxing, those subjects --

Ancak bu günlerde, iklim değişikliği ve aşı kaşıtlığı konuları---

(Laughter)

(Gülüşmeler)

are not safe either.

onlar da güvenli sayılmaz.

So this world that we live in,

Yaşadığımız dünya işte budur,

this world in which every conversation

konuşmaların tartışmaya dönüşme

has the potential to devolve into an argument,

potansiyeli taşıdığı bir dünyadayız,

where our politicians can't speak to one another

politikacılarımız birbiri ile konuşamaz oldu

and where even the most trivial of issues

hatta saçma ve gereksiz konuların bile

have someone fighting both passionately for it and against it, it's not normal.

tutku ile savaşan ve savunanları var, karşıtları da var, bu normal değil.

Pew Research did a study of 10,000 American adults,

Pew Research 10.000 yetişkin Amerikalı ile bir araştırma yaptı,

and they found that at this moment, we are more polarized,

sonuç olarak daha çok kutuplaşmış olduğumuzu keşfettiler,

we are more divided,

tarih boyunca en çok

than we ever have been in history.

bölünmüşlüğü bizler yaşıyoruz.

We're less likely to compromise,

Uzlaşmaktan çok uzaktayız,

which means we're not listening to each other.

bu şu anlama geliyor birbirimizi dinlemiyoruz.

And we make decisions about where to live,

Nerede yaşadığımız konusunda kararlar alıyoruz,

who to marry and even who our friends are going to be,

kiminle evleneceğimizi ve kimlerin arkadaşımız olacağını

based on what we already believe.

inançlarımız doğrultusunda kararlaştırıyoruz.

Again, that means we're not listening to each other.

Tekrar, bu birbirimizi dinlemediğimiz anlama geliyor.

A conversation requires a balance between talking and listening,

Bir konuşmanın dengesi dinlemek ve konuşmanın arasındaki dengeyi gerektirir,

and somewhere along the way, we lost that balance.

bu yolda bir yerlerde bu dengeyi kaybetmiş durumdayız.

Now, part of that is due to technology.

Şu an, teknoloji buna sebep olan unsurlardan biridir.

The smartphones that you all either have in your hands

Elinizde bulunan akıllı cep telefonları da

or close enough that you could grab them really quickly.

ya da yakında bulundurduğunuz telefonlar.

According to Pew Research,

Pew Research'ın araştırmasına göre,

about a third of American teenagers send more than a hundred texts a day.

Amerikalı ergenlerden üçte biri günde yüzden fazla mesaj gönderiyor

And many of them, almost most of them, are more likely to text their friends

ve birçoğu, neredeyse tamamı, yüz yüze ve gerçek bir konuşma yapmak yerine

than they are to talk to them face to face.

arkadaşlarına mesaj gönderiyor.

There's this great piece in The Atlantic.

The Atlantic'te harika bir eser var.

It was written by a high school teacher named Paul Barnwell.

Paul Barnwell adlı lise öğretmeni tarafından yazılan bir eser.

And he gave his kids a communication project.

Öğrencilerine bir iletişim projesi verdi.

He wanted to teach them how to speak on a specific subject without using notes.

Onlara, not almadan spesifik bir proje hakkında konuşmayı öğretmek istedi

And he said this: "I came to realize..."

ve dedi ki: ' şunu fark ettim...'

(Laughter)

(Gülüşmeler)

"I came to realize that conversational competence

'konuşma yeterliliği belki de

might be the single most overlooked skill we fail to teach.

öğretmekte en başarısız olduğumuz yeterliliklerden biridir'.

Kids spend hours each day engaging with ideas and each other through screens,

Çocuklar her gün ekran aracılığı ile fikirler alışverişi içinde,

but rarely do they have an opportunity

ancak kişiler-arası iletişim becerisini edinme konusunda

to hone their interpersonal communications skills.

nadiren bir fırsatla karşılaşıyorlar.

It might sound like a funny question, but we have to ask ourselves:

Belki komik bir soru gibi görünebilir, ancak kendimize şunu sormalıyız:

Is there any 21st-century skill

21. yüzyılda tutarlı ve özgüvenli bir

more important than being able to sustain coherent, confident conversation?"

konuşmayı gerçekleştirmekten öte daha önemli bir beceri var mı?

Now, I make my living talking to people:

Şimdi, ben insanlarla konuşarak yaşam sürdürüyorum:

Nobel Prize winners, truck drivers,

Nobel ödülünü kazananlar, kamyon şöforleri

billionaires, kindergarten teachers,

Milyarderler, anaokulu öğretmenleri,

heads of state, plumbers.

devlet başkanları, tesisatçılar.

I talk to people that I like. I talk to people that I don't like.

Beğendim insanlarla konuşuyorum. Beğenmediklermle konuşuyorum.

I talk to some people that I disagree with deeply on a personal level.

Bazı kişisel boyutta aşırı aksi fikirde olduğum insanlar da konuşuyorum.

But I still have a great conversation with them.

yine de onlarla harika bir sohbet gerçekleştiriyorum.

So I'd like to spend the next 10 minutes or so teaching you how to talk

Önümüzdeki 10 dakikada size nasıl konuşulacağını

and how to listen.

ve nasıl dinleyeceğimizi öğretmek istiyorum.

Many of you have already heard a lot of advice on this,

Birçoğunuz bu konuda birçok tavsiyeyi duymuştu zaten,

things like look the person in the eye,

karşındakinin gözlerine bakmak gibi,

think of interesting topics to discuss in advance,

tartışmak üzere öncesinden ilginç konuları düşünmek gibi,

look, nod and smile to show that you're paying attention,

bakmak, başını sallamak ve gülümseyerek ilgili olduğunu göstermek gibi

repeat back what you just heard or summarize it.

duyduğun şeyleri tekrarla veya özetle gibi,

So I want you to forget all of that.

bunların tamamını unutmanı istiyorum.

It is crap.

Tamamı gereksiz.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

There is no reason to learn how to show you're paying attention

Dikkatle dinlediğini göstermenin hiçbir nedeni yoktur,

if you are in fact paying attention.

gerçekten dikkatle dinliyorsan tabii ki de.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

(Applause)

(Alkışlar)

Now, I actually use the exact same skills as a professional interviewer

Profesyonel sunucuların kullandığı becerilerin aynısını kullanıyorum,

that I do in regular life.

gündelik hayatta bunları yapıyorum.

So, I'm going to teach you how to interview people,

İnsanlarla nasıl görüşeceğini sana öğreteceğim,

and that's actually going to help you learn how to be better conversationalists.

bu daha iyi iletişim kurman konusunda size yardımcı olacaktır.

Learn to have a conversation

Konuşma yapma becerisini öğreneceksin,

without wasting your time, without getting bored,

zaman kaybetmeksizin ve sıkıcı olmadan

and, please God, without offending anybody.

ve lütfen Tanrım, kimseyi incitmeden.

We've all had really great conversations.

Hepimiz harika sohbetler yaptık.

We've had them before. We know what it's like.

Daha önceleri yaptın bunu. Nasıl olduğunu biliyoruz.

The kind of conversation where you walk away feeling engaged and inspired,

İlham ve bütünlük hissi veren konuşmalar

or where you feel like you've made a real connection

ya da gerçek bir bağ kurduğunu hissettiren konuşmalar

or you've been perfectly understood.

veya mükemmel bir şekilde anlaşıldığını hissettiren konuşmalar.

There is no reason

Tüm iletişimlerin bu

why most of your interactions can't be like that.

şekilde olmasını engelleyen bir durum yoktur.

So I have 10 basic rules. I'm going to walk you through all of them,

10 tane basit kuralım var. Hepsinin üzerinden geçeceğim,

but honestly, if you just choose one of them and master it,

fakat gerçekten, birini seçip ustaca kullanırsan

you'll already enjoy better conversations.

daha iyi bir iletişimin keyfini sürersin.

Number one: Don't multitask.

Birinci kural, asla birden fazla işi aynı anda yapma.

And I don't mean just set down your cell phone

Telefonunu bırakmaktan bahsetmiyorum

or your tablet or your car keys or whatever is in your hand.

ya da tableti, arabanın anahtarlarını veya elinde her varsa.

I mean, be present.

Bahsettiğim, o anda orada ol.

Be in that moment.

O anda yaşa.

Don't think about your argument you had with your boss.

Patronun ile yaşanan tartışmayı düşünme.

Don't think about what you're going to have for dinner.

Akşam yemeğinde ne yiyeceğini düşünme.

If you want to get out of the conversation,

Konuşmanın dışına çıkmak istiyorsan,

get out of the conversation,

konuşmanın dışına çık,

but don't be half in it and half out of it.

fakat yarı içeride yarı dışarıda olma.

Number two: Don't pontificate.

İkinci kural: Ahkam kesme.

If you want to state your opinion

Görüşünü geri bildirim, tartışma

without any opportunity for response or argument or pushback or growth,

veya olumsuz tepki ya da gelişim fırsatını oluşturmadan belirtmek istiyorsan,

write a blog.

Blog(Günlük) yazarı olmalısın.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

Now, there's a really good reason why I don't allow pundits on my show:

Gösterilerimde uzmanlara müsaade etmeme konusunda geçerli bir nedenim var:

Because they're really boring.

Çünkü gerçekten sıkıcılar.

If they're conservative, they're going to hate Obama and food stamps and abortion.

Muhafazakar iseler Obama, gıda pulları ve kürtajdan nefret edeceklerdir.

If they're liberal, they're going to hate

Liberal iseler, büyük bankalardan

big banks and oil corporations and Dick Cheney.

petrol şirketleri ve Dick Cheney'den nefret edecekler.

Totally predictable.

Tahmin edilebilir.

And you don't want to be like that.

Sen de böyle olmak istemezsin.

You need to enter every conversation assuming that you have something to learn.

Her konuşmaya bir şeyler öğrenmek amacıyla katılmalısın.

The famed therapist M. Scott Peck said

Meşhur terapist M. Scott Peck dedi ki:

that true listening requires a setting aside of oneself.

Gerçek bir konuşma kendini bir kenara bırakmayı gerektirir.

And sometimes that means setting aside your personal opinion.

Bazen de şahsi görüşünü bir kenara bırakmak demektir.

He said that sensing this acceptance,

Bu türde ki kabulü algılamak ile

the speaker will become less and less vulnerable

konuşmacı daha az incinir ve

and more and more likely to open up the inner recesses

zihnin derinliğini dinleyicilerine

of his or her mind to the listener.

açma konusunda daha çok ilerler.

Again, assume that you have something to learn.

Öğrenecek bir şeyler olduğunu ileri sürmelisin.

Bill Nye: "Everyone you will ever meet knows something that you don't."

Bill Nye dedi ki: "Karşılaşacağın herkes bilmediğin birşeyleri biliyordur."

I put it this way:

Bunu şu şekilde açıklıyorum:

Everybody is an expert in something.

Herkes bir konuda uzmandır.

Number three: Use open-ended questions.

Üçüncü kural: Sonu açık sorular kullanın.

In this case, take a cue from journalists.

Bu durumda, gazetecilerden ipucunu alalım.

Start your questions with who, what, when, where, why or how.

Sorulara kim, ne, ne zaman, nerede, neden veya nasıl ile başla.

If you put in a complicated question, you're going to get a simple answer out.

Karmaşık bir soru sorarsan, basit bir yanıt alırsın.

If I ask you, "Were you terrified?"

Sana "Dehşete düştün mü?" diye sorarsam

you're going to respond to the most powerful word in that sentence,

en güçlü kelimeye yanıtın şu cümle ile olacaktır,

which is "terrified," and the answer is "Yes, I was" or "No, I wasn't."

Kelime elbette 'dehşet' yanıtı ise "Evet, öyle idi" veya "Hayır, öyle değildi" olacaktır.

"Were you angry?" "Yes, I was very angry."

"Kızgın mıydın?" "Evet, çok kızgındım."

Let them describe it. They're the ones that know.

Açıklamalarına izin ver. Onlar biliyorlar.

Try asking them things like, "What was that like?"

Onlara şunları sormayı dene, "Nasıl bir şeydi?"

"How did that feel?"

"Nasıl hissettirdi?"

Because then they might have to stop for a moment and think about it,

Çünkü o zaman biraz durup düşüneceklerdir

and you're going to get a much more interesting response.

ve daha çok ilgi çekici bir yanıt alacaksın.

Number four: Go with the flow.

Dördüncü kural: Akışına bırak.

That means thoughts will come into your mind

Şu anlama geliyor; düşünceler zihinde oluşacaktır ve

and you need to let them go out of your mind.

onları zihninden dışarı çıkarmalısın.

We've heard interviews often

Konuğun bir kaç dakika boyunca konuştuğu

in which a guest is talking for several minutes

röportajları duyduk ve

and then the host comes back in and asks a question

sonra sunucu geri gelir ve sorular sorar,

which seems like it comes out of nowhere, or it's already been answered.

soru yok yerden var olmuş ya da öncesinde yanıtlanmış bir sorudur.

That means the host probably stopped listening two minutes ago

Şu anlama gelir, muhtemelen sunucu iki dakika önce dinlemeyi bırakmıştır

because he thought of this really clever question,

çünkü çok akıllıca sorusunu düşünüyordu,

and he was just bound and determined to say that.

ve soruyu sormaya odaklanmıştı.

And we do the exact same thing.

Bizlerde aynı şeyi yapıyoruz.

We're sitting there having a conversation with someone,

Bir yerde oturmuş birileri ile konuşuyoruz,

and then we remember that time that we met Hugh Jackman in a coffee shop.

sonra Hugh Jackman ile kahve dükkanında karşılaştığımız anı hatırlıyoruz.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

And we stop listening.

Sonra dinlemeyi bırakıyoruz

Stories and ideas are going to come to you.

Hikayeler ve fikirler aklına gelecektir.

You need to let them come and let them go.

Gelmelerine ve gitmelerine izin vermelisin.

Number five: If you don't know, say that you don't know.

Beşinci kural: Bilmiyorsan bilmediğini söyle.

Now, people on the radio, especially on NPR,

Şimdi, radyodaki insanlar özellike NPR'da(Açık Radyo Kanalı)

are much more aware that they're going on the record,

kayıtta olduklarını çok iyi biliyorlar,

and so they're more careful about what they claim to be an expert in

ve bu nedenle uzmanlık hususlarında bildiklerini iddia

and what they claim to know for sure.

ettikleri konularda çok dikkatli davranırlar.

Do that. Err on the side of caution.

Sende böyle yap. dikkatli ol

Talk should not be cheap.

Konuşma basit olmamalı.

Number six: Don't equate your experience with theirs.

Altıncı kural: Kendi tecrübenizi başkası ile kıyaslamayın.

If they're talking about having lost a family member,

Aile üyelerinden birini kaybetme konusunda konuşuyorlarsa,

don't start talking about the time you lost a family member.

kendi aile üyelerinden birini kaybettiğin hakkında konuşmaya başlama.

If they're talking about the trouble they're having at work,

İş yerinde karşılaştıkları zorluk hakkında konuşuyorlarsa,

don't tell them about how much you hate your job.

işinden ne kadar nefret ettiğin konusunda konuşmaya başlama.

It's not the same. It is never the same.

Durumlar aynı değil, hiç bir zaman aynı değildir.

All experiences are individual.

Tüm tecrübeler bireyseldir.

And, more importantly, it is not about you.

Ve daha da önemlisi, bu seninle ilgili bir durum değil.

You don't need to take that moment to prove how amazing you are

Ne kadar harika olduğunu ispat etmene gerek yok

or how much you've suffered.

ya da ne kadar acı çektiğini.

Somebody asked Stephen Hawking once what his IQ was, and he said,

Bir gün birileri Stephen Hawking' a IQ seviyesini sordu,

"I have no idea. People who brag about their IQs are losers."

'Bilemiyorum, IQ seviyesi hakkında övünenler başarısız insanlardır' demiştir.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

Conversations are not a promotional opportunity.

Konuşmalar reklam fırsatları değildir.

Number seven:

Yedinci kural:

Try not to repeat yourself.

Kendini tekrarlamama.

It's condescending, and it's really boring,

Bu çok küçük düşürücü ve gerçekten sıkıcı

and we tend to do it a lot.

ve hepimizi buna meyil ederiz.

Especially in work conversations or in conversations with our kids,

Özellikle çocuklarla aramızda geçen konuşmalarda,

we have a point to make,

çünkü ifade etmek istediğimiz bir husus var,

so we just keep rephrasing it over and over.

ya da tekrar ifade ederiz ve tekrarlayıp dururuz.

Don't do that.

Bunu sakın yapma.

Number eight: Stay out of the weeds.

Sekizinci kural: Yas tutmaktan uzak dur.

Frankly, people don't care

Dürüstçe, kimse bunu önemsemiyor

about the years, the names,

geçen yılları, isimler hakkında

the dates, all those details

sevgililerini ve tüm bu detayları,

that you're struggling to come up with in your mind.

aklına gelen sıkıntıları.

They don't care. What they care about is you.

Kimse önemsemiyor. İnsanlar sadece seni önemsiyor.

They care about what you're like,

Neleri beğendiğini önemsiyorlar,

what you have in common.

ortak noktalarınızı.

So forget the details. Leave them out.

Bu nedenle detayları bir kenara bırak. Onları unut.

Number nine:

Dokuzuncu kural:

This is not the last one, but it is the most important one.

Bu sonuncu kural değil, ama en önemli kural sayılır.

Listen.

Dinle.

I cannot tell you how many really important people have said

Önemli insanların kaçı bunu söyledi bilemiyorum

that listening is perhaps the most, the number one most important skill

ama dinleme becerisini geliştirmek

that you could develop.

en önemli beceridir.

Buddha said, and I'm paraphrasing,

Buddha dedi ki, bende yorumluyorum;

"If your mouth is open, you're not learning."

"Ağzın açıksa, sen öğrenmiyorsundur."

And Calvin Coolidge said, "No man ever listened his way out of a job."

Ve Calvin Coolidge dedi ki: "Hiç bir adam işten çıkışını dinlememiştir"

(Laughter)

(Gülüşmeler)

Why do we not listen to each other?

Neden birbirimizi dinlemiyoruz?

Number one, we'd rather talk.

Birincisi, konuşmayı tercih ediyoruz.

When I'm talking, I'm in control.

Konuştuğum zaman, ben kontrol ederim.

I don't have to hear anything I'm not interested in.

İlginç olmayan hiçbir şeyi dinlemek zorunda değilim.

I'm the center of attention.

İlgi ve dikkatin merkeziyim.

I can bolster my own identity.

kendi kimliğimi destekleyebilirim

But there's another reason:

başka bir neden daha var:

We get distracted.

Dikkatimiz dağılıyor.

The average person talks at about 225 word per minute,

Ortalama bir kişi dakikada 225 kelime konuşur,

but we can listen at up to 500 words per minute.

ancak dakikada 500 kelimeye kadar dinleyebiliriz.

So our minds are filling in those other 275 words.

yani beynimiz kalan 275 kelime ile doluyor.

And look, I know, it takes effort and energy

Ve bakın, biliyorum, birine gerçekten dikkatini vermek

to actually pay attention to someone,

çok çaba ve enerji tüketiyor,

but if you can't do that, you're not in a conversation.

ancak eğer yapamıyorsan, konuşmanın içinde olamazsın.

You're just two people shouting out barely related sentences

O zaman sadece ilgili cümleler ile aynı yerde birbirine

in the same place.

bağıran 2 kişi olursunuz.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

You have to listen to one another.

Birbirinizi dinlemeniz lazım.

Stephen Covey said it very beautifully.

Stephen Covey çok güzel söylemiştir.

He said, "Most of us don't listen with the intent to understand.

Dedi ki: "Birçoğumuz anlamak amacı ile değil

We listen with the intent to reply."

ancak yanıtlamak için dinliyoruz."

One more rule, number 10, and it's this one: Be brief.

Son bir kural, onuncu kural, o da: Öz konuşun.

[A good conversation is like a miniskirt; short enough to retain interest,

[iyi bir konuşma kısa etek gibidir, dikkati çekecek kadar kısa,

but long enough to cover the subject. -- My Sister]

ana konuyu kapatacak kadar uzun-- kız kardeşim]

(Laughter)

(Gülüşmeler)

(Applause)

(Alkışlar)

All of this boils down to the same basic concept, and it is this one:

Bunların tümü aynı temel bir kavramı açıklıyor:

Be interested in other people.

Diğer insanlarla ilgilen.

You know, I grew up with a very famous grandfather,

Biliyorsun, çok meşhur dedemin yanında yetiştim,

and there was kind of a ritual in my home.

evde bazı ritüeller vardı.

People would come over to talk to my grandparents,

İnsanlar dedemle konuşmak için eve gelirdi,

and after they would leave, my mother would come over to us,

evden gitmeden önce annem bize gelir ve

and she'd say, "Do you know who that was?

derdi ki: "Kimin geldiğini biliyor musun?

She was the runner-up to Miss America.

gelen Amerika ikinci güzeliydi.

He was the mayor of Sacramento.

Sacramento Belediye başkanı.

She won a Pulitzer Prize. He's a Russian ballet dancer."

Pulitzer Prize ödülünü kazanan. Rus bale dansçısı."

And I kind of grew up assuming

Ben de herkesin kendine has

everyone has some hidden, amazing thing about them.

gizli, harika şeylere sahip olduğu düşüncesi ile büyüdüm.

And honestly, I think it's what makes me a better host.

Ve dürüstçe, bence beni daha iyi bir sunucu yapan budur.

I keep my mouth shut as often as I possibly can,

Mümkün oldukça ağzımı kapalı tutmaya çalışıyorum,

I keep my mind open,

aklımı açık tutuyorum

and I'm always prepared to be amazed,

ve hayret etmek için hep hazırım,

and I'm never disappointed.

hiç hayal kırıklığı yaşamıyorum.

You do the same thing.

Sende aynı şeyleri yap.

Go out, talk to people,

Gışarı çık, insanlarla konuş,

listen to people,

insanları dinle,

and, most importantly, be prepared to be amazed.

daha da önemlisi, hayret etmeye hazır ol.

Thanks.

Teşekkür ederim.

(Applause)

(Alkışlar)