Bring on the learning revolution! | Ken Robinson

710,865 views ・ 2015-09-15

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Zeynep Delen Gözden geçirme: osman oguz ahsen
00:16
I was here four years ago,
0
16918
1500
Bundan dört yıl önce buradaydım,
00:18
and I remember, at the time,
1
18442
1794
ve hatırlıyorum da o zaman,
00:20
that the talks weren't put online.
2
20260
3519
konuşmalar internete konulmuyordu.
00:23
I think they were given to TEDsters in a box,
3
23803
3433
Sanırım TED'lilere bir kutu içinde veriliyorlardı,
00:27
a box set of DVDs,
4
27260
1851
bir DVD seti kutusu.
00:29
which they put on their shelves, where they are now.
5
29135
2492
Bu kutuyu alıp rafa kaldırıyordunuz, herhalde hala orada duruyordur.
00:31
(Laughter)
6
31651
1976
(Gülüşmeler)
00:34
And actually, Chris called me a week after I'd given my talk, and said,
7
34679
3558
Hatta Chris beni aradığında
konuşmamdan bir hafta sonraydı
00:38
"We're going to start putting them online. Can we put yours online?"
8
38261
3204
bana şöyle söyledi "Konuşmaları internete koyacağiz.
Seninkini de koyabilir miyiz?" Ben de "tabi" dedim.
00:41
And I said, "Sure."
9
41489
1880
00:43
And four years later,
10
43393
2579
Ve dört yıl sonra,
00:45
it's been downloaded four million times.
11
45996
4240
dediğim gibi, konuşmayı gören insan sayısı dört ....
Şey, aslında dört milyon kere indirilmiş bu video.
Yani sanırım bu sayıyı 20 ile falan çarparsak
00:51
So I suppose you could multiply that by 20 or something
12
51130
2842
00:53
to get the number of people who've seen it.
13
53996
2048
aşağı yukarı videoyu gören insan sayısını buluruz.
Demek Chris'in dediği gibi, insanlar beni
00:56
And, as Chris says, there is a hunger for videos of me.
14
56068
4104
videoda görmeye hasretmişler.
01:00
(Laughter)
15
60625
2644
(Kahkahalar)
01:03
(Applause)
16
63293
3000
(Alkış)
01:09
Don't you feel?
17
69336
1002
...siz de böyle hissetmiyor musunuz?
01:10
(Laughter)
18
70362
2918
(Kahkahalar)
01:15
So, this whole event has been an elaborate build-up
19
75117
3744
Yani, bütün bu düzen benim size bir konuşma daha yapmam için
01:18
to me doing another one for you, so here it is.
20
78885
2639
ayarlanmış bir oyun. İşte buyrun.
01:21
(Laughter)
21
81548
1487
(Kahkahalar)
01:24
Al Gore spoke at the TED conference I spoke at four years ago
22
84561
5675
Dört yıl önce Al Gore
TED konferansında konuşmuştu
01:30
and talked about the climate crisis.
23
90260
2702
ve iklim krizinden bahsetmişti.
01:32
And I referenced that at the end of my last talk.
24
92986
3071
Son konuşmamın sonunda
onun sözlerine değinmiştim.
01:36
So I want to pick up from there
25
96668
1568
Bıraktığım yerden devam edeyim
01:38
because I only had 18 minutes, frankly.
26
98260
2050
ne yapayım o zaman sadece 18 dakikam vardı.
01:40
(Laughter)
27
100334
1032
01:41
So, as I was saying --
28
101896
1340
Nerede kalmıştık...
01:43
(Laughter)
29
103260
5000
(Kahkahalar)
Haklıydı.
01:52
You see, he's right.
30
112551
1031
01:53
I mean, there is a major climate crisis, obviously,
31
113606
2630
Ciddi bir iklim krizinin olduğu gün gibi ortada.
01:56
and I think if people don't believe it, they should get out more.
32
116260
3096
Buna inanmayanların biraz daha sık sokağa çıkmalarını öneririm.
01:59
(Laughter)
33
119380
2176
(Kahkahalar)
Ama bence bir iklim krizi daha var
02:03
But I believe there is a second climate crisis,
34
123088
3515
02:06
which is as severe,
35
126627
2175
birincisi kadar ağır,
02:08
which has the same origins,
36
128826
2410
ve çıkış noktası aynı
02:11
and that we have to deal with with the same urgency.
37
131260
3422
ve bu krize de aynı aciliyetle yaklaşmalıyız.
Demek istediğim --
02:15
And you may say, by the way,
38
135294
2168
bu arada
02:17
"Look, I'm good.
39
137486
1684
"Bak, zaten başımda bir kriz var
02:19
I have one climate crisis, I don't really need the second one."
40
139194
3182
ikinci bir tanesine ihtiyacım yok" diyebilirsiniz.
02:22
(Laughter)
41
142684
1017
02:23
But this is a crisis of, not natural resources --
42
143725
2373
Ama bu kriz, doğal nedenlerden değil
inancıma göre
02:26
though I believe that's true --
43
146122
1922
02:28
but a crisis of human resources.
44
148068
2200
insan kaynaklı bir kriz.
02:30
I believe fundamentally,
45
150903
1333
Bence, temel olarak,
02:32
as many speakers have said during the past few days,
46
152260
2770
son günlerde çoğu konuşmacının da dediği gibi
yeteneklerimizi çok verimsiz
02:35
that we make very poor use of our talents.
47
155054
4446
kullanıyoruz.
02:40
Very many people go through their whole lives
48
160164
2096
Bir çok insan hayatını
02:42
having no real sense of what their talents may be,
49
162284
2952
yeteneklerinin ne olduğunun farkında olmadan geçiriyor,
02:45
or if they have any to speak of.
50
165260
1976
veya bir yeteneğin varlığından bile habersiz.
Bir sürü insanla tanışıyorum
02:48
I meet all kinds of people
51
168029
1341
02:49
who don't think they're really good at anything.
52
169394
2564
sanıyorlar ki iyi yaptıkları hiç bir şey yok.
02:52
Actually, I kind of divide the world into two groups now.
53
172513
3872
Ben dünyayı iki gruba bölüyorum.
02:56
Jeremy Bentham, the great utilitarian philosopher,
54
176409
3404
Jeremy Bentham, büyük faydacı (utilitaryan) filozof
02:59
once spiked this argument.
55
179837
1399
bir defasında bir tartışma başlatmıştı.
03:01
He said, "There are two types of people in this world:
56
181260
2664
Dedi ki, "Dünyada iki çeşit insan var,
03:03
those who divide the world into two types
57
183948
1960
dünyadaki insanları ikiye bölenler
03:05
and those who do not."
58
185932
1176
ve bölmeyenler."
03:07
(Laughter)
59
187132
3000
(Kahkahalar)
03:12
Well, I do.
60
192940
1049
Ben bölenlerdenim.
03:14
(Laughter)
61
194013
2000
(Kahkahalar)
03:19
I meet all kinds of people who don't enjoy what they do.
62
199742
4960
Bir sürü insanla tanışıyorum
yaptıkları işi sevmiyorlar.
03:24
They simply go through their lives getting on with it.
63
204726
2793
Hayatlarını yuvarlanıp giderek
öylesine geçiriyorlar.
03:27
They get no great pleasure from what they do.
64
207973
2429
Yaptıkları işten zevk duymuyorlar.
03:30
They endure it rather than enjoy it,
65
210426
3473
Zevk almak yerine, o işe tahammül ediyorlar
03:33
and wait for the weekend.
66
213923
1443
ve haftasonunu bekliyorlar.
03:36
But I also meet people
67
216320
1835
Ama başka insanlarla da tanışıyorum
03:38
who love what they do and couldn't imagine doing anything else.
68
218179
4057
yaptıkları işi seviyorlar
ve başka bir iş yapmayı düşünemiyorlar bile.
03:42
If you said, "Don't do this anymore,"
69
222260
1807
Onlara "Artık bu işi yapma" deseniz, "Sen ne dediğinin farkında mısın?" diye sorarlar.
03:44
they'd wonder what you're talking about.
70
224091
1997
Çünkü yaptıkları iş değildir bahsettiğiniz, onların benliğidir.
03:46
It isn't what they do, it's who they are.
71
226112
2076
03:48
They say, "But this is me, you know.
72
228212
1941
"Ama bu benim." derler.
03:50
It would be foolish to abandon this,
73
230177
1905
"En çok kendim gibi hissetmemi sağlayan
03:52
because it speaks to my most authentic self."
74
232106
2102
işten vazgeçmem aptallık olur."
03:54
And it's not true of enough people.
75
234713
2650
Malesef bu durum yeterince insan için geçerli değil.
03:57
In fact, on the contrary, I think it's still true of a minority of people.
76
237847
3484
Aslına bakarsanız, bence tam tersine
çok az insan için geçerli.
04:01
And I think there are many possible explanations for it.
77
241919
3317
Bence bunun bir çok
açıklaması olabilir.
04:05
And high among them is education,
78
245710
3937
Bunlardan en üst sırada olanı
eğitim,
04:09
because education, in a way,
79
249671
2374
çünkü eğitim insanları
doğal yeteneklerinden
04:12
dislocates very many people from their natural talents.
80
252069
3523
uzaklaştırabilir.
Insan yetenekleri, doğanın kaynakları gibidir
04:16
And human resources are like natural resources;
81
256132
2873
genellikle çok derinlerde gömülüdürler.
04:19
they're often buried deep.
82
259029
1342
04:20
You have to go looking for them,
83
260989
1542
Iyice aramak gerekir.
04:22
they're not just lying around on the surface.
84
262555
2167
Ortalıkta, yüzeyde durmazlar.
04:24
You have to create the circumstances where they show themselves.
85
264746
3204
Ortaya çıkabilecekleri ortamın hazırlanması gerekir.
04:27
And you might imagine education would be the way that happens,
86
267974
3500
Tahmin edebileceğiniz gibi
bunun yolu eğitimden geçmelidir.
04:31
but too often, it's not.
87
271498
1500
Ama sıklıkla geçmez.
04:33
Every education system in the world is being reformed at the moment
88
273815
3758
Dünyadaki tüm eğitim sistemleri
şu anda reform içindeler.
04:37
and it's not enough.
89
277597
1273
Ama bu yeterli değil.
04:39
Reform is no use anymore,
90
279306
2698
Reform artık yeterli bir çözüm değil
çünkü reform demek bozuk bir modeli tamir etmek demektir.
04:42
because that's simply improving a broken model.
91
282028
2627
Ihtiyacımız olan --
04:45
What we need --
92
285393
1047
04:46
and the word's been used many times in the past few days --
93
286464
2769
gerçi bu laf son zamanlarda çok sık kullanılır oldu ama--
eğitiminin evrim geçirmesi değildir,
04:49
is not evolution,
94
289257
1754
ihtiyacımız olan bir eğitim devrimidir.
04:51
but a revolution in education.
95
291035
2603
Artık eğitim olduğu şeyden
04:54
This has to be transformed into something else.
96
294027
3209
başka bir şeye dönüşmelidir.
04:57
(Applause)
97
297260
5022
(Alkış)
05:03
One of the real challenges is to innovate fundamentally in education.
98
303260
5305
En büyük zorluklardan biri
eğitimin temelinden
yenileştirmektir.
05:09
Innovation is hard,
99
309366
2111
Yenilik zordur
05:11
because it means doing something that people don't find very easy,
100
311501
3196
çünkü insanların alışmakta zorlanacakları
yeni bir şeyler yapmalarını gerektirir.
05:14
for the most part.
101
314721
1362
doğru varsaydığımız şeyleri sorgulamayı gerektirir,
05:16
It means challenging what we take for granted,
102
316107
2408
05:18
things that we think are obvious.
103
318539
1992
apaçık ortada olduğunu düşündüğümüz şeyleri yeniden gözden geçirmemizi gerektirir.
05:21
The great problem for reform or transformation
104
321155
4081
Reform
ya da değişimle ilgili en büyük sorun
05:25
is the tyranny of common sense.
105
325260
2015
sağduyunun koşulsuz kabulüdür.
İnsanlar bir şeyi kabul ederler çünkü derler ki
05:28
Things that people think,
106
328110
1344
05:29
"It can't be done differently, that's how it's done."
107
329478
2529
"Bu iş başka türlü yapılmaz çünkü bu hep böyle yapılmıştır."
Geçenlerde Abraham Lincoln'un çok müthiş bir sözüne denk geldim,
05:32
I came across a great quote recently from Abraham Lincoln,
108
332031
2817
05:34
who I thought you'd be pleased to have quoted at this point.
109
334872
2841
bu noktada ondan bir alıntının hoşunuza gideceğini düşündüm, haklıyım değil mi?
05:37
(Laughter)
110
337737
1745
(Gülüşmeler)
05:39
He said this in December 1862 to the second annual meeting of Congress.
111
339506
6261
Bunu 1862 Aralık'ta
kongrenin ikinci yıllık toplantısında söylemiş.
05:46
I ought to explain that I have no idea what was happening at the time.
112
346458
3309
Yalnız itiraf etmeliyim o sırada neler olup bittiği konusunda hiç bir fikrim yok
05:51
We don't teach American history in Britain.
113
351212
2753
biz Ingiltere'de Amerika tarihi okutmuyoruz çünkü.
05:53
(Laughter)
114
353989
1913
(Gülüşmeler)
05:55
We suppress it. You know, this is our policy.
115
355926
2310
Özellikle saklıyoruz, politikamız böyle.
05:58
(Laughter)
116
358260
2304
(Gülüşmeler)
06:01
No doubt, something fascinating was happening then,
117
361397
2571
Neyse, 1862'de mutlaka ki çok önemli şeyler oluyordu
06:03
which the Americans among us will be aware of.
118
363992
2710
aramızdaki Amerikalılar
bilirler.
06:08
But he said this:
119
368607
1007
Şöyle söylemiş:
06:10
"The dogmas of the quiet past are inadequate to the stormy present.
120
370916
6145
"Sakin geçmişin
dogmaları
fırtınalı bugün için yetersizdir."
Bir durum
06:18
The occasion is piled high with difficulty,
121
378021
3818
şartlar zorlaştıkça aşılması zor hale gelebilir,
06:21
and we must rise with the occasion."
122
381863
3378
o zaman biz de zorlukların üzerine tırmanarak o durumu aşmalıyız.
Ben bu yaklaşıma bayıldım.
06:25
I love that.
123
385812
1031
06:26
Not rise to it, rise with it.
124
386867
2016
Bir durumun üstesinden, zorluklardan kaçarak değil onları kullanarak gelmek.
06:30
"As our case is new,
125
390463
1989
"Bizim davamız yeni,
06:32
so we must think anew and act anew.
126
392476
5080
demek ki yeni düşüncelerimiz olmalı
ve eylemlerimiz de yeni olmalı.
06:38
We must disenthrall ourselves,
127
398260
2976
Kendimizi azat etmeliyiz
06:41
and then we shall save our country."
128
401260
1965
ancak ondan sonra ülkemizi kurtarabiliriz."
06:44
I love that word, "disenthrall."
129
404260
2315
"Azat etmek" bu söze de bayıldim.
06:46
You know what it means?
130
406971
1105
Ne demek olduğunu biliyor musunuz?
06:48
That there are ideas that all of us are enthralled to,
131
408100
3136
Tutsak olduğumuz fikirler var demek
06:51
which we simply take for granted as the natural order of things,
132
411260
3033
hep olduğunu ve hep olacağını varsaydığımiz
doğal gidişatın parçası saydığımız.
06:54
the way things are.
133
414317
1372
06:55
And many of our ideas have been formed,
134
415713
2650
Fikirlerimizin çoğu
içinde bulunduğumuz yüzyılın şartlarına göre oluşmamış
06:58
not to meet the circumstances of this century,
135
418387
2238
07:00
but to cope with the circumstances of previous centuries.
136
420649
2667
tersine geçmiş yüzyılların sorunlarıyla başetmek için ortaya çıkmışlar.
07:03
But our minds are still hypnotized by them,
137
423340
2173
Ama zihinlerimiz hala bu fikirlerle hipnotize edilmiş halde.
07:05
and we have to disenthrall ourselves of some of them.
138
425537
2699
Bu fikirlerden kendimizi azat etmemiz gerek.
07:08
Now, doing this is easier said than done.
139
428783
2405
Bunu yapmaktan bahsetmek elbette yapmaktan daha kolay.
07:11
It's very hard to know, by the way, what it is you take for granted.
140
431212
3213
Bu arada neyi sorgusuz kabullendiğimizi bilmek çok zordur.
07:14
And the reason is that you take it for granted.
141
434949
2295
Bunun nedeni de sorgulamamamızdır.
07:17
(Laughter)
142
437268
1002
Örnek vermek için size bir soru sorayım
07:18
Let me ask you something you may take for granted.
143
438294
2334
07:20
How many of you here are over the age of 25?
144
440652
2169
Bu salondakilerden kaçınız 25 yaşının üstünde?
07:23
That's not what you take for granted, I'm sure you're familiar with that.
145
443880
3502
Sorgulamadan varsaydığınızı düşündüğüm şey bu değil.
Bu gerçeğin farkında olduğunuza eminim.
07:27
Are there any people here under the age of 25?
146
447950
2286
Burada yaşı 25'in altında kimse var mı?
Güzel. Şimdi, 25'in üstü olanlar,
07:31
Great. Now, those over 25,
147
451030
2206
07:33
could you put your hands up if you're wearing your wristwatch?
148
453260
2976
kol saatiniz varsa elinizi kaldırabilir misiniz?
Baya fazla bir sayı öyle değil mi?
07:37
Now that's a great deal of us, isn't it?
149
457055
2181
07:39
Ask a room full of teenagers the same thing.
150
459840
2413
Bir de bir oda dolusu liseliye sorun aynı soruyu.
07:42
Teenagers do not wear wristwatches.
151
462832
2063
O yaşta gençlerin çoğu kol saati takmıyor.
07:44
I don't mean they can't,
152
464919
1914
Takamazlar veya takmalarına izin verilmez demiyorum
07:46
they just often choose not to.
153
466857
1451
sadece genellikle takmamayı tercih ediyorlar.
07:48
And the reason is we were brought up in a pre-digital culture,
154
468705
3596
Bunun nedeni, bizim, yani 25 üstülerin,
dijital öncesi bir dünyada büyümüş olmamız.
07:52
those of us over 25.
155
472325
1211
07:53
And so for us, if you want to know the time,
156
473560
2149
Bizler zamanı öğrenmek için
07:55
you have to wear something to tell it.
157
475733
1946
zamanı bize söyleyecek bir alete ihtiyaç duyuyoruz.
07:57
Kids now live in a world which is digitized,
158
477703
2699
Çağımızın çocukları dijital bir dünyada yaşıyorlar,
08:00
and the time, for them, is everywhere.
159
480426
1810
ve onlar için zaman her yerde.
08:02
They see no reason to do this.
160
482537
1441
Takip etmek için özel bir alete ihtiyaçları yok.
08:04
And by the way, you don't need either;
161
484406
1845
Bu arada sizin de yok
08:06
it's just that you've always done it and you carry on doing it.
162
486275
2969
sadece siz bunu hep yapmış olduğunuz için buna alışkınsınız.
08:09
My daughter never wears a watch, my daughter Kate, who's 20.
163
489268
3245
Kızım Kate, 20 yaşında, hiç saat takmıyor.
08:12
She doesn't see the point.
164
492537
1393
Anlamsız buluyor.
08:13
As she says,
165
493954
1787
"Tek fonksiyonlu bir alet bu" diyor.
08:15
"It's a single-function device."
166
495765
1871
08:17
(Laughter)
167
497660
5128
(Gülüşmeler)
08:22
"Like, how lame is that?"
168
502812
1667
"Ne sıkıcı."
08:25
And I say, "No, no, it tells the date as well."
169
505156
2240
"Hayır hayır!" diyorum. "Tarihi de söylüyor."
08:27
(Laughter)
170
507420
4000
(Gülüşmeler)
08:32
"It has multiple functions."
171
512260
1603
"Birden fazla özelliği var."
08:33
(Laughter)
172
513887
1349
08:35
But, you see, there are things we're enthralled to in education.
173
515260
3452
Neyse görüyorsunuz, eğitim konusunda da tutsak olduğumuz düşünceler var.
Bir kaç örnek vermeme izin verin.
08:39
A couple of examples.
174
519293
1355
08:40
One of them is the idea of linearity:
175
520672
2723
Bunlardan bir tanesi çizgisellik fikri,
08:43
that it starts here and you go through a track
176
523419
2636
bir yerden başlarsınız, bir yolu takip edersiniz,
08:46
and if you do everything right,
177
526079
1523
ve eğer her şeyi doğru yaparsanız, hayatınızın sonunda
08:47
you will end up set for the rest of your life.
178
527626
2627
hayatınızı iyi bir yola oturtmuş olursunuz.
08:52
Everybody who's spoken at TED has told us implicitly,
179
532260
2524
TED'de konuşan herkes bize alttan alta
08:54
or sometimes explicitly, a different story:
180
534808
2676
bazen de açık açık şunu söyledi,
08:57
that life is not linear; it's organic.
181
537508
2728
hayat çizgisel değildir, organiktir.
09:00
We create our lives symbiotically
182
540738
1992
Hayatlarımızı simbiotik olarak
09:02
as we explore our talents
183
542754
1849
yeteneklerimizi ortaya çıkaracak
09:04
in relation to the circumstances they help to create for us.
184
544627
2840
olay ve durumlara bağlı olarak oluştururuz.
09:07
But, you know, we have become obsessed with this linear narrative.
185
547856
3380
Ancak farkındaysanız
çizgisel anlatımı bir takıntı haline getirmiş durumdayız.
09:11
And probably the pinnacle for education is getting you to college.
186
551570
3390
Eğitimin doruk noktası da
üniversiteye girmek.
09:15
I think we are obsessed with getting people to college.
187
555476
2760
Sanırım insanları üniversiteye sokmayı da takıntı haline getirdik,
09:18
Certain sorts of college.
188
558682
1279
en azından bazı çeşit üniversitelere.
09:19
I don't mean you shouldn't go, but not everybody needs to go,
189
559985
2904
Üniversiteye gitmeyin demiyorum, ama herkesin gitmesi de gerekmiyor
09:22
or go now.
190
562913
1193
veya herkesin hemen gitmesi gerekmiyor.
09:24
Maybe they go later, not right away.
191
564130
2632
Belki daha sonra gidebilirler, hemen değil.
09:26
And I was up in San Francisco a while ago doing a book signing.
192
566786
3128
Bir süre önce San Francisco'daydım
kitap imzalamak için.
09:29
There was this guy buying a book, he was in his 30s.
193
569938
2799
30 yaşlarında bir adam bir kitap satın alıyordu.
09:32
I said, "What do you do?"
194
572761
1270
Ne iş yaptığını sordum.
09:34
And he said, "I'm a fireman."
195
574055
1984
Bana itfaiyeci olduğunu söyledi.
09:37
I asked, "How long have you been a fireman?"
196
577141
2095
Ne kadar zamandır itfaiyeci olduğunu sordum.
09:39
"Always. I've always been a fireman."
197
579260
2317
"Hep öyleydim." diye yanıtladı.
Bu mesleği seçmeye ne zaman karar verdiğini sordum.
09:42
"Well, when did you decide?" He said, "As a kid.
198
582210
2357
"Çocukken" dedi. "Hatta okulda bu yüzden sorun yaşadım
09:44
Actually, it was a problem for me at school,
199
584591
2096
09:46
because at school, everybody wanted to be a fireman."
200
586711
2526
çünkü okuldaki herkes itfaiyeci olmak istiyordu."
09:49
(Laughter)
201
589261
1014
"Ama ben gerçekten itfaiyeci olmak istiyordum."
09:50
He said, "But I wanted to be a fireman."
202
590299
1937
"Lise son sınıfa geldiğimde,
09:53
And he said, "When I got to the senior year of school,
203
593012
2789
09:55
my teachers didn't take it seriously.
204
595825
2411
öğretmenlerim beni ciddiye almıyorlardı.
09:58
This one teacher didn't take it seriously.
205
598260
2252
Hele bir öğretmen vardı, o hiç ciddiye almıyordu.
10:00
He said I was throwing my life away
206
600536
2047
Bana eğer tüm yapmak istediğim buysa
10:02
if that's all I chose to do with it;
207
602607
2016
hayatımı çöpe atıyor olduğumu söyledi.
10:04
that I should go to college, I should become a professional person,
208
604647
3306
Üniversiteye gitmemi, bir profesyonel olmamı
10:07
that I had great potential
209
607977
1259
çok potansiyelim olduğunu
10:09
and I was wasting my talent to do that."
210
609260
2130
ve harcandığımı söyledi."
10:11
He said, "It was humiliating.
211
611414
1414
"Onurum kırıldı çünkü
10:12
It was in front of the whole class and I felt dreadful.
212
612852
2586
bunları tüm sınıfın önünde söyledi. Gerçekten korkunç hissettim.
10:15
But it's what I wanted, and as soon as I left school,
213
615462
2507
Ama benim istediğim buydu onun için ben de okulu bıraktım.
10:17
I applied to the fire service and I was accepted.
214
617993
2298
Itfaiye birliğine başvurdum ve kabul edildim."
10:20
You know, I was thinking about that guy recently,
215
620315
2286
Sonra ekledi, "Biliyor musunuz, tam siz konuyu açmadan önce
10:22
just a few minutes ago when you were speaking, about this teacher,
216
622625
3191
o öğretmeni düşünüyordum."
10:25
because six months ago, I saved his life."
217
625840
2834
"Çünkü altı ay kadar önce,
adamın hayatını kurtardım."
10:29
(Laughter)
218
629093
3212
(Gülüşmeler)
"Bir araba kazası geçirmişti" dedi.
10:32
He said, "He was in a car wreck, and I pulled him out, gave him CPR,
219
632329
4359
"ve ben onu arabadan çıkardım, ilkyardım uyguladım,
10:36
and I saved his wife's life as well."
220
636712
1849
ve hayatını kurtardım."
10:39
He said, "I think he thinks better of me now."
221
639260
2191
"Sanırım artık benim hakkımdaki fikirleri artık biraz daha olumlu olmuştur."
10:41
(Laughter)
222
641475
1761
(Gülüşmeler)
10:43
(Applause)
223
643260
5810
(Alkış)
10:49
You know, to me,
224
649792
1199
Biliyor musunuz, bence
10:51
human communities depend upon a diversity of talent,
225
651015
4221
bir toplumda
ne kadar çeşitli yetenekler olduğu önemlidir,
10:55
not a singular conception of ability.
226
655260
2456
bir şeyi ne kadar yapabilen olduğu değil.
10:58
And at the heart of our challenges --
227
658188
1977
Ve karşımızdaki zorlukların kalbinde
11:00
(Applause)
228
660189
2641
(Alkış)
11:02
At the heart of the challenge
229
662854
1382
Karşımızdaki zorlukların kalbinde
11:04
is to reconstitute our sense of ability and of intelligence.
230
664260
3971
yapabilirliğimizi ve zekamızı
yeni baştan tanımlayabilmemiz yatar.
11:08
This linearity thing is a problem.
231
668590
2373
Bu çizgisellik işi bir sorundur.
Dokuz yıl önce
11:11
When I arrived in L.A. about nine years ago,
232
671414
2822
Los Angeles'e geldiğimde
11:14
I came across a policy statement --
233
674260
4129
bir ilke ile karşılaştım.
çok iyi niyetle yazılmıştı
11:18
very well-intentioned --
234
678413
1263
11:19
which said, "College begins in kindergarten."
235
679700
2458
şöyle diyordu, "Üniversite anaokulunda başlar."
11:24
No, it doesn't.
236
684124
1190
Hayır, başlamaz.
11:25
(Laughter)
237
685338
3731
(Gülüşmeler)
11:29
It doesn't.
238
689831
1060
Başlamaz.
11:31
If we had time, I could go into this, but we don't.
239
691633
2453
Eğer zamanımız olsa devam ederdim, ama yok.
11:34
(Laughter)
240
694110
2214
(Gülüşmeler)
11:36
Kindergarten begins in kindergarten.
241
696348
2476
Anaokulu anaokulunda başlar.
11:38
(Laughter)
242
698848
2310
(Gülüşmeler)
Bir arkadaşım bir keresinde şöyle söylemişti,
11:41
A friend of mine once said,
243
701182
1753
11:42
"A three year-old is not half a six year-old."
244
702959
2437
"Üç yaşında bir çocuk, altı yaşındaki bir çocuğun yarısı değildir."
11:45
(Laughter)
245
705420
1816
(Gülüşmeler)
11:47
(Applause)
246
707260
5529
(Alkış)
11:52
They're three.
247
712813
1112
Üç yaşındadır.
11:53
But as we just heard in this last session,
248
713949
2000
Ama şu son konuşmalarda duyduğumuz gibi
11:55
there's such competition now to get into kindergarten --
249
715973
3263
anaokuluna girmek için öyle bir rekabet varki
11:59
to get to the right kindergarten --
250
719260
1859
doğru anaokuluna girmek için
12:01
that people are being interviewed for it at three.
251
721143
3832
artık üç yaşında çocuklar mülakata alınıyorlar.
Umursamaz bir panelin önünde oturan bir çocuk düşünün
12:07
Kids sitting in front of unimpressed panels,
252
727099
2074
önünde özgeçmişi,
12:09
you know, with their resumes --
253
729197
1477
12:10
(Laughter)
254
730698
2591
(Gülüşmeler)
12:13
Flicking through and saying, "What, this is it?"
255
733313
2274
Panelistler sayfaları çevirirken, "Ee, bu kadar mı?"
12:15
(Laughter)
256
735611
1625
(Gülüşmeler)
12:17
(Applause)
257
737260
3319
(Alkış)
12:20
"You've been around for 36 months, and this is it?"
258
740603
2956
"36 aydır yaşıyorsun, bu kadar mı?"
12:23
(Laughter)
259
743583
7053
(Gülüşmeler)
12:30
"You've achieved nothing -- commit.
260
750660
1754
"Hiç bir şey başaramamışsin.
12:32
(Laughter)
261
752438
1386
12:33
Spent the first six months breastfeeding, I can see."
262
753848
2801
Zaten belliki ilk altı ayı meme emerek geçirmişsin."
12:36
(Laughter)
263
756673
2659
(Gülüşmeler)
12:41
See, it's outrageous as a conception.
264
761792
2587
Görüyorsunuz, kavram olarak saçma sapan ama insanlara çekici geliyor.
12:44
The other big issue is conformity.
265
764403
2190
Bir başka büyük sorun da uyum.
12:46
We have built our education systems on the model of fast food.
266
766617
3619
Eğitim sistemlerimizi
fast food modeline uyarlamışız.
12:50
This is something Jamie Oliver talked about the other day.
267
770875
2873
Jamie Oliver bu konuya değindi geçen gün.
12:53
There are two models of quality assurance in catering.
268
773772
2547
Catering kalite güvence sisteminde iki model vardır.
Bunlardan biri olan fast food modelinde
12:56
One is fast food, where everything is standardized.
269
776343
2640
her şey standarttır.
12:59
The other is like Zagat and Michelin restaurants,
270
779007
2315
Diğer model Zagat ve Michelin gibi restoranlardır,
13:01
where everything is not standardized,
271
781346
1763
bunlarda hiç bir şey standart değildir
13:03
they're customized to local circumstances.
272
783133
2025
Her şey o anki duruma göre özel olarak hazırlanır.
13:05
And we have sold ourselves into a fast-food model of education,
273
785182
3377
Eğitim dünyasi olarak biz kendimize fast food modelini layık görüyoruz.
13:08
and it's impoverishing our spirit and our energies
274
788583
3075
ve bu yaklaşım ruhumuzu ve enerjimizi tüketiyor
13:11
as much as fast food is depleting our physical bodies.
275
791682
2821
aynı hamburgerlerin sağlığımızı tükettiği gibi.
(Alkış)
13:15
(Applause)
276
795069
5311
Burada bir kaç noktaya dikkat etmeliyiz bence.
13:21
We have to recognize a couple of things here.
277
801149
2115
Birincisi insan yetileri inanılmaz derecede çeşitlilik gösterir.
13:23
One is that human talent is tremendously diverse.
278
803288
2348
13:25
People have very different aptitudes.
279
805660
1803
Insanların farklı yatkınlıklari vardır.
13:27
I worked out recently that I was given a guitar as a kid
280
807487
3749
Geçenlerde farkına vardımki
ben çocukken
13:31
at about the same time that Eric Clapton got his first guitar.
281
811260
2976
Eric Clapton ile aynı zamanda bana da bir gitar verilmiş.
13:34
(Laughter)
282
814260
1604
13:35
It worked out for Eric, that's all I'm saying.
283
815888
2232
Dediğimi anladıniz. Eric'in şansı yaver gitmiş.
13:38
(Laughter)
284
818144
1022
(Gülüşmeler)
13:39
In a way --
285
819190
1087
Ben nedense o kadar başarılı olamadım.
13:41
it did not for me.
286
821405
1267
13:42
I could not get this thing to work
287
822696
2541
Ne kadar uğraştıysam aleti çalıştırmayı başaramadım
13:45
no matter how often or how hard I blew into it.
288
825261
2532
halbuki ne kadar sık ve şevkle üflerdim içine.
13:47
It just wouldn't work.
289
827817
1707
Bir türlü olmadı işte.
13:49
(Laughter)
290
829548
1324
Sadece o da değil.
13:53
But it's not only about that.
291
833158
1381
13:54
It's about passion.
292
834563
1158
İşin biraz da tutkuyla alakası var.
13:56
Often, people are good at things they don't really care for.
293
836411
2907
Genellikle, insanlar çok umursamadıkları işleri daha iyi yaparlar.
Tutkuyla ilgili,
13:59
It's about passion,
294
839342
1194
14:00
and what excites our spirit and our energy.
295
840560
2676
ruhumuza ve enerjimize heyecan vermesiyle.
14:03
And if you're doing the thing that you love to do, that you're good at,
296
843260
3381
Eğer sevdiğiniz ve iyi yaptığınız bir iş yapıyorsanız
14:06
time takes a different course entirely.
297
846665
2270
zaman bile farklı işler.
14:09
My wife's just finished writing a novel,
298
849380
2177
Eşim, kısa zaman önce yazdığı romanı bitirdi
14:11
and I think it's a great book,
299
851581
3031
bence müthiş bir kitap,
14:14
but she disappears for hours on end.
300
854636
2600
bir başlayınca saatlerce ortadan kayboluyordu.
14:17
You know this, if you're doing something you love,
301
857260
2381
Sevdiğiniz işi yaparken
14:19
an hour feels like five minutes.
302
859665
1885
bir saat beş dakika gibi gelir.
14:22
If you're doing something that doesn't resonate with your spirit,
303
862203
3048
Ruhunuzla uyuşmayan bir iş yaparken ise
beş dakika saatler kadar uzun gelir.
14:25
five minutes feels like an hour.
304
865275
1591
14:26
And the reason so many people are opting out of education
305
866890
2684
Bu kadar çok genç insanın eğitimden umudu kesmesinin nedeni
14:29
is because it doesn't feed their spirit,
306
869598
2317
ruhlarını beslemiyor olması.
14:31
it doesn't feed their energy or their passion.
307
871939
2778
Enerjilerini, tutkularını beslemiyor.
Bence metaforları değiştirmeliyiz.
14:35
So I think we have to change metaphors.
308
875034
1990
14:37
We have to go from what is essentially an industrial model of education,
309
877563
3531
Bence sanayi modeli,
üretim modeli
14:41
a manufacturing model,
310
881118
1801
14:42
which is based on linearity and conformity and batching people.
311
882943
4363
çizgiselliğe dayalı
uyum göstermeye, insanları kümelemeye dayalı bir eğitim modelinden vazgeçmeliyiz.
14:47
We have to move to a model
312
887728
1905
Yeni bir modele,
14:49
that is based more on principles of agriculture.
313
889657
2579
ziraat prensiplerine dayalı bir modele kaymalıyız.
14:52
We have to recognize
314
892260
1263
İnsan gelişmesinin
14:53
that human flourishing is not a mechanical process;
315
893547
3927
mekanik bir süreç olmadığının
14:57
it's an organic process.
316
897498
1929
organik bir süreç olduğunun bilincinde bir modele kaymalıyız.
14:59
And you cannot predict the outcome of human development.
317
899451
3586
Insan gelişiminin sonuçlarını tahmin edemeyiz.
Sadece bir çiftçinin ürününe yaptığı gibi
15:03
All you can do, like a farmer, is create the conditions
318
903061
2693
sağlıklı büyümenin gerçekleşebileceği
15:05
under which they will begin to flourish.
319
905778
2173
ideal ortamı hazırlayabiliriz.
15:08
So when we look at reforming education and transforming it,
320
908539
3261
Yani konu eğitim reformu ve değişimi olunca
15:11
it isn't like cloning a system.
321
911824
2258
başka bir sistemi kopyalamaktan bahsedemeyiz.
15:14
There are great ones, like KIPP's; it's a great system.
322
914106
2572
KIPPS gibi muhteşem modeller var mesela. Gerçekten şahane bir sistem.
15:16
There are many great models.
323
916702
1839
Bir sürü muhteşem model var.
15:18
It's about customizing to your circumstances
324
918565
3222
Ama önemli olan kendi şartlarınıza göre uyarlama yapmak
15:21
and personalizing education to the people you're actually teaching.
325
921811
3425
ve eğitimi öğrenciye göre
kişiselleştirmek.
15:25
And doing that, I think, is the answer to the future
326
925888
3073
Bence gelecek için gereken çözüm
işte budur.
15:28
because it's not about scaling a new solution;
327
928985
3415
Çünkü ihtiyaca yönelik bir yama değil;
15:32
it's about creating a movement in education
328
932424
2317
eğitimde devinimden bahsediyoruz.
15:34
in which people develop their own solutions,
329
934765
2471
Öğrencinin kendi çözümünlerini üreteceği,
15:37
but with external support based on a personalized curriculum.
330
937260
3285
kişisel ders programına dayalı ama dışarıdan destekli bir modelden.
15:40
Now in this room,
331
940569
1667
Şu anda bu odadaki
15:42
there are people who represent extraordinary resources in business,
332
942260
3976
insanlar
iş dünyasının
15:46
in multimedia, in the Internet.
333
946260
2292
mutlimedyanın, internetin muazzam kaynaklarını temsil ediyorlar.
15:48
These technologies,
334
948576
1660
Bu teknolojiler,
15:50
combined with the extraordinary talents of teachers,
335
950260
2766
ögretmenlerin müthiş yetenekleriyle birleşince
15:53
provide an opportunity to revolutionize education.
336
953050
3853
eğitim sisteminde devrim yaratmak için uygun fırsat çıkıyor ortaya.
15:56
And I urge you to get involved in it
337
956927
2095
Sizi bu konuda rol almaya davet ediyorum
çünkü bu konu çok önemli, sırf bizler için değil,
15:59
because it's vital, not just to ourselves, but to the future of our children.
338
959046
3620
çocuklarımız için.
16:02
But we have to change from the industrial model
339
962690
2403
Ama sanayi modelinden vazgeçmemiz,
ziraat modeline geçmemiz gerekiyor.
16:05
to an agricultural model,
340
965117
1651
16:06
where each school can be flourishing tomorrow.
341
966792
3024
ki okullar gelişebilsin.
16:09
That's where children experience life.
342
969840
1848
Çünkü o okullar, çocuklarımızın hayatı tecrübe edecekleri mekanlardır.
16:11
Or at home, if that's what they choose,
343
971712
1866
Veya evlerimiz, eğer çocuk aileleriyle veya arkadaşlarıyla
16:13
to be educated with their families or friends.
344
973602
2213
evde eğitim görmek istiyorsa.
16:15
There's been a lot of talk about dreams over the course of these few days.
345
975839
4151
Son günlerde hayaller konusunda
çok konuştuk.
16:20
And I wanted to just very quickly --
346
980474
2026
Çok kısa bir şekilde söylemek istiyorumki --
16:22
I was very struck by Natalie Merchant's songs last night,
347
982524
2905
Natalie Merchant'ın eski şiirleri kullandıği.şarkıları
16:25
recovering old poems.
348
985453
1285
çok etkiledi beni dün gece.
16:27
I wanted to read you a quick, very short poem
349
987468
2136
Size hızlıca, çok kısa bir şiir okumak istiyorum
16:29
from W. B. Yeats, who some of you may know.
350
989628
2090
W.B. Yeats'den, belki tanıyorsunuzdur.
16:32
He wrote this to his love, Maud Gonne,
351
992260
3869
Bunu sevgilisine yazmış,
Maud Gonne,
16:36
and he was bewailing the fact
352
996153
2881
Ona istediğini düşündüğü şeyleri veremediği için,
16:39
that he couldn't really give her what he thought she wanted from him.
353
999058
3250
sızlanıyormuş.
16:42
And he says, "I've got something else, but it may not be for you."
354
1002332
3396
Diyor ki, "Bir şeye sahibim, ama senin için doğru şey olmayabilir bu."
16:45
He says this:
355
1005752
1142
Şöyle söylüyor:
16:47
"Had I the heavens' embroidered cloths,
356
1007768
2872
"Cennet işli kumaşlarım olsaydı,
16:50
Enwrought with gold and silver light,
357
1010664
2873
altın ve
gümüş renklerde yazmalı,
16:54
The blue and the dim and the dark cloths
358
1014632
3437
Mavi ve donuk
ve koyu renk kumaşları
16:58
Of night and light and the half-light,
359
1018093
2927
gecenin, aydınlığın ve alacakaranlığın.
Ayaklarının altına sererdim.
17:02
I would spread the cloths under your feet:
360
1022162
2145
Ama fakirim,
17:05
But I, being poor, have only my dreams;
361
1025314
3974
ve yalnızca hayallerim var;
17:10
I have spread my dreams under your feet;
362
1030156
2584
Ben de hayallerimi seriyorum ayaklarının altına;
Nazikçe bas
17:14
Tread softly
363
1034009
1008
17:15
because you tread on my dreams."
364
1035661
1760
çünkü hayallerimin üzerine basıyorsun."
17:18
And every day, everywhere,
365
1038117
2784
Her gün, her yerde,
17:20
our children spread their dreams beneath our feet.
366
1040925
3189
çocuklarımız hayallerini ayaklarımızın altına seriyorlar.
17:24
And we should tread softly.
367
1044940
1344
O hayalleri çiğnememeliyiz.
17:27
Thank you.
368
1047449
1073
Teşekkür ederim.
17:28
(Applause)
369
1048546
3634
(Alkış)
17:32
Thank you very much.
370
1052204
1379
17:33
(Applause)
371
1053607
4018
17:37
Thank you.
372
1057649
1015
17:38
(Applause)
373
1058688
3000
Cok teşekkür ederim.
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7