What makes us feel good about our work? | Dan Ariely

Dan Ariely: Dan Ariely: Yaptığımız işte bize kendimizi iyi hissettiren nedir?

1,083,310 views

2013-04-10 ・ TED


New videos

What makes us feel good about our work? | Dan Ariely

Dan Ariely: Dan Ariely: Yaptığımız işte bize kendimizi iyi hissettiren nedir?

1,083,310 views ・ 2013-04-10

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

00:00
Translator: Timothy Covell Reviewer: Morton Bast
0
0
7000
Çeviri: Gokhan Topalhan Gözden geçirme: Enise Zabitci
00:12
I want to talk a little bit today about labor and work.
1
12944
3865
Bugün biraz iş gücü ve çalışma
hakkında konuşmak istiyorum.
00:18
When we think about how people work,
2
18500
2722
İnsanların nasıl çalıştığını düşündüğümüzde,
00:21
the naive intuition we have
3
21246
2369
sahip olduğumuz saf sezgi
00:23
is that people are like rats in a maze --
4
23639
2364
insanların bir labirent içinde fareler gibi olduğu ve
00:26
that all people care about is money,
5
26027
1969
tüm ilgilendiklerinin para olduğudur.
00:28
and the moment we give them money,
6
28020
1652
Ve biz insanlara para verdiğimiz an,
00:29
we can direct them to work one way,
7
29696
1698
onları o şekilde veya
00:31
we can direct them to work another way.
8
31418
1980
bu şekilde çalışmaya yönlendirebiliriz.
00:33
This is why we give bonuses to bankers and pay in all kinds of ways.
9
33422
3611
Bu yüzden bankacılara ikramiye verip değişik yollarla ödeme yaparız.
Ve biz gerçekten insanların çalışma sebebi ve iş gücü piyasasının neye benzediği hakkında
00:37
And we really have this incredibly simplistic view
10
37057
3468
00:40
of why people work, and what the labor market looks like.
11
40549
4270
bu inanılmaz basit görüşe sahibiz.
00:44
At the same time, if you think about it,
12
44843
2323
Aynı zamanda, eğer bunun hakkında düşünürsek,
00:47
there's all kinds of strange behaviors in the world around us.
13
47190
3309
etrafımızda her türlü garip davranışın olduğunu görüyoruz.
00:50
Think about something like mountaineering and mountain climbing.
14
50910
3341
Dağ tırmanışı ve dağcılık gibi şeyleri düşünün.
Eğer dağ tırmanışı yapan, zorlu dağlara tırmanan insanların kitaplarını okuyorsanız,
00:54
If you read books of people who climb mountains, difficult mountains,
15
54275
4251
00:58
do you think that those books are full of moments of joy and happiness?
16
58550
4689
bu kitapların sevinç ve mutluluk anlarıyla dolu olduğunu mu düşünüyorsunuz?
01:03
No, they are full of misery.
17
63699
2317
Hayır, onlar sefalet doludur.
Aslında, bunların hepsi donmalar ve zorlu yürüyüşler hakkındadır
01:06
In fact, it's all about frostbite and having difficulty walking,
18
66040
3658
01:09
and difficulty breathing --
19
69722
1660
ve nefes zorluğu --
01:11
cold, challenging circumstances.
20
71406
3038
soğuk, zor şartlar.
01:14
And if people were just trying to be happy,
21
74468
2454
Ve eğer insanlar sadece mutlu olmaya çalışıyor olsaydı,
01:16
the moment they would get to the top,
22
76946
1857
zirveye ulaştıkları anda,
01:18
they would say, "This was a terrible mistake.
23
78827
2125
"Bu korkunç bir hataydı,
01:20
I'll never do it again."
24
80976
1381
bir daha asla tekrarlamayacağım.” derlerdi.
(kahkahalar)
01:22
(Laughter)
25
82381
1117
01:23
"Instead, let me sit on a beach somewhere drinking mojitos."
26
83522
3615
"Bunun yerine, ben gideyim deniz kenarı bir yerde mojito içeyim.”
01:27
But instead, people go down,
27
87161
3674
Ama böyle söylemek yerine, insanlar aşağı iner
01:30
and after they recover, they go up again.
28
90859
2318
ve toparlandıktan sonra, tekrar yukarı çıkarlar.
01:33
And if you think about mountain climbing as an example,
29
93756
3070
Ve eğer dağ tırmanışını bir örnek olarak düşünürsek,
01:36
it suggests all kinds of things.
30
96850
2015
bu örnek bize birçok şey ileri sürer.
Bu bizim amaca, bir tepeye ulaşmayı önemsediğimizi ileri sürer.
01:39
It suggests that we care about reaching the end, a peak.
31
99206
3587
Bu bizim mücadeleyi, meydan okumayı önemsediğimizi ileri sürer.
01:43
It suggests that we care about the fight, about the challenge.
32
103135
3507
01:46
It suggests that there's all kinds of other things that motivate us
33
106666
3460
Bizi çalışmaya ya da belli şekillerde davranmaya isteklendiren
birçok farklı şeyin olduğunu ileri sürer.
01:50
to work or behave in all kinds of ways.
34
110150
3347
Benim şahsen bu konuda düşünmeye başlamam
01:54
And for me personally, I started thinking about this
35
114322
2475
01:56
after a student came to visit me.
36
116821
2793
bir öğrencinin ziyaretime gelmesinden sonra oldu.
Bu öğrenci daha önceki yıllarda öğrencim olan biriydi.
02:00
This was one of my students from a few years earlier,
37
120085
3905
Bir gün kampüse geri geldi
02:04
and he came one day back to campus.
38
124014
1784
ve bana şu hikayeyi anlattı:
02:06
And he told me the following story:
39
126204
1843
02:08
He said that for more than two weeks,
40
128359
2422
İki haftadan fazla bir süredir bir PowerPoint sunumu üzerinde çalışıyormuş.
02:10
he was working on a PowerPoint presentation.
41
130805
2667
02:13
He was working in a big bank,
42
133850
1746
Büyük bir bankada çalışıyormuş.
02:15
and this was in preparation for a merger and acquisition.
43
135620
3389
Bu bir birleşme ve devralma için hazırlıkmış.
02:19
And he was working very hard on this presentation --
44
139430
2491
Bu sunum üzerinde oldukça yoğun çalışıyormuş--
02:21
graphs, tables, information.
45
141945
1985
grafikler, tablolar, bilgiler.
02:23
He stayed late at night every day.
46
143954
2947
Her gece geç saatlere kadar işte kalmış.
02:27
And the day before it was due,
47
147464
2190
Ve bitirilmesi gerekenden bir gün önce,
02:29
he sent his PowerPoint presentation to his boss,
48
149678
3310
PowerPoint sunumunu patronuna göndermiş
ve patronu ona bir cevap yazarak şöyle demiş:
02:33
and his boss wrote him back and said,
49
153012
2606
02:35
"Nice presentation, but the merger is canceled."
50
155642
3492
"Güzel sunum, ama birleşme iptal edildi."
02:40
And the guy was deeply depressed.
51
160340
1817
Adam derin bir depresyona girmiş.
02:42
Now at the moment when he was working,
52
162475
2160
Çalıştığı zamanlarda
02:44
he was actually quite happy.
53
164659
1860
aslında oldukça mutluymuş.
02:46
Every night he was enjoying his work,
54
166543
2255
Her gece yaptığı o işten zevk alıyormuş,
02:48
he was staying late, he was perfecting this PowerPoint presentation.
55
168822
4674
geç saatlere kadar çalışıp, bu PowerPoint sunumunu mükemmel hale getirmiş.
02:53
But knowing that nobody would ever watch it made him quite depressed.
56
173520
4671
Ama kimsenin izlemeyeceğini bilmek onu oldukça depresyona sokmuş.
02:58
So I started thinking about how do we experiment
57
178779
2524
Bu yüzden bu 'çalışmalarımızın meyveleri' fikriyle
03:01
with this idea of the fruits of our labor.
58
181327
3269
biz nasıl deneyler yapabiliriz diye düşünmeye başladım.
03:05
And to start with, we created a little experiment
59
185366
4198
Ve başlangıç olarak, küçük bir deney hazırladık.
03:09
in which we gave people Legos,
60
189588
3006
İnsanlara legolar verdik ve onlardan bu legolarla bir şey yapmalarını istedik.
03:12
and we asked them to build with Legos.
61
192618
2524
03:15
And for some people, we gave them Legos and we said,
62
195960
3517
Ve bazı insanlara da legolar verdik ve dedik ki,
03:19
"Hey, would you like to build this Bionicle for three dollars?
63
199501
4745
"3 dolara bu Bionicle’ı yapmak ister misin?
03:24
We'll pay you three dollars for it."
64
204270
2050
Bunun için sana 3 dolar ödeyeceğiz."
03:26
And people said yes, and they built with these Legos.
65
206344
3147
İnsanlar kabul etti ve verdiğimiz legoları yaptılar.
03:29
And when they finished, we took it, we put it under the table,
66
209872
3566
Bitirdiklerinde Bionicle’ı aldık masanın altına koyduk
03:33
and we said, "Would you like to build another one,
67
213462
2985
ve dedik ki, “Bir tane daha yapmak ister misin, bu sefer 2,70 dolar karşılığında?"
03:36
this time for $2.70?"
68
216471
1625
03:38
If they said yes, we gave them another one,
69
218471
2017
Eğer evet derlerse, onlara başka bir tane daha verdik.
03:40
and when they finished, we asked them,
70
220512
1857
Ve bitirdiklerinde, onlara
"Başka bir tane daha kurmak ister misin?" 2,40 dolar, 2,10 dolar karşılığında,
03:42
"Do you want to build another one?" for $2.40, $2.10, and so on,
71
222393
3820
03:46
until at some point people said,
72
226237
1850
“Hayır, o kadara değmez.” diyene kadar, ödenecek miktarı azaltarak sorduk.
03:48
"No more. It's not worth it for me."
73
228111
2721
İşte buna anlamlı şartlandırma diyoruz.
03:52
This was what we called the meaningful condition.
74
232102
2652
03:54
People built one Bionicle after another.
75
234778
3027
İnsanlar art arda Bionicle inşa ettiler.
03:57
After they finished every one of them,
76
237829
1826
Her birini bitirdiklerinde, onları masanın altına koyduk.
03:59
we put them under the table.
77
239679
1345
Ve deneyin sonunda onlara dedik ki,
04:01
And we told them that at the end of the experiment,
78
241048
2384
04:03
we will take all these Bionicles, we will disassemble them,
79
243456
3076
bu Bionicle'ları alacağız ve tekrar parçalara ayıracağız,
04:06
we will put them back in the boxes,
80
246556
1823
onları kutulara koyup bir sonraki katılımcı için kullanacağız.
04:08
and we will use it for the next participant.
81
248403
2340
04:11
There was another condition.
82
251727
1531
Başka bir şartlandırma şekli daha var.
04:13
This other condition was inspired by David, my student.
83
253282
4056
Bu diğer şartlandırmada öğrencim David’den esinlenildi.
04:17
And this other condition we called the Sisyphic condition.
84
257814
3428
Ve buna Sisifos şartlandırması diyoruz.
04:21
And if you remember the story about Sisyphus,
85
261266
2185
Eğer Sisifos hakkındaki hikayeyi hatırlarsanız,
04:23
Sisyphus was punished by the gods to push the same rock up a hill,
86
263475
5227
Sisifos tanrılar tarafından aynı taşı tepeye çıkarmakla cezalandırılmıştı,
04:28
and when he almost got to the end,
87
268726
2061
Tam sona gelmek üzereyken,
04:30
the rock would roll over, and he would have to start again.
88
270811
2960
taş yuvarlanıp düşüyordu ve tekrar başlamak zorunda kalıyordu.
04:33
And you can think about this as the essence of doing futile work.
89
273795
4872
Siz bunu boşa iş yapmanın esası olarak düşünebilirsiniz.
04:38
You can imagine that if he pushed the rock on different hills,
90
278691
2953
Eğer taşı farklı bir tepeye taşısaydı, en azından
04:41
at least he would have some sense of progress.
91
281668
2624
biraz ilerleme hissi yaşayabilirdi diye düşünebilirsiniz.
04:44
Also, if you look at prison movies,
92
284316
2684
Aynı zamanda, eğer hapishane filmlerine bakarsanız,
bazen gardiyanlar mahpuslara işkence olsun diye
04:47
sometimes the way that the guards torture the prisoners
93
287024
3159
04:50
is to get them to dig a hole, and when the prisoner is finished,
94
290207
3635
bir çukur kazdırırlar
ve mahpus işini bitirdiğinde, çukuru geri doldurtup tekrar kazdırırlar.
04:53
they ask him to fill the hole back up and then dig again.
95
293866
2999
04:56
There's something about this cyclical version
96
296889
2182
Bu birşeylerin tekrar tekrar tekrar yapıldığı
04:59
of doing something over and over and over
97
299095
2615
döngüsel uyarlamada özellikle
05:01
that seems to be particularly demotivating.
98
301734
2453
şevk kırıcı birşey var.
05:04
So in the second condition of this experiment,
99
304575
2207
Bu yüzden deneyin ikinci şeklinde, biz de aynen bunu yaptık.
05:06
that's exactly what we did.
100
306806
1666
İnsanlara dedik ki “3 dolara bir Bionicle’ı yapmak ister misin?”
05:08
We asked people,
101
308496
1287
05:09
"Would you like to build one Bionicle for three dollars?"
102
309807
3159
05:12
And if they said yes, they built it.
103
312990
1889
Evet derlerse, yaptılar.
Sonra dedik ki “2,70 dolar karşılığında bir tane daha yapmak ister misin?”
05:15
Then we asked them, "Do you want to build another one for $2.70?"
104
315309
3405
05:18
And if they said yes, we gave them a new one,
105
318738
3144
Evet derlerse, yeni bir tane verdik
05:21
and as they were building it,
106
321906
1785
ve onlar yenisini yaparken
05:23
we took apart the one that they just finished.
107
323715
2713
biz henüz bitirdikleri Bionicle’ı parçalarına ayırdık.
Ve onlar yenisini yapmayı bitirdiklerinde,
05:27
And when they finished that,
108
327515
1597
05:29
we said, "Would you like to build another one,
109
329136
2172
“Bir tane daha yapmak ister misiniz, bu sefer 30 sent daha az alacaksınız?”
05:31
this time for 30 cents less?"
110
331332
1522
05:32
And if they said yes,
111
332878
1199
Eğer evet derlerse, daha önce onların yapıp bizim parçalarına ayırdığımızı verdik.
05:34
we gave them the one that they built and we broke.
112
334101
3151
Bu böyle bitmeyen bir döngüydü,
05:37
So this was an endless cycle of them building,
113
337276
3587
onlar yapıyor, biz gözlerinin önünde parçalıyorduk.
05:40
and us destroying in front of their eyes.
114
340887
2526
05:44
Now what happens when you compare these two conditions?
115
344643
3676
Şimdi bu iki deneyi karşılaştırırsak ne olur?
05:48
The first thing that happened was that people built many more Bionicles --
116
348343
3531
Öncelikle olan şey
anlamlı şartlandırmadaki insanlar Sisifos şartlandırmasındaki insanlardan
05:51
eleven in the meaningful condition,
117
351898
2238
daha fazla Bionicle yaptılar. —11’e karşı 7 —
05:54
versus seven in the Sisyphus condition.
118
354160
2738
05:56
And by the way, we should point out that this was not big meaning.
119
356922
3113
Bu arada, çok büyük bir anlamdan bahsetmediğimizi de belirtelim
İnsanlar kansere çare buluyor ya da köprüler inşa ediyor falan değiller.
06:00
People were not curing cancer or building bridges.
120
360059
2537
06:02
People were building Bionicles for a few cents.
121
362620
3739
İnsanlar birkaç sent için Bionicle yapıyorlardı.
06:06
And not only that, everybody knew
122
366383
1953
Dahası, hepsi Bionicle’ların kısa bir süre sonra parçalanacağını biliyorlardı.
06:08
that the Bionicles would be destroyed quite soon.
123
368360
3302
06:11
So there was not a real opportunity for big meaning.
124
371686
2831
Öyle büyük bir anlam için gerçek bir fırsat yoktu.
06:14
But even the small meaning made a difference.
125
374541
3105
Ama küçük bir anlam bile bir fark yarattı.
06:18
Now we had another version of this experiment.
126
378471
2318
Sonra bu deneyin başka bir uyarlamasını yaptık.
06:20
In this other version of the experiment,
127
380813
1915
Deneyin bu diğer uyarlamasında
06:22
we didn't put people in this situation,
128
382752
1943
insanları bu duruma sokmadık,
06:24
we just described to them the situation,
129
384719
2006
sadece durumu onlara anlattık; tıpkı size şimdi anlattığım gibi
06:26
much as I am describing to you now,
130
386749
2106
06:28
and we asked them to predict what the result would be.
131
388879
3355
ve onlara sonucun ne olacağını tahmin etmelerini istedik.
Ne oldu ?
06:32
What happened?
132
392258
1159
06:33
People predicted the right direction but not the right magnitude.
133
393441
3676
İnsanların tahminleri doğru yöndeydi ama doğru çapta değildi.
06:37
People who were just given the description of the experiment
134
397491
3683
Deneyin sadece anlatıldıği insanlar anlamlı şartlandırmadaki
06:41
said that in the meaningful condition,
135
401198
1888
insanların muhtemelen bir tane daha fazla Bionicle yapacağını söylediler.
06:43
people would probably build one more Bionicle.
136
403110
2658
06:45
So people understand that meaning is important,
137
405792
2229
Yani insanlar anlamın etkisini biliyorlar,
sadece bu etkinin büyüklüğünü bilmiyorlar,
06:48
they just don't understand the magnitude of the importance,
138
408045
2834
06:50
the extent to which it's important.
139
410903
1951
ne derecede etkili olabileceğini bilmiyorlar.
Bir başka veriyi daha inceledik.
06:53
There was one other piece of data we looked at.
140
413657
2444
Düşünürseniz, legolari seven insanlar vardır, sevmeyenler vardır.
06:56
If you think about it, there are some people who love Legos,
141
416474
2857
06:59
and some people who don't.
142
419355
1462
07:00
And you would speculate that the people who love Legos
143
420841
2563
Ve diyebilirsiniz ki legoları seven insanlar
az para için bile olsa daha çok lego yapiyor olabilir,
07:03
would build more Legos, even for less money,
144
423428
2092
07:05
because after all, they get more internal joy from it.
145
425544
3197
çünkü ne de olsa bundan daha çok içten bir zevk alıyorlar.
07:08
And the people who love Legos less would build less Legos
146
428765
3096
Ve logoları daha az seven insanlar daha az lego yapıyor,
07:11
because the enjoyment that they derive from it is lower.
147
431885
2904
çünkü bu işten daha az zevk alıyorlar.
07:14
And that's actually what we found in the meaningful condition.
148
434813
2928
Ve anlamlı şartlandırmada bizim de bulduğumuz gerçekten bu oldu.
07:17
There was a very nice correlation between the love of Legos
149
437765
2809
Lego sevgisi ve insanların yaptığı lego sayısı arasında
07:20
and the amount of Legos people built.
150
440598
2105
çok güzel bir ilinti vardı.
Sisofik şartlandırmada ne oldu ?
07:23
What happened in the Sisyphic condition?
151
443012
2242
07:25
In that condition, the correlation was zero --
152
445679
2611
Sisofik şartlandırma yönteminde bu ilinti sıfırdı.
07:28
there was no relationship between the love of Legos,
153
448314
2721
Lego sevgisiyle kaç tane yaptıkları arasında hiç ilişki yoktu.
07:31
and how much people built,
154
451059
1763
07:32
which suggests to me that with this manipulation
155
452846
2675
Buradan aklıma gelen şey bu insanların gözlerinin önünde
07:35
of breaking things in front of people's eyes,
156
455545
2438
oyuncakları parçalama hilesiyle
esasen bu uğraştan alabilecekleri bütün keyfi kaçırdık.
07:38
we basically crushed any joy that they could get out of this activity.
157
458007
4549
07:42
We basically eliminated it.
158
462580
1658
Kökünden ortadan kaldırdık.
07:45
Soon after I finished running this experiment,
159
465833
3221
Bu deneyi bitirdikten kısa bir süre sonra
07:49
I went to talk to a big software company in Seattle.
160
469078
3420
Seattle şehrinde büyük bir yazılım şirketine konuşma yapmaya gittim.
07:53
I can't tell you who they were, but they were a big company in Seattle.
161
473392
3844
Kim olduklarını söyleyemem ama Seattle’da büyük bir şirket.
Yazılım şirketi içinde farklı bir binaya yerleştirilmiş bir gruptu.
07:57
This was a group within the software company
162
477260
2088
07:59
that was put in a different building,
163
479372
1792
08:01
and they asked them to innovate,
164
481188
1620
Onlardan bir yenilik, şirketin yeni büyük ürününü geliştirmelerini istemişlerdi.
08:02
and create the next big product for this company.
165
482832
3258
08:06
And the week before I showed up,
166
486590
1529
Ben varmadan bir hafta önce
08:08
the CEO of this big software company went to that group, 200 engineers,
167
488143
4407
bu büyük yazılım şirketinin CEO’su bu 200 mühendisten oluşan gruba gidip
08:12
and canceled the project.
168
492574
1948
projeyi iptal etmişti.
08:15
And I stood there in front of 200
169
495311
2030
Hayatımda konuştuğum en sıkıntılı 200 kişinin önünde duruyordum.
08:17
of the most depressed people I've ever talked to.
170
497365
3076
Ve onlara yaptığımız bazı Lego deneylerinden bahsettim,
08:21
And I described to them some of these Lego experiments,
171
501014
2623
08:23
and they said they felt like they had just been through that experiment.
172
503661
4900
bana adeta aynı deneyden geçtiklerini hissettiklerini söylediler.
Onlara sordum, dedim ki;
08:29
And I asked them, I said,
173
509053
1223
08:30
"How many of you now show up to work later than you used to?"
174
510300
3592
“Kaçınız işe daha önce geldiğinizden daha geç geliyorsunuz?”
08:33
And everybody raised their hand.
175
513916
1954
Hepsi elini kaldırdı.
08:35
I said, "How many of you now go home earlier than you used to?"
176
515894
3175
Dedim ki, “Kaçınız eve daha önce gittiğinizden daha erken gidiyorsunuz?”
Hepsi elini kaldırdı.
08:39
Everybody raised their hand.
177
519093
1526
“Kaçınız harcama raporlarınıza eklememeniz gereken şeyler ekliyorsunuz?”
08:41
I asked them, "How many of you now add
178
521006
2679
08:43
not-so-kosher things to your expense reports?"
179
523709
3133
08:46
And they didn't raise their hands,
180
526866
1651
Hani gerçekten ellerini kaldırmadılar ama beni akşam yemeğine çıkartıp
08:48
but they took me out to dinner
181
528541
1445
harcama raporlarıyla neler yapabileceklerini gösterdiler.
08:50
and showed me what they could do with expense reports.
182
530010
2589
Ve onlara sordum, dedim ki;
08:54
And then I asked them, I said,
183
534580
1452
“CEO sizin canınızı sıkmamak için ne yapabilirdi?”
08:56
"What could the CEO have done to make you not as depressed?"
184
536056
4341
09:00
And they came up with all kinds of ideas.
185
540421
2103
Bir çok farklı fikir ortaya attılar.
09:02
They said the CEO could have asked them to present to the whole company
186
542548
3381
CEO son iki yıldır neler yaptıklarını ve neye karar verdiklerini
09:05
about their journey over the last two years
187
545953
2003
bütün şirkete sunmalarını isteyebilirdi dediler.
09:07
and what they decided to do.
188
547980
1402
09:09
He could have asked them to think about which aspect of their technology
189
549406
3760
Onların teknolojilerinin hangi yönünün organizasyonun diğer kısımlarına
uyabileceğini düşünmelerini isteyebileceğini söylediler.
09:13
could fit with other parts of the organization.
190
553190
3322
09:16
He could have asked them to build some next-generation prototypes,
191
556536
3318
Onlardan bazı ön ürünler, yeni nesil ön ürünler hazırlamalarını isteyip
09:19
and see how they would work.
192
559878
2001
nasıl çalışacağını görebilirdi dediler.
09:21
But the thing is that any one of those would require some effort and motivation.
193
561903
4985
Ama şu var ki bunların her biri
biraz çaba ve motivasyon gerektirir.
09:26
And I think the CEO basically did not understand the importance of meaning.
194
566912
4180
Ve sanırım CEO basitçe anlamın önemini anlamamıştı.
Eğer CEO, tıpkı bizim katılımcılarımız gibi,
09:31
If the CEO, just like our participants,
195
571116
2198
09:33
thought the essence of meaning is unimportant,
196
573338
2961
anlamın özünün önemsiz olduğunu düşündüyse
09:36
then he [wouldn't] care.
197
576323
1214
umursamamış olabilir.
09:37
And he would say, "At the moment I directed you in this way,
198
577561
2899
Ve diyebilir ki, “O zaman sizi öyle yönlendirmiştim,
09:40
and now that I'm directing you in this way,
199
580484
2023
ve şimdi böyle yönlendiriyorum,
09:42
everything will be okay."
200
582531
1522
herşey iyi olacak."
09:44
But if you understood how important meaning is,
201
584077
2675
Ama anlamın önemini anladıysanız,
09:46
then you would figure out that it's actually important
202
586776
2578
insanların yaptıkları şeyleri umursamalarını sağlamak için
09:49
to spend some time, energy and effort
203
589378
1794
biraz zaman, enerji ve çaba harcamanın
gerçekten önemli olduğu sonucuna varırsınız.
09:51
in getting people to care more about what they're doing.
204
591196
2904
Bir sonraki deney biraz farklıydı.
09:55
The next experiment was slightly different.
205
595322
2111
09:57
We took a sheet of paper with random letters,
206
597457
2635
Üzerinde rastgele harfler olan bir sayfa kağıt aldık
ve insanlardan aynı harf çiftlerini bulmalarını istedik.
10:00
and we asked people to find pairs of letters
207
600116
2087
10:02
that were identical next to each other.
208
602227
2031
10:04
That was the task.
209
604282
1160
Görev buydu.
10:05
People did the first sheet,
210
605466
1404
İnsanlar ilk sayfayı yaptılar.
10:06
then we asked if they wanted to do another for a little less money,
211
606894
3345
Sonra biraz daha az para karşılığında bir sayfa daha yapar mısınız diye sorduk.
Ve sonraki sayfayı biraz daha az, vesaire..
10:10
the next sheet for a little bit less, and so on and so forth.
212
610263
2876
Elimizde üç şartlandırma vardı.
10:13
And we had three conditions.
213
613163
1560
10:14
In the first condition, people wrote their name on the sheet,
214
614747
3580
İlk şartlandırmada insanlar sayfanın üzerine isimlerini yazdılar,
10:18
found all the pairs of letters,
215
618351
2290
bütün harf çiftlerini buldular, deneyi yapana verdiler.
10:20
gave it to the experimenter,
216
620665
1641
10:22
the experimenter would look at it,
217
622330
1883
Deneyci baştan sonra inceleyip
10:24
scan it from top to bottom,
218
624237
1735
10:25
say "Uh huh," and put it on the pile next to them.
219
625996
3914
“hı hı” dedi ve kağıdı yanlarındaki öbeğin üstüne koydu.
10:30
In the second condition, people did not write their name on it.
220
630680
3286
İkinci şartlandırmada insanlar üzerine isimlerini yazmadılar.
10:33
The experimenter looked at it,
221
633990
2365
Deneyci şöyle bir baktı,
10:36
took the sheet of paper, did not look at it, did not scan it,
222
636379
2943
kağıdı aldi ve hiç bakıp incelemeden
10:39
and simply put it on the pile of pages.
223
639346
3604
basitçe kağıt öbeğinin üstüne koydu.
10:42
So you take a piece, you just put it on the side.
224
642974
2536
Yani bir parça alıp, sadece kenara koydunuz.
10:45
In the third condition,
225
645534
1325
Üçüncü şartlandırmada
10:46
the experimenter got the sheet of paper,
226
646883
2343
deneyci sayfayı alıp doğrudan kağıt imha makinesine koydu.
10:49
and put it directly into a shredder.
227
649250
2482
10:51
(Laughter)
228
651756
2000
Bu üç şartlandırmada ne oldu ?
10:55
What happened in those three conditions?
229
655177
2793
10:57
In this plot I'm showing you at what pay rate people stopped.
230
657994
4202
Bu grafikte size insanların hangi ücrette durduklarını gösteriyorum.
11:02
So low numbers mean that people worked harder.
231
662220
2582
Düşük rakamlar insanların daha gayretli çalıştığı anlamına geliyor. Daha çok çalıştılar.
11:04
They worked for much longer.
232
664826
2102
11:06
In the acknowledged condition,
233
666952
1554
Tasdik edilme şartlanmasında, insanlar 15 sent seviyesine kadar çalıştılar.
11:08
people worked all the way down to 15 cents.
234
668530
3100
11:11
At 15 cents per page,
235
671654
1617
Sayfa başı 15 sent seviyesinde, artık çaba sarfetmeyi bıraktılar.
11:13
they basically stopped these efforts.
236
673295
1824
11:15
In the shredder condition, it was twice as much -- 30 cents per sheet.
237
675642
4487
Kağıt imha makinesi durumunda, iki kat fazlaydı - sayfa başı 30 sent.
11:20
And this is basically the result we had before.
238
680153
2239
Bu basitçe daha önce aldığımız sonuç.
11:22
You shred people's efforts, output --
239
682416
3364
İnsanların çabalarını, ürettiklerini imha ettiğinizde
11:25
you get them not to be as happy with what they're doing.
240
685804
2660
yaptıklarıyla o kadar mutlu olmamalarını sağlayabiliyorsunuz.
11:28
But I should point out, by the way,
241
688488
1704
Ama şunu da işaret etmeliyim bu arada
kağıt imha makinesi şartlanmasında insanlar hile yapabilirdi.
11:30
that in the shredder condition, people could have cheated.
242
690216
2730
11:32
They could have done not so good work,
243
692970
2005
Çok da iyi olmayan bir iş çıkarabilirlerdi,
11:34
because they realized people were just shredding it.
244
694999
2499
çünkü insanların zaten imha edeceğini fark etmişlerdi.
11:37
So maybe the first sheet you'd do good work,
245
697522
2087
Belki ilk kağıt için iyice uğraşırsınız,
11:39
but then you see nobody is really testing it,
246
699633
2135
ama sonra kimsenin gerçekten kontrol etmediğini görünce
11:41
so you would do more and more and more.
247
701792
1913
bir tane daha, bir tane daha, bir tane daha yaparsınız.
11:43
So in fact, in the shredder condition,
248
703729
1840
Yani aslında, kağıt imha makinesi şartlanmasında
11:45
people could have submitted more work and gotten more money,
249
705593
2834
insanlar daha fazla sayfa tamamlayıp, daha fazla para alabilirlerdi
ve daha az çaba harcayabilirlerdi.
11:48
and put less effort into it.
250
708451
1380
11:50
But what about the ignored condition?
251
710471
1945
Peki ya göz ardı etme şartlandırması?
11:52
Would the ignored condition be more like the acknowledged
252
712440
2730
Göz ardı etme şartlandırması daha çok tasdik edilen şartlanma gibi mi yoksa imha makinesi gibi mi,
11:55
or more like the shredder, or somewhere in the middle?
253
715194
2919
ya da ortalarda bir yerlerde mi ?
11:58
It turns out it was almost like the shredder.
254
718137
2424
Hemen hemen imha makinesi şartlandırması gibi olduğu ortaya çıktı.
12:01
Now there's good news and bad news here.
255
721473
2668
Şimdi burada hem iyi haber hem de kötü haber var.
12:04
The bad news is that ignoring the performance of people
256
724917
4063
Kötü haber şu ki, insanların performansını göz ardı etmek
çabalarını gözlerinin önünde imha etmek kadar kötü.
12:09
is almost as bad as shredding their effort in front of their eyes.
257
729004
4272
12:13
Ignoring gets you a whole way out there.
258
733300
3349
Göz ardı etmek sizi tamamen devre dışı bırakıyor.
12:17
The good news is that by simply looking at something that somebody has done,
259
737213
4309
İyi haber de şu, birinin yaptığı şeye basitçe bir bakıp,
12:21
scanning it and saying "Uh huh,"
260
741546
1993
inceleyip, “hı hı” demek
12:23
that seems to be quite sufficient
261
743563
1586
tamamıyla yeterli olarak görünüyor
12:25
to dramatically improve people's motivations.
262
745173
2769
ve insanların motivasyonunu önemli ölçüde artırıyor.
12:28
So the good news is that adding motivation
263
748585
2780
Yani iyi haber motivasyonu arttırmak o kadar da zor görünmüyor.
12:31
doesn't seem to be so difficult.
264
751389
2499
12:33
The bad news is that eliminating motivations
265
753912
2154
Kötü haber şu ki; motivasyonu düşürmek
12:36
seems to be incredibly easy,
266
756090
1751
inanılmaz kolay görünüyor
12:37
and if we don't think about it carefully, we might overdo it.
267
757865
3792
ve eğer dikkatli düşünmezsek, dozunu kaçırabiliriz.
12:41
So this is all in terms of negative motivation,
268
761681
3411
Şimdi bütün bunlar negatif motivasyon
12:45
or eliminating negative motivation.
269
765116
2334
ya da negatif motivasyonu ortadan kaldırma ile ilgiliydi.
Sizlere göstereceğim bir sonraki kısım pozitif motivasyon ile ilgili.
12:48
The next part I want to show you is something about positive motivation.
270
768426
3479
12:52
So there is a store in the U.S. called IKEA.
271
772473
3687
Amerika’da bir mağaza var, IKEA isimli.
12:56
And IKEA is a store with kind of okay furniture
272
776970
4205
IKEA, parçalarının monte edilmesinin zaman aldığı orta kalitede mobilya satan bir yer.
13:01
that takes a long time to assemble.
273
781199
1984
13:03
(Laughter)
274
783667
1649
(Kahkahalar)
13:05
I don't know about you,
275
785714
1152
Sizi bilmem ama, ben parçaları birleştirdiğim her sefer
13:06
but every time I assemble one of those,
276
786890
1873
13:08
it takes me much longer, it's much more effortful,
277
788787
2341
daha çok zaman harcıyorum, daha çok uğraşıyorum, daha çok kafam karışıyor.
13:11
it's much more confusing, I put things in the wrong way --
278
791152
3365
Parçaları yanlış şekillerde koyuyorum.
13:15
I can't say I enjoy those pieces.
279
795186
2580
Bu mobilyaların pek hoşuma gittiğini söyleyemeyeceğim.
Bütun bu işlemin pek hoşuma gittiğini de söyleyemeyeceğim.
13:18
I can't say I enjoy the process.
280
798175
2298
13:21
But when I finish it,
281
801040
1636
Ama bitirdiğimde, o IKEA mobilyayı diğerlerinden
13:22
I seem to like those IKEA pieces of furniture
282
802700
2118
13:24
more than I like other ones.
283
804842
1852
daha çok seviyorum gibi geliyor.
13:26
(Laughter)
284
806718
1056
13:27
And there's an old story about cake mixes.
285
807798
3353
Kek karışımları ile ilgili eski bir hikaye var.
13:31
So when they started cake mixes in the '40s,
286
811758
3227
40lı yıllarda ilk kek karışımlarını yapmaya başladıklarında
bu tozu alıp bir kutunun içine koydular
13:35
they would take this powder and they would put it in a box,
287
815009
3456
13:38
and they would ask housewives to basically pour it in,
288
818489
3041
ve ev hanımlarına basitçe bir kaba boşaltıp su eklemelerini,
13:41
stir some water in it,
289
821554
1722
karıştırıp fırına vermelerini istediler ve - işte! - kekiniz hazır.
13:43
mix it, put it in the oven, and -- voila -- you had cake.
290
823300
4262
13:47
But it turns out they were very unpopular.
291
827586
2029
Ama hiç tutulmadığını gördüler.
13:49
People did not want them,
292
829639
1811
İnsanlar istemediler.
13:51
and they thought about all kinds of reasons for that.
293
831474
2525
Araştırmacılar buna neden olabilecek bir çok şeyi düşündüler.
Belki tadı güzel değildi.
13:54
Maybe the taste was not good?
294
834023
1409
13:55
No, the taste was great.
295
835456
1176
Hayır, tadı harikaydı.
13:56
What they figured out was that there was not enough effort involved.
296
836656
5000
Sonra farkettiler ki yeteri kadar çaba harcanmıyordu.
14:01
It was so easy that nobody could serve cake to their guests
297
841680
3377
O kadar kolaydı ki kimse bu keki misafirlerine ikram edip
14:05
and say, "Here is my cake."
298
845081
2284
buyrun “İşte benim kekim” diyemiyordu.
14:07
No, it was somebody else's cake, as if you bought it in the store.
299
847389
3576
Hayır, hayır, hayır, başkasının kekiydi.
Sanki hazır alınmış bir kek gibiydi.
14:10
It didn't really feel like your own.
300
850989
2243
Size aitmiş hissi vermiyordu.
14:13
So what did they do?
301
853574
1445
Peki ne yaptılar ?
14:15
They took the eggs and the milk out of the powder.
302
855043
3246
Yumurtayı ve sütü karışımdan çıkardılar.
14:18
(Laughter)
303
858313
1726
(Kahkahalar)
14:20
Now you had to break the eggs and add them,
304
860063
3817
Artık yumurtaları kırıp eklemeniz gerekiyordu.
14:23
you had to measure the milk and add it, mixing it.
305
863904
3156
Sütü ölçüp, ekleyip karıştırmanız gerekiyordu.
Artık sizin kekiniz oldu. Herşey yoluna girdi.
14:27
Now it was your cake. Now everything was fine.
306
867084
2833
14:29
(Laughter)
307
869941
2364
(Alkışlar)
14:32
(Applause)
308
872329
6922
14:39
Now, I think a little bit like the IKEA effect,
309
879904
2229
Şimdi sanırım biraz IKEA etkisi gibi
14:42
by getting people to work harder,
310
882157
1628
insanları daha çok çalıştırarak
14:43
they actually got them to love what they're doing
311
883809
2413
yaptıkları şeyi daha fazla sevmelerini sağladılar.
14:46
to a higher degree.
312
886246
1516
Peki bu soruya deneysel olarak nasıl bakabiliriz ?
14:48
So how do we look at this question experimentally?
313
888150
2436
İnsanlardan origami yapmalarını istedik.
14:51
We asked people to build some origami.
314
891046
2153
14:53
We gave them instructions on how to create origami,
315
893223
2753
Origaminin nasıl yapılacağını anlatan açıklama verdik
14:56
and we gave them a sheet of paper.
316
896000
1738
ve bir sayfa kağıt verdik.
14:57
And these were all novices,
317
897762
1818
Herkes acemiydi, oldukça çirkin seyler yaptılar.
14:59
and they built something that was really quite ugly --
318
899604
2554
15:02
nothing like a frog or a crane.
319
902182
2135
Hiçbiri kurbağa ya da vinç gibi şeyler değildi.
Ama sonra onlara dedik ki, “Bak, bu origami aslında bize ait.
15:05
But then we told them, "Look, this origami really belongs to us.
320
905086
3041
15:08
You worked for us, but I'll tell you what, we'll sell it to you.
321
908151
3024
Sen bizim için çalıştın, ama bak ne diyeceğim, sana satalım bunu.
15:11
How much do you want to pay for it?"
322
911199
2004
Kaç para ödemek istersin?”
15:13
And we measured how much they were willing to pay for it.
323
913610
2676
Ve kaç para ödeyebileceklerini ölçtük.
15:16
And we had two types of people:
324
916310
1808
İki tip insan vardı.
15:18
We had the people who built it,
325
918142
1944
Yapan insanlar vardı ve
15:20
and the people who did not build it,
326
920110
1779
yapmayıp dışardan gözlemci olarak bakan insanlar vardı.
15:21
and just looked at it as external observers.
327
921913
2800
15:25
And what we found was that the builders thought
328
925173
2231
Yapanların bunların güzel origami parçaları
15:27
that these were beautiful pieces of origami --
329
927428
2628
olduğunu düşündüklerini gördük;
15:30
(Laughter)
330
930080
1262
ve onlar beş kat daha fazla ödeyebileceklerdi,
15:31
and they were willing to pay five times more for them
331
931366
2491
15:33
than the people who just evaluated them externally.
332
933881
2604
dışardan gözlemci olan insanlarla karşılaştırdığımızda.
15:36
Now you could say -- if you were a builder,
333
936890
3028
Şimdi diyebilirsiniz ki, eğer siz yaptıysanız,
15:39
do you think [you'd say], "Oh, I love this origami,
334
939942
3168
Ne düşünürsünüz, “Ben bu origamiyi çok seviyorum ama biliyorum ki başka kimse sevmez” mi
15:43
but I know that nobody else would love it?"
335
943134
2594
15:46
Or "I love this origami, and everybody else will love it as well?"
336
946474
5394
yoksa “Ben bu origamiyi çok seviyorum ve herkes de çok sevecek” mi ?
15:51
Which one of those two is correct?
337
951892
2381
Bu ikisinden hangisi doğru ?
15:54
Turns out the builders not only loved the origami more,
338
954297
3452
Gördük ki, yapanlar, sadece origamiyi sevmediler,
15:57
they thought that everybody would see the world in their view.
339
957773
3304
herkesin dünyayı kendilerinin gördüğü gibi göreceğini düşündüler.
Herkesin çok seveceğini düşündüler.
16:01
They thought everybody else would love it more as well.
340
961101
2692
Bir sonraki uyarlamada IKEA etkisini yapmayı denedik.
16:04
In the next version, we tried to do the IKEA effect.
341
964451
2438
16:06
We tried to make it more difficult.
342
966913
1864
Daha zor bir hale getirmeye çalıştık.
Bazı insanlara aynı görevi verdik.
16:09
So for some people, we gave the same task.
343
969126
2628
16:11
For some people, we made it harder by hiding the instructions.
344
971778
3858
Bazılarından açıklamayı saklayıp işi zorlaştırdık.
Sayfanın en üstünde origaminin nasıl katlandığını anlatan küçük şekiller vardı.
16:16
At the top of the sheet, we had little diagrams
345
976001
2382
16:18
of how you fold origami.
346
978407
1959
Bazı insanlara o kısımları vermedik.
16:20
For some people, we just eliminated that.
347
980390
2329
Yani şimdi daha zorlaşmıştı. Ne oldu ?
16:23
So now this was tougher.
348
983151
1333
16:24
What happened?
349
984867
1157
Tarafsız olarak bakarsak, origami şimdi daha çirkindi, daha zordu.
16:26
Well in an objective way,
350
986048
2047
16:28
the origami now was uglier, it was more difficult.
351
988119
3466
Ve kolay origamiye baktığımızda aynı şeyi gördük:
16:32
Now when we looked at the easy origami, we saw the same thing --
352
992064
3007
Yapanlar daha çok sevdi, gözlemciler daha az sevdi.
16:35
builders loved it more, evaluators loved it less.
353
995095
3222
16:38
When you looked at the hard instructions,
354
998341
2159
Zor açıklamalara baktığımızda,
16:40
the effect was larger.
355
1000524
2698
etki daha büyüktü.
16:43
Why?
356
1003246
1152
Neden? Çünkü şimdi origamiyi yapanlar daha da çok sevmişti.
16:44
Because now the builders loved it even more.
357
1004422
3070
16:47
(Laughter)
358
1007516
1206
16:48
They put all this extra effort into it.
359
1008746
2156
Çok daha fazla çaba harcadılar.
Peki gözlemciler? Çok daha az sevdiler.
16:51
And evaluators?
360
1011352
1836
16:53
They loved it even less.
361
1013212
1627
16:54
Because in reality, it was even uglier than the first version.
362
1014863
3849
Çünkü gerçekte ilk hallerinden çok daha çirkinlerdi.
16:58
(Laughter)
363
1018736
1341
Tabii ki, bu size nasıl değerlendirme yaptığımız hakkında birşeyler anlatıyor.
17:00
Of course, this tells you something about how we evaluate things.
364
1020101
3972
17:04
Now think about kids.
365
1024835
1579
Şimdi çocukları düşünün.
Farzedin ki size sordum, “Çocuğunuzu kaça satarsınız?”
17:07
Imagine I asked you, "How much would you sell your kids for?"
366
1027216
3107
17:11
Your memories and associations and so on.
367
1031748
2008
Hatıralarınızı, bağınızı falan.
17:13
Most people would say for a lot, a lot of money.
368
1033780
2639
Birçok insan çok fazla, hem de bayağı çok fazla ister,
17:16
(Laughter)
369
1036443
1164
17:17
On good days.
370
1037631
1384
iyi günlerde..
17:19
(Laughter)
371
1039039
1240
(Kahkahalar)
17:20
But imagine this was slightly different.
372
1040303
1905
Ama farzedin ki biraz farklı olsaydı.
17:22
Imagine if you did not have your kids.
373
1042232
1810
Farzedin ki kendi çocuğunuz olmasaydı,
ve bir gün bir parka gittiğinizde çocuklarla tanışsaydınız,
17:24
And one day you went to the park and you met some kids.
374
1044066
2735
17:26
They were just like your kids,
375
1046825
1482
sanki sizin çocuklarınızmış gibi.
17:28
and you played with them for a few hours,
376
1048331
2018
Birkaç saat oynasaydınız onlarla.
Ayrılmak üzereyken, ebeveynleri deseydi ki,
17:30
and when you were about to leave, the parents said, "Hey, by the way,
377
1050373
3349
“Ha, bu arada, ayrılmadan önce, eğer ilgilenirseniz, satılıklar.”
17:33
just before you leave, if you're interested, they're for sale."
378
1053746
2983
17:36
(Laughter)
379
1056753
2106
(Kahkahalar)
17:38
How much would you pay for them now?
380
1058883
2230
Kaç para öderdiniz?
17:41
Most people say not that much.
381
1061803
2097
Birçok insan pek fazla değil der.
Bunun sebebi çocuklarımızın çok değerli olmasıdır.
17:44
And this is because our kids are so valuable,
382
1064549
4170
17:48
not just because of who they are,
383
1068743
2130
Sadece kim olduklarıyla ilgili değil,
17:50
but because of us,
384
1070897
1611
bizim yüzümüzden, bize çok yakın olmaları yüzünden,
17:52
because they are so connected to us,
385
1072532
2160
17:54
and because of the time and connection.
386
1074716
2571
zaman ve ilişki yüzünden.
Bu arada, IKEA açıklamalarının iyi olmadığını düşünüyorsanız
17:57
By the way, if you think IKEA instructions are not good,
387
1077311
2907
18:00
what about the instructions that come with kids, those are really tough.
388
1080242
3388
bir de çocukların kullanma kılavuzunu bir düşünün.
Oldukça zor.
18:03
(Laughter)
389
1083654
1008
(Kahkahalar)
18:04
By the way, these are my kids, which, of course, are wonderful and so on.
390
1084686
4242
Bu arada, bunlar benim çocuklarım, ve tabii ki harikalar falan.
18:08
Which comes to tell you one more thing,
391
1088952
1924
Size bir şey daha söyleme fırsatı veriyor
18:10
which is, much like our builders,
392
1090900
2450
o da şu ki; tıpkı bizim lego yapan denekler gibi,
18:13
when they look at the creature of their creation,
393
1093374
3841
kendi yaratmış olduğumuz varlığa baktığımızda
başka insanların onu bizim gibi görmediklerini anlamıyoruz.
18:17
we don't see that other people don't see things our way.
394
1097239
3264
Son bir yorum yapayım.
18:22
Let me say one last comment.
395
1102463
1834
Adam Smith’e karşı Karl Marx’ı düşünürseniz
18:25
If you think about Adam Smith versus Karl Marx,
396
1105162
3793
18:28
Adam Smith had a very important notion of efficiency.
397
1108979
3215
Adam Smith’in verimin önemi konusunda çok önemli bir görüşü vardı.
18:32
He gave an example of a pin factory.
398
1112750
2142
İğne fabrikası örneğini verirdi.
18:35
He said pins have 12 different steps,
399
1115464
2957
İğnelerin 12 farklı aşaması olduğunu söylerdi
18:38
and if one person does all 12 steps, production is very low.
400
1118445
3905
ve bir insan bütün 12 aşamayı yaparsa üretim çok düşük olurdu.
18:42
But if you get one person to do step one,
401
1122818
2128
Ama bir insan birinci aşamayı yaparsa
18:44
and one person to do step two and step three and so on,
402
1124970
2753
ve başka bir insan ikinci aşamayi, diğeri üçüncüyü şeklinde giderse,
18:47
production can increase tremendously.
403
1127747
2611
Üretim olağanüstü düzeyde artabilir.
18:50
And indeed, this is a great example,
404
1130382
1739
Gerçekten de, bu harika bir örnek ve Sanayi Devrimi’nin ve verimliliğin sebebidir.
18:52
and the reason for the Industrial Revolution and efficiency.
405
1132145
3451
Öte yandan Karl Marx
18:56
Karl Marx, on the other hand,
406
1136270
1586
18:57
said that the alienation of labor is incredibly important
407
1137880
3461
emeğin yabancılaşmasının insanların yaptıkları şeyle ilişkilerini
19:01
in how people think about the connection to what they are doing.
408
1141365
3396
düşünmelerinde inanılmaz önemli olduğunu söyledi.
19:04
And if you do all 12 steps, you care about the pin.
409
1144785
3270
Eğer bütün 12 aşamayı siz yaparsanız, iğneye önem verirsiniz.
19:08
But if you do one step every time, maybe you don't care as much.
410
1148079
3452
Ama her seferinde sadece bir aşama yaparsanız, belki o kadar önemsemezsiniz.
Sanırim Sanayi Devrimi’nde
19:12
I think that in the Industrial Revolution,
411
1152568
2785
Adam Smith Karl Marx’tan daha doğruydu
19:15
Adam Smith was more correct than Karl Marx.
412
1155377
2587
19:18
But the reality is that we've switched,
413
1158488
2835
ama gerçek şu ki, bizler değiştik.
Artık bilgi ekonomisindeyiz.
19:21
and now we're in the knowledge economy.
414
1161347
2008
19:23
You can ask yourself, what happens in a knowledge economy?
415
1163379
2887
Kendinize sorabilirsiniz, bilgi ekonomisinde ne olur?
19:26
Is efficiency still more important than meaning?
416
1166290
3247
Verimlilik anlamdan hala daha önemli midir ?
19:29
I think the answer is no.
417
1169561
1410
Bence cevap hayır.
19:30
I think that as we move to situations
418
1170995
2194
Bence insanların çabaları, dikkatleri, verdikleri önem,
19:33
in which people have to decide on their own
419
1173213
2959
hissettikleri bağ konularında kendileri karar vermeleri gerektiği
19:36
about how much effort, attention, caring, how connected they feel to it,
420
1176196
4170
durumlara doğru ilerledikçe
ve işe giderken ve duş alırken emekleri hakkında düşünürlerken
19:40
are they thinking about labor on the way to work,
421
1180390
2375
19:42
and in the shower and so on,
422
1182789
1577
19:44
all of a sudden Marx has more things to say to us.
423
1184390
3588
bir anda Marx bize daha çok şey anlatabiliyor.
19:48
So when we think about labor,
424
1188843
1406
Yani emek hakkında düşünürken, genellikle motivasyon ve ödemeyi eş alırız
19:50
we usually think about motivation and payment as the same thing,
425
1190273
3400
19:53
but the reality is that we should probably add all kinds of things to it --
426
1193697
3602
ama gerçekte daha birçok farklı şey eklememiz lazım
19:57
meaning, creation, challenges, ownership, identity, pride, etc.
427
1197323
4196
anlam, yaratım, zorluklar, sahiplik, kimlik, gurur... vs
20:01
The good news is that if we added all of those components
428
1201823
2683
İyi haber bütün bu bileşenleri ekleyip düşünürsek,
20:04
and thought about them --
429
1204530
1578
kendi anlamımızı, gururumuzu, motivasyonumuzu nasıl yaratabiliriz diye,
20:06
how do we create our own meaning, pride, motivation,
430
1206132
3413
20:09
and how do we do it in our workplace,
431
1209569
1850
ve bunu iş yerimizde ve çalışanlarımız için nasıl yaparız diye,
20:11
and for the employees --
432
1211443
1398
20:12
I think we could get people to be both more productive and happier.
433
1212865
3965
bence insanları hem daha üretken hem de daha mutlu yapabiliriz.
20:16
Thank you very much.
434
1216854
1306
Çok teşekkür ederim.
20:18
(Applause)
435
1218184
1800
(Alkışlar)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7