Paul Zak: Trust, morality - and oxytocin

Paul Zak: Güven, ahlak -- ve oksitosin

349,843 views ・ 2011-11-01

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Eray Ozkan Gözden geçirme: Meric Aydonat
00:15
Is there anything unique about human beings?
0
15260
3000
İnsanoğluna özgü olan eşsiz herhangi bir şey var mı?
00:18
There is.
1
18260
2000
Var.
00:20
We're the only creatures
2
20260
2000
Tümüyle gelişmiş ahlak anlayışına
00:22
with fully developed moral sentiments.
3
22260
2000
sahip olan tek canlılar bizleriz.
00:24
We're obsessed with morality as social creatures.
4
24260
3000
Sosyal yaratıklar olarak ahlak konusunda takıntılıyız.
00:27
We need to know why people are doing what they're doing.
5
27260
3000
İnsanların yaptıklarını, ne için yaptıklarını bilmeye gereksinim duyuyoruz.
00:30
And I personally am obsessed with morality.
6
30260
3000
Ve kişisel olarak ben ahlaka kafayı takmış durumdayım.
00:33
It was all due to this woman,
7
33260
2000
Hepsi bu kadın yüzünden
00:35
Sister Mary Marastela,
8
35260
2000
Rahibe Mary Marastela,
00:37
also known as my mom.
9
37260
3000
kendisi annem olarak da bilinir.
00:41
As an altar boy, I breathed in a lot of incense,
10
41260
3000
Çocukken kilisede çok fazla tütsü soludum
00:44
and I learned to say phrases in Latin,
11
44260
2000
ve bazı ifadeleri Latince söylemeyi öğrendim,
00:46
but I also had time to think
12
46260
2000
ama aynı zamanda annemin tepeden tırnağa
00:48
about whether my mother's top-down morality
13
48260
2000
ahlakının her insana uygulanıp uygulanamayacağı
00:50
applied to everybody.
14
50260
2000
hakkında düşünmek için zamanım oldu.
00:52
I saw that people who were religious and non-religious
15
52260
3000
Şunu gördüm ki, dindar olan ve olmayan insanlar
00:55
were equally obsessed with morality.
16
55260
2000
ahlak konusunda aynı oranda takıntılı.
00:57
I thought, maybe there's some earthly basis
17
57260
2000
Düşündüm ki, belki de ahlaki kararlar için
00:59
for moral decisions.
18
59260
2000
bir takım maddi esaslar vardır.
01:01
But I wanted to go further
19
61260
2000
Beynimizin bizi ahlaklı yaptığını
01:03
than to say our brains make us moral.
20
63260
2000
söylemek yerine daha ileriye gittim.
01:05
I want to know if there's a chemistry of morality.
21
65260
3000
Ahlakın kimyası olup olmadığını bilmek istiyordum.
01:08
I want to know
22
68260
2000
Ahlak molekülü olup olmadığını
01:10
if there was a moral molecule.
23
70260
2000
bilmek istiyordum.
01:12
After 10 years of experiments,
24
72260
2000
10 yıl süren deneylerden sonra
01:14
I found it.
25
74260
2000
onu buldum.
01:16
Would you like to see it? I brought some with me.
26
76260
3000
Görmek ister misiniz? Biraz yanımda getirdim.
01:20
This little syringe
27
80260
2000
Bu küçük şırınganın içinde
01:22
contains the moral molecule.
28
82260
3000
ahlak molekülü var.
01:31
(Laughter)
29
91260
3000
(Kahkahalar)
01:34
It's called oxytocin.
30
94260
2000
Oksitosin olarak adlandırılıyor.
01:36
So oxytocin is a simple and ancient molecule
31
96260
3000
Oksitosin yalnızca memelilerde bulunan
01:39
found only in mammals.
32
99260
2000
çok basit ve çok eski bir molekül
01:41
In rodents, it was known
33
101260
2000
Kemirgenlerde, annelerin yavrularına
01:43
to make mothers care for their offspring,
34
103260
2000
bakmasını sağladığı biliniyordu
01:45
and in some creatures,
35
105260
2000
ve bazı canlılarda, yuva paylaşımına
01:47
allowed for toleration of burrowmates.
36
107260
2000
tahammül etmede göz önünde bulunduruldu.
01:49
But in humans, it was only known
37
109260
2000
Fakat insanlarda, sadece kadınlarda doğumu ve
01:51
to facilitate birth and breastfeeding in women,
38
111260
2000
emzirmeyi kolaylaştırdığı ve cinsel ilişki sırasında
01:53
and is released by both sexes during sex.
39
113260
3000
iki cinsiyetin de salgıladığı biliniyordu.
01:57
So I had this idea that oxytocin might be the moral molecule.
40
117260
3000
Böylece, aklıma oksitosinin ahlak molekülü olabileceği fikri geldi.
02:00
I did what most of us do -- I tried it on some colleagues.
41
120260
3000
Çoğumuzun yapacağını yaptım ve bunu bazı iş arkadaşlarım üzerinde denedim.
02:03
One of them told me,
42
123260
2000
Biri bana dedi ki:
02:05
"Paul, that is the world's stupidist idea.
43
125260
3000
"Paul, bu dünyanın en aptalca fikri"
02:08
It is," he said, "only a female molecule.
44
128260
2000
"Bu" dedi, "sadece dişi bir molekül,
02:10
It can't be that important."
45
130260
2000
bu kadar da önemli olamaz."
02:12
But I countered, "Well men's brains make this too.
46
132260
3000
Fakat karşı çıktım, "Ama bunu erkeklerin beyni de yapıyor.
02:15
There must be a reason why."
47
135260
2000
Bunun bir sebebi olmalı."
02:17
But he was right, it was a stupid idea.
48
137260
3000
Doğrusu haklıydı, aptalca bir fikirdi.
02:20
But it was testably stupid.
49
140260
2000
Ancak denenebilecek kadar aptalcaydı.
02:22
In other words, I thought I could design an experiment
50
142260
3000
Başka bir deyişle, oksitosinin insanları daha ahlaklı yapıp yapmadığını
02:25
to see if oxytocin made people moral.
51
145260
3000
görmek için bir deney tasarlayabileceğimi düşündüm.
02:29
Turns out it wasn't so easy.
52
149260
2000
Ortaya çıktı ki, o kadar da kolay değildi.
02:31
First of all, oxytocin is a shy molecule.
53
151260
3000
Her şeyden önce, oksitosin utangaç bir molekül.
02:34
Baseline levels are near zero,
54
154260
2000
Salınım için herhangi bir uyarıcı olmadığında,
02:36
without some stimulus to cause its release.
55
156260
3000
normal seviyeleri sıfıra yakın.
02:39
And when it's produced, it has a three-minute half-life,
56
159260
2000
Ve salınım olduğunda ise, yarılanma ömrü üç dakika,
02:41
and degrades rapidly at room temperature.
57
161260
3000
ve oda sıcaklığında hızla bozuluyor.
02:44
So this experiment would have to cause a surge of oxytocin,
58
164260
2000
Yani bu deney, oksitosinin artmasına neden olmalı,
02:46
have to grab it fast and keep it cold.
59
166260
2000
onu hızlıca toplamalı ve soğuk tutmalı.
02:48
I think I can do that.
60
168260
2000
Sanırım bunu yapabilirim.
02:50
Now luckily, oxytocin is produced
61
170260
2000
Şimdi şansa bakın ki, oksitosin hem beyinde
02:52
both in the brain and in the blood,
62
172260
3000
hem de kanda üretilebiliyor,
02:55
so I could do this experiment without learning neurosurgery.
63
175260
3000
yani bu deneyi sinir cerrahisi öğrenmeden yapabilecektim.
02:59
Then I had to measure morality.
64
179260
3000
Ardından ahlakı ölçmeliydim.
03:02
So taking on Morality with a capital M is a huge project.
65
182260
3000
'Ahlak' ı büyük harf "A" ile üstlenmek kocaman bir proje
03:05
So I started smaller.
66
185260
2000
Bu yüzden küçükten başladım.
03:07
I studied one single virtue:
67
187260
3000
Yalnız bir erdem üzerine çalıştım:
03:10
trustworthiness.
68
190260
2000
Güvenilirlik.
03:12
Why? I had shown in the early 2000s
69
192260
3000
Neden mi? 2000'lerin başında
03:15
that countries with a higher proportion of trustworthy people
70
195260
3000
daha yüksek oranda güvenilir insana sahip ülkelerin
03:18
are more prosperous.
71
198260
2000
refah düzeylerinin daha fazla olduğunu göstermiştim.
03:20
So in these countries, more economic transactions occur
72
200260
3000
Yani bu ülkelerde, daha fazla ticari hareket gerçekleşiyor
03:23
and more wealth is created,
73
203260
2000
ve daha fazla zenginlik meydana geliyor,
03:25
alleviating poverty.
74
205260
2000
yoksulluk azalıyordu.
03:27
So poor countries are by and large low trust countries.
75
207260
3000
Yani fakir ülkeler, genelde az güven ülkeleriydi.
03:30
So if I understood the chemistry of trustworthiness,
76
210260
3000
Böylece, eğer güvenilirliğin kimyasını anlayabilirsem,
03:33
I might help alleviate poverty.
77
213260
2000
yoksulluğu azaltmaya yardımcı olabilirdim.
03:35
But I'm also a skeptic.
78
215260
2000
Fakat, aynı zamanda bir şüpheciyimdir.
03:37
I don't want to just ask people, "Are you trustworthy?"
79
217260
2000
İnsanlara sadece "Güvenilir misiniz?" diye sormak istemedim.
03:39
So instead I use
80
219260
2000
Bunun yerine, araştırma için
03:41
the Jerry Maguire approach to research.
81
221260
2000
Jerry Maguire yaklaşımını kullandım.
03:43
If you're so virtuous,
82
223260
2000
Eğer gerçekten de erdemliyseniz,
03:45
show me the money.
83
225260
2000
bana parayı gösterin.
03:47
So what we do in my lab
84
227260
2000
Laboratuvarımda şunu yaptık: insanları,
03:49
is we tempt people with virtue and vice by using money.
85
229260
2000
para kullanarak erdemli ya da ahlaksız olmaya doğru kışkırttık.
03:51
Let me show you how we do that.
86
231260
2000
Bunu nasıl yaptığımızı sizlere açıklayayım.
03:53
So we recruit some people for an experiment.
87
233260
2000
Deney için biraz insan topladık.
03:55
They all get $10 if they agree to show up.
88
235260
3000
Hepsi, eğer katılırlarsa, 10 dolar alacaklardı.
03:58
We give them lots of instruction, and we never ever deceive them.
89
238260
3000
Onlara bir takım talimatlar verdik ve onları hiçbir zaman kandırmadık.
04:01
Then we match them in pairs by computer.
90
241260
3000
Ardından, hepsini bilgisayar yardımıyla eşleştirdik.
04:04
And in that pair, one person gets a message saying,
91
244260
2000
Ve bu çiftte; bir kişi şu mesajı aldı:
04:06
"Do you want to give up some of your $10
92
246260
2000
"Burada olduğun için hakettiğin 10 dolardan
04:08
you earned for being here
93
248260
2000
vazgeçerek, bunu laborutuvardaki başka birine
04:10
and ship it to someone else in the lab?"
94
250260
2000
göndermek ister misin?
04:12
The trick is you can't see them,
95
252260
2000
Püf nokta, onları göremeyeceksin,
04:14
you can't talk to them.
96
254260
2000
onlarla konuşamayacaksın.
04:16
You only do it one time.
97
256260
2000
Bunu bir sefer yapacaksın.
04:18
Now whatever you give up
98
258260
2000
Şimdi, neden vazgeçtiysen
04:20
gets tripled in the other person's account.
99
260260
3000
bunun üç katı diğer kişinin hesabına geçecek.
04:23
You're going to make them a lot wealthier.
100
263260
2000
Onları çok daha varlıklı yapacaksın.
04:25
And they get a message by computer saying
101
265260
2000
Ve onlar da bilgisayardan şöyle bir mesaj alacak:
04:27
person one sent you this amount of money.
102
267260
2000
Kişi 1, sana şu kadar para gönderdi.
04:29
Do you want to keep it all,
103
269260
2000
Hepsini kendine mi alacaksın,
04:31
or do you want to send some amount back?
104
271260
3000
yoksa bir kısmını geri göndermek ister misin?
04:34
So think about this experiment for minute.
105
274260
2000
Şimdi, bir dakika bu deney hakkında düşünün.
04:36
You're going to sit on these hard chairs for an hour and a half.
106
276260
3000
Bu sert sandalyelerde bir buçuk saat boyunca oturacaksınız.
04:39
Some mad scientist is going to jab your arm with a needle
107
279260
2000
Bir takım deli bilim adamları kolunuza bir iğne batıracak
04:41
and take four tubes of blood.
108
281260
2000
ve dört tüp kan alacaklar.
04:43
And now you want me to give up this money and ship it to a stranger?
109
283260
3000
Ve siz şimdi benden bu paradan vazgeçip, başkasına göndermemi mi istiyorsunuz ?
04:46
So this was the birth of vampire economics.
110
286260
3000
Aslında bu vampir ekonomisinin doğuşuydu.
04:49
Make a decision and give me some blood.
111
289260
3000
Bir karar ver ve bana biraz kan ver.
04:52
So in fact, experimental economists
112
292260
2000
Aslında, deneyci iktisatçılar
04:54
had run this test around the world,
113
294260
2000
bu testi dünyanın çeşitli yerlerinde yapmışlardı
04:56
and for much higher stakes,
114
296260
2000
ve hem de daha fazla ödüllendirme ile,
04:58
and the consensus view
115
298260
2000
ve ortak görüş şöyleydi:
05:00
was that the measure from the first person to the second was a measure of trust,
116
300260
3000
birinci kişiden ikinci kişiye ölçülen değer, güvenin ölçüsüdür,
05:03
and the transfer from the second person back to the first
117
303260
3000
ve ikinci kişiden birinci kişiye aktarılan ise
05:06
measured trustworthiness.
118
306260
2000
güvenilirliği ölçer.
05:08
But in fact, economists were flummoxed
119
308260
2000
Ama aslında, iktisatçıların neden ikinci kişinin parayı
05:10
on why the second person would ever return any money.
120
310260
3000
geri göndermek isteyeceği konusunda kafası karışmıştı.
05:13
They assumed money is good,
121
313260
2000
Paranin iyi olduğunu varsayıyorlardı,
05:15
why not keep it all?
122
315260
2000
o zaman neden hepsini kendine saklamasın ki?
05:17
That's not what we found.
123
317260
2000
Bizim bulduğumuz bu değildi.
05:19
We found 90 percent of the first decision-makers sent money,
124
319260
3000
Birinci karar vericilerin %90'nin parayı gönderdiğini,
05:22
and of those who received money,
125
322260
2000
ve parayı alanların %95'inin de
05:24
95 percent returned some of it.
126
324260
2000
paranın bir kısmını geri gönderdiğini gördük.
05:26
But why?
127
326260
2000
Ama neden?
05:28
Well by measuring oxytocin
128
328260
2000
Evet, oksitosin seviyesini ölçerek
05:30
we found that the more money the second person received,
129
330260
2000
gördük ki, ikinci kişiler daha fazla para aldıkça,
05:32
the more their brain produced oxytocin,
130
332260
2000
beyinleri daha fazla oksitosin üretiyor,
05:34
and the more oxytocin on board,
131
334260
2000
ve daha fazla oksitosin oluştukça,
05:36
the more money they returned.
132
336260
3000
daha fazla parayı geri gönderiyorlar.
05:39
So we have a biology of trustworthiness.
133
339260
3000
Yani güvenilirliğin biyolojisini elde ettik.
05:42
But wait. What's wrong with this experiment?
134
342260
3000
Ama bekleyin, bu deneyde yanlış olan ne?
05:45
Two things.
135
345260
2000
İki şey.
05:47
One is that nothing in the body happens in isolation.
136
347260
3000
Birincisi, vücutta hiçbir şey diğerlerinden bağımsız şekilde olmaz.
05:50
So we measured nine other molecules that interact with oxytocin,
137
350260
3000
O zaman, biz de oksitosinle etkileşen diğer dokuz molekülü ölçtük
05:53
but they didn't have any effect.
138
353260
2000
ancak hiçbir etkileri yoktu.
05:55
But the second is
139
355260
2000
İkinci ise,
05:57
that I still only had this indirect relationship
140
357260
2000
hala oksitosin ile güvenilirlik arasında doğrudan
05:59
between oxytocin and trustworthiness.
141
359260
2000
olmayan bir ilişki vardı.
06:01
I didn't know for sure
142
361260
2000
Kesin olarak oksitosinin güvenilirliğe
06:03
oxytocin caused trustworthiness.
143
363260
2000
sebep olduğunu bilemiyordum.
06:05
So to make the experiment,
144
365260
2000
O zaman deneyi yapmak için,
06:07
I knew I'd have to go into the brain
145
367260
2000
biliyordum ki beynin içine gitmeliydim
06:09
and manipulate oxytocin directly.
146
369260
2000
ve oksitosini doğrudan değiştirmeliydim.
06:11
I used everything short of a drill
147
371260
2000
Matkap dışında herşeyi, oksitosin maddesini
06:13
to get oxytocin into my own brain.
148
373260
3000
kendi beynime koymak için kullandım.
06:16
And I found I could do it
149
376260
2000
Ve bunu bir burun spreyi ile
06:18
with a nasal inhaler.
150
378260
2000
yapabileceğimi buldum.
06:20
So along with colleagues in Zurich,
151
380260
2000
Sonra Zürih'teki meslekdaşlarımla beraber,
06:22
we put 200 men on oxytocin or placebo,
152
382260
2000
200 erkeğe oksitosin ya da onun plasebosunu verdik,
06:24
had that same trust test with money,
153
384260
2000
aynı para deneyini uyguladık,
06:26
and we found that those on oxytocin not only showed more trust,
154
386260
3000
ve gördük ki, oksitosin yalnızca daha fazla güven ortaya çıkarmıyor,
06:29
we can more than double the number of people
155
389260
3000
aynı zamanda tüm parasını bir yabancıya gönderen
06:32
who sent all their money to a stranger --
156
392260
2000
kişi sayısını iki katına çıkarıyor --
06:34
all without altering mood or cognition.
157
394260
3000
hepsi ruh halini ve bilgi yetisini değiştirmeden oluyordu.
06:38
So oxytocin is the trust molecule,
158
398260
4000
Buna göre, oksitosin güvenin molekülüydü,
06:42
but is it the moral molecule?
159
402260
3000
ama ahlakın molekülü müydü ?
06:45
Using the oxytocin inhaler,
160
405260
2000
Oksitosin burun spreyini kullanarak,
06:47
we ran more studies.
161
407260
2000
daha fazla çalışma yaptık.
06:49
We showed that oxytocin infusion
162
409260
2000
Oksitosin vererek, tek taraflı
06:51
increases generosity
163
411260
2000
parasal transferlerde cömertliğin
06:53
in unilateral monetary transfers
164
413260
2000
%80 arttığını
06:55
by 80 percent.
165
415260
2000
gösterdik.
06:57
We showed it increases donations to charity
166
417260
2000
Hayır kurumlarına yapılan bağışların
06:59
by 50 percent.
167
419260
2000
50% arttığını gösterdik.
07:01
We've also investigated
168
421260
2000
Ayrıca, oksitosin seviyesini ilaç kullanmadan
07:03
non-pharmacologic ways to raise oxytocin.
169
423260
2000
yükselten yöntemleri inceledik.
07:05
These include massage,
170
425260
2000
Bunlar, masajı, dans etmeyi ve
07:07
dancing and praying.
171
427260
2000
dua etmeyi kapsıyor.
07:09
Yes, my mom was happy about that last one.
172
429260
3000
Evet, annem sonuncusu nedeniyle epey mutluydu.
07:12
And whenever we raise oxytocin,
173
432260
2000
Ve her ne zaman oksitosin seviyesini yükseltsek,
07:14
people willingly open up their wallets
174
434260
2000
insanlar gönüllü bir şekilde kesenin ağzını açıyor
07:16
and share money with strangers.
175
436260
2000
ve yabancılarla paralarını paylaşıyorlar.
07:18
But why do they do this?
176
438260
2000
Fakat neden bunu yapıyorlar?
07:20
What does it feel like
177
440260
2000
Beyniniz oksitosin ile dolup taşarken
07:22
when your brain is flooded with oxytocin?
178
442260
2000
ne hissediliyor?
07:24
To investigate this question, we ran an experiment
179
444260
3000
Bu soruyu incelemek için; insanlara
07:27
where we had people watch a video
180
447260
2000
evladının ileri derece beyin kanseri olduğu
07:29
of a father and his four year-old son,
181
449260
2000
bir baba ve 4 yaşındaki oğlunun
07:31
and his son has terminal brain cancer.
182
451260
2000
videosunu izlettirdik.
07:33
After they watched the video, we had them rate their feelings
183
453260
3000
Videoyu izlemelerinden sonra, duygularını derecelendirmelerini istedik
07:36
and took blood before and after to measure oxytocin.
184
456260
3000
ve hepsinden önceki ve sonraki oksitosin düzeyini ölçmek için kan aldık.
07:39
The change in oxytocin
185
459260
2000
Oksitosin düzeyindeki artış
07:41
predicted their feelings of empathy.
186
461260
3000
empati duygularını öngördü.
07:45
So it's empathy
187
465260
2000
Yani bizi diger insanlara yakınlaştıran
07:47
that makes us connect to other people.
188
467260
2000
empati duygusuydu.
07:49
It's empathy that makes us help other people.
189
469260
3000
Empati bizi diğer kişilere yardım ettirtiyordu.
07:52
It's empathy that makes us moral.
190
472260
4000
Empati bizi ahlaklı yapıyordu.
07:56
Now this idea is not new.
191
476260
2000
Şimdi bu yeni bir fikir değil.
07:58
A then unknown philosopher named Adam Smith
192
478260
2000
O zamanlarda pek bilinmeyen felsefeci Adam Smith,
08:00
wrote a book in 1759
193
480260
2000
1759 yılında "Ahlaksal Duygular Kuramı" adında
08:02
called "The Theory of Moral Sentiments."
194
482260
2000
bir kitap yazmıştı.
08:04
In this book, Smith argued
195
484260
3000
Bu kitapta, Smith bizlerin yukarıdan aşağıya bir sebeple değil
08:07
that we are moral creatures, not because of a top-down reason,
196
487260
3000
aşağıdan yukarıya olan bir sebeple
08:10
but for a bottom-up reason.
197
490260
2000
ahlaksal yaratıklar olduğumuzu iddia ediyordu.
08:12
He said we're social creatures,
198
492260
2000
Bizlerin sosyal varlıklar olduğumuzu,
08:14
so we share the emotions of others.
199
494260
2000
yani diğerleriyle duygularımızı paylaştığımızı belirtiyordu.
08:16
So if I do something that hurts you, I feel that pain.
200
496260
3000
Yani, eğer sizin canınızı yakacak bir şey yaparsam, bu acıyı ben de hissederim.
08:19
So I tend to avoid that.
201
499260
2000
O zaman, bundan kaçınmalıyım.
08:21
If I do something that makes you happy, I get to share your joy.
202
501260
3000
Eğer seni mutlu eden bir şey yaparsam, seninle neşeni paylaşabilirim.
08:24
So I tend to do those things.
203
504260
2000
Buna göre, bunları yapmaya meyilliyim.
08:26
Now this is the same Adam Smith who, 17 years later,
204
506260
2000
17 yıl sonra, aynı Adam Smith,
08:28
would write a little book called "The Wealth of Nations" --
205
508260
3000
"Milletlerin Zenginliği" adında iktisatın
08:31
the founding document of economics.
206
511260
2000
kuruluş belgesi olan minik kitabı yazacaktı.
08:33
But he was, in fact, a moral philosopher,
207
513260
3000
Ama aslında, ahlak felsefecisiydi
08:36
and he was right on why we're moral.
208
516260
2000
ve neden ahlaksal olduğumuz konusunda haklıydı.
08:38
I just found the molecule behind it.
209
518260
3000
Ben sadece onun arkasındaki molekülü buldum.
08:41
But knowing that molecule is valuable,
210
521260
3000
Ama bu molekülü bilmek değerlidir,
08:44
because it tells us how to turn up this behavior
211
524260
3000
çünkü bu davranışı nasıl açığa çıkaracağımızı
08:47
and what turns it off.
212
527260
2000
ve nasıl söndürebileceğimizi söylüyor,
08:49
In particular, it tells us
213
529260
2000
Özellikle, neden ahlaksızlık
08:51
why we see immorality.
214
531260
3000
gördüğümüzü açığa çıkarıyor.
08:54
So to investigate immorality,
215
534260
2000
O zaman, ahlaksızlığı incelemek icin
08:56
let me bring you back now to 1980.
216
536260
2000
sizi 1980 yılına geri götüreyim.
08:58
I'm working at a gas station
217
538260
2000
Santa Barbara, Kaliforniya'nın kenar mahallelerinde
09:00
on the outskirts of Santa Barbara, California.
218
540260
3000
bir benzin istasyonunda çalışıyordum.
09:03
You sit in a gas station all day,
219
543260
2000
Tüm gün benzin istasyonunda durarak,
09:05
you see lots of morality and immorality, let me tell you.
220
545260
2000
çok fazla ahlaklılık ve ahlaksızlık görebiliyorsunuz. Öyle ki:
09:07
So one Sunday afternoon, a man walks into my cashier's booth
221
547260
3000
Bir pazar günü öğleden sonrasında, bir adam elinde güzel bir
09:10
with this beautiful jewelry box.
222
550260
2000
mücevher kutusuyla kasiyer külübeme doğru yürüdü.
09:12
Opens it up and there's a pearl necklace inside.
223
552260
2000
Kutuyu açtı ve içinde inci bir gerdanlık vardı.
09:14
And he said, "Hey, I was in the men's room.
224
554260
2000
Ve şöyle dedi: "Selam, tuvaletteydim ve orada bunu buldum.
09:16
I just found this. What do you think we should do with it?"
225
556260
3000
Sence bununla ne yapmalıyız?"
09:19
"I don't know, put it in the lost and found."
226
559260
2000
"Bilmem, kayıp eşya bürosuna bırakın."
09:21
"Well this is very valuable.
227
561260
2000
"İyi ama, bu çok değerli bir şey.
09:23
We have to find the owner for this." I said, "Yea."
228
563260
2000
Bunun sahibini bulmalıyız". "Evet" dedim.
09:25
So we're trying to decide what to do with this,
229
565260
2000
Ne yapacağımız konusunda karar veriyorken,
09:27
and the phone rings.
230
567260
2000
telefon çaldı.
09:29
And a man says very excitedly,
231
569260
2000
Ve bir adam heyecanlı bir şekilde,
09:31
"I was in your gas station a while ago,
232
571260
2000
"Biraz önce benzin istasyonunuzdaydım,
09:33
and I bought this jewelry for my wife, and I can't find it."
233
573260
2000
ve karıma bir mücevher almıştım ve şimdi bulamıyorum" diyordu.
09:35
I said, "Pearl necklace?" "Yeah."
234
575260
2000
"İnci gerdanlık mı?" dedim. "Evet" dedi.
09:37
"Hey, a guy just found it."
235
577260
2000
"Onu buldum"
09:39
"Oh, you're saving my life. Here's my phone number.
236
579260
2000
"Ah, hayatımı kurtardın. İşte bu benim telefon numaram.
09:41
Tell that guy to wait half an hour.
237
581260
2000
Ona bir yarım saat beklemesini söyle.
09:43
I'll be there and I'll give him a $200 reward."
238
583260
2000
Oraya geleceğim ve ona 200 dolar ödül vereceğim."
09:45
Great, so I tell the guy, "Look, relax.
239
585260
2000
Harika, ben de bulan kişiye "Rahat olabilirsin.
09:47
Get yourself a fat reward. Life's good."
240
587260
3000
Kendine iyi bir ödül al. Hayat güzel" dedim.
09:50
He said, "I can't do it.
241
590260
2000
"Bekleyemem ki, 15 dk. içinde Galena'da
09:52
I have this job interview in Galena in 15 minutes,
242
592260
2000
bir iş görüşmem var ve
09:54
and I need this job, I've got to go."
243
594260
3000
bu işe ihtiyacım var, gitmek zorundayım." dedi.
09:57
Again he asked me, "What do you think we should do?"
244
597260
2000
Ardından yine bana sordu, "Sence ne yapmalıyız?"
09:59
I'm in high school. I have no idea.
245
599260
3000
Ben liseye gidiyorum. Hiçbir fikrim yok.
10:02
So I said, "I'll hold it for you."
246
602260
2000
Ona dedim ki "Senin için bende durabilir."
10:04
He said, "You know, you've been so nice, let's split the reward."
247
604260
3000
"Biliyor musun, çok iyisin, ödülü ikiye bölelim."
10:07
I'll give you the jewelry, you give me a hundred dollars,
248
607260
2000
"Ben sana mücevheri bırakayım, sen bana 100 dolar ver,
10:09
and when the guy comes ... "
249
609260
2000
ve sahibi gelince ..."
10:11
You see it. I was conned.
250
611260
2000
Gördünüz mü? Dolandırıldım.
10:13
So this is a classic con called the pigeon drop,
251
613260
3000
Aslında bu klasik bir dolandırıcılık olan "güvercin düşürme"ydi
10:16
and I was the pigeon.
252
616260
2000
ve ben de güvercindim.
10:18
So the way many cons work
253
618260
2000
Yani aslında çoğu dolandırıcının yöntemi,
10:20
is not that the conman gets the victim to trust him,
254
620260
3000
dolandırıcının kurbanı kendine güvendirmesi değil,
10:23
it's that he shows he trusts the victim.
255
623260
3000
dolandırıcının kurbana güvendiğjni göstermesidir.
10:26
Now we know what happens.
256
626260
2000
Artık ne olduğunu biliyoruz.
10:28
The victim's brain releases oxytocin,
257
628260
2000
Mağdurun beyni oksitosin salgılar
10:30
and you're opening up your wallet or purse, giving away the money.
258
630260
3000
ve kesenin ağzını açar, parayı verir.
10:33
So who are these people
259
633260
2000
Peki bizim oksitosin sistemimizi ustalıkla
10:35
who manipulate our oxytocin systems?
260
635260
3000
yönetebilen bu insanlar kimler?
10:38
We found, testing thousands of individuals,
261
638260
3000
Binlerce bireyi test ederek bulduk ki,
10:41
that five percent of the population
262
641260
2000
nüfusun %5'i uyaran karşısında
10:43
don't release oxytocin on stimulus.
263
643260
3000
oksitosin salgılamıyor.
10:47
So if you trust them, their brains don't release oxytocin.
264
647260
3000
Yani eğer onlara güvenirseniz, onların beyinleri oksitosin salgılamıyor.
10:50
If there's money on the table, they keep it all.
265
650260
3000
Eğer masada bir para varsa, tümünü kendilerine alırlar.
10:53
So there's a technical word for these people in my lab.
266
653260
2000
Bu kişiler için laboratuvarımda kullanılan bir sözcük var.
10:55
We call them bastards.
267
655260
3000
Biz onları "piç kuruları" olarak adlandırıyoruz.
10:58
(Laughter)
268
658260
2000
(Kahkahalar)
11:00
These are not people you want to have a beer with.
269
660260
2000
Bu insanlar beraber bira içebileceğiniz kişiler değil.
11:02
They have many of the attributes of psychopaths.
270
662260
3000
Psikopatların birçok özelliğine sahipler.
11:06
Now there are other ways the system can be inhibited.
271
666260
2000
Bu mekanizmayı baskılayabilecek başka yöntemler de var.
11:08
One is through improper nurturing.
272
668260
3000
Biri, uygunsuz bakılıp ve büyütülmekten.
11:11
So we've studied sexually abused women,
273
671260
3000
Bu sebeple cinsel istismara uğraşmış kadınlar üzerinde çalıştık
11:14
and about half those don't release oxytocin on stimulus.
274
674260
3000
ve yaklaşık yarısını uyaran karşısında oksitosin salgılamadığını gördük.
11:17
You need enough nurturing
275
677260
2000
Bu sistemin düzgün gelişebilmesi için
11:19
for this system to develop properly.
276
679260
2000
yeteri kadar doğru bakılıp büyütülmeye gereksiniminiz var.
11:21
Also, high stress inhibits oxytocin.
277
681260
3000
Ayrıca, aşırı stres de oksitosini baskılar.
11:24
So we all know this, when we're really stressed out,
278
684260
2000
Peki o zaman, hepimiz şunu biliyoruz, aşırı strese
11:26
we're not acting our best.
279
686260
3000
girdiğimizde yapabileceğimizin en iyisini yapamıyoruz.
11:29
There's another way oxytocin is inhibited, which is interesting --
280
689260
3000
Oksitosinin baskılandığı diğer yöntem ise, bu ilginç --
11:32
through the action of testosterone.
281
692260
3000
testesteronun etkisi.
11:35
So we, in experiments, have administered testosterone to men.
282
695260
3000
Biz de deneylerimizde erkeklere testesteron uyguladık.
11:38
And instead of sharing money,
283
698260
2000
Ve para paylaşmak yerine,
11:40
they become selfish.
284
700260
2000
bencil oldular.
11:42
But interestingly,
285
702260
3000
Fakat ilginç bir şekilde,
11:45
high testosterone males are also more likely
286
705260
2000
yüksek testesteronlu erkekler kendi paralarını, bencillikleri yüzünden
11:47
to use their own money to punish others for being selfish.
287
707260
3000
diğerlerini cezalandırmak için kullanmaya eğilimli olmalarıydı.
11:50
(Laughter)
288
710260
2000
(Kahkakalar)
11:52
Now think about this. It means, within our own biology,
289
712260
3000
Şunu bir düşünün. Demek ki, kendi biyolojimiz içinde
11:55
we have the yin and yang of morality.
290
715260
3000
ahlakın "yin"i (karanlığı) ve "yang"i (aydınlığı) var.
11:58
We have oxytocin that connects us to others,
291
718260
2000
Bizleri diğer insanlara yakınlaştıran ve onların
12:00
makes us feel what they feel.
292
720260
2000
hissettiklerini bize hissettiren oksitosine sahibiz.
12:02
And we have testosterone.
293
722260
2000
Ve aynı zaman da testesterona.
12:04
And men have 10 times the testosterone as women,
294
724260
2000
Ve erkeklerin kadınların on katı testeronları var.
12:06
so men do this more than women --
295
726260
2000
Yani erkekler bunu kadınlardan daha fazla yapıyor --
12:08
we have testosterone that makes us want to punish
296
728260
3000
ahlaksız davranan insanları cezalandırmamızı
12:11
people who behave immorally.
297
731260
2000
istettiren testesteronumuz var.
12:13
We don't need God or government telling us what to do.
298
733260
2000
Tanrı'ya ya da devlete bize ne yapmamızı söyleyecekleri icin ihtiyacımız yok.
12:15
It's all inside of us.
299
735260
3000
Hepsi bizim içimizde.
12:18
So you may be wondering:
300
738260
2000
Peki şunu merak ediyor olabilirsiniz:
12:20
these are beautiful laboratory experiments,
301
740260
2000
Bunlar çok hoş laboratuvar deneyleri,
12:22
do they really apply to real life?
302
742260
2000
bunlar cidden gerçek yaşamımızda geçerli oluyor mu?
12:24
Yeah, I've been worrying about that too.
303
744260
2000
Evet, bunun için ben de endişeleniyordum.
12:26
So I've gone out of the lab
304
746260
2000
Bu yüzden, bunun günlük yaşamımızı etkileyip etkilemediğini
12:28
to see if this really holds in our daily lives.
305
748260
2000
gözlemlemek için laboratuvarın dışına çıktım
12:30
So last summer, I attended a wedding in Southern England.
306
750260
3000
Bu sebeple geçen yaz, Güney İngiltere'de bir düğüne katıldım.
12:33
200 people in this beautiful Victorian mansion.
307
753260
3000
Viktorya döneminden bir köşkte 200 kişi.
12:36
I didn't know a single person.
308
756260
2000
Bir tek kişiyi bile tanımıyordum.
12:38
And I drove up in my rented Vauxhall.
309
758260
2000
Ve oraya kiralık bir Vauxhall'la gittim.
12:40
And I took out a centrifuge and dry ice
310
760260
2000
Ve yanımda bir santrifüj makinası, kuru buz,
12:42
and needles and tubes.
311
762260
2000
iğneler ve tüpler götürdüm.
12:44
And I took blood from the bride and the groom
312
764260
2000
Gelin ve damattan, düğündekilerden ve
12:46
and the wedding party and the family and the friends
313
766260
2000
aileden ve arkadaşlardan nikah töreni
12:48
before and immediately after the vows.
314
768260
2000
öncesi ve hemen sonrasında kan aldım.
12:50
(Laughter)
315
770260
2000
(Kahkahalar)
12:52
And guess what?
316
772260
2000
Ve bilin bakalım ne oldu?
12:54
Weddings cause a release of oxytocin,
317
774260
2000
Düğünler oksitosin salgılanmasına sebep oluyor,
12:56
but they do so in a very particular way.
318
776260
3000
ama bunu kendine özgü bir yöntemle yapıyor.
12:59
Who is the center of the wedding solar system?
319
779260
2000
Düğün güneş sisteminin merkezinde kim vardır?
13:01
The bride.
320
781260
2000
Gelin.
13:03
She had the biggest increase in oxytocin.
321
783260
2000
En fazla oksitosin artışı onda oluyor.
13:05
Who loves the wedding almost as much as the bride?
322
785260
3000
Düğünleri neredeyse gelin kadar başka kim sever?
13:08
Her mother, that's right.
323
788260
2000
Gelinin annesi, evet doğru.
13:10
Her mother was number two.
324
790260
2000
Annesi iki numarada.
13:12
Then the groom's father, then the groom,
325
792260
2000
Sonra damadın babası, sonra damat,
13:14
then the family, then the friends --
326
794260
2000
sonra aile, sonra
13:16
arrayed around the bride
327
796260
2000
güneşin etrafındaki gezegenler gibi
13:18
like planets around the Sun.
328
798260
2000
gelinin etrafında dizili arkadaşlar.
13:20
So I think it tells us that we've designed this ritual
329
800260
3000
Bu bana göre gösteriyor ki, bu töreni
13:23
to connect us to this new couple,
330
803260
2000
bizleri yeni çifte yakınlaştırması için tasarlamışız,
13:25
connect us emotionally.
331
805260
2000
bizi duygusal olarak yakınlaştırması için.
13:27
Why? Because we need them to be successful at reproducing
332
807260
3000
Neden? Çünkü onların başarılı olmasına insan neslinin
13:30
to perpetuate the species.
333
810260
3000
sürdürebilmesi için ihtiyacımız var.
13:33
I also worried that my trust experiments with small amounts of money
334
813260
3000
Ayrıca, küçük miktarlı parayla yapılan güven deneylerim için yaşamımızda
13:36
didn't really capture how often we actually trust our lives to strangers.
335
816260
4000
ne sıklıkta yabancılara güvendiğimiz hususunu yakalamadıgı için endişeliydim.
13:40
So even though I have a fear of heights,
336
820260
2000
Ancak yükseklik korkum olmasına rağmen
13:42
I recently strapped myself to another human being
337
822260
2000
Geçenlerde kendimi başka bir insana iple bağladım
13:44
and stepped out of an airplane at 12,000 ft.
338
824260
3000
ve 12000 feet'teki bir uçaktan atladım.
13:47
I took my blood before and after,
339
827260
2000
Öncesi ve sonrasında kan örneğimi aldım
13:49
and I had a huge spike of oxytocin.
340
829260
3000
ve çok büyük oksitosin sıçraması olmuştu.
13:52
And there are so many ways we can connect to people.
341
832260
3000
İnsanları birbirine yakınlaştıracak birçok yol var.
13:55
For example, through social media.
342
835260
2000
Örneğin, sosyal medya yoluyla
13:57
Many people are Tweeting right now.
343
837260
2000
Bir çok insan şu anda tvit gönderiyor.
13:59
So we investigated the role of social media
344
839260
2000
Bu yüzden sosyal medyanın rolünü de inceledik
14:01
and found the using social media
345
841260
2000
ve gördük ki sosyal medyayı kullanmak
14:03
produced a solid double-digit increase in oxytocin.
346
843260
3000
oksitosin seviyesinde kesintisiz iki haneli bir artış yaratıyor
14:06
So I ran this experiment recently for the Korean Broadcasting System.
347
846260
3000
Geçtiğimizde bu deneyi Koreli bir yayın organı için yaptım.
14:09
And they had the reporters and their producers participate.
348
849260
4000
Yapımcılarının ve muhabirlerinin deneye katılmalarını sağladılar.
14:13
And one of these guys, he must have been 22,
349
853260
2000
Bu kişilerden birinin, 22 yaşlarında olmalı,
14:15
he had 150 percent spike in oxytocin.
350
855260
3000
oksitosin seviyesinde %150'lik bir sıçrama oldu.
14:18
I mean, astounding; no one has this.
351
858260
2000
Gerçekten, hayrete düşürücü; hiç kimsede bu kadar olamaz.
14:20
So he was using social media in private.
352
860260
2000
Sosyal medyayı özel yaşamında kullanıyordu.
14:22
When I wrote my report to the Koreans,
353
862260
2000
Korelilere raporumu yazarken dedim ki,
14:24
I said, "Look, I don't know what this guy was doing,"
354
864260
2000
"Bakın, bu adam ne yapıyordu bilmiyorum,
14:26
but my guess was interacting with his mother or his girlfriend.
355
866260
3000
ama benim tahminimce annesi ya da kız arkadaşı ile etkileşim içindeydi"
14:29
They checked.
356
869260
2000
Kontrol ettiler.
14:31
He was interacting on his girlfriend's Facebook page.
357
871260
2000
Kız arkadaşının Facebook sayfasında etkileşim içindeymiş.
14:33
There you go. That's connection.
358
873260
3000
İşte bu. Yakınlaştırma budur.
14:36
So there's tons of ways that we can connect to other people,
359
876260
3000
Yani bizi diğer insanlara yakınlaştıracak bir sürü yöntem var
14:39
and it seems to be universal.
360
879260
2000
ve görünüyor ki hepsi evrensel düzeyde.
14:41
Two weeks ago,
361
881260
2000
İki hafta önce,
14:43
I just got back from Papua New Guinea
362
883260
2000
dağlık bölgerinde, çok soyutlanmış,
14:45
where I went up to the highlands --
363
885260
2000
1000 yıl boyunca yaşamış gibi duran,
14:47
very isolated tribes of subsistence farmers
364
887260
3000
kendine ancak yetebilen çiftçi kabilelerine gittiğim
14:50
living as they have lived for millenia.
365
890260
3000
Papua Yeni Gine'den daha yeni dönmüştüm.
14:53
There are 800 different languages in the highlands.
366
893260
3000
Dağlık bölgerinde 800 farklı dil konuşuluyor.
14:56
These are the most primitive people in the world.
367
896260
3000
Bu insanlar, dünyadaki en ilkel insanlar.
14:59
And they indeed also release oxytocin.
368
899260
3000
Ve aslında onlar da oksitosin salgılıyorlar.
15:02
So oxytocin connects us to other people.
369
902260
4000
Yani oksitosin bizi diğer insanlara yakınlaştırır.
15:06
Oxytocin makes us feel what other people feel.
370
906260
2000
Oksitosin diğer insanların hissettiklerini bize de hissettirir.
15:08
And it's so easy to cause people's brains
371
908260
3000
Ve insanların beyinlerinin oksitosin
15:11
to release oxytocin.
372
911260
2000
salgılamasını sağlamak çok kolay.
15:13
I know how to do it,
373
913260
2000
Nasıl yapıldığını biliyorum
15:15
and my favorite way to do it is, in fact, the easiest.
374
915260
2000
ve aynı zamanda en sevdiğim yöntem,
15:17
Let me show it to you.
375
917260
2000
aslında en basiti. Sizlere göstereyim.
15:24
Come here. Give me a hug.
376
924260
2000
Buraya gelin. Bana bir kucak verin.
15:26
(Laughter)
377
926260
2000
(Kahkahalar)
15:28
There you go.
378
928260
2000
İşte bu.
15:30
(Applause)
379
930260
9000
(Alkışlar)
15:39
So my penchant for hugging other people
380
939260
2000
Bu diğer insanları kucaklama arzum
15:41
has earned me the nickname Dr. Love.
381
941260
2000
bana Dr. Aşk takma adını kazandırdı.
15:43
I'm happy to share a little more love in the world,
382
943260
2000
Dünyada biraz fazla sevgi paylaşıyor olmaktan mutluyum,
15:45
it's great,
383
945260
2000
çok harika bir şey,
15:47
but here's your prescription from Dr. Love:
384
947260
2000
fakat buyrun Dr. Aşk'tan reçeteniz:
15:49
eight hugs a day.
385
949260
3000
Günde sekiz kucaklama.
15:52
We have found that people who release more oxytocin
386
952260
2000
Şunu gördük ki, daha fazla oksitosin salgılayan insanlar
15:54
are happier.
387
954260
2000
daha mutlu insanlar oluyor.
15:56
And they're happier
388
956260
2000
Daha mutlular çünkü
15:58
because they have better relationships of all types.
389
958260
3000
her yönden daha iyi ilişkilere sahipler.
16:01
Dr. Love says eight hugs a day.
390
961260
3000
Dr. Aşk der ki, günde sekiz kucaklama.
16:04
Eight hugs a day -- you'll be happier
391
964260
2000
Günde sekiz kucaklamayla -- daha mutlu olacaksınız
16:06
and the world will be a better place.
392
966260
2000
ve dünya daha iyi bir yer olacak.
16:08
Of course, if you don't like to touch people, I can always shove this up your nose.
393
968260
3000
Tabii ki, eğer insanlara dokunmayı sevmiyorsanız, bunu her zaman
16:11
(Laughter)
394
971260
2000
burnunuza sokabilirim. (Kahkahalar)
16:13
Thank you.
395
973260
2000
Teşekkürler.
16:15
(Applause)
396
975260
13000
(Alkışlar)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7