Beautiful new words to describe obscure emotions | John Koenig

250,015 views ・ 2017-03-31

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: İsmail Hakkı Uçar Gözden geçirme: Selda Yener
00:12
Today I want to talk about the meaning of words,
0
12900
3496
Bugün kelimelerin manasını,
00:16
how we define them
1
16420
1296
onları nasıl tanımladığımızı
00:17
and how they, almost as revenge,
2
17740
2256
ve kelimelerin sanki öç alır gibi
bizi nasıl tanımladıkları hakkında konuşmak istiyorum.
00:20
define us.
3
20020
1256
00:21
The English language is a magnificent sponge.
4
21300
3056
İngilizce büyülü bir sünger.
00:24
I love the English language. I'm glad that I speak it.
5
24380
2656
İngilizce'yi seviyorum. İngilizce konuşmaktan memnunum.
00:27
But for all that, it has a lot of holes.
6
27060
2000
Ama buna rağmen bir sürü eksiği var.
00:30
In Greek, there's a word, "lachesism"
7
30300
2336
Yunanca'da bir kelime var: Lachesism.
00:32
which is the hunger for disaster.
8
32660
3440
Anlamı, felakete uğrama arzusu.
00:36
You know, when you see a thunderstorm on the horizon
9
36540
3576
Yani ufukta bir fırtına gördüğünde
00:40
and you just find yourself rooting for the storm.
10
40140
2286
kendini ona tezahürat yaparken bulur gibi.
00:43
In Mandarin, they have a word "yù yī" --
11
43900
1936
Çincedeki bir kelime: "yù yī"
00:45
I'm not pronouncing that correctly --
12
45860
2016
-doğru telaffuz etmiyorum-
00:47
which means the longing to feel intensely again
13
47900
3696
anlamı, çocukken hissettiğin gibi
00:51
the way you did when you were a kid.
14
51620
2000
daha derin hissetme arzusu.
00:55
In Polish, they have a word "jouska"
15
55500
3136
Lehçede bir kelime var: "Jouska",
00:58
which is the kind of hypothetical conversation
16
58660
3536
kafanın içinde istemsizce yaptığın
01:02
that you compulsively play out in your head.
17
62220
2120
bir tür farazi sohbet anlamına gelir.
01:06
And finally, in German, of course in German,
18
66220
3136
Son olarak Almanca'da, tabii ki Almanca'da,
01:09
they have a word called "zielschmerz"
19
69380
2856
"zielschmerz" dedikleri bir kelime var.
01:12
which is the dread of getting what you want.
20
72260
3416
İsteğini elde etme korkusu demektir.
01:15
(Laughter)
21
75700
4096
(Kahkahalar)
01:19
Finally fulfilling a lifelong dream.
22
79820
1960
Ömür boyu süren bir hayali sonunda yerine getirmek.
01:23
I'm German myself, so I know exactly what that feels like.
23
83660
3256
Ben bir Alman'ım, bu yüzden tam olarak nasıl hissettirdiğini biliyorum.
01:26
Now, I'm not sure if I would use any of these words
24
86940
2616
Bu kelimeleri günlük hayatımda
01:29
as I go about my day,
25
89580
1656
kullansaydım nasıl olurdu bilemiyorum
01:31
but I'm really glad they exist.
26
91260
2136
ama var oldukları için memnunum.
01:33
But the only reason they exist is because I made them up.
27
93420
3736
Fakat var olmalarının tek nedeni onları uydurmuş olmam.
01:37
I am the author of "The Dictionary of Obscure Sorrows,"
28
97180
3616
Son 7 senedir üzerinde çalıştığım
01:40
which I've been writing for the last seven years.
29
100820
3096
"Meçhul Istıraplar Sözlüğü"nün yazarıyım.
01:43
And the whole mission of the project
30
103940
2016
Projenin tek amacı,
01:45
is to find holes in the language of emotion
31
105980
5176
duyguların dilindeki eksiklikleri bulmak
01:51
and try to fill them
32
111180
1216
ve onları gidermeye çalışmak.
01:52
so that we have a way of talking about all those human peccadilloes
33
112420
3896
Böylelikle, tüm bu insan kusurları ve
01:56
and quirks of the human condition
34
116340
2416
insani durumların gariplikleri hakkında
01:58
that we all feel but may not think to talk about
35
118780
3976
hepimizin hissettiği ama karşıladığı kelime olmadığı için dile getiremediği
02:02
because we don't have the words to do it.
36
122780
2696
şeyleri konuşma yolumuz oldu.
02:05
And about halfway through this project,
37
125500
2416
Çalışmanın ortalarında
02:07
I defined "sonder,"
38
127940
1616
"sonder"ı tanımladım.
02:09
the idea that we all think of ourselves as the main character
39
129580
3376
Herkesin kendisini ana karakter,
02:12
and everyone else is just extras.
40
132980
2656
diğer herkesi ise sadece figüranlar olarak görmesi düşüncesi.
02:15
But in reality, we're all the main character,
41
135660
2696
Fakat aslında hepimiz ana karakteriz
02:18
and you yourself are an extra in someone else's story.
42
138380
3079
ve başka birinin hikâyesinde figüranızdır.
02:22
And so as soon as I published that,
43
142980
3096
Çalışmayı yayınlar yayınlamaz
02:26
I got a lot of response from people
44
146100
1696
insanlardan şöyle karşılıklar aldım:
02:27
saying, "Thank you for giving voice to something I had felt all my life
45
147820
4616
"Hayatım boyunca hissettiğim ama karşılığı olmayan bir şeye
02:32
but there was no word for that."
46
152460
3016
ses verdiğin için teşekkürler."
02:35
So it made them feel less alone.
47
155500
1760
Bu kelimeler, onların daha az yalnız hissetmelerini sağladı.
02:37
That's the power of words,
48
157980
1800
Kelimelerin gücü budur;
02:40
to make us feel less alone.
49
160700
2760
bizi daha az yalnız hissettirmek.
02:44
And it was not long after that
50
164220
1736
Bunun üstünden çok zaman geçmeden
02:45
that I started to notice sonder
51
165980
1776
sonder'ın çevrimiçi konuşmalarda
02:47
being used earnestly in conversations online,
52
167780
4296
ciddi manada kullanıldığını fark ettim.
02:52
and not long after I actually noticed it,
53
172100
2896
Yine çok geçmeden,
02:55
I caught it next to me in an actual conversation in person.
54
175020
3496
hemen yanımda geçen bir konuşmada kullanıldığına şahit oldum.
02:58
There is no stranger feeling than making up a word
55
178540
2456
Bir kelime uydurup daha sonra kendi benliğini kazanmasını
03:01
and then seeing it take on a mind of its own.
56
181020
4296
izlemekten daha tuhaf bir duygu yok.
03:05
I don't have a word for that yet, but I will.
57
185340
2096
Bunun için henüz bir şey bulmadım ama bulacağım.
03:07
(Laughter)
58
187460
1416
(Kahkahalar)
03:08
I'm working on it.
59
188900
1200
Üzerinde çalışıyorum.
03:11
I started to think about what makes words real,
60
191420
2680
Kelimeleri gerçek kılan şeyin ne olduğunu düşünmeye başladım.
03:15
because a lot of people ask me,
61
195380
1496
Çünkü birçok insan bunu soruyordu,
03:16
the most common thing I got from people is,
62
196900
2336
en çok söyledikleri şey şuydu:
03:19
"Well, are these words made up? I don't really understand."
63
199260
3256
"Nasıl yani, bu kelimeler uydurma mı? Gerçekten anlamıyorım."
03:22
And I didn't really know what to tell them
64
202540
2056
Onlara tam olarak ne diyeceğimi bilmiyordum.
03:24
because once sonder started to take off,
65
204620
1936
Çünkü sonder popülerleşmeye başlamışken
03:26
who am I to say what words are real and what aren't.
66
206580
2680
kim olarak hangi kelimeler gerçek, hangileri uydurma diyecektim.
03:29
And so I sort of felt like Steve Jobs, who described his epiphany
67
209980
4056
Böylece bir bakıma, Steve Jobs'un
03:34
as when he realized that most of us, as we go through the day,
68
214060
3456
çoğumuzun gün boyu yaptığı şeyi duvarlara karşı zıplamaya,
03:37
we just try to avoid bouncing against the walls too much
69
217540
3016
sadece işleyişe uyum sağlamaya çalışmak gibi bir şey olarak tanımladığı
03:40
and just sort of get on with things.
70
220580
3096
durumdaymışım gibi hissettim.
03:43
But once you realize that people --
71
223700
2560
Ama dünyayı şekillendiren insanların
03:48
that this world was built by people no smarter than you,
72
228100
3776
sizden daha akıllı olmadığını fark ederseniz
03:51
then you can reach out and touch those walls
73
231900
2096
artık o duvarlara ulaşabileceğinizi
03:54
and even put your hand through them
74
234020
1696
hatta onları da aşıp
03:55
and realize that you have the power to change it.
75
235740
2360
değiştirme gücünüzün olduğunu fark edersiniz.
03:58
And when people ask me, "Are these words real?"
76
238900
3656
İnsanlar bana bu kelimeler gerçek mi diye sorduğunda
04:02
I had a variety of answers that I tried out.
77
242580
2096
verdiğim birkaç farklı cevabım vardı.
04:04
Some of them made sense. Some of them didn't.
78
244700
2136
Bazıları mantıklı, bazıları değildi.
04:06
But one of them I tried out was,
79
246860
1576
Ama denediklerimden biri şuydu:
04:08
"Well, a word is real if you want it to be real."
80
248460
3536
"Bir kelime, eğer gerçek olmasını istersen gerçektir."
04:12
The way that this path is real because people wanted it to be there.
81
252020
4216
Bu patika gerçek, çünkü insanlar orada olmasını istiyor.
04:16
(Laughter)
82
256260
1696
(Kahkahalar)
04:17
It happens on college campuses all the time.
83
257980
2096
Bu üniversite kampüslerinde her zaman olan bir şeydir.
04:20
It's called a "desire path."
84
260100
1336
Buna "istek yolu" denir.
04:21
(Laughter)
85
261460
1016
(Kahkahalar)
04:22
But then I decided, what people are really asking
86
262500
2336
Sonra insanların bir kelimenin
04:24
when they're asking if a word is real, they're really asking,
87
264860
2896
gerçek olup olmadığını sorduğunda, aslında sordukları şeyin
04:27
"Well, how many brains will this give me access to?"
88
267780
4319
"Bu kelime kaç akla ulaşmamı sağlayacak?" sorusunun cevabı olduğuna karar verdim.
04:32
Because I think that's a lot of how we look at language.
89
272899
2737
Çünkü bence bu daha çok dile nasıl baktığımızla alakalı.
04:35
A word is essentially a key
90
275660
2776
Bir kelime, esasında
04:38
that gets us into certain people's heads.
91
278460
2976
insanların aklına girmemizi sağlayan bir anahtardır.
04:41
And if it gets us into one brain,
92
281460
2440
Onunla sadece bir akla giriyorsak
04:44
it's not really worth it,
93
284740
1256
bilmeye değmez,
04:46
not really worth knowing.
94
286020
1256
gerçekten bilmeye gerek yoktur.
04:47
Two brains, eh, it depends on who it is.
95
287300
2456
İki akıl, tabii kimin olduklarına bağlı.
04:49
A million brains, OK, now we're talking.
96
289780
2200
Bir milyon akıl, o zaman tamam, işte şimdi oldu.
04:52
And so a real word is one that gets you access to as many brains as you can.
97
292620
6456
Ulaşabileceğiniz kadar çok akıla ulaştırabilen kelime, gerçek kelimedir.
04:59
That's what makes it worth knowing.
98
299100
3256
Bilmeye değer kelime budur.
05:02
Incidentally, the realest word of all by this measure is this.
99
302380
3816
Yeri gelmişken, bu tanıma göre en gerçek kelime
05:06
[O.K.]
100
306220
2216
[O.K.]'dir.
05:08
That's it.
101
308460
1216
İşte bu.
05:09
The realest word we have.
102
309700
1256
En gerçek kelimemiz.
05:10
That is the closest thing we have to a master key.
103
310980
2576
Elimizdekilerden esas anahtara en yakın olanı budur.
05:13
That's the most commonly understood word in the world,
104
313580
2576
Dünyadaki en yaygın, en anlaşılır kelimedir,
05:16
no matter where you are.
105
316180
1256
nerede olduğunuz hiç fark etmez.
05:17
The problem with that is,
106
317460
1216
Buradaki sorun ise,
05:18
no one seems to know what those two letters stand for.
107
318700
2696
kimsenin bu iki harfin temsil ettiği şeyi bilmiyor olmasıdır.
05:21
(Laughter)
108
321420
2296
(Kahkahalar)
05:23
Which is kind of weird, right?
109
323740
2056
Ki bu biraz garip değil mi?
05:25
I mean, it could be a misspelling of "all correct," I guess,
110
325820
3456
Yani, belki de "all correct" (her şey yolunda)
05:29
or "old kinderhook."
111
329300
1256
veya "Old Kinderhook"un yanlış kısaltılması olabilir.
05:30
No one really seems to know, but the fact that it doesn't matter
112
330580
3856
Gerçekten de kimse biliyor gibi değil ama bunun hiç de önemli olmaması
05:34
says something about how we add meaning to words.
113
334460
3496
kelimeleri nasıl anlamlandırdığımıza dair bir şeyler anlatır.
05:37
The meaning is not in the words themselves.
114
337980
2800
Anlam kelimelerin kendisinde değildir.
05:41
We're the ones that pour ourselves into it.
115
341740
2760
Anlamı veren bizleriz.
05:45
And I think, when we're all searching for meaning in our lives,
116
345260
3760
Bence hayatlarımızda anlam arıyorsak,
05:49
and searching for the meaning of life,
117
349860
1856
hayatın anlamını arıyorsak,
05:51
I think words have something to do with that.
118
351740
3240
kelimelerin bununla ilgisi olduğunu düşünüyorum.
05:55
And I think if you're looking for the meaning of something,
119
355860
2776
Bir şeyin ne anlam ifade ettiğini merak ediyorsanız
05:58
the dictionary is a decent place to start.
120
358660
2000
sözlükler bu işe başlamak için doğru bir yer.
06:01
It brings a sense of order
121
361580
2376
Bu yol karmakarışık bir evrende
06:03
to a very chaotic universe.
122
363980
1760
bir "düzen" oluşturur.
06:06
Our view of things is so limited
123
366700
1840
Olaylara bakışımız öyle kısıtlı ki,
06:09
that we have to come up with patterns and shorthands
124
369380
2776
bunları yorumlamak için bir yol bulmaya çalışarak
06:12
and try to figure out a way to interpret it
125
372180
2296
kısa yollar ve kalıplar oluşturmak zorundayız,
06:14
and be able to get on with our day.
126
374500
1840
ki zamanımızla barışık olabilelim.
06:17
We need words to contain us, to define ourselves.
127
377060
3280
Kendimizi tanımlamak için bizi kapsayan kelimelere ihtiyacımız var.
06:21
I think a lot of us feel boxed in
128
381220
2040
Sanırım çoğumuz kelimeleri nasıl kullanacağımız konusunda
06:24
by how we use these words.
129
384140
1576
kısıtlanmış hissediyoruz.
06:25
We forget that words are made up.
130
385740
2336
Kelimelerin uydurma olduğunu unutuyoruz.
06:28
It's not just my words. All words are made up,
131
388100
2360
Sadece benim kelimelerim değil tüm kelimeler uydurmadır,
06:31
but not all of them mean something.
132
391100
1680
illa ki hepsi bir anlam ifade etmez.
06:33
We're all just sort of trapped in our own lexicons
133
393700
4096
Hepimiz bir bakıma, bizi pek sevmeyen insanlarla
06:37
that don't necessarily correlate with people who aren't already like us,
134
397820
4736
kesinlikle bağ kurmayan kelime dağarcığımız içinde
06:42
and so I think I feel us drifting apart a little more every year,
135
402580
4616
kapana kısılmış gibiyiz ve sanırım bu yüzden kelimeleri ciddiye aldıkça
06:47
the more seriously we take words.
136
407220
2080
her geçen yıl birbirimizden uzaklaşıyoruz.
06:51
Because remember, words are not real.
137
411700
2800
Unutmayın; kelimeler gerçek değildir.
06:55
They don't have meaning. We do.
138
415420
2040
Anlam ifade eden onlar değil. Biziz.
06:58
And I'd like to leave you with a reading
139
418300
2800
En sevdiğim filozoflardan biri olan
07:01
from one of my favorite philosophers,
140
421580
2616
"Calvin ve Hobbes"un yaratıcısı
07:04
Bill Watterson, who created "Calvin and Hobbes."
141
424220
2536
Bill Watterson'dan bir alıntı yaparak bitirmek istiyorum.
07:06
He said,
142
426780
1200
Watterson şöyle der:
07:08
"Creating a life that reflects your values and satisfies your soul
143
428860
3816
"Değerlerinizi yansıtan ve ruhunuzu tatmin eden bir hayat yaratmak
07:12
is a rare achievement.
144
432700
1656
nadir bir kazanımdır.
07:14
To invent your own life's meaning
145
434380
2456
Kendi hayatınızın anlamını keşfetmek
07:16
is not easy,
146
436860
1536
kolay değildir
07:18
but it is still allowed,
147
438420
1816
ama her zaman mümkündür
07:20
and I think you'll be happier for the trouble."
148
440260
2200
ve bence çektiğiniz zahmete değecektir."
07:23
Thank you.
149
443140
1216
Teşekkürler.
07:24
(Applause)
150
444380
2720
(Alkışlar)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7