Stefan Sagmeister: Designing with slogans

Stefan Sagmeister öğrendikleri üzerine

Çeviri: Defne Civelekoglu Gözden geçirme: Sancak Gülgen

I was here about four years ago,

Bundan dört yıl kadar önce burada

talking about the relationship of design and happiness.

tasarım ve mutluluğun ilişkileri hakkında konuşmuştum.

At the very end of it, I showed a list under that title.

Konuşmanın en sonunda bu başlığın altında bir liste göstermiştim.

I learned very few things in addition since

O zamandan beri çok az yeni şey öğrendim --

(Laughter) --

(Kahkahalar)

but made a whole number of them into projects since.

fakat bu arada bunlardan bir çoğunu projelere dönüştürdüm.

These are inflatable monkeys in every city in Scotland:

Bunlar İskoçya'nın her şehrinde şişme maymunlar --

"Everybody always thinks they are right."

"Herkes her zaman kendinin haklı olduğunu düşünür."

They were combined in the media.

Medya aracılığı ile bir araya getirildiler.

"Drugs are fun in the beginning but become a drag later on."

"Uyuşturucu başta eğlencelidir ama sonradan süründürür."

We're doing changing media.

Biz değişken araçlarla çalışıyoruz.

This is a projection that can see the viewer

Bu izleyici önünden geçtikçe onu

as the viewer walks by.

görebilen bir projeksiyon.

You can't help but actually ripping that spider web apart.

Elinizde olmadan örümcek ağını bozuyorsunuz.

All of these things are pieces of graphic design.

Bunların hepsi grafik tasarım örnekleri.

We do them for our clients.

Bunları müşterilerimiz için yapıyoruz.

They are commissioned.

Paralı işler.

I would never have the money to actually pay for the installment

Kurulum, üretim, ya da bütün bu ilanlar için gereken parayı

or pay for all the billboards or the production of these,

kendim hiçbir şekilde ödeyemezdim,

so there's always a client attached to them.

dolayısıyla her bir projeye bağlantılı bir müşteri mevcut.

These are 65,000 coat hangers in a street

Bu moda dükkanlarıyla sıralı bir sokakta

that's lined with fashion stores.

65.000 elbise askısı.

"Worrying solves nothing."

"Endişe hiçbir şeyi çözmez."

"Money does not make me happy"

"Para beni mutlu etmiyor"

appeared first as double-page spreads in a magazine.

ilk olarak bir dergide iki tam sayfa olarak basıldı.

The printer lost the file, didn't tell us.

Matbaa dosyayı kaybetti ve bize haber vermedi.

When the magazine -- actually, when I got the subscription --

Dergi -- daha doğrusu ben dergiyi gördüğümde

it was 12 following pages.

arka arkaya 12 sayfa üzerine basılmıştı.

It said, "Money does does make me happy."

Ve "Para beni mutlu ediyor" diyordu.

And a friend of mine in Austria felt so sorry for me

Avusturya'dan bir arkadaşım benim için çok üzüldü

that he talked the largest casino owner in Linz

ve Linz'deki en büyük kumarhanenin sahibini

into letting us wrap his building.

binasını kaplamamız için ikna etti.

So this is the big pedestrian zone in Linz.

Bu kısım Linz'in büyük yaya alanı

It just says "Money," and if you look down the side street,

bu taraf sadece "Para" diyor ve eğer yan sokağa doğru bakarsanız,

it says, "does not make me happy."

"beni mutlu etmiyor" diyor.

We had a show that just came down last week in New York.

Geçen hafta New York'ta bir sergimiz oldu.

We steamed up the windows permanently,

Camları kalıcı olarak buharladık ve

and every hour we had a different designer come in

her saat başı farklı bir tasarımcı gelip

and write these things that they've learned into the steam in the window.

öğrendikleri şeyleri camlara yazdılar.

Everybody participated -- Milton Glaser,

Herkes katıldı -- Milton Glaser.

Massimo Vignelli.

Massimo Vignelli.

Singapore was quite in discussion.

Singapur'un lafı çok geçti.

This is a little spot that we filmed there

Bu orada filmini çektiğimiz ve Singapur'da JumpoTronlarda gösterilecek

that's to be displayed on the large JumboTrons in Singapore.

küçük bir yer

And, of course, it's one that's dear to my heart,

ve tabii ki bu benim için çok özel,

because all of these sentiments --

çünkü bütün bu duygular,

some banal, some a bit more profound --

bazıları banal, bazıları da biraz daha engin,

all originally had come out of my diary.

hepsi aslında benim günlüğümden çıktı.

And I do go often into the diary

Ve ben sık sık günlüğüme geri dönüp

and check if I wanted to change something about the situation.

durumla ilgili değiştirmek istediğim birşeyler olup olmadığını kontrol ediyorum.

If it's -- see it for a long enough time,

Eğer yeterince uzun süre oradaysa

I actually do something about it.

durumu değiştirmek için birşeyler yapıyorum gerçekten.

And the very last one is a billboard.

Ve en sonuncusu da bir ilan.

This is our roof in New York, the roof of the studio.

Bu New York'daki çatımız, stüdyomuzun çatısı.

This is newsprint plus stencils that lie on the newsprint.

Bu gazete kağıdı ve gazete kağıdının üzerinde duran şablonlar.

We let that lie around in the sun.

Bunları güneş altında bir süre bıraktık.

As you all know, newsprint yellows significantly in the sun.

Hepinizin bildigi gibi, gazete kağıdı güneşte epeyce sasarır.

After a week, we took the stencils and the leaves off,

Bir hafta sonra şablonları ve yaprakları kaldırdık,

shipped the newsprints to Lisbon to a very sunny spot,

gazete kağıdını Lizbon'da bol güneşli bir noktaya yolladık

so on day one the billboard said,

ve o gün ilan şöyle diyordu,

"Complaining is silly. Either act or forget."

"Şikayet etmek saçma. Ya harekete geç ya da unut."

Three days later it faded, and a week later,

3 gün sonra solgunlaştı ve bir hafta sonra

no more complaining anywhere.

ortada şikayet falan kalmadı.

(Laughter)

(Kahkahalar)

Thank you so much.

Çok teşekkürler.

(Applause)

(Alkış)