Dayananda Saraswati: The profound journey of compassion

84,683 views ・ 2015-07-17

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Ayşe Demirel Gözden geçirme: Müge Gür
00:13
A human child is born,
0
13000
10000
Bir insan çocuğu doğar
00:23
and for quite a long time
1
23000
5000
ve uzunca bir süre
00:28
is a consumer.
2
28000
5000
tüketici olarak yaşar.
00:33
It cannot be consciously a contributor.
3
33000
12000
Bilinçli bir şekilde hayata katılamaz.
00:45
It is helpless.
4
45000
2000
Çaresizdir
00:47
It doesn't know how to survive,
5
47000
3000
Hayatta nasıl kalacağını bile bilmez,
00:50
even though it is endowed with an instinct to survive.
6
50000
15000
hatta kendisine hayatta kalma dürtüsü bahşedilmiş olduğu halde kalamaz
01:05
It needs the help of mother, or a foster mother, to survive.
7
65000
16000
Bir annenin veya manevi bir annenin yardımı ile hayatta kalabilir
01:21
It can't afford to doubt the person who tends the child.
8
81000
13000
Kendisi ile ilgilenen kişi hakkında şüpheye düşme lüksüne sahip değildir
01:34
It has to totally surrender,
9
94000
5000
Tamamen teslim olmak zorundadır
01:39
as one surrenders to an anesthesiologist.
10
99000
5000
Aynı bir anestezi uzmanına teslim olmanız gibi
01:44
It has to totally surrender.
11
104000
6000
tamamen teslim olmak zorundadır.
01:50
That implies a lot of trust.
12
110000
10000
Bu çok fazla güven duygusu gerektirir
02:00
That implies the trusted person
13
120000
7000
Bu güvenilen kişinin
02:07
won't violate the trust.
14
127000
3000
duyulan güveni ihlal etmemesini gerektirir
02:10
As the child grows,
15
130000
5000
Çocuk büyüdükçe şunu
02:15
it begins to discover
16
135000
4000
keşfetmeye başlar;
02:19
that the person trusted is violating the trust.
17
139000
6000
güvendiği kişi güvenini ihlal etmektedir
02:25
It doesn't know even the word "violation."
18
145000
5000
hemde ihlal etmenin kelime anlamını bile bilmezken.
02:30
Therefore, it has to blame itself,
19
150000
6000
Bu sebeple, kendini suçlar...
02:36
a wordless blame,
20
156000
3000
Sessiz bir suçlamadır bu
02:39
which is more difficult to really resolve --
21
159000
12000
ki bunun çözümlenmesini daha da güçtür
02:51
the wordless self-blame.
22
171000
6000
sessiz bir kendini suçlama.
02:57
As the child grows to become an adult:
23
177000
5000
Çocuk erişkin olma yolunda büyümeye devam eder,
03:02
so far, it has been a consumer,
24
182000
4000
ki o zamana dek tüketicidir ve
03:06
but the growth of a human being
25
186000
3000
bir insanın büyümesinin altında
03:09
lies in his or her capacity to contribute,
26
189000
10000
katkıda bulunma kapasitesi, üretme kapasitesi yatar
03:19
to be a contributor.
27
199000
4000
üretken olması için bu gereklidir.
03:23
One cannot contribute unless one feels secure,
28
203000
6000
Bir insan kendini güvende hissetmezse üretici olamaz,
03:29
one feels big,
29
209000
3000
kendini büyük hissetmezse,
03:32
one feels: I have enough.
30
212000
6000
kendi içinde "ben yeteri kadarını aldım!" seklinde hissetmezse üretemez.
03:38
To be compassionate is not a joke.
31
218000
4000
Şefkatli olmak bir şaka değildir.
03:42
It's not that simple.
32
222000
3000
Bu o kadar da basit değildir.
03:45
One has to discover a certain bigness in oneself.
33
225000
7000
Bir kişi kendi içinde "büyüklüğünü" keşfetmek zorundadır.
03:52
That bigness should be centered on oneself,
34
232000
3000
Bu büyüklük kişinin içinde olmalıdır.
03:55
not in terms of money,
35
235000
3000
maddi açıdan değil,
03:58
not in terms of power you wield,
36
238000
4000
güç kullanabilme potansiyeli değil,
04:02
not in terms of any status that you can command in the society,
37
242000
8000
toplumda sahip olduğunuz statüyle elde ettiğiniz komuta gücü değil,
04:10
but it should be centered on oneself.
38
250000
5000
bu büyüklüğün kendi içinizde olması gereklidir.
04:15
The self: you are self-aware.
39
255000
4000
Kendiniz, kendinizin farkında olmalısınız
04:19
On that self, it should be centered -- a bigness, a wholeness.
40
259000
7000
İşte bu kısımda, büyüklüğünüz, bütünlüğünüz merkezinizde olmalıdır.
04:26
Otherwise, compassion is just a word and a dream.
41
266000
7000
yoksa, şefkat-merhamet sadece bir kelime ve bir rüyadan ibaret olur.
04:36
You can be compassionate occasionally,
42
276000
5000
Ara sıra şefkatli olabilirsiniz,
04:41
more moved by empathy
43
281000
4000
şevkatten ziyade empati ,
04:45
than by compassion.
44
285000
7000
empati ile hareket edersiniz
04:52
Thank God we are empathetic.
45
292000
4000
Allaha şükür ki empatiğiz.
04:56
When somebody's in pain, we pick up the pain.
46
296000
5000
Biri acı çekerken, acıyı alabiliyoruz.
05:01
In a Wimbledon final match,
47
301000
7000
Wimbledon maçlarından birinde, final maçında
05:08
these two guys fight it out.
48
308000
3000
bu iki adam savaşıyorlardı.
05:11
Each one has got two games.
49
311000
5000
Her biri ikişer maç kazanmıştı.
05:16
It can be anybody's game.
50
316000
3000
Bu herkesin maçı olabilirdi.
05:19
What they have sweated so far has no meaning.
51
319000
7000
Uğruna onca ter döktükleri şeyin aslında bir anlamı yoktu.
05:26
One person wins.
52
326000
6000
Bir kişi kazanır.
05:32
The tennis etiquette is, both the players have to come to the net
53
332000
10000
Tenis etiketi, bu iki oyuncunun da nete doğru yaklaşması
05:42
and shake hands.
54
342000
5000
ve el sıkışmalarını gerektiri.
05:47
The winner boxes the air
55
347000
3000
Kazanın havayı yumruklayıp
05:50
and kisses the ground,
56
350000
5000
ve yeri öper.
05:55
throws his shirt as though somebody is waiting for it.
57
355000
4000
t-shirtünü, sanki birisi onu bekliyormuşcasına havaya atar.
05:59
(Laughter)
58
359000
3000
(gülüşmeler)
06:02
And this guy has to come to the net.
59
362000
4000
Ve bu kişi nete doğru gelir.
06:06
When he comes to the net,
60
366000
3000
Nete gediğinde
06:09
you see, his whole face changes.
61
369000
5000
bütün yüzünün değiştiğini görebilirsiniz.
06:14
It looks as though he's wishing that he didn't win.
62
374000
5000
Sanki hiç kazanmamış olmayı dileyen bir ifade olur yüzünde.
06:19
Why? Empathy.
63
379000
5000
Neden? Empati...
06:24
That's human heart.
64
384000
2000
Bu insan kalbidir...
06:26
No human heart is denied of that empathy.
65
386000
6000
Kalbi olan hiç bir insan empatiyi inkar edemez.
06:32
No religion can demolish that by indoctrination.
66
392000
6000
Hiç bir din, yada öğreti bunu yok edemez.
06:38
No culture, no nation and nationalism --
67
398000
6000
Hiç bir kültür, ulus ve milliyetcilik
06:44
nothing can touch it
68
404000
3000
hiç bir şey buna dokunamaz
06:47
because it is empathy.
69
407000
3000
çünkü bu empatidir.
06:50
And that capacity to empathize
70
410000
6000
Ve bu empati kurma kapasitesi
06:56
is the window through which you reach out to people,
71
416000
8000
diğer insanlara ulaştığınız bir pencere gibidir,
07:04
you do something that makes a difference in somebody's life --
72
424000
5000
başka birinin hayatında farklılık yaratacak bir şey yaparsınız.
07:09
even words, even time.
73
429000
5000
Bazen kelimeler, bazen zaman.
07:14
Compassion is not defined in one form.
74
434000
5000
Şefkat sadece tek formda olmaz.
07:19
There's no Indian compassion.
75
439000
3000
Hintli şefkati diye bir şey yoktur.
07:22
There's no American compassion.
76
442000
4000
Amerikan şefkati diye bir şey yoktur.
07:26
It transcends nation, the gender, the age.
77
446000
6000
Ulus, cinsiyet, yaşın ötesine geçer.
07:32
Why? Because it is there in everybody.
78
452000
11000
Neden? Çünkü herkesin içinde vardır.
07:43
It's experienced by people occasionally.
79
463000
7000
İnsanlar tarafından bazen tecrübe edilir.
07:50
Then this occasional compassion,
80
470000
5000
Bu bazen oluşan şefkat,
07:55
we are not talking about --
81
475000
4000
hakkında konuşmadığımızdır.
07:59
it will never remain occasional.
82
479000
3000
Asla "bazen" olarak kalmaz.
08:02
By mandate, you cannot make a person compassionate.
83
482000
5000
Zorla bir insanı şefkatli yapamazsınız.
08:10
You can't say, "Please love me."
84
490000
4000
"Lütfen beni sev" diyemezsiniz
08:14
Love is something you discover.
85
494000
3000
Sevgi keşfettiğiniz bir şeydir.
08:17
It's not an action,
86
497000
5000
Bu bir hareket değildir
08:22
but in the English language, it is also an action.
87
502000
5000
ama ingilizcede aynı zamanda bir eylem anlamına da geliyor.
08:27
I will come to it later.
88
507000
4000
Buna daha sonra değineceğim.
08:31
So one has got to discover a certain wholeness.
89
511000
7000
Yani, bir kişi içindeki bütünselliği keşfetmek zorundadır.
08:38
I am going to cite the possibility of being whole,
90
518000
7000
Deneyimlerimiz arasında olan, herkesin deneyimi olan
08:45
which is within our experience, everybody's experience.
91
525000
7000
bütün olabilme ihtimalinden bahsedeceğim..
08:52
In spite of a very tragic life,
92
532000
9000
Çok trajik bir yaşama rağman
09:01
one is happy in moments which are very few and far between.
93
541000
10000
insan, arada sırada ve tek tük varolan anlarda da nutludur.
09:11
And the one who is happy,
94
551000
3000
Ve mutlu olan kişi
09:14
even for a slapstick joke,
95
554000
8000
hatta abartılı bir şakadan dolayı mutlu olsa dahi
09:22
accepts himself and also the scheme of things in which one finds oneself.
96
562000
9000
kendisini ve kendi içinde tasavvur ettiği şeylerin hepsini kabul eder.
09:31
That means the whole universe,
97
571000
4000
Bu bütün bir evren demektir
09:35
known things and unknown things.
98
575000
4000
bilinen ve bilinmeyen şeyler,
09:39
All of them are totally accepted
99
579000
6000
Bütün hepsi tamamen kabul edilmiştir
09:45
because you discover your wholeness in yourself.
100
585000
6000
çünkü kendi içinizdeki bütünselliği keşfetmişsinizdir.
09:51
The subject -- "me" --
101
591000
4000
Subje, ben,
09:55
and the object -- the scheme of things --
102
595000
3000
ve obje, tasavvur edilmiş tüm şeyler
09:58
fuse into oneness,
103
598000
5000
bir olma halinde birleşir,
10:03
an experience nobody can say, "I am denied of,"
104
603000
6000
hiç kimsenin "Ben inkar ediyorum" diyemeyeceği bir deneyim
10:09
an experience common to all and sundry.
105
609000
6000
hepimize ait ve ufak tefek muhtelif deneyimler.
10:15
That experience confirms that, in spite of all your limitations --
106
615000
9000
Bu deneyim, bütün kısıtlamalarınıza rağmen, şunu teyid eder,
10:24
all your wants, desires, unfulfilled, and the credit cards
107
624000
5000
bütün istekleriniz, arzularınız, boşluklarınız ve kredi kartlarınız,
10:29
and layoffs
108
629000
5000
işten çıkarılmalarınız,
10:34
and, finally, baldness --
109
634000
4000
ve en son olarak da kelliğinize rağmen
10:38
you can be happy.
110
638000
4000
mutlu olabilirsiniz.
10:42
But the extension of the logic is
111
642000
5000
Fakat bu mantıkla bakışımız genişletildiğinde
10:47
that you don't need to fulfill your desire to be happy.
112
647000
6000
sizler mutlu olma arzunuzu gidermeye ihtiyaç duymazsınız.
10:53
You are the very happiness, the wholeness that you want to be.
113
653000
6000
Sizler olmak istediğiniz o büyük mutluluk ve bütünlüksünüz.
10:59
There's no choice in this:
114
659000
2000
Bunda bir seçim hakkınız da yok.
11:01
that only confirms the reality
115
661000
6000
Bu, sadece, gerçeği tasdik eden
11:07
that the wholeness cannot be different from you,
116
667000
7000
o bütünlüğün sizden değişik olamayacağıdır,
11:14
cannot be minus you.
117
674000
4000
sizden çıkartılamaz
11:18
It has got to be you.
118
678000
3000
siz olmak zorundadır
11:21
You cannot be a part of wholeness
119
681000
3000
Bütünlüğün bir parçası olup da
11:24
and still be whole.
120
684000
3000
hala bütün olunamaz.
11:27
Your moment of happiness reveals that reality,
121
687000
4000
İşte o mutluluk anlarınız bu gerçeği ortaya çıkarır,
11:31
that realization, that recognition:
122
691000
5000
bunu farketmenizi, bunu tanımanızı sağlar.
11:36
"Maybe I am the whole.
123
696000
3000
Belki ben bütünün kendisiyim.
11:39
Maybe the swami is right.
124
699000
3000
Belki Hintli din bilgini haklı.
11:42
Maybe the swami is right." You start your new life.
125
702000
11000
Belki bu konuşan hinti din bilgini haklı. Yeni bir hayata başlarsınız.
11:53
Then everything becomes meaningful.
126
713000
6000
İşte o zaman herşey bir anlam kazanır.
11:59
I have no more reason to blame myself.
127
719000
4000
Kendimi suçlamak için daha fazla sebebim yok.
12:03
If one has to blame oneself, one has a million reasons plus many.
128
723000
6000
Birisi kendisini suçlayacaksa, milyonlarca sebebi vardır zaten,
12:09
But if I say, in spite of my body being limited --
129
729000
6000
ama ben "bu limitli bedenime rağmen" dersem;
12:15
if it is black it is not white, if it is white it is not black:
130
735000
9000
bedenim siyah, beyaz değil; bedenim beyaz, siyah değil,
12:24
body is limited any which way you look at it. Limited.
131
744000
6000
bedeniniz, bakış açınıza göre limitlidir. Limitlidir.
12:30
Your knowledge is limited, health is limited,
132
750000
4000
Bilginiz de limitlidir, sağlığınız da limitlidir,
12:34
and power is therefore limited,
133
754000
3000
ve dolayısı ile güç de limitlidir,
12:37
and the cheerfulness is going to be limited.
134
757000
5000
ve mutluluğunuz da limitli olacaktır.
12:42
Compassion is going to be limited.
135
762000
3000
Şefkat de limitli olacaktır.
12:45
Everything is going to be limitless.
136
765000
5000
Herşey limitSİZ olacaktır.
12:50
You cannot command compassion
137
770000
6000
Limitsiz olmadığınız sürece şefkati idare edemezsiniz
12:56
unless you become limitless, and nobody can become limitless,
138
776000
4000
limitsiz olmadığınız sürece ve kimse limitsizleşemez.
13:00
either you are or you are not. Period.
139
780000
5000
ya öylesinizdir, ya değil. Nokta.
13:05
And there is no way of your being not limitless too.
140
785000
9000
Ve limitsiz olmamanın da bir yolu yoktur.
13:14
Your own experience reveals, in spite of all limitations, you are the whole.
141
794000
10000
Kendi deneyimleriniz açığa çıkarıyor ki, tüm limitlerinize rağmen, bütünsünüz.
13:24
And the wholeness is the reality of you
142
804000
5000
Ve dünya ile ilişkinizde de
13:29
when you relate to the world.
143
809000
2000
sizin gerçekliğiniz, bu bütünlüğünüzdür
13:31
It is love first.
144
811000
3000
Sevgi öncedir.
13:34
When you relate to the world,
145
814000
2000
Dünya ile ilişkinizde
13:36
the dynamic manifestation of the wholeness
146
816000
5000
bu bütünlüğünüzün dinamik olarak ortaya çıkaracağı şey ise
13:41
is, what we say, love.
147
821000
5000
Sevgi-AŞK dediğimiz şeydir.
13:46
And itself becomes compassion
148
826000
4000
Ve eğer ilişkide olduğunuz obje o duyguyu size çağrıştırıyorsa
13:50
if the object that you relate to evokes that emotion.
149
830000
11000
kişi şefkatin kendisi olur.
14:01
Then that again transforms into giving, into sharing.
150
841000
10000
Sonra bu sizi veren ve paylaşan olma yönünde değiştirir.
14:11
You express yourself because you have compassion.
151
851000
6000
Şefkatiniz olduğu için kendinizi ifade edersiniz.
14:17
To discover compassion, you need to be compassionate.
152
857000
6000
Şefkati keşfetmek için, şefkatli olmak zorundasınız.
14:23
To discover the capacity to give and share,
153
863000
5000
Verme ve paylaşma kapasitenizi keşfetmek için
14:28
you need to be giving and sharing.
154
868000
2000
veren ve paylaşan kişi olmalısınız.
14:30
There is no shortcut: it is like swimming by swimming.
155
870000
5000
Kısa bir yolu yok. Bu, yüzerek yüzmeyi öğrenmek gibidir.
14:35
You learn swimming by swimming.
156
875000
4000
Yüzmeyi yüzerek öğrenirsiniz.
14:39
You cannot learn swimming on a foam mattress and enter into water.
157
879000
4000
Köpükle dolu bir şilte üstünde yüzmeyi öğrenip daha sonra suya giremezsiniz.
14:43
(Laughter)
158
883000
2000
(gülüşmeler)
14:45
You learn swimming by swimming. You learn cycling by cycling.
159
885000
4000
Yüzerek yüzmeyi öğrenir, bisiklete binerek bisiklet kullanmayı öğrenirsiniz.
14:49
You learn cooking by cooking,
160
889000
2000
Yemek yaparak yemek yapmayı,
14:51
having some sympathetic people around you
161
891000
3000
çevrenize sempatik insanları da alarak
14:54
to eat what you cook.
162
894000
2000
pişirdiklerinizi onlarla yiyerek öğrenirsiniz.
14:56
(Laughter)
163
896000
3000
gülüşmeler
15:04
And, therefore, what I say,
164
904000
4000
Ve, bundan dolayı, diyorum ki,
15:08
you have to fake it and make it.
165
908000
2000
bunu yapıyormuş gibi yaparak yapın. Numara yapın ve sonra yapın.
15:10
(Laughter)
166
910000
7000
(gülüşmeler)
15:17
You need to.
167
917000
3000
Bunu yapmanız gerekiyor.
15:20
My predecessor meant that.
168
920000
6000
Benim atalarım bunu anlattı.
15:26
You have to act it out.
169
926000
5000
Bunu dışa vurmalısınız.
15:31
You have to act compassionately.
170
931000
7000
Şefkatle hareket etmelisiniz.
15:38
There is no verb for compassion,
171
938000
5000
Şefkat için bir fiil yoktur,
15:43
but you have an adverb for compassion.
172
943000
4000
ama şefkat için bir zarf (belirteç) vardır.
15:47
That's interesting to me.
173
947000
4000
Bu bana ilginç gelir.
15:51
You act compassionately.
174
951000
6000
Şefkatle davranırsınız. Şefkatli olursunuz.
15:57
But then, how to act compassionately if you don't have compassion?
175
957000
4000
Ama sonra şu var, şefkatiniz yoksa, nasıl şefkatli davranabilirsiniz?
16:01
That is where you fake.
176
961000
3000
İşte bu noktada numara yapacaksınız.
16:04
You fake it and make it. This is the mantra of the United States of America.
177
964000
4000
Yapıyormuş gibi yapın ve yapın. USA 'da mantra (öz.'le dua'da çok tekrarlanan söz) budur.
16:08
(Laughter)
178
968000
5000
gülüşmeler
16:13
You fake it and make it.
179
973000
4000
Yapıyormuş gibi yapın ve yapın.
16:17
You act compassionately as though you have compassion:
180
977000
3000
Şefkatiniz varmış gibi şefkatli davranın
16:20
grind your teeth,
181
980000
3000
dişlerinizi gıcırdatın,
16:23
take all the support system.
182
983000
2000
bütün destek sistemini alın,
16:25
If you know how to pray, pray.
183
985000
4000
dua etmeyi biliyorsanız, edin.
16:29
Ask for compassion.
184
989000
3000
Şefkat dileyin.
16:32
Let me act compassionately.
185
992000
3000
"Şefkatle davranmama izin ver..."
16:35
Do it.
186
995000
2000
Yapın bunu.
16:37
You'll discover compassion
187
997000
2000
Sizde şefkati keşfedeceksiniz.
16:39
and also slowly a relative compassion,
188
999000
5000
Yavaşca kısmen şefkati
16:44
and slowly, perhaps if you get the right teaching,
189
1004000
4000
ve yavaşca, eğer doğru eğitimi alırsanız, muhtemelen
16:48
you'll discover compassion is a dynamic manifestation
190
1008000
5000
şefkatin dinamik alametlerini belirtilerini keşfedeceksiniz
16:53
of the reality of yourself, which is oneness, wholeness,
191
1013000
6000
kendi gerçekliğinizi, BİRliğinizi, bütünlüğünüzü
16:59
and that's what you are.
192
1019000
2000
olduğunuz şeyi keşfedeceksiniz.
17:01
With these words, thank you very much.
193
1021000
3000
Bu kelimelerle, size çok teşekkür ediyorum.
17:04
(Applause)
194
1024000
2000
Alkışlar
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7