Barry Schwartz: Our loss of wisdom

Barry Schwartz: Bilgeliği Kaybedişimiz Üzerine

566,613 views ・ 2009-02-16

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Sinan Özel Gözden geçirme: Ahmet Yükseltürk
00:12
In his inaugural address,
0
12160
2000
Başkan Barack Obama, ulusa seslenişi sırasında
00:14
Barack Obama appealed to each of us to give our best
1
14160
4000
içinde bulunduğumuz finansal krizden çıkmaya gayret ederken
00:18
as we try to extricate ourselves from this current financial crisis.
2
18160
6000
her birimizin elinden geleni yapmasını istedi.
00:24
But what did he appeal to?
3
24160
2000
Bunun için bizden ne istedi?
00:26
He did not, happily, follow in the footsteps of his predecessor,
4
26160
4000
Neyse ki, önceki başkan gibi
00:30
and tell us to just go shopping.
5
30160
3000
bize "alışverişe çıkmamızı" söylemedi.
00:34
Nor did he tell us, "Trust us. Trust your country.
6
34160
4000
Şunu da demedi: "Bize güvenin. Ülkenize güvenin.
00:38
Invest, invest, invest."
7
38160
3000
Yatırım yapın, yatırım yapın, yatırım yapın." da demedi.
00:42
Instead, what he told us was to put aside childish things.
8
42160
5000
Bunun yerine, çocuk oyunlarını bir yana bırakmamızı söyleyip,
00:47
And he appealed to virtue.
9
47160
3000
bize erdemden bahsetti.
00:51
Virtue is an old-fashioned word.
10
51160
4000
"Erdem", modası geçmiş bir kelime.
00:55
It seems a little out of place in a cutting-edge environment like this one.
11
55160
5000
Burası gibi son derece modern bir yerde eğreti duruyor.
01:00
And besides, some of you might be wondering,
12
60160
3000
Dahası, aranızdan bazıları anlamını
01:03
what the hell does it mean?
13
63160
3000
merak ediyor olabilir.
01:06
Let me begin with an example.
14
66160
3000
Bir örnekle anlatmaya başlayayım.
01:09
This is the job description of a hospital janitor
15
69160
3000
Ekranda bir hastane hademesinin görev tanımı
01:12
that is scrolling up on the screen.
16
72160
3000
geçiyor. (Ekranda yazanlar: "Yerleri cilala, temizlik ekipmanını çalıştır, tıkalı tuvaletleri aç, toz al, elektrik süpürgesiyle yerleri temizle, vs...")
01:15
And all of the items on it are unremarkable.
17
75160
5000
Buradaki kalemlerin hepsi önemsiz.
01:20
They're the things you would expect:
18
80160
3000
Bunlar, zaten bilinen şeyler:
01:23
mop the floors, sweep them, empty the trash, restock the cabinets.
19
83160
5000
yerleri sil, sonra süpür, çöpleri boşalt, dolaplardaki malzemeler bittikçe yenilerini al.
01:28
It may be a little surprising how many things there are,
20
88160
3000
Bu kadar fazla iş olması biraz şaşırtıcı olabilir,
01:31
but it's not surprising what they are.
21
91160
2000
ama hepsi bilinen şeyler.
01:33
But the one thing I want you to notice about them is this:
22
93160
3000
Fakat dikkatinizi çekmek istediğim bir şey var:
01:36
even though this is a very long list,
23
96160
3000
Çok uzun bir liste olsa da,
01:39
there isn't a single thing on it that involves other human beings.
24
99160
5000
bu listenin içinde diğer insanları ilgilendiren hiçbir madde yok.
01:44
Not one.
25
104160
3000
Bir tane bile yok.
01:47
The janitor's job could just as well be done in a mortuary as in a hospital.
26
107160
5000
Hademe, hastanede değil de morgda çalışsaydı da aynı işi yapacaktı.
01:52
And yet, when some psychologists interviewed hospital janitors
27
112160
5000
Buna rağmen, psikologlar, hastane hademelerinin kendi işleri
01:57
to get a sense of what they thought their jobs were like,
28
117160
3000
hakkında ne düşündüklerini anlamak üzere araştırma yaparken
02:00
they encountered Mike,
29
120160
3000
bir mülakat sırasında Mike ile karşılaştılar:
02:03
who told them about how he stopped mopping the floor
30
123160
3000
Mike onlara, Mr. Jones'un yatağından kalkıp da yeniden
02:06
because Mr. Jones was out of his bed getting a little exercise,
31
126160
3000
gücünü kazanmak için biraz egzersiz yapabilmesi için
02:09
trying to build up his strength, walking slowly up and down the hall.
32
129160
4000
yerleri silmekten vazgeçtiğini anlattı.
02:13
And Charlene told them about how she ignored her supervisor's admonition
33
133160
6000
Charlene ise, bir hastanın aile fertleri günler boyunca devamlı lobide oldukları için,
02:19
and didn't vacuum the visitor's lounge
34
139160
3000
uyurlarken elektrik süpürgesini çalıştırmak istemediğini
02:22
because there were some family members who were there all day, every day
35
142160
3000
ve bu yüzden, müdürünün uyarısına rağmen
02:25
who, at this moment, happened to be taking a nap.
36
145160
3000
temizlik yapmadığını anlattı.
02:28
And then there was Luke,
37
148160
2000
Luke ise,
02:30
who washed the floor in a comatose young man's room twice
38
150160
4000
komadaki bir gencin odasını iki kere temizlediğini söyledi:
02:34
because the man's father, who had been keeping a vigil for six months,
39
154160
5000
Çünkü altı aydır başında nöbet tutan babası, ilk seferinde
02:39
didn't see Luke do it the first time,
40
159160
3000
Luke'un odayı temizlediğini görmemiş
02:42
and his father was angry.
41
162160
2000
ve öfkelenmişti.
02:44
And behavior like this from janitors, from technicians, from nurses
42
164160
6000
İşte bu tür davranışları, hademelerde, teknisyenlerde, hemşirelerde,
02:50
and, if we're lucky now and then, from doctors,
43
170160
3000
bir de - arada bir şansımız yaver giderse - doktorlarda da görmek,
02:53
doesn't just make people feel a little better,
44
173160
3000
insanları biraz daha iyi hissettirmekle kalmaz,
02:56
it actually improves the quality of patient care
45
176160
3000
hasta bakımının kalitesini de gözle görülebilecek kadar arttırıp,
02:59
and enables hospitals to run well.
46
179160
3000
hastanelerin düzgün çalışmalarını sağlar.
03:02
Now, not all janitors are like this, of course.
47
182160
3000
Kuşkusuz, bütün hademeler böyle davranış göstermez.
03:05
But the ones who are think that these sorts of human interactions
48
185160
6000
Ancak, bu tür şefkat, özen ve ilgi içeren insani ilişkileri,
03:11
involving kindness, care and empathy
49
191160
3000
görevlerinin önemli bir bölümü olduğunu düşünenler,
03:14
are an essential part of the job.
50
194160
2000
bu davranışları gösterirler.
03:16
And yet their job description contains not one word about other human beings.
51
196160
5000
Oysa ki görev tanımları diğer insanlarla ilgili tek bir kelime içermemektedir.
03:21
These janitors have the moral will to do right by other people.
52
201160
6000
Bu hademelerin ahlaki iradeleri, diğer insanlara hakkaniyet gösterecek seviyededir.
03:27
And beyond this, they have the moral skill to figure out what "doing right" means.
53
207160
7000
Bunun da ötesinde, "hakkaniyetin" anlamını bilecek ahlaki becerileri vardır.
03:34
"Practical wisdom," Aristotle told us,
54
214160
5000
Aristo demiştir ki, "pratik bilgelik,"
03:39
"is the combination of moral will and moral skill."
55
219160
3000
"ahlaki irade ve ahlaki becerinin birleşimidir."
03:42
A wise person knows when and how to make the exception to every rule,
56
222160
7000
Bilge insan, bu hademelerin görevlerini başka amaçlar uğruna bırakacaklarını bildikleri gibi,
03:49
as the janitors knew when to ignore the job duties in the service of other objectives.
57
229160
6000
her bir kuralın ne zaman, nasıl bozulacağını bilir.
03:55
A wise person knows how to improvise,
58
235160
4000
Bilge insan, Luke'un yeniden odayı temizlemesi gibi
03:59
as Luke did when he re-washed the floor.
59
239160
3000
kendiliğinden hareket etmesini bilir.
04:02
Real-world problems are often ambiguous and ill-defined
60
242160
3000
Gerçek hayattaki sorunlar; belirsizdir, iyi tanımlanamazlar ve
04:05
and the context is always changing.
61
245160
3000
hep farklı koşullarda karşımıza çıkarlar.
04:08
A wise person is like a jazz musician --
62
248160
3000
Bilge insan, kağıttaki notaları kullansa da
04:11
using the notes on the page, but dancing around them,
63
251160
3000
aynen tekrarlamayıp kendi yorumunu yapan caz müzisyeni gibi
04:14
inventing combinations that are appropriate for the situation and the people at hand.
64
254160
7000
karşısındaki duruma ve insana uygun şekiller icat eder.
04:21
A wise person knows how to use these moral skills
65
261160
3000
Bilge insan, bu ahlaki becerileri doğru amaçlar için
04:24
in the service of the right aims.
66
264160
3000
nasıl kullanacağını bilir:
04:27
To serve other people, not to manipulate other people.
67
267160
4000
Başkalarına fayda için; kandırmak için değil.
04:31
And finally, perhaps most important,
68
271160
3000
Ve nihayet, belki de en önemlisi:
04:34
a wise person is made, not born.
69
274160
3000
bilge doğulmaz; bilge olunur.
04:37
Wisdom depends on experience,
70
277160
3000
Bilgelik, deneyime dayanır;
04:40
and not just any experience.
71
280160
3000
ama doğru deneyimlerin yaşanması gerekir.
04:43
You need the time to get to know the people that you're serving.
72
283160
4000
Faydalı olduğun insanları tanımak için vakte ihtiyacın vardır.
04:47
You need permission to be allowed to improvise,
73
287160
3000
Doğaçlama yapabilmen için, yeni şeyler deneyip arada bir
04:50
try new things, occasionally to fail and to learn from your failures.
74
290160
5000
yanılıp hatalarından ders çıkarmak için izin verilmesi gerekir.
04:55
And you need to be mentored by wise teachers.
75
295160
3000
Ayrıca kendileri de bilge olan akıl hocalarına ihtiyacın olur.
04:58
When you ask the janitors who behaved like the ones I described
76
298160
5000
Bu bahsettiğim hademelere,
05:03
how hard it is to learn to do their job,
77
303160
3000
işlerini öğrenmenin zor olup olmadığını sorarsanız,
05:06
they tell you that it takes lots of experience.
78
306160
3000
çok fazla deneyim gerektiğini söylerler.
05:09
And they don't mean it takes lots of experience to learn how to mop floors and empty trash cans.
79
309160
4000
Çok fazla deneyim gerektiren, yerlerin silinip çöplerin boşaltılması değildir.
05:13
It takes lots of experience to learn how to care for people.
80
313160
5000
İnsanlara özen göstermeyi öğrenmektir.
05:19
At TED, brilliance is rampant.
81
319160
4000
TED'de, parlak zeka diz boyu,
05:23
It's scary.
82
323160
2000
hem de insanı korkutacak kadar.
05:25
The good news is you don't need to be brilliant to be wise.
83
325160
5000
İşin güzel yanı, bilgelik için zeka gerekmez.
05:30
The bad news is that without wisdom,
84
330160
4000
Maalesef, bilgelik olmadan
05:34
brilliance isn't enough.
85
334160
3000
zeka yetersiz kalır.
05:37
It's as likely to get you and other people into trouble as anything else.
86
337160
6000
Aksine, sizin de, başkalarının da başına dert olur.
05:43
(Applause)
87
343160
3000
(Alkış)
05:46
Now, I hope that we all know this.
88
346160
3000
Hepimizin bunu bildiğini ümit ediyorum.
05:49
There's a sense in which it's obvious,
89
349160
3000
Sanki bunlar bariz gerçeklermiş gibi görünüyor,
05:52
and yet, let me tell you a little story.
90
352160
3000
ama şimdi ufak bir öykü anlatacağım.
05:55
It's a story about lemonade.
91
355160
3000
Bu bir limonata öyküsü.
05:58
A dad and his seven-year-old son were watching a Detroit Tigers game at the ballpark.
92
358160
6000
Babası, 7 yaşındaki oğlunu Detroit Kaplanları'nın maçına götürmüş.
06:04
His son asked him for some lemonade
93
364160
2000
Çocuk limonata istemiş,
06:06
and Dad went to the concession stand to buy it.
94
366160
3000
babası da büfeye gidip limonata sormuş.
06:09
All they had was Mike's Hard Lemonade,
95
369160
3000
Büfedekiler, sadece Mike'ın Sert Limonatası olduğunu söylemişler.
06:12
which was five percent alcohol.
96
372160
3000
Meğer Mike'ın Sert Limonatası'nda yüzde beş alkol varmış.
06:15
Dad, being an academic, had no idea that Mike's Hard Lemonade contained alcohol.
97
375160
6000
Baba - üniversite hocası olduğu için - Mike'ın Sert Limonatası'nda alkol olduğunu tahmin edememiş.
06:21
So he brought it back.
98
381160
3000
Oğluna götürmüş.
06:24
And the kid was drinking it, and a security guard spotted it,
99
384160
3000
Çocuğu limonata içerken gören bir güvenlik görevlisi
06:27
and called the police, who called an ambulance
100
387160
3000
polisi çağırmış, polis ambulans çağırmış.
06:30
that rushed to the ballpark, whisked the kid to the hospital.
101
390160
3000
Ambulans çocuğu kapıp hastaneye götürmüş.
06:33
The emergency room ascertained that the kid had no alcohol in his blood.
102
393160
4000
Acil'deki doktor, çocuğun kanında alkol olmadığını söylemiş.
06:37
And they were ready to let the kid go.
103
397160
3000
Çocuğu göndereceklermiş,
06:40
But not so fast.
104
400160
3000
ama öyle hemen olmaz:
06:43
The Wayne County Child Welfare Protection Agency said no.
105
403160
4000
Wayne Kazası'nın Çocuk Esirgeme Kurumu araya girmiş.
06:47
And the child was sent to a foster home for three days.
106
407160
4000
Çocuğu üç günlüğüne kendisine bakacak bir gönüllü aileye teslim etmişler.
06:51
At that point, can the child go home?
107
411160
3000
Üç günün sonunda çocuk evine dönebilmiş mi?
06:54
Well, a judge said yes, but only if the dad leaves the house and checks into a motel.
108
414160
9000
Valla, yargıç "evet" demiş, "ama baba evden çıkıp otelde kalırsa."
07:06
After two weeks, I'm happy to report,
109
426160
3000
İki hafta sonunda, nihayet
07:09
the family was reunited.
110
429160
2000
aile bir araya gelebilmiş.
07:11
But the welfare workers and the ambulance people
111
431160
3000
Ama, kurum çalışanları ve ambulanstakiler
07:14
and the judge all said the same thing:
112
434160
3000
ve hatta yargıç aynı şeyi söylemiş:
07:17
"We hate to do it but we have to follow procedure."
113
437160
4000
"Nefret ediyoruz, ama kurallara uymamız gerekli."
07:21
How do things like this happen?
114
441160
4000
Bu olaylar nasıl oluyor?
07:25
Scott Simon, who told this story on NPR,
115
445160
4000
Bu öyküyü NPR radyosunda anlatan Scott Simon,
07:29
said, "Rules and procedures may be dumb,
116
449160
4000
"Kurallar ve yordamlar aptalca olabilir,
07:33
but they spare you from thinking."
117
453160
3000
ama en azından düşünmene gerek kalmaz" diyor.
07:36
And, to be fair, rules are often imposed
118
456160
2000
İşin doğrusu, kurallar genelde memurlar
07:38
because previous officials have been lax
119
458160
3000
işlerine liyakat göstermediklerden, bir zamanlar bir çocuğun
07:41
and they let a child go back to an abusive household.
120
461160
3000
kötü bir ebeveyne teslim edilmesine göz yumduklarından konmuştur.
07:44
Fair enough.
121
464160
1000
Kabul.
07:45
When things go wrong, as of course they do,
122
465160
3000
İşler yolunda gitmediğinde - ki elbet bazen işler yolunda gitmez -
07:48
we reach for two tools to try to fix them.
123
468160
4000
yeniden yola sokmak için iki araç kullanırız.
07:52
One tool we reach for is rules.
124
472160
3000
Sarıldığımız bir araç kurallar:
07:55
Better ones, more of them.
125
475160
3000
daha fazla kural koyalım, daha iyi kurallar koyalım.
07:58
The second tool we reach for is incentives.
126
478160
3000
Sarıldığımız diğer araç da ödüllendirme:
08:01
Better ones, more of them.
127
481160
3000
Daha fazla ödüllendirelim, daha güzel ödüller verelim.
08:04
What else, after all, is there?
128
484160
3000
Zaten yapacak başka ne var ki?
08:07
We can certainly see this in response to the current financial crisis.
129
487160
5000
Finansal krize verilen tepki de bu şekilde.
08:12
Regulate, regulate, regulate.
130
492160
3000
Kural koy, kural koy, kural koy.
08:15
Fix the incentives, fix the incentives, fix the incentives ...
131
495160
3000
Ödül ver, ödül ver, ödül ver...
08:18
The truth is that neither rules nor incentives
132
498160
3000
İşin gerçeği, ne kurallar, ne de ödüller işleri
08:21
are enough to do the job.
133
501160
2000
yoluna sokmak için yeterlidir.
08:23
How could you even write a rule that got the janitors to do what they did?
134
503160
4000
Hademelerin yaptıklarını anlatacak bir kural yazabilir misiniz?
08:27
And would you pay them a bonus for being empathic?
135
507160
3000
Şefkat göstermeleri için maaşlarına bonus mu eklersiniz?
08:30
It's preposterous on its face.
136
510160
4000
Bu, işin doğasına aykırı.
08:34
And what happens is that as we turn increasingly to rules,
137
514160
5000
Sorun şu ki, kurallardan gittikçe daha çok medet umdukça
08:39
rules and incentives may make things better in the short run,
138
519160
4000
kısa vadede sorunları çözüyorlar, ama uzun vadede
08:43
but they create a downward spiral
139
523160
3000
daha da büyük sorunlar yaratıp,
08:46
that makes them worse in the long run.
140
526160
2000
işleri sarpa sardırıyorlar.
08:48
Moral skill is chipped away by an over-reliance on rules
141
528160
5000
Kurallara aşırı bir itimat, aşırı bir güven ve bağlılık,
08:53
that deprives us of the opportunity
142
533160
2000
ahlaki becerinin yerini alıp,
08:55
to improvise and learn from our improvisations.
143
535160
3000
hatalarımızdan öğrenme imkanımızı ortadan kaldırıyor.
08:58
And moral will is undermined
144
538160
3000
Ödüllendirmeye ve primlere abartıyla başvurmak,
09:01
by an incessant appeal to incentives
145
541160
3000
ahlaki irademizin yerini alıp
09:04
that destroy our desire to do the right thing.
146
544160
3000
"doğru olanı yapma" isteğimizi yok ediyor.
09:07
And without intending it,
147
547160
2000
İstemeden de olsa,
09:09
by appealing to rules and incentives,
148
549160
4000
kurallara ve ödüllendirmeye başvurarak
09:13
we are engaging in a war on wisdom.
149
553160
2000
bilgeliğe karşı savaş açıyoruz.
09:15
Let me just give you a few examples,
150
555160
3000
Önce kurallar ve ahlaki beceriye açılan savaş ile ilgili
09:18
first of rules and the war on moral skill.
151
558160
3000
birkaç örnek vereyim:
09:21
The lemonade story is one.
152
561160
2000
Limonata öyküsü bunlardan biri.
09:23
Second, no doubt more familiar to you,
153
563160
3000
İkincisi, sizin de iyi bildiğiniz,
09:26
is the nature of modern American education:
154
566160
3000
modern Amerikan eğitiminin hali:
09:29
scripted, lock-step curricula.
155
569160
3000
ezberci, ayak bağı müfredat.
09:32
Here's an example from Chicago kindergarten.
156
572160
3000
İşte Chicago'da bir anaokulundan örnek:
09:35
Reading and enjoying literature
157
575160
2000
Günün Dersi/Edebiyat okuma ve sevme
09:37
and words that begin with 'B.'
158
577160
2000
'B' harfiyle başlayan kelimeler.
09:39
"The Bath:" Assemble students on a rug
159
579160
3000
'Banyo': "Öğrencileri halının üzerinde toplayın
09:42
and give students a warning about the dangers of hot water.
160
582160
2000
ve sıcak suyun tehlikelerini anlatın."
09:44
Say 75 items in this script to teach a 25-page picture book.
161
584160
5000
25 sayfalık resimli kitabı öğretmek için bu metindeki 75 maddeyi söyleyin.
09:49
All over Chicago in every kindergarten class in the city,
162
589160
3000
Chicago'nun her tarafındaki bütün anaokullarında
09:52
every teacher is saying the same words in the same way on the same day.
163
592160
7000
bütün öğretmenler, aynı günde, aynı kelimeleri, aynı şekilde söylüyor.
09:59
We know why these scripts are there.
164
599160
4000
Bu metinlerin niye burada olduklarını biliyoruz.
10:03
We don't trust the judgment of teachers enough
165
603160
3000
Öğretmenlerin muhakeme yeteneklerine,
10:06
to let them loose on their own.
166
606160
3000
onları salıverecek kadar güvenmiyoruz.
10:09
Scripts like these are insurance policies against disaster.
167
609160
3000
Bu tür metinler, felaketlere karşı sigorta poliçesidir.
10:12
And they prevent disaster.
168
612160
3000
Gerçekten de felaketleri önlerler.
10:15
But what they assure in its place is mediocrity.
169
615160
5000
Ancak felaketlerin yerine vasatlığı garanti ederler.
10:20
(Applause)
170
620160
7000
(Alkış)
10:27
Don't get me wrong. We need rules!
171
627160
2000
Yanlış anlamayın. Kurallar gereklidir!
10:29
Jazz musicians need some notes --
172
629160
2000
Caz müzisyenlerine nota gerekir -
10:31
most of them need some notes on the page.
173
631160
2000
çoğu sayfa üzerinde nota ister.
10:33
We need more rules for the bankers, God knows.
174
633160
2000
Allah için, bankacılara daha da fazla kural koymak gerek.
10:35
But too many rules prevent accomplished jazz musicians
175
635160
4000
Ama çok fazla kural, yetenekli caz müzisyenlerinin
10:39
from improvising.
176
639160
2000
doğaçlama yapmasını engeller.
10:41
And as a result, they lose their gifts,
177
641160
3000
Sonunda, yeteneklerini kaybederler,
10:44
or worse, they stop playing altogether.
178
644160
3000
veya daha vahimi, çalmaktan tümüyle vazgeçerler.
10:47
Now, how about incentives?
179
647160
3000
Peki ya ödüllendirme?
10:50
They seem cleverer.
180
650160
2000
Sanki daha akıllıca gibi görünüyor.
10:52
If you have one reason for doing something
181
652160
2000
Eğer bir işi yapmak için zaten bir sebebiniz varsa,
10:54
and I give you a second reason for doing the same thing,
182
654160
3000
ben de size ikinci bir sebep verirsem,
10:57
it seems only logical that two reasons are better than one
183
657160
3000
iki sebep, bir sebepten iyi olduğundan,
11:00
and you're more likely to do it.
184
660160
3000
mantıken yapma ihtimaliniz artacaktır.
11:03
Right?
185
663160
2000
Değil mi?
11:05
Well, not always.
186
665160
2000
Bazen değil!
11:07
Sometimes two reasons to do the same thing seem to compete with one another
187
667160
3000
Bazen aynı işi yapmak için iki sebep, birbirini desteklemek yerine
11:10
instead of complimenting,
188
670160
2000
birbirleriyle çelişir
11:12
and they make people less likely to do it.
189
672160
3000
ve insanları o işi yapmamaya iter.
11:15
I'll just give you one example because time is racing.
190
675160
3000
Vakit az olduğu için sadece bir örnek vereceğim.
11:18
In Switzerland, back about 15 years ago,
191
678160
3000
15 sene önce İsviçre'de nükleer çöplük yeri
11:21
they were trying to decide where to site nuclear waste dumps.
192
681160
3000
bulmaya gayret ediyorlardı.
11:24
There was going to be a national referendum.
193
684160
3000
Referanduma gidilecekti.
11:27
Some psychologists went around and polled citizens who were very well informed.
194
687160
3000
Bir grup psikolog, konuyu iyi bilen vatandaşlarla mülakat yaptılar;
11:30
And they said, "Would you be willing to have a nuclear waste dump in your community?"
195
690160
3000
ve "ilçenizde bir nükleer çöplük olmasına razı olur musunuz?" diye sordular.
11:33
Astonishingly, 50 percent of the citizens said yes.
196
693160
5000
İnanılmaz bir şekilde, yüzde ellisi "evet" dedi.
11:38
They knew it was dangerous.
197
698160
2000
Hepsi bunun tehlikeli olduğunu biliyordu.
11:40
They thought it would reduce their property values.
198
700160
3000
Emlaklarının değerlerini düşüreceğini de düşünüyorlardı.
11:43
But it had to go somewhere
199
703160
3000
Ama çöplüğün bir yere yapılması gerekliydi
11:46
and they had responsibilities as citizens.
200
706160
3000
ve vatandaş olarak sorumlulukları vardı.
11:49
The psychologists asked other people a slightly different question.
201
709160
4000
Psikologlar, başkalarına, biraz daha farklı bir soru sordular.
11:53
They said, "If we paid you six weeks' salary every year
202
713160
3000
"Eğer size her sene aylık maaşınızın bir buçuk katını ödesek
11:56
would you be willing to have a nuclear waste dump in your community?"
203
716160
4000
ilçenizde bir nükleer çöplük olmasına razı olur musunuz?"
12:00
Two reasons. It's my responsibility and I'm getting paid.
204
720160
4000
İki sebep var: Hem benim sorumluluğum, hem de bana para veriyorlar.
12:04
Instead of 50 percent saying yes,
205
724160
3000
Bu sefer, yüzde 50 "evet" diyeceğine,
12:07
25 percent said yes.
206
727160
3000
yüzde 25 "evet" dedi.
12:10
What happens is that
207
730160
3000
İşin sırrı şu:
12:13
the second this introduction of incentive gets us
208
733160
4000
Bu primi gördüğümüz anda içimize işliyor;
12:17
so that instead of asking, "What is my responsibility?"
209
737160
3000
biz de "Sorumluluk neyi gerektirir?" diye soracağımıza,
12:20
all we ask is, "What serves my interests?"
210
740160
3000
"İşime gelen nedir?" diye soruveriyoruz.
12:23
When incentives don't work,
211
743160
2000
Primler çalışmayınca,
12:25
when CEOs ignore the long-term health of their companies
212
745160
3000
müdürler, şirketlerinin geleceğini düşünmeyip de,
12:28
in pursuit of short-term gains that will lead to massive bonuses,
213
748160
4000
kocaman ödüller veren kısa vadeli çıkarlar peşinde koştukça
12:32
the response is always the same.
214
752160
4000
cevap hep aynı oluyor:
12:36
Get smarter incentives.
215
756160
3000
Daha da iyi ödüller bulalım.
12:40
The truth is that there are no incentives that you can devise
216
760160
3000
Doğrusu o ki, tasarlanacak ödüller asla
12:43
that are ever going to be smart enough.
217
763160
3000
yeterince iyi olmayacak.
12:46
Any incentive system can be subverted by bad will.
218
766160
4000
Bütün ödüllendirme düzenekleri kötü niyetle bozulabilir.
12:50
We need incentives. People have to make a living.
219
770160
4000
Ödüller gereklidir. İnsanlar parayı hakederler.
12:54
But excessive reliance on incentives
220
774160
2000
Ancak ödüllere fazla başvurursak, bu sefer
12:56
demoralizes professional activity
221
776160
3000
profesyonel faaliyetlerin hevesi kaçar.
12:59
in two senses of that word.
222
779160
3000
Her iki anlamda da hevesi kaçar.
13:02
It causes people who engage in that activity to lose morale
223
782160
4000
İşle uğraşan insanların hevesi kaçar.
13:06
and it causes the activity itself to lose morality.
224
786160
4000
Faaliyette de heves edilecek bir şey kalmaz.
13:10
Barack Obama said, before he was inaugurated,
225
790160
5000
Başkanlık'a başlamadan önce Barack Obama,
13:15
"We must ask not just 'Is it profitable?' but 'Is it right?'"
226
795160
4000
"Sadece 'kârlı mı?' değil, 'doğru mu?' diye de sormalıyız." dedi.
13:19
And when professions are demoralized,
227
799160
3000
Mesleklerin hevesi kaçtığında,
13:22
everyone in them becomes dependent on -- addicted to -- incentives
228
802160
5000
o meslekleri icra edenler de verilecek ödüllere bağımlılaşır
13:27
and they stop asking "Is it right?"
229
807160
3000
ve "doğru mu?" sorusunu sormayı bırakırlar.
13:30
We see this in medicine.
230
810160
3000
Bunu tıpta görüyoruz:
13:33
("Although it's nothing serious, let's keep an eye on it to make sure it doesn't turn into a major lawsuit.")
231
813160
4000
("Ciddi bir durumunuz yok; ama yine de mahkemeye kadar gitmemesi için takip edelim.")
13:37
And we certainly see it in the world of business.
232
817160
2000
İş hayatında da görüyoruz:
13:39
("In order to remain competitive in today's marketplace, I'm afraid we're going to have to replace you with a sleezeball.")
233
819160
6000
("Üzgünüm, ama bugünün pazar şartlarında rekabetçi olabilmek için senin yerine kişiliksiz birini almamız gerekiyor.")
13:45
("I sold my soul for about a tenth of what the damn things are going for now.")
234
825160
5000
("Ruhumu şimdiki fiyatının onda birine satmak zorunda kaldım.")
13:50
It is obvious that this is not the way people want to do their work.
235
830160
3000
İnsanların mesleklerini bu şekilde icra etmek istemedikleri bariz.
13:53
So what can we do?
236
833160
3000
O zaman ne yapabiliriz?
13:56
A few sources of hope:
237
836160
3000
Birkaç umut ışığı:
13:59
we ought to try to re-moralize work.
238
839160
3000
Çalışma hayatına yeniden heves katmalıyız.
14:02
One way not to do it: teach more ethics courses.
239
842160
6000
İşe yaramayacak bir yöntem: Ahlak Bilgisi dersleri vermek.
14:08
(Applause)
240
848160
3000
(Alkış)
14:11
There is no better way to show people that you're not serious
241
851160
3000
Ciddi olmadığını göstermenin en iyi yolu,
14:14
than to tie up everything you have to say about ethics
242
854160
3000
ahlakla ilgili söylenebilecek her şeyi ufak bir pakete koyup,
14:17
into a little package with a bow and consign it to the margins as an ethics course.
243
857160
5000
"Ahlak Bilgisi" adı altında rafa kaldırmaktır.
14:22
What to do instead?
244
862160
2000
Bunun yerine ne yapmalı?
14:24
One: Celebrate moral exemplars.
245
864160
4000
Bir: Ahlak timsallerini tebrik edin.
14:28
Acknowledge, when you go to law school,
246
868160
3000
Kabul etmek gerekir ki, hukuk okumaya başladığınızda,
14:31
that a little voice is whispering in your ear
247
871160
3000
kulağınıza bir ses Atticus Finch'in ismini fısıldar.
14:34
about Atticus Finch.
248
874160
3000
(Ç.N.: Atticus Finch, 'Bülbülü Öldürmek' kitabındaki erdemli avukatın adıdır.)
14:37
No 10-year-old goes to law school to do mergers and acquisitions.
249
877160
3000
Kimse on yaşındayken icra takibi ve şirket alımları için avukat olmayı düşlemez.
14:40
People are inspired by moral heroes.
250
880160
3000
İnsanlar, ahlak timsallerinden esinlenirler.
14:43
But we learn that with sophistication
251
883160
3000
Fakat hayat kavgasında gide gele,
14:46
comes the understanding that you can't acknowledge that you have moral heroes.
252
886160
4000
ahlak timsallerinin varlığını kabul etmemeye başlarız.
14:50
Well, acknowledge them.
253
890160
2000
Valla, kabul edin!
14:52
Be proud that you have them.
254
892160
2000
Ahlak timsalleriyle gurur duyun.
14:54
Celebrate them.
255
894160
2000
Kutlayın.
14:56
And demand that the people who teach you acknowledge them and celebrate them too.
256
896160
3000
Size aksini öğretenlere de bu insanların varlığını gösterin ve onların da kutlamalarını isteyin.
14:59
That's one thing we can do.
257
899160
3000
Bu, yapılabileceklerden biri.
15:02
I don't know how many of you remember this:
258
902160
3000
Kaçınız hatırlar bilmiyorum:
15:05
another moral hero, 15 years ago, Aaron Feuerstein,
259
905160
4000
On beş önceki bir ahlak timsali Aaron Feuerstein'dır.
15:09
who was the head of Malden Mills in Massachusetts --
260
909160
3000
O dönemde, Massachusetts'de Malden Mills'in başındaydı.
15:12
they made Polartec --
261
912160
2000
Polartec isimli sentetik kumaşları imal ediyorlardı.
15:14
The factory burned down.
262
914160
2000
Fabrikaları yandı.
15:16
3,000 employees. He kept every one of them on the payroll.
263
916160
3000
Üç bin çalışanın hiç birini çıkarmadı; hepsine maaşlarını vermeye devam etti.
15:19
Why? Because it would have been a disaster for them
264
919160
3000
Neden? Çünkü işten çıkarılmak, hem işçiler için,
15:22
and for the community if he had let them go.
265
922160
3000
hem de toplum için bir felaket olacaktı.
15:25
"Maybe on paper our company is worth less to Wall Street,
266
925160
4000
"Belki şirketimiz yatırımcılara kağıt üzerinde daha değersiz görünüyor.
15:29
but I can tell you it's worth more. We're doing fine."
267
929160
4000
ama eskisinden daha bile değerli olduğunu ben size söyleyebilirim. İşimiz iyi gidiyor."
15:33
Just at this TED we heard talks from several moral heroes.
268
933160
4000
Bu TED'de bile bir çok ahlak timsalinden konuşmalar dinledik.
15:37
Two were particularly inspiring to me.
269
937160
3000
İki tanesi bana esin kaynağı oldu.
15:40
One was Ray Anderson, who turned --
270
940160
3000
Biri Ray Anderson'dı ...
15:43
(Applause)
271
943160
3000
(Alkış)
15:46
-- turned, you know, a part of the evil empire
272
946160
3000
Ray Anderson, etrafına zararlı bir imparatorluğun bir kısmını
15:49
into a zero-footprint, or almost zero-footprint business.
273
949160
3000
doğaya zararsız, en azından çok az zararlı bir işe çevirdi.
15:52
Why? Because it was the right thing to do.
274
952160
4000
Neden? Çünkü doğru olan buydu.
15:56
And a bonus he's discovering is
275
956160
3000
Bir de üzerine fark ediyor ki
15:59
he's actually going to make even more money.
276
959160
3000
aslında daha da fazla para kazanacak.
16:02
His employees are inspired by the effort.
277
962160
3000
Çalışanları, çabasından ilham alıyorlar.
16:05
Why? Because there happy to be doing something that's the right thing to do.
278
965160
4000
Neden? Çünkü doğru olanı yapmak adamları mutlu ediyor.
16:09
Yesterday we heard Willie Smits talk about re-foresting in Indonesia.
279
969160
5000
Dün, Willie Smiths'in Endonezya'nın yeniden ağaçlandırılması üzerine konuşmasını dinledik.
16:14
(Applause)
280
974160
3000
(Alkış)
16:17
In many ways this is the perfect example.
281
977160
3000
Bir çok açıdan en mükemmel örnek bu.
16:20
Because it took the will to do the right thing.
282
980160
3000
Çünkü doğru olanı yapmak için irade gerekliydi.
16:23
God knows it took a huge amount of technical skill.
283
983160
3000
Allah bilir, çok da teknik bilgi gerektirmiştir.
16:26
I'm boggled at how much he and his associates needed to know
284
986160
3000
Kendisi ve iş arkadaşlarının, böyle bir işin altından kalkmak için ne kadar çok şey
16:29
in order to plot this out.
285
989160
3000
bilmeleri gerekir - hayrete düşüyorum.
16:32
But most important to make it work --
286
992160
3000
Ancak, en önemlisi,
16:35
and he emphasized this --
287
995160
2000
zaten kendi de vurgulamıştı,
16:37
is that it took knowing the people in the communities.
288
997160
3000
gittikleri yerdeki toplumu tanımaktı.
16:40
Unless the people you're working with are behind you,
289
1000160
5000
Beraber çalıştığın insanlar seni desteklemezse,
16:45
this will fail.
290
1005160
2000
işler başarısız olur.
16:47
And there isn't a formula to tell you how to get the people behind you,
291
1007160
3000
Üstelik, insanların seni desteklemelerini sağlamanın da bir formülü yok,
16:50
because different people in different communities
292
1010160
3000
çünkü farklı cemiyetlerdeki farklı insanlar,
16:53
organize their lives in different ways.
293
1013160
3000
hayatlarını farklı şekillerde düzenlerler.
16:56
So there's a lot here at TED, and at other places, to celebrate.
294
1016160
3000
Dolayısıyla, burada da, başka yerlerde kutlanacak çok insan var.
16:59
And you don't have to be a mega-hero.
295
1019160
3000
Masallardaki gibi bir kahraman olmak gerekli değil.
17:02
There are ordinary heroes.
296
1022160
2000
Bu insanlar, "gündelik kahramanlar".
17:04
Ordinary heroes like the janitors who are worth celebrating too.
297
1024160
3000
Anlattığım hademeler gibi "gündelik kahramanlar" da kutlamaya değerdir.
17:07
As practitioners each and every one of us should strive
298
1027160
3000
Mesleğini icra eden insanlar olarak, hepimiz ve herbirimiz,
17:10
to be ordinary, if not extraordinary heroes.
299
1030160
3000
mümkünse olağan dışı, ama değilse olağan kahramanlar olmaya gayret göstermeliyiz.
17:13
As heads of organizations,
300
1033160
2000
Kurumların başındaki insanlar olarak,
17:15
we should strive to create environments
301
1035160
2000
ahlaki beceri ve ahlaki iradeyi cesaretlendiren
17:17
that encourage and nurture both moral skill and moral will.
302
1037160
5000
ve körükleyen ortamlar yaratmaya gayret etmeliyiz.
17:22
Even the wisest and most well-meaning people
303
1042160
3000
En bilge ve en iyi niyetli insanlar bile,
17:25
will give up if they have to swim against the current
304
1045160
3000
içindeki çalıştıkları kurumlarda
17:28
in the organizations in which they work.
305
1048160
3000
akıntıya karşı yüzmek zorunda kalırlarsa sonunda vazgeçerler.
17:31
If you run an organization, you should be sure
306
1051160
3000
Eğer bir kurumu idare ediyorsanız, işlerin hiç birini
17:34
that none of the jobs -- none of the jobs --
307
1054160
3000
- ama hiç birini -
17:37
have job descriptions like the job descriptions of the janitors.
308
1057160
3000
yukarıdaki hademeninki gibi tanımlamamalısınız.
17:40
Because the truth is that
309
1060160
3000
Çünkü, aslında insanlarla ilişkiye
17:43
any work that you do that involves interaction with other people
310
1063160
3000
geçmeyi gerektiren her iş,
17:46
is moral work.
311
1066160
3000
bir ahlaki görevdir.
17:49
And any moral work depends upon practical wisdom.
312
1069160
4000
Ve bütün ahlaki görevler, "pratik bilgeliği" gerektirir.
17:53
And, perhaps most important,
313
1073160
3000
Ve en önemlisi,
17:56
as teachers, we should strive to be the ordinary heroes,
314
1076160
3000
öğretmenler olarak, öğrettiğimiz insanlar için
17:59
the moral exemplars, to the people we mentor.
315
1079160
4000
"gündelik kahramanlar", ahlak timsalleri olmalıyız.
18:03
And there are a few things that we have to remember as teachers.
316
1083160
3000
Ve öğretmenler olarak hatırlamamız gereken bir kaç şey var.
18:06
One is that we are always teaching.
317
1086160
4000
Biri, sürekli bir şeyler öğretmeye devam ettiğimiz.
18:10
Someone is always watching.
318
1090160
3000
Her zaman izleyen birileri vardır.
18:13
The camera is always on.
319
1093160
2000
Kamera her zaman çalışmaktadır.
18:15
Bill Gates talked about the importance of education
320
1095160
3000
Bill Gates, eğitimin öneminden bahsetti,
18:18
and, in particular, the model that KIPP was providing:
321
1098160
3000
özellikle KIPP'in sunduğu eğitim modelinden.
18:21
"Knowledge is power."
322
1101160
2000
"Bilgi güçtür."
18:24
And he talked about a lot of the wonderful things
323
1104160
3000
KIPP'in yaptığı bir çok muhteşem işten de
18:27
that KIPP is doing
324
1107160
2000
bahsetti.
18:29
to take inner-city kids and turn them in the direction of college.
325
1109160
4000
Kenar mahalle çocuklarını alıp üniversite için hazırlamışlar.
18:33
I want to focus on one particular thing KIPP is doing
326
1113160
3000
Ben, KIPP'in yaptığı, ama Bill'in bahsetmediği bir şeyi
18:36
that Bill didn't mention.
327
1116160
2000
anlatmak istiyorum.
18:39
That is that they have come to the realization
328
1119160
2000
Fark ettiler ki, çocukların öğrenmesi gereken
18:42
that the single most important thing kids need to learn
329
1122160
2000
tek önemli şey,
18:44
is character.
330
1124160
1000
kişilik bütünlüğü.
18:45
They need to learn to respect themselves.
331
1125160
3000
Kendilerine saygı duymayı öğrenmeliler.
18:48
They need to learn to respect their schoolmates.
332
1128160
3000
Arkadaşlarına saygı duymayı öğrenmeliler.
18:51
They need to learn to respect their teachers.
333
1131160
3000
Öğretmenlerine saygı duymayı öğrenmeliler.
18:54
And, most important, they need to learn to respect learning.
334
1134160
3000
En önemlisi, öğrenmeye saygı duymayı öğrenmeliler.
18:57
That's the principle objective.
335
1137160
2000
En önemli amaç budur.
18:59
If you do that, the rest is just pretty much a coast downhill.
336
1139160
4000
Bunu yaparsak, geri kalanları çorap söküğü gibi gelecektir.
19:03
And the teachers: the way you teach these things to the kids
337
1143160
3000
Öğretmenlerin bunu yapması, hem sizin, hem de bütün eğitim
19:06
is by having the teachers and all the other staff embody it every minute of every day.
338
1146160
7000
çalışanlarının her günün her dakikası bunu yaşamalarıdır.
19:13
Obama appealed to virtue.
339
1153160
2000
Obama erdemden bahsetti.
19:15
And I think he was right.
340
1155160
2000
Haklı olduğunu düşünüyorum.
19:17
And the virtue I think we need above all others is practical wisdom,
341
1157160
4000
Ve en önemli erdemin de "pratik bilgelik" olduğunu düşünüyorum.
19:21
because it's what allows other virtues -- honesty, kindness, courage and so on --
342
1161160
7000
çünkü bu, dürüstlük, şefkat, cesaret gibi diğer erdemlerin
19:28
to be displayed at the right time and in the right way.
343
1168160
3000
doğru zamanda ve doğru yerde gösterilmesini sağlar.
19:31
He also appealed to hope.
344
1171160
3000
Obama, umuttan da bahsetti.
19:34
Right again.
345
1174160
2000
Bu konuda da hak veriyorum.
19:36
I think there is reason for hope.
346
1176160
3000
Umut için sebeplerimiz var.
19:39
I think people want to be allowed to be virtuous.
347
1179160
3000
İnsanların, erdemli olması için imkan istediklerini düşünüyorum.
19:42
In many ways, it's what TED is all about.
348
1182160
4000
TED bir çok anlamda bu amaca hizmet ediyor:
19:46
Wanting to do the right thing
349
1186160
3000
Doğru olanı, doğru şekilde,
19:49
in the right way
350
1189160
2000
doğru sebepler için
19:51
for the right reasons.
351
1191160
2000
yapmayı istemek.
19:53
This kind of wisdom is within the grasp of each and every one of us
352
1193160
3000
Bu tür bir bilgelik, her birimizin elinde -
19:56
if only we start paying attention.
353
1196160
3000
- sadece özen göstermemiz gerekli.
19:59
Paying attention to what we do,
354
1199160
3000
Ne yaptığımıza, nasıl yaptığımıza
20:02
to how we do it,
355
1202160
2000
ve en önemlisi,
20:04
and, perhaps most importantly,
356
1204160
2000
çalıştığımız kurumların yapısına
20:06
to the structure of the organizations within which we work,
357
1206160
3000
özen göstermeliyiz. Ancak bu özeni göstererek
20:09
so as to make sure that it enables us and other people to develop wisdom
358
1209160
5000
kendimizin ve başkalarının bilgeliklerini geliştirmesine fırsat veren kurumların
20:14
rather than having it suppressed.
359
1214160
3000
oluşmasını sağlayabiliriz.
20:17
Thank you very much.
360
1217160
2000
Çok teşekkür ederim.
20:20
Thank you.
361
1220160
2000
Teşekkürler.
20:22
(Applause)
362
1222160
3000
(Alkış)
20:25
Chris Anderson: You have to go and stand out here a sec.
363
1225160
3000
Chris Anderson: Bitene dek biraz daha durabilir misiniz?
20:31
Barry Schwartz: Thank you very much.
364
1231160
2000
Barry Schwartz: Çok teşekkür ederim.
20:33
(Applause)
365
1233160
6000
(Alkış)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7