What really matters at the end of life | BJ Miller | TED

12,750,923 views ・ 2015-09-30

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Can Akbay Gözden geçirme: Sancak Gülgen
00:13
Well, we all need a reason to wake up.
0
13999
3009
Kendimize gelmemiz için bir sebebe ihtiyacımız var.
00:18
For me, it just took 11,000 volts.
1
18898
2373
Benim için, bu sadece 11.000 volttu.
00:23
I know you're too polite to ask,
2
23068
1674
Sormayacak kadar çok kibarsınız,
00:24
so I will tell you.
3
24766
1635
size anlatacağım.
00:27
One night, sophomore year of college,
4
27354
2223
Üniversite ikinci sınıftayken bir gece,
00:29
just back from Thanksgiving holiday,
5
29601
3698
Şükran Günü tatilinden yeni dönmüştüm,
00:33
a few of my friends and I were horsing around,
6
33323
2652
birkaç arkadaşım ve ben takılırken,
00:35
and we decided to climb atop a parked commuter train.
7
35999
3565
park edilmiş bir banliyö treninin üstüne çıkmaya karar verdik.
00:40
It was just sitting there, with the wires that run overhead.
8
40167
3114
Üzerimizdeki kablolarla sadece orada oturacaktık.
00:43
Somehow, that seemed like a great idea at the time.
9
43305
3102
O zaman nasıl olduysa iyi bir fikir gibi göründü.
00:46
We'd certainly done stupider things.
10
46804
2482
Kesinlikle daha aptalca şeyler yapmıştık.
00:50
I scurried up the ladder on the back,
11
50270
3021
Arkadaki merdivenin üzerine hızlıca çıktım,
00:53
and when I stood up,
12
53315
1722
ayağa kalktığımda,
00:55
the electrical current entered my arm,
13
55061
3582
elektrik akımı kolumdan girdi,
00:58
blew down and out my feet, and that was that.
14
58667
2540
beni devirdi ve ayaklarımdan çıktı, bu sondu.
01:03
Would you believe that watch still works?
15
63699
2589
O saatin hâlâ çalıştığına inanır mısınız?
01:08
Takes a licking!
16
68216
1207
Canına okuduğum!
01:09
(Laughter)
17
69447
1031
(Gülüşme)
01:10
My father wears it now in solidarity.
18
70502
2309
Babam şimdi onu dayanışmada takıyor.
01:15
That night began my formal relationship with death -- my death --
19
75295
6023
O gece ölümle -- kendi ölümümle resmi ilişkim başladı,
01:21
and it also began my long run as a patient.
20
81342
3808
ayrıca bir hasta olarak uzun süren koşuşturmacam başladı.
01:25
It's a good word.
21
85174
1154
Bu iyi bir kelime.
01:26
It means one who suffers.
22
86352
1727
Anlamı, acı çeken kimse.
01:28
So I guess we're all patients.
23
88825
1441
Sanıyorum ki hepimiz hastayız.
01:31
Now, the American health care system
24
91607
2366
Şimdilerde Amerikan sağlık sistemi
01:33
has more than its fair share of dysfunction --
25
93997
3121
işlevsel bozukluğun adil paylaşımından daha fazlasına sahip --
01:37
to match its brilliance, to be sure.
26
97142
2060
görkemini karşılamak için şüphesiz.
01:39
I'm a physician now, a hospice and palliative medicine doc,
27
99750
4452
Şu an bir doktorum, bir bakımevi ve hafifletici tıp doktoru,
01:44
so I've seen care from both sides.
28
104226
2246
bu yüzden her iki taraftan da hizmeti gördüm.
01:47
And believe me: almost everyone who goes into healthcare
29
107076
3899
Bana inanın; sağlık hizmetine giren neredeyse herkes,
01:50
really means well -- I mean, truly.
30
110999
3137
gerçekten herkes iyi niyetli.
01:54
But we who work in it are also unwitting agents
31
114874
3933
Fakat onun içinde çalışan bizler sıklıkla hizmet vermeyen
01:58
for a system that too often does not serve.
32
118831
4244
bir sistemin farkında olmayan hizmetkârlarıyız.
02:03
Why?
33
123999
1157
Niçin?
02:05
Well, there's actually a pretty easy answer to that question,
34
125624
3381
Aslında, bu sorunun oldukça kolay bir cevabı var,
02:09
and it explains a lot:
35
129029
2248
birçok şeyi açıklıyor:
02:11
because healthcare was designed with diseases, not people, at its center.
36
131301
5958
Çünkü sağlık hizmeti hastalıklarla tasarlanmıştır, insan merkezli değildir.
02:18
Which is to say, of course, it was badly designed.
37
138419
2906
Elbette o kötü bir şekilde tasarlanmıştır.
02:22
And nowhere are the effects of bad design more heartbreaking
38
142158
6052
Kötü dizaynın etkileri, hiçbir yerde daha fazla kalp kırıcı değildir
02:28
or the opportunity for good design more compelling
39
148234
3335
veya iyi bir dizayn fırsatı daha zorlayacı,
02:31
than at the end of life,
40
151593
2141
maddelerin fiziksel olarak işlemden geçtiği,
02:33
where things are so distilled and concentrated.
41
153758
3356
hayatın sonuna kıyasla.
02:38
There are no do-overs.
42
158234
1786
Geri dönüş yoktur.
02:42
My purpose today is to reach out across disciplines
43
162073
4491
Benim bugünkü amacım disiplinlere el uzatmak
02:46
and invite design thinking into this big conversation.
44
166588
4367
ve tasarım düşüncesini büyük sohbetimiz içerisine davet etmektir.
02:51
That is, to bring intention and creativity
45
171495
5357
Yani, niyeti ve yaratıcılığı
02:56
to the experience of dying.
46
176876
2769
ölüm deneyimine kazandırmak.
03:01
We have a monumental opportunity in front of us,
47
181235
4033
Önümüzde anıtsal bir fırsat bulunmaktadır,
03:05
before one of the few universal issues
48
185292
4341
birkaç evrensel konunun birinden önce
03:09
as individuals as well as a civil society:
49
189657
3310
sivil bir toplumun yanında birey olarak
03:12
to rethink and redesign how it is we die.
50
192991
3916
ölümümüzün nasıl olduğunu, yeniden düşünmek ve tasarlamak için.
03:19
So let's begin at the end.
51
199489
2590
Öyleyse hadi sondan başlayalım.
03:23
For most people, the scariest thing about death isn't being dead,
52
203611
3935
İnsanların çoğu için ölüm hakkındaki en korkutucu şey ölü olmak değildir;
03:27
it's dying, suffering.
53
207570
1819
ölüyor olmaktır, acıdır.
03:29
It's a key distinction.
54
209809
1375
Bu anahtar bir ayrımdır.
03:32
To get underneath this, it can be very helpful
55
212461
2168
Bunun zeminine ulaşmada
03:34
to tease out suffering which is necessary as it is,
56
214653
4354
acı çekmek gerekenle değiştirebileceğimiz acı üzerine kafa yormak
03:39
from suffering we can change.
57
219031
2665
yararlı olabilir.
03:42
The former is a natural, essential part of life, part of the deal,
58
222317
5236
İlki doğaldır ve yaşamın asıl bölümüdür,
03:47
and to this we are called to make space, adjust, grow.
59
227577
5114
buna yeniye yer açmak deriz, alışmak, büyümek.
03:55
It can be really good to realize forces larger than ourselves.
60
235013
5346
Kendimizden daha büyük güçleri fark etmek gerçekten iyi olabilir.
04:01
They bring proportionality,
61
241098
3124
Onlar hayatımıza ölçülü olmayı getirir.
04:04
like a cosmic right-sizing.
62
244246
2319
Evrensel doğru boyutlandırma gibi.
04:08
After my limbs were gone,
63
248779
2434
Uzuvlarımı kaybettikten sonra,
04:11
that loss, for example, became fact, fixed --
64
251237
4586
bu kaybım, değişmeyecek bir gerçeğe dönüştü,
04:15
necessarily part of my life,
65
255847
3313
zorunlu olarak hayatımın bir bölümü,
04:19
and I learned that I could no more reject this fact than reject myself.
66
259184
6116
bu gerçeği ve kendimi reddedemeyeceğimi öğrendim.
04:27
It took me a while, but I learned it eventually.
67
267173
2621
Bu biraz zaman aldı ama sonunda öğrendim.
04:30
Now, another great thing about necessary suffering
68
270572
2444
Gerekli acı ile ilgili diğer harika şey ise,
04:33
is that it is the very thing
69
273040
3508
bakıcı ve hastayı
04:36
that unites caregiver and care receiver --
70
276572
5403
bir araya getirmesidir,
04:41
human beings.
71
281999
1253
yani insanları.
04:45
This, we are finally realizing, is where healing happens.
72
285089
3814
Bunun sonunda, iyileşmenin nerede olduğunu sonunda anlarız.
04:49
Yes, compassion -- literally, as we learned yesterday --
73
289673
3520
Evet, merhamet, dün öğrendiğimiz gibi,
04:53
suffering together.
74
293217
1428
birlikte acı çekmek.
04:56
Now, on the systems side, on the other hand,
75
296672
3338
Şimdi, diğer taraftan sistemler üzerinde,
05:00
so much of the suffering is unnecessary, invented.
76
300034
3858
acının çoğu gereksizdir, yaratılmıştır.
05:04
It serves no good purpose.
77
304376
2274
Bunun hiçbir yararı olmaz.
05:06
But the good news is, since this brand of suffering is made up,
78
306674
4301
Ama güzel haberse, bu acının uydurulduğudur,
05:10
well, we can change it.
79
310999
1484
yani, bunu değiştirebiliriz.
05:13
How we die is indeed something we can affect.
80
313681
2654
Nasıl öldüğümüz aslında bizim etkileyebildiğimiz bir şeydir.
05:18
Making the system sensitive to this fundamental distinction
81
318446
4053
Bu temel ayrımı hassas şekilde yapmak,
05:22
between necessary and unnecessary suffering
82
322523
3452
gerekli ve gereksiz acı çekmek arasında
05:25
gives us our first of three design cues for the day.
83
325999
3690
bize bugün üç temel ipucundan birincisini verir.
05:30
After all, our role as caregivers, as people who care,
84
330299
4529
Sonuçta bakım yapan kişilerin rolü,
05:34
is to relieve suffering -- not add to the pile.
85
334852
4662
acıyı rahatlatmaktır, artırmak değil.
05:42
True to the tenets of palliative care,
86
342292
1871
Geçici bakım ilkelerine sadık kalmayı,
05:44
I function as something of a reflective advocate,
87
344187
3673
yansıtıcı bir işlev olarak görürüm.
05:47
as much as prescribing physician.
88
347884
2119
Reçete yazan bir hekim gibi.
05:51
Quick aside: palliative care -- a very important field but poorly understood --
89
351177
6021
Palyatif bakım, çok önemlidir ama çok az anlaşılmıştır.
05:57
while it includes, it is not limited to end of life care.
90
357222
2954
Sadece hayat sonundaki bakımla sınırlı değildir, ama onu içerir.
06:00
It is not limited to hospice.
91
360200
1841
Darülaceze ile limitli değildir.
06:02
It's simply about comfort and living well at any stage.
92
362811
3457
Bu konfor ve her aşamada iyi yaşamakla ilgilidir.
06:06
So please know that you don't have to be dying anytime soon
93
366999
3039
Lütfen yakında ölmek zorunda olmadığınızı bilin,
06:10
to benefit from palliative care.
94
370062
1687
palyatif bakımdan yararlanmak için.
06:13
Now, let me introduce you to Frank.
95
373450
2280
Şimdi izin verin sizi Frank ile tanıştırayım.
06:17
Sort of makes this point.
96
377768
1215
Bu noktayı aydınlatır.
06:19
I've been seeing Frank now for years.
97
379007
2030
Frank'i yıllardır görüyorum.
06:21
He's living with advancing prostate cancer on top of long-standing HIV.
98
381061
4194
Prostat kanserinin ilerlemiş bir evresinde, HIV virüsüyle de uzun zamandır yaşamakta.
06:26
We work on his bone pain and his fatigue,
99
386197
1986
Onun kemik ağrıları ve yorgunluğu üzerinde çalışırız.
06:28
but most of the time we spend thinking out loud together about his life --
100
388207
4714
Ama zamanın çoğunu onun hayatını yüksek sesle düşünerek geçiririz --
06:32
really, about our lives.
101
392945
1365
gerçekten, hayatlarımız hakkında.
06:35
In this way, Frank grieves.
102
395071
1660
Bu şekilde Frank kederlenir.
06:37
In this way, he keeps up with his losses as they roll in,
103
397207
3779
Böylece o birilerini kaybettikçe buna ayak uydurabilir,
06:41
so that he's ready to take in the next moment.
104
401010
3149
gelecek anı yaşamaya hazır olmak için.
06:45
Loss is one thing, but regret, quite another.
105
405524
4171
Kayıp önemlidir, pişmanlık da öyle.
06:51
Frank has always been an adventurer --
106
411243
1957
Frank her zaman maceracıydı --
06:53
he looks like something out of a Norman Rockwell painting --
107
413224
2841
O, Norman Rockwell'in resimlerinden çıkmış gibi görünür.
06:56
and no fan of regret.
108
416089
1564
Pişmanlıktan da hoşlanmaz.
06:58
So it wasn't surprising when he came into clinic one day,
109
418566
2681
Bir gün kliniğe geldiğinde şaşırmadık.
07:01
saying he wanted to raft down the Colorado River.
110
421271
2736
Kolorado Nehri'nde rafting yapmak istiyordu.
07:05
Was this a good idea?
111
425142
1675
Bu iyi bir fikir miydi?
07:07
With all the risks to his safety and his health, some would say no.
112
427268
4204
Tüm riskler ve sağlık durumuyla bazılarımız hayır diyecekti.
07:11
Many did, but he went for it, while he still could.
113
431496
3566
Çoğumuz dedik ama o bunu başardı, hâlâ yapabilirken.
07:15
It was a glorious, marvelous trip:
114
435999
3611
Muhteşem ve harikulade bir gezintiydi.
07:20
freezing water, blistering dry heat, scorpions, snakes,
115
440928
5322
Buz gibi bir su, kabarmış kuru bir hava, örümcekler, yılanlar,
07:26
wildlife howling off the flaming walls of the Grand Canyon --
116
446274
5431
Büyük Kanyon'un duvarlarından gelen yaban hayatı iniltileri --
07:31
all the glorious side of the world beyond our control.
117
451729
3544
Dünya'nın tüm harika tarafları kontrolümüzün dışında.
07:36
Frank's decision, while maybe dramatic,
118
456492
1890
Frank'in kararı, belki etkileyiciydi.
07:38
is exactly the kind so many of us would make,
119
458406
2287
Birçoğumuzun yapmak isteyeceği türden.
07:40
if we only had the support to figure out what is best for ourselves over time.
120
460717
6197
Bizim için neyin iyi olduğuyla ilgili destek alsaydık.
07:49
So much of what we're talking about today is a shift in perspective.
121
469291
3369
Bugün en çok bakış açılarımızdaki değişikliği konuşuyoruz.
07:54
After my accident, when I went back to college,
122
474723
2252
Kazadan sonra, üniversiteye döndüğümde,
07:56
I changed my major to art history.
123
476999
2366
alanımı sanat tarihi olarak değiştirdim.
08:00
Studying visual art, I figured I'd learn something about how to see --
124
480095
4300
Görsel sanatlar okurken, nasıl gördüğümüzü öğreneceğimi düşündüm --
08:05
a really potent lesson for a kid who couldn't change
125
485705
3374
neyi gördüğünün çoğunu değiştiremeyen bir çocuk için,
08:09
so much of what he was seeing.
126
489103
2041
bu güçlü bir dersti.
08:12
Perspective, that kind of alchemy we humans get to play with,
127
492602
3738
Bakış açısı, bizim içimizde oynadığımız bir simyadır,
08:16
turning anguish into a flower.
128
496364
2510
acıyı çiçeğe dönüştürmek.
08:21
Flash forward: now I work at an amazing place in San Francisco
129
501999
3792
Şu an San Francisco'da harika bir yerde çalışıyorum,
08:25
called the Zen Hospice Project,
130
505815
2239
''Zen Darülaceze'' projesi denilen.
08:28
where we have a little ritual that helps with this shift in perspective.
131
508078
3620
Bizim bazı ritüellerimiz bakış açılarımızı değiştiriyor.
08:32
When one of our residents dies,
132
512405
3061
Aramızdan birisi öldüğünde,
08:35
the mortuary men come, and as we're wheeling the body out through the garden,
133
515490
4470
morgdaki adam gelir, biz bedeni bahçeden dışarı çıkarırız.
08:39
heading for the gate, we pause.
134
519984
2030
Kapıya geldiğimizde dururuz.
08:42
Anyone who wants --
135
522038
2185
Kim isterse --
08:44
fellow residents, family, nurses, volunteers,
136
524247
2724
dostları, ailesi, hemşireler, gönüllüler,
08:46
the hearse drivers too, now --
137
526995
2444
cenaze arabası sürücüsü de, şimdi --
08:49
shares a story or a song or silence,
138
529463
4427
bir hikâye anlatır veya şarkı söylenir ya da sessizlik,
08:53
as we sprinkle the body with flower petals.
139
533914
2788
çiçek yapraklarını üzerine serperiz.
08:57
It takes a few minutes;
140
537282
2304
Birkaç dakika sürer;
08:59
it's a sweet, simple parting image to usher in grief with warmth,
141
539610
5365
bu tatlı, basit ayrılış görüntüsü kederin içine bir parça içtenlik getirir,
09:04
rather than repugnance.
142
544999
1711
nefretin yerine.
09:08
Contrast that with the typical experience in the hospital setting,
143
548060
5046
Tipik hastane ortamına kıyasla,
09:13
much like this -- floodlit room lined with tubes and beeping machines
144
553130
4864
çoğunlukla ışıklandırılmış bir oda, borular ve bip sesli makineler ile kaplı,
09:18
and blinking lights that don't stop even when the patient's life has.
145
558018
4168
yanıp sönen ışıklar, hastanın hayatı son bulmuşken bile durmaz.
09:23
Cleaning crew swoops in, the body's whisked away,
146
563419
3026
Temizlikçiler geldiğinde, bedeni götürülür.
09:26
and it all feels as though that person had never really existed.
147
566469
5028
Tüm bunlar, o kişi gerçekten yokmuş gibi hissettirir.
09:33
Well-intended, of course, in the name of sterility,
148
573070
2623
Tabii ki, steril olmak adına iyi olması amaçlanır,
09:35
but hospitals tend to assault our senses,
149
575717
3496
ama hastaneler, duyularımıza saldırma eğilimindedir,
09:39
and the most we might hope for within those walls is numbness --
150
579237
5504
çoğumuzda bu duvarların arasında, bir hissizlik olduğu düşüncesi olabilir --
09:44
anesthetic, literally the opposite of aesthetic.
151
584765
4242
anestetik, kelimenin tam anlamıyla estetik olmayan.
09:50
I revere hospitals for what they can do; I am alive because of them.
152
590499
4305
Hastanelerin yapabileceklerine saygı duyarım,
çünkü onların sayesinde hayattayım.
09:56
But we ask too much of our hospitals.
153
596096
2117
Ama biz hastanelerimizden çok şey isteriz.
09:59
They are places for acute trauma and treatable illness.
154
599436
3593
Onlar, akut travmalar ve tedavi edilebilir hastalıklar içindir.
10:03
They are no place to live and die; that's not what they were designed for.
155
603053
4025
Oralarda yaşamak ve ölmek için yer yoktur; onlar bu nedenle tasarlanmadılar.
10:10
Now mind you -- I am not giving up on the notion
156
610078
2300
Şimdi ben kurumlarımızın
10:12
that our institutions can become more humane.
157
612402
3210
daha insancıl bir hâle geleceği görüşünden vazgeçmiyorum.
10:16
Beauty can be found anywhere.
158
616057
2381
Güzellik her yerde bulunabilir.
10:21
I spent a few months in a burn unit
159
621092
2272
Birkaç ayımı yanık bölümü içerisinde geçirdim,
10:23
at St. Barnabas Hospital in Livingston, New Jersey,
160
623388
2748
Livingston, New Jersey'deki Barnabas hastanesinde,
10:26
where I got really great care at every turn,
161
626160
4157
orada harika bir bakım gördüm,
10:30
including good palliative care for my pain.
162
630341
2197
buna iyi derecede palyatif bakımda dâhil.
10:33
And one night, it began to snow outside.
163
633415
2845
Bir gece dışarıda kar yağmaya başladı.
10:37
I remember my nurses complaining about driving through it.
164
637426
3915
Hatırlıyorum, hemşirelerim araç kullanmaktan şikâyet ediyordu.
10:42
And there was no window in my room,
165
642103
2184
Odamda hiç pencere yoktu ama
10:44
but it was great to just imagine it coming down all sticky.
166
644311
3306
lapa lapa yağan karı hayal etmek harikaydı.
10:49
Next day, one of my nurses smuggled in a snowball for me.
167
649299
3934
Ertesi gün, hemşirelerimden biri gizlice bir kar topu getirdi.
10:53
She brought it in to the unit.
168
653257
1633
Kar topunu yanık bölümüne soktu.
10:56
I cannot tell you the rapture I felt holding that in my hand,
169
656731
5408
Size kar topunu elimde tutmanın, beni nasıl cezbettiğini anlatamam.
11:02
and the coldness dripping onto my burning skin;
170
662163
3049
Soğukluğun yanan cildim üzerinden taşması,
11:05
the miracle of it all,
171
665236
2310
tüm bunlar bir mucize,
11:07
the fascination as I watched it melt and turn into water.
172
667570
3759
onun eriyerek suya dönüşmesi ise bir büyüydü.
11:15
In that moment,
173
675293
2131
O anda,
11:17
just being any part of this planet in this universe mattered more to me
174
677448
4488
sadece bu gezegenin herhangi bir parçası olmam,
11:21
than whether I lived or died.
175
681960
2099
yaşamış veya ölmüş olmamdan daha önemliydi.
11:24
That little snowball packed all the inspiration I needed
176
684083
3123
O küçük kar topu, tüm ilhamı toplamıştı,
11:27
to both try to live and be OK if I did not.
177
687230
3205
yaşamam ve iyi olmam için gereken, eğer yaşamıyor olsaydım da tamamdı.
11:31
In a hospital, that's a stolen moment.
178
691176
2884
Bir hastanede o vakit, çalınmış bir andır.
11:36
In my work over the years, I've known many people
179
696356
3389
Benim işimde, yıllardır birçok insan tanıdım,
11:39
who were ready to go, ready to die.
180
699769
1827
gitmek ve ölmek için hazırlardı.
11:43
Not because they had found some final peace or transcendence,
181
703192
4783
Nihai huzuru veya üstünlüğü bulmuş oldukları için değil,
11:47
but because they were so repulsed by what their lives had become --
182
707999
4309
ama onlar hayatlarının neye dönüşmüş olduğu yüzünden itildiler --
11:54
in a word, cut off, or ugly.
183
714553
4549
bir kelimeyle, koparılmış veya kötü olarak.
12:03
There are already record numbers of us living with chronic and terminal illness,
184
723394
6086
Kronik ve ölümcül hastalıklarla yaşayan çok sayıda insan var,
12:09
and into ever older age.
185
729504
1452
herhangi bir ileri yaşta olan.
12:11
And we are nowhere near ready or prepared for this silver tsunami.
186
731947
4800
Biz bu sağlık felaketi (gümüş tsunami) için hazır değiliz ve hazırlanmadık.
12:19
We need an infrastructure dynamic enough to handle
187
739335
3261
Bizim dinamik ve yeterli bir alt yapıya ihtiyacımız var,
12:22
these seismic shifts in our population.
188
742620
4064
toplumumuzdaki bu gibi değişimler için.
12:27
Now is the time to create something new, something vital.
189
747637
3020
Şimdi yeni bir şey yaratmanın zamanı, hayati bir şey.
12:30
I know we can because we have to.
190
750681
2360
Biliyorum yapabiliriz, çünkü mecburuz.
12:33
The alternative is just unacceptable.
191
753065
2022
Alternatif, sadece kabul edilemez.
12:35
And the key ingredients are known:
192
755651
1882
Bilinen ana malzemeler:
12:37
policy, education and training,
193
757557
3674
Politika, eğitim ve öğretim,
12:41
systems, bricks and mortar.
194
761255
2062
sistemler, tuğlalar ve harç.
12:44
We have tons of input for designers of all stripes to work with.
195
764642
3806
Bizim tasarımcıların tüm çizgileriyle çalışabilmemiz için tonlarca girdimiz var.
12:49
We know, for example, from research
196
769123
1881
Biz biliyoruz, örneğin, araştırma sonucunda
12:51
what's most important to people who are closer to death:
197
771028
3486
ölüme yakın olan insanlar için en çok neyin önemli olduğunu:
12:54
comfort; feeling unburdened and unburdening to those they love;
198
774538
6965
Konfor, rahatlamış hissetmek, sevdiklerini rahatlatmak.
13:01
existential peace; and a sense of wonderment and spirituality.
199
781527
5242
Varoluşsal barış, merak ve maneviyat duygusu.
13:08
Over Zen Hospice's nearly 30 years,
200
788896
3758
Zen projesi neredeyse 30 yılı aştı,
13:12
we've learned much more from our residents in subtle detail.
201
792678
3643
hastalarımızdan ince ayrıntılarıyla öğrendik.
13:17
Little things aren't so little.
202
797662
2465
Küçük şeyler aslında küçük değiller.
13:21
Take Janette.
203
801499
1174
Janette'i örnek alın.
13:22
She finds it harder to breathe one day to the next due to ALS.
204
802697
3487
O her gün kendini ALS hastalığı yüzünden zor nefes alıyorken bulur.
13:26
Well, guess what?
205
806208
1150
Peki tahmin edin, ne?
13:28
She wants to start smoking again --
206
808121
3378
O tekrar sigaraya başlamak istiyor --
13:31
and French cigarettes, if you please.
207
811523
2928
Fransız sigarası, eğer mümkünse.
13:36
Not out of some self-destructive bent,
208
816786
2223
Kendine zarar vermesinin dışında,
13:39
but to feel her lungs filled while she has them.
209
819033
3959
ciğerlerini dolu hissedebilmek için, aslında onlara sahipken.
13:44
Priorities change.
210
824786
1197
Öncelikler değişir.
13:47
Or Kate -- she just wants to know
211
827556
2471
Ya da Kate -- o sadece bilmek istiyor,
13:50
her dog Austin is lying at the foot of her bed,
212
830051
4035
onun köpeği Austin yatağın kenarında yatıyor,
13:54
his cold muzzle against her dry skin,
213
834110
3717
soğuk burnu onun kuru cildine değerken,
13:57
instead of more chemotherapy coursing through her veins --
214
837851
2723
daha fazla kemoterapi yerine --
14:00
she's done that.
215
840598
1181
onun kemoterapiyle işi bitti.
14:02
Sensuous, aesthetic gratification, where in a moment, in an instant,
216
842849
5016
Duyusal estetik haz, neredeyse, hemen,
14:07
we are rewarded for just being.
217
847889
3352
biz sadece var olduğumuz için ödüllendirildik.
14:15
So much of it comes down to loving our time by way of the senses,
218
855373
4282
Bunun büyük kısmı duyularımız ile, vücut aracılığıyla
14:19
by way of the body -- the very thing doing the living and the dying.
219
859679
5292
sevdiğimiz zamana gelir -- bunlarla yaşıyor ve ölüyoruz.
14:26
Probably the most poignant room
220
866258
1559
Muhtemelen en dokunaklı oda,
14:27
in the Zen Hospice guest house is our kitchen,
221
867841
2253
Zen misafir evindeki kendi mutfağımızdır.
14:30
which is a little strange when you realize
222
870118
2037
Onu fark ettiğinizde, biraz gariptir,
14:32
that so many of our residents can eat very little, if anything at all.
223
872179
3813
birçok misafirimiz çok az yiyebilir ya da hiç,
14:36
But we realize we are providing sustenance on several levels:
224
876016
5870
ama fark ettik ki, biz belirli seviyerlerde gıda sağlıyoruz.
14:41
smell, a symbolic plane.
225
881910
3066
Koku, sembolik bir düzlem.
14:46
Seriously, with all the heavy-duty stuff happening under our roof,
226
886356
4917
Gerçekten onca ağır şeylerin çatımız altında olmasının yanında,
14:51
one of the most tried and true interventions we know of,
227
891297
3734
en çok denenmiş ve gerçekten müdahale edilen şey,
14:55
is to bake cookies.
228
895055
3493
fırında kurabiye yapmaktır.
15:10
As long as we have our senses --
229
910144
1604
Kendi duyularımız oldukça,
15:11
even just one --
230
911772
2012
sadece bir tane bile --
15:13
we have at least the possibility of accessing
231
913808
3409
en azından ona ulaşabilme ihtimalimiz var,
15:17
what makes us feel human, connected.
232
917241
3168
bize insan ve bağlı olduğumuzu hissettiren.
15:22
Imagine the ripples of this notion
233
922999
2786
Bu görüşün dalgalandığını hayal edin;
15:25
for the millions of people living and dying with dementia.
234
925809
2785
milyonlarca insanın bunaklık yaşayarak öldüğünü.
15:29
Primal sensorial delights that say the things we don't have words for,
235
929554
4265
İlkel duyusal zevkler için söylenecek söz yoktur.
15:33
impulses that make us stay present --
236
933843
2874
Bizi bu zamana ait yapan dürtüler --
15:36
no need for a past or a future.
237
936741
2805
geçmiş veya gelecek için ihtiyaç duyulmaz.
15:42
So, if teasing unnecessary suffering out of the system was our first design cue,
238
942280
6194
Yani, gereksiz acıyı sistemin dışına çekmek bizim ilk tasarım işaretimizse,
15:50
then tending to dignity by way of the senses,
239
950559
2704
sonra duyularımızla,
15:53
by way of the body -- the aesthetic realm --
240
953287
3792
vücut aracılığıyla -- estetik bir alan --
15:57
is design cue number two.
241
957103
1857
onurlu olmaya eğilimli olmak ikinci tasarım işaretimizdir.
15:59
Now this gets us quickly to the third and final bit for today;
242
959944
3806
Şimdi bu bizi hızlıca üçüncü ve son parçaya götürür;
16:03
namely, we need to lift our sights, to set our sights on well-being,
243
963774
6864
yani görüşlerimizi iyi yaşam üzerine kurmak için, onları yıkmalıyız,
16:10
so that life and health and healthcare
244
970662
3313
böylece hayat, sağlık ve sağlık hizmetleri
16:13
can become about making life more wonderful,
245
973999
2385
hayatı daha mükemmel hâle dönüştürebilir,
16:16
rather than just less horrible.
246
976408
2444
daha az kötüleştirmesi yerine.
16:20
Beneficence.
247
980196
1156
İyilik.
16:22
Here, this gets right at the distinction
248
982999
2135
İşte bu ayrımı getirir,
16:25
between a disease-centered and a patient- or human-centered model of care,
249
985158
5134
bakımın hastalık merkezli bir modelden hasta, insan merkezli bir modele geçmesi
16:30
and here is where caring becomes a creative, generative,
250
990316
3461
ve işte bu, bakımı yaratıcı, üretken,
16:33
even playful act.
251
993801
1842
oyuna benzeyen bir harekete dahi dönüştürür.
16:36
"Play" may sound like a funny word here.
252
996657
2000
Oynamak burada eğlenceli bir kelime gibi gelebilir.
16:39
But it is also one of our highest forms of adaptation.
253
999687
2904
Ama bu ayrıca adaptasyonun yüksek bir seviyesidir.
16:42
Consider every major compulsory effort it takes to be human.
254
1002615
4659
Her büyük zorlu çabayı düşünün, insan olmak için gerekenleri.
16:47
The need for food has birthed cuisine.
255
1007298
2503
Yemek ihtiyacı, mutfağı doğurdu.
16:49
The need for shelter has given rise to architecture.
256
1009825
2588
Barınma ihtiyacı, mimarlığı ortaya çıkardı.
16:52
The need for cover, fashion.
257
1012437
2206
Örtünme ihtiyacı, modayı
16:54
And for being subjected to the clock,
258
1014667
2731
ve zamana da uyduk,
16:57
well, we invented music.
259
1017422
3527
müziği de icat ettik.
17:03
So, since dying is a necessary part of life,
260
1023766
3209
Ölüyor olmak hayatın gerekli bir parçasıdır,
17:06
what might we create with this fact?
261
1026999
2631
bu gerçekle neler yaratabiliriz?
17:12
By "play" I am in no way suggesting we take a light approach to dying
262
1032054
3376
Oynamak ile ölüme dair
hafif bir yaklaşımı öne sürmüyorum
17:15
or that we mandate any particular way of dying.
263
1035454
2639
veya herhangi bir ölüyor olma şeklinden söz etmiyoruz.
17:18
There are mountains of sorrow that cannot move,
264
1038117
2858
Hareket edemeyen keder dağları vardır,
17:20
and one way or another, we will all kneel there.
265
1040999
3067
biz öyle yada böyle orada olacağız.
17:24
Rather, I am asking that we make space --
266
1044999
3501
Yer açmak yerine istediğim --
17:28
physical, psychic room, to allow life to play itself all the way out --
267
1048524
5743
fiziksel, ruhsal bir oda; sona doğru hayatı yaşamamıza izin verecek --
17:34
so that rather than just getting out of the way,
268
1054291
3357
sadece yoldan çekilmek yerine,
17:37
aging and dying can become a process of crescendo through to the end.
269
1057672
4817
yaşlanma ve ölüyor olma, hayatın sonuna doğru güzel görünebilir.
17:44
We can't solve for death.
270
1064931
3841
Biz ölümü çözemeyiz.
17:50
I know some of you are working on this.
271
1070283
2307
Biliyorum bazılarınız bunun üzerinde çalışıyor.
17:52
(Laughter)
272
1072614
3675
(Gülüşme)
17:57
Meanwhile, we can --
273
1077003
1812
Aynı zamanda, biz --
17:58
(Laughter)
274
1078839
2016
(Gülüşme)
18:00
We can design towards it.
275
1080879
2306
Buna karşı tasarlayabiliriz.
18:04
Parts of me died early on,
276
1084042
1375
Bazı parçalarım erken öldü,
18:05
and that's something we can all say one way or another.
277
1085441
2764
bu bizim öyle ya da böyle söyleyebileceğimiz bir şeydir.
18:08
I got to redesign my life around this fact,
278
1088583
2641
Ben hayatımı bu gerçek etrafında yeniden tasarladım,
18:11
and I tell you it has been a liberation
279
1091248
3340
size bunun bir kurtuluş olduğunu söyleyebilirim.
18:14
to realize you can always find a shock of beauty or meaning
280
1094612
3155
Her zaman güzellik veya anlam bulabileceğinizi fark etmeniz için
18:17
in what life you have left,
281
1097791
2267
hayatın içinde size ne kaldığıyla,
18:20
like that snowball lasting for a perfect moment,
282
1100082
2764
o kar topu gibi kalıcı bir mükemmel an,
18:22
all the while melting away.
283
1102870
2298
tamamı eriyip giderken.
18:26
If we love such moments ferociously,
284
1106700
6019
Biz bu gibi anları vahşice seversek,
18:32
then maybe we can learn to live well --
285
1112743
2272
sonra belki iyi yaşamayı öğrenebiliriz --
18:35
not in spite of death,
286
1115039
2087
ölüme karşın değil,
18:37
but because of it.
287
1117150
1586
ama onun yüzünden.
18:42
Let death be what takes us,
288
1122520
2176
Hadi ölümün bizi götürdüğü yere gidelim,
18:44
not lack of imagination.
289
1124720
2862
hayal gücünün eksikliği olmadan.
18:48
Thank you.
290
1128868
1152
Teşekkürler.
18:50
(Applause)
291
1130044
7920
(Alkışlar)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7