The politics of fiction | Elif Shafak

Elif Shafak: Kurgunun politikası

419,765 views ・ 2010-07-19

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Ayşe Demirel Gözden geçirme: Salim Sarımurat
00:15
I'm a storyteller.
0
15260
2000
Ben bir hikaye anlatıcısıyım.
00:17
That's what I do in life -- telling stories,
1
17260
2000
Yaşamımda yaptığım budur -- hikayeler anlatmak,
00:19
writing novels --
2
19260
2000
romanlar yazmak.
00:21
and today I would like to tell you a few stories
3
21260
2000
Bugün de size hikaye anlatma sanatı ile ilgili
00:23
about the art of storytelling
4
23260
2000
bir kaç hikaye anlatmak istiyorum,
00:25
and also some supernatural creatures
5
25260
2000
ve ayrıca cin adı verilen latif varlıklardan da
00:27
called the djinni.
6
27260
2000
bahsedeceğim.
00:29
But before I go there, please allow me to share with you
7
29260
3000
Oraya gitmeden önce sizinle şahsi yaşam öyküme dair bazı
00:32
glimpses of my personal story.
8
32260
2000
kesitler paylaşmak istiyorum.
00:34
I will do so with the help of words, of course,
9
34260
3000
Bunu elbette kelimeler aracılığı ile yapacağım,
00:37
but also a geometrical shape, the circle,
10
37260
3000
ama bir de geometrik bir şekil kullanacağım: çember.
00:40
so throughout my talk,
11
40260
2000
Yani konuşmam boyunca,
00:42
you will come across several circles.
12
42260
3000
pek çok çemberle karşılaşacaksınız.
00:45
I was born in Strasbourg, France
13
45260
3000
Fransa Strasbourg'da Türk bir anne babanın
00:48
to Turkish parents.
14
48260
2000
çocukları olarak doğdum.
00:50
Shortly after, my parents got separated,
15
50260
2000
Kısa süre sonra ebeveynlerim boşandılar,
00:52
and I came to Turkey with my mom.
16
52260
2000
ve ben de annemle beraber Türkiye döndüm.
00:54
From then on, I was raised
17
54260
2000
O günden sonra, bir dul annenin
00:56
as a single child by a single mother.
18
56260
2000
yetiştirdiği tek bir çocuk olarak büyüdüm.
00:58
Now in the early 1970s, in Ankara,
19
58260
2000
1970'li yılların Ankara'sında
01:00
that was a bit unusual.
20
60260
2000
bu alışılmadık bir durumdu.
01:02
Our neighborhood was full of large families,
21
62260
2000
Oturduğumuz muhit evin reisinin baba olduğu
01:04
where fathers were the heads of households,
22
64260
3000
geniş ailelerle doluydu.
01:07
so I grew up seeing my mother as a divorcee
23
67260
3000
Yani ata-erkil bir ortamda annemi dul bir kadın
01:10
in a patriarchal environment.
24
70260
2000
olarak görerek büyüdüm.
01:12
In fact, I grew up observing
25
72260
2000
Aslında, iki ayrı çeşit kadınlığı
01:14
two different kinds of womanhood.
26
74260
2000
gözlemleyerek büyüdüm.
01:16
On the one hand was my mother,
27
76260
2000
Bir tarafta annem vardı, iyi eğitimli,
01:18
a well-educated, secular, modern, westernized, Turkish woman.
28
78260
3000
laik, modern, batılılaşmış bir Türk kadını.
01:21
On the other hand was my grandmother,
29
81260
2000
Diğer tarafta ise yine beni büyüten ve
01:23
who also took care of me
30
83260
2000
daha ruhani, daha az eğitimli ve
01:25
and was more spiritual, less educated
31
85260
3000
kesinlikle daha az akılcı
01:28
and definitely less rational.
32
88260
2000
olan anneannem vardı.
01:30
This was a woman who read coffee grounds to see the future
33
90260
3000
Bu kadın geleceği görmek için kahve telvelerini okuyan ve
01:33
and melted lead into mysterious shapes
34
93260
2000
nazarı defetmek için kurşunu gizemli şekiller
01:35
to fend off the evil eye.
35
95260
3000
alacak şekilde eriten biriydi.
01:38
Many people visited my grandmother,
36
98260
2000
Anneannemin çok ziyaretçisi olurdu;
01:40
people with severe acne on their faces
37
100260
2000
yüzlerinde ağır sivilceleri veya
01:42
or warts on their hands.
38
102260
3000
ellerinde siğilleri olan kişiler.
01:45
Each time, my grandmother would utter some words in Arabic,
39
105260
3000
Her defasında anneannem Arapça bazı kelimeler mırıldanır
01:48
take a red apple and stab it
40
108260
2000
daha sonra da kırmızı bir elmaya
01:50
with as many rose thorns
41
110260
2000
yok etmek istediği siğil sayısı kadar
01:52
as the number of warts she wanted to remove.
42
112260
3000
gül dikeni saplardı.
01:55
Then one by one, she would
43
115260
2000
Sonra da tek tek bu dikenleri
01:57
encircle these thorns with dark ink.
44
117260
3000
siyah bir mürekkeple çember içine alırdı.
02:00
A week later, the patient would come back
45
120260
2000
Bir hafta sonra hasta kontrol için
02:02
for a follow-up examination.
46
122260
2000
geri gelirdi.
02:04
Now, I'm aware that I should not be saying such things
47
124260
3000
Şimdi, bilim insanlarının ve akademisyenlerin olduğu bir seyirci
02:07
in front of an audience of scholars and scientists,
48
127260
3000
topluluğu önünde böyle şeyler söylememem gerektiğinin
02:10
but the truth is, of all the people
49
130260
2000
farkındayım, ama gerçek şu ki,
02:12
who visited my grandmother for their skin conditions,
50
132260
3000
ciltlerindeki rahatsızlıklardan dolayı anneannemi ziyaret
02:15
I did not see anyone go back
51
135260
2000
eden bu kişilerden bir tanesinin
02:17
unhappy or unhealed.
52
137260
3000
bile mutsuz ya da iyileşmeden gittiğini görmedim.
02:20
I asked her how she did this. Was it the power of praying?
53
140260
3000
Anneanneme bunu nasıl yaptığını, duaların gücüyle mi alakalı olduğunu sordum.
02:23
In response she said, "Yes, praying is effective,
54
143260
3000
Cevap olarak bana "Evet, dua etmek etkilidir.
02:26
but also beware of the power of circles."
55
146260
3000
Ama çemberlerin gücüne de dikkat etmelisin" dedi.
02:29
From her, I learned, amongst many other things,
56
149260
3000
Bu ondan öğrendiğim nice kıymetli dersten
02:32
one very precious lesson --
57
152260
2000
bir tanesidir.
02:34
that if you want to destroy something in this life,
58
154260
2000
Eğer hayatınızda bir şeyi yok etmek istiyorsanız,
02:36
be it an acne, a blemish
59
156260
2000
bir sivilceyi, bir lekeyi
02:38
or the human soul,
60
158260
2000
veya bir insan ruhunu,
02:40
all you need to do is to surround it with thick walls.
61
160260
3000
bütün yapmanız gereken onu kalın duvarlarla çevrelemek.
02:43
It will dry up inside.
62
163260
2000
İçeride kuruyup kalacaktır.
02:45
Now we all live in some kind of a social and cultural circle.
63
165260
3000
Şimdi hepimiz sosyal ve kültürel bir çeşit çemberin içinde yaşıyoruz.
02:48
We all do.
64
168260
2000
Hepimiz.
02:50
We're born into a certain family, nation, class.
65
170260
3000
Belli bir aileye, ulusa ve sınıfa bağlı olarak doğuyoruz.
02:53
But if we have no connection whatsoever
66
173260
3000
Ama kanıksadığımız ortamın ardındaki
02:56
with the worlds beyond the one we take for granted,
67
176260
2000
dünyalarda herhangi bir bağlantımız olmazsa,
02:58
then we too run the risk
68
178260
2000
o zaman bizim de
03:00
of drying up inside.
69
180260
2000
içten içe kuruma riskimiz vardır.
03:02
Our imagination might shrink;
70
182260
2000
Hayal gücümüz daralabilir.
03:04
our hearts might dwindle,
71
184260
2000
Kalplerimiz küçülebilir.
03:06
and our humanness might wither
72
186260
2000
İnsanlığımız azalabilir.
03:08
if we stay for too long
73
188260
2000
Eğer kendi kültürel kozamızın içinde
03:10
inside our cultural cocoons.
74
190260
2000
çok uzun süre kalırsak.
03:12
Our friends, neighbors, colleagues, family --
75
192260
3000
Arkadaşlarımız, komşularımız, iş arkadaşlarımız ve ailemiz --
03:15
if all the people in our inner circle resemble us,
76
195260
2000
şayet en yakın çemberin içindeki herkes birbirine benziyorsa,
03:17
it means we are surrounded
77
197260
2000
aynadaki görüntümüzle
03:19
with our mirror image.
78
199260
2000
kuşatılmışız demektir.
03:21
Now one other thing women like my grandma do in Turkey
79
201260
3000
Anneannem gibi kadınların Türkiye'de yaptıkları bir başka şey de
03:24
is to cover mirrors with velvet
80
204260
2000
aynaları kadifelerle örtmek
03:26
or to hang them on the walls with their backs facing out.
81
206260
3000
veya ters çevirerek duvara asmaktır.
03:29
It's an old Eastern tradition
82
209260
2000
Bu eski bir doğu geleneğidir.
03:31
based on the knowledge that it's not healthy
83
211260
2000
Bir insanın kendi yansımasına uzun süre
03:33
for a human being to spend too much time
84
213260
3000
bakmasının sağlıksız olduğu bilgisinden
03:36
staring at his own reflection.
85
216260
2000
beslenen bir gelenektir.
03:38
Ironically, [living in] communities of the like-minded
86
218260
3000
İronik olan, benzer fikirleri paylaşan cemaatlerde yaşama eğilimi
03:41
is one of the greatest dangers
87
221260
2000
günümüzün globalleşen dünyasındaki
03:43
of today's globalized world.
88
223260
2000
en büyük tehlikelerden biridir.
03:45
And it's happening everywhere,
89
225260
2000
Ve bu heryerde yaşanan birşey,
03:47
among liberals and conservatives,
90
227260
2000
liberallerde de, muhafazakarlarda da,
03:49
agnostics and believers, the rich and the poor,
91
229260
2000
agnostiklerde de inançlılarda da, zenginlerde de fakirlerde de,
03:51
East and West alike.
92
231260
2000
doğu'da da batı'da da...
03:53
We tend to form clusters
93
233260
2000
Benzerliklerden/ayrılıklardan hareketle
03:55
based on similarity,
94
235260
2000
kümelenme ve
03:57
and then we produce stereotypes
95
237260
2000
daha sonra da diğer insan kümeleri
03:59
about other clusters of people.
96
239260
2000
hakkında önyargılar üretme eğilimindeyiz.
04:01
In my opinion, one way of transcending
97
241260
2000
Benim fikrime göre, bu kültürel getto'ları
04:03
these cultural ghettos
98
243260
2000
aşmanın yollarından biri
04:05
is through the art of storytelling.
99
245260
2000
hikayet anlatma sanatıdır.
04:07
Stories cannot demolish frontiers,
100
247260
3000
Hikayeler sınırları yıkamaz
04:10
but they can punch holes in our mental walls.
101
250260
3000
ama mantık duvarlarımızda küçük delikler açabilir.
04:13
And through those holes, we can get a glimpse of the other,
102
253260
3000
Bu deliklerden bakarak Öteki'ni görebilir, hatta zaman zaman
04:16
and sometimes even like what we see.
103
256260
3000
gördüğümüzü sevebiliriz.
04:19
I started writing fiction at the age of eight.
104
259260
3000
Kurgusal öyküler yazmaya sekiz yaşında başladım.
04:22
My mother came home one day with a turquoise notebook
105
262260
3000
Annem bir gün elinde turkuvaz rengi bir defter ile gelip
04:25
and asked me if I'd be interested in keeping a personal journal.
106
265260
3000
kişisel bir günlük tutmakla ilgilenip ilgilenmeyeceğimi sordu.
04:28
In retrospect, I think she was slightly worried
107
268260
2000
Bugünden geriye bakınca, akıl sağlığımla ilgili hafif bir
04:30
about my sanity.
108
270260
2000
endişesi olduğunu düşünüyorum.
04:32
I was constantly telling stories at home, which was good,
109
272260
3000
Evde sürekli hikayeler anlatıyordum, bu iyi bir şey,
04:35
except I told this to imaginary friends around me,
110
275260
2000
ama bunları hayali arkadaşlarıma anlatıyordum,
04:37
which was not so good.
111
277260
2000
bu pek iyi değildi.
04:39
I was an introverted child,
112
279260
2000
İçine kapanık bir çocuktum;
04:41
to the point of communicating with colored crayons
113
281260
3000
renkli boya kalemleriyle iletişime geçecek
04:44
and apologizing to objects
114
284260
2000
ve çarptığım objelerden özür
04:46
when I bumped into them,
115
286260
2000
dileyecek boyutta.
04:48
so my mother thought it might do me good
116
288260
2000
Annem de gün gün yaşadıklarımı
04:50
to write down my day-to-day experiences
117
290260
2000
ve duygularımı yazmamın bana iyi gelebileceğini
04:52
and emotions.
118
292260
2000
düşünmüştü.
04:54
What she didn't know was that I thought my life was terribly boring,
119
294260
3000
Ama annemim bilmediği bir şey vardı: hayatımı son derece sıkıcı
04:57
and the last thing I wanted to do
120
297260
2000
buluyordum ve yapmak istediğim en son
04:59
was to write about myself.
121
299260
2000
şey kendim hakkında yazmaktı.
05:01
Instead, I began to write about people other than me
122
301260
3000
Bundan ziyade, kendim yerine başka insanlar
05:04
and things that never really happened.
123
304260
2000
ve yaşadıklarım yerine hiç olmamış şeyleri yazmaya başladım.
05:06
And thus began my life-long passion
124
306260
2000
İşte kurgu yazmaya karşı tutkum bu şekilde
05:08
for writing fiction.
125
308260
2000
başlamış oldu.
05:10
So from the very beginning, fiction for me
126
310260
3000
Yani en başından beri, kurgu benim için
05:13
was less of an autobiographical manifestation
127
313260
3000
otobiyografik bir dışavurumdan ziyade
05:16
than a transcendental journey
128
316260
2000
öte dünyalara,
05:18
into other lives, other possibilities.
129
318260
2000
başka olasılıklara yapılan aşkın bir yolculuktu.
05:20
And please bear with me:
130
320260
2000
Ve lütfen sabır gösterin.
05:22
I'll draw a circle and come back to this point.
131
322260
3000
Bir çember çizip yeniden bu noktaya döneceğim.
05:25
Now one other thing happened around this same time.
132
325260
2000
Hemen hemen aynı dönemde başka bir şey daha oldu.
05:27
My mother became a diplomat.
133
327260
2000
Annem diplomat olarak görev yapmaya başladı.
05:29
So from this small, superstitious,
134
329260
2000
Böylece anneannemin küçük ve batıl inançlı
05:31
middle-class neighborhood of my grandmother,
135
331260
3000
orta sınıf muhitinden dışarıya çıkarak,
05:34
I was zoomed into this
136
334260
2000
Madrid’de şık, havalı
05:36
posh, international school [in Madrid],
137
336260
2000
bir uluslararası okulda
05:38
where I was the only Turk.
138
338260
2000
tek Türk olarak kendimi buluverdim.
05:40
It was here that I had my first encounter
139
340260
2000
İlk defa burada "temsili yabancı" adını verdiğim
05:42
with what I call the "representative foreigner."
140
342260
3000
şeyle de karşılaşmış oldum.
05:45
In our classroom, there were children from all nationalities,
141
345260
3000
Sınıfımızda, her ulustan öğrenci vardı.
05:48
yet this diversity did not necessarily lead
142
348260
3000
Ama bu çeşitlilik, kozmopolit
05:51
to a cosmopolitan, egalitarian
143
351260
3000
eşitlikçi bir sınıf demokrasisi
05:54
classroom democracy.
144
354260
2000
getirmiyordu.
05:56
Instead, it generated an atmosphere
145
356260
2000
Aksine, her bir çocuğun kendisinin bir birey
05:58
in which each child was seen --
146
358260
2000
olarak algılanmadığı bunun yerine
06:00
not as an individual on his own,
147
360260
2000
daha büyük bir şeyin temsilcisi olarak
06:02
but as the representative of something larger.
148
362260
3000
görüldüğü bir atmosfer oluşmasına neden olmuştu.
06:05
We were like a miniature United Nations, which was fun,
149
365260
3000
Minyatür bir Birleşmiş Milletler gibiydik, aslında eğlenceliydi,
06:08
except whenever something negative,
150
368260
2000
ta ki, bir din ya da ulus hakkında
06:10
with regards to a nation
151
370260
2000
olumsuz olarak algılanan
06:12
or a religion, took place.
152
372260
2000
bir haber duyulana dek.
06:14
The child who represented it was mocked,
153
374260
3000
O zaman, onu temsil eden çocukla
06:17
ridiculed and bullied endlessly.
154
377260
3000
dalga geçilir, alay edlilirdi.
06:20
And I should know, because during the time I attended that school,
155
380260
3000
Ben de bunu yaşadım, çünkü bu okula devam ettiğim süre boyunca
06:23
a military takeover happened in my country,
156
383260
3000
ülkemde bir askeri darbe yaşandı,
06:26
a gunman of my nationality nearly killed the Pope,
157
386260
3000
bir tetikçi Papayı vurdu
06:29
and Turkey got zero points in [the] Eurovision Song Contest.
158
389260
3000
ve Türkiye Erovizyon şarkı yarışmasında sıfır pual aldı.
06:32
(Laughter)
159
392260
2000
(Kahkahalar)
06:34
I skipped school often and dreamed of becoming a sailor
160
394260
2000
O günlerde sıklıkla okulu asar ve bir denizci olmanın
06:36
during those days.
161
396260
2000
hayalini kurardım.
06:38
I also had my first taste
162
398260
2000
Kültürel klişeler ile ilgili
06:40
of cultural stereotypes there.
163
400260
2000
ilk deneyimimi de orada aldım.
06:42
The other children asked me about the movie
164
402260
2000
Bazı çocuklar bana seyretmemiş olduğum
06:44
"Midnight Express," which I had not seen;
165
404260
2000
"Geceyarısı Ekspresi" filmi hakkında sorular soruyorlardı.
06:46
they inquired how many cigarettes a day I smoked,
166
406260
3000
Günde kaç sigara içtiğimi sorguluyorlardı, çünkü
06:49
because they thought all Turks were heavy smokers,
167
409260
3000
bütün Türklerin sigara tiryakisi olduğunu sanıyorlardı.
06:52
and they wondered at what age
168
412260
2000
Kaç yaşından sonra başımı
06:54
I would start covering my hair.
169
414260
2000
kapayacağımı merak ediyorlardı.
06:56
I came to learn that these were
170
416260
2000
Bunların ülkem ile ilgili en temel
06:58
the three main stereotypes about my country:
171
418260
2000
üç klişe olduğunu da bu şekilde öğrenmiş oldum;
07:00
politics, cigarettes
172
420260
2000
politika, sigara
07:02
and the veil.
173
422260
2000
ve başörtüsü.
07:04
After Spain, we went to Jordan, Germany
174
424260
2000
İspanya'dan sonra Ürdün'e, Almanya'ya gittik
07:06
and Ankara again.
175
426260
2000
ve Ankara'ya döndük.
07:08
Everywhere I went, I felt like
176
428260
2000
Gittiğim her yere yanımda
07:10
my imagination was the only suitcase
177
430260
2000
taşıyabileceğim tek bavulum
07:12
I could take with me.
178
432260
2000
hayalgücümdü.
07:14
Stories gave me a sense of center,
179
434260
2000
Hikayeler bana başka türlü sahip
07:16
continuity and coherence,
180
436260
2000
olamayacağım bir merkeziyet
07:18
the three big Cs that I otherwise lacked.
181
438260
3000
devamlılık ve tutarlılık hissi verdi.
07:21
In my mid-twenties, I moved to Istanbul,
182
441260
2000
Yirmili yaşlarımda İstanbul'a taşındım,
07:23
the city I adore.
183
443260
2000
aşık olduğum şehir.
07:25
I lived in a very vibrant, diverse neighborhood
184
445260
3000
Çok canlı ve kozmopolit bir muhitte
07:28
where I wrote several of my novels.
185
448260
2000
yaşadım ve birkaç romanımı burada yazdım.
07:30
I was in Istanbul when the earthquake hit
186
450260
2000
1999'da deprem İstanbul'u vurduğunda
07:32
in 1999.
187
452260
2000
oradaydım.
07:34
When I ran out of the building at three in the morning,
188
454260
3000
Sabahın üçünde koşarak binadan çıktığımda,
07:37
I saw something that stopped me in my tracks.
189
457260
3000
sokakta gördüğüm bir şey hızımı kesti.
07:40
There was the local grocer there --
190
460260
2000
Mahallenin bakkalı oradaydı --
07:42
a grumpy, old man who didn't sell alcohol
191
462260
2000
huysuz ve alkol satmayan yaşlı bir adam vardı
07:44
and didn't speak to marginals.
192
464260
2000
marjinal tiplerle konuşmazdı.
07:46
He was sitting next to a transvestite
193
466260
3000
Uzun siyah bir peruk takmış ve
07:49
with a long black wig
194
469260
2000
rimelleri akmış
07:51
and mascara running down her cheeks.
195
471260
2000
bir transseksüelin yanında oturuyordu.
07:53
I watched the man open a pack of cigarettes
196
473260
2000
Adamın sigara paketini açıp titreyen elleriyle
07:55
with trembling hands
197
475260
2000
bir tane de ona
07:57
and offer one to her,
198
477260
2000
uzatmasını seyrettim.
07:59
and that is the image of the night of the earthquake
199
479260
2000
Ve depremin olduğu gece ile ilgili aklımda kalan temel
08:01
in my mind today --
200
481260
2000
görüntü budur --
08:03
a conservative grocer and a crying transvestite
201
483260
3000
muhafazakar bir bakkal ile ağlayan bir travestinin
08:06
smoking together on the sidewalk.
202
486260
2000
kaldırımda yan yana sigara içişleri.
08:08
In the face of death and destruction,
203
488260
3000
Ölüm ve yıkım ile yüzleştiğimizde
08:11
our mundane differences evaporated,
204
491260
2000
dünyevi farklılıklarımız buharlaşır,
08:13
and we all became one
205
493260
2000
ve bir kaç saat için bile olsa
08:15
even if for a few hours.
206
495260
2000
hepimiz Bir oluruz.
08:17
But I've always believed that stories, too, have a similar effect on us.
207
497260
3000
Ama ben her zaman hikayelerin de benzer bir etkisi olduğuna inanmışımdır.
08:20
I'm not saying that fiction has the magnitude of an earthquake,
208
500260
3000
Kurgunun bir deprem kadar gücü olduğunu söylemiyorum.
08:23
but when we are reading a good novel,
209
503260
2000
Ama iyi bir roman okuduğumuzda,
08:25
we leave our small, cozy apartments behind,
210
505260
3000
kendi küçük apartman dairelerimizi arkamızda bırakıp
08:28
go out into the night alone
211
508260
2000
daha önce hiç bir araya
08:30
and start getting to know people we had never met before
212
510260
3000
gelmemiş olduğumuz, hatta belki de ön yargılı olduğumuz
08:33
and perhaps had even been biased against.
213
513260
3000
kişileri tanımak için tek başımıza geceye dalarız.
08:36
Shortly after, I went
214
516260
2000
Bundan kısa süre sonra,
08:38
to a women's college in Boston, then Michigan.
215
518260
3000
önce Boston sonra da Michigan'a bir kadın kolejine gittim.
08:41
I experienced this, not so much as a geographical shift,
216
521260
3000
Bu yolculukları coğrafi bir değişimden ziyade dilsel
08:44
as a linguistic one.
217
524260
2000
bir değişim olarak yaşadım.
08:46
I started writing fiction in English.
218
526260
2000
İngilizce roman yazmaya başladım.
08:48
I'm not an immigrant, refugee or exile --
219
528260
2000
Göçmen, mülteci veya sürgün değilim.
08:50
they ask me why I do this --
220
530260
2000
Öyleyse bunu neden yaptığımı soruyorlar.
08:52
but the commute between languages
221
532260
2000
Ama diller arasında seyahat etmek
08:54
gives me the chance to recreate myself.
222
534260
3000
bana kendini yeniden yaratma şansı veriyor.
08:57
I love writing in Turkish,
223
537260
2000
Türkçe yazmayı çok seviyorum,
08:59
which to me is very poetic and very emotional,
224
539260
3000
bana göre çok şiirsel ve duygusal bir dil.
09:02
and I love writing in English, which to me
225
542260
2000
Ve İngilizce yazmayı da seviyorum;
09:04
is very mathematical and cerebral.
226
544260
2000
benim için matematiksel ve zihinsel.
09:06
So I feel connected to each language in a different way.
227
546260
3000
Yani her bir dil ile farklı bağlarım olduğunu hissediyorum.
09:09
For me, like millions of other people
228
549260
2000
Benim için İngilizce, tıpkı bugün dünyadaki
09:11
around the world today,
229
551260
2000
milyonlarca insan için olduğu gibi,
09:13
English is an acquired language.
230
553260
2000
“sonradan edinilmiş” bir dil.
09:15
When you're a latecomer to a language,
231
555260
2000
Bir dile
09:17
what happens is you live there
232
557260
3000
sonradan vardığınızda,
09:20
with a continuous
233
560260
2000
orada daimi bir
09:22
and perpetual frustration.
234
562260
2000
hayal kırıklığı yaşarsınız.
09:24
As latecomers, we always want to say more, you know,
235
564260
2000
“Sonradan gelenler” olarak, hep daha çok şey söylemek, daha iyi
09:26
crack better jokes, say better things,
236
566260
3000
şakalar patlatmak, kendimizi daha iyi ifade etmek isteriz.
09:29
but we end up saying less
237
569260
2000
Ama akıl ve dil arasında
09:31
because there's a gap between the mind and the tongue.
238
571260
2000
bir boşluk vardır ve
09:33
And that gap is very intimidating.
239
573260
3000
bu ayrılık göz korkutucudur.
09:36
But if we manage not to be frightened by it,
240
576260
2000
Ama, eğer bundan ürkmemeyi başarırsak
09:38
it's also stimulating.
241
578260
2000
aslında son derece de motive edicidir.
09:40
And this is what I discovered in Boston --
242
580260
2000
İşte benim Boston'da keşfettiğim buydu --
09:42
that frustration was very stimulating.
243
582260
3000
yaşadığım dilsel hüsran aynı zamanda motive ediciydi.
09:45
At this stage, my grandmother,
244
585260
1000
Bu aşamada, hayatımın seyrini
09:46
who had been watching the course of my life
245
586260
2000
giderek artan bir endişeyle seyreden anneannem,
09:48
with increasing anxiety,
246
588260
2000
günlük dualarına benim
09:50
started to include in her daily prayers
247
590260
2000
bir an önce evlenip bir yerlere
09:52
that I urgently get married
248
592260
2000
yerleşmemi de
09:54
so that I could settle down once and for all.
249
594260
3000
eklemeye başladı.
09:57
And because God loves her, I did get married.
250
597260
3000
Ve Allah’ın sevgili kulu olduğu için ben de evlendim.
10:00
(Laughter)
251
600260
2000
(Gülüşmeler)
10:02
But instead of settling down,
252
602260
2000
Ama yerleşmek yerine,
10:04
I went to Arizona.
253
604260
2000
Arizona’ya gittim.
10:06
And since my husband is in Istanbul,
254
606260
2000
Ve kocam da İstanbul’da olduğu için,
10:08
I started commuting between Arizona and Istanbul --
255
608260
3000
İstanbul ve Arizona arasında gidip gelmeye başladım.
10:11
the two places on the surface of earth
256
611260
2000
Dünya üzerinde birbirinden daha farklı
10:13
that couldn't be more different.
257
613260
2000
iki yer daha olamaz sanırım.
10:15
I guess one part of me has always been a nomad,
258
615260
3000
Sanırım benim bir yanım hep göçebe oldu;
10:18
physically and spiritually.
259
618260
2000
hem fiziksel hem de ruhsal açıdan.
10:20
Stories accompany me,
260
620260
2000
Hikayeler bana eşlik eder;
10:22
keeping my pieces and memories together,
261
622260
2000
varoluş yapıştırıcısı gibi parçalarımı ve
10:24
like an existential glue.
262
624260
2000
hafızamı bir arada tutarlar.
10:26
Yet as much as I love stories,
263
626260
2000
Öte yandan, hikayeleri ne kadar çok sevsem de,
10:28
recently, I've also begun to think
264
628260
3000
bir hikayenin sadece bir hikayeden
10:31
that they lose their magic
265
631260
2000
fazla bir şey olarak algılanması halinde,
10:33
if and when a story is seen as more than a story.
266
633260
3000
sihrini de kaybettiğini düşünmeye başladım artık.
10:36
And this is a subject that I would love
267
636260
2000
Ve bu sizinle birlikte düşünmek
10:38
to think about together.
268
638260
2000
istediğim bir konu.
10:40
When my first novel written in English came out in America,
269
640260
3000
İngilizce yazdığım ilk romanım Amerika'da yayınlandığında,
10:43
I heard an interesting remark from a literary critic.
270
643260
3000
bir eleştirmenden ilginç bir yorum aldım.
10:46
"I liked your book," he said, "but I wish you had written it differently."
271
646260
3000
"Kitabını beğendim" dedi "ama keşke daha farklı yazmış olsaydın".
10:49
(Laughter)
272
649260
4000
(Kahkahalar)
10:53
I asked him what he meant by that.
273
653260
2000
Ne demek istediğini sordum.
10:55
He said, "Well, look at it. There's so many
274
655260
2000
"Şöyle bir baksana, romanda pek çok
10:57
Spanish, American, Hispanic characters in it,
275
657260
2000
İspanyol, Amerikan karakter olmasına rağmen
10:59
but there's only one Turkish character and it's a man."
276
659260
3000
sadece tek bir Türk karakter var, o da bir erkek."
11:02
Now the novel took place on a university campus in Boston,
277
662260
3000
Sözü edilen roman Boston'da bir üniversite kampüsünde geçiyordu.
11:05
so to me, it was normal
278
665260
2000
Bana göre Türk karakterlerden
11:07
that there be more international characters in it
279
667260
2000
ziyade enternasyonel karakterler içermesi
11:09
than Turkish characters,
280
669260
2000
konusundan dolayı normaldi.
11:11
but I understood what my critic was looking for.
281
671260
2000
Ama eleştirmenimin ne aradığını anladım.
11:13
And I also understood that I
282
673260
2000
Ve onu hayal kırıklığına
11:15
would keep disappointing him.
283
675260
2000
uğratmaya devam edeceğimi de anladım.
11:17
He wanted to see the manifestation of my identity.
284
677260
3000
Zira benim kimliğimin birebir yansımasını görmek istiyordu.
11:20
He was looking for a Turkish woman in the book
285
680260
3000
Yazar öyle olduğu için kitapta Türk
11:23
because I happened to be one.
286
683260
2000
bir kadın görmek istiyordu.
11:25
We often talk about how stories change the world,
287
685260
3000
Hikayelerin dünyayı nasıl değiştirdiğinden sıklıkla bahsederiz.
11:28
but we should also see how the world of identity politics
288
688260
3000
Ama kimlik politikalarıyla dolu dünyanın hikayelerin
11:31
affects the way stories
289
691260
2000
okunma ve eleştirilme
11:33
are being circulated,
290
693260
2000
süreçlerini nasıl
11:35
read and reviewed.
291
695260
2000
etkilediğini de görmeliyiz.
11:37
Many authors feel this pressure,
292
697260
2000
Pek çok yazar bu baskıyı hisseder,
11:39
but non-Western authors feel it more heavily.
293
699260
3000
ama özellikle batılı olmayan yazarlar bunu çok daha ağır hisseder.
11:42
If you're a woman writer from the Muslim world, like me,
294
702260
3000
Ama eğer benim gibi Müslüman bir dünyadan gelen
11:45
then you are expected to write
295
705260
2000
bir kadın yazarsanız, o zaman
11:47
the stories of Muslim women
296
707260
2000
sizden müslüman kadınların hikayelerini
11:49
and, preferably, the unhappy stories
297
709260
2000
- ve tercihen mutsuz hikayelerini -
11:51
of unhappy Muslim women.
298
711260
2000
yazmanız beklenir.
11:53
You're expected to write
299
713260
2000
Bilgilendiren, dokunaklı
11:55
informative, poignant and characteristic stories
300
715260
3000
ve karakteristik hikayeler yazmanız ve yeni, deneysel ve
11:58
and leave the experimental and avant-garde
301
718260
2000
avangard yazın türlerini Batılı meslektaşlarınıza
12:00
to your Western colleagues.
302
720260
2000
bırakmanız beklenir.
12:02
What I experienced as a child in that school in Madrid
303
722260
3000
Madrid'deki o okulda çocukluğumda deneyimlediğim
12:05
is happening in the literary world today.
304
725260
3000
şeyler şu anda edebiyat dünyasında yaşanıyor.
12:08
Writers are not seen
305
728260
2000
Yazarlar, farklı kişilikleri olan
12:10
as creative individuals on their own,
306
730260
2000
yaratıcı bireyler olarak görülmekten ziyade
12:12
but as the representatives
307
732260
2000
kendi kültürlerinin
12:14
of their respective cultures:
308
734260
2000
temsilciler olarak algılanıyorlar.
12:16
a few authors from China, a few from Turkey,
309
736260
3000
Çin'den bir kaç tane, Türkiye'den bir kaç tane,
12:19
a few from Nigeria.
310
739260
2000
Nijerya'dan birkaç tane...
12:21
We're all thought to have something very distinctive,
311
741260
2000
Hepimizin çok farklı, hatta “sıradışı” bir şeye
12:23
if not peculiar.
312
743260
2000
sahip olduğu sanılıyor.
12:25
The writer and commuter James Baldwin
313
745260
3000
Yazar ve göçebe James Baldwin 1984'de
12:28
gave an interview in 1984
314
748260
2000
bir röportaj sırasında sürekli
12:30
in which he was repeatedly asked about his homosexuality.
315
750260
3000
homoseksüelliği ile ilgili sorulara maruz kalmıştı.
12:33
When the interviewer tried to pigeonhole him
316
753260
2000
Gazeteci onu “gay bir yazar” olarak
12:35
as a gay writer,
317
755260
2000
yaftalamaya çalışınca
12:37
Baldwin stopped and said,
318
757260
2000
Baldwin durdu ve şöyle dedi,
12:39
"But don't you see? There's nothing in me
319
759260
2000
"Görmüyor musunuz? Başkalarında olmayan
12:41
that is not in everybody else,
320
761260
2000
hiç bir şeye sahip değilim,
12:43
and nothing in everybody else
321
763260
2000
ve benim sahip olduğum her şey de
12:45
that is not in me."
322
765260
2000
herkesinkiyle bir.”
12:47
When identity politics tries to put labels on us,
323
767260
3000
Kimlik politikaları bizlere etiketler takmaya çalıştığında
12:50
it is our freedom of imagination that is in danger.
324
770260
3000
hayal kurma özgürlüğümüz tehlikeye girer.
12:53
There's a fuzzy category called
325
773260
2000
"Çok kültürlü edebiyat" denilen ve
12:55
multicultural literature
326
775260
2000
Batı dünyası dışından gelen
12:57
in which all authors from outside the Western world
327
777260
2000
bütün yazarların doluşturduğu
12:59
are lumped together.
328
779260
2000
bir sanatsal kategori var.
13:01
I never forget my first multicultural reading,
329
781260
2000
Yaklaşık 10 sene önce, Harvard meydanında ilk
13:03
in Harvard Square about 10 years ago.
330
783260
3000
"çok kültürlü edebiyat okuması" deneyimimi asla unutmayacağım.
13:06
We were three writers, one from the Philippines,
331
786260
3000
Üç yazardık, birisi Filipinlerden,
13:09
one Turkish and one Indonesian --
332
789260
2000
bir Türk ve bir de Endonezyalıydık --
13:11
like a joke, you know.
333
791260
2000
fıkra başlangıcı gibi malum,
13:13
(Laughter)
334
793260
2000
(Gülüşmeler)
13:15
And the reason why we were brought together
335
795260
2000
Bir araya getirilmiş olma nedenimiz
13:17
was not because we shared an artistic style
336
797260
2000
aynı artistik zevkleri paylaşmamız ya da aynı edebi üslüba
13:19
or a literary taste.
337
799260
2000
sahip olmamız değildi.
13:21
It was only because of our passports.
338
801260
2000
Sadece pasaportlarımız yüzündendi.
13:23
Multicultural writers are expected to tell real stories,
339
803260
3000
Çok kültürlü yazarlardan gerçek hikayeler anlatmaları beklenir,
13:26
not so much the imaginary.
340
806260
2000
hayalgücü ürünü pek beklenilmez.
13:28
A function is attributed to fiction.
341
808260
3000
Kurguya bir misyon atfedilir.
13:31
In this way, not only the writers themselves,
342
811260
2000
Bu şekilde sadece yazarların kendileri değil
13:33
but also their fictional characters
343
813260
3000
onların kurguladıkları karakterler de
13:36
become the representatives of something larger.
344
816260
3000
daha büyük bir şeyin temsilcisi gibi algılanır.
13:39
But I must quickly add
345
819260
2000
Ama hemen eklemeliyim ki
13:41
that this tendency to see a story
346
821260
2000
bir hikayeyi bir hikayeden fazla bir şey
13:43
as more than a story
347
823260
2000
olarak görme eğilimi
13:45
does not solely come from the West.
348
825260
2000
sadece Batı'dan gelmiyor.
13:47
It comes from everywhere.
349
827260
2000
Bu heryerde böyle olabiliyor.
13:49
And I experienced this firsthand
350
829260
2000
2005 yılında kurgusal karakterlerimin
13:51
when I was put on trial in 2005
351
831260
3000
konuşmaları yüzünden mahkemelik olduğumda
13:54
for the words my fictional characters uttered in a novel.
352
834260
3000
bunu ilk elden deneyimlemiş oldum.
13:57
I had intended to write
353
837260
2000
Bir Ermeni ve bir Türk
13:59
a constructive, multi-layered novel
354
839260
3000
ailesinin hikayesini kadınların gözlerinden
14:02
about an Armenian and a Turkish family
355
842260
2000
anlatan, yapıcı, katmanlı bir roman
14:04
through the eyes of women.
356
844260
2000
yazmak istedim.
14:06
My micro story became a macro issue
357
846260
3000
Ama hakkımda dava açılınca benim mikro hikayem
14:09
when I was prosecuted.
358
849260
2000
bir makro meseleye dönüştü.
14:11
Some people criticized, others praised me
359
851260
2000
Ermeni-Türk çatışmasını yazdığım için
14:13
for writing about the Turkish-Armenian conflict.
360
853260
3000
kimileri beni yerdi, kimileri övdü. Oysa her iki kesime de
14:16
But there were times when I wanted to remind both sides
361
856260
3000
bunun sadece bir kurgudan ibaret olduğunu anımsatma gereği
14:19
that this was fiction.
362
859260
2000
hissettiğim zamanlar oldu.
14:21
It was just a story.
363
861260
2000
Sadece bir hikayeydi.
14:23
And when I say, "just a story,"
364
863260
2000
Ve "sadece bir hikayeydi" derken
14:25
I'm not trying to belittle my work.
365
865260
2000
işimi küçümsüyor da değilim.
14:27
I want to love and celebrate fiction
366
867260
2000
Ben edebiyatı kendisi için
14:29
for what it is,
367
869260
2000
sevmek istiyorum,
14:31
not as a means to an end.
368
871260
2000
bir araç gibi görmek değil.
14:33
Writers are entitled to their political opinions,
369
873260
2000
Yazarların politik görüşleri olabilir,
14:35
and there are good political novels out there,
370
875260
3000
hatta iyi politik romanlar da yazılabilir
14:38
but the language of fiction
371
878260
2000
ama edebiyatın dili ile
14:40
is not the language of daily politics.
372
880260
2000
siyasetin dili aynı şey değildir.
14:42
Chekhov said,
373
882260
2000
Chekhov, "Bir problemin
14:44
"The solution to a problem
374
884260
2000
çözümlemesi ile aynı problemi
14:46
and the correct way of posing the question
375
886260
2000
doğru bir şekilde sorabilmek tamamen
14:48
are two completely separate things.
376
888260
3000
iki farklı meseledir." demiştir.
14:51
And only the latter is an artist's responsibility."
377
891260
3000
"Ve sadece ikincisi sanatçının yapabileceği bir şeydir."
14:55
Identity politics divides us. Fiction connects.
378
895260
3000
Kimlik politikaları bizleri böler, hikayeler ise birleştiriyor.
14:58
One is interested in sweeping generalizations.
379
898260
3000
Birisi kallavi genellemelerle ilgileniyor.
15:01
The other, in nuances.
380
901260
2000
Diğeri ise nüanslarla.
15:03
One draws boundaries.
381
903260
2000
Biri sınırlar çiziyor.
15:05
The other recognizes no frontiers.
382
905260
2000
Diğeri ise hudut tanımıyor.
15:07
Identity politics is made of solid bricks.
383
907260
3000
Kimlik politikaları katı tuğlalardan örülüyor.
15:10
Fiction is flowing water.
384
910260
3000
Edebiyat ise akan bir su gibi.
15:13
In the Ottoman times, there were itinerant storytellers called "meddah."
385
913260
3000
Osmanlılar döneminde "meddah" adı verilen seyyar hikaye anlatıcları vardı.
15:16
They would go to coffee houses,
386
916260
2000
Kahvehanelere gider,
15:18
where they would tell a story in front of an audience,
387
918260
2000
izleyicilerin önünde hikayeler anlatırlar, çoğu zaman
15:20
often improvising.
388
920260
2000
doğaçlama yaparlardı.
15:22
With each new person in the story,
389
922260
2000
Hikayedeki her yeni karakterle birlikte,
15:24
the meddah would change his voice,
390
924260
2000
meddah sesini değiştirir,
15:26
impersonating that character.
391
926260
2000
o karakteri canlandırırdı.
15:28
Everybody could go and listen, you know --
392
928260
2000
Herkese açıktı, herkes seyredebilirdi --
15:30
ordinary people, even the sultan, Muslims and non-Muslims.
393
930260
3000
sıradan insanlar, hatta Sultan bile, müslümanlar ve Gayrimüslimler.
15:33
Stories cut across all boundaries,
394
933260
3000
Hikayeler sınırların ötesine geçer.
15:36
like "The Tales of Nasreddin Hodja,"
395
936260
2000
Tıpkı Orta Doğu'da, Kuzey Afrika,
15:38
which were very popular throughout the Middle East,
396
938260
2000
Balkanlar ve Asya'da çok yaygın ve popüler olan
15:40
North Africa, the Balkans and Asia.
397
940260
3000
"Nasreddin Hoca" hikayeleri gibi.
15:43
Today, stories continue
398
943260
2000
Bugün de dün olduğu gibi, hikayeler sınırları aşmaya
15:45
to transcend borders.
399
945260
2000
devam ediyorlar.
15:47
When Palestinian and Israeli politicians talk,
400
947260
3000
Filistinli ve İsrailli politikacıları konuştuğunda
15:50
they usually don't listen to each other,
401
950260
2000
genellikle birbirlerini dinlemiyorlar.
15:52
but a Palestinian reader
402
952260
2000
Ama Filistinli bir okur
15:54
still reads a novel by a Jewish author,
403
954260
2000
Yahudi bir yazarın kitabını hala okuyor
15:56
and vice versa, connecting and empathizing
404
956260
3000
ve Yahudi bir okur da Filistinli yazarınkini,
15:59
with the narrator.
405
959260
2000
empati kurarak.
16:01
Literature has to take us beyond.
406
961260
2000
Edebiyatın bizi daha da öteye taşıması lazım.
16:03
If it cannot take us there,
407
963260
2000
Eğer bunu başaramazsa zaten
16:05
it is not good literature.
408
965260
2000
iyi bir edebi eser değildir.
16:07
Books have saved the introverted,
409
967260
2000
Kitaplar beni bir zamanlar olduğum
16:09
timid child that I was -- that I once was.
410
969260
3000
o içine dönük çocukluktan kurtardılar.
16:12
But I'm also aware of the danger
411
972260
2000
Ama onları putlaştırma tehlikesinin de
16:14
of fetishizing them.
412
974260
2000
farkındayım.
16:16
When the poet and mystic, Rumi,
413
976260
2000
Şair ve mistik Rumi
16:18
met his spiritual companion, Shams of Tabriz,
414
978260
3000
ruhsal eşi Şems-i Tebrizi ile karşılaştığında,
16:21
one of the first things the latter did
415
981260
2000
Şems’in ilk yaptığı şeylerden birisi
16:23
was to toss Rumi's books into water
416
983260
2000
Rumi'nin kitaplarını suya atmak ve
16:25
and watch the letters dissolve.
417
985260
2000
harflerin yok oluşunu izlemek olmuştu.
16:27
The Sufis say, "Knowledge that takes you not beyond yourself
418
987260
4000
Sufiler şöyle der, "Sizi kendinizden öteye götürmeyen bilgi
16:31
is far worse than ignorance."
419
991260
3000
cehaletten beterdir."
16:34
The problem with today's cultural ghettos
420
994260
2000
Bugünün kültürel gettolarının sorunu
16:36
is not lack of knowledge --
421
996260
2000
bilgi eksikliği değil.
16:38
we know a lot about each other, or so we think --
422
998260
3000
Birbirimiz hakkında çok şey biliyoruz ya da bildiğimizi sanıyoruz.
16:41
but knowledge that takes us not beyond ourselves:
423
1001260
3000
Ama bizi kendimizden daha öteye götürmeyen bilgi
16:44
it makes us elitist,
424
1004260
2000
bizi elitist yapıyor,
16:46
distant and disconnected.
425
1006260
2000
mesafeli ve uzak.
16:48
There's a metaphor which I love:
426
1008260
2000
Çok sevdiğim bir metafor var;
16:50
living like a drawing compass.
427
1010260
2000
Bir pergel gibi çizerek yaşamak.
16:52
As you know, one leg of the compass is static, rooted in a place.
428
1012260
3000
Bilirsiniz, pergelin bir bacağı sabittir ve yere kök salmıştır;
16:55
Meanwhile, the other leg
429
1015260
2000
ama bu arada diğer bacağı
16:57
draws a wide circle, constantly moving.
430
1017260
2000
sürekli hareket ederek büyük bir çember çizer.
16:59
Like that, my fiction as well.
431
1019260
2000
Ben kendi edebiyatımı da buna benzetiyorum.
17:01
One part of it is rooted in Istanbul,
432
1021260
2000
Bir ayağım istanbul'da güçlü Türk
17:03
with strong Turkish roots,
433
1023260
3000
kökenimle duruyor.
17:06
but the other part travels the world,
434
1026260
2000
Ama diğer bacağım dünyayı geziyor,
17:08
connecting to different cultures.
435
1028260
2000
farklı kültürler arasında köprüler kuruyor.
17:10
In that sense, I like to think of my fiction
436
1030260
2000
Bu açıdan, kurgularımın hem bölgesel
17:12
as both local and universal,
437
1032260
3000
hem de evrensel, hem buradan hem de heryerden
17:15
both from here and everywhere.
438
1035260
2000
olduğunu düşünmeyi seviyorum.
17:17
Now those of you who have been to Istanbul
439
1037260
2000
Aranızda İstanbul'u bilenler büyük ihtimalle
17:19
have probably seen Topkapi Palace,
440
1039260
2000
Topkapı Sarayı'nı da görmüşlerdir,
17:21
which was the residence of Ottoman sultans
441
1041260
2000
400 yıldan uzun bir süre boyunca Osmanlı
17:23
for more than 400 years.
442
1043260
3000
Sultanları orada ikamet etmişlerdi.
17:26
In the palace, just outside the quarters
443
1046260
2000
Sarayda, en gözde cariyerlerin
17:28
of the favorite concubines,
444
1048260
2000
bulunduğu bölmelerin hemen dışında
17:30
there's an area called The Gathering Place of the Djinn.
445
1050260
3000
binaların arasında "Cinlerin Meşveret Yeri" denilen
17:33
It's between buildings.
446
1053260
2000
bir yer vardır.
17:35
I'm intrigued by this concept.
447
1055260
2000
Bu kavram benim çok ilgimi çekiyor.
17:37
We usually distrust those areas
448
1057260
2000
Birşeylerin arasında kalan bölgelere
17:39
that fall in between things.
449
1059260
2000
bizler genellikle pek güvenmeyiz.
17:41
We see them as the domain
450
1061260
2000
Onları belirsizlik simgesi olarak
17:43
of supernatural creatures like the djinn,
451
1063260
2000
alma ve dumansız ateşten yapılmış
17:45
who are made of smokeless fire
452
1065260
2000
Cin denilen doğa üstü yaratıklara
17:47
and are the symbol of elusiveness.
453
1067260
2000
ait bölgeler olarak görme eğilimindeyiz.
17:49
But my point is perhaps
454
1069260
2000
Ama bence biz yazar ve sanatçıların
17:51
that elusive space
455
1071260
2000
en çok da böyle
17:53
is what writers and artists need most.
456
1073260
3000
aradalıklara, belirsiz bir bölgeye ihtiyacı var.
17:56
When I write fiction
457
1076260
2000
Kurgu yazdığımda ben bu belirsizliği ve
17:58
I cherish elusiveness and changeability.
458
1078260
2000
değişkenliği sevgiyle kucaklıyorum.
18:00
I like not knowing what will happen 10 pages later.
459
1080260
3000
10 sayfa sonra neler olacağını bilememekten zevk alıyorum.
18:03
I like it when my characters surprise me.
460
1083260
2000
Karakterlerim beni şaşırttıklarında mutlu oluyorum.
18:05
I might write about
461
1085260
2000
Bir romanımda Müslüman
18:07
a Muslim woman in one novel,
462
1087260
2000
bir kadının hikayesini yazabilirim.
18:09
and perhaps it will be a very happy story,
463
1089260
2000
Ve bu belki de çok mutlu bir hikaye olur.
18:11
and in my next book, I might write
464
1091260
2000
Bir sonraki kitabımda ise Norveçten yakışıklı
18:13
about a handsome, gay professor in Norway.
465
1093260
3000
ve gay bir profesörü yazıyor olabilirim.
18:16
As long as it comes from our hearts,
466
1096260
2000
Kalpten geldiği sürece,
18:18
we can write about anything and everything.
467
1098260
3000
her şey veya herhangi bir şey hakkında yazabiliriz.
18:21
Audre Lorde once said,
468
1101260
2000
Audre Lorde bir defasında "Beyaz babalar
18:23
"The white fathers taught us to say,
469
1103260
3000
bizlere düşünüyorum öyleyse varım
18:26
'I think, therefore I am.'"
470
1106260
2000
demeyi öğrettiler" demişti.
18:28
She suggested, "I feel, therefore I am free."
471
1108260
3000
Ama onun önerisi "Hissediyorum, öyleyse özgürüm" diyebilmek idi.
18:31
I think it was a wonderful paradigm shift.
472
1111260
3000
ben bunun harika bir paradigma kayması olduğunu düşünüyorum.
18:34
And yet, why is it that,
473
1114260
2000
Ama, o zaman neden
18:36
in creative writing courses today,
474
1116260
2000
bugün hala yaratıcı yazım kurslarında
18:38
the very first thing we teach students is
475
1118260
2000
öğrencilere öğrettiğimiz ilk şey şu oluyor:
18:40
"write what you know"?
476
1120260
2000
Bildiğiniz şeyi yazın.
18:42
Perhaps that's not the right way to start at all.
477
1122260
3000
Belki de bu başlamak için doğru bir yol değildir.
18:45
Imaginative literature is not necessarily about
478
1125260
3000
Yaratıcı edebiyatta illa da bildiğimiz şeyi
18:48
writing who we are or what we know
479
1128260
3000
ya da olduğumuz şeyi
18:51
or what our identity is about.
480
1131260
3000
yazmamız gerekmiyor.
18:54
We should teach young people and ourselves
481
1134260
2000
Gençlere - ve kendimize - kalplerimizi genişletmeyi
18:56
to expand our hearts
482
1136260
2000
ve hissettiklerimizi yazmayı
18:58
and write what we can feel.
483
1138260
2000
öğretmemiz gerekiyor.
19:00
We should get out of our cultural ghetto
484
1140260
2000
Kendi küçük kültürel gettomuzdan
19:02
and go visit the next one and the next.
485
1142260
3000
dışarıya çıkmalı ve gidip bir sonrakini ziyaret etmeliyiz ve bir sonrakini...
19:05
In the end, stories move like whirling dervishes,
486
1145260
3000
Sonuçta, hikayeler dönen semazenler gibiler,
19:08
drawing circles beyond circles.
487
1148260
3000
çember ötesi çemberler çizerler.
19:11
They connect all humanity,
488
1151260
2000
Kimlik politikalarını aşarak
19:13
regardless of identity politics,
489
1153260
2000
tüm insanlığı birleştirirler.
19:15
and that is the good news.
490
1155260
2000
Ve bu da iyi haber.
19:17
And I would like to finish with an old Sufi poem:
491
1157260
2000
Eski bir Sufi şiiri ile bitirmek istiyorum.
19:19
"Come, let us be friends for once;
492
1159260
3000
"Gelin tanış olalım;
19:22
let us make life easy on us;
493
1162260
2000
İşi kolay kılalım;
19:24
let us be lovers and loved ones;
494
1164260
2000
Sevelim sevilelim;
19:26
the earth shall be left to no one."
495
1166260
3000
Dünyaya kimse kalmaz."
19:29
Thank you.
496
1169260
2000
Teşekkür ederim.
19:31
(Applause)
497
1171260
7000
(Alkışlar)

Original video on YouTube.com
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7