Robert Hammond: Building a park in the sky

Robert Hammond: Gökyüzüne Park Kurmak

Çeviri: YELDA ERISKEN Gözden geçirme: Cevat Erisken

The Highline

Highline, Manhattan'ın tam ortasından geçen

is an old, elevated rail line

bir buçuk mil uzunluğunda

that runs for a mile and a half right through Manhattan.

yerden yükseltilmiş eski bir demiryolu hattıdır.

And it was originally a freight line

Burası eskiden 10. Bulvar boyunca uzanan

that ran down 10th Ave.

bir yük taşıma hattıydı.

And it became known as "Death Avenue"

Zamanla "Ölüm Bulvarı" olarak anılır oldu.

because so many people were run over by the trains

Zira o kadar çok insan trenlerin altında kalıyordu ki

that the railroad hired a guy on horseback to run in front,

demiryolu işletmecisi trenlerin önünden gitmesi için atlı bir personel istihdam etmişti

and he became known as the "West Side Cowboy."

ve o da "Batı Yakası Kovboyu" olarak anılmaya başlanmıştı.

But even with a cowboy,

Fakat kovboya rağmen

about one person a month

neredeyse her ay bir kişi

was killed and run over.

trenin altında kalıp ölüyordu.

So they elevated it.

Bu yüzden demiryolu yerden yükseltildi.

They built it 30 ft. in the air, right through the middle of the city.

Demiryolunu şehrin tam ortasında 30 fit yukarıya kaldırdılar.

But with the rise of interstate trucking,

Fakat eyaletler arası karayolu yük taşımacılığının gelişmesiyle birlikte

it was used less and less.

bu demiryolu gün geçtikçe daha az kullanılır hale geldi

And by 1980, the last train rode.

ve 1980 yılında da burada son tren seferi yapıldı.

It was a train loaded with frozen turkeys -- they say, at Thanksgiving --

Demiryolundan geçen bu son trenin, bir Şükran Gününde

from the meatpacking district.

kasaplar bölgesinden gelen donmuş hindilerle dolu bir tren olduğu söylenir.

And then it was abandoned.

Ardından demiryolu terk edildi.

And I live in the neighborhood,

Ben o mahallede yaşıyordum ve

and I first read about it in the New York Times,

yıkım kararını ilk defa New York Times gazetesindeki

in an article that said it was going to be demolished.

bir makalede okudum.

And I assumed someone was working

Birileri orayı korumak ya da kurtarmak adına

to preserve it or save it

birşeyler yapıyordur, ben de bunun için

and I could volunteer,

gönüllü olurum diye düşünmüştüm

but I realized no one was doing anything.

ama kimsenin bir şey yapmadığını fark ettim.

I went to my first community board meeting --

Ve hayatımda ilk kez, yaşadığım bölgenin kurul toplantısına gittim

which I'd never been to one before --

--ki daha önce hiç katılmamıştım--

and sat next to another guy named Joshua David,

ve Joshua David adında, seyahat yazarı olan

who's a travel writer.

birinin yanına oturdum.

And at the end of the meeting, we realized

Toplantının sonunda

we were the only two people that were sort of interested in the project;

ikimizden başkasının bu projeyle ilgilenmediğini ve

most people wanted to tear it down.

çoğunluğun da oranın yıkılmasından yana olduğunu farkettik.

So we exchanged business cards,

Biz de birbirimizin kartvizitlerini aldık ve

and we kept calling each other

sonrasında birbirimizle haberleşmeye devam ederek

and decided to start this organization,

'High Line Dostları' adlı

Friends of the High Line.

bu derneği kurmaya karar verdik.

And the goal at first

Başlangıçtaki hedef burayı

was just saving it from demolition,

yıkılmaktan kurtarmaktı

but then we also wanted to figure out what we could do with it.

ancak daha sonra burayı bir türlü değerlendirmek istedik.

And what first attracted me, or interested me,

Sokaktan görünen bu oldukça paslanmış çelik yapı,

was this view from the street --

bu endüstriyel kalıntı,

which is this steel structure,

dikkatimi ya da

sort of rusty,

daha doğrusu

this industrial relic.

ilgimi çeken ilk şey oldu.

But when I went up on top,

Üstüne çıktığımda ise

it was a mile and a half of wildflowers

Empire State Binasını, Hudson Nehrini ve

running right through the middle of Manhattan

Özgürlük Heykelini gören ve Manhattan'ın tam ortasından geçen,

with views of the Empire State Building

bir buçuk mil boyunca

and the Statue of Liberty and the Hudson River.

yabani bitkilerin uzandığı bir yer buldum.

And that's really where we started,

Biz de işte tam bu noktadan başladık.

the idea coalesced around, let's make this a park,

"Burayı bu yabani bitkilerden oluşan manzaradan da ilham alarak

and let's have it be sort of inspired

bir parka dönüştürelim"

by this wildscape.

fikri üzerinde birleştik.

At the time, there was a lot of opposition.

O dönemlerde çok itirazlar oldu.

Mayor Giuliani wanted to tear it down.

Vali Giuliani burayı yıkmak istedi.

I'm going to fast-forward through a lot of lawsuits

Açılan bir sürü hukuk davasından ve

and a lot of community engagement.

yöre halkının verdiği mücadelelerden bahsetmeyeceğim.

Mayor Bloomberg came in office, he was very supportive,

Vali Bloomberg göreve geldiğinde çok yardımcı oldu ancak bunun ekonomik getirisi yüksek

but we still had to make the economic case.

bir yatırım olacağı konusunda kendisini ikna etmemiz gerekiyordu.

This was after 9/11;

Tam 9/11 ertesiydi ve

the city was in tough times.

New York şehri zor bir dönemden geçiyordu.

So we commissioned an economic feasibility study

Ekonomik açıdan gerekçesini açıklamak için

to try to make the case.

fizibilite çalışması başlattık

And it turns out, we got those numbers wrong.

Şimdi tahminlerimizde yanıldığımızı anlıyoruz.

We thought it would cost 100 million dollars to build.

Buranın inşasının 100 milyon dolara mal olacağını düşünmüştük.

So far it's cost about 150 million.

Sadece şu ana kadarki maliyeti 150 milyon dolar oldu.

And the main case was,

Ve buradaki esas iddiamız

this is going to make good economic sense for the city.

bunun şehir için ekonomik getirisi yüksek bir yatırım olacağıydı.

So we said over a 20-year time period,

Bu projenin, yirmi yıl içinde

the value to the city in increased property values

artan emlak değerleri

and increased taxes

ve vergilerle şehre katkısının

would be about 250 million.

250 milyon dolar civarında olacağını söyledik.

That was enough. It really got the city behind it.

Bu, New York Şehri Belediyesi'nin desteğini arkamıza almak için tek başına yeterli oldu.

It turns out we were wrong on that.

Hesaplamalarımızın yanlış olduğu ortaya çıktı.

Now people estimate it's created about a half a billion dollars,

Şu anda bundan yarım milyar dolar gelir elde edildiği

or will create about a half a billion dollars,

daha doğrusu edileceği

in tax revenues for the city.

tahmin ediliyor.

We did a design competition,

Bir tasarım yarışması düzenleyerek

selected a design team.

tasarım ekibini seçtik.

We worked with them to really create a design

Alanın kendisinden esinlenen

that was inspired by that wildscape.

bir tasarım oluşturabilmek için hep beraber çalıştık.

There's three sections.

Alan üç kısımdan oluşuyor.

We opened the fist section in 2009.

Birinci kısmı 2009 yılında açtık.

It's been successful beyond our dreams.

Hayal ettiğimizden de güzel oldu.

Last year we had about two million people,

Geçen sene iki milyon kişi ziyaret etti ki bu

which is about 10 times what we ever estimated.

tahmin ettiğimizin on katıydı.

This is one of my favorite features in section one.

Burası benim birinci kısımda en çok beğendiğim yerlerden biri.

It's this amphitheater right over 10th Ave.

10. Bulvar'ın hemen üzerindeki amfitiyatro.

And the first section ends at 20th St. right now.

Şu anda ilk kısım 20. Cadde'de kesiliyor.

The other thing, it's generated, obviously, a lot of economic value;

Bir de açıkçası buranın ekonomik getirisi oldukça yüksek oldu.

it's also inspired, I think, a lot of great architecture.

Dahası büyük mimari projelere de ilham kaynağı olduğunu düşünüyorum.

There's a point, you can stand here

Burada Frank Gehry

and see buildings by Frank Gehry,

Jean Nouvel, Shigeru Ban ve

Jean Nouvel, Shigeru Ban,

Neil Denari gibi mimarların tasarladığı binaları görebileceğiniz

Neil Denari.

bir yer var.

And the Whitney is moving downtown

Whitney Müzesi Manhattan'ın aşağı kısmına taşınıyor

and is building their new museum right at the base of the High Line.

ve yeni müze High Line'nın hemen dibine inşa edilecek.

And this has been designed by Renzo Piano.

Bu da Renzo Piano tarafindan tasarlandı.

And they're going to break ground in May.

Mayıs ayında temel atılacak.

And we've already started construction on section two.

Şu anda ikinci kısımda da inşaata başladık.

This is one of my favorite features,

Ağaçların arasından süzülen ve

this flyover where you're eight feet

High Line'nın zemininden 8 fit yukarıda olduğunuz

off the surface of the High Line,

bu üst geçit

running through a canopy of trees.

benim favori yerlerimden bir diğeri.

The High Line used to be covered in billboards,

High Line önceden ilan panolarıyla kaplıydı.

and so we've taken a playful take

Biz buraya hoş bir görüntü kazandırdık.

where, instead of framing advertisements,

Yani, burası artık ilanlara değil

it's going to frame people in views of the city.

şehrin manzarası eşliğinde fotoğraf çektiren insanlara ev sahipliği yapacak.

This was just installed last month.

Bu daha geçen ay monte edildi.

And then the last section was going to go around the rail yards,

Son kısım da, Manhattan'daki en az gelişmiş bölge olan

which is the largest undeveloped site

bu demiryolunun çevresinden

in Manhattan.

geçecek biçimde planlanmıştı.

And the city has planned -- for better or for worse --

Belediye, sonuçta, High Line'nın çevreleyeceği

12 million square-feet of development

12 milyon fit karelik bir alan

that the High Line is going to ring around.

planladı.

But what really, I think, makes the High Line special

Ama High Line'ı gerçekten özel kılan şey

is the people.

bence insanlar.

And honestly, even though I love the designs that we were building,

Samimiyetle söylüyorum ki, yapılan tasarımları çok sevmiş olmama rağmen

I was always frightened that I wouldn't really love it,

ortaya çıkacak görüntüyü beğenmeyeceğimden korkuyordum.

because I fell in love with that wildscape --

Çünkü bu alana vurulmuştum ve

and how could you recreate that magic?

bu mekanın sihrini yeniden canlandırmak mümkün olabilir mi diye endişeleniyordum.

But what I found

Ancak anladım ki onu bu kadar özel kılan şey

is it's in the people and how they use it

oradaki insanlar ve

that, to me, makes it so special.

bu insanların orayı nasıl kullandıklarıydı.

Just one quick example

Hemen aklıma gelen bir örnek vereyim.

is I realized right after we opened

High Line açıldıktan hemen sonra

that there were all these people holding hands on the High Line.

el ele tutuşmuş bir sürü insan görebilirdiniz.

And I realized New Yorkers don't hold hands;

New York'lular el ele tutuşmaz biliyorum.

we just don't do that outside.

Yani dışarıda böyle bir şey yapmıyoruz işte.

But you see that happening on the High Line,

Ama bu burada, High Line'da, oluyor.

and I think that's the power

Ve bence burası, halka açık alanların

that public space can have

insanların bir şehri yaşama biçimlerini

to transform how people experience their city

ve birbirileriyle münasebetlerini değiştirmesi açısından

and interact with each other.

ne kadar etkili olduğunu göstermektedir.

Thanks.

Teşekkürler.

(Applause)

(Alkışlar)