Who am I? Think again | Hetain Patel

Hetain Patel: Ben kimim? Tekrar düşünün

Çeviri: Okan KILIC Gözden geçirme: Mine Tatli

Hetain Patel: (In Chinese)

Hatain Patel : (Çince konuşuyor)

Yuyu Rau: Hi, I'm Hetain. I'm an artist.

Yuyu Rau : Selam, ben Hetain. Ben bir sanatçıyım.

And this is Yuyu,

Ve bu Yuyu,

who is a dancer I have been working with.

birlikte çalıştığım bir dansçı.

I have asked her to translate for me.

Benim için tercüme yapmasını istedim.

HP: (In Chinese)

HP: (Çince konuşuyor)

YR: If I may, I would like to tell you

YR: İzin verirseniz, size

a little bit about myself

biraz kendimden ve sanatımdan

and my artwork.

bahsetmek istiyorum.

HP: (In Chinese)

HP: (Çince konuşuyor)

YR: I was born and raised near Manchester,

YR: Manchester yakınlarında doğdum ve büyüdüm,

in England,

İngiltere'de,

but I'm not going to say it in English to you,

ama sizinle İngilizce konuşmayacağım,

because I'm trying to avoid any assumptions

çünkü kuzeyli aksanımdan dolayı

that might be made from my northern accent.

oluşabilecek önyargılarıdan kaçınmaya çalışıyorum.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

HP: (In Chinese)

HP: (Çince konuşuyor)

YR: The only problem with masking it

YR: Çin Mandarin dili ile bunu maskelemenin

with Chinese Mandarin

tek sorunu

is I can only speak this paragraph,

sadece Çin'i ziyaretimde

which I have learned by heart

kalpten öğrendiğim

when I was visiting in China. (Laughter)

bu paragrafı söyleyebiliyor olmam. (Gülüşmeler)

So all I can do is keep repeating it in different tones

Yani tek yapabileceğim bunu değişik tonlamalarda tekrar etmek

and hope you won't notice.

ve anlamayacağınızı ummak.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

HP: (In Chinese)

HP: (Çince konuşuyor)

(Laughter)

(Gülüşmeler)

YR: Needless to say, I would like to apologize

YR: Söylememe gerek yok ama, dinleyicilerin arasında

to any Mandarin speakers in the audience.

Manadarin dili konuşanlardan özür dilemek isterim.

As a child, I would hate being made

Bir çocukken, bu Hint pijamalarından

to wear the Indian kurta pajama,

giymek zorunda bırakılmaktan nefret ederdim,

because I didn't think it was very cool.

çünkü çok havalı olmadıklarını düşünürdüm.

It felt a bit girly to me, like a dress,

Biraz kadınsı gelirdi bana, bir elbise gibi,

and it had this baggy trouser part

bu çanta gibi pantolon parçası var,

you had to tie really tight

düşmesinin yaratacağı utançtan korunmak için

to avoid the embarrassment of them falling down.

gerçekten de sıkıca bağlamanın gerekiyor

My dad never wore it,

Babam bunu hiç giymedi,

so I didn't see why I had to.

yani benim neden giymem gerektiğini anlayamıyorum.

Also, it makes me feel a bit uncomfortable,

Ayrıca, bunu giydiğimde

that people assume I represent something

insanların benim gerçek Hintli bir şeyi

genuinely Indian when I wear it,

temsil ettiğimi varsaymaları beni biraz rahatsız hissettiriyor,

because that's not how I feel.

çünkü ben öyle hissetmiyorum.

HP: (In Chinese)

HP: (Çince konuşuyor)

YR: Actually, the only way I feel comfortable

YR: Aslında, bunları giyerken rahat hissettiğim

wearing it is by pretending

tek yöntem, sanki bir

they are the robes of a kung fu warrior

kung-fu savaşçı kıyafetiymiş gibi davranmak,

like Li Mu Bai from that film,

Li Mu Bai'nin filmindeki gibi,

"Crouching Tiger, Hidden Dragon."

"Kaplan ve Ejderha".

(Music)

(Müzik)

Okay.

Tamam.

So my artwork is about identity and language,

Yani benim sanat eserlerim, kimlik ve lisan ile ilgili,

challenging common assumptions

nasıl göründüğümüz veya nereden geldiğimizle,

based on how we look like or where we come from,

cinsiyet, ırk, sınıf ile ilgili genel varsayımlara

gender, race, class.

karşı çıkmakla ilgili,

What makes us who we are anyway?

Bizi biz yapan nedir?

HP: (In Chinese)

HP: (Çince konuşuyor)

YR: I used to read Spider-Man comics,

YR: Örümcek adam çizgi romanlarını okurdum,

watch kung fu movies,

kung-fu filmleri seyrederdim,

take philosophy lessons from Bruce Lee.

Bruce Lee'den felsefe dersleri alırdım.

He would say things like --

Şöyle şeyler söylerdi --

HP: Empty your mind.

HP: Zihnini boşalt.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

Be formless, shapeless, like water.

Biçimsiz, şekilsiz ol, su gibi.

Now you put water into a cup.

Şimdi suyu bardağa koyarsın.

It becomes the cup.

Bardak halline gelir.

You put water into a bottle, it becomes the bottle.

Suyu şişeye koyarsın, şişe haline gelir.

Put it in a teapot, it becomes the teapot.

Bir çaydanlığa koy, çaydanlık haline gelir.

Now, water can flow

Şimdi, su akabilir

or it can crash.

veya parçalanabilir.

Be water, my friend. (Applause)

Su ol, dostum. (Alkışlar)

YR: This year, I am 32 years old,

YR: Bu yıl, 32 yaşına girdim,

the same age Bruce Lee was when he died.

Bruce Lee'nin öldüğü zamanki yaşı.

I have been wondering recently,

Son zamanlarda merak ediyorum,

if he were alive today,

eğer bugün hayatta olsaydı,

what advice he would give me

bu TED konuşmasını yapmak için

about making this TED Talk.

bana ne tavsiye ederdi?

HP: Don't imitate my voice.

HP: Benim sesimi taklit etme.

It offends me.

Güceniyorum.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

YR: Good advice,

YR: İyi bir nasihat,

but I still think that we learn who we are

ama hala diğer insanları kopyalayarak kim olduğumuzu

by copying others.

öğrendiğimizi düşünüyorum.

Who here hasn't imitated their childhood hero

Burada hangimiz parkta çocukluk kahramanını

in the playground, or mum or father?

taklit etmedi veya annesini veya babasını?

I have.

Ben ettim.

HP: A few years ago, in order to make this video

HP: Birkaç sene önce, eserim için bu videoyu

for my artwork, I shaved off all my hair

yapmak için, saçlarımı kazıttım

so that I could grow it back as my father had it

böylece onları tekrar uzatabilecektim, babamın

when he first emigrated from India

1960'larda Hindistan'dan İngiltere'ye ilk

to the U.K. in the 1960s.

göç ettiği zamanki gibi.

He had a side parting and a neat mustache.

Favorileri ve zarif bir bıyığı vardı.

At first, it was going very well.

Başlarda çok iyi gidiyordu.

I even started to get discounts in Indian shops.

Hint dükkanlarından indirim bile almaya başlamıştım.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

But then very quickly,

Ama sonra, çok hızlıca,

I started to underestimate

bıyık uzatma yeteneğimi

my mustache growing ability,

hafife almaya başladım

and it got way too big.

ve çok büyük bir hale geldi.

It didn't look Indian anymore.

Artık Hintli görünmüyordu.

Instead, people from across the road,

Onun yerine, karşı kaldırımdaki insanlar,

they would shout things like --

bana şöyle bağırmaya başladılar --

HP and YR: Arriba! Arriba! Ándale! Ándale!

HP ve YR: Arriba! Arriba! Ándale! Ándale!

(Laughter)

(Gülüşmeler)

HP: Actually, I don't know why I am even talking like this.

HP: Aslında, neden böyle konuştuğumu bile bilmiyorum.

My dad doesn't even have an Indian accent anymore.

Babamın bile artık bir Hint aksanı yok.

He talks like this now.

Artık böyle konuşuyor.

So it's not just my father that I've imitated.

Yani, sadece babam değil taklit ettiğim.

A few years ago I went to China for a few months,

Birkaç yıl önce birkaç aylığına Çin'e gittim,

and I couldn't speak Chinese,

Çince konuşamıyordum

and this frustrated me,

ve bu beni ürküttü,

so I wrote about this and had it translated

bunun hakkında yazıp Çince'ye çevirttim

into Chinese, and then I learned this by heart,

ve bunu kalbimle öğrendim,

like music, I guess.

müzik gibi, sanırım.

YR: This phrase is now etched into my mind

YR: Bu ifade şimdi beynime kazındı

clearer than the pin number to my bank card,

banka kartımın şifresinden daha temiz bir şekilde,

so I can pretend I speak Chinese fluently.

böylece Çince'yi akıcı konuşuyormuş gibi davranabiliyorum.

When I had learned this phrase,

Bu ifadeyi öğrendiğim zaman,

I had an artist over there hear me out

orada beni duyan bir sanatçı vardı,

to see how accurate it sounded.

kulağa ne kadar doğru geldiğini görmek için.

I spoke the phrase, and then he laughed

İfadeyi söyledim, gülmeye başladı

and told me, "Oh yeah, that's great,

ve dedi ki, "Evet, harika,

only it kind of sounds like a woman."

sadece kulağa biraz kadınsı geliyor."

I said, "What?"

"Ne?" dedim.

He said, "Yeah, you learned from a woman?"

"Evet, bir kadından mı öğrendin?" dedi.

I said, "Yes. So?"

"Evet, yani?" dedim.

He then explained the tonal differences

Sonra bana kadın ve erkek seslerindeki

between male and female voices

ton farklarının çok farklı ve belirgin olduğunu,

are very different and distinct, and that I had learned it very well,

ifadeyi çok iyi öğrendiğimi açıkladı,

but in a woman's voice.

ama bir kadın sesiyle.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

(Applause)

(Alkışlar)

HP: Okay. So this imitation business

HP: Tamam. Yani bu taklit işi

does come with risk.

riskleriyle birlikte geliyor.

It doesn't always go as you plan it,

Her zaman planladığınız gibi gitmiyor,

even with a talented translator.

yetenekli bir çevirmenle bile.

But I am going to stick with it,

Ama buna sahip çıkacağım,

because contrary to what we might usually assume,

çünkü genellikle varsaydıklarımızın aksine,

imitating somebody can reveal something unique.

birini taklit etmek eşsiz birşey çıkarabilir ortaya.

So every time I fail

Yani babam gibi olmakta

to become more like my father,

başarısız olduğum her sefer,

I become more like myself.

daha çok kendim gibi oluyorum.

Every time I fail to become Bruce Lee,

Bruce Lee olmakta başarısız olduğum her sefer,

I become more authentically me.

Daha otantik bir ben oluyorum.

This is my art.

Bu benim sanatım.

I strive for authenticity,

Otantiklik için çabalıyorum,

even if it comes in a shape

genelde beklediğimizden

that we might not usually expect.

farklı bir şekilde gelse bile.

It's only recently that I've started to understand

Henüz kısa bir süre önce anlamaya başladım,

that I didn't learn to sit like this

böyle oturmayı Hintli olmaktan

through being Indian.

dolayı öğrenmedim ben.

I learned this from Spider-Man.

Ben bunu örümcek adamdan öğrendim.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

Thank you.

Teşekkürler.

(Applause)

(Alkışlar)