Billy Collins: Two poems about what dogs think (probably)

Billy Collins: Köpeklerin (muhtemelen) düşündükleri hakkında iki şiir

Çeviri: Semih Basrik Gözden geçirme: Süleyman Akkaya

I don't know if you've noticed,

Farkettiniz mi bilmiyorum ama,

but there's been a spate of books

bugünlerde çıkan

that have come out lately

köpeklerin bilişsel ve duygusal hayatı üzerinde

contemplating or speculating

tahmin ve yorumda bulunan bir sürü kitap var.

on the cognition and emotional life of dogs.

Do they think, do they feel and, if so, how?

Köpekler düşünür mü, hissederler mi, eğer öyleyse nasıl yaparlar?

So this afternoon, in my limited time,

Bu yüzden bu öğleden sonra, kısıtlı zamanımda,

I wanted to take the guesswork out of a lot of that

size "konuş" emrini almış

by introducing you to two dogs,

iki köpeği hiç abartmadan takdim ederek,

both of whom have taken the command "speak"

işi böyle varsayımlara bırakmamak istedim.

quite literally.

The first dog is the first to go,

İlk önce ilk köpek,

and he is contemplating an aspect

o, sahibiyle ilişkisinin boyutunu değerlendiriyor,

of his relationship to his owner,

and the title is "A Dog on His Master."

başlık da "Sahibinin Üstünde Bir Köpek."

"As young as I look,

"Küçük göründüğüm kadar

I am growing older faster than he.

hızlı büyüyorum ondan.

Seven to one is the ratio, they tend to say.

Oran yediye bir, demek istiyorlar.

Whatever the number, I will pass him one day

Ne olursa olsun, onu geçeceğim bir gün

and take the lead,

ve yönetimi ele alacağım,

the way I do on our walks in the woods,

ormandaki yürüyüşlerimizde yaptığım gibi

and if this ever manages to cross his mind,

ve eğer bu bir şekilde onun aklından geçerse

it would be the sweetest shadow

şimdiye kadar kar veya çimlerin üzerine bıraktığım

I have ever cast on snow or grass."

en güzel iz olur.

(Applause)

(Alkışlar)

Thank you.

Teşekkür ederim.

And our next dog

Ve sıradaki köpeğimiz hortlak şeklinde,

speaks in something called the revenant,

yani sizi ziyarete gelen

which means a spirit that comes back

bir ruh gibi konuşuyor.

to visit you.

"I am the dog you put to sleep,

"İlgisizliğin verdiği üzüntüyü yaşatmaktan

as you like to call the needle of oblivion,

hoşlandığın için uyumaya bıraktığın köpeğim ben,

come back to tell you this simple thing:

şu basit şeyi söylemek için geldim:

I never liked you."

Seni hiç sevmezdim."

(Laughter)

(Kahkahalar)

"When I licked your face,

"Yüzünü yalarken,

I thought of biting off your nose.

burnunu koparıp atmayı düşündüm.

When I watched you toweling yourself dry,

Kendini havluyla kurulamanı izlerken,

I wanted to leap and unman you with a snap.

Hemen üzerine atlayıp seni sinir etmek istedim.

(Kahkahalar)

I resented the way you moved,

Hareket şeklin gücüme gitti,

your lack of animal grace,

hayvansal incelikten yoksunluğun,

the way you would sit in a chair to eat,

yemek için sandalyeye oturma şeklin,

a napkin on your lap, a knife in your hand.

kucağında bir battaniye, elinde bir bıçak...

I would have run away

Kaçabilirdim

but I was too weak,

ama çok güçsüzdüm,

a trick you taught me

oturmayı ve yan yatmayı öğrenirken

while I was learning to sit and heel

bana öğrettiğin aldatmaca

and, greatest of insults,

ve hakaretlerin en büyüğü,

shake hands without a hand.

elim olmadan el sıkışmak.

I admit the sight of the leash would excite me,

Kabul ediyorum, tasmanın görünüşü beni heyecanlandırırdı,

but only because it meant I was about to smell things

ama sadece senin hiç dokunmadığın şeyleri

you had never touched.

koklayacağım anlamına geldiği için...

(Kahkahalar)

You do not want to believe this,

Buna inanmak istemeyebilirsin

but I have no reason to lie:

ama yalan söylemek için bir sebep yok:

I hated the car, hated the rubber toys,

Arabadan, plastik oyuncaklardan nefret ederdim,

disliked your friends, and worse, your relatives.

arkadaşlarını sevmezdim, daha da kötüsü

akrabalarını sevmezdim.

(Kahkahalar)

The jingling of my tags drove me mad.

İsimliğimin şıngırtısı beni deli ederdi.

You always scratched me in the wrong place."

Hep yanlış yerimi kaşırdın."

(Laughter)

(Kahkahalar)

"All I ever wanted from you was food and water

"Senden tek istediğim taslarımda

in my bowls.

su ve yiyecek olmasıydı.

While you slept, I watched you breathe

Sen uyurken, nefes alışını izledim,

as the moon rose in the sky.

ay gökte yükselirken...

It took all of my strength

Başımı kaldırıp ulumamak

not to raise my head and howl.

tüm gücümü tüketti.

Now, I am free of the collar,

Tasmadan kurtuldum artık,

free of the yellow raincoat,

sarı yağmurluktan da,

monogrammed sweater,

desenli süveterden de,

the absurdity of your lawn,

senin çimenliğinin saçmalığından da

yani, yakın bir zamanda olmayacağını sandığın

and that is all you need to know about this place,

ve bunun için mutlu olduğun şey dışında,

except what you already supposed

and are glad it did not happen sooner,

bu yer hakkında tüm bilmen gereken

that everyone here can read and write,

buradaki herkes okuma yazma biliyor,

the dogs in poetry,

şiirdeki köpek,

the cats and all the others

kediler ve nesirdeki diğer herkes

in prose."

Thank you.

Teşekkür ederim.

(Alkışlar)

(Applause)