There's more to life than being happy | Emily Esfahani Smith | TED

6,107,679 views ・ 2017-09-26

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Cihan Ekmekçi Gözden geçirme: Figen Ergürbüz
00:12
I used to think
0
12724
1279
Hayatın tüm amacının
00:14
the whole purpose of life was pursuing happiness.
1
14027
3734
mutluluğun peşinden koşmak olduğunu düşünürdüm.
00:18
Everyone said the path to happiness was success,
2
18500
3384
Herkes mutluluğa giden yolun başarı olduğunu söylüyordu,
00:21
so I searched for that ideal job,
3
21908
2498
bu yüzden o kusursuz işi,
00:24
that perfect boyfriend, that beautiful apartment.
4
24430
3031
mükemmel erkek arkadaşı ve güzel daireyi aradım.
00:28
But instead of ever feeling fulfilled,
5
28818
2998
Fakat tatmin olmuşluk duygusu yerine
00:31
I felt anxious and adrift.
6
31840
2604
kaygılı ve sürüklenmiş hissettim.
00:35
And I wasn't alone; my friends -- they struggled with this, too.
7
35015
4009
Tek başıma değildim; arkadaşlarım da bununla mücadele ettiler.
00:40
Eventually, I decided to go to graduate school for positive psychology
8
40540
4269
Sonunda insanları gerçekten neyin mutlu ettiğini öğrenmek için
00:44
to learn what truly makes people happy.
9
44833
3220
üniversiteye pozitif psikoloji okumaya gitmeye karar verdim.
00:48
But what I discovered there changed my life.
10
48791
2656
Orada keşfettiğim şey ise hayatımı değiştirdi.
00:52
The data showed that chasing happiness can make people unhappy.
11
52272
4610
Veriler mutluluk peşinden koşmanın insanları mutsuz edebildiğini gösteriyor.
00:57
And what really struck me was this:
12
57787
2257
Bende şok etkisi yaratan şey ise şuydu:
01:00
the suicide rate has been rising around the world,
13
60878
2787
İntihar vakaları tüm dünyada artıyor
01:03
and it recently reached a 30-year high in America.
14
63689
3091
ve Amerika'da son zamanlarda 30 yılın en yüksek oranı ölçüldü.
01:07
Even though life is getting objectively better
15
67573
2763
Hayat akla gelen her standarda göre
01:10
by nearly every conceivable standard,
16
70360
2690
nesnel olarak daha iyi olsa da
01:13
more people feel hopeless,
17
73074
2199
daha çok insan umutsuz,
01:15
depressed and alone.
18
75297
2125
yalnız ve mutsuz hissediyor.
01:18
There's an emptiness gnawing away at people,
19
78034
2813
İnsanların içini kemiren bir boşluk var
01:20
and you don't have to be clinically depressed to feel it.
20
80871
3270
ve bunu hissetmek için klinik depresif olmanıza gerek yok.
01:24
Sooner or later, I think we all wonder:
21
84165
2900
Eninde sonunda bence hepimizin merak ettiği:
01:27
Is this all there is?
22
87604
2232
Her şey bundan ibaret mi?
01:30
And according to the research, what predicts this despair
23
90987
3206
Araştırmaya göre bu çaresizliği öngören şey
01:34
is not a lack of happiness.
24
94217
1827
mutluluğun eksikliği değil.
01:36
It's a lack of something else,
25
96068
1842
Bu başka bir şeyin eksikliği,
01:38
a lack of having meaning in life.
26
98637
2938
hayattaki anlam eksikliği.
01:42
But that raised some questions for me.
27
102782
2393
Bu da bazı soruları beraberinde getirdi.
01:45
Is there more to life than being happy?
28
105675
2599
Hayatta mutlu olmaktan fazlası var mı?
01:49
And what's the difference between being happy
29
109036
2423
Mutlu olmak ve hayatın anlamı olması
01:51
and having meaning in life?
30
111483
1891
arasındaki fark ne?
01:54
Many psychologists define happiness as a state of comfort and ease,
31
114699
4600
Pek çok psikolog mutluluğu, o andaki iyi hissetme
01:59
feeling good in the moment.
32
119323
1889
ve rahatlık hali olarak tanımlıyor.
02:01
Meaning, though, is deeper.
33
121918
1658
Ancak anlam daha derin.
02:04
The renowned psychologist Martin Seligman says
34
124098
2564
Ünlü psikolog Martin Seligman'e göre
02:06
meaning comes from belonging to and serving something beyond yourself
35
126686
4647
anlam, kendinin ötesinde ki bir şeye hizmet etmekten ve ait olmaktan
02:11
and from developing the best within you.
36
131357
2683
ve içindeki en iyiyi geliştirmekten geliyor.
02:15
Our culture is obsessed with happiness,
37
135437
2595
Kültürümüz mutlulukla saplantılı
02:18
but I came to see that seeking meaning is the more fulfilling path.
38
138056
4107
ama anlam aramanın daha tatmin edici bir yol olduğunu gördüm.
02:22
And the studies show that people who have meaning in life,
39
142187
2929
Araştırmalar gösteriyor ki hayatının anlamı olan insanlar
02:25
they're more resilient,
40
145140
1410
daha metanetli
02:26
they do better in school and at work,
41
146574
2557
okulda ve işte daha iyiler
02:29
and they even live longer.
42
149155
1607
ve hatta daha uzun yaşıyorlar.
02:31
So this all made me wonder:
43
151805
2021
Bunların hepsi beni düşündürüyor:
02:33
How can we each live more meaningfully?
44
153850
2474
Hayatımızı nasıl daha anlamlı yaşayabiliriz?
02:37
To find out, I spent five years interviewing hundreds of people
45
157800
3678
Cevabını bulmak için beş yılı yüzlerce insanla röportaj yaparak
02:41
and reading through thousands of pages of psychology,
46
161502
2901
ve binlerce psikoloji, nöroloji
02:44
neuroscience and philosophy.
47
164427
2101
ve felsefe kitabı okuyarak geçirdim.
02:47
Bringing it all together,
48
167186
1789
Hepsini bir araya getirerek
02:48
I found that there are what I call four pillars of a meaningful life.
49
168999
5341
anlamlı bir hayatın dört kolonu diye adlandırdığım şeyleri buldum.
02:54
And we can each create lives of meaning
50
174364
2434
Biz de bu kolonların bir kısmını
02:56
by building some or all of these pillars in our lives.
51
176822
3349
veya hepsini hayatımıza uyarlayarak hayatımıza anlam katabiliriz.
03:01
The first pillar is belonging.
52
181248
2188
İlk kolon ait olma.
03:04
Belonging comes from being in relationships
53
184198
2307
Aitlik, size siz olduğunuz için değer veren
03:06
where you're valued for who you are intrinsically
54
186529
2705
ve sizin de değer verdiğiniz
03:09
and where you value others as well.
55
189258
2113
insanlarla ilişki içinde olmanızdan gelir.
03:12
But some groups and relationships deliver a cheap form of belonging;
56
192038
4690
Yine de bazı grup ve ilişkilerde ucuz bir aitlik söz konusudur:
03:16
you're valued for what you believe,
57
196752
1893
İnandığınız şeye göre değer görürsünüz,
03:18
for who you hate,
58
198669
1246
nefret ettiğiniz kişiye göre,
03:19
not for who you are.
59
199939
1545
olduğunuz kişiye değil.
03:22
True belonging springs from love.
60
202240
2783
Gerçek aitlik sevgiden doğar.
03:25
It lives in moments among individuals,
61
205047
2985
Bireylerin arasındaki her anda hayat bulur
03:28
and it's a choice -- you can choose to cultivate belonging with others.
62
208056
3845
ve bir seçimdir, aitlik duygusunu paylaşacağınız kişiyi seçebilirsiniz.
03:32
Here's an example.
63
212481
1607
İşte size bir örnek.
03:34
Each morning, my friend Jonathan buys a newspaper
64
214112
3555
Her sabah arkadaşım Jonathan New York'taki
03:37
from the same street vendor in New York.
65
217691
2218
aynı sokak satıcısından bir gazete alıyor.
03:40
They don't just conduct a transaction, though.
66
220322
2280
Yalnızca bir alışveriş gerçekleşmiyor ama.
03:42
They take a moment to slow down, talk,
67
222626
2683
Konuşmak için bir dakika ayırıyorlar
03:45
and treat each other like humans.
68
225333
1906
ve birbirlerine insan gibi davranıyorlar.
03:47
But one time, Jonathan didn't have the right change,
69
227858
3394
Bir keresinde Jonathan'da bozuk para yoktu,
03:51
and the vendor said,
70
231276
1220
ve satıcı dedi ki
03:52
"Don't worry about it."
71
232520
1520
"Dert etmene gerek yok."
03:54
But Jonathan insisted on paying,
72
234064
2487
fakat Jonathan ödemek için ısrar etti,
03:56
so he went to the store and bought something he didn't need
73
236575
3012
bu yüzden dükkana gitti ve bozukluğu tamamlamak için
03:59
to make change.
74
239611
1461
ihtiyacı olmayan bir şey aldı.
04:01
But when he gave the money to the vendor,
75
241812
2623
Satıcıya parayı verdiğinde
04:04
the vendor drew back.
76
244459
1522
satıcı geri çekildi.
04:06
He was hurt.
77
246640
1278
İncinmişti.
04:08
He was trying to do something kind,
78
248535
1849
İçten bir şey yapmaya çalışıyordu
04:10
but Jonathan had rejected him.
79
250408
2247
ama Jonathan onu reddetti.
04:13
I think we all reject people in small ways like this without realizing it.
80
253933
4151
Bence hepimiz insanları farkında olmadan küçük yollarla incitiyoruz.
04:18
I do.
81
258108
1198
Ben de öyle.
04:19
I'll walk by someone I know and barely acknowledge them.
82
259330
3063
Tanıdığım birinin yanından geçiyorum ve tanımıyor gibi yapıyorum.
04:22
I'll check my phone when someone's talking to me.
83
262417
2647
Biri benimle konuşurken telefonuma bakıyorum.
04:25
These acts devalue others.
84
265498
1929
Bunlar başkalarına değer vermemektir.
04:27
They make them feel invisible and unworthy.
85
267451
2753
Onları görünmez ve değersiz hissettir.
04:30
But when you lead with love, you create a bond
86
270950
2752
Ancak sevgiyle yaklaştığınızda, ikinize de iyi gelen
04:33
that lifts each of you up.
87
273726
1672
bir bağ kurulur.
04:36
For many people, belonging is the most essential source of meaning,
88
276850
3628
Pek çok insan için aitlik anlamın en önemli kaynağıdır,
04:40
those bonds to family and friends.
89
280502
1998
aile ve arkadaşlarla olan bağlarımız.
04:42
For others, the key to meaning is the second pillar: purpose.
90
282996
4005
Kimileri içinse ikinci kolon, yani amaç önemlidir.
04:47
Now, finding your purpose is not the same thing
91
287664
2915
Amacınızı bulmakla sizi mutlu eden işi bulmak
04:50
as finding that job that makes you happy.
92
290603
2248
aynı şey değildir.
04:53
Purpose is less about what you want than about what you give.
93
293340
3459
Amaç ne istediğinizle değil, ne verdiğinizle ilgilidir.
04:56
A hospital custodian told me her purpose is healing sick people.
94
296823
4488
Bir hastane çalışanı bana amacının hastaları iyileştirmek olduğunu söyledi.
05:01
Many parents tell me,
95
301335
1711
Pek çok aile şöyle der:
05:03
"My purpose is raising my children."
96
303070
1936
''Amacım çocuklarımı yetiştirmek.''
05:05
The key to purpose is using your strengths to serve others.
97
305347
4044
Amaçta önemli husus güçlü yanlarınızı başkalarına yardım etmede kullanmanız.
05:10
Of course, for many of us, that happens through work.
98
310201
3508
Elbette pek çoğumuz için bunun yolu işten geçer.
05:13
That's how we contribute and feel needed.
99
313733
2979
Bu sayede katkı koyar ve ihtiyaç duyulduğumuzu hissederiz.
05:16
But that also means that issues like disengagement at work,
100
316736
3860
Ancak bu da şu anlama gelir, iş yerinde soyutlanma,
05:20
unemployment,
101
320620
1413
işsizlik,
05:22
low labor force participation --
102
322057
2227
iş gücüne az katılım gösterme
05:24
these aren't just economic problems, they're existential ones, too.
103
324308
3691
gibi sorunlar yalnızca ekonomik değil, aslında varlığımızla da ilgilidir.
05:28
Without something worthwhile to do,
104
328641
2213
Yapacak önemli bir şey olmadan,
05:30
people flounder.
105
330878
1301
insanlar bocalar.
05:33
Of course, you don't have to find purpose at work,
106
333313
2616
Tabii iş hayatında amaç bulmak zorunda değilsiniz
05:35
but purpose gives you something to live for,
107
335953
2729
ama bu size yaşayacak bir sebep,
05:38
some "why" that drives you forward.
108
338706
2080
sizi ileriye taşıyacak bir neden sunar.
05:42
The third pillar of meaning is also about stepping beyond yourself,
109
342967
3300
Anlamın üçüncü kolonu da kendinizi aşmakla ilgili
05:46
but in a completely different way:
110
346291
1842
ama tamamen farklı bir şekilde:
05:48
transcendence.
111
348157
1587
aşkınlık.
05:49
Transcendent states are those rare moments
112
349768
2377
Aşkınlık durumları kendinizi günlük hayat karmaşasından
05:52
when you're lifted above the hustle and bustle of daily life,
113
352169
3412
çok üstte hissettiğiniz o nadir anlardır,
05:55
your sense of self fades away,
114
355605
1705
benliğiniz solmaya başlar
05:57
and you feel connected to a higher reality.
115
357334
2774
ve çok daha yüksek bir gerçeklikle bağ kurarsınız.
06:01
For one person I talked to, transcendence came from seeing art.
116
361034
3690
Konuştuğum birine göre, aşkınlık sanat görmekten doğdu.
06:04
For another person, it was at church.
117
364748
2530
Bir diğeri için kilisede bulunmak.
06:07
For me, I'm a writer, and it happens through writing.
118
367302
3554
Benim içinse, yazı yazarak, çünkü ben yazarım.
06:10
Sometimes I get so in the zone that I lose all sense of time and place.
119
370880
5070
Bazen öylesine kapılıyorum ki zaman ve mekan hissimi kaybediyorum.
06:16
These transcendent experiences can change you.
120
376577
3146
Bu aşkınlık tecrübeleri sizi değiştirebilir.
06:19
One study had students look up at 200-feet-tall eucalyptus trees
121
379747
4524
Bir çalışma gereği öğrenciler bir dakika boyunca 6 metre boyundaki
06:24
for one minute.
122
384295
1201
okaliptus ağaçlarına baktı.
06:26
But afterwards they felt less self-centered,
123
386083
2154
Sonrasında daha az bireysel hissetiler
06:28
and they even behaved more generously
124
388261
1944
ve birine yardım etme fırsatı doğduğunda
06:30
when given the chance to help someone.
125
390229
2070
daha cömert davrandılar.
06:33
Belonging, purpose, transcendence.
126
393402
3720
Aitlik, amaç, aşkınlık.
06:38
Now, the fourth pillar of meaning, I've found,
127
398194
2723
Belirlediğim dördüncü kolon
06:40
tends to surprise people.
128
400941
1755
insanları şaşırtıyor genelde.
06:43
The fourth pillar is storytelling,
129
403186
2734
Dördüncü kolon hikâyenizi anlatmak,
06:45
the story you tell yourself about yourself.
130
405944
2865
kendinize kendinizle ilgili anlattığınız hikâye.
06:49
Creating a narrative from the events of your life brings clarity.
131
409436
4144
Hayatınızda yaşananlardan bir anlatım çıkarmak belirginlik kazandırır.
06:53
It helps you understand how you became you.
132
413604
3036
Nasıl kendiniz olduğunuzu anlamanıza yardım eder.
06:57
But we don't always realize that we're the authors of our stories
133
417489
3096
Kendi hikâyelerimizin yazarı olduğumuzu ve bunu anlatış şeklimizi
07:00
and can change the way we're telling them.
134
420609
2163
değiştirebileceğimizi unutuyoruz.
07:02
Your life isn't just a list of events.
135
422796
2491
Hayatınız bir dizi olaydan ibaret değil.
07:05
You can edit, interpret and retell your story,
136
425311
3216
Hikâyenizi düzenleyebilir, yorumlayarak yeniden anlatabilirsiniz,
07:08
even as you're constrained by the facts.
137
428551
2220
gerçeklere bağlı olsanız bile.
07:11
I met a young man named Emeka, who'd been paralyzed playing football.
138
431501
4628
Emeka adında genç bir adamla tanıştım, futbol oynarken felç kalmıştı.
07:16
After his injury, Emeka told himself,
139
436740
2459
Kaza sonrası kendine şöyle diyordu:
07:19
"My life was great playing football,
140
439223
2705
''Futbol oynarken hayatım harikaydı
07:21
but now look at me."
141
441952
2124
ama şimdi bir bakın bana.''
07:25
People who tell stories like this --
142
445822
2292
Bu tür hikâyeler anlatan insanlar...
07:28
"My life was good. Now it's bad." --
143
448138
2524
''Hayatım güzeldi, artık değil.''
07:30
tend to be more anxious and depressed.
144
450686
2822
daha gergin ve mutsuz olma eğilimindeler.
07:33
And that was Emeka for a while.
145
453532
2329
Emeka da bir süre böyleydi
07:36
But with time, he started to weave a different story.
146
456393
3391
fakat zamanla yeni bir hikâye örmeye başladı.
07:40
His new story was,
147
460235
1733
Yeni hikâyesi şöyleydi:
07:41
"Before my injury, my life was purposeless.
148
461992
3267
''Kazadan önce hayatım amaçsızdı.
07:45
I partied a lot and was a pretty selfish guy.
149
465283
3253
Sürekli parti yapan bencil bir adamdım
07:48
But my injury made me realize I could be a better man."
150
468560
3708
fakat bu kaza daha iyi bir insan olabileceğimi gösterdi.''
07:53
That edit to his story changed Emeka's life.
151
473308
3541
Hikâyesindeki bu değişiklik Emeka'nın hayatını değiştirdi.
07:56
After telling the new story to himself,
152
476873
2431
Kendisine bu hikâyeyi anlattıktan sonra
07:59
Emeka started mentoring kids,
153
479328
1922
çocuklara rehberlik yapmaya başladı
08:01
and he discovered what his purpose was:
154
481274
2366
ve amacının ne olduğunu keşfetti:
08:03
serving others.
155
483664
1390
başkalarına yardım etmek.
08:05
The psychologist Dan McAdams calls this a "redemptive story,"
156
485921
3378
Psikolog Dan McAdams bunu ''Telafi hikâyesi'' olarak adlandırıyor;
08:09
where the bad is redeemed by the good.
157
489323
2283
iyi bir şeyin kötü bir şeyin yerini alması.
08:12
People leading meaningful lives, he's found,
158
492447
2183
Ona göre, hayatlarında amaç olan insanlar
08:14
tend to tell stories about their lives
159
494654
1931
telafi, olgunluk ve sevgi ışığında
08:16
defined by redemption, growth and love.
160
496609
3022
hikâyelerini anlatıyorlar.
08:20
But what makes people change their stories?
161
500543
2462
Peki insanlara hikâyelerini değiştirten şey ne?
08:23
Some people get help from a therapist,
162
503545
1928
Kimisi bir terapistten yardım alır
08:25
but you can do it on your own, too,
163
505497
1810
bunu kendi başınıza da yapabilirsiniz,
08:27
just by reflecting on your life thoughtfully,
164
507331
2760
sadece hayatınızı gözden geçirerek,
08:30
how your defining experiences shaped you,
165
510115
2087
tecrübeleriniz sizi nasıl şekillendirdi,
08:32
what you lost, what you gained.
166
512226
1737
ne kazandınız ve kaybettiniz,
08:34
That's what Emeka did.
167
514409
1534
Emeke işte bunu yaptı.
08:36
You won't change your story overnight;
168
516832
2046
Hikâyeniz bir günde değişmeyecek:
08:38
it could take years and be painful.
169
518902
2345
Yıllar sürebilir ve çok zor olabilir.
08:41
After all, we've all suffered, and we all struggle.
170
521271
2934
Sonuçta hepimiz acı çektik ve hepimiz mücadele ediyoruz.
08:44
But embracing those painful memories can lead to new insights and wisdom,
171
524777
4339
Fakat acı veren o anıları sahiplenmek bize anlayış ve bilgelik kazandırabilir,
08:49
to finding that good that sustains you.
172
529140
3065
böylelikle bizi ayakta tutan iyiyi bulabiliriz.
08:54
Belonging, purpose, transcendence, storytelling:
173
534404
4533
Aitlik, amaç, aşkınlık ve hikâyenizi anlatmak:
08:59
those are the four pillars of meaning.
174
539683
2731
İşte anlamın dört kolonu.
09:03
When I was younger,
175
543446
1606
Ben henüz gençken,
09:05
I was lucky enough to be surrounded by all of the pillars.
176
545076
3638
bu kolonların hepsi ile çevrili olma şansına sahiptim.
09:09
My parents ran a Sufi meetinghouse from our home in Montreal.
177
549201
4540
Ailem Montreal'deki evimizden bir Sufi kilisesi işletiyordu.
09:14
Sufism is a spiritual practice associated with the whirling dervishes
178
554506
4483
Sufizm semazenler ve şair Rumi ile ilişkilendirilen
09:19
and the poet Rumi.
179
559013
1393
dini bir felsefe.
09:21
Twice a week, Sufis would come to our home
180
561250
2575
Haftada iki kez sufiler evimize gelir,
09:23
to meditate, drink Persian tea, and share stories.
181
563849
3760
meditasyon yapar, fars çayı içer ve hikâyelerini paylaşırlardı.
09:28
Their practice also involved serving all of creation
182
568029
2957
Felsefeleri ayrıca yaşayan her şeye
09:31
through small acts of love,
183
571010
1810
sevgiyle yardım etmeyi kapsıyordu,
09:32
which meant being kind even when people wronged you.
184
572844
3341
bu da insanlar size yanlış yaptığında bile nazik olmak anlamına gelir.
09:36
But it gave them a purpose: to rein in the ego.
185
576209
3154
Bu onlara bir amaç veriyordu: egolarını kontrol etmek.
09:40
Eventually, I left home for college
186
580732
2616
Sonunda üniversite için evden ayrıldım
09:43
and without the daily grounding of Sufism in my life,
187
583372
3702
ve hayatımda Sufizm olmadan
09:47
I felt unmoored.
188
587098
1588
kendimi boşlukta hissettim.
09:48
And I started searching for those things that make life worth living.
189
588710
3588
Hayatı yaşamaya değer kılan o şeyleri aramaya koyuldum.
09:52
That's what set me on this journey.
190
592322
2113
Beni bu yolculuğa çıkaran şey bu.
09:54
Looking back, I now realize
191
594832
1757
Şimdi geriye bakınca,
09:56
that the Sufi house had a real culture of meaning.
192
596613
3242
Sufi kilisenin gerçek bir anlam kültürüne sahip olduğunu görüyorum.
09:59
The pillars were part of the architecture,
193
599879
2506
Kolonlar mimarinin bir parçasıydı
10:02
and the presence of the pillars helped us all live more deeply.
194
602409
3226
ve onların varlığı daha derin yaşamamızı sağlıyordu.
10:06
Of course, the same principle applies
195
606234
2321
Elbette aynı prensip
10:08
in other strong communities as well --
196
608579
2201
diğer güçlü topluluklar için de geçerli...
10:10
good ones and bad ones.
197
610804
2022
iyi olanlar ve kötü olanlar.
10:13
Gangs, cults:
198
613376
2029
Çeteler, dini örgütler:
10:15
these are cultures of meaning that use the pillars
199
615429
3013
Bunlar kolonları kullanan anlam kültürleri
10:18
and give people something to live and die for.
200
618466
3378
ve insanlara yaşamak ve ölmek için sebep veriyorlar.
10:21
But that's exactly why we as a society
201
621868
2867
Bu yüzden de toplum olarak
10:24
must offer better alternatives.
202
624759
2109
daha iyi alternatifler sunmamız gerek.
10:26
We need to build these pillars within our families and our institutions
203
626892
3751
Bu kolonları aile ve kurumlarımız içinde oluşturmalıyız,
10:30
to help people become their best selves.
204
630667
2582
insanlara en iyi benlikleri olmalarında yardım etmeliyiz.
10:34
But living a meaningful life takes work.
205
634344
2586
Anlamlı bir hayat yaşamak uğraş gerektirir.
10:36
It's an ongoing process.
206
636954
1875
Bu devam eden bir süreç.
10:38
As each day goes by, we're constantly creating our lives,
207
638853
3729
Her geçen gün sürekli hayatımızı oluşturuyoruz,
10:42
adding to our story.
208
642606
1569
hikâyemize katkı yapıyoruz.
10:44
And sometimes we can get off track.
209
644651
2749
Bazen amacımızdan savrulabiliriz.
10:48
Whenever that happens to me,
210
648182
1911
Bu benim başıma geldiğinde,
10:50
I remember a powerful experience I had with my father.
211
650117
3389
Babamla geçirdiğim güçlü bir deneyimi hatırlıyorum.
10:55
Several months after I graduated from college,
212
655641
2647
Üniversiteden mezun olduktan birkaç ay sonra,
10:58
my dad had a massive heart attack that should have killed him.
213
658312
3858
babam onu öldürebilecek ciddi bir kalp krizi geçirdi.
11:02
He survived, and when I asked him what was going through his mind
214
662853
3214
Ölmedi ve ona ölümle yüzleştiğinde
11:06
as he faced death,
215
666091
1622
ne düşündüğünü sordum,
11:07
he said all he could think about was needing to live
216
667737
2683
tek düşündüğü şeyin yaşamaya ihtiyaç duyduğu
11:10
so he could be there for my brother and me,
217
670444
2138
bizi bırakmak istemediğini söyledi.
11:12
and this gave him the will to fight for life.
218
672606
2589
Bu ona hayatı için yaşama iradesi vermişti.
11:15
When he went under anesthesia for emergency surgery,
219
675883
3298
Acil ameliyat için uyutulurken,
11:19
instead of counting backwards from 10,
220
679205
2330
10'dan geriye saymak yerine,
11:21
he repeated our names like a mantra.
221
681559
3170
bizim isimlerimizi tekrar etti.
11:25
He wanted our names to be the last words he spoke on earth
222
685610
3811
Eğer ölecek olursa, söylediği son şeylerin
11:29
if he died.
223
689445
1225
isimlerimiz olmasını istedi.
11:32
My dad is a carpenter and a Sufi.
224
692853
3612
Babam mobilyacı ve bir Sufi.
11:37
It's a humble life,
225
697005
1547
Mütevazı bir hayat
11:38
but a good life.
226
698576
1269
ama güzel bir hayat.
11:40
Lying there facing death, he had a reason to live:
227
700384
3912
Orada ölümle yüzleşirken yaşamak için bir sebebi vardı:
11:44
love.
228
704320
1408
Sevgi.
11:45
His sense of belonging within his family,
229
705752
2451
Ailesine duyduğu aitlik,
11:48
his purpose as a dad,
230
708227
1729
baba olarak amacı,
11:49
his transcendent meditation, repeating our names --
231
709980
3014
aşkınlık meditasyonu, isimlerimizi tekrar etmesi...
11:53
these, he says, are the reasons why he survived.
232
713018
2781
bunlar onun hayatta kalmasının sebepleri.
11:55
That's the story he tells himself.
233
715823
2439
Kendisine anlattığı hikâye bu.
11:59
That's the power of meaning.
234
719567
2150
Anlamın gücü bu.
12:02
Happiness comes and goes.
235
722463
2792
Mutluluk gelip geçicidir.
12:05
But when life is really good
236
725279
1849
Hayat gerçekten güzel
12:07
and when things are really bad,
237
727152
1889
ama bir şeyler kötü giderken
12:09
having meaning gives you something to hold on to.
238
729061
3053
amacın olması size tutunacak bir şey veriyor.
12:12
Thank you.
239
732142
1224
Teşekkür ederim.
12:13
(Applause)
240
733390
3582
(Alkış)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7