Suheir Hammad: Poems of war, peace, women, power

Suheir Hammad: Savaş, barış, kadınlar ve güç üzerine şiirler

Çeviri: osman oguz ahsen Gözden geçirme: Sancak Gülgen

"What I Will"

"What I Will" (Ben Ne Isterim)

I will not dance to your war drum.

Sizin savaş naralarınızla dans etmeyeceğim.

I will not lend my soul nor my bones to your war drum.

Sizin savaşınıza ruhumu ya da kemiklerimi bağışlamayacağım.

I will not dance to that beating.

Bu dövüş için harekete geçmeyeceğim.

I know that beat.

Bu dövüşü biliyorum.

It is lifeless.

Cansız bir dövüş.

I know intimately that skin you are hitting.

O arta kalan insan cesetlerini yakından biliyorum.

It was alive once,

Bir zamanlar canlıydılar,

hunted, stolen,

yakalanmış, çalınmış,

stretched.

esnetilmiş.

I will not dance to your drummed-up war.

Senin kışkırttığın bu savaş için harekete geçmeyeceğim.

I will not pop, spin, break for you.

Senin için dönüp, zıplayıp, vurup kırmayacağım.

I will not hate for you

Senin için nefret etmeyeceğim.

or even hate you.

...hatta senden bile nefret etmeyeceğim.

I will not kill for you.

Senin için öldürmeyeceğim.

Especially I will not die for you.

Daha da önemlisi senin için ölmeyeceğim.

I will not mourn the dead with murder nor suicide.

Ölülerin arkasından cinayet işleyerek ya da intihar ederek yas tutmayacağım.

I will not side with you or dance to bombs

Senin ya da bombaların yanında durmayacağım,

because everyone is dancing.

çünkü herkes öyle yapıyor.

Everyone can be wrong.

Herkes yanlış olabilir.

Life is a right, not collateral or casual.

Yaşam bir haktır, bir ayrıcalık ya da olağan bir şey değil.

I will not forget where I come from.

Nereden geldiğimi unutmayacağım.

I will craft my own drum.

Kendi çalgımı çalacağım.

Gather my beloved near,

Sevdiklerimi etrafımda toplayacağım

and our chanting will be dancing.

ve gülüp eğleneceğiz.

Our humming will be drumming.

Vızıltılarımız savaş naralarının yerini alacak.

I will not be played.

Kendimi oyunlarına alet edemeyecekler.

I will not lend my name nor my rhythm to your beat.

Ne adımı ne de yaşamımı sizin kavganıza alet etmeyeceğim.

I will dance and resist and dance and persist and dance.

Eğlenip, direnip, eğlenip, ısrar edip tekrar eğlenmeyeceğim.

This heartbeat is louder than death.

Bu kalp ölümden daha kuvvetli atıyor.

Your war drum ain't louder

Sizin savaş naralarınız

than this breath. Haaa.

bu nefesten daha kuvvetli değil.

What's up TED people? Let me hear you make some noise.

TED ahalisi noluyor? Biraz sesiniz çıksın.

(Applause)

(Alkışlar)

A bunch of pacifists.

Bir avuç barış sevdalısı...

Confused, aspiring pacifists.

Kafası karışmış, hevesli barış meraklısı

I understand.

anlıyorum.

I've been wrong a lot lately.

son zamanlarda çok yanılmışım.

Like a lot.

epey çok.

So I couldn't figure out

Bu yüzden bugün

what to read today.

ne okuyacağıma emin olamadım.

I mean, I've been saying I've been prepping.

Demek istediğim bir süredir hazırlık yapıyordum.

What that means is prepping my outfit,

Bu elbisemi hazırladığım anlamına geliyor.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

prepping options,

hazırlık seçenekleri,

trying to figure out what I'm coming behind

neyin gerisinden geldiğimi anlama çabaları,

and going in front of.

ve neyin ilerisinden gittiğimin...

Poetry does that.

şiir bunu yapıyor.

It preps you. It aims you.

Sizi hazırlıyor. Size bir amaç veriyor.

So I am going to read a poem

Bu yüzden size daha yeni seçtiğim

that was chosen just now.

bir şiir okuyacağım.

But I'm going to need you

Fakat sizden sadece 10 dakika

to just sit for like 10 minutes

oturmanızı ve burada olmayan

and hold a woman who is not here.

bir bayanı tutmanızı istiyorum.

Hold her now

Onu kendinizle

with you.

beraber tutun.

You don't need to say her name out loud, you can just hold her.

Onun adının yüksek sesle söylemenize gerek yok, sadece tutun.

Are you holding her?

Tuttunuz mu?

This is "Break Clustered."

Bunun adı "Break Clustered" ("Bir Araya Gelmiş Yıkımlar")

All holy history banned.

Bütün kutsal tarih yürürlükten kalkmış.

Unwritten books predicted the future, projected the past.

Yazılmamış kitaplar geleceği tahmin ediyor, geçmişi yansıtıyor.

But my head unwraps

Fakat benim aklım

around what appears limitless,

sonsuz gibi görünen insanın

man's creative violence.

şiddet yaratma yeteneğini inceliyor.

Whose son shall it be?

Kimin evladı olabilir?

Which male child will perish a new day?

Hangi erkek çocuk yeni bir günü çürütecek?

Our boys' deaths galvanize.

Evlatlarımızın ölümü bizi canlandırıyor.

We cherish corpses.

Cesetleri izlemek bizi şenlendiriyor

We mourn women, complicated.

Bayanların yasını tutuyoruz,

Bitches get beat daily.

Fahişeler her gün dayak yiyor.

Profits made, prophets ignored.

Kazançlar sağlanıyor, yol gösterenler önemsenmiyor.

War and tooth, enameled salted lemon childhoods.

Savaş ve mücadele şirin çocuklukların üstünü örttü

All colors run, none of us solid.

Bütün renkler soldu, hiçbirimiz sağlam değiliz artık.

Don't look for shadow behind me. I carry it within.

Arkamda gölgem var mı diye bakma, ben onu içimde taşıyorum.

I live cycles of light and darkness.

Işık ve karanlık birbirini kovalayıp duruyor içimde

Rhythm is half silence.

Ritmim yarı sessizlik.

I see now, I never was one and not the other.

Şimdi anlıyorum, hiç bir zaman tam değildim ve başkası da değildim

Sickness, health, tender violence.

Hastalıkta, sağlıkta, şiddette

I think now I never was pure.

Şimdi düşünüyorum da hiç bir zaman saf değildim

Before form I was storm,

Önceden fırtınaydım, kördüm,

blind, ign'ant -- still am.

cahildim -- hala da öyleyim.

Human contracted itself blind, malignant.

Insanlık kendisini kör ve kötü huylu yaptı.

I never was pure.

Hiç bir zaman saf değildim.

Girl spoiled before ripened.

Kız daha olgunlaşmadan çürüdü

Language can't math me.

konuşma dili beni açıklayamaz

I experience exponentially.

Edindiğim tecrübeler git gide artıyor

Everything is everything.

Her şey her şeydir.

One woman loses 15, maybe 20, members of her family.

Bir kadın ailesinde 15 belki de 20 kişiyi kaybediyor

One woman loses six.

Bir diğeri 6 tanesini

One woman loses her head.

Bir kadın hayatını kaybediyor.

One woman searches rubble. One woman feeds on trash.

Bir kadın yerde kuruş arıyor, diğeri de çöpte yemek.

One woman shoots her face. One woman shoots her husband.

Bir kadın intihar ediyor, diğeri kocasını öldürüyor.

One woman straps herself.

Bir kadın kendini boğazlıyor.

One woman gives birth to a baby.

Bir kadın çocuk doğuruyor.

One woman gives birth to borders.

Bir kadın sınırları oluşturuyor.

One woman no longer believes love will ever find her.

Bir kadın hiç bir zaman aşkı bulamayacağına kanaat getiriyor.

One woman never did.

Diğer bir kadın zaten hiç bir zaman aşka inanmamıştı.

Where do refugee hearts go?

Mültecilerin hisleri nereye gidiyor.

Broken, dissed,

Kırılmış, gaspedilmiş,

placed where they're not from, don't want to be missed.

bilmedikleri bir yere konmuşlar, özlenmek istemiyorlar.

Faced with absence.

Yoklukla yüz yüzeler.

We mourn each one

Her biri için ağıt yakıyoruz

or we mean nothing at all.

veya da dediklerimiz hiç bir mana taşımıyor

My spine curves spiral.

Benim omurgam sarmal bir şekilde

Precipice running to and running from human beings.

Uçurumlar insanların etrafında

Cluster bombs left behind.

Bombalar arkada bırakılmış

De facto landmines.

Her yer mayınlanmış.

A smoldering grief.

Içten içe yanan keder...

Harvest contaminated tobacco.

Insanları çürüten sigara yetiştir

Harvest bombs.

Bombaları yetiştir

Harvest baby teeth.

Çocuk dişlerini yetiştir

Harvest palms, smoke.

Palmiyeleri yetiştir, sigara iç

Harvest witness, smoke.

Şahitleri yetiştir, sigara iç

Resolutions, smoke.

Azimlere sigara iç

Salvation, smoke.

Kurtuluşa sigara iç

Redemption, smoke.

Kefarete sigara iç

Breathe.

Nefes al

Do not fear

Patlamış olan

what has blown up.

şeyden korkmayın.

If you must,

Eğer korkacaksanız

fear the unexploded.

halen patlamamış olandan korkun.

Thank you.

Teşekkür Ederim.

(Applause)

(Alkışlar)