Dare to disagree | Margaret Heffernan

Margaret Heffernan: Tartışmaktan korkmayın

580,342 views ・ 2012-08-06

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

00:00
Translator: Thu-Huong Ha Reviewer: Morton Bast
0
0
7000
Çeviri: Deniz Can Oral Gözden geçirme: Ramazan Şen
00:15
In Oxford in the 1950s,
1
15684
1862
1950'li yıllarda Oxford şehrinde,
00:17
there was a fantastic doctor, who was very unusual,
2
17546
3768
olağanüstü bir doktor vardı. Bu sıradışı kişinin adı
00:21
named Alice Stewart.
3
21314
2032
Alice Stewart'tı.
00:23
And Alice was unusual partly because, of course,
4
23346
3143
Alice'in sıradışı oluşundaki bir sebep elbette,
00:26
she was a woman, which was pretty rare in the 1950s.
5
26489
3480
1950'li yıllardaki zihniyete inat, onun bir kadın oluşuydu.
00:29
And she was brilliant, she was one of the,
6
29969
2111
Ve zekası öylesine ışıl ışıldı ki, zamanının
00:32
at the time, the youngest Fellow to be elected to the Royal College of Physicians.
7
32080
4816
Kraliyet Tıp Heyeti'ne seçilen en genç üyesiydi.
00:36
She was unusual too because she continued to work after she got married,
8
36896
3757
O sıradışıydı çünkü çalışmalarını evlendikten sonra da sürdürmüştü,
00:40
after she had kids,
9
40653
2095
çocukları olduktan sonra da,
00:42
and even after she got divorced and was a single parent,
10
42748
3008
hatta boşandıktan sonra tek başına ebeveynlik yaparken bile,
00:45
she continued her medical work.
11
45756
2283
tıbbi çalışmalarına devam etmişti.
00:48
And she was unusual because she was really interested in a new science,
12
48039
4120
O sıradışıydı çünkü yeni bilimlere çok meraklıydı,
00:52
the emerging field of epidemiology,
13
52159
2624
yeni zuhur etmiş epidemiyoloji gibi.
00:54
the study of patterns in disease.
14
54783
3488
Bu dalda amaç, hastalık esaslarının belirlenmesidir.
00:58
But like every scientist, she appreciated
15
58271
2168
Fakat iz bırakmak isteyen her bilim insanı gibi,
01:00
that to make her mark, what she needed to do
16
60439
2256
zor bir problem seçerek, bunu çözüme
01:02
was find a hard problem and solve it.
17
62695
4518
kavuşturması gerektiğinin de farkındaydı.
01:07
The hard problem that Alice chose
18
67213
2544
Alice tarafından seçilen o zor problem ise,
01:09
was the rising incidence of childhood cancers.
19
69757
3398
kanserli çocuk vakalarının artışı oldu.
01:13
Most disease is correlated with poverty,
20
73155
2190
Çoğu hastalık yoksullukla bağlantılıdır,
01:15
but in the case of childhood cancers,
21
75345
2269
fakat bu vakada göze çarpan şuydu;
01:17
the children who were dying seemed mostly to come
22
77614
2604
ölen çocukların büyük çoğunluğu
01:20
from affluent families.
23
80218
2445
varlıklı ailelerden geliyorlardı.
01:22
So, what, she wanted to know,
24
82663
1743
O da, bu anomalinin
01:24
could explain this anomaly?
25
84406
3082
açıklanıp açıklanamayacağını bilmek istedi.
01:27
Now, Alice had trouble getting funding for her research.
26
87488
2783
Ancak Alice araştırması için ödenek bulmada zorluk yaşıyordu.
01:30
In the end, she got just 1,000 pounds
27
90271
1991
En sonunda Lady Tata Memorial ödülüyle
01:32
from the Lady Tata Memorial prize.
28
92262
2255
eline 1,000 pound geçmişti.
01:34
And that meant she knew she only had one shot
29
94517
2543
Ve bunun veri toplamak için tek şansı
01:37
at collecting her data.
30
97060
2042
olduğu manasına geldiğini biliyordu.
01:39
Now, she had no idea what to look for.
31
99102
2477
Aradığının ne olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu.
01:41
This really was a needle in a haystack sort of search,
32
101579
3116
Samanlıkta iğne aramaktan farksızdı,
01:44
so she asked everything she could think of.
33
104695
2622
o da aklına gelen her şeyi sordu.
01:47
Had the children eaten boiled sweets?
34
107317
1833
Çocuklar, endüstriyel şekerleme yemişler miydi?
01:49
Had they consumed colored drinks?
35
109150
2073
Boyalı içecekler tüketmişler miydi?
01:51
Did they eat fish and chips?
36
111223
1647
Çok fazla kızartma yiyorlar mıydı?
01:52
Did they have indoor or outdoor plumbing?
37
112870
2008
Evlerinde kurşun kaplama tesisat var mıydı?
01:54
What time of life had they started school?
38
114878
3416
Hangi yaş aralığında okula başlamışlardı?
01:58
And when her carbon copied questionnaire started to come back,
39
118294
3368
Ve aynı sorularının cevabını aldığında,
02:01
one thing and one thing only jumped out
40
121662
2920
bir unsur, özellikle bir unsur göze çarpıyordu.
02:04
with the statistical clarity of a kind that
41
124582
2536
Öyle ki istatistiki berraklık, bilim insanlarının
02:07
most scientists can only dream of.
42
127118
2840
hayallerini süsleyen türdendi.
02:09
By a rate of two to one,
43
129958
1920
Ölen her iki çocuktan,
02:11
the children who had died
44
131878
2081
birinin ortak özelliği,
02:13
had had mothers who had been X-rayed when pregnant.
45
133959
6295
annelerinin hamileyken röntgen çektirmiş olmalarıydı.
02:20
Now that finding flew in the face of conventional wisdom.
46
140254
4505
Bu keşif o zamanki birikimin suratına tokat gibi çarptı.
02:24
Conventional wisdom held
47
144759
1907
Sanılıyordu ki her şey,
02:26
that everything was safe up to a point, a threshold.
48
146666
3997
belirli bir noktaya kadar gayet güvenliydi.
02:30
It flew in the face of conventional wisdom,
49
150663
2327
Bu keşif röntgen cihazı üzerinden,
02:32
which was huge enthusiasm for the cool new technology
50
152990
3458
zamanın teknolojisinin o afili havasına hayran kalmış herkese
02:36
of that age, which was the X-ray machine.
51
156448
3646
güçlü bir tokat indirmiş oluyordu.
02:40
And it flew in the face of doctors' idea of themselves,
52
160094
4224
Bu keşif doktorların kendileri hakkında
02:44
which was as people who helped patients,
53
164318
3808
hastalarına zarar vermeden onlara yardım ettikleri inançlarına,
02:48
they didn't harm them.
54
168126
2696
bir tokat indirmiş oluyordu.
02:50
Nevertheless, Alice Stewart rushed to publish
55
170822
3688
Böylece Alice Stewart öncü bulgularını
02:54
her preliminary findings in The Lancet in 1956.
56
174510
3584
yayınlamak için 1956 yılında The Lancet'e hücum etti. (Tıbbi yayın)
02:58
People got very excited, there was talk of the Nobel Prize,
57
178094
4008
İnsanlarda büyük yankı uyandırmıştı, Nobel Ödülü'nden söz ediliyordu.
03:02
and Alice really was in a big hurry
58
182102
2120
Alice ise büyük bir telaş içerisindeydi.
03:04
to try to study all the cases of childhood cancer she could find
59
184222
3791
Maksadı kanserli çocuk vakalarının ulaşabildiği her türüyle çalışabilmekti.
03:08
before they disappeared.
60
188013
2153
Çocuklar henüz hayattayken.
03:10
In fact, she need not have hurried.
61
190166
4344
Aslında, acele etmese de olurdu.
03:14
It was fully 25 years before the British and medical --
62
194510
4191
İngiliz ve Amerikan sağlık kuruluşlarının,
03:18
British and American medical establishments
63
198701
2872
hamile kadınlarda röntgen kullanımını yasaklamasına
03:21
abandoned the practice of X-raying pregnant women.
64
201573
6104
tamı tamına 25 sene vardı.
03:27
The data was out there, it was open, it was freely available,
65
207677
5481
Veriler oradaydı, umuma açıktı, herkes özgürce faydalanabilirdi.
03:33
but nobody wanted to know.
66
213158
4224
Ama kimse bilmek istemedi.
03:37
A child a week was dying,
67
217382
2684
Her hafta bir çocuk ölüyordu,
03:40
but nothing changed.
68
220066
2733
buna karşın hiçbir şey değişmedi.
03:42
Openness alone can't drive change.
69
222799
6255
Açıklık, tek başına çığır açamıyordu.
03:49
So for 25 years Alice Stewart had a very big fight on her hands.
70
229054
5617
Alice Stewart, 25 sene boyunca büyük bir mücalede yürütmek durumunda kaldı.
03:54
So, how did she know that she was right?
71
234671
3247
Peki haklı olduğundan nasıl emindi?
03:57
Well, she had a fantastic model for thinking.
72
237918
3663
Şey, harika bir düşünüş metodu vardı.
04:01
She worked with a statistician named George Kneale,
73
241581
2245
George Kneale adında bir istatistikçiyle çalışıyordu.
04:03
and George was pretty much everything that Alice wasn't.
74
243826
2384
Alice ne değilse George tam olarak oydu.
04:06
So, Alice was very outgoing and sociable,
75
246210
3069
Alice canayakın bilinen sosyal biriydi.
04:09
and George was a recluse.
76
249279
2458
George ise tam bir münzevi.
04:11
Alice was very warm, very empathetic with her patients.
77
251737
4014
Alice hastalarına çok sıcak, çok anlayışlı davranırdı.
04:15
George frankly preferred numbers to people.
78
255751
4039
George ise besbelli sayıları insanlara tercih ediyordu.
04:19
But he said this fantastic thing about their working relationship.
79
259790
3978
Ancak George iş ilişkilerine şahane bir yorum getirmişti.
04:23
He said, "My job is to prove Dr. Stewart wrong."
80
263768
6336
"Dr. Stewart'ın haksız olduğunu kanıtlamak vazifemdir." diyordu.
04:30
He actively sought disconfirmation.
81
270104
3557
Kasıtlı olarak onun yanlışlarını arıyordu.
04:33
Different ways of looking at her models,
82
273661
2337
Onun geliştirdiği modelleri, elde ettiği istatistikleri,
04:35
at her statistics, different ways of crunching the data
83
275998
3257
farklı yönleriyle ele alıyordu. Verilerinde çatlaklar oluşturmak,
04:39
in order to disprove her.
84
279255
3063
haksızlığını ispat etmek için.
04:42
He saw his job as creating conflict around her theories.
85
282318
5624
İşini Alice'in geliştirdiği teorilerle, tamamen çatışmak olarak görüyordu.
04:47
Because it was only by not being able to prove
86
287942
3096
Çünkü Alice'in haklı olduğuna dair ihtiyaç duyduğu
04:51
that she was wrong,
87
291038
2368
güveni kendinde bulabilmesi,
04:53
that George could give Alice the confidence she needed
88
293406
3121
George'un ona teorisinin yanlışlığına dair bulgular
04:56
to know that she was right.
89
296527
2982
sunamamasıyla mümkün olabilirdi.
04:59
It's a fantastic model of collaboration --
90
299509
4675
İşte bu olağanüstü bir işbirliği modelidir.
05:04
thinking partners who aren't echo chambers.
91
304184
5007
Birbirine baş sallayıp durmayan düşünce ortakları.
05:09
I wonder how many of us have,
92
309191
2352
Kaçımızın böyle ortaklara sahip olduğunu
05:11
or dare to have, such collaborators.
93
311543
6919
yahut sahip olmaya cüret edeceğini merak ediyorum.
05:18
Alice and George were very good at conflict.
94
318462
3777
Alice ve George fikir ayrılığı yaşamada çok iyiydiler.
05:22
They saw it as thinking.
95
322239
3136
Bunu fikir teatisi kabul ettiler.
05:25
So what does that kind of constructive conflict require?
96
325375
4273
Böylesine yapıcı bir zıtlaşma için neler gereklidir?
05:29
Well, first of all, it requires that we find people
97
329648
3375
Şey, hepsinden önce, bizlerden çok farklı
05:33
who are very different from ourselves.
98
333023
2648
insanlar bulmamız lazım.
05:35
That means we have to resist the neurobiological drive,
99
335671
4336
Bu nörobiyolojik güdülerimize karşı gelmemiz demek.
05:40
which means that we really prefer people mostly like ourselves,
100
340007
4504
Nörobiyolojik güdü bizi çoğunlukla bize benzeyen insanlara sevk eder.
05:44
and it means we have to seek out people
101
344511
2224
Bu da demek oluyor ki geçmişiyle,
05:46
with different backgrounds, different disciplines,
102
346735
2472
yetiştirilmesiyle, düşünme tarzıyla,
05:49
different ways of thinking and different experience,
103
349207
4151
sahip olduğu tecrübelerle, bizden farklı insanları
05:53
and find ways to engage with them.
104
353358
3865
arayıp bulmamız ve onlarla iletişime geçmemiz gerek.
05:57
That requires a lot of patience and a lot of energy.
105
357223
4644
Bu fazlaca sabır ve de enerji gerektiriyor.
06:01
And the more I've thought about this,
106
361867
1811
Bununla ilgili daha fazla düşündükçe,
06:03
the more I think, really, that that's a kind of love.
107
363678
5161
daha da ileriye gittikçe, bunun bir tür aşk olduğunu düşünüyorum.
06:08
Because you simply won't commit that kind of energy
108
368839
3069
Nedeni ise basitçe şu ki, böylesine bir enerji ve zamanınızı
06:11
and time if you don't really care.
109
371908
4691
gerçekten umursamadığınız birine harcamazsınız.
06:16
And it also means that we have to be prepared to change our minds.
110
376599
4460
Ve bu ayrıca fikirlerimizi değiştirmeye de hazır olmamız gerektiği anlamına gelir.
06:21
Alice's daughter told me
111
381059
2364
Alice'ın kızı bana şöyle anlatmıştı.
06:23
that every time Alice went head-to-head with a fellow scientist,
112
383423
3112
Alice, ne zaman bir bilim insanıyla kafa kafaya gelse,
06:26
they made her think and think and think again.
113
386535
4184
bu onu tekrar tekrar, defalarca düşünmeye itermiş.
06:30
"My mother," she said, "My mother didn't enjoy a fight,
114
390719
4018
"Annem" dedi, "Annem çekişmelerden hazzetmezdi,
06:34
but she was really good at them."
115
394737
5142
fakat iş çekişmeye vardığında da gerçekten iyiydi."
06:39
So it's one thing to do that in a one-to-one relationship.
116
399879
4170
İşin özü, birebir ilişkilerde yapılması gereken de bu.
06:44
But it strikes me that the biggest problems we face,
117
404049
3287
Fakat bende uyanan izlenim karşılaştığımız
06:47
many of the biggest disasters that we've experienced,
118
407336
2874
felaketlerden büyük bir çoğunluğunun kaynağında,
06:50
mostly haven't come from individuals,
119
410210
1951
zaten fertler olmadığıdır.
06:52
they've come from organizations,
120
412161
1888
Bu tip sorunların kaynağı kuruluşlardır.
06:54
some of them bigger than countries,
121
414049
2008
Bunların bazıları ülkelerden dahi büyüktür.
06:56
many of them capable of affecting hundreds,
122
416057
2260
Kuruluşlar, yüzleri, binleri ve hatta milyonları
06:58
thousands, even millions of lives.
123
418317
4003
bulan sayıda hayatı etkileme gücüne sahiptir.
07:02
So how do organizations think?
124
422320
4438
Peki kuruluşlar nasıl düşünürler?
07:06
Well, for the most part, they don't.
125
426758
4026
Şey, çoğunlukla, düşünmezler.
07:10
And that isn't because they don't want to,
126
430784
2993
Hem de bu düşünmeyi istemediklerinden değildir.
07:13
it's really because they can't.
127
433777
2405
Düşünmezler çünkü gerçekten yapamazlar.
07:16
And they can't because the people inside of them
128
436182
3347
Yapamazlar çünkü bünyelerindeki insanlar,
07:19
are too afraid of conflict.
129
439529
4208
çatışmalardan çok korkarlar.
07:23
In surveys of European and American executives,
130
443737
2864
Avrupa ve Amerikalı idari personellerle yapılan anketler,
07:26
fully 85 percent of them acknowledged
131
446601
2970
tamı tamına yüzde 85'inin, işyerlerinde
07:29
that they had issues or concerns at work
132
449571
3517
ifade edemedikleri sorun ve endişeleri
07:33
that they were afraid to raise.
133
453088
3633
olduğunu ortaya koymuştur.
07:36
Afraid of the conflict that that would provoke,
134
456721
3159
Bu çatışma korkusu ise, nasıl yönlendirileceği
07:39
afraid to get embroiled in arguments
135
459880
2368
zaten anlaşılamamış münakaşalara
07:42
that they did not know how to manage,
136
462248
2031
dahil olmanın korkusuna dönüşmektedir.
07:44
and felt that they were bound to lose.
137
464279
4577
Bu da baştan yenilmişlik hissine neden olur.
07:48
Eighty-five percent is a really big number.
138
468856
6177
Yüzde 85 gerçekten büyük bir oran.
07:55
It means that organizations mostly can't do
139
475033
2815
Buradan anlayacağımız, kuruluşların çoğu
07:57
what George and Alice so triumphantly did.
140
477848
2328
George ve Alice'in başardığını yapamayacaktır.
08:00
They can't think together.
141
480176
4399
Kuruluşlar birlikte düşünemiyorlar.
08:04
And it means that people like many of us,
142
484575
2241
Yani kuruluşların yönetimlerindeki bizler gibi insanlar,
08:06
who have run organizations,
143
486816
2184
bulabildikleri en iyi insanları
08:09
and gone out of our way to try to find the very best people we can,
144
489000
3567
bulabilmek için ellerinden gelenin fazlasını yapıyor fakat
08:12
mostly fail to get the best out of them.
145
492567
6273
içlerindeki niteliği çıkarmada başarısız kalıyor.
08:18
So how do we develop the skills that we need?
146
498840
3336
Öyleyse ihtiyaç duyduğumuz yetenekleri nasıl şekillendiririz?
08:22
Because it does take skill and practice, too.
147
502176
4083
Zira yetenek ve uygulamaya da ihtiyacımız var.
08:26
If we aren't going to be afraid of conflict,
148
506259
3414
Eğer çatışmadan korkmayacaksak, bunu bir
08:29
we have to see it as thinking,
149
509673
2159
düşünüş biçimi olarak göreceksek,
08:31
and then we have to get really good at it.
150
511832
4336
bu işte iyi olmaya ihtiyacımız var.
08:36
So, recently, I worked with an executive named Joe,
151
516168
4264
Yakın zamanda Joe adında biriyle çalıştım.
08:40
and Joe worked for a medical device company.
152
520432
3472
Kendisi bir tıbbi cihaz firmasında çalışıyordu.
08:43
And Joe was very worried about the device that he was working on.
153
523904
2975
Joe üzerinde çalıştığı cihazla alakalı büyük endişeler içerisindeydi.
08:46
He thought that it was too complicated
154
526879
3025
Cihazın çok fazla karmaşık olduğunu
08:49
and he thought that its complexity
155
529904
1864
ve bu karmaşıklığın insanlara ciddi anlamda
08:51
created margins of error that could really hurt people.
156
531768
4267
zarar verebilecek bir hata payına dönüştüğüne inanıyordu.
08:56
He was afraid of doing damage to the patients he was trying to help.
157
536035
4140
Yardımcı olmaya çalıştığı hastalara zarar vermekten çok korkuyordu.
09:00
But when he looked around his organization,
158
540175
2305
Gelgelelim, kuruluşundaki insanlara göz attığında
09:02
nobody else seemed to be at all worried.
159
542480
4461
onun kadar endişeli biri de yok gibiydi.
09:06
So, he didn't really want to say anything.
160
546941
2555
Bu sebeple konu hakkında konuşmak istemedi.
09:09
After all, maybe they knew something he didn't.
161
549496
2184
Kim bilir, onun bilmediği bir şey biliyor olabilirlerdi.
09:11
Maybe he'd look stupid.
162
551680
2584
Konuşsa belki de aptal durumuna düşecekti.
09:14
But he kept worrying about it,
163
554264
2206
Fakat o yine de endişelerini yenemedi.
09:16
and he worried about it so much that he got to the point
164
556470
3046
Ve bu konu hakkında o kadar çok tasalandı ki,
09:19
where he thought the only thing he could do
165
559516
2159
vardığı noktada tek yapabileceğinin
09:21
was leave a job he loved.
166
561675
4130
çok sevdiği işini bırakmak olduğuna inandı.
09:25
In the end, Joe and I found a way
167
565805
4000
En sonunda fikirlerini açığa vurabilmesi için,
09:29
for him to raise his concerns.
168
569805
1855
Joe ve ben beraber bir yol bulduk.
09:31
And what happened then is what almost always
169
571660
2871
Sonrasında olan ise, bu tip durumlarda hep
09:34
happens in this situation.
170
574531
1594
olan şey oldu.
09:36
It turned out everybody had exactly the same
171
576125
3221
Ortaya çıktı ki hemen herkes aynı soruları
09:39
questions and doubts.
172
579346
1746
ve kuşkuları paylaşıyordu.
09:41
So now Joe had allies. They could think together.
173
581092
4032
Demek Joe'nun, beraber fikir yürütebileceği müttefikleri vardı.
09:45
And yes, there was a lot of conflict and debate
174
585124
3264
Evet, tartışmalar, çekişmeler ve münakaşalar oldu.
09:48
and argument, but that allowed everyone around the table
175
588388
4304
Lakin bu o masada oturan herkese problemin çözümünde,
09:52
to be creative, to solve the problem,
176
592692
4080
yaratıcı olup, cihazı yenileyebilmelerinin
09:56
and to change the device.
177
596772
4328
önünü açtı.
10:01
Joe was what a lot of people might think of
178
601100
3376
Joe çoğumuzun aykırı olarak nitelendirebileceği
10:04
as a whistle-blower,
179
604476
2272
türden bir insandı.
10:06
except that like almost all whistle-blowers,
180
606748
2715
Fakat çoğu aykırı insan gibi o da beceriksiz
10:09
he wasn't a crank at all,
181
609463
2373
falan değildi.
10:11
he was passionately devoted to the organization
182
611836
3448
Joe kendisini çalıştığı yere ve onun
10:15
and the higher purposes that that organization served.
183
615284
3448
amaçlarına tutkuyla adamış biriydi.
10:18
But he had been so afraid of conflict,
184
618732
3816
Sadece çatışmaktan çok korkuyordu,
10:22
until finally he became more afraid of the silence.
185
622548
5080
ta ki sessiz kalmaktan daha çok korkana dek.
10:27
And when he dared to speak,
186
627628
1859
Ve kendinde konuşma gücünü bulduğunda,
10:29
he discovered much more inside himself
187
629487
3398
umduğundan fazlasını taşıdığını keşfetti.
10:32
and much more give in the system than he had ever imagined.
188
632885
5242
Çevresine ise hayal edebileceğinden fazlasını aktarmıştı.
10:38
And his colleagues don't think of him as a crank.
189
638127
3331
İş arkadaşları onun becereksiz olduğunu düşünmediler.
10:41
They think of him as a leader.
190
641458
5128
Onu gerçek bir rehber olarak nitelendirdiler.
10:46
So, how do we have these conversations more easily
191
646586
4368
Peki, bu tip konuşmaları nasıl daha sık ve kolay
10:50
and more often?
192
650954
1913
gerçekleştirebiliriz?
10:52
Well, the University of Delft
193
652867
1986
Şey, Delft Üniversitesi'nin
10:54
requires that its PhD students
194
654853
2397
doktora öğrencileri,
10:57
have to submit five statements that they're prepared to defend.
195
657250
3913
ibraz edecekleri beş adet önermeyi savunmakla mükellefler.
11:01
It doesn't really matter what the statements are about,
196
661163
3384
Konularının ne olduğu önem taşımıyor.
11:04
what matters is that the candidates are willing and able
197
664547
3792
Adayların otoriteye karşı durabilme istek ve yetileri
11:08
to stand up to authority.
198
668339
2603
burada mühim olan.
11:10
I think it's a fantastic system,
199
670942
2364
Bence bu harika bir sistem.
11:13
but I think leaving it to PhD candidates
200
673306
2513
Ama bunu sadece doktora adaylarına mahsus kılmak,
11:15
is far too few people, and way too late in life.
201
675819
4305
hem çok az insana ulaşmak, hem de çok geç kalmak demek.
11:20
I think we need to be teaching these skills
202
680124
3166
Ben bu yeteneğin her yaştan çocuğa ve yetişkine,
11:23
to kids and adults at every stage of their development,
203
683290
4080
eğitimleri ne olursa olsun aşılanması gerektiğini düşünüyorum.
11:27
if we want to have thinking organizations
204
687370
2449
Elbette kuruluşların ve toplumların
11:29
and a thinking society.
205
689819
3647
gerçekten düşünmesini arzuluyorsak.
11:33
The fact is that most of the biggest catastrophes that we've witnessed
206
693466
5618
İşin gerçeği, karşılaştığımız büyük çaplı felaketlerin büyük çoğunluğu
11:39
rarely come from information that is secret or hidden.
207
699084
6391
bir bilginin gizli veya saklı olmasından doğmaz.
11:45
It comes from information that is freely available and out there,
208
705475
4304
Bu felaketler çoğunlukla serbestçe ulaşabileceğimiz
11:49
but that we are willfully blind to,
209
709779
2384
fakat kasten görmezden geldiğimiz bilgilerden doğar.
11:52
because we can't handle, don't want to handle,
210
712163
3128
Çünkü uğraşamayız, uğraşmak istemeyiz.
11:55
the conflict that it provokes.
211
715291
4407
Çatışmalardan daima kaçarız.
11:59
But when we dare to break that silence,
212
719698
2929
Ne zaman sessizliği kırma gücünü buluruz,
12:02
or when we dare to see,
213
722627
2657
sorunları görme cesaretini gösteririz,
12:05
and we create conflict,
214
725284
2255
ve bir çatışma oluştururuz,
12:07
we enable ourselves and the people around us
215
727539
2625
işte o zaman kendimizi ve çevremizdeki insanları
12:10
to do our very best thinking.
216
730164
4246
nitelikli düşünmeye sevk ederiz.
12:14
Open information is fantastic,
217
734410
3376
Açık bilgiyi inanılmaz buluyorum.
12:17
open networks are essential.
218
737786
3184
Açık ağlar bilgi kaynaklarının temeliler.
12:20
But the truth won't set us free
219
740970
1977
Fakat gerçek tek başına özgür kılmaz.
12:22
until we develop the skills and the habit and the talent
220
742947
3764
Bizden onu anlamlı kılacak yetenekleri, tutumu, kabiliyeti
12:26
and the moral courage to use it.
221
746711
4137
ve medeni ceserati bekler.
12:30
Openness isn't the end.
222
750848
3760
Açıklık, ulaşılmış bir son değildir.
12:34
It's the beginning.
223
754608
2642
Sadece bir başlangıçtır.
12:37
(Applause)
224
757250
11479
(Alkış)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7