Aaron Huey: America's native prisoners of war

Aaron Huey: Amerika'nın yerli savaş esirleri

Çeviri: Some Anon Gözden geçirme: Cagla Taskin

Bugün, Lakota fotoğraflarımı göstermek için buradayım.

I'm here today to show my photographs of the Lakota.

Many of you may have heard of the Lakota,

Birçoğunuz Lakota'yı duymuş olabilirsiniz;

or at least the larger group of tribes,

ya da en azından Siular adındaki

called the Sioux.

daha büyük kabileler grubunu duymuşsunuzdur.

The Lakota are one of many tribes that were moved off their land

Lakota, topraklarından çıkarılarak şu anda rezervasyon denilen

savaş esiri kamplarına gönderilen

to prisoner-of-war camps,

now called reservations.

birçok kabileden biridir.

The Pine Ridge Reservation,

Bugünkü slayt gösterisinin konusu olan

the subject of today's slide show,

Pine Ridge Rezervasyonu,

Güney Dakota'daki Black Hills'in (Siyah Tepeler)

is located about 75 miles southeast of the Black Hills in South Dakota.

120 km güneydoğusunda bulunur.

Buradan bazen, 334 Numaralı Savaş Esiri Kampı

It is sometimes referred to as Prisoner of War Camp Number 334,

olarak da bahsedilir

ve şu anda Lakotalar'ın yaşadığı yerdir.

and it is where the Lakota now live.

Now, if any of you have ever heard of AIM,

Eğer Amerikan Kızılderili Hareketi AIM'i

the American Indian Movement,

duyduysanız,

or of Russell Means,

ya da Russell Means'i

or Leonard Peltier,

ya da Leonard Peltier'i

or of the standoff at Oglala,

ya da Oglala sorununu,

then you know Pine Ridge is ground zero for Native issues in the US.

o zaman Pine Ridge'in ABD'deki

Yerli sorunlarıyla ilgili sıfır noktası olduğunu bilirsiniz.

So I've been asked to talk a little bit today

Benden Lakota'ya ilişkim hakkında

about my relationship with the Lakota,

bugün biraz konuşmam istendi;

and that's a very difficult one for me,

ve bu benim için çok zor bir şey

because, if you haven't noticed from my skin color,

çünkü eğer derimin renginden fark etmediyseniz,

ben beyazım

I'm white,

and that is a huge barrier on a Native reservation.

ve bu, bir Yerli rezervasyonunda çok büyük bir engeldir.

You'll see a lot of people in my photographs today.

Bugün fotoğraflarımda birçok kişi göreceksiniz

I've become very close with them, and they've welcomed me like family.

ve ben bu insanlarla çok yakınlaştım ve beni ailelerinden biri gibi kabul ettiler.

Bana "kardeş" ve "amca" diye hitap ettiler

They've called me "brother" and "uncle,"

ve beş yıl boyunca beni tekrar tekrar davet ettiler.

and invited me again and again over five years.

Fakat ben Pine Ridge'de

But on Pine Ridge,

I will always be what is called "wasichu."

her zaman bir "wasichu" olacağım;

"Wasichu" is a Lakota word

"wasichu" bir Lakota kelimesi;

that means "non-Indian,"

anlamı, Kızılderili olmayan;

but another version of this word

fakat başka bir anlamı da

"en iyi eti kendine alan" demek.

means "the one who takes the best meat for himself."

And that's what I want to focus on --

Ve benim üzerinde durmak istediğim de bu anlamı;

the one who takes the best part of the meat.

etin en iyi yerini kendine alan.

Açgözlü anlamına geliyor.

It means "greedy."

So take a look around this auditorium today.

Bu oditoryuma şöyle bir bakın bugün.

Amerika'nın batısında bir özel okuldayız;

We are at a private school in the American West,

cebimizde paramızla

sitting in red velvet chairs

with money in our pockets.

kırmızı kadife koltuklarda oturuyoruz.

And if we look at our lives,

Ve hayatlarımıza bakacak olursak

we have indeed taken the best part of the meat.

biz gerçekten etin en iyi yerini

almış durumdayız.

So let's look today at a set of photographs

Bugün biz kazanalım diye

of a people who lost

kaybeden insanların olduğu

so that we could gain,

fotoğraflara bakalım;

and know that when you see these people's faces,

ve yüzlerini gördüğünüzde bilin ki bu insanlar

that these are not just images of the Lakota;

sadece Lakota'nın resimleri değildir;

they stand for all indigenous people.

tüm yerlileri temsil etmektedirler.

On this piece of paper

Bu kağıt parçasında

is the history the way I learned it from my Lakota friends and family.

Lakotalı arkadaşlarımdan ve ailemden

öğrendiğim şekliyle tarih bulunmaktadır.

The following is a time line of treaties made, treaties broken

Aşağıdakiler, yapılan antlaşmaların,

ihlâl edilmiş antlaşmaların ve

and massacres disguised as battles.

savaş adıyla gizlenen katliamların kronolojisidir.

I'll begin in 1824.

1824'ten başlayayım.

Kızılderili İşleri Bürosu olarak bilinen yer,

What is known as the Bureau of Indian Affairs

Amerikan Yerlileri'yle ilişkilerimizde

was created within the War Department,

erkenden bir saldırgan tavrı ortaya koyarak

setting an early tone of aggression

in our dealings with the Native Americans.

Savunma Bakanlığı bünyesinde kurulmuştur.

1851:

1851:

The first treaty of Fort Laramie was made,

İlk Fort Laramie Antlaşması yapılmıştır;

clearly marking the boundaries of the Lakota Nation.

burada Lakota ülkesinin sınırları net olarak gösterilmiştir.

Antlaşmaya göre,

According to the treaty, those lands are a sovereign nation.

o topraklar bağımsız bir ulustur.

If the boundaries of this treaty had held --

Bu antlaşmadaki sınırlar korunsaydı

and there is a legal basis that they should --

-ve korunması gerektiğinin yasal bir zemini vardır-

then this is what the US would look like today.

bugün Amerika böyle görünecekti.

10 yıl sonra,

Ten years later.

The Homestead Act, signed by President Lincoln,

Başkan Lincoln tarafından imzalanan Evyeri Kanunu

unleashed a flood of white settlers into Native lands.

Yerli topraklarına beyaz göçmenlerin akmasına neden oldu.

1863:

1863:

An uprising of Santee Sioux in Minnesota

Minnesota'daki Santee Siuları'nın ayaklanması

ends with the hanging of 38 Sioux men,

38 Siu erkeğinin asılmasıyla sonuçlandı;

the largest mass execution in US history.

ABD tarihindeki en büyük toplu infaz.

The execution was ordered by President Lincoln,

İnfaz emri, Başkan Lincoln tarafından

only two days after he signed the Emancipation Proclamation.

Özgürlük Bildirgesi'ni imzalamasından

sadece iki gün sonra verilmişti.

1866: The beginning of the Transcontinental Railroad --

1866, kıtayı geçen tren yolunun yapımının başlaması,

yeni bir dönem.

a new era.

Trenler ve yollara kestirmeler açmak için

We appropriated land for trails and trains

Lakota Ülkesi'nin kalbindeki topraklara el koyduk.

to shortcut through the heart of the Lakota Nation.

The treaties were out the window.

Antlaşmalar unutulmuştu.

In response, three tribes led by the Lakota chief Red Cloud

Bunun karşılığında, Lakota şefi Kırmızı Bulut tarafından

attacked and defeated the US army,

yönetilen üç kabile saldırdı ve ABD ordusunu birçok kez yendi.

many times over.

I want to repeat that part:

Bu bölümü tekrarlamak istiyorum.

The Lakota defeat the US army.

Lakota ABD ordusunu yendi.

1868: İkinci Fort Laramie Antlaşması

1868: The second Fort Laramie Treaty clearly guarantees

Büyük Siu Milleti'nin bağımsızlığını ve kutsal Siyah Tepeler'in

the sovereignty of the Great Sioux Nation

and the Lakotas' ownership of the sacred Black Hills.

Lakota'ya ait olduğunu açıkça garanti eder.

Hükümet aynı zamanda toprak ve çevre eyaletlerde avlanma hakkı da

The government also promises land and hunting rights

vadeder.

in the surrounding states.

We promise that the Powder River country

Powder River kırsalının bundan sonra tüm beyazlara kapalı

olacağına söz verdik.

will henceforth be closed to all whites.

The treaty seemed to be a complete victory

Antlaşma, Kırmızı Bulut ve Siular için

for Red Cloud and the Sioux.

tam bir zafer gibi gözüküyordu.

In fact, this is the only war in American history

Aslında, bu, Amerikan tarihindeki, hükümetin

düşmanın tüm istediklerini kabul etmek zorunda kalarak

in which the government negotiated a peace

by conceding everything demanded by the enemy.

barış müzakere ettiği tek savaştır.

1869:

1869: The Transcontinental Railroad was completed.

Kıtayı geçen tren yolu bitirildi

It began carrying, among other things, large numbers of hunters,

ve diğer şeylerin yanında, büyük miktarlarda bufalo öldüren

avcıları da taşımaya başladı ve böylece

who began the wholesale killing of buffalo,

eliminating a source of food, clothing and shelter for the Sioux.

Siular için bir yiyecek, giyecek ve barınak kaynağı yok olmaya başladı.

1871:

1871:

The Indian Appropriation Act

Kızılderili El Koyma Kanunu

makes all Indians wards of the federal government.

tüm Kızılderililer'i federal hükümetin vesayetine soktu.

In addition, the military issued orders

Ek olarak, ordu, Batı Kızılderilileri'nin

forbidding western Indians from leaving reservations.

rezervasyonlardan çıkmasını yasaklayan emirler yayınladı.

All western Indians at that point in time were now prisoners of war.

O zamanki tüm Batı Kızılderilileri

artık savaş esiriydi.

Gene 1871'de

Also in 1871,

we ended the time of treaty-making.

antlaşma yapma sürecini sona erdirdik.

The problem with treaties is they allow tribes to exist as sovereign nations,

Antlaşmalarla ilgili problem, kabilelerin bağımsız uluslar olarak varolmalarına izin vermesiydi

ve biz bunu kabul edemezdik;

and we can't have that.

We had plans.

planlarımız vardı.

1874:

1874:

General George Custer announced the discovery of gold in Lakota territory,

General George Custer, Lakota bölgesinde altın bulunduğunu duyurdu;

specifically the Black Hills.

özellikle Siyah Tepeler'de.

The news of gold creates a massive influx of white settlers

Altın haberi, Lakota Ülkesi'ne büyük bir beyaz göçmen

akışını beraberinde getirdi.

into Lakota Nation.

Custer recommends that Congress find a way

Custer, Meclis'e Lakota'yla yaptığı antlaşmaları

en kısa zamanda sonlandırmanın

to end the treaties with the Lakota as soon as possible.

bir yolunu bulmasını tavsiye etti.

1875: The Lakota war begins

1875: Fort Laramie Antlaşması'nın ihlâliyle

over the violation of the Fort Laramie Treaty.

Lakota Savaşı başladı.

1876:

1876:

On July 26th,

26 Temmuz'da,

on its way to attack a Lakota village,

Custer'in 7. süvari alayı,

Custer's 7th Cavalry was crushed

bir Lakota köyüne saldırmak üzere yola çıkmışken

at the battle of Little Big Horn.

Little Big Horn savaşında yenildi.

1877:

1877:

The great Lakota warrior and chief named Crazy Horse

Büyük Lakota savaşçısı ve şefi Çılgın At,

surrendered at Fort Robinson.

Fort Robinson'da teslim oldu.

Daha sonra gözaltında öldürüldü.

He was later killed while in custody.

1877 ayrıca bizim Fort Laramie Antlaşmaları'nı

1877 is also the year we found a way to get around the Fort Laramie Treaties.

yok saymanın bir yolunu bulduğumuz bir yıl.

A new agreement was presented to Sioux chiefs and their leading men,

Siu şeflerine ve önde gelenlerine "Sat ya da Açlıktan Öl" olarak bilinen

bir kampanyayla yeni bir antlaşma sunuldu.

under a campaign known as "Sell or Starve" --

sign the paper, or no food for your tribe.

Kağıdı imzala yoksa kabilene yiyecek yok.

Only 10 percent of the adult male population signed.

Yetişkin erkek nüfusunun sadece yüzde onu imzaladı.

The Fort Laramie Treaty called for at least three-quarters of the tribe

Toprak devri için Fort Laramie Antlaşması'na göre

en azından kabilenin yüzde 75'inin

to sign away land.

imzası gerekiyordu.

That clause was obviously ignored.

Bu madde açıkça görmezden gelinmişti.

1887: The Dawes Act.

1887: Dawes Kanunu:

Rezervasyon topraklarının müşterek mülkiyeti sona eriyor.

Communal ownership of reservation lands ends.

Reservations are cut up into 160-acre sections,

Rezervasyonlar 650'şer metrekarelik bölümlere ayrılarak

and distributed to individual Indians

Kızılderililer'e bireysel olarak dağıtıldı

with the surplus disposed of.

ve artan topraklar ellerinden alındı.

Tribes lost millions of acres.

Kabileler milyonlarca hektar toprak kaybetti.

The American dream of individual land ownership

Amerikan rüyasının bireysel toprak mülkiyeti kavramı,

turned out to be a very clever way

rezervasyonları, geride hiçbir şey kalmayana kadar

to divide the reservation until nothing was left.

bölmenin çok akıllıca bir yolu haline geldi.

Hareket, her geçen nesille

The move destroyed the reservations,

bölüp satmayı daha da kolaylaştırarak

making it easier to further subdivide and to sell

rezervasyonları yok etti.

with every passing generation.

Most of the surplus land

Artan toprakların çoğu

and many of the plots within reservation boundaries

ve rezervasyon sınırları içindeki birçok arsa

are now in the hands of white ranchers.

şimdi beyaz büyük çiftlik sahiplerinin elinde.

Once again, the fat of the land goes to wasichu.

Bir kez daha, armudun iyisi wasichu'ya gitti.

1890: A date I believe to be the most important in this slide show.

1890, bana göre

bu slayt gösterisindeki en önemli tarih.

This is the year of the Wounded Knee Massacre.

Wounded Knee (Yaralı Diz) katliamı bu sene oldu.

29 Aralık'ta,

On December 29,

US troops surrounded a Sioux encampment at Wounded Knee Creek,

ABD birlikleri,Wounded Knee Çayı'ndaki Siu kampını çevreledi

ve Şef Büyük Ayak'la birlikte

and massacred Chief Big Foot and 300 prisoners of war,

300 savaş esirini katletti.

Hotchkiss silahı denen,

using a new rapid-fire weapon that fired exploding shells,

seri ateş eden ve patlayan mermiler atan

called a Hotchkiss gun.

bir silah kullandılar.

For this so-called "battle,"

Bu sözde savaş için

20 Congressional Medals of Honor for Valor

7. süvari alayına kahramanlıklarından dolayı

were given to the 7th Cavalry.

yirmi meclis onur madalyası verildi.

To this day,

Şimdiye kadar

bu, bir savaş için verilen

this is the most Medals of Honor ever awarded for a single battle.

en fazla onur madalyasıdır.

More Medals of Honor were given

Kadın ve çocuk ayrımı gözetmeyen

for the indiscriminate slaughter of women and children

bu katliam için

than for any battle in World War One,

Birinci Dünya Savaşı'ndaki,

İkinci Dünya Savaşı'ndaki,

World War Two,

Korea, Vietnam,

Kore'deki, Vietnam'daki,

Irak ya da Afganistan'daki çatışmalardan daha fazla madalya verildi.

Iraq or Afghanistan.

Wounded Knee katliamı,

The Wounded Knee Massacre is considered the end of the Indian wars.

Kızılderili savaşlarının sonu olarak kabul edildi.

Wounded Knee'deki toplu mezar

Whenever I visit the site of the mass grave at Wounded Knee,

alanını her ziyaret ettiğimde

I see it not just as a grave for the Lakota or for the Sioux,

sadece Lakotalar ve Siular için

bir mezar görmüyorum;

tüm yerli olan insanların bir mezarını görüyorum.

but as a grave for all indigenous peoples.

The holy man Black Elk, said,

Kutsal kişi, Kara Geyik şöyle demiştir:

"O zamanlar,

"I did not know then how much was ended.

ne kadar şeyin sona erdiğini bilememiştim.

When I look back now from this high hill of my old age,

Şimdi,

yaşlılığımın yüksek tepelerinden geriye baktığımda

I can still see the butchered women and children

o yamuk çukurda

üst üste yığılmış ve dağılmış,

lying heaped and scattered all along the crooked gulch,

katledilmiş kadın ve çocukları

hâlâ genç gözlerimle gördüğüm gibi

as plain as when I saw them

with eyes still young.

net görebiliyorum.

And I can see that something else died there in the bloody mud

Ve o kanlı çamurda başka bir şeyin daha öldüğünü

ve kar fırtınasına gömüldüğünü görebiliyorum.

and was buried in the blizzard.

A people's dream died there.

Bir halkın düşü öldü orada;

And it was a beautiful dream."

ve o çok güzel bir düştü."

Bu olayla,

With this event,

a new era in Native American history began.

Amerikan Yerlileri tarihinde yeni bir dönem başladı.

Everything can be measured before Wounded Knee and after,

Wounded Knee'den önce ve sonra

olarak her şey ikiye ayrılabilir.

because it was in this moment,

Çünkü, parmakların Hotchkiss tetiklerinde olduğu

with the fingers on the triggers of the Hotchkiss guns,

bu anda, ABD hükümeti açıkça Yerli Hakları'yla ilgili

that the US government openly declared its position on Native rights.

pozisyonunu beyan etti.

Antlaşmalardan bıkmışlardı.

They were tired of treaties.

Kutsal tepelerden bıkmışlardı.

They were tired of sacred hills.

Hayalet danslarından bıkmışlardı.

They were tired of ghost dances.

And they were tired of all the inconveniences of the Sioux.

Ve Siular'ın verdiği bütün rahatsızlıklardan bıkmışlardı.

Böylece toplarını aldılar;

So they brought out their cannons.

"You want to be an Indian now?" they said,

"Şimdi Kızılderili olmak istiyor musun?" dediler;

finger on the trigger.

parmaklar tetikte.

1900:

1900:

the US Indian population reached its low point --

ABD Kızılderili nüfusu, 250,000'in altına,

less than 250,000,

1492'deki tahmini sekiz milyon

compared to an estimated eight million in 1492.

nüfusla karşılaştırıldığında

en düşük noktaya indi.

Fast-forward.

Biraz hızlı ilerleyelim.

1980:

1980:

The longest-running court case in US history,

ABD tarihindeki en uzun süren dava,

-Siu Milleti Birleşik Devletler'e karşı-

the Sioux Nation versus the United States,

was ruled upon by the US Supreme Court.

ABD Yüksek Mahkemesi tarafından karara bağlandı.

The court determined that when the Sioux were resettled onto reservations

Mahkeme, Siular'ın rezervasyona yerleştirilmeleriyle ve

topraklarının üç milyon hektarının

and seven million acres of their land were opened up

madencilere ve çiftlikçilere açılmasıyla

to prospectors and homesteaders,

the terms of the second Fort Laramie Treaty

İkinci Fort Laramie Antlaşması'nın maddelerinin

had been violated.

ihlâl edildiğini belirledi.

The court stated that the Black Hills were illegally taken,

Mahkeme, Siyah Tepeler'in

kanunsuz olarak alındığını

and that the initial offering price, plus interest,

ve faiziyle birlikte ilk halka arz değerinin

Siu Milleti'ne ödenmesi gerektiğini ifade etti.

should be paid to the Sioux Nation.

Siyah Tepeler'in karşılığı olarak

As payment for the Black Hills,

mahkeme, Siu Ülkesi'ne sadece 106 milyon dolar

the court awarded only 106 million dollars to the Sioux Nation.

verilmesine karar verdi.

The Sioux refused the money with the rallying cry,

Siular parayı "Siyah Tepeler satılık değildir."

"The Black Hills are not for sale."

sloganıyla reddettiler.

2010:

2010:

Statistics about Native population today,

Bugünkü Yerli nüfusuyla ilgili istatistikler,

more than a century after the massacre at Wounded Knee,

Wounded Knee'deki katliamdan yüz yıldan fazla zaman geçtikten sonra,

reveal the legacy of colonization,

sömürgeciliğin,

tehcirin

forced migration

and treaty violations.

ve ihlâl edilen antlaşmaların mirasını ortaya koyuyor.

Pine Ridge Rezervasyonu'nda işsizlik

Unemployment on the Pine Ridge Indian Reservation

fluctuates between 85 and 90 percent.

yüzde 85 ve 90 arasında dalgalanıyor.

The housing office is unable to build new structures,

Konut bürosu yeni yapılar yapamıyor

and existing structures are falling apart.

ve olan yapılar da dayanamıyor.

Birçok evsiz var

Many are homeless,

and those with homes are packed into rotting buildings

ve evi olanlar da beş aile birlikte

çürük binalara tıkılmış durumda.

with up to five families.

Thirty-nine percent of homes on Pine Ridge

Pine Ridge'deki evlerin yüzde 39'unda

elektrik yok.

have no electricity.

At least 60 percent of the homes on the reservation

Rezervasyondaki evlerin en az yüzde 60'ı

are infested with black mold.

siyah küfle kaplanmış durumda.

Nüfusun yüzde 90'ından fazlası

More than 90 percent of the population lives below the federal poverty line.

federal yoksulluk sınırının altında.

Pine Ridge'deki verem oranı

The tuberculosis rate on Pine Ridge

is approximately eight times higher than the US national average.

ABD ortalamasının aşağı yukarı sekiz katı.

The infant mortality rate is the highest on this continent,

Bebek ölüm oranı

bu kıtadaki en yüksek oran

and is about three times higher than the US national average.

ve ABD ortalamasının yaklaşık üç katı.

Cervical cancer is five times higher

Rahim ağzı kanseri,

than the US national average.

ABD ortalamasının beş katı.

The school dropout rate is up to 70 percent.

Okulu bırakma oranı yüzde 70'lere varıyor.

Öğretmen değişim oranı

Teacher turnover is eight times higher than the US national average.

ABD ortalamasının sekiz katı.

Frequently, grandparents are raising their grandchildren

Genelde çocukları büyükanne ve büyükbabaları yetiştiriyor

çünkü ebeveynleri; alkolizm,

because parents, due to alcoholism,

domestic violence and general apathy,

aile içi şiddet ve genel ilgisizlik nedeniyle

onları yetiştiremiyor.

cannot raise them.

Fifty percent of the population over the age of 40

40 yaş üstü nüfusun yüzde 50'si

suffers from diabetes.

şeker hastalığından muzdarip.

The life expectancy for men is between 46 and 48 years old --

Erkekler için ortalama yaşam süresi

46 ve

48 yıl arası;

roughly the same as in Afghanistan and Somalia.

kabaca

Afganistan ve Somali'yle aynı.

The last chapter in any successful genocide

Herhangi bir başarılı soykırımdaki

is the one in which the oppressor

son bölüm, zalimin ellerini çekebildiği

can remove their hands and say,

ve şöyle dediği bölümdür:

"My god -- what are these people doing to themselves?

"Aman Tanrım, bu insanlar kendilerine ne yapıyor böyle?

Birbirlerini öldürüyorlar.

They're killing each other.

They're killing themselves

Biz ölmelerini izlerken

while we watch them die."

onlar kendilerini öldürüyorlar."

This is how we came to own these United States.

İşte biz, Birleşik Devletler'in böyle sahibi olduk.

This is the legacy

"Aşikâr kader"in

of Manifest Destiny.

mirası bu.

Prisoners are still born into prisoner of war camps,

Muhafızlar gittikten uzun süre sonra bile

esirler hâlâ

long after the guards are gone.

savaş esiri kamplarına doğuyorlar.

These are the bones left after the best meat has been taken.

Bunlar, en iyi et alındıktan

sonra arda kalan kemikler.

Uzun zaman önce,

A long time ago,

a series of events was set in motion

benim gibi, wasichu gibi görünen

by a people who look like me, by wasichu,

bir halk tarafından bir olaylar dizisi uygulamaya kondu;

toprağı, suyu

eager to take the land and the water and the gold in the hills.

ve tepelerdeki altını almaya meraklı insanlar tarafından.

Those events led to a domino effect that has yet to end.

O olaylar, hâlâ bitirilmesi gereken

bir domino etkisi yarattı.

As removed as we, the dominant society, may feel

1890'daki bir katliamdan ya da

from a massacre in 1890,

150 yıl önceki bir dizi ihlâl edilmiş antlaşmadan

or a series of broken treaties 150 years ago,

baskın toplum olarak biz, kendimizi ne kadar uzak hissetsek de

I still have to ask you the question:

hâlâ size şu soruyu sormalıyım;

bugünün istatistikleri hakkında ne hissetmelisiniz?

How should you feel about the statistics of today?

Bu ızdırap resimleriyle

What is the connection between these images of suffering

size biraz önce okuduğum tarih

and the history that I just read to you?

arasındaki ilişki nedir?

Ve bu tarihin

And how much of this history do you need to own, even?

ne kadarını sahiplenmeniz gerekiyor?

Is any of this your responsibility today?

Bunlardan herhangi biri sizin bugünkü sorumluluğunuz mu?

I have been told that there must be something we can do.

Bana yapabileceğimiz bir şeyler olması gerektiği söylendi.

There must be some call to action.

Eylem için bir çağrı olmalı.

Because for so long, I've been standing on the sidelines,

Çünkü ben bu kadar zamandır fotoğraf çeken

bir tanık olmaya razı olarak

content to be a witness,

kenarda durdum.

just taking photographs.

Because the solutions seem so far in the past,

Çünkü çözüm o kadar uzak bir geçmişteydi ki

I needed nothing short of a time machine to access them.

ona ulaşmak için zaman makinesinden

daha azı işime yaramazdı.

The suffering of indigenous peoples is not a simple issue to fix.

Yerli halkların çektikleri

kolay düzeltilecek basit bir konu değil.

It's not something everyone can get behind

Herkesin, Haiti'ye, AIDS'in bitirilmesine

the way they get behind helping Haiti,

ya da kıtlıkla savaşa yardım ettiği

or ending AIDS, or fighting a famine.

gibi katkı sağlayabileceği bir konu değil.

The "fix," as it's called,

Çözüm, söylendiği gibi,

may be much more difficult for the dominant society

baskın toplum için

than, say, a $50 check

örneğin, 50 dolarlık bir yardım çekinden

or a church trip to paint some graffiti-covered houses,

ya da grafiti kaplı bir evi boyamak için

yapılan bir kilise gezisinden ya da

or a suburban family

bir banliyö ailesinin artık istemediği

donating a box of clothes they don't even want anymore.

bir kutu giysiyi bağışlamasından çok daha zor olabilir.

So where does that leave us?

Öyleyse bu durum bizi nereye getiriyor?

Shrugging our shoulders in the dark?

Karanlıkta omuz mu silkelim?

Birleşik Devletler,

The United States continues on a daily basis to violate the terms

her gün, Lakota'yla yapılan

1851 ve 1868 Fort Laramie Antlaşmaları'nın

of the 1851 and 1868 Fort Laramie Treaties with the Lakota.

maddelerini ihlâl etmeye

devam ediyor.

The call to action I offer today --

Bugün önerdiğim eylem çağrım,

TED dileğim şudur:

my TED wish -- is this:

Honor the treaties.

Antlaşmalara saygı gösterin.

Give back the Black Hills.

Siyah Tepeler'i geri verin.

It's not your business what they do with them.

Onlarla ne yapacakları sizi ilgilendirmez.

(Applause)

(Alkış)