John Hunter: Teaching with the World Peace Game

World Peace Game ile John Hunter

310,766 views ・ 2011-04-26

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Fatmagül BOLAT DENERİ Gözden geçirme: Sancak Gülgen
00:15
I'm very fortunate to be here.
0
15260
2000
Bugün burada bulunmaktan büyük mutluluk duyuyorum
00:17
I feel so fortunate.
1
17260
2000
Çok şanslı olduğumu hissediyorum.
00:19
I've been so impressed by the kindness expressed to me.
2
19260
4000
Bana aktarılan bu iyi duygulardan çok etkilenmiş durumdayım.
00:23
I called my wife Leslie,
3
23260
2000
Karım Leslie'ye seslendim
00:25
and I said, "You know, there's so many good people
4
25260
2000
ve dedim ki "Bildiğin gibi, bir çok iyi insan var
00:27
trying to do so much good.
5
27260
2000
çok fazla iyi şeyler yapmak için çaba harcayan
00:29
It feels like I've landed in a colony of angels."
6
29260
4000
Sanki "bir melekler topluluğunun ortasına inmiş" gibi hissediyorum.
00:33
It's a true feeling.
7
33260
3000
Bu gerçek bir duygu.
00:36
But let me get to the talk -- I see the clock is running.
8
36260
3000
Fakat artık konuşmama başlamalıyım -- saatin ilerlediğini görüyorum.
00:39
I'm a public school teacher,
9
39260
3000
Ben bir devlet okulu öğretmeniyim,
00:42
and I just want to share a story of my superintendent.
10
42260
3000
ve sizlerle müdüremiz ile ilgili bir hikaye paylaşmak istiyorum.
00:45
Her name is Pam Moran
11
45260
2000
Onun Adı Pam Moran
00:47
in Albemarle County, Virginia,
12
47260
2000
Virginia, Albermarle İlçesinden,
00:49
the foothills of the Blue Ridge Mountains.
13
49260
2000
Blue Ridge Dağlarının eteklerinde.
00:51
And she's a very high-tech superintendent.
14
51260
2000
Ve kendisi bir hayli ileri-teknolojik bir amirdir.
00:53
She uses smart boards, she blogs,
15
53260
2000
Akıllı yazı tahtaları kullanır, blog yazarlığı yapar,
00:55
she Tweets, she does Facebook,
16
55260
2000
Tweet'ler, Facebook kullanır,
00:57
she does all this sort of high-tech stuff.
17
57260
2000
kısacası bu ve benzeri ileri-teknolojinin araçlarını etkin kullanır.
00:59
She's a technology leader and instructional leader.
18
59260
3000
Hem bir teknoloji lideri, hemde bir eğitici liderdir.
01:02
But in her office,
19
62260
2000
Fakat ofisinde
01:04
there's this old wooden, weather-worn table, kitchen table --
20
64260
4000
eski ve yıkık dökük ahşap bir masa vardır--
01:08
peeling green paint, it's kind of rickety.
21
68260
3000
yeşil boyası pul pul soyulmuş, hatta köhne denilebilecek bir masa.
01:11
And I said, "Pam, you're such a modern, cutting-edge person.
22
71260
4000
Ona dedim ki, "Pam, sen modern ve bunu en iyi şekilde hayatına yansıtan bir insansın.
01:15
Why is this old table in your office?"
23
75260
2000
Bu eski masanın ofisinde olmasının sebebi nedir?"
01:17
And she told me, she said,
24
77260
2000
Bana dedi ki,
01:19
"You know, I grew up in Southwestern Virginia,
25
79260
3000
Bildiğin gibi ben Güney-Batı Virginia'da büyüdüm,
01:22
in the coal mines and the farmlands of rural Virginia,
26
82260
3000
Kırsal Virginia'nın kömür madenlerinin ve tarım alanlarının olduğu bölgesinde,
01:25
and this table was in my grandfather's kitchen.
27
85260
4000
ve bu masa büyük babamın mutfağında dururdu.
01:29
And we'd come in from playing, he'd come in from plowing and working,
28
89260
3000
Biz oyun oynamaktan döndüğümüzde, o da tarlayı sürmekten ve çalışmaktan döndüğünde
01:32
and we'd sit around that table every night.
29
92260
2000
her akşam masanın etrafında otururduk.
01:34
And as I grew up, I heard so much knowledge
30
94260
3000
Ve bir yandan büyürken, bir yandan çok şey öğrendim
01:37
and so many insights and so much wisdom
31
97260
2000
çok fazla kavrayış ve bilgelik
01:39
come out around this table,
32
99260
2000
bu masanın etrafında ortaya çıktı,
01:41
I began to call it the wisdom table.
33
101260
3000
Ben de onu bilgelik masası olarak adlandırmaya başladım.
01:44
And when he passed on, I took this table with me and brought it to my office,
34
104260
3000
Büyük babam vefat ettikten sonra, bu masayı yanımda getirdim ve ofisime koydum,
01:47
and it reminds me of him.
35
107260
2000
ve bana onu hatırlatıyor.
01:49
It reminds me of what goes on around an empty space sometimes."
36
109260
5000
bana zaman zaman boş bir tablanın etrafında neler olabileceğini hatırlatıyor."
01:54
The project I'm going to tell you about
37
114260
2000
Sizlere bahsedeğim proje
01:56
is called the World Peace Game,
38
116260
2000
Dünya Barış Oyunu adını taşıyor
01:58
and essentially it is also an empty space.
39
118260
2000
ve aslında o da bir boş tabla.
02:00
And I'd like to think of it
40
120260
2000
onu da 21.yy'ın bilgelik masası olarak
02:02
as a 21st century wisdom table, really.
41
122260
4000
düşünmek beni mutlu ediyor gerçekten.
02:06
It all started back in 1977.
42
126260
4000
Herşey 1977 yılında başladı
02:10
I was a young man,
43
130260
3000
Genç bir adamdım,
02:13
and I had been dropping in and out of college.
44
133260
7000
ve üniversiteden bir ayrılıp bir geri dönüyordum.
02:20
And my parents were very patient,
45
140260
3000
Ailem çok sabırlıydı,
02:23
but I had been doing intermittent sojourns to India
46
143260
2000
bir yandan da mistik arayışlarım doğrultusunda
02:25
on a mystical quest.
47
145260
2000
Hindistan'a ziyaretler gerçekleştiriyordum.
02:27
And I remember the last time I came back from India --
48
147260
2000
Hindistan'dan en son döndüğüm zamanı hatırlıyorum --
02:29
in my long white flowing robes
49
149260
2000
uzun beyaz elbisemin içinde
02:31
and my big beard and my John Lennon glasses --
50
151260
3000
uzun bir sakal ve John Lennon gözlüklerimle,
02:34
and I said to my father,
51
154260
2000
Babama demiştim ki,
02:36
"Dad, I think I've just about found spiritual enlightenment."
52
156260
2000
"Baba, galiba sonunda ruhsal aydınlanmaya ulaştım."
02:38
He said, "Well there's one more thing you need to find."
53
158260
3000
Bana dedi ki, "İyi öyleyse, bulman gereken tek bir şey daha kaldı"
02:41
I said, "What is that, dad?" "A job."
54
161260
3000
Dedim ki "O nedir baba?" "Bir iş."
02:44
(Laughter)
55
164260
3000
(Kahkahalar)
02:47
And so they pleaded with me to get a degree in something.
56
167260
3000
bana bir iş bulmam için yalvardılar
02:50
So I got a degree
57
170260
2000
bunun üzerine ben de okula başladım
02:52
and it turned out to be education.
58
172260
2000
ve konum bir şekilde eğitim oldu
02:54
It was an experimental education program.
59
174260
2000
deneysel bir eğitim programıydı
02:56
It could have been dentistry, but the word "experimental" was in it,
60
176260
2000
Bu dişçilik de olabilirdi ama "deneysel" kelimesi içinde olduğundan
02:58
and so that's what I had to go for.
61
178260
3000
kendimi katılmak için bir nevi zorunlu hissettim.
03:01
And I went in for a job interview
62
181260
3000
bir iş görüşmesine gittiğimde
03:04
in the Richmond Public Schools in Virginia, the capital city,
63
184260
3000
Virginia Başkent'te Richmond Devlet Okulu'nda
03:07
bought a three-piece suit -- my concession to convention --
64
187260
3000
üç parçalı bir takım elbise satın aldım --bu benim görüşme için verdiğim tavizdi,
03:10
kept my long beard and my afro
65
190260
2000
uzun sakal ve afro saçlarımla birlikte
03:12
and my platform shoes -- at the time it was the '70s --
66
192260
3000
platform topuklu ayakkabılarım da dahil olmak üzere -- o zamanlar 70'lerdi--
03:15
and I walked in, and I sat down and had an interview.
67
195260
3000
içeri girdim, oturdum ve mülakatı gerçekleştirdik.
03:18
And I guess they were hard up for teachers
68
198260
2000
Herhalde öğretmen kıtlığı yaşıyorlardı,
03:20
because the supervisor, her name was Anna Aro,
69
200260
2000
çünkü amir, adı Anna Aro idi,
03:22
said I had the job teaching gifted children.
70
202260
3000
Özel öğrenciler için öğretmenlik işini aldığımı söyledi.
03:26
And I was so shocked, so stunned,
71
206260
2000
Çok şaşırmış ve sersemlemiştim,
03:28
I got up and said, "Well, thank you, but what do I do?"
72
208260
3000
ayağa kalktım, ve dedim ki " Peki öyleyse, teşekkür ederim, ama ben şimdi ne yapacağım?"
03:31
(Laughter)
73
211260
3000
(Kahkahalar)
03:34
Gifted education hadn't really taken hold too much.
74
214260
2000
Özel eğitim fazla bilindik değildi.
03:36
There weren't really many materials or things to use.
75
216260
3000
Kullanmak için çok fazla materyal yoktu.
03:39
And I said, "What do I do?"
76
219260
2000
Ben de sordum, "Ne yapmalıyım?"
03:41
And her answer shocked me. It stunned me.
77
221260
3000
Cevabı benim için bir şoktu. Beni sersemletti.
03:44
Her answer set the template
78
224260
2000
Cevabı, o zamandan sonraki tüm kariyerim için
03:46
for the entire career I was to have after that.
79
226260
3000
kullanacağım şablonu oluşturdu.
03:50
She said, "What do you want to do?"
80
230260
4000
Bana dedi ki, " Sen ne yapmak istiyorsun?"
03:55
And that question cleared the space.
81
235260
2000
Bu soru zihnimi berraklaştırdı.
03:57
There was no program directive, no manual to follow,
82
237260
3000
Herhangi bir program direktifi yoktu, bir el kitabı mevcut değildi,
04:00
no standards in gifted education
83
240260
3000
özel eğitimde bu şekilde
04:03
in that way.
84
243260
2000
herhangi bir standart yoktu
04:05
And she cleared such a space
85
245260
2000
ve zihnimde öyle bir yer açtı ki,
04:07
that I endeavored from then on
86
247260
2000
bundan sonra ben de
04:09
to clear a space for my students, an empty space,
87
249260
3000
öğrencilerim için kendi anlayışları doğrultusunda
04:12
whereby they could create and make meaning
88
252260
2000
kendi anlamlarını çıkaracakları bir
04:14
out of their own understanding.
89
254260
3000
boş tabla oluşturmaya gayret ettim.
04:18
So this happened in 1978,
90
258260
3000
Bu anlattığım olay 1978'de gerçekleşti,
04:21
and I was teaching many years later,
91
261260
3000
ve uzun yıllar öğretmenlik yapmaya devam ettim,
04:24
and a friend of mine introduced me to a young filmmaker.
92
264260
3000
derken bir arkadaşım beni genç bir film yapımcısı ile tanıştırdı.
04:27
His name is Chris Farina.
93
267260
2000
Bu bayın adı Chris Farina idi.
04:29
Chris Farina is here today at his own cost.
94
269260
2000
Chris Farina bugün kendi imkanlarıyla burada bulunuyor.
04:31
Chris, could you stand up and let them see you --
95
271260
2000
Chris, lütfen ayağa kalkıp kendini gösterir misin --
04:33
a young, visionary filmmaker who's made a film.
96
273260
3000
bir film yapmış olan genç, öngürülü film yapımcısı.
04:36
(Applause)
97
276260
4000
(Alkışlar)
04:40
This film is called "World Peace and Other 4th Grade Achievements."
98
280260
3000
Filmin adı "World Peace and Other 4th Grade Achievements."
04:43
He proposed the film to me -- it's a great title.
99
283260
3000
Bana filmi önerdiğinde -- ki bu arada harika bir isim
04:46
He proposed the film to me,
100
286260
2000
Bana filmi önerdiğinde,
04:48
and I said, "Yeah, maybe it'll be on local TV,
101
288260
2000
dedim ki "Eh belki yerel bir televizyonda yayınlanır,
04:50
and we can say hi to our friends."
102
290260
2000
ve biz de arkadaşlarımıza selam gönderebiliriz."
04:52
But the film has really gone places.
103
292260
2000
Fakat film gerçekten bir yerlere geldi.
04:54
Now it's still in debt, but Chris has managed, through his own sacrifice,
104
294260
3000
Hala bir takım borçlar olsa da Chris bir takım fedakarlıklar da yaparak
04:57
to get this film out.
105
297260
2000
bu filmi yapmayı başardı.
04:59
So we made a film
106
299260
2000
Böylece biz bir film yaptık
05:01
and it turns out to be more than a story about me,
107
301260
3000
ve zamanla benim hakkımdaki bir hikaye olmaktan çıkıp
05:04
more than a story about one teacher.
108
304260
2000
bir öğretmen hakkındaki bir hikayeye dönüştü.
05:06
It's a story that's a testament to teaching and teachers.
109
306260
4000
Bu film, öğretme sanatı ve öğretmenlere vasiyet niteliğinde bir öyküdür.
05:10
And it's a beautiful thing.
110
310260
2000
Ve çok da güzel bir şeydir.
05:12
And the strange thing is, when I watch the film --
111
312260
3000
İlginç olan şey ise, filmi izlerken --
05:15
I have the eerie sensation of seeing it --
112
315260
3000
onu izlemek bir anlamda ürkütücüydü --
05:18
I saw myself literally disappear.
113
318260
3000
kendimi tam anlamıyla kaybolmuş olarak gördüm.
05:21
What I saw
114
321260
2000
Gördüğüm şey
05:23
was my teachers coming through me.
115
323260
4000
Benim öğretmenlerimin benim aracılığım ile ortaya çıktıklarıydı.
05:27
I saw my geometry teacher in high school, Mr. Rucell's
116
327260
4000
Lisedeki geometri öğretmenimi gördüm, Mr. Rucell'i
05:31
wry smile under his handlebar mustache.
117
331260
3000
Palabıyıklarının altındaki çarpık gülümsemesiyle.
05:34
That's the smile I use -- that's his smile.
118
334260
3000
Bu gülüş benim de gülüşümdü. -- aslında onun olmasına rağmen.
05:37
I saw Jan Polo's flashing eyes.
119
337260
3000
Jan Polo'nun ışıldayan gözlerini gördüm.
05:40
And they weren't flashing in anger,
120
340260
2000
ve onlar kızgınlıkla parlamıyordu,
05:42
they were flashing in love, intense love for her students.
121
342260
3000
sevgiyle ve öğrencileri için yoğun bir sevgiyle parlıyorlardı.
05:45
And I have that kind of flash sometimes.
122
345260
3000
bazen ben de böylesi bir ışıldamaya sahip oluyorum.
05:48
And I saw Miss Ethel J. Banks
123
348260
3000
İlkokuldan Bayan Ethel J. Banks'i de gördüm
05:51
who wore pearls and high-heels to elementary school every day.
124
351260
4000
her gün topuklu ayakkabılar ve inciler giyerdi.
05:55
And you know, she had that old-school teacher stare.
125
355260
4000
Ve bilirsiniz, şu eski okul- öğretmenlerinin bakışı vardı.
05:59
You know the one.
126
359260
2000
Hangisi olduğunu bilirsiniz.
06:01
(Laughter)
127
361260
3000
(Kahkahalar)
06:04
"And I'm not even talking about you behind me,
128
364260
2000
Sen arkamdaki hakkında konuşmuyorum bile,
06:06
because I've got eyes in the back of my head."
129
366260
2000
çünkü kafamın arkasında gözlerim var."
06:08
(Laughter)
130
368260
3000
(Kahkahalar)
06:11
You know that teacher?
131
371260
2000
Bu tip öğretmenleri biliyorsunuz değil mi?
06:13
I didn't use that stare very often,
132
373260
2000
Bu bakışı çok sık kullanmıyorum,
06:15
but I do have it in my repertoire.
133
375260
3000
ama repertuvarımda var.
06:18
And Miss Banks was there as a great mentor for me.
134
378260
3000
Miss Banks'de oradaydı ki kendisi benim için muhteşem bir akıl hocasıdır.
06:21
And then I saw
135
381260
2000
Sonrasında kendi ailemi,
06:23
my own parents, my first teachers.
136
383260
3000
ilk öğretmenlerimi gördüm.
06:26
My father, very inventive, spatial thinker.
137
386260
3000
yaratıcı ve çok özel bir düşünür olan babamı,
06:29
That's my brother Malcolm there on the right.
138
389260
3000
Sağ tarafta oturan kardeşim Malcolm'u.
06:32
And my mother,
139
392260
2000
Ve annemi,
06:34
who taught me in fourth grade
140
394260
2000
Dördüncü sınıfta öğretmenimdi
06:36
in segregated schools in Virginia,
141
396260
2000
Virginia'da farklı okullarda,
06:38
who was my inspiration.
142
398260
3000
Benim ilham kaynağımdı.
06:41
And really, I feel as though,
143
401260
2000
gerçekten de hissettiğim,
06:43
when I see the film --
144
403260
2000
filmi gördüğümde
06:45
I have a gesture she does, like this --
145
405260
3000
-- anneme ait olan bir hareket var bende de, şöyle bir şey --
06:48
I feel like I am a continuation of her gesture.
146
408260
4000
Onun bu hareketinin devamı olduğumu hissettim.
06:52
I am one of her teaching gestures.
147
412260
2000
ben onun öğretici hareketlerinden birisiyim.
06:54
And the beautiful thing was,
148
414260
2000
ve güzel olan şey şuydu,
06:56
I got to teach my daughter in elementary school, Madeline.
149
416260
3000
ben de kızımın, Madeline'in, ilkokuldaki öğretmeniydim.
06:59
And so that gesture of my mother's
150
419260
2000
ve bu sayede annemin bu hareketi,
07:01
continues through many generations.
151
421260
2000
bir çok nesil boyunca devam edecek.
07:03
It's an amazing feeling
152
423260
2000
bu silsileye sahip olmak
07:05
to have that lineage.
153
425260
2000
inanılmaz bir his.
07:07
And so I'm here standing on the shoulders of many people.
154
427260
2000
Böylece burada bir çok insanın destekleri sayesinde bulunuyorum.
07:09
I'm not here alone.
155
429260
2000
Burada yalnız değilim.
07:11
There are many people on this stage right now.
156
431260
3000
Şu anda bu sahnede bir çok insan var.
07:15
And so this World Peace Game I'd like to tell you about.
157
435260
4000
Sizlere bahsetmek istediğim World Peace Game,
07:19
It started out like this:
158
439260
2000
Şu şekilde başladı:
07:21
it's just a four-foot by five-foot plywood board
159
441260
3000
Oyun bir buçuk- iki metrelik bir kontrplak tahtanın üzerindeydi
07:24
in an inner-city urban school, 1978.
160
444260
3000
1978 yılında, şehir içinde bir devlet okulundaydım.
07:27
I was creating a lesson for students on Africa.
161
447260
2000
Afrika'daki çocuklar için bir ders hazırlıyordum.
07:29
We put all the problems of the world there,
162
449260
2000
Dünyadaki bütün problemleri bu kontrplak tablanın üzerine yerleştirdik,
07:31
and I thought, let's let them solve it.
163
451260
2000
ve ben dedim ki, bırakalım da çözsünler.
07:33
I didn't want to lecture or have just book reading.
164
453260
3000
Sadece konu anlatmak ya da kitap okumak istemedim.
07:36
I wanted to have them be immersed
165
456260
2000
Onların konunun içine girmesini ve
07:38
and learn the feeling of learning through their bodies.
166
458260
4000
tüm benlikleri ile öğrenmeyi hissetmelerini istedim.
07:42
So I thought, well they like to play games.
167
462260
2000
Düşündüm ki, oyun oynamayı seviyorlar.
07:44
I'll make something -- I didn't say interactive;
168
464260
2000
Bir şeyler yapmalıyım -- interaktif olarak adlandırmadım
07:46
we didn't have that term in 1978 --
169
466260
2000
çünkü 1978'lerde öyle bir terim yoktu --
07:48
but something interactive.
170
468260
2000
ama düşündüğüm buydu.
07:50
And so we made the game,
171
470260
2000
ve böylece oyunu yaptık,
07:52
and it has since evolved
172
472260
2000
ve devamlı olarak gelişim gösterdi,
07:54
to a four-foot by four-foot by four-foot
173
474260
3000
1.2 metreye 1.2 metrelik
07:57
Plexiglass structure.
174
477260
3000
pleksiglas bir yapıya ulaşıncaya kadar.
08:00
And it has four Plexiglass layers.
175
480260
3000
ve 4 adet pleksiglas katmanı var.
08:03
There's an outer space layer
176
483260
2000
Bir dış uzay katmanı var
08:05
with black holes and satellites
177
485260
2000
karadelik ve uydulara sahip
08:07
and research satellites and asteroid mining.
178
487260
2000
araştırma uyduları ve meteor madenciliği dahil.
08:09
There's an air and space level
179
489260
2000
büyük pamuk yığınlarını kullanarak oluşturduğumuz
08:11
with clouds that are big puffs of cotton we push around
180
491260
2000
bulutları içeren bir hava ve uzay katmanı var
08:13
and territorial air spaces and air forces,
181
493260
2000
hava sahaları ve hava kuvvetleri burada yer alıyor,
08:15
a ground and sea level with thousands of game pieces on it --
182
495260
3000
binlerce oyun elemanını içeren yeryüzü ve deniz katmanı var --
08:18
even an undersea level
183
498260
2000
Hatta denizaltılar ve deniz altı madenciliğinin bulunduğu
08:20
with submarines and undersea mining.
184
500260
2000
bir deniz altı katmanımız bile var.
08:22
There are four countries around the board.
185
502260
2000
Oyun tablasında 4 adet ülke var.
08:24
The kids make up the names of the countries -- some are rich; some are poor.
186
504260
3000
Çocuklar ülke adlarını kendileri buluyorlar -- bazıları zengin bazıları fakir
08:27
They have different assets, commercial and military.
187
507260
3000
ticari ve askeri alanlarda değişik oranlarda üstünlükleri var.
08:30
And each country has a cabinet.
188
510260
2000
Her ülkenin bir bakanlar kurulu var.
08:32
There's a Prime Minister, Secretary of State, Minister of Defense
189
512260
2000
Bir başbakan, bir eyalet sekreteri, savunma bakanı
08:34
and a CFO, or Comptroller.
190
514260
3000
Bir mali işler müdürü veya müfettiş.
08:37
I choose the Prime Minister based on my relationship with them.
191
517260
3000
Onlarla olan ilişkilerime bağlı olarak başbakanlarını ben seçiyorum.
08:40
I offer them the job, they can turn it down,
192
520260
2000
Onlara iş öneriyorum, ki geri çevirebilirler,
08:42
and then they choose their own cabinet.
193
522260
2000
ve onlar da kendi bakanlar kurullarını belirliyorlar.
08:44
There's a World Bank, arms dealers and a United Nations.
194
524260
3000
Oyunda dünya bankası var, silah tüccarları var, birleşmiş milletler var.
08:47
There's also a weather goddess
195
527260
2000
Hatta bir hava durumu tanrıçası bile var
08:49
who controls a random stock market and random weather.
196
529260
3000
rastlantısal borsa ve hava olaylarını kontrol ediyor.
08:52
(Laughter)
197
532260
2000
(Kahkahalar)
08:54
That's not all.
198
534260
2000
Hepsi bu kadar da değil.
08:56
And then there's a 13-page crisis document
199
536260
2000
50 iç içe geçmiş problemi içeren
08:58
with 50 interlocking problems.
200
538260
2000
13 sayfalık bir kriz belgesi var.
09:00
So that, if one thing changes, everything else changes.
201
540260
3000
Böylece bir şey değiştiğinde, diğer her şey de onunla beraber değişiyor.
09:03
I throw them into this complex matrix,
202
543260
3000
Onları bu karmaşık matrisin içine bırakıyorum,
09:06
and they trust me because we have a deep, rich relationship together.
203
546260
4000
ve birbirimizle olan derin bağlarımızdan dolayı bana güveniyorlar.
09:11
And so with all these crises,
204
551260
2000
Bütün bu krizlerle birlikte,
09:13
we have -- let's see -- ethnic and minority tensions;
205
553260
3000
-- bakalım -- etnik ve azınlık gerilimleri var,
09:16
we have chemical and nuclear spills,
206
556260
2000
kimyasal ve nükleer sızıntılar var,
09:18
nuclear proliferation.
207
558260
2000
Nükleer silahlanma var.
09:20
There's oil spills, environmental disasters,
208
560260
3000
Petrol sızıntıları, çevresel felaketler,
09:23
water rights disputes, breakaway republics,
209
563260
3000
su hakları anlaşmazlıkları, ayrılıkçı cumhuriyetler,
09:26
famine, endangered species and global warming.
210
566260
2000
Kıtlık, nesli tehlike altındaki türler, küresel ısınma.
09:28
If Al Gore is here,
211
568260
2000
Eğer Al Gore buradaysa,
09:30
I'm going to send my fourth-graders from Agnor-Hurt and Venable schools to you
212
570260
3000
Agnor-Hurt ve Venable okullarından 4. sınıf öğrencilerimi yanına gönderebilirim
09:33
because they solved global warming in a week.
213
573260
3000
Çünkü küresel ısınmayı bir haftada çözdüler.
09:36
(Laughter)
214
576260
2000
(Kahkahalar)
09:38
(Applause)
215
578260
3000
(Alkışlar)
09:41
And they've done it several times too.
216
581260
3000
Ve bunu bir kaç defa daha yaptılar.
09:44
(Laughter)
217
584260
2000
(Kahkahalar)
09:46
So I also have in the game a saboteur --
218
586260
3000
Oyunda aynı zamanda bir de sabotajcı var --
09:49
some child -- it's basically a troublemaker --
219
589260
3000
bazı çocuklar -- basitçe bir bela çıkarıcı --
09:52
and I have my troublemaker put to use
220
592260
3000
ve ben de kendi bela çıkarıcımı kullanıyorum
09:55
because they, on the surface,
221
595260
2000
çünkü onlar, yüzeyde,
09:57
are trying to save the world and their position in the game.
222
597260
2000
ve hem dünyayı hem de oyundaki pozisyonlarını korumaya çalışıyorlar.
09:59
But they're also trying to undermine everything in the game.
223
599260
3000
Ama aynı zamanda oyundaki her şeyi de baltalamaya çalışıyorlar.
10:03
And they do it secretly through misinformation
224
603260
2000
Bunu yanlış bilgilendirmeler, belirsizlikler ve
10:05
and ambiguities and irrelevancies,
225
605260
2000
konu dışı bilgilendirmeler yoluyla gizli bir şekilde yapıyorlar.
10:07
trying to cause everyone to think more deeply.
226
607260
2000
Herkesin daha derin düşünmesini sağlamaya çalışıyorlar.
10:09
The saboteur is there,
227
609260
2000
Sabotajcı orada,
10:11
and we also read from Sun Tzu's "The Art of War."
228
611260
2000
ve biz de aynı zamanda Sun Tzu'nun "Savaş Sanatı"'nı okuyoruz.
10:13
Fourth-graders understand it -- nine years old --
229
613260
3000
4. Sınıflar bunu anlayabiliyorlar -- 9 yaşında olmalarına rağmen --
10:16
and they handle that and use that
230
616260
2000
Bunu ele alıyorlar, ve kullanıyorlar ama
10:18
to understand how to, not follow --
231
618260
2000
Nasıl olduğunu anlamak için, izlemek için değil --
10:20
at first they do --
232
620260
2000
yaptıkları ilk şey --
10:22
the paths to power and destruction,
233
622260
2000
güce ve yıkıma giden yollar,
10:24
the path to war.
234
624260
2000
Savaşa giden yollar.
10:26
They learn to overlook short-sighted reactions
235
626260
2000
dar görüşlü tepkileri ve dürtüsel düşünceleri
10:28
and impulsive thinking,
236
628260
2000
görmezden gelmeyi öğreniyorlar.
10:30
to think in a long-term, more consequential way.
237
630260
4000
Uzun vadeli ve mantıklı düşünmeyi öğreniyorlar.
10:34
Stewart Brand is here, and one of the ideas for this game came from him
238
634260
3000
Stewart Brand burada, oyuna yönelik fikirlerden biri de ona ait
10:37
with a CoEvolution Quarterly article
239
637260
2000
Üç aylık makalelerinden birinde yer alan birlikte-evrim kavramı ile birlikte
10:39
on a peace force.
240
639260
2000
bir barış gücü oluşturulması.
10:41
And in the game, sometimes students actually form a peace force.
241
641260
3000
ve oyunda, öğrenciler bazen gerçekten de bir barış gücü oluşturuyorlar.
10:44
I'm just a clock watcher.
242
644260
3000
Ben sadece bir zaman takipçisiyim.
10:47
I'm just a clarifier. I'm just a facilitator.
243
647260
2000
Bir netleştiriciyim, kolaylaştırıcıyım.
10:49
The students run the game.
244
649260
2000
Oyunu çocuklar götürüyorlar.
10:51
I have no chance to make any policy whatsoever
245
651260
2000
Bir kere oynamaya başladıklarında
10:53
once they start playing.
246
653260
2000
Herhangi bir politika üretmek bir bir şansım yok.
10:55
So I'll just share with you ...
247
655260
3000
Bu nedenle sadece sizinle paylaşacağım ...
10:58
(Video) Boy: The World Peace Game is serious.
248
658260
2000
(Video) Çocuk: Dünya Barış Oyunu ciddi bir olay.
11:00
You're actually getting taught something like how to take care of the world.
249
660260
3000
Dünya ile nasıl ilgilenmeniz gerektiğini size öğretiyor.
11:03
See, Mr. Hunter is doing that
250
663260
2000
Mr, Hunter bunu yapıyor
11:05
because he says his time has messed up a lot,
251
665260
2000
çünkü o diyor ki onun zamanında her şey çoktan mahvedilmiş,
11:07
and he's trying to tell us
252
667260
2000
ve şimdi bize söylemeye çalıştığı şey
11:09
how to fix that problem.
253
669260
2000
bu problemi nasıl çözeceğimiz.
11:11
John Hunter: I offered them a --
254
671260
2000
John Hunter: onlara bir şey önerdim --
11:13
(Applause)
255
673260
3000
(Alkışlar)
11:16
Actually, I can't tell them anything because I don't know the answer.
256
676260
3000
Aslında, onlara hiç bir şey söyleyemem, çünkü cevapları ben de bilmiyorum.
11:19
And I admit the truth to them right up front: I don't know.
257
679260
3000
ve onların karşısında gerçeği kabul ediyorum: Bilmiyorum.
11:22
And because I don't know, they've got to dig up the answer.
258
682260
3000
ve bilmediğim için, cevap için çaba harcamalılar.
11:25
And so I apologize to them as well.
259
685260
2000
aynı zamanda onlardan özür de diliyorum.
11:27
I say, "I'm so sorry, boys and girls,
260
687260
3000
Diyorum ki, "Çocuklar, çok üzgünüm,
11:30
but the truth is
261
690260
2000
ama gerçek şu ki
11:32
we have left this world to you in such a sad and terrible shape,
262
692260
3000
bu dünyayı sizlere çok kötü bir durumdayken bıraktık
11:35
and we hope you can fix it for us,
263
695260
2000
bu umuyoruz ki sizler bizim için onu düzeltebilirsiniz.
11:37
and maybe this game will help you learn how to do it."
264
697260
2000
ve bu oyun belki de sizlere bunun nasıl yapılacağını öğretir."
11:39
It's a sincere apology,
265
699260
2000
Bu çok içten bir özür,
11:41
and they take it very seriously.
266
701260
2000
ve onlar da bunu ciddiye alıyorlar.
11:43
Now you may be wondering what all this complexity looks like.
267
703260
3000
Şimdi belki sizler de bu karmaşıklığın neye benzediğini merak ediyorsunuzdur.
11:46
Well when we have the game start, here's what you see.
268
706260
3000
Peki öyleyse, işte oyunu başlattığımızda olanlar.
11:49
(Video) JH: All right, we're going into negotiations as of now. Go.
269
709260
3000
(Video) JH: Pekala, şimdi de müzakerelere başlıyoruz. Haydi bakalım.
11:52
(Chatter)
270
712260
7000
(Konuşmalar)
12:00
JH: My question to you is, who's in charge of that classroom?
271
720260
3000
JH: İşte size sorum, şu anda bu sınıfta sorumlu kim?
12:04
It's a serious question: who is really in charge?
272
724260
3000
Bu ciddi bir soru: Kim işlerin başında?
12:07
I've learned to cede control of the classroom
273
727260
2000
Ben zaman içerisinde kontrolü sınıfa bırakmayı öğrendim.
12:09
over to the students over time.
274
729260
2000
Kontrolü öğrencilere bırakmayı.
12:11
There's a trust and an understanding
275
731260
2000
Burada bir anlayış ve dürüstlük var
12:13
and a dedication to an ideal
276
733260
2000
bir fikre adanmışlık var
12:15
that I simply don't have to do
277
735260
2000
öyle ki mesleğe ilk başladığımda
12:17
what I thought I had to do as a beginning teacher:
278
737260
2000
yapmak zorunda olduğumu düşünmediğim bir şekilde:
12:19
control every conversation and response in the classroom.
279
739260
3000
Sınıftaki her konuşmayı ve karşılığı kontrol ederek.
12:22
It's impossible. Their collective wisdom
280
742260
2000
Bu imkansız. Onların kollektif bilgeliği
12:24
is much greater than mine,
281
744260
2000
Benimkinden çok daha büyük,
12:26
and I admit it to them openly.
282
746260
3000
Be bunu onların önünde açık yüreklilikle kabul ediyorum.
12:29
So I'll just share with you some stories very quickly
283
749260
3000
Şimdi sizlerle, adeta sihirli olayları içeren
12:32
of some magical things that have happened.
284
752260
3000
bir kaç hikayeyi hızlıca paylaşacağım.
12:35
In this game we had a little girl,
285
755260
3000
bir keresinde oyunda küçük bir kız çocuğu vardı,
12:38
and she was the Defense Minister of the poorest nation.
286
758260
3000
en fakir ülkenin savunma bakanıydı.
12:41
And the Defense Minister -- she had the tank corps and Air Force and so forth.
287
761260
4000
ve savunma bakanı -- tank birliklerine, hava kuvvetlerine vb. sahipti.
12:45
And she was next door to a very wealthy, oil-rich neighbor.
288
765260
3000
ve petrol zengini, varlıklı bir ülke ile komşuydu.
12:48
Without provocation,
289
768260
2000
Herhangi bir provokasyon olmadığı halde,
12:50
suddenly she attacked, against her Prime Minister's orders,
290
770260
3000
birden bire, kendi başbakanının emirlerine karşı gelerek komşusunun
12:53
the next-door neighbor's oil fields.
291
773260
2000
petrol sahalarına saldırıda bulundu.
12:55
She marched into the oil field reserves,
292
775260
2000
Petrol sahalarının içlerine doğru yürüdü,
12:57
surrounded it, without firing a shot,
293
777260
2000
hiç ateş etmeden, alanları kuşattı,
12:59
and secured it and held it.
294
779260
2000
koruma altına altı, ve öylece elinde tuttu.
13:01
And that neighbor was unable to conduct any military operations
295
781260
2000
işgal edilen komşusu hiç bir askeri operasyon düzenleyemedi
13:03
because their fuel supply was locked up.
296
783260
3000
çünkü petrol arzı tamamen kitlenmişti.
13:06
We were all upset with her, "Why are you doing this?
297
786260
2000
Hepimiz ona kırılmıştık, "Neden bunu yapıyorsun?
13:08
This is the World Peace Game. What is wrong with you?"
298
788260
2000
Bu Dünya Barış Oyunu. Senin neyin var?" diye sorduk.
13:10
(Laughter)
299
790260
2000
(Gülüşmeler)
13:12
This was a little girl and, at nine years old,
300
792260
2000
Bu dokuz yaşındaki küçük kız çocuğu,
13:14
she held her pieces and said, "I know what I'm doing."
301
794260
3000
piyonlarını tutmaya devam etti ve yanındaki kız arkadaşına
13:17
To her girlfriends she said that.
302
797260
3000
"Ben ne yaptığımı biliyorum." dedi.
13:20
That's a breach there.
303
800260
2000
Burada bir ihlal durumu var.
13:22
And we learned in this, you don't really ever want to cross
304
802260
2000
Bundan çıkardığımız sonuç, elinde tanklar olan 9 yaşındaki
13:24
a nine year-old girl with tanks.
305
804260
2000
bir kız çocuğuyla zıtlaşmak istemezsiniz.
13:26
(Laughter)
306
806260
2000
(Kahkahalar)
13:28
They are the toughest opponents.
307
808260
3000
Onlar en zorlu muhaliflerdir.
13:31
And we were very upset.
308
811260
2000
Ve sonuç olarak çok üzgündük.
13:33
I thought I was failing as a teacher. Why would she do this?
309
813260
3000
Bir öğretmen olarak başarısız olduğumu düşündüm. Bunu neden yapıyordu?
13:36
But come to find out, a few game days later --
310
816260
2000
fakat bir kaç oyun günü sonra anlamaya başladım --
13:38
and there are turns where we take negotiation from a team --
311
818260
4000
bazen takımlarla görüşme yaptığımız aşamalar vardır --
13:42
actually there's a negotiation period with all teams,
312
822260
3000
aslında tüm takımlara yönelik bir görüşme dönemiydi,
13:45
and each team takes a turn,
313
825260
2000
her takım sıra ile geliyordu,
13:47
then we go back in negotiation, around and around,
314
827260
2000
biz de sonuç almaksızın görüşmelere devam ediyorduk.
13:49
so each turn around is one game day.
315
829260
2000
her tur bir oyun gününe denk geliyor.
13:51
So a few game days later it came to light
316
831260
3000
Bir kaç oyun günü sonra ortaya çıktı ki
13:54
that we found out this major country
317
834260
2000
bu zengin ülke
13:56
was planning a military offensive
318
836260
2000
tüm dünyaya hakim olabilmek için
13:58
to dominate the entire world.
319
838260
3000
askeri bir saldırı planlıyordu.
14:01
Had they had their fuel supplies, they would have done it.
320
841260
2000
eğer petrol sağlayabilseydi, bunu yapacaklardı.
14:03
She was able to see the vectors and trend lines and intentions
321
843260
3000
Küçük kız, vektörleri, eğilimleri ve niyetleri görmeyi başarabilmişti
14:06
long before any of us
322
846260
2000
hem de hepimizden çok önce.
14:08
and understand what was going to happen
323
848260
2000
neler olacağını anlamıştı ve
14:10
and made a philosophical decision
324
850260
2000
barış oyununda saldırmak gibi
14:12
to attack in a peace game.
325
852260
3000
felsefi bir karar vermişti.
14:15
Now she used a small war to avert a larger war,
326
855260
3000
Daha büyük bir savaştan kaçınmak için küçük bir savaşı kullanmıştı,
14:18
so we stopped and had a very good philosophical discussion
327
858260
2000
böylece biz de durup bu hareketin doğru mu,
14:20
about whether that was right,
328
860260
2000
duruma göre doğru mu yoksa yanlış mı olduğu hakkında
14:22
conditional good, or not right.
329
862260
3000
iyi bir felsefi tartışma gerçekleştirdik.
14:25
That's the kind of thinking that we put them in, the situations.
330
865260
3000
İşte bizim yerleştirmek istediğimiz düşünce tipi bu; durumlar.
14:28
I could not have designed that in teaching it.
331
868260
2000
bunu öğretim içerisinde tasarlayamazdım.
14:30
It came about spontaneously through their collective wisdom.
332
870260
3000
bu tamamen onların kollektif bilgeliklerinden doğaçlama olarak ortaya çıktı.
14:33
(Applause)
333
873260
6000
(Alkışlar)
14:39
Another example, a beautiful thing happened.
334
879260
2000
Bir diğer örnek, çok güzel bir olay.
14:41
We have a letter in the game.
335
881260
2000
Oyunda bir mektubumuz var.
14:43
If you're a military commander and you wage troops --
336
883260
2000
eğer askeri bir komutansanız ve ücretli askerleriniz varsa --
14:45
the little plastic toys on the board -- and you lose them,
337
885260
3000
-- tablanın üzerindeki plastik askerler -- ve onları kaybederseniz,
14:48
I put in a letter.
338
888260
2000
bunu mektuba koyuyorum.
14:50
You have to write a letter to their parents --
339
890260
3000
Ailelerine bir mektup yazmak zorundasınız --
14:53
the fictional parents of your fictional troops --
340
893260
2000
Hayali askerlerinizin hayali ailelerine --
14:55
explaining what happened and offering your condolences.
341
895260
3000
neler olduğunu açıklayan ve taziyelerinizi sunan.
14:58
So you have a little bit more thought
342
898260
2000
böylece çatışmaya girmeden önce
15:00
before you commit to combat.
343
900260
3000
bir kere daha düşünüyorsunuz.
15:03
And so we had this situation come up --
344
903260
2000
bir gün böyle bir durumla karşılaştık --
15:05
last summer actually,
345
905260
2000
aslında geçtiğimiz yazdı.
15:07
at Agnor-Hurt School in Albemarle County --
346
907260
3000
Albemarle'de bulunan Agnor-Hurt okulundaydık --
15:10
and one of our military commanders got up to read that letter
347
910260
3000
askeri komutanlarımızdan biri yazdığı mektubu okumak için ayağa kalktı.
15:13
and one of the other kids said, "Mr. Hunter,
348
913260
2000
diğer çocuklardan biri bana seslendi, "Bay Hunter,
15:15
let's ask -- there's a parent over there."
349
915260
2000
haydi soralım -- orada bir veli var."
15:17
There was a parent visiting that day, just sitting in the back of the room.
350
917260
2000
o gün orada ziyaret için gelmiş bir veli vardı, odanın arka tarafında oturuyordu.
15:19
"Let's ask that mom to read the letter.
351
919260
2000
"Hadi oradaki anneye mektubu okumasını söyleyelim.
15:21
It'll be more realer if she reads it."
352
921260
2000
Eğer o okursa çok daha gerçekçi olur."
15:23
So we did, we asked her, and she gamely picked up the letter.
353
923260
3000
Biz de gidip sorduk, mektubu cesaretle eline aldı.
15:26
"Sure." She started reading. She read one sentence.
354
926260
3000
"Tabi ki." Okumaya başladı. Bir cümle okudu.
15:29
She read two sentences.
355
929260
3000
İki cümle okudu.
15:32
By the third sentence, she was in tears.
356
932260
3000
Üçüncü cümlede, gözyaşları içindeydi.
15:35
I was in tears.
357
935260
3000
Ben de aynı şekilde.
15:38
Everybody understood
358
938260
2000
Herkes anladı ki
15:40
that when we lose somebody, the winners are not gloating.
359
940260
3000
birilerini kaybettiğimizde, kazananlar sinsi değildir.
15:43
We all lose.
360
943260
3000
Hepimiz kaybetmişizdir.
15:46
And it was an amazing occurrence and an amazing understanding.
361
946260
2000
Yaşadığımız, hepimiz için inanılmaz bir deneyim ve inanılmaz bir kavrayıştı.
15:48
I'll show you what my friend David says about this.
362
948260
2000
Şimdi size arkadaşım David'in bu konuda neler söylediğini göstereceğim.
15:50
He's been in many battles.
363
950260
2000
Şimdiye kadar bir çok çatışmanın içinde bulundu.
15:52
(Video) David: We've really had enough of people attacking.
364
952260
2000
(Video) David: Gerçekten de saldırmak için yeteri kadar adamımız vardı.
15:54
I mean, we've been lucky [most of] the time.
365
954260
4000
Demek istediğim, [çoğu zaman] şanslıydık.
15:58
But now I'm feeling really weird
366
958260
2000
Fakat şimdi çok garip hissediyorum,
16:00
because I'm living what Sun Tzu said one week.
367
960260
4000
çünkü haftanın birinde dediği şeyi yaşıyorum.
16:04
One week he said,
368
964260
2000
Haftanın birinde dedi ki,
16:06
"Those who go into battle and win
369
966260
2000
Bir savaşa girip de kazananlar
16:08
will want to go back,
370
968260
2000
geri dönmek isteyecekler,
16:10
and those who lose in battle
371
970260
2000
ve kaybedenler ise
16:12
will want to go back and win."
372
972260
3000
bu sefer kazanmak için geri dönmek isteyecekler."
16:15
And so I've been winning battles,
373
975260
2000
Ben bir süredir çatışmalar kazanıyorum,
16:17
so I'm going into battles, more battles.
374
977260
3000
ve giderek daha çok çatışmanın içine giriyorum.
16:20
And I think it's sort of weird to be living
375
980260
2000
Ve bence tıpkı Sun Tzu'nun dediği şekilde
16:22
what Sun Tzu said.
376
982260
2000
yaşamak biraz garip.
16:26
JH: I get chills every time I see that.
377
986260
3000
JH: Bunu her gördüğümde ürperiyorum.
16:29
That's the kind of engagement you want to have happen.
378
989260
3000
İşte istediğimiz bu türden bir ilişkilendirme.
16:32
And I can't design that, I can't plan that,
379
992260
3000
Bunu istesem de planlayamam, tasarlayamam,
16:35
and I can't even test that.
380
995260
2000
hatta test edemem bile.
16:37
But it's self-evident assessment.
381
997260
2000
Fakat bu aşikar bir değerlendirme.
16:39
We know that's an authentic assessment of learning.
382
999260
3000
Biliyoruz ki bu öğrenmenin özgün bir değerlendirmesi.
16:44
We have a lot of data, but I think sometimes we go beyond data
383
1004260
3000
Elimizde bir çok veri var, fakat bazen neler olduğuna dair gerçek doğrularla
16:47
with the real truth of what's going on.
384
1007260
3000
bu verilerin de ötesine geçtiğimizi düşünüyorum
16:50
So I'll just share a third story.
385
1010260
3000
O yüzden üçüncü bir hikayeyi paylaşacağım.
16:53
This is about my friend Brennan.
386
1013260
3000
Arkadaşım Brennan ile ilgili.
16:56
We had played the game one session after school
387
1016260
3000
Bir dönem boyunca okuldan sonra bu oyunu oynamıştık
16:59
for many weeks, about seven weeks,
388
1019260
3000
haftalarca, yaklaşık olarak 7 hafta boyunca,
17:02
and we had essentially solved all 50 of the interlocking crises.
389
1022260
3000
ve bütün iç içe geçmiş 50 krizi çözmüştük.
17:05
The way the game is won is all 50 problems have to be solved
390
1025260
3000
Oyunun kazanılması için 50 problemin çözülmesi
17:08
and every country's asset value
391
1028260
2000
ve her ülkenin kaynak değerlerinin
17:10
has to be increased above its starting point.
392
1030260
2000
başladıkları noktadan yukarıda olması gerekiyor.
17:12
Some are poor, some are wealthy. There are billions.
393
1032260
3000
Bazıları fakir, bazıları zengin. Milyarlık nüfusları var.
17:15
The World Bank president was a third-grader one time.
394
1035260
2000
Bir keresinde Dünya Bankası Başkanı üçüncü sınıf öğrencisiydi.
17:17
He says, "How many zeros in a trillion? I've got to calculate that right away."
395
1037260
3000
Dedi ki, "Bir trilyonda kaç tane sıfır vardır? Hesaplamalarımı doğru yapmalıyım."
17:20
But he was setting fiscal policy in that game
396
1040260
2000
Oyunda onunla beraber oynayan lise öğrencileri için
17:22
for high school players who were playing with him.
397
1042260
3000
mali politikaları o ayarlıyordu.
17:25
So the team that was the poorest
398
1045260
3000
Takım en fakir olandı
17:28
had gotten even poorer.
399
1048260
2000
ve daha da fakirleşti.
17:30
There was no way they could win.
400
1050260
2000
kazanmaları için hiç bir çıkış yolu yoktu.
17:32
And we were approaching four o'clock, our cut-off time --
401
1052260
2000
Saat 4'e yaklaşıyordu, zamanımız bitiyordu --
17:34
there was about a minute left --
402
1054260
2000
bir dakika kadar kalmıştı --
17:36
and despair just settled over the room.
403
1056260
2000
herkesi bir umutsuzluk dalgası sardı.
17:38
I thought, I'm failing as a teacher.
404
1058260
2000
Bir öğretmen olarak başarısız olduğumu düşündüm.
17:40
I should have gotten it so they could have won.
405
1060260
3000
Eğer iyi öğretebilseydim, kazanabilirlerdi.
17:43
They shouldn't be failing like this.
406
1063260
3000
Böyle başarısızlığa uğramazlardı.
17:46
I've failed them.
407
1066260
3000
Onları ben başarısızlığa uğrattım.
17:49
And I was just feeling so sad and dejected.
408
1069260
2000
Kendimi üzgün ve karamsar hissediyordum.
17:51
And suddenly, Brennan walked over to my chair
409
1071260
2000
Birdenbire, Brennan benim sandalyeme doğru yürüdü
17:53
and he grabbed the bell, the bell I ring
410
1073260
2000
zili elimden aldı, benim kabine toplantısı veya değişikliği
17:55
to signal a change or a reconvening of cabinets,
411
1075260
2000
durumlarında sinyal olarak kullandığım zili,
17:57
and he ran back to his seat, rang the bell.
412
1077260
2000
ve kendi koltuğuna geri döndü, zili çaldı.
17:59
Everybody ran to his chair: there was screaming;
413
1079260
2000
Herkes onun sandalyesine doğru koştu, çığlıklar atılıyordu,
18:01
there was yelling, waving of their dossiers.
414
1081260
2000
bağrışmalar vardı, dosyalar dalgalanıyordu.
18:03
They get these dossiers full of secret documents.
415
1083260
2000
Gizli belgelerden oluşan dosyaları aldılar.
18:05
They were gesticulating; they were running around.
416
1085260
2000
El kol hareketleri yapıyor, ortalıkta koşturuyorlardı.
18:07
I didn't know what they were doing. I'd lost control of my classroom.
417
1087260
3000
Ne yaptıklarını bilmiyordum. Sınıfın kontrolünü kaybetmiştim.
18:11
Principal walks in, I'm out of a job.
418
1091260
3000
Müdür içeri girerse, işimden olurum.
18:14
The parents were looking in the window.
419
1094260
2000
Veliler pencereden içeri bakıyorlar.
18:16
And Brennan runs back to his seat. Everybody runs back to their seat.
420
1096260
3000
Ve Brennan kendi yerine geri döndü. Herkes kendi yerlerine döndüler.
18:19
He rings the bell again. He says, "We have" --
421
1099260
2000
Zili bir daha çaldı. Dedi ki, "Biz," --
18:21
and there's 12 seconds left on the clock --
422
1101260
2000
Zamanın dolmasına sadece 12 saniye vardı --
18:23
"we have, all nations, pooled all our funds together.
423
1103260
3000
"Biz bütün uluslar, fonlarımızı bir havuzda topladık.
18:26
And we've got 600 billion dollars.
424
1106260
2000
Şu anda 600 milyar dolarımız var.
18:28
We're going to offer it as a donation to this poor country.
425
1108260
2000
Bunu fakir ülkeye bağış olarak öneriyoruz.
18:30
And if they accept it, it'll raise their asset value and we can win the game.
426
1110260
3000
Eğer kabul ederlerse, bu onların kaynak değerlerini artıracaktır ve biz de oyunu kazanacağız.
18:33
Will you accept it?"
427
1113260
2000
Kabul eder misiniz?"
18:35
And there are three seconds left on the clock.
428
1115260
2000
Zamanın dolmasına üç saniye var.
18:37
Everybody looks at this prime minister of that country,
429
1117260
3000
Herkes fakir ülkenin başbakanına bakıyor,
18:40
and he says, "Yes."
430
1120260
2000
ve o da cevap veriyor, "Evet."
18:42
And the game is won.
431
1122260
3000
Ve oyun kazanılıyor.
18:45
Spontaneous compassion
432
1125260
3000
Doğaçlama şefkat
18:48
that could not be planned for,
433
1128260
2000
kesinlikle planlanamaz,
18:50
that was unexpected and unpredictable.
434
1130260
3000
beklenmedik ve tahmin edilemezdi.
18:53
Every game we play is different.
435
1133260
2000
Oynadığımız her oyun farklı.
18:55
Some games are more about social issues,
436
1135260
2000
Bazıları daha çok sosyal konularla ilgili,
18:57
some are more about economic issues.
437
1137260
2000
Bazıları daha çok ekonomik konularla ilgili.
18:59
Some games are more about warfare.
438
1139260
2000
Bazıları daha çok savaşla ilgili.
19:01
But I don't try to deny them that reality of being human.
439
1141260
3000
Fakat insan olmanın gerçekliğini reddetmemeye çalışıyorum.
19:04
I allow them to go there
440
1144260
2000
oraya gitmelerine izin veriyorum
19:06
and, through their own experience, learn, in a bloodless way,
441
1146260
4000
ve kendi deneyimleri doğrultusunda, kanlı bir şekilde öğrenmelerine
19:10
how not to do what they consider to be the wrong thing.
442
1150260
3000
yanlış olarak adlandırdıkları bir şeyi nasıl yapmayacaklarına
19:13
And they find out what is right
443
1153260
2000
ve neyin doğru olduğunu kendi yolları ile,
19:15
their own way, their own selves.
444
1155260
2000
kendi başlarına buluyorlar.
19:18
And so in this game,
445
1158260
2000
Bu yüzden bu oyundan,
19:20
I've learned so much from it,
446
1160260
2000
çok fazla şey öğrendim,
19:22
but I would say
447
1162260
2000
fakat diyebilirim ki
19:24
that if only
448
1164260
3000
keşke
19:27
they could pick up a critical thinking tool
449
1167260
2000
bu oyundan kritik düşünsel bir araç oluştursalar
19:29
or creative thinking tool
450
1169260
2000
veya yaratıcı bir düşünsel araç
19:31
from this game
451
1171260
2000
geliştirseler
19:33
and leverage something good for the world,
452
1173260
4000
dünya için iyi bir şeyler geliştirseler
19:37
they may save us all.
453
1177260
3000
hepimizi kurtarabilirler.
19:40
If only.
454
1180260
3000
Keşke.
19:43
And on behalf of all of my teachers
455
1183260
2000
Ve bana destek olmuş olan
19:45
on whose shoulders I'm standing,
456
1185260
2000
tüm öğretmenlerim adına
19:47
thank you. Thank you. Thank you.
457
1187260
3000
Teşekkür ederim. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim.
19:50
(Applause)
458
1190260
31000
(Alkışlar)

Original video on YouTube.com
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7