Benjamin Wallace: The price of happiness

Bejamin Wallace'a göre mutluluğun fiyatı

117,390 views ・ 2008-12-18

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Ayse Gurel Erguven Gözden geçirme: osman oguz ahsen
00:16
I'm just going to play a brief video clip.
0
16160
3000
Şimdi sizlere kısa bir video klip izleteceğim.
00:22
Video:
1
22160
1000
50,000 pound.
00:23
On the fifth of December 1985, a bottle of 1787 Lafitte was sold
2
23160
6000
15 Aralık 1985 yılında 1787 ürünü Chateau Lafitte şarabı
00:29
for 105,000 pounds -- nine times the previous world record.
3
29160
5000
105,000 pound'a satıldı. -- bir önceki dünya rekorunun 9 kat fazlasına denk geliyordu
00:34
The buyer
4
34160
1000
Mr. Forbes.
00:36
was Kip Forbes,
5
36160
2000
Satın alan kişi Kip Forbes idi.
00:38
son of one of the most flamboyant millionaires of the 20th century.
6
38160
3000
20. yüzyılın en gösterişli milyoner adamı.
00:41
The original owner of the bottle turned out to be
7
41160
2000
Şarabın asıl sahibi
00:43
one of the most enthusiastic wine buffs of the 18th century.
8
43160
3000
18. yüzyılın en ateşli şarap meraklısı oluverdi.
00:47
Château Lafitte is one of the greatest wines in the world,
9
47160
4000
Chateau Latiffe dünyanin en iyi şaraplarından biridir.
00:51
the prince of any wine cellar.
10
51160
2000
şarap mahseninin prensi olarak gösterilir.
00:53
Benjamin Wallace: Now, that's about all the videotape that remains of an event
11
53160
2000
Az once bir videoteyp izledik.
00:55
that set off the longest-running mystery in the modern wine world.
12
55160
4000
Günümüz şarap dünyasında yıllardır süregelen gizemi ortaya çıkaran hadiselerden alıntılarla ilgili
00:59
And the mystery existed because of a gentleman named Hardy Rodenstock.
13
59160
5000
Bu gizem haza beyefendi Hardy Rodenstock sayesinde daha heyecalı bir boyut kazandı
01:04
In 1985, he announced to his friends in the wine world
14
64160
3000
1985 yılında şarap dünyasında arkadaşlarına
01:07
that he had made this incredible discovery.
15
67160
2000
inanılmaz bir keşifte bulunduğunu bildirdi.
01:09
Some workmen in Paris had broken through a brick wall,
16
69160
4000
Bazı işçilerin Paris'te kiremit bir duvarı kırdıklarını
01:13
and happened upon this hidden cache of wines --
17
73160
3000
ve şarapların burada gizlendiğini
01:16
apparently the property of Thomas Jefferson. 1787, 1784.
18
76160
4000
görünüşe bakıldığında burasının Thomas Jefferson'ın mülkü olduğu ortaya çıktı.
01:21
He wouldn't reveal the exact number of bottles,
19
81160
2000
Şarap şişelerinin gerçek miktarını ifşa etmedi,
01:23
he would not reveal exactly where the building was
20
83160
3000
binanın nerede bulunduğunu belli etmedi
01:26
and he would not reveal exactly who owned the building.
21
86160
3000
binanın sahibinin kim olduğunu gözler önüne sermedi
01:29
The mystery persisted for about 20 years.
22
89160
3000
Bu gizem 20 yıl kadar daha sürdü.
01:32
It finally began to get resolved in 2005 because of this guy.
23
92160
5000
Hardy Rodenstock sayesinde 2005 yılında bu gizem çözülmeye başladı.
01:37
Bill Koch is a Florida billionaire who owns four of the Jefferson bottles,
24
97160
3000
Bill Koch Jefferson'a ait 4 adet şişenin sahibi Florida'lı bir milyarder
01:40
and he became suspicious.
25
100160
2000
kendisi şüpheye düşüyor.
01:42
And he ended up spending over a million dollars and hiring ex-FBI
26
102160
4000
Onun üzerine 1 milyon dolar harcama yapıyor ve eski FBI ajanlarını ve
01:46
and ex-Scotland Yard agents to try to get to the bottom of this.
27
106160
3000
İngiliz emniyet teşkilatına bağlı eski Scotland Yard üyesi ajanları derinlemesine araştırmak için görevlendiriyor.
01:50
There's now ample evidence that Hardy Rodenstock is a con man,
28
110160
3000
Halen Hardy Rodenstock'un hilekar bir adam olduğuna dair
01:53
and that the Jefferson bottles were fakes.
29
113160
2000
ve Jefferson şişelerinin sahte olduğuna dair yeterli kanıt yok
01:55
But for those 20 years,
30
115160
2000
Geçen bu 20 yılda,
01:57
an unbelievable number of really eminent and accomplished figures
31
117160
6000
şarap dünyasında bu şişelerin yanından geçebilmek için
02:03
in the wine world were sort of drawn into the orbit of these bottles.
32
123160
2000
telafuz edilemeyecek kadar yüksek ve inanılmaz rakamlar biçildi.
02:05
I think they wanted to believe that the most expensive bottle of wine
33
125160
5000
Bence dünyadaki en pahalı şarabın
02:10
in the world must be the best bottle of wine in the world,
34
130160
3000
dünyanın en iyi şarabı olduğuna inanmak istiyorlardı.
02:13
must be the rarest bottle of wine in the world.
35
133160
2000
ve dünyadaki en ender şarap olduğuna
02:16
I became increasingly, kind of voyeuristically interested in the question of
36
136160
5000
Vazgeçemediğim ve giderek ilgimi çeken bir konu var
02:21
you know, why do people spend these crazy amounts of money,
37
141160
3000
bilirsiniz insanlar neden delice miktarlarda para harcarlar
02:24
not only on wine but on lots of things,
38
144160
3000
sadece şaraba değil ama bir çok şeye
02:27
and are they living a better life than me?
39
147160
2000
ve onlar benden daha iyi bir hayat mı yaşıyorlar?
02:29
So, I decided to embark on a quest.
40
149160
2000
Neticede araştırma yapmaya karar verdim
02:31
With the generous backing of a magazine I write for sometimes,
41
151160
3000
Kimi zaman yazı yazdığım zengin içerikli dergiye
02:34
I decided to sample the very best, or most expensive, or most coveted item
42
154160
7000
yaklaşık bir düzine kategori arasından en iyi olan, en pahalı kabul edilen veyahut imrenilen
02:41
in about a dozen categories,
43
161160
2000
ürün ile ilgili örnek vermeye karar verdim.
02:43
which was a very grueling quest, as you can imagine.
44
163160
2000
Sizin de tahmin edebileceğiniz gibi çok meşakkatli bir araştırmaydı
02:45
(Laughter)
45
165160
1000
(Gülüşmeler)
02:46
This was the first one.
46
166160
2000
İlki ile başlıyoruz.
02:48
A lot of the Kobe beef that you see in the U.S. is not the real thing.
47
168160
3000
ABD'de gördüğünüz bir çok Kobe dana bifteği gerçek Kobe danasından elde edilmiyor.
02:51
It may come from Wagyu cattle,
48
171160
2000
Wagyu olarak tabir edilen Japon danasının özel bir türü
02:53
but it's not from the original, Appalachian Hyogo Prefecture in Japan.
49
173160
3000
ama Japonya'daki Appalachian Dağları eteğindeki Hyogo Prefecture şehrindeki has türe ait değil.
02:56
There are very few places in the U.S. where you can try real Kobe,
50
176160
3000
ABD'de Kobe danasının tadına bakabileceğiniz çok az sayıda lokanta bulunuyor
02:59
and one of them is Wolfgang Puck's restaurant, Cut, in Los Angeles.
51
179160
4000
bunlardan bir tanesi Los Angeles'taki CUT Wolfgang Puck Biftek restoranı
03:03
I went there, and I ordered the eight-ounce rib eye for 160 dollars.
52
183160
4000
Bu lokantaya gittim ve 160 dolara 225 gr domuz kaburgası sipariş ettim
03:07
And it arrived, and it was tiny.
53
187160
2000
Siparişim masama geldiğinde küçük bir parçadan ibaretti
03:09
And I was outraged.
54
189160
2000
Öfkelendim
03:11
It was like, 160 dollars for this?
55
191160
2000
Ne yani 160 doları bu küçük et parçası için mi?
03:13
And then I took a bite,
56
193160
2000
Ve sonra bir parça kesip yedim
03:15
and I wished that it was tinier, because Kobe beef is so rich.
57
195160
4000
ve o an etin daha ince olmasını dilerdim çünkü Kobe bifteği çok doyurucuydu.
03:19
It's like foie gras -- it's not even like steak.
58
199160
3000
Kaz ciğeri gibiydi -- biftek bile denmezdi.
03:22
I almost couldn't finish it.
59
202160
2000
Neredeyse bitiremedim.
03:24
I was really happy when I was done.
60
204160
2000
Bitirdiğimde yüzümde bir mutluluk ifadesi vardı.
03:26
(Laughter)
61
206160
1000
Gülüşmeler
03:27
Now, the photographer who took the pictures for this project
62
207160
4000
Bu projede çalışan fotoğrafçı arkadaş da
03:31
for some reason posed his dog in a lot of them,
63
211160
2000
her nedense köpeğinin Kobe biftekleriyle birlikte pozunu çekmiş.
03:33
so that's why you're going to see this recurring character.
64
213160
3000
Bu sebeple şu anda ekranda bu karakteri görmekteyiz,görüyoruz
03:36
Which, I guess, you know, communicates to you
65
216160
2000
Sizlerin de tahmin edeceği gibi
03:38
that I did not think that one was really worth the price.
66
218160
3000
bu şeyin gerçekten fiyatının değdiğini bilmiyordum.
03:42
White truffles.
67
222160
2000
Trüf mantarları
03:44
One of the most expensive luxury foods by weight in the world.
68
224160
2000
Dünyanın en ağır ve en pahalı yiyeceklerinden biridir.
03:46
To try this, I went to a Mario Batali restaurant
69
226160
2000
Tatmak için Mario Batali'nin restoranına gittim
03:48
in Manhattan -- Del Posto.
70
228160
2000
Manhattan'da bulunuyor, adı Del Posto.
03:50
The waiter, you know, came out with the white truffle knob
71
230160
3000
Garson gayet tabii bir şekilde trüf mantarı ile
03:53
and his shaver, and he shaved it onto my pasta and he said, you know,
72
233160
4000
ve rende aleti ile geldi. Makarnamın üzerine mantarı rendeledi ve şöyle dedi
03:57
"Would Signore like the truffles?"
73
237160
2000
"Bayım beyaz trüf mantarı sever misiniz?"
03:59
And the charm of white truffles is in their aroma.
74
239160
2000
Trüf mantarının büyüsü kokusunda.
04:01
It's not in their taste, really. It's not in their texture.
75
241160
3000
Esasen tadında değil. Dokusunda değil.
04:04
It's in the smell.
76
244160
1000
Büyüsü kokusunda.
04:05
These white pearlescent flakes hit the noodles,
77
245160
2000
Bu beyaz kadifemsi çıtır taneleri makarnayle bütünleşir
04:07
this haunting, wonderful, nutty, mushroomy smell wafted up.
78
247160
5000
bu akıldan çıkmayan, müthiş, fındık, mantar karışımı koku gittikçe havaya yayıldı
04:12
10 seconds passed and it was gone.
79
252160
2000
10 saniye sonra kokudan eser kalmamıştı.
04:14
And then I was left with these little ugly flakes on my pasta that,
80
254160
4000
Ve sonra makarnamın üzerinde kalan küçük çirkin çıtır taneleriyle başbaşa kaldım
04:18
you know, their purpose had been served,
81
258160
3000
zaten bu taneler tüm hünerlerini sergilemiş ve amacına hizmet etmişti.
04:21
and so I'm afraid to say that this was also a disappointment to me.
82
261160
3000
ve korkarım bu benim için bir hayal kırıklığı oldu.
04:24
There were several -- several of these items were disappointments.
83
264160
2000
Bunun gibi hayalkırıklığına uğradığım şeyler oldu.
04:28
(Laughter)
84
268160
4000
Gülüşmeler
04:32
Yeah.
85
272160
1000
Evet.
04:33
The magazine wouldn't pay for me to go there.
86
273160
2000
Dergi oraya gitmem için bana para ödemezdi.
04:35
(Laughter)
87
275160
2000
(Gülüşmeler)
04:37
They did give me a tour, though.
88
277160
2000
Yine de tur hediye ettiler.
04:39
And this hotel suite is 4,300 square feet.
89
279160
3000
Otelin süit odası 4300 metre kare.
04:42
It has 360-degree views.
90
282160
2000
Dört bir yanı manzaralı.
04:44
It has four balconies.
91
284160
2000
Dört adet balkonu var.
04:46
It was designed by the architect I.M. Pei.
92
286160
2000
Mimar I. M. Pei tarafından tasarlandı.
04:48
It comes with its own Rolls Royce and driver.
93
288160
2000
Otelin Rolls Royce arabası ve özel şoförü var.
04:50
It comes with its own wine cellar that you can draw freely from.
94
290160
3000
Şarap mahseni var ki buradan ücretsiz şarap temin edebiliyorsunuz.
04:53
When I took the tour, it actually included some Opus One, I was glad to see.
95
293160
4000
O tura katıldığımda otelin şarap portfoyünde Opus One şarabı da mevcuttu ki bu beni çok memnun etti.
04:57
30,000 dollars for a night in a hotel.
96
297160
3000
Otelin gecelik konaklama bedeli 30,000 dolar.
05:01
This is soap that's made from silver nanoparticles,
97
301160
4000
Bu gümüş nano parçalarından yapılmış bir sabun
05:05
which have antibacterial properties.
98
305160
2000
antibakteriyel
05:08
I washed my face with this this morning in preparation for this.
99
308160
3000
Yüzümü bu sabah bununla yıkadım hazırlıklı olayım diye.
05:11
And it, you know, tickled a little bit and it smelled good,
100
311160
4000
Yüzümü birazcık kaşındırdı ve güzel kokuyordu.
05:15
but I have to say that nobody here
101
315160
2000
Ancak itiraf etmeliyim ki burada kimse
05:17
has complimented me on the cleanliness of my face today.
102
317160
2000
bana yüzümün ak pak göründüğüne dair övgüde bulunmadı.
05:19
(Laughter)
103
319160
1000
(Gülüşmeler)
05:20
But then again, nobody has complimented me on the jeans I'm wearing.
104
320160
4000
Yine kimse bana üzerimdeki kota dair bir komplimanda bulunmadı.
05:26
These ones GQ did spring for -- I own these -- but I will tell you,
105
326160
4000
GQ bu ürün yaz sezonu için üretti. Ben de bir tane var. Ama bilmenizi isterim ki
05:30
not only did I not get a compliment from any of you,
106
330160
2000
aranızda kimse bana bu konuda komplimanda bulunmadı
05:32
I have not gotten a compliment from anybody
107
332160
2000
kimseden bu kot için çok yakışmış şeklinde kompliman almadım
05:34
in the months that I have owned and worn these.
108
334160
2000
aldığım ve giydiğim günden beri.
05:36
I don't think that whether or not you're getting a compliment
109
336160
2000
Kompliman almak ya da almamak bir şeyin değerini ölçmek için
05:38
should be the test of something's value,
110
338160
2000
bence ölçüt olmamalı.
05:40
but I think in the case of a fashion item, an article of clothing,
111
340160
3000
ama söz konusu kılık kiyafet ile alakalı bir moda ürünüyse
05:43
that's a reasonable benchmark.
112
343160
2000
bu durum makul kabul edilebilir.
05:45
That said, a lot of work goes into these.
113
345160
2000
Söylendiği kadarıyla bu üründe çok fazla işçilik varmış.
05:47
They are made from handpicked organic Zimbabwean cotton
114
347160
4000
Zimbabve'de elle toplanmış, dokuma tezgahında dokunmuş
05:51
that has been shuttle loomed
115
351160
3000
organik pamuktan yapılmış.
05:54
and then hand-dipped in natural indigo 24 times.
116
354160
4000
Sonrasında elle 24 kez çivit mavisine daldırılmış.
05:58
But no compliments.
117
358160
1000
Hala bir kompliman alamadım.
05:59
(Laughter)
118
359160
1000
(Gülüşmeler)
06:00
Thank you.
119
360160
2000
Teşekkürler.
06:04
Armando Manni is a former filmmaker who makes this olive oil
120
364160
2000
Armando Manni eski bir film yapımcısı. Kendisi görmekte olduğunuz bu zeytinyağını
06:06
from an olive that grows on a single slope in Tuscany.
121
366160
4000
Toskana'daki tek bir yamaçta yetişen zeytinden elde ediyor.
06:10
And he goes to great lengths to protect the olive oil from oxygen and light.
122
370160
5000
Zeytinyağını oksijen ve ışıktan korumak için her çareye başvurmuş.
06:15
He uses tiny bottles, the glass is tinted,
123
375160
3000
Küçük şişeler kullanmış, camları boyalı.
06:18
he tops the olive oil off with an inert gas.
124
378160
3000
Zeytinyağı şişesinin tepe noktasına asal gazı doldurmuş.
06:22
And he actually -- once he releases a batch of it,
125
382160
3000
Ürün için bir parti numarası oluşturur ve
06:25
he regularly conducts molecular analyses and posts the results online,
126
385160
5000
zeytinyağını düzenli olarak moleküler analiz için teste gönderir. Nihayetinde elde ettiği sonuçları internette yayınlar.
06:30
so you can go online and look at your batch number
127
390160
2000
Internete bağlandığınızda ürünün üzerindeki parti numarasını yazın
06:32
and see how the phenolics are developing,
128
392160
2000
üründe bulunan başlıca fenolik bileşikleri neler olduğunu okuyun
06:34
and, you know, gauge its freshness.
129
394160
2000
Verdiği tazelik hissini bir görseniz.
06:36
I did a blind taste test of this with 20 people and five other olive oils.
130
396160
4000
Gözlerimiz kapalı 5 farklı zeytinyağını test ettik. 20 kadar kişi ile birlikte.
06:40
It tasted fine. It tasted interesting.
131
400160
2000
Güzel ve ilginç bir tadı vardı.
06:42
It was very green, it was very peppery.
132
402160
2000
Oldukça yeşil bir rengi vardı. Acımsı bir tadı vardı.
06:44
But in the blind taste test, it came in last.
133
404160
3000
Testte bu ürün en son sunulmuştu.
06:48
The olive oil that came in first was actually a bottle of
134
408160
3000
İlk sunulan zeytinyağı Whole Foods 365 zeytinyağıydı
06:51
Whole Foods 365 olive oil which had been oxidizing next to my stove
135
411160
6000
sobada oksidasyon işlemine tabi tutulur
06:57
for six months.
136
417160
1000
altı ay boyunca.
06:58
(Laughter)
137
418160
6000
(Gülüşmeler)
07:08
A recurring theme is that a lot of these things are from Japan --
138
428160
2000
Yinelenen bir konu gerçi ama bu tip şeyler Japonya'dan geliyor.
07:10
you'll start to notice.
139
430160
1000
Siz de farkedeceksiniz.
07:11
I don't play golf, so I couldn't actually road test these,
140
431160
3000
Golf oynamıyorum. Dolayısıyla bu ürünleri yolda test edemiyorum.
07:14
but I did interview a guy who owns them.
141
434160
2000
Fakat bu golf sopalarının sahibi olan bir adam ile görüştüm.
07:16
Even the people who market these clubs -- I mean, they'll say
142
436160
3000
Bu ürünleri pazarlayan kişiler dahi eminim söyle derler
07:19
these have four axis shafts which minimize loss of club speed
143
439160
4000
bu dört akslı şaftlar golf sopasından randıman alınmasını engellliyor, sopanın hızını düşürüyor
07:23
and thereby drive the ball farther -- but they'll say, look, you know,
144
443160
4000
bu yüzden top hedefin dışına gidiyor, uzağa düşüyor --- şöyle de diyorlardır, bakın
07:27
you're not getting 57,000 dollars worth of performance from these clubs.
145
447160
3000
bu soparlardan 57,000 dolarlık performans beklemeyin.
07:30
You're paying for the bling,
146
450160
2000
Altın ve platinle kaplı olan bu sopara
07:32
that they're encrusted with gold and platinum.
147
452160
2000
mücevher değeri olduğu içi para veriyorsunuz.
07:34
The guy who I interviewed who owns them did say
148
454160
2000
Sopaları üreten firmanın sahibi olan adam görüşme esnasında
07:36
that he's gotten a lot of pleasure out of them, so ...
149
456160
3000
bu soparlardan keyif aldığını söyledi, o kadar
07:40
Oh, yeah, you know this one?
150
460160
2000
Evet, bunu biliyor musunuz?
07:42
This is a coffee made from a very unusual process.
151
462160
3000
Alışılmışın dışında işlemlerden geçen bir kahve.
07:48
The luwak is an Asian Palm Civet.
152
468160
2000
Luwak, Asya'da palmiye ağaçlarının teperinde
07:50
It's a cat that lives in trees,
153
470160
2000
yaşayan bir misk kedisi türü.
07:52
and at night it comes down and it prowls the coffee plantations.
154
472160
4000
Geceleri ağaçtan iniyorlar ve kahve bitkilerini yiyorlar.
07:56
And apparently it's a very picky eater and it, you know,
155
476160
2000
Açıkça görülüyor ki çok secici bir yaratık ve
07:58
hones in on only the ripest coffee cherries.
156
478160
3000
en olgun kahve çekirdeklerini sahipleniyor.
08:02
And then an enzyme in its digestive tract leeches into the beans,
157
482160
4000
Mideye gelen kahve çekirdekleri sindirim sisteminde enzimler tarafında bir işlem görüyor ve emiliyorlar.
08:06
and people with the unenviable job of collecting these cats' leavings
158
486160
5000
Dışkı yoluyla dışarı atılan bu çekirdekleri toplamakla görevli kişiler
08:11
then go through the forest collecting the, you know, results
159
491160
5000
ormana gidiyorlar ve Luwak'ların dışkılarını topluyorlar.
08:16
and processing it into coffee -- although you actually can buy it
160
496160
4000
Ayıklama işleminden sonra özel işlemden geçiriyorlar ve kahve olarak sunuyorlar.
08:20
in the unprocessed form.
161
500160
2000
Bu arada özel işlemden geçmemiş olarak da temin edebilmek mümkün.
08:24
That's right.
162
504160
2000
Bu doğru.
08:26
Unrelatedly --
163
506160
2000
Konu ile alakalı değil ama --
08:28
(Laughter)
164
508160
2000
(Gülüşmeler)
08:30
Japan is doing crazy things with toilets.
165
510160
3000
Japonlar tuvalet ile ilgili deli icatlar yapıyorlar.
08:33
(Laughter)
166
513160
5000
(Gülüşmeler)
08:40
There is now a toilet that has an MP3 player in it.
167
520160
3000
Artık MP3 çalarlı tuvalet var.
08:43
There's one with a fragrance dispenser.
168
523160
2000
Kötü kokuyu yok edeni var.
08:45
There's one that actually analyzes the contents of the bowl
169
525160
4000
tuvalet dışkısının analizini yapan ve
08:49
and transmits the results via email to your doctor.
170
529160
4000
sonuçları doktorunuza e-postayla gönderen modelleri var.
08:53
It's almost like a home medical center --
171
533160
2000
Adeta evi tıbbi merkeze dönüştürüyor.
08:55
and that is the direction that Japanese toilet technology is heading in.
172
535160
3000
Japon tuvalet teknolojisi bu yönde ilerliyor.
08:59
This one does not have those bells and whistles,
173
539160
2000
Görmekte olduğunuz bu tuvaletin özelliği yok gibi görünüyor belki
09:01
but for pure functionality it's pretty much the best -- the Neorest 600.
174
541160
4000
ama tam anlamıyla fonksiyonellik için oldukça hoş -- Neorest 600.
09:05
And to try this -- I couldn't get a loaner,
175
545160
3000
Denemek için -- maalesef ödünç alamadım,
09:08
but I did go into the Manhattan showroom of the manufacturer, Toto,
176
548160
5000
Toto isimli üreticinin Manhattan'daki showroom'una gittim.
09:13
and they have a bathroom off of the showroom that you can use, which I used.
177
553160
4000
Showroom'da kullanabilmeniz için kapalı bir banyo bulunuyor. Bu banyoyu kullandım bu arada.
09:17
It's fully automated -- you walk towards it, and the seat lifts.
178
557160
3000
Her şey otomatik -- tuvalete doğru yöneldiğinizde klozet yerden yükseliyor.
09:20
The seat is preheated.
179
560160
2000
Klozet önceden ısınıyor.
09:22
There's a water jet that cleans you.
180
562160
2000
Sizi temizlemesi için yüksek basınçla su veren su jeti bulunuyor.
09:24
There's an air jet that dries you.
181
564160
2000
Aynı şekilde kurutmak için kutuma jet'i de mevcut.
09:26
You get up, it flushes by itself.
182
566160
2000
Ayağa kalkıyorsunuz, sifonu kendi kendine çekiyor.
09:28
The lid closes, it self-cleans.
183
568160
2000
Klozet kapağı kapanıyor ve kendini temizliyor.
09:30
Not only is it a technological leap forward,
184
570160
2000
Bunun sadece teknolojide ileriye dönük bir atılım değil
09:32
but I really do believe it's a bit of a cultural leap forward.
185
572160
2000
aynı zamanda kültürel sıçrayış olduğuna inanıyorum.
09:34
I mean, a no hands, no toilet paper toilet.
186
574160
3000
Yani ellerinize ihtiyaç duymadığınız, tuvalet kağıdının kullanılmadığı bir ortam.
09:37
And I want to get one of these.
187
577160
2000
Evet bunlardan bir tane almak istiyorum.
09:39
(Laughter)
188
579160
4000
(Gülüşmeler)
09:43
This was another one I could not get a loaner of.
189
583160
3000
Bu da ödünç alamayacağım diğer bir şey.
09:48
Tom Cruise supposedly owns this bed.
190
588160
2000
Tom Cruise tahminimce bu yatağa sahiptir.
09:50
There's a little plaque on the end that, you know,
191
590160
2000
Yatağın ayak ucunda küçük bir plaka var
09:52
each buyer gets their name engraved on it.
192
592160
3000
yatağı alan kişinin isminin kazılı olduğu.
09:55
(Laughter)
193
595160
6000
(Gülüşmeler)
10:01
To try this one, the maker of it let me and my wife
194
601160
2000
Bunu denemek için yatağı yapan kişi beni ve eşimi
10:03
spend the night in the Manhattan showroom.
195
603160
2000
Manhattan'daki showroom'una davet etti. Eşimle geceyi orada geçirdik.
10:05
Lights glaring in off the street,
196
605160
2000
Sokaktaki ışıklar içeriyi aydınlatıyordu
10:07
and we had to hire a security guard and all these things.
197
607160
3000
ve güvenlik görevlisi tutmak zorunda kaldık.
10:10
But anyway, we had a great night's sleep.
198
610160
2000
Tüm olumsuzluklara rağmen harika bir uyku çektik.
10:12
And you spend a third of your life in bed.
199
612160
2000
Hayatınızın üçte birini yatakta geçiriyorsunuz.
10:14
I don't think it's that bad of a deal.
200
614160
3000
O kadar fena da değil.
10:17
(Laughter)
201
617160
1000
(Gülüşmeler)
10:18
This was a fun one.
202
618160
2000
Bu komik olanlardan bir tanesi.
10:20
This is the fastest street-legal car in the world
203
620160
4000
Bu, sokaklarde gezdirebileceğiniz dünyadaki en hızlı araba.
10:24
and the most expensive production car.
204
624160
2000
ve en pahalı üretilen araba.
10:26
I got to drive this with a chaperone from the company,
205
626160
2000
Arabayı kullanabilmem için firmadan bir kişiyi bana eşlik etmesi üzerine gönderdiler.
10:28
a professional race car driver,
206
628160
2000
Profesyonel bir yarış arabası pilotu.
10:30
and we drove around the canyons outside of Los Angeles
207
630160
3000
Los Angeles'ın dışında kanyonların etrafında gezdik.
10:33
and down on the Pacific Coast Highway.
208
633160
2000
oradan Pasifik Kıyısına yakın otobanda gezdik.
10:35
And, you know, when we pulled up to a stoplight
209
635160
3000
Işıkta yakalandığımızda bilirsiniz
10:38
the people in the adjacent cars kind of gave us respectful nods.
210
638160
4000
yan taraftaki araba bulunan insanlar bir tür saygı dolu bakışlar atıyorlardı.
10:42
And it was really amazing.
211
642160
2000
Gerçekten inanılmazdı.
10:44
It was such a smooth ride.
212
644160
2000
Çok yumuşak bir sürüş deneyimiydi.
10:46
Most of the cars that I drive, if I get up to 80 they start to rattle.
213
646160
2000
Kullandığım arabaların çoğu ibre 80'i gösterdiğinde hırlıyordu.
10:48
I switched lanes on the highway and the driver, this chaperone, said,
214
648160
3000
Otobanda şerit değiştirdim ve bana eşlik eden yarış pilotu söyle dedi
10:51
"You know, you were just going 110 miles an hour."
215
651160
2000
Biliyor musun saatte sadece 110 mil (180 km) ile gidiyorsun.
10:53
And I had no idea that I was one of those obnoxious people
216
653160
3000
Birden görgüsüz kötü insanlardan biri oluvermiştim. Farkında olmadan.
10:56
you occasionally see weaving in and out of traffic,
217
656160
2000
Trafikte arasıra zikzak çizenleri görürsünüz.
10:58
because it was just that smooth.
218
658160
2000
Çok tatlı ve hoş gelir.
11:00
And if I was a billionaire, I would get one.
219
660160
2000
Milyarder olsaydım kesinlikle bu arabadan alırdım.
11:02
(Laughter)
220
662160
2000
(Gülüşmeler)
11:07
This is a completely gratuitous video I'm just going to show
221
667160
3000
Sizlere hiç bir anlam yüklememenizi istediğim öylesine bir görüntü göstereceğim.
11:10
of one of the pitfalls of advanced technology.
222
670160
2000
Gelişen teknolojinin yarattığı bir canavar, felaket.
11:12
This is Tom Cruise arriving at the "Mission: Impossible III" premiere.
223
672160
4000
Gördüğünüz gibi Tom Cruise "Görevimiz Tehlike III" filminin prömiyerine geliyor.
11:25
When he tries to open the door,
224
685160
2000
Kapıyı açmaya çalıştığında
11:27
you could call it "Mission: Impossible IV."
225
687160
2000
isterseniz buna "Görevimiz Tehlike IV" diyelim.
11:32
There was one object that I could not get my hands on,
226
692160
2000
Elimi sürmeyeceğim bir ürün var ki
11:34
and that was the 1947 Cheval Blanc.
227
694160
2000
o da 1947 Beyaz Cheval şarabı.
11:36
The '47 Cheval Blanc is probably the most mythologized wine of the 20th century.
228
696160
4000
1947 Beyaz Cheval, 20. yüzyılın muhtemelen en efsanevi şarabı.
11:40
And Cheval Blanc is kind of an unusual wine for Bordeaux
229
700160
3000
Ve Beyaz Cheval, Bordeaux için sıradışı bir şarap türü.
11:43
in having a significant percentage of the Cabernet Franc grape.
230
703160
4000
belirgin oranda Cabernet Franc üzümü içerdiği için.
11:47
And 1947 was a legendary vintage,
231
707160
3000
1947 Cheval Blanc efsanevi bir mahsul olarak biliniyor
11:50
especially in the right bank of Bordeaux.
232
710160
2000
özellikle Bordeaux'nun sağ kıyı şeridinde.
11:52
And just together, that vintage and that chateau took on this aura
233
712160
4000
Bu mahsul ve şato aynı atmosferde buluşuyor.
11:56
that eventually kind of gave it this cultish following.
234
716160
4000
Bu durum ürüne karşı kült bir hayran kitlesi yaratmış.
12:00
But it's 60 years old.
235
720160
2000
Cheval Black 60 yıllık bir şarap.
12:02
There's not much of it left.
236
722160
2000
Fazla bir şey söylemeye gerek yok.
12:04
What there is of it left you don't know if it's real --
237
724160
2000
Ne var ki gerçek olup olmadığını bilmiyorsunuz.
12:06
it's considered to be the most faked wine in the world.
238
726160
2000
Dünyadaki en sahte şaraplardan biri olarak kabul ediliyor.
12:08
Not that many people are looking to pop open
239
728160
2000
Bir çok kişi ellerinde tek kalan bu şişeyi gazeteci
12:10
their one remaining bottle for a journalist.
240
730160
3000
için açma zahmetine girmiyor, can atmıyor.
12:14
So, I'd about given up trying to get my hands on one of these.
241
734160
3000
Bu yüzden elimi sürmeyeceğime dair and içtim.
12:18
I'd put out feelers to retailers, to auctioneers,
242
738160
2000
Perakendicilerin ve müzayedecilerin sondajlarından tedirgin oldum.
12:20
and it was coming up empty.
243
740160
2000
Boş geliyordu.
12:22
And then I got an email from a guy named Bipin Desai.
244
742160
2000
Sonra Bipim Desai isimli bir beyden e-posta aldım.
12:24
Bipin Desai is a U.C. Riverside theoretical physicist
245
744160
4000
Bipin Desai UC Riverside'da teorik fizikçi.
12:28
who also happens to be the preeminent organizer of rare wine tastings,
246
748160
4000
nadir şarapların tadımının yapıldığı önde gelen organizatör.
12:32
and he said, "I've got a tasting coming up
247
752160
2000
Şöyle diyor "Yakında bir şarap tadımı etkinliği düzenliyorum.
12:34
where we're going to serve the '47 Cheval Blanc."
248
754160
2000
orada 1947 Beyaz Cheval ikram edeceğiz."
12:36
And it was going to be a double vertical --
249
756160
2000
Öyle bir ortam ki bir taşta iki kuş vurabilmek mümkündü.
12:38
it was going to be 30 vintages of Cheval Blanc,
250
758160
3000
Beyaz Cheval'a ait 30 mahsül sunulacak.
12:41
and 30 vintages of Yquem.
251
761160
2000
Yquem'a ait ise 30 mahsül.
12:43
And it was an invitation you do not refuse.
252
763160
3000
Yani rededilemeyecek bir davetti.
12:46
I went.
253
766160
2000
Ve gittim.
12:48
It was three days, four meals.
254
768160
2000
3 gün sürdü. 4 öğün yedik.
12:50
And at lunch on Saturday, we opened the '47.
255
770160
3000
Cumartesi günü öğle yemeğinde 1947 Beyaz Cheval açtılar.
12:53
And you know, it had this fragrant softness,
256
773160
4000
Yumuşak bir kokusu vardı. Bilirsiniz
12:57
and it smelled a little bit of linseed oil.
257
777160
3000
sanki biraz keten tohumu yağı kokusunu andırıyordu.
13:00
And then I tasted it, and it,
258
780160
2000
Nihayet tadımlık içtim ve
13:02
you know, had this kind of unctuous, porty richness,
259
782160
4000
damağımda sanki yağlı, porto şarabının zenginliğini hissettim.
13:06
which is characteristic of that wine --
260
786160
2000
bu şarabın belirgin özelliği olarak kabul ediliyordu.
13:08
that it sort of resembles port in a lot of ways.
261
788160
2000
Bir çok açıdan porto şarabına benziyordu.
13:10
There were people at my table who thought it was, you know, fantastic.
262
790160
2000
Masamda bilirsiniz şarabı müthiş bulanlar vardı.
13:12
There were some people who were a little less impressed.
263
792160
3000
Hayal kırıklığına uğramış kişiler de vardı.
13:16
And I wasn't that impressed.
264
796160
2000
Bense abartıldığı kadar etkilenmedim.
13:19
And I don't -- call my palate a philistine palate --
265
799160
4000
Damak tadı da zevksizmiş diyebilirsiniz.
13:23
so it doesn't necessarily mean something that I wasn't impressed,
266
803160
4000
Etkilenmediğim sonucu çıkarılmasın
13:27
but I was not the only one there who had that reaction.
267
807160
3000
ama bu tepikiyi orada veren zannediyorum bir tek ben değildim.
13:30
And it wasn't just to that wine.
268
810160
2000
Sadece Beyaz Cheval şarabına yönelik değil
13:32
Any one of the wines served at this tasting,
269
812160
2000
tadımda ikram edilen tüm şaraplar için geçerli.
13:34
if I'd been served it at a dinner party, it would have been, you know,
270
814160
3000
Bir akşam yemeğinde bu şarabı ikram etmiş olsaydım zannediyorum
13:37
the wine experience of my lifetime, and incredibly memorable.
271
817160
3000
hayatımın şarap tecrübesi olurdu. Unutulmaz bir anı olarak kalırdı.
13:40
But drinking 60 great wines over three days,
272
820160
3000
Üç günde 60 müthiş şarap içmek
13:43
they all just blurred together,
273
823160
2000
hepsi neticede birbirine karıştı.
13:45
and it became almost a grueling experience.
274
825160
4000
Çok yorucu bir tecrübeydi.
13:49
And I just wanted to finish by mentioning a very interesting study
275
829160
4000
Ve son olarak çok enteresan bir araştırmadan bahsetmek istiyorum.
13:53
which came out earlier this year from some researchers at Stanford and Caltech.
276
833160
4000
Bu senenin başlarında Stanford ve Caltech Üniversite'lerinden araştırmacılar tarafından yayınlanan deneyde
13:57
And they gave subjects the same wine,
277
837160
4000
araştırmaya katılan herkese aynı saraptan verildi
14:01
labeled with different price tags.
278
841160
2000
ancak şarapların üstlerinde farklı fiyat etiketleri vardı.
14:03
A lot of people, you know,
279
843160
2000
Ama tahmin edersiniz ki
14:05
said that they liked the more expensive wine more --
280
845160
3000
bir çok kişi pahalı olan şarabi daha çok beğendiklerini söylediler
14:08
it was the same wine, but they thought it was a different one
281
848160
2000
halbuki şarap aynı şaraptı, ama katılanlar farklı bir şarap içtiklerini düşündüler
14:10
that was more expensive.
282
850160
2000
farklı ve daha pahalı bir sarap...
14:12
But what was unexpected was that these researchers did
283
852160
2000
Ama esas beklenilmedik şeyse araştırmacıların
14:14
MRI brain imaging while the people were drinking the wine,
284
854160
3000
katılımcılar şarapları içerken Manyetik Rezonans Görüntüleme yöntemiyle beynin görüntülemesini yapmalarıydı.
14:17
and not only did they say they enjoyed the more expensively labeled wine more --
285
857160
4000
ve en pahalı etiketi olan şaraptan keyif aldıklarını söylemekle kalmadılar
14:21
their brain actually registered as experiencing more pleasure
286
861160
4000
beyinlerinde hiç olmadığı kadar fazla zevk aldıkları yönünde bir etki yarattı.
14:25
from the same wine when it was labeled with a higher price tag.
287
865160
3000
sırf fiyatı etiketi yüksek diye.
14:28
Thank you.
288
868160
1000
Teşekkur ederim
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7