Kary Mullis' next-gen cure for killer infection

Kary Mullis'in öldürücü hastalıklara karşı yeni nesil tedavisi

Çeviri: Burak Özkök Gözden geçirme: Sancak Gülgen

So it was about four years ago, five years ago,

Yaklaşık dört yıl, beş yıl önceydi,

I was sitting on a stage in Philadelphia, I think it was,

Philadelphia'da bir sahnedeydim, sanırım

with a bag similar to this.

elimde buna benzer bir çanta vardı.

And I was pulling a molecule out of this bag.

Ve bu çantadan bir molekül çıkarıyordum.

And I was saying, you don't know this molecule really well,

Ve diyordum ki, siz bu molekülü pek iyi tanımıyorsunuz.

but your body knows it extremely well.

Ama vücudunuz çok iyi biliyor.

And I was thinking that your body hated it, at the time,

Ve vücudunuzun nefret ettiğini düşünüyordum.

because we are very immune to this. This is called alpha-gal epitope.

Çünkü bizim buna karşı bağışıklığımız var. Bunun adı alfa-gal epitop.

And the fact that pig heart valves have lots of these on them

Ve domuz kalbinin üzerinde bu molekülden çokça bulunması

is the reason that you can't transplant a pig heart valve into a person easily.

domuzdan insana kolayca kalp nakli yapılamamasının sebebi.

Actually our body doesn't hate these.

Aslında vücudumuz bunlardan nefret etmiyor.

Our body loves these. It eats them.

Vücüdumuz bunlara bayılıyor. Onları yiyor.

I mean, the cells in our immune system are always hungry.

Demek istediğim, bağışıklık sistemimizdeki hücreler her zaman açtır.

And if an antibody is stuck to one of these things

Eğer bir antikor hücre üzerindeki moleküllerden

on the cell, it means "that's food."

birine yapışırsa bunun anlamı, "bu yenir."

Now, I was thinking about that and I said, you know, we've got this

Şimdi, bunun hakkında düşünüyordum ve dedim ki, biliyorsunuz

immune response to this ridiculous molecule

bizim bağışıklık sistemimiz vücudumuzun üretmediği ancak diğer hayvan ve

that we don't make, and we see it a lot in other animals and stuff.

canlılarda sıkça görülen bu saçma moleküle karşı tepki veriyor.

But I said we can't get rid of it,

Ama dediğim gibi bundan kurtulamıyoruz.

because all the people who tried to transplant heart valves

Çünkü kalp kapakçığı nakli yapmaya çalışan herkes

found out you can't get rid of that immunity.

anladı ki bu bağışıklıktan kurtulamıyoruz.

And I said, why don't you use that?

Ben de dedim ki, "neden bunu kullanmıyorsunuz?"

What if I could stick this molecule,

Ya ben bu molekülü bende hastalık yapan

slap it onto a bacteria

ve akciğerlerimi henüz ele geçirmiş

that was pathogenic to me, that had just invaded my lungs?

bir bakterinin üzerine yapıştırsam?

I mean I could immediately tap into

Demek istediğim, halihazırda var olan bir

an immune response that was already there,

bağışıklık sistemi tepkisini kullanabilirdim.

where it was not going to take five or six days to develop it --

Bunu geliştirmek beş ya da altı gün alırdı.

it was going to immediately attack whatever this thing was on.

Bu molekülün üzerinde olduğu her şeye saldırırdı.

It was kind of like the same thing that happens when you,

Bu tıpkı Los Angeles'ta bir polis tarafından durdurulup

like when you're getting stopped for a traffic ticket in L.A.,

trafik cezası alacakken polisin arka koltuğa bir çanta

and the cop drops a bag of marijuana in the back of your car,

marihuana atıp sonra da sizi uyuşturucu

and then charges you for possession of marijuana.

bulundurmaktan tutuklaması gibi olurdu.

It's like this very fast, very efficient way to get people off the street.

Bu tıpkı insanları sokaklardan temizlemenin çok hızlı, çok verimli bir yöntemi gibi olurdu.

(Laughter)

(Kahkahalar)

So you can take a bacteria

Yani aslında böyle şeyler yapmayan

that really doesn't make these things at all,

bakteriyi alıp bu molekülü de

and if you could clamp these on it really well

üzerine sıkıca yapıştırsanız

you have it taken off the street.

bakteriyi sokaklardan temizlemiş olursunuz.

And for certain bacteria

Ve bazı belirli bakteriler için

we don't have really efficient ways to do that anymore.

bunu yapmamızın verimli bir yolu bulunmuyor.

Our antibiotics are running out.

Antibiyotiklerimiz tükeniyor.

And, I mean, the world apparently is running out too.

Ve aslında, dünya da görünüşe göre tükeniyor.

So probably it doesn't matter 50 years from now --

Bu yüzden bundan 50 yıl sonra

streptococcus and stuff like that will be rampant --

streptekok gibi bakterilerin yayılması çok da önemli değil

because we won't be here. But if we are --

çünkü burada olmayacağız. Ama olursak --

(Laughter)

(Kahkahalar)

we're going to need something to do with the bacteria.

Bakterilere karşı bir şeyler yapmamız gerekecek.

So I started working with this thing,

Bu yüzden, bir grup iş arkadaşımla birlikte

with a bunch of collaborators.

bununla uğraşmaya başladım.

And trying to attach this to things that were

Bu molekülleri kendileri özel hedef bölgelere,

themselves attached to certain specific target zones,

sevmediğimiz bakterilere yapışmış olan

bacteria that we don't like.

şeylere tutturmaya çalıştık.

And I feel now like George Bush.

Ve şimdi kendimi George Bush gibi hissediyorum.

It's like "mission accomplished."

Bu "görev tamamlandı" gibi bir şey.

So I might be doing something dumb, just like he was doing at the time.

Yani aptalca bir şey yapıyor olabilirdim, tıpkı onun zamanında yaptığı gibi.

But basically what I was talking about there we've now gotten to work.

Ama temelde orada anlattığım şey artık bunu başardığımız.

And it's killing bacteria. It's eating them.

Ve bu bakterileri öldürüyor. Onları yiyor.

This thing can be stuck, like that little green triangle up there,

Bu yukardaki yeşil üçgen gibi takılabiliyor,

sort of symbolizing this right now.

şu anda görselleştirdiğimiz gibi.

You can stick this to something called a DNA aptamer.

Bunu adı DNA aptamer olan bir şeye yapıştırabilirsiniz.

And that DNA aptamer will attach specifically

Ve bu DNA aptameri de sizin özellikle

to a target that you have selected for it.

seçtiğiniz bir hedefe yapışacaktır.

So you can find a little feature on a bacterium that you don't like,

Yani sevmediğiniz bakterinin üzerinde küçük bir çıkıntı bulup,

like Staphylococcus -- I don't like it in particular,

tıpkı Stafilokok gibi - onu özellikle sevmiyorum

because it killed a professor friend of mine last year.

çünkü geçen sene profesör bir arkadaşımı öldürdü.

It doesn't respond to antibiotics. So I don't like it.

Antibiyotiklere tepki vermiyor. Bu yüzden onu sevmiyorum.

And I'm making an aptamer that will have this attached to it.

Ve buna yapışacak bir aptamer yapıyorum.

That will know how to find Staph when it's in your body,

Bu aptamer vücudunuzdayken stafilokokları nasıl bulacağını biliyor

and will alert your immune system to go after it.

ve yakalaması için bağışıklık sisteminize alarm verecek.

Here's what happened. See that line on the very top

İşte olanlar. En üstteki üzerinde küçük noktalar olan

with the little dots?

çizgiyi görüyor musunuz?

That's a bunch of mice that had been poisoned

Bunlar Texas'ta Brooks Hava Üssü'ndeki biliminsanı arkadaşlarımız

by our scientist friends down in Texas,

tarafından şarbonla zehirlenmiş

at Brooks Air Base, with anthrax.

bir grup laboratuar faresi.

And they had also been treated with a drug that we made

Ayrıca bizim yaptığımız ve özellikle şarbona saldıracak

that would attack anthrax in particular,

ve bağışıklık sistemini şarbona yönlendirecek

and direct your immune system to it.

bir ilaçla da tedavi edildiler.

You'll notice they all lived, the ones on the top line --

Farkettiğiniz gibi en üstteki çizgidekilerin hepsi yaşadı.

that's a 100 percent survival rate.

Bu yüzde yüz hayatta kalma oranı demek.

And they actually lived another 14 days,

Ve 14 ya da 28 gün daha yaşadılar,

or 28 when we finally killed them,

ta ki biz onları neyin yanlış gittiğini

and took them apart and figured out what went wrong.

anlamak için öldürene dek.

Why did they not die?

Neden ölmediler?

And they didn't die because they didn't have anthrax anymore.

Ölmediler çünkü artık içlerinde şarbon yoktu.

So we did it. Okay?

Yani yaptık. Tamam mı?

(Applause)

(Alkışlar)

Mission accomplished!

Görev tamamlandı!

(Applause)

(Alkışlar)