Keith Chen: Could your language affect your ability to save money?

Keith Chen: Lisanınız tasarruf etme kabiliyetinizi etkileyebilir mi?

246,684 views

2013-02-19 ・ TED


New videos

Keith Chen: Could your language affect your ability to save money?

Keith Chen: Lisanınız tasarruf etme kabiliyetinizi etkileyebilir mi?

246,684 views ・ 2013-02-19

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

00:00
Translator: Timothy Covell Reviewer: Morton Bast
0
0
7000
Çeviri: Enis Başol Gözden geçirme: Yusuf YILMAZ
00:15
The global economic financial crisis has reignited public interest
1
15760
4500
Küresel iktisadi kriz, en azından Adam Smith'den öncesine
00:20
in something that's actually one of the oldest questions in economics,
2
20260
3416
kadar uzanan ekonomideki en eski sorulardan birine
00:23
dating back to at least before Adam Smith.
3
23676
2684
yeniden umumi bir merak oluşmasını sağladı.
00:26
And that is, why is it that countries with seemingly similar economies and institutions
4
26360
5484
Soru şu: Görünüşte benzer ekonomileri ve müesseseleri olan ülkeler
00:31
can display radically different savings behavior?
5
31844
3249
neden tamamen farklı tasarruf tutumları sergiliyorlar?
00:35
Now, many brilliant economists have spent their entire lives working on this question,
6
35093
4534
Artık bir çok harikulade iktisatçı tüm hayatını bu soru üzerinde çalışarak geçiriyor.
00:39
and as a field we've made a tremendous amount of headway
7
39627
3417
Biz de bu alanda oldukça mesafe katettik ve
bu konuyu daha iyi anlıyoruz.
00:43
and we understand a lot about this.
8
43044
2433
00:45
What I'm here to talk with you about today is an intriguing new hypothesis
9
45477
3634
Bugün burada size bahsetmek istediğim ilgi çekici yeni bir hipotez ve
00:49
and some surprisingly powerful new findings that I've been working on
10
49111
4032
konuştuğunuz dilin yapısı ile ne kadar tasarruf etme eğilimine
00:53
about the link between the structure of the language you speak
11
53143
4706
sahip olduğunuz arasındaki bağlantı hakkında
00:57
and how you find yourself with the propensity to save.
12
57864
4396
uzun süredir üzerinde çalıştığım bazı şaşırtıcı, yeni bulgular.
01:02
Let me tell you a little bit about savings rates, a little bit about language,
13
62260
3067
Biraz tasarruf oranları, biraz da dil hakkında bir şeyler anlatayım,
01:05
and then I'll draw that connection.
14
65327
2350
sonra da aradaki bağlantıyı kuracağım.
01:07
Let's start by thinking about the member countries of the OECD,
15
67677
4567
OECD üyesi olan ülkeler hakkında düşünerek başlayalım
01:12
or the Organization of Economic Cooperation and Development.
16
72244
3301
ya da İktisadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı diyelim.
01:15
OECD countries, by and large, you should think about these
17
75545
3899
Genel olarak OECD ülkerini
01:19
as the richest, most industrialized countries in the world.
18
79444
2638
dünyadaki en zengin ve en çok sanayileşen ülkeler olarak bilirsiniz.
01:22
And by joining the OECD, they were affirming a common commitment
19
82082
4050
Bu ülkeler zaten OECD'ye katılarak demokrasi, serbest piyasa ve serbest ticaret
01:26
to democracy, open markets and free trade.
20
86132
3438
için ortak mutabakata varmış oluyorlar.
01:29
Despite all of these similarities, we see huge differences in savings behavior.
21
89570
4685
Tüm bu benzerliklere rağmen, tasarruf tutumlarında büyük farklılıklar görüyoruz.
01:34
So all the way over on the left of this graph,
22
94255
2450
Bu grafiğin sol tarafına doğru baktığınızda
01:36
what you see is many OECD countries saving over a quarter of their GDP every year,
23
96705
4734
bir çok OECD ülkesinin her sene Gayri Safi Yurtiçi Hasılasının dörtte birinden fazla tasarruf ettiğini görüyorsunuz.
01:41
and some OECD countries saving over a third of their GDP per year.
24
101439
4681
Bazı OECD ülkeleri de senede GSYİH'lerinin üçte birinden fazla tasarruf ediyorlar.
01:46
Holding down the right flank of the OECD, all the way on the other side, is Greece.
25
106120
4768
Sağ tarafı çıkacak olursak diğer tarafta Yunanistan var.
01:50
And what you can see is that over the last 25 years,
26
110888
3416
Gördüğünüz gibi 25 boyunca Yunanistan
01:54
Greece has barely managed to save more than 10 percent of their GDP.
27
114304
3900
sadece GSYİH'sının sadece yüzde onundan biraz fazlası kadar tasarruf edebildi.
01:58
It should be noted, of course, that the United States and the U.K. are the next in line.
28
118204
6874
Tabiki ABD ve İngiltere'nin de Yunanistan'dan sonra sırada olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.
02:05
Now that we see these huge differences in savings rates,
29
125078
2578
Tasarruf oranlarındaki bu devasa farkları gördükten sonra,
02:07
how is it possible that language might have something to do with these differences?
30
127656
3666
dilin bu farklılıklarla alakasının olabilmesi nasıl mümkün?
02:11
Let me tell you a little bit about how languages fundamentally differ.
31
131322
3049
Dillerin esasen birbirlerinden nasıl farklı olduğundan biraz bahsedeyim.
02:14
Linguists and cognitive scientists have been exploring this question for many years now.
32
134371
5567
Dil bilimciler ve bilişsel bilimciler yıllardır bu soru üzerinde çalışıyorlar.
02:19
And then I'll draw the connection between these two behaviors.
33
139938
4610
Sonra da bu iki davranış arasındaki bağlantıyı kuracağım.
02:24
Many of you have probably already noticed that I'm Chinese.
34
144548
2608
Muhtemelen çoğunuz Çinli olduğumun farkına çoktan varmışsınızdır.
02:27
I grew up in the Midwest of the United States.
35
147156
2965
ABD'nin orta batısında büyüdüm.
02:30
And something I realized quite early on
36
150121
2451
Çok erken yaşlarda farkettiğim şeylerden biri de
02:32
was that the Chinese language forced me to speak about and --
37
152572
3591
Çince'nin beni sevketmesi--
02:36
in fact, more fundamentally than that --
38
156163
2891
aslında sevketmekten ziyade --
02:39
ever so slightly forced me to think about family in very different ways.
39
159054
4090
bir dereceye kadar beni aile hakkında çok farklı şekillerde düşünmeye mecbur etmesiydi.
02:43
Now, how might that be? Let me give you an example.
40
163144
2077
Şimdi, bu nasıl olabilir? Bir misal vereyim.
02:45
Suppose I were talking with you and I was introducing you to my uncle.
41
165221
4402
Farzedelim sizinle konuşuyoruz ve amcamı size tanıtıyorum.
02:49
You understood exactly what I just said in English.
42
169623
2866
İngilizce ne dediğimi tam olarak anladınız.
02:52
If we were speaking Mandarin Chinese with each other, though,
43
172489
2950
Ama eğer birbirimizle Mandarin Çincesi konuşuyor olsaydık,
02:55
I wouldn't have that luxury.
44
175439
2066
böyle bir lüksüm olmayacaktı.
02:57
I wouldn't have been able to convey so little information.
45
177505
2833
Bu kadar az bilgi aktarmam mümkün olmazdı.
03:00
What my language would have forced me to do,
46
180338
2384
Sadece "Bu benim amcam" demek yerine
03:02
instead of just telling you, "This is my uncle,"
47
182722
2000
dilimin beni yapmaya zorlayacağı şey
03:04
is to tell you a tremendous amount of additional information.
48
184722
3282
muazzam miktarda ek bilgiyi de size söylemektir.
03:08
My language would force me to tell you
49
188004
1819
Gösterdiğim kişinin amcam mı yoksa dayım mı olduğunu,
03:09
whether or not this was an uncle on my mother's side or my father's side,
50
189823
3416
doğuştan mı yoksa evlilik yoluyla mı amcam olduğunu
03:13
whether this was an uncle by marriage or by birth,
51
193239
3084
ve eğer bu adam babamın kardeşiyse
03:16
and if this man was my father's brother,
52
196323
2232
babamdan büyük mü yoksa küçük mü olduğunu
03:18
whether he was older than or younger than my father.
53
198555
2784
söylemeye dilim beni zorlar.
03:21
All of this information is obligatory. Chinese doesn't let me ignore it.
54
201339
4133
Bu bilgilerin tamamının zaruri söylenmesi gerekir. Çince bunları görmezden gelmeme müsaade etmez.
03:25
And in fact, if I want to speak correctly,
55
205472
2166
Aslında doğru konuşmak istiyorsam
03:27
Chinese forces me to constantly think about it.
56
207638
3117
Çince beni konuştuğumu sürekli düşünmeye zorlar.
03:30
Now, that fascinated me endlessly as a child,
57
210755
3949
Bu, çocukken beni çok büyülemiştir.
03:34
but what fascinates me even more today as an economist
58
214704
3235
Ama bugün bir iktisatçı olarak beni daha da büyüleyen şey
03:37
is that some of these same differences carry through to how languages speak about time.
59
217939
5301
aynı farklılıkların bazılarının dillerin zamandan bahsediş şekillerini etkilemesidir.
03:43
So for example, if I'm speaking in English, I have to speak grammatically differently
60
223240
4249
Mesela; İngilizce konuşuyorsam, dil bilgisi yönünden farklı konuşmalıyım.
03:47
if I'm talking about past rain, "It rained yesterday,"
61
227489
2733
Geçmişteki yağmurdan bahsederken "Dün yağmur yağdı",
03:50
current rain, "It is raining now,"
62
230222
2232
halihazırdaki yağmurdan bahsederken "Şimdi yağmur yağıyor",
03:52
or future rain, "It will rain tomorrow."
63
232454
2434
gelecekteki yağmur içinse "Yarın yağmur yağacak" derim.
03:54
Notice that English requires a lot more information with respect to the timing of events.
64
234888
4827
Olayların zamanlaması göz önüne alındığında İngilizce'nin çok daha fazla bilgi gerektirdiğini farketmişsinizdir.
03:59
Why? Because I have to consider that
65
239715
2007
Neden? Çünkü bunu göz önünde bulundurup
04:01
and I have to modify what I'm saying to say, "It will rain," or "It's going to rain."
66
241722
4783
"Muhtemelen yağmur yağacak" veya "Kesin yağmur yağacak" diyebilmek için söylediğim şeyi ona göre değiştirmeliyim.
04:06
It's simply not permissible in English to say, "It rain tomorrow."
67
246505
4116
İngilizce' de basit bir şekilde "Yarın yağmur yağmak" demenin oluru yoktur.
04:10
In contrast to that, that's almost exactly what you would say in Chinese.
68
250621
4184
Tam aksine Çince'de ise söylediğiniz şey tam olarak budur.
04:14
A Chinese speaker can basically say something
69
254805
2316
Çince konuşan biri temel olarak, İngilizce konuşan birinin
04:17
that sounds very strange to an English speaker's ears.
70
257121
2584
kulağına tuhaf gelebilecek şeyler söyleyebilir.
04:19
They can say, "Yesterday it rain," "Now it rain," "Tomorrow it rain."
71
259705
4567
Çinliler "Dün yağmur yağmak","Şimdi yağmur yağmak","Yarın yağmur yağmak" diyebilir.
04:24
In some deep sense, Chinese doesn't divide up the time spectrum
72
264272
3863
Daha derin manada düşünülecek olursa Çince, zaman mefhumunu
04:28
in the same way that English forces us to constantly do in order to speak correctly.
73
268135
6433
İngilizce'nin doğru konuşmak için bizi sürekli bölmeye zorladığı şekilde bölmez.
04:34
Is this difference in languages
74
274568
1584
Dillerdeki bu farklılık sadece
04:36
only between very, very distantly related languages, like English and Chinese?
75
276152
4195
İngilizce ve Çince gibi çok, çok uzaktan alakalı diller arasında mı mevcut?
04:40
Actually, no.
76
280347
958
Aslında hayır.
04:41
So many of you know, in this room, that English is a Germanic language.
77
281305
3733
Burada çoğunuzun da bildiği gibi İngilizce Germen kökenli bir dil.
04:45
What you may not have realized is that English is actually an outlier.
78
285038
3915
Bu noktada İngilizce'nin aslında tam bir aykırı değer olduğunu farketmemiş olabilirsiniz.
04:48
It is the only Germanic language that requires this.
79
288953
3250
İngilizce bunu gerektiren tek Germen dili.
04:52
For example, most other Germanic language speakers
80
292203
2884
Mesela; diğer Germen dillerini konuşanların çoğu
04:55
feel completely comfortable talking about rain tomorrow
81
295087
3017
yarınki yağmuru "Morgen regnet es" diyerek
04:58
by saying, "Morgen regnet es,"
82
298104
1966
rahat bir şekilde ifade edebiliyorlar,
05:00
quite literally to an English ear, "It rain tomorrow."
83
300070
3900
ama aslında İngilizce'ye tam tercümesi "Yarın yağmur yağmak."
05:03
This led me, as a behavioral economist, to an intriguing hypothesis.
84
303970
5067
Bu durum bir davranışsal iktisatçı olarak beni ilgi çekici bir hipoteze yönlendirdi.
05:09
Could how you speak about time, could how your language forces you to think about time,
85
309037
4249
Zamanı dile getiriş şekliniz, dilinizin zaman hakkında sizi nasıl düşündürdüğü
05:13
affect your propensity to behave across time?
86
313286
3751
zaman içindeki davranış temayülünüzü de etkiler mi?
05:17
You speak English, a futured language.
87
317037
2900
Gelecek zaman kipi bulunan bir dil olan İngilizce dilini konuşuyorsunuz.
05:19
And what that means is that every time you discuss the future,
88
319937
3167
Bunun anlamı, ne zaman geleceği tartışsanız
05:23
or any kind of a future event,
89
323104
1567
yahut gelecekteki bir olaydan bahsetseniz
05:24
grammatically you're forced to cleave that from the present
90
324671
3399
dil bilgisi olarak bunu geniş zamandan ayırmaya ve
05:28
and treat it as if it's something viscerally different.
91
328070
2633
buna duygusal olarak farklı bir şeymiş gibi davranmaya mecbursunuz.
05:30
Now suppose that that visceral difference
92
330703
2500
Şimdi, bu duygusal farklılığın her konuştuğunuzda
05:33
makes you subtly dissociate the future from the present every time you speak.
93
333203
4200
geleceği şu andan ayırmaya sinsice sizi zorladığını farz edelim.
05:37
If that's true and it makes the future feel
94
337403
1913
Eğer bu doğruysa geleceğin daha uzak ve
05:39
like something more distant and more different from the present,
95
339316
2983
şu andan daha farklı bir şey haline gelmesini sağlar.
05:42
that's going to make it harder to save.
96
342299
2654
Bu da tasarrufu daha zor hale getirecektir.
05:44
If, on the other hand, you speak a futureless language,
97
344953
2551
Diğer yandan gelecek zaman kipi olmayan bir dil konuşuyorsanız,
05:47
the present and the future, you speak about them identically.
98
347504
3383
şu an ve gelecekten benzer şekilde bahsediyorsunuzdur.
05:50
If that subtly nudges you to feel about them identically,
99
350887
2983
Bu durum alttan alta sizi şu an ve gelecek hakkında aynı şeyler hissetmeye yönlendiriyorsa
05:53
that's going to make it easier to save.
100
353870
2384
bu da tasarruf yapmanızı kolaylaştıracaktır.
05:56
Now this is a fanciful theory.
101
356254
2550
Şimdi bu uçuk bir teori.
05:58
I'm a professor, I get paid to have fanciful theories.
102
358804
2900
Ben profesörüm. Uçuk teoriler üreteyim diye bana para ödüyorlar.
06:01
But how would you actually go about testing such a theory?
103
361704
4234
Ama iş böyle bir teoriyi test etmeye geldiğinde ne yapardınız?
06:05
Well, what I did with that was to access the linguistics literature.
104
365938
4066
Yani, benim yaptığım dilbilimi literatürüne bir göz atmaktı.
06:10
And interestingly enough, there are pockets of futureless language speakers
105
370004
4383
İlginçtir, tüm dünyada halihazırda gelecek zaman kipi olmayan dilleri
06:14
situated all over the world.
106
374387
1933
konuşan insanlar kümeleri mevcut.
06:16
This is a pocket of futureless language speakers in Northern Europe.
107
376320
3366
Bu Kuzey Avrupa'da gelecek zaman kipi olmayan dilleri konuşan bir küme.
06:19
Interestingly enough, when you start to crank the data,
108
379686
2901
İlginç kısmı, bu bilgilerin detaylarına indiğinizde
06:22
these pockets of futureless language speakers all around the world
109
382587
3233
dünya çapında gelecek zaman kipi olmayan dilleri konuşan insan kümelerinin
06:25
turn out to be, by and large, some of the world's best savers.
110
385820
3934
genel olarak dünyadaki en iyi tasarruf sağlayanlar olduğu ortaya çıkıyor.
06:29
Just to give you a hint of that,
111
389754
2166
Bir ipucu verecek olursak,
06:31
let's look back at that OECD graph that we were talking about.
112
391920
2750
az önce bahsettiğimiz OECD grafiğine geri dönelim.
06:34
What you see is that these bars are systematically taller
113
394670
3384
Gelecek zaman kipi olan dilleri konuşan OECD üyesi ülkeleri gösteren çubuk grafiklerle karşılaştırıldığında
06:38
and systematically shifted to the left
114
398054
2132
çubuk grafiklerin sistematik olarak sola doğru kaydığını
06:40
compared to these bars which are the members of the OECD that speak futured languages.
115
400186
4518
ve daha uzun olduğunu görüyorsunuz.
06:44
What is the average difference here?
116
404704
1463
Buradaki ortalama fark nedir?
06:46
Five percentage points of your GDP saved per year.
117
406167
3286
Senede GSYİH'nın yüzde beşinin tasarruf edilmesi.
06:49
Over 25 years that has huge long-run effects on the wealth of your nation.
118
409453
4734
25 yıllık bir zaman dilimi içinde bunun milletinizin refahı üzerinde muazzam bir uzun dönem etkisi olacaktır.
06:54
Now while these findings are suggestive,
119
414187
2700
Şimdi bu malumatlar fikir verici ama
06:56
countries can be different in so many different ways
120
416887
2066
ülkeler bir çok farklı şekilde bir birinden farklı olabilir.
06:58
that it's very, very difficult sometimes to account for all of these possible differences.
121
418953
4384
Bu yüzden, bu muhtemel farklılıkları izah etmek bazen çok çok zor olabilir.
07:03
What I'm going to show you, though, is something that I've been engaging in for a year,
122
423337
4032
Ancak bir senedir uğraştığım bir şeyi size göstereceğim.
07:07
which is trying to gather all of the largest datasets
123
427369
2323
İktisatçı olarak erişim imkanımızın bulunduğu
07:09
that we have access to as economists,
124
429692
2292
en geniş veri setlerini toplamaya çalıştım.
07:11
and I'm going to try and strip away all of those possible differences,
125
431984
3382
Bu bağlantının kırılmasını sağlamayı umarak
07:15
hoping to get this relationship to break.
126
435366
2654
tüm muhtemel farklılıkları çıkarmayı deneyeceğim.
07:18
And just in summary, no matter how far I push this, I can't get it to break.
127
438020
5031
Özet olarak, ne kadar zorlarsam zorlayayım bir türlü kırılmasını sağlayamadım.
07:23
Let me show you how far you can do that.
128
443051
1765
Ne kadar zorlaya bileceğinizi göstereyim.
07:24
One way to imagine that is I gather large datasets from around the world.
129
444816
4633
Bunu düşünmenin bir yolu olarak dünyanın her yerinden veri seti topladım.
07:29
So for example, there is the Survey of Health, [Aging] and Retirement in Europe.
130
449449
3734
Mesela; Avrupa'da Sağlık ve Emeklilik Araştırması var.
07:33
From this dataset you actually learn that retired European families
131
453183
3834
;Aslında bu veri setinden Avrupalı emekli ailelerin
07:37
are extremely patient with survey takers.
132
457017
2633
araştırmacılara karşı aşırı sabırlı olduğunu öğrenebilirsiniz.
07:39
(Laughter)
133
459650
1916
(Kahkaha)
07:41
So imagine that you're a retired household in Belgium and someone comes to your front door.
134
461566
4384
Farzedelim Belçika'da emekli bir hanesiniz ve kapınızın önüne biri geliyor.
07:45
"Excuse me, would you mind if I peruse your stock portfolio?
135
465950
4584
"Afedersiniz, borsa portföyünüzü incelememde bir mahzur var mı acaba?
07:50
Do you happen to know how much your house is worth? Do you mind telling me?
136
470534
3532
Evinizin ne kadar ederi olduğunu biliyor musunuz acaba? Söyleyebilir misiniz?
07:54
Would you happen to have a hallway that's more than 10 meters long?
137
474066
3267
10 metreden daha uzun bir koridorunuz olabilir mi?
07:57
If you do, would you mind if I timed how long it took you to walk down that hallway?
138
477333
4501
Eğer 10 metreden uzunsa bu koridoru ne kadar sürede yürüyerek geçtiğinizi görmemin bir sakıncası var mı?
08:01
Would you mind squeezing as hard as you can, in your dominant hand, this device
139
481834
3897
Kavrama kuvvetinizi ölçebilmem için bu aleti en kuvvetli elinizde
08:05
so I can measure your grip strength?
140
485731
1512
elinizden geldiğince sıkmanızın bir mahzuru var mı?
08:07
How about blowing into this tube so I can measure your lung capacity?"
141
487243
4023
Peki akciğer kapasitenizi ölçebilmem için bu tüpe üflemeye ne dersiniz?"
08:11
The survey takes over a day.
142
491266
2884
Araştırma bir günden de fazla sürer.
08:14
(Laughter)
143
494150
1483
(Kahkaha)
08:15
Combine that with a Demographic and Health Survey
144
495633
3900
Buna, ABD Gelişim Ajansı tarafından Afrika'daki gelişmekte olan ülkelerden toplanan
08:19
collected by USAID in developing countries in Africa, for example,
145
499533
4450
ve aslında Nijerya kırsalında yaşayan ailelerin,
08:23
which that survey actually can go so far as to directly measure the HIV status
146
503983
5151
mesela, HIV durumlarına kadar bile gidebilen
08:29
of families living in, for example, rural Nigeria.
147
509134
3099
Nüfus İstatistikleri ve Sağlık Araştırmasını ekleyin.
08:32
Combine that with a world value survey,
148
512233
1901
Buna, dünya çapında yüzlerce ülkedeki milyonlarca ailenin
08:34
which measures the political opinions and, fortunately for me, the savings behaviors
149
514134
4433
siyasi fikirlerini ve şansıma tasarruf davranışlarını da ölçen
08:38
of millions of families in hundreds of countries around the world.
150
518567
4699
dünya değeri araştırmasını da ekleyin.
08:43
Take all of that data, combine it, and this map is what you get.
151
523266
3818
Bu verilerin tamamını alın, birleştirin ve sonunda önünüze böyle bir harita çıkacak.
08:47
What you find is nine countries around the world
152
527084
2250
Burada, hem gelecek zaman kipi olan dilleri hem de olmayan
08:49
that have significant native populations
153
529334
2652
dilleri konuşan ciddi yerli nüfusa sahip
08:51
which speak both futureless and futured languages.
154
531986
4047
dünyanın her yerinden dokuz ülke bulacaksınız.
08:56
And what I'm going to do is form statistical matched pairs
155
536033
3534
Ölçebildiğim her boyutta hemen hemen aynı olan aileler arasında
08:59
between families that are nearly identical on every dimension that I can measure,
156
539567
5593
istatistiksel olarak eşleşen çiftler oluşturacağım.
09:05
and then I'm going to explore whether or not the link between language and savings holds
157
545160
3537
Sonra tüm bu seviyeleri kontrol ettikten sonra bile dil ile tasarruf
09:08
even after controlling for all of these levels.
158
548697
3483
arasındaki bağlantının tutup tutmadığını keşfedeceğim.
09:12
What are the characteristics we can control for?
159
552180
2217
Kontrol edebileceğimiz hususiyetler neler?
09:14
Well I'm going to match families on country of birth and residence,
160
554397
2764
Aileleri doğdukları ülkeye ve ikamet ettikleri yere göre eşleştireceğim.
09:17
the demographics -- what sex, their age --
161
557161
2402
Yani nüfusa dayalı bilgilere göre, hangi cinsiyet, yaşları,
09:19
their income level within their own country,
162
559563
2134
kendi ülkelerindeki gelirleri,
09:21
their educational achievement, a lot about their family structure.
163
561697
3015
eğitim başarıları, aile yapılarına göre.
09:24
It turns out there are six different ways to be married in Europe.
164
564712
3518
Avrupa'da evli olmanın altı farklı yolu olduğu ortaya çıktı.
09:28
And most granularly, I break them down by religion
165
568230
4200
Tane tane, bu aileleri dinlerine göre de ayırdık.
09:32
where there are 72 categories of religions in the world --
166
572430
3315
Dünyada 72 farklı kategoride din var.
09:35
so an extreme level of granularity.
167
575745
1717
Tane tane bölmek için çok aşırı seviyede.
09:37
There are 1.4 billion different ways that a family can find itself.
168
577462
4533
Bir ailenin kendini bulabileceği 1 milyar 400 milyon farklı şekil var.
09:41
Now effectively everything I'm going to tell you from now on
169
581995
4049
Şimdiden itibaren size söyleyeceğim her şey
09:46
is only comparing these basically nearly identical families.
170
586044
3050
temel olarak sadece hemen hemen benzer olan aileleri kıyaslamak olacak.
09:49
It's getting as close as possible to the thought experiment
171
589094
2500
Bu boyutların her birinde de benzer olan ve
09:51
of finding two families both of whom live in Brussels
172
591594
2933
her ikisi de Brüksel'de yaşayan
09:54
who are identical on every single one of these dimensions,
173
594527
3000
ancak biri Flemenkçe diğeri Fransızca konuşan iki aile bularak
09:57
but one of whom speaks Flemish and one of whom speaks French;
174
597527
3116
veya Nijerya'da kırsal bölgede yaşayan ve
10:00
or two families that live in a rural district in Nigeria,
175
600643
2717
biri Hosa dili konuşup diğeri İgbo dili konuşan iki aile bularak
10:03
one of whom speaks Hausa and one of whom speaks Igbo.
176
603360
3833
bu düşünce deneyine mümkün olduğunca yaklaştık.
10:07
Now even after all of this granular level of control,
177
607193
3884
Şimdi tüm bu tane tane denebilecek seviyedeki kontrollerden sonra bile
10:11
do futureless language speakers seem to save more?
178
611077
3166
gelecek zaman kipi olmayan diller daha fazla mı tasarruf eder?
10:14
Yes, futureless language speakers, even after this level of control,
179
614243
3653
Evet, bu seviyedeki kontrollerden sonra bile, gelecek zaman kipi olmayan dilleri konuşanların
10:17
are 30 percent more likely to report having saved in any given year.
180
617896
3698
herhangi bir senede tasarruf etmiş olduklarını bildirmeleri yüzde otuz daha muhtemel.
10:21
Does this have cumulative effects?
181
621594
1816
Bu durum artan bir etkiye sahip mi?
10:23
Yes, by the time they retire, futureless language speakers, holding constant their income,
182
623410
4420
Evet, emekli olduklarında gelecek zaman kipi bulunmayan dilleri konuşanlar gelirleri sabit tutulduğu takdirde
10:27
are going to retire with 25 percent more in savings.
183
627830
3068
tasarruf hesaplarında yüzde 25 daha fazla birikimle emekli oluyorlar.
10:30
Can we push this data even further?
184
630898
2481
Bu veriyi daha da ileri götürebilir miyiz?
10:33
Yes, because I just told you, we actually collect a lot of health data as economists.
185
633379
5299
Evet, daha önce söylediğim gibi biz iktisatçılar aslında bir sürü sağlık verisi topluyoruz.
10:38
Now how can we think about health behaviors to think about savings?
186
638678
3883
Şimdi, sağlık davranışlarıyla tasarrufları nasıl alakalandırabiliriz?
10:42
Well, think about smoking, for example.
187
642561
2833
Mesela; sigarayı düşünün.
10:45
Smoking is in some deep sense negative savings.
188
645394
3183
Derin düşünüldüğünde sigara aslında tasarrufta eksi hanesindedir.
10:48
If savings is current pain in exchange for future pleasure,
189
648577
3666
Eğer tasarrufu gelecekteki zevk karşılığında halihazırdaki acı olarak alırsak,
10:52
smoking is just the opposite.
190
652243
1308
sigara da bunun tam zıddı.
10:53
It's current pleasure in exchange for future pain.
191
653551
2859
Yani gelecekteki acı için halihazırdaki zevk.
10:56
What we should expect then is the opposite effect.
192
656410
2950
Beklememiz gereken tersine etki.
10:59
And that's exactly what we find.
193
659360
1768
Bulduğumuz da tam olarak bu.
11:01
Futureless language speakers are 20 to 24 percent less likely
194
661128
3767
Gelecek zaman kipi olmayan dilleri konuşanların benzer ailelere oranla
11:04
to be smoking at any given point in time compared to identical families,
195
664895
3415
herhangi bir zamanda sigara içme ihtimali yüzde 20 ile 24 daha az.
11:08
and they're going to be 13 to 17 percent less likely
196
668310
2901
Aynı şekilde, emekli olduklarında aşırı kilolu olma ihtimalleri
11:11
to be obese by the time they retire,
197
671211
2217
yüzde 13 ile 17 daha az.
11:13
and they're going to report being 21 percent more likely
198
673428
2463
En son girdikleri cinsel ilişkide prezervatif kullanmış olma
11:15
to have used a condom in their last sexual encounter.
199
675891
2287
ihtimalleri ise yüzde 21 daha fazla.
11:18
I could go on and on with the list of differences that you can find.
200
678178
3483
Bulabileceğiniz farklılıkların listesine devam edersek uzar gider.
11:21
It's almost impossible not to find a savings behavior
201
681661
3800
Bu güçlü etkinin mevcut olmadığı tasarruf davranışı bulmamak
11:25
for which this strong effect isn't present.
202
685461
2599
neredeyse mümkün değil.
11:28
My linguistics and economics colleagues at Yale and I are just starting to do this work
203
688060
4750
Yale Üniversitesi'ndeki dilbilimci ve iktisatçı meslektaşlarım ve ben bu çalışmayı yapmaya
11:32
and really explore and understand the ways that these subtle nudges
204
692810
5167
ve bu sinsi dürtülerin her konuştuğumuzda geleceği düşünmemize sebep olma şekillerini
11:37
cause us to think more or less about the future every single time we speak.
205
697977
5395
anlayıp gerçekten keşfetmeye yeni başlıyoruz.
11:43
Ultimately, the goal,
206
703372
2301
Son olarak, hedef
11:45
once we understand how these subtle effects can change our decision making,
207
705673
4199
bu sinsi etkilerin karar vermemizi nasıl değiştirdiğini anladığımızda
11:49
we want to be able to provide people tools
208
709872
2950
insanlara daha bilinçli tasarruf etmelerini sağlamak ve
11:52
so that they can consciously make themselves better savers
209
712822
2808
kendi geleceklerinde daha bilinçli yatırımcılar olmalarını sağlamak için
11:55
and more conscious investors in their own future.
210
715630
3259
fırsatlar sağlayabilmek istiyoruz.
11:58
Thank you very much.
211
718889
2267
Çok teşekkür ederim.
12:01
(Applause)
212
721156
6368
(Alkış)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7