The magic ingredient that brings Pixar movies to life | Danielle Feinberg

769,582 views ・ 2016-04-28

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Eren Gokce Gözden geçirme: Sancak Gülgen
00:12
When I was seven years old,
0
12950
1676
Ben yedi yaşındayken,
00:14
some well-meaning adult asked me what I wanted to be when I grew up.
1
14650
4111
iyi niyetli bir yetişkin büyüdüğümde ne olmak istediğimi sordu.
00:18
Proudly, I said: "An artist."
2
18785
2018
Gururla, "Bir sanatçı," dedim.
00:20
"No, you don't," he said,
3
20827
1361
"Hayır, değil," dedi.
00:22
"You can't make a living being an artist!"
4
22212
2282
"Bir sanatçı olarak hayatını kazanamazsın!"
00:24
My little seven-year-old Picasso dreams were crushed.
5
24915
3075
Yedi yaşındaki Picasso hayallerim yıkılmıştı.
00:28
But I gathered myself,
6
28014
1672
Ama kendimi toparladım,
00:29
went off in search of a new dream,
7
29710
1859
yeni bir hayalin peşinden gittim,
00:31
eventually settling on being a scientist,
8
31593
2858
sonunda bir bilim insanı olmaya karar kıldım,
00:34
perhaps something like the next Albert Einstein.
9
34475
2644
belki de bir sonraki Albert Einstein.
00:37
(Laughter)
10
37783
1941
(Gülüşmeler)
00:40
I have always loved math and science,
11
40086
2001
Matematik ve bilimi her zaman sevdim,
00:42
later, coding.
12
42111
1511
sonra da programlamayı.
00:43
And so I decided to study computer programming in college.
13
43646
3019
Ve üniversitede bilgisayar programlama okumaya karar verdim.
00:47
In my junior year,
14
47312
1151
Üçüncü sınıfta,
00:48
my computer graphics professor showed us these wonderful short films.
15
48487
3791
bilgisayar grafikleri profesörüm bize o harika kısa filmleri gösterdi.
00:52
It was the first computer animation any of us had ever seen.
16
52917
3211
Gördüğümüz ilk bilgisayar animasyonuydu.
00:56
I watched these films in wonder, transfixed,
17
56566
2780
Bu filmleri merakla, şaşkınlıkla,
00:59
fireworks going off in my head,
18
59370
2211
kafamda havai fişekler patlarken izledim,
01:01
thinking, "That is what I want to do with my life."
19
61605
2798
şöyle düşündüm, "Hayatım boyunca yapmak istediğim şey bu."
01:05
The idea that all the math, science and code I had been learning
20
65006
3533
Öğrendiğim tüm bu matematik, bilim ve programlamanın
01:08
could come together to create these worlds and characters
21
68563
3138
bağ kurduğum bu dünyaları, karakterleri ve hikâyeleri yaratmak için
01:11
and stories I connected with,
22
71725
1862
bir araya gelebileceği fikri
01:13
was pure magic for me.
23
73611
1531
benim için tam olarak bir sihirdi.
01:16
Just two years later, I started working
24
76126
1889
Sadece iki sene sonra bu filmleri yapan
01:18
at the place that made those films, Pixar Animation Studios.
25
78039
3019
yer olan Pixar Animasyon Stüdyoları'nda çalışmaya başladım.
01:21
It was here I learned how we actually execute those films.
26
81082
2730
Bu filmlerin nasıl yapıldığını işte burada öğrendim.
01:24
To create our movies,
27
84303
1159
Filmlerimizi yaratmak için
01:25
we create a three-dimensional world inside the computer.
28
85486
2769
bilgisayarın içinde üç boyutlu bir dünya yaratırız.
01:28
We start with a point that makes a line that makes a face
29
88922
3603
Bir noktayla başlayarak onu bir çizgiye, sonra bir yüze çevirip,
01:32
that creates characters,
30
92549
1708
ondan da karakterler veya ağaçlar
01:34
or trees and rocks that eventually become a forest.
31
94281
2672
ve kayalar yaratıyoruz, sonunda bir orman hâline geliyor.
01:37
And because it's a three-dimensional world,
32
97326
2112
Üç boyutlu bir dünya olduğu için
01:39
we can move a camera around inside that world.
33
99462
2396
o dünyanın içinde bir kamerayı hareket ettirebiliyoruz.
01:43
I was fascinated by all of it.
34
103004
2413
Bütün bunlardan büyülendim.
01:45
But then I got my first taste of lighting.
35
105441
2281
Ama sonra ilk ışıklandırma deneyimimi edindim.
01:48
Lighting in practice is placing lights inside this three-dimensional world.
36
108581
3649
Işıklandırma uygulamada ışıkları bu üç boyutlu dünyanın içine yerleştirmektir.
01:52
I actually have icons of lights I move around in there.
37
112254
2720
Aslında orada hareket ettirdiğim ışık ikonlarım bulunuyor.
01:54
Here you can see I've added a light,
38
114998
1722
Burada gördüğünüz gibi ışık ekledim,
01:56
I'm turning on the rough version of lighting in our software,
39
116744
2864
yazılımımızdaki ışıklandırmanın taslak versiyonunu açıyorum,
01:59
turn on shadows
40
119632
1231
gölgelendirmeyi açıp
02:00
and placing the light.
41
120887
1404
ışığı yerleştiriyorum.
02:02
As I place a light,
42
122315
1167
Bir ışığı yerleştirirken
02:03
I think about what it might look like in real life,
43
123506
2712
gerçek hayatta nasıl görüneceğini düşünüyorum,
02:06
but balance that out with what we need artistically and for the story.
44
126242
3926
ama onu sanatsal olarak ve hikâye için ne gerekliyse o şekilde dengeliyorum.
02:10
So it might look like this at first,
45
130981
3150
Yani ilk başta böyle görünebilir,
02:14
but as we adjust this and move that
46
134155
2414
ama haftalar süren çalışmayla ayarlamalar yapıp
02:16
in weeks of work,
47
136593
1545
yerlerini değiştirince
02:18
in rough form it might look like this,
48
138162
2215
taslak hâlinde böyle görünebilir
02:21
and in final form, like this.
49
141252
2149
ve son hâlinde böyle.
02:28
There's this moment in lighting that made me fall utterly in love with it.
50
148306
4051
Işıklandırmada öyle bir an var ki tamamen ona âşık olmamı sağladı.
02:32
It's where we go from this
51
152381
1750
Bundan buna gittiğimiz
02:34
to this.
52
154807
1214
zaman.
02:36
It's the moment where all the pieces come together,
53
156045
2536
Bütün parçaların bir araya geldiği andır
02:38
and suddenly the world comes to life
54
158605
2603
ve birden sanki gerçekten var olan bir yermiş gibi
02:41
as if it's an actual place that exists.
55
161232
2388
bir dünya ortaya çıkar.
02:44
This moment never gets old,
56
164009
1707
Bu an hiç eskimez,
02:45
especially for that little seven-year-old girl that wanted to be an artist.
57
165740
3868
özellikle de sanatçı olmak isteyen yedi yaşındaki o küçük kız için.
02:49
As I learned to light,
58
169632
1153
Işıklandırmayı öğrendikçe,
02:50
I learned about using light to help tell story,
59
170809
2531
ışığı hikâyeyi anlatmak için, günün vaktini ayarlamak için,
02:54
to set the time of day,
60
174442
1731
ruh hâlini yaratmak için,
02:57
to create the mood,
61
177258
1552
izleyicinin gözlerine rehberlik etmek için,
02:59
to guide the audience's eye,
62
179978
1901
bir karakteri çekici göstermek
03:02
how to make a character look appealing
63
182850
2159
veya kalabalık bir sette dikkat çekmek için
03:05
or stand out in a busy set.
64
185033
1957
kullanmayı öğrendim.
03:08
Did you see WALL-E?
65
188224
1310
VOL-İ'yi gördünüz mü?
03:09
(Laughter)
66
189558
1039
(Gülüşmeler)
03:10
There he is.
67
190621
1213
İşte burada.
03:13
As you can see,
68
193490
1223
Gördüğünüz gibi
03:14
we can create any world that we want inside the computer.
69
194737
2707
bilgisayar içinde istediğimiz dünyayı yaratabiliyoruz.
03:17
We can make a world with monsters,
70
197468
2698
Canavarların olduğu, robotların âşık olduğu
03:20
with robots that fall in love,
71
200837
1829
bir dünya yaratabiliyoruz,
03:23
we can even make pigs fly.
72
203291
2044
domuzları dahi uçurabiliyoruz.
03:25
(Laughter)
73
205359
4413
(Gülüşmeler)
03:30
While this is an incredible thing,
74
210361
1777
Bu müthiş bir şey olsa da,
03:32
this untethered artistic freedom,
75
212162
2475
bu kontrolsüz sanatsal özgürlük
03:34
it can create chaos.
76
214661
1982
kaos yaratabilir.
03:36
It can create unbelievable worlds,
77
216667
2851
İnanılmaz dünyalar,
03:39
unbelievable movement,
78
219542
1484
inanılmaz faaliyetler,
03:41
things that are jarring to the audience.
79
221050
2150
seyirciyi sarsan şeyler yaratabilir.
03:43
So to combat this, we tether ourselves with science.
80
223224
2761
Bununla savaşmak için kendimizi bilimle kontrol ediyoruz.
03:46
We use science and the world we know
81
226432
1974
Kendimizi bağ kurulabilir ve tanıdık
03:48
as a backbone,
82
228430
1350
bir şeyle dengelemek için
03:49
to ground ourselves in something relatable and recognizable.
83
229804
3474
bilimi ve bildiğimiz dünyayı omurga olarak kullanıyoruz.
03:53
"Finding Nemo" is an excellent example of this.
84
233806
2529
"Kayıp Balık Nemo" buna mükemmel bir örnek.
03:56
A major portion of the movie takes place underwater.
85
236359
2645
Filmin büyük bir bölümü su altında geçiyor.
Peki nasıl su altında gibi görünmesini sağlarsınız?
03:59
But how do you make it look underwater?
86
239028
2250
04:01
In early research and development,
87
241302
1631
İlk araştırma ve geliştirme esnasında
04:02
we took a clip of underwater footage and recreated it in the computer.
88
242957
3898
deniz altında bir klip çekerek bilgisayarda tekrar oluşturduk.
04:06
Then we broke it back down
89
246879
1261
Sonra su altındaki görüntüyü
04:08
to see which elements make up that underwater look.
90
248164
2774
hangi elementlerin oluşturduğunu görmek için tekrar parçalara ayırdık.
04:11
One of the most critical elements
91
251526
1607
En önemli elementlerden biri
04:13
was how the light travels through the water.
92
253157
2182
ışığın suda nasıl gittiğiydi.
04:15
So we coded up a light that mimics this physics --
93
255363
2796
Bu yüzden bu fiziğe benzeyen bir ışık kodu yazdık --
04:18
first, the visibility of the water,
94
258183
1744
önce suyun görünürlüğü
04:19
and then what happens with the color.
95
259951
2109
ve sonra renge ne olduğu.
04:22
Objects close to the eye have their full, rich colors.
96
262503
3542
Göze yakın nesnelerin tüm, yoğun renkleri var.
04:26
As light travels deeper into the water,
97
266069
2203
Işık suyun derinliklerine doğru gittikçe
04:28
we lose the red wavelengths,
98
268296
1910
kırmızı dalga boyunu kaybederiz,
04:30
then the green wavelengths,
99
270230
1344
sonra da yeşil dalga boyunu,
04:31
leaving us with blue at the far depths.
100
271598
2350
en derinlerdeyse sadece maviyle kalırız.
04:34
In this clip you can see two other important elements.
101
274666
3100
Bu klipte diğer iki önemli elementi görebilirsiniz.
04:37
The first is the surge and swell,
102
277790
2022
İlki partikül parçalarını suyun içinde iten
04:39
or the invisible underwater current
103
279836
1717
inip çıkan dalgalanmalar veya
04:41
that pushes the bits of particulate around in the water.
104
281577
3185
su altındaki görünmeyen akıntılardır.
04:44
The second is the caustics.
105
284786
2017
İkincisi ise kostikler.
04:46
These are the ribbons of light,
106
286827
1510
Bunlar bir havuzun dibinde
04:48
like you might see on the bottom of a pool,
107
288361
2024
görebileceğiniz gibi ışık şeritleridir.
04:50
that are created when the sun bends through the crests
108
290409
2550
Güneş okyanusun yüzeyinde dalgacıkların
04:52
of the ripples and waves on the ocean's surface.
109
292983
2674
ve dalgaların tepelerinde kırıldığında oluşurlar.
04:57
Here we have the fog beams.
110
297038
1298
Burada sis hüzmelerimiz var.
04:58
These give us color depth cues,
111
298360
1655
Bunlar renk derinliğiyle ilgili fikir verir,
05:00
but also tells which direction is up
112
300039
2095
ama suyun yüzeyini görmediğimizde
05:02
in shots where we don't see the water surface.
113
302158
2276
menzilin yönünü de söyler.
05:04
The other really cool thing you can see here
114
304788
2119
Burada göreceğiniz diğer bir harika şey de
05:06
is that we lit that particulate only with the caustics,
115
306931
3160
o partikülü sadece kostikler ile aydınlatıyoruz,
05:10
so that as it goes in and out of those ribbons of light,
116
310115
2658
böylece ışık şeritlerinin arasından geçiyor,
05:12
it appears and disappears,
117
312797
1513
görünüp kayboluyor,
05:14
lending a subtle, magical sparkle to the underwater.
118
314334
3069
su altında hafif, büyülü ışıltılar bırakıyor.
05:18
You can see how we're using the science --
119
318530
2542
Bilimi nasıl kullandığımızı görüyorsunuz --
05:21
the physics of water, light and movement --
120
321096
2876
suyun, ışığın ve hareketin fiziği --
05:23
to tether that artistic freedom.
121
323996
2046
sanatsal özgürlüğü kontrol altına almak için.
05:26
But we are not beholden to it.
122
326570
2321
Ama bununla kalmıyoruz.
05:28
We considered each of these elements
123
328915
1799
Bu elementlerin her birini,
05:30
and which ones had to be scientifically accurate
124
330738
3014
hangilerinin bilimsel olarak doğru olması gerektiğini ve hangilerinin
05:33
and which ones we could push and pull to suit the story and the mood.
125
333776
4082
hikâyeye ve ruh hâline uyması için itilip çekilebileceğini göz önüne aldık.
05:37
We realized early on that color was one we had some leeway with.
126
337882
3809
İlk başta fark ettik ki renk esnekliğimiz olan bir şeydi.
05:41
So here's a traditionally colored underwater scene.
127
341715
2612
İşte geleneksel şekilde boyanmış bir su altı sahnesi.
05:44
But here, we can take Sydney Harbor and push it fairly green
128
344351
2841
Ama burada Sidney Limanı'nı alıp olan bitenden dolayı
05:47
to suit the sad mood of what's happening.
129
347216
2260
üzgün ruh hâline uyması için epeyce yeşile döndürebiliriz.
05:50
In this scene, it's really important we see deep into the underwater,
130
350315
3259
Bu sahnede su altının derinliklerini görmek gerçekten çok önemli,
05:53
so we understand what the East Australian Current is,
131
353598
2667
ki kaplumbağaların daldıkları ve inip çıkarak gittikleri
05:56
that the turtles are diving into and going on this roller coaster ride.
132
356289
3388
Doğu Avustralya Akıntısı'nın ne olduğunu anlayalım.
05:59
So we pushed the visibility of the water
133
359701
1937
Bu yüzden suyun görünebilirliğini
06:01
well past anything you would ever see in real life.
134
361662
2703
gerçek hayatta görebileceğinizin çok üstünde tuttuk.
06:04
Because in the end,
135
364843
1162
Çünkü sonunda
06:06
we are not trying to recreate the scientifically correct real world,
136
366029
4624
bilimsel olarak doğru olan gerçek dünyayı yeniden yaratmaya çalışmıyoruz,
06:10
we're trying to create a believable world,
137
370677
2040
inanılır bir dünya yaratmaya çalışıyoruz,
06:12
one the audience can immerse themselves in to experience the story.
138
372741
3947
hikâyeyi deneyimlemek için seyircinin kendini içine gömebildiği bir dünyayı.
06:17
We use science to create something wonderful.
139
377344
2723
Harika bir şeyler yaratmak için bilimi kullanıyoruz.
06:20
We use story and artistic touch to get us to a place of wonder.
140
380522
4296
Bizi harikalar dünyasına götürmesi için hikâye ve sanatsal dokunuşu kullanıyoruz.
06:25
This guy, WALL-E, is a great example of that.
141
385578
2476
Bu adam, VOL-İ bunun harika bir örneği.
06:28
He finds beauty in the simplest things.
142
388078
2430
En basit şeylerde güzellik buluyor.
06:30
But when he came in to lighting, we knew we had a big problem.
143
390532
3089
Ama o ışığa geldiğinde, büyük bir sorunumuz olduğunu biliyorduk.
06:33
We got so geeked-out on making WALL-E this convincing robot,
144
393978
3445
VOL-İ'yi ikna edici bir robot yapmak isterken öyle abarttık ki
06:37
that we made his binoculars practically optically perfect.
145
397447
3380
dürbün gözlerini pratikte optik olarak mükemmel yaptık.
06:40
(Laughter)
146
400851
1530
(Gülüşmeler)
06:43
His binoculars are one of the most critical acting devices he has.
147
403328
3994
Gözleri sahip olduğu en kritik oyunculuk araçlarından biri.
06:47
He doesn't have a face or even traditional dialogue, for that matter.
148
407346
3542
Öyle ki bir yüzü veya geleneksel bir diyoloğu bile yok.
06:50
So the animators were heavily dependent on the binoculars
149
410912
2927
Bu yüzden animatörlerin onun oyunculuğuna ve duygularına
06:53
to sell his acting and emotions.
150
413863
2253
inandırmak için gözlerine fazlasıyla ihtiyaçları vardı.
06:56
We started lighting and we realized
151
416510
1709
Işıklandırmaya başladık ve
06:58
the triple lenses inside his binoculars were a mess of reflections.
152
418243
4214
gözleri içindeki üçlü merceklerin kötü yansıması olduğunu fark ettik.
07:02
He was starting to look glassy-eyed.
153
422989
2053
Cam göz gibi görünmeye başlamıştı.
07:05
(Laughter)
154
425066
1724
(Gülüşmeler)
07:06
Now, glassy-eyed is a fundamentally awful thing
155
426814
3414
Cam göz, seyiriciyi robotun bir kişiliği olduğuna
07:10
when you are trying to convince an audience
156
430252
2016
ve âşık olma kapasitesi olduğuna dair
07:12
that a robot has a personality and he's capable of falling in love.
157
432292
3483
ikna etmeye çalışırken esas itibariyle kötü bir şey.
07:16
So we went to work on these optically perfect binoculars,
158
436498
3524
Bu yüzden optik olarak mükemmel gözler üzerinde çalışmaya başladık,
07:20
trying to find a solution that would maintain his true robot materials
159
440046
3702
gerçek robot kimliğini korurken yansıma sorununu çözecek
07:23
but solve this reflection problem.
160
443772
1991
bir çözüm bulmaya çalıştık.
07:26
So we started with the lenses.
161
446096
1458
Bu yüzden merceklerle işe başladık.
07:27
Here's the flat-front lens,
162
447578
1392
İşte düz ön cephe mercekler,
07:28
we have a concave lens
163
448994
1506
içbükey merceğimiz
07:30
and a convex lens.
164
450524
1257
ve dışbükey merceğimiz var.
07:31
And here you see all three together,
165
451805
2105
Ve burada üçünü beraber görüyorsunuz,
07:33
showing us all these reflections.
166
453934
1885
bize bütün bu yansımaları gösteriyor.
07:36
We tried turning them down,
167
456208
1630
Onları çevirmeyi denedik,
07:37
we tried blocking them,
168
457862
1696
engellemeyi denedik,
07:39
nothing was working.
169
459582
1440
hiçbiri işe yaramadı.
07:41
You can see here,
170
461786
1151
Burada görebilirsiniz,
07:42
sometimes we needed something specific reflected in his eyes --
171
462961
3124
bazen gözlerinde belli bir şeylerin yansımasını istiyorduk --
07:46
usually Eve.
172
466109
1151
genelde Eve.
07:47
So we couldn't just use some faked abstract image on the lenses.
173
467284
3531
Merceklerde yalnızca bazı sahte soyut görüntüleri kullanamadık.
07:50
So here we have Eve on the first lens,
174
470839
2150
İşte burada ilk mercekte Eve var,
07:53
we put Eve on the second lens,
175
473013
2051
ikinci merceğe Eve koyduk,
07:55
it's not working.
176
475088
1245
işe yaramadı.
07:56
We turn it down,
177
476357
1160
Onu çevirdik,
07:57
it's still not working.
178
477541
1676
hâlâ işe yaramıyor.
07:59
And then we have our eureka moment.
179
479241
2330
Ve sonra keşif anımız var.
08:01
We add a light to WALL-E that accidentally leaks into his eyes.
180
481595
3816
VOL-İ'ye yanlışlıkla gözlerine akan bir ışık ekledik.
08:06
You can see it light up these gray aperture blades.
181
486092
3390
Bunun gri diyafram bıçaklarını aydınlattığını görüyorsunuz.
08:10
Suddenly, those aperture blades are poking through that reflection
182
490237
3323
Birdenbire bu diyafram bıçakları hiçbir şeyin yapmayacağı şekilde
08:13
the way nothing else has.
183
493584
1785
o yansımayı ortaya çıkarıyor.
08:15
Now we recognize WALL-E as having an eye.
184
495966
3542
Şimdi VOL-İ'nin gözü olduğunu algılıyoruz.
08:19
As humans we have the white of our eye,
185
499532
2649
İnsanlar olarak gözlerimizde beyaz,
08:22
the colored iris
186
502205
1151
renkli iris
08:23
and the black pupil.
187
503380
1221
ve siyah göz bebeği vardır.
08:24
Now WALL-E has the black of an eye,
188
504948
3341
Şimdi VOL-İ'nin gözünde siyah,
08:28
the gray aperture blades
189
508313
1527
gri diyafram bıçakları
08:29
and the black pupil.
190
509864
1419
ve siyah göz bebeği var.
08:31
Suddenly, WALL-E feels like he has a soul,
191
511689
3642
Birden VOL-İ'nin sanki bir ruhu varmış gibi geliyor,
08:35
like there's a character with emotion inside.
192
515355
2878
içinde duyguları olan bir karakter varmış gibi.
08:40
Later in the movie towards the end,
193
520038
1817
Filmin sonlarına doğru
08:41
WALL-E loses his personality,
194
521879
1478
VOL-İ karakterini kaybediyor,
08:43
essentially going dead.
195
523381
1578
esasen ölüyor.
08:45
This is the perfect time to bring back that glassy-eyed look.
196
525381
3529
O cam göz görünüşünü geri getirmek için mükemmel bir zaman.
08:49
In the next scene, WALL-E comes back to life.
197
529553
2480
Bir sonraki sahnede, VOL-İ tekrar hayata dönüyor.
08:52
We bring that light back to bring the aperture blades back,
198
532057
3183
Diyafram bıçaklarını geri getirmek için ışığı geri getirdik
08:55
and he returns to that sweet, soulful robot we've come to love.
199
535264
3460
ve sevdiğimiz tatlı, canlı robot geri döndü.
09:02
(Video) WALL-E: Eva?
200
542444
1364
(Video) VOL-İ: Eve?
09:06
Danielle Feinberg: There's a beauty in these unexpected moments --
201
546841
3120
Danielle Feinberg: Bu beklenmeyen anlarda bir güzellik vardır --
09:09
when you find the key to unlocking a robot's soul,
202
549985
3566
bir robotun ruhunu açmak için anahtarı bulduğunuzda,
09:13
the moment when you discover what you want to do with your life.
203
553575
3163
hayatınız boyunca ne yapmak istediğinizi keşfettiğiniz anda.
09:17
The jellyfish in "Finding Nemo" was one of those moments for me.
204
557135
3302
Kayıp Balık Nemo'daki denizanası benim için o anlardan biri.
09:20
There are scenes in every movie that struggle to come together.
205
560833
3219
Her filmde bir araya getirmesi zor olan sahneler vardır.
09:24
This was one of those scenes.
206
564076
1935
Bu o sahnelerden biriydi.
09:26
The director had a vision for this scene
207
566035
2134
Direktörün Güney Pasifik'te çekilen harika
09:28
based on some wonderful footage of jellyfish in the South Pacific.
208
568193
3808
bir denizanası görüntüsüne istinaden bu sahne için bir vizyonu vardı.
09:33
As we went along,
209
573139
1857
Devam ettiğimiz sırada
09:35
we were floundering.
210
575020
1453
bocalıyorduk.
09:36
The reviews with the director
211
576497
2089
Direktörle gözden geçirmeler
09:38
turned from the normal look-and-feel conversation
212
578610
2689
normal görünüş ve işleyiş ile ilgili sohbetten
09:41
into more and more questions about numbers and percentages.
213
581323
4127
giderek daha fazla sayılar ve oranlarla ilgili sorulara döndü.
Belki nedeni normalin dışında
09:46
Maybe because unlike normal,
214
586085
1691
09:47
we were basing it on something in real life,
215
587800
2253
onu gerçek hayatta bir şeye dayandırmamız
09:50
or maybe just because we had lost our way.
216
590077
2585
veya sadece yolumuzu kaybetmemiz yüzündendi.
09:52
But it had become about using our brain without our eyes,
217
592686
3111
Ama gözlerimiz olmadan beynimizi kullanmak,
09:55
the science without the art.
218
595821
1855
sanat olmadan bilim hâline geldi.
09:58
That scientific tether was strangling the scene.
219
598251
3179
Bilimsel kontrol sahneyi boğuyordu.
10:02
But even through all the frustrations,
220
602534
1846
Ama bütün o hayal kırıklıklarına rağmen
güzel olabileceğine yine de inandım.
10:04
I still believed it could be beautiful.
221
604404
2035
10:06
So when it came in to lighting,
222
606463
1659
İş ışıklandırmaya gelince
işe koyuldum.
10:08
I dug in.
223
608146
1231
10:10
As I worked to balance the blues and the pinks,
224
610149
3291
Mavileri ve pembeleri,
denizanalarının karınlarında yüzen kostikleri,
10:13
the caustics dancing on the jellyfish bells,
225
613464
2816
dalgalanan sis hüzmelerini dengelemeye uğraşırken,
10:16
the undulating fog beams,
226
616304
2174
10:18
something promising began to appear.
227
618502
2422
umut veren bir şeyler çıkmaya başladı.
10:21
I came in one morning and checked the previous night's work.
228
621686
3227
Bir sabah gelip bir önceki gece yapılan işi kontrol ettim.
10:24
And I got excited.
229
624937
1476
Ve heyecanlandım.
10:26
And then I showed it to the lighting director
230
626437
2108
Sonra ışıklandırma direktörüne gösterince
10:28
and she got excited.
231
628569
1175
o da heyecanlandı.
10:29
Soon, I was showing to the director in a dark room full of 50 people.
232
629768
4416
Çok geçmeden direktöre 50 kişiyle dolu karanlık bir odada gösteriyordum.
Direktör gözden geçirirken,
10:34
In director review,
233
634563
1263
10:35
you hope you might get some nice words,
234
635850
2058
birtakım güzel sözler duymayı bekler,
10:38
then you get some notes and fixes, generally.
235
638349
2296
ama genelde bazı notlar ve düzeltmeler alırsınız.
10:41
And then, hopefully, you get a final,
236
641408
2437
Sonra umarım ki, bir sonraki aşamaya geçmeyi
10:43
signaling to move on to the next stage.
237
643869
2048
işaret eden bir sona gelirsiniz.
10:46
I gave my intro, and I played the jellyfish scene.
238
646462
3368
Giriş yaparak denizanası sahnesini oynattım.
10:50
And the director was silent for an uncomfortably long amount of time.
239
650703
3852
Ve direktör rahatsızlık verecek kadar uzun zaman sessiz kaldı.
10:55
Just long enough for me to think,
240
655240
2507
Şöyle düşünmeme yetecek kadar,
10:57
"Oh no, this is doomed."
241
657771
1856
"Ah hayır, bunun işi bitti."
11:00
And then he started clapping.
242
660919
1760
Sonra alkışlamaya başladı.
11:03
And then the production designer started clapping.
243
663381
2392
Sonra yapım tasarımcısı alkışlamaya başladı.
11:06
And then the whole room was clapping.
244
666240
2144
Ve sonra tüm oda alkışlamaya başladı.
11:14
This is the moment that I live for in lighting.
245
674285
3086
Işıklandırmada işte bu an için yaşıyorum.
11:17
The moment where it all comes together
246
677395
2163
Bütün her şeyin bir araya geldiği an
11:19
and we get a world that we can believe in.
247
679582
2647
ve inanabildiğimiz bir dünyamız olur.
11:22
We use math, science and code to create these amazing worlds.
248
682718
3888
Bu inanılmaz dünyaları yaratmak için
matematik, bilim ve programlamayı kullanırız.
Hayata geçirmek için hikâye anlatımı ile sanatı kullanırız.
11:27
We use storytelling and art to bring them to life.
249
687030
2846
11:30
It's this interweaving of art and science
250
690440
4011
Bu birbirine geçen sanat ve bilim
11:34
that elevates the world to a place of wonder,
251
694475
3663
dünyayı harika bir yere,
ruhu olan bir yere,
11:38
a place with soul,
252
698162
1633
11:39
a place we can believe in,
253
699819
1770
inanabileceğimiz bir yere,
11:42
a place where the things you imagine can become real --
254
702262
3341
hayal ettiğiniz şeylerin gerçeğe dönüşebileceği bir yere götürüyor --
11:47
and a world where a girl suddenly realizes
255
707071
3212
ve bir kızın birdenbire sadece bir bilim insanı değil,
aynı zamanda bir sanatçı da olduğunu
11:50
not only is she a scientist,
256
710307
2160
fark ettiği bir dünyaya.
11:52
but also an artist.
257
712491
1315
11:54
Thank you.
258
714544
1151
Teşekkürler.
11:55
(Applause)
259
715719
3280
(Alkış)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7