Your body is my canvas | Alexa Meade

Alexa Meade: Vücudunuz benim tuvalim

Çeviri: Eda Ada Gözden geçirme: Hande Ulukan

You may want to take a closer look.

Resme dikkali bakın.

There's more to this painting than meets the eye.

Bu resimde gördüğünüzden daha fazlası var.

And yes, it's an acrylic painting of a man,

Evet, akralik boya ile yapılmış bir adam resmi,

but I didn't paint it on canvas.

fakat resmi tuval üzerine yapmadım.

I painted it directly on top of the man.

Doğrudan adamın üzerine yaptım.

What I do in my art is I skip the canvas altogether,

Benim sanatımda tuvalin yeri yok.

and if I want to paint your portrait,

Eğer portrenizi yapıyorsam,

I'm painting it on you, physically on you.

onu sizin üzerinize, bedeninizine yaparım.

That also means you're probably going to end up

Yani, muhtemelen kulaklarınızın içi

with an earful of paint,

boya ile dolacak, çünkü

because I need to paint your ear on your ear.

kulağınızın üzerine kulağınızın resmini yapmam gerekiyor.

Everything in this scene, the person, the clothes,

Bu karade yer alan herşey, model, giysiler, sandalyeler,

chairs, wall, gets covered in a mask of paint

duvar boya ile kaplı ve bu boya

that mimics what's directly below it,

doğrudan altındakini yansıtıyor.

and in this way, I'm able to take a three-dimensional scene

Böylece üç boyutlu bir kareyi

and make it look like a two-dimensional painting.

iki boyutlu bir resme dönüştürebiliyorum.

I can photograph it from any angle,

Resmin fotografını hangi açıdan çekersem çekeyim,

and it will still look 2D.

resim yine de iki boyutlu görünüyor.

There's no Photoshop here.

Bu resimde fotoşop yok.

This is just a photo

Sadece üç boyutlu resimlerimden

of one of my three-dimensional paintings.

birinin fotoğrafı.

You might be wondering how I came up with this idea

İnsanları resme dönüştürmenin nerden aklıma geldiğini

of turning people into paintings.

merak ediyorsunuzdur.

But originally, this had nothing to do

Aslında, bu işe insanlar ya da resim

with either people or paint.

yüzünden başlamadım.

It was about shadows.

Nedeni gölgeler.

I was fascinated with the absence of light,

Işığın yokluğu beni büyülüyordu.

and I wanted to find a way that I could give it materiality

Işık kaybolmadan önce, ona beden kazandırmanın

and pin it down before it changed.

bir yolunu bulmak istedim.

I came up with the idea of painting shadows.

Gölgeleri boyama fikri aklıma geldi.

I loved that I could hide within this shadow

Gölgenin arkasına kendi boyadığım şekli

my own painted version,

saklayabilme fikrini sevdim.

and it would be almost invisible

Boyadığım gölge ışığın açısı değişene kadar neredeyse

until the light changed, and all of a sudden

hiç görünmüyordu ve değişen ışıkla birlikte

my shadow would be brought to the light.

aniden belirgin hale geliyordu.

I wanted to think about what else I could put shadows on,

Başka nelerin üzerine gölge koyabilirim diye düşündüm

and I thought of my friend Bernie.

Aklıma arkadaşım Bernie geldi.

But I didn't just want to paint the shadows.

Fakat sadece gölgeleri boyamak istemedim.

I also wanted to paint the highlights

Ayrıca, ışık alan bölgeleri de boyamak ve arkadaşımın

and create a mapping on his body in greyscale.

vücüdunda gri tonlarda bir harita oluşturmak istedim.

I had a very specific vision of what this would look like,

Resmin neye benzeyeceğine dair kesin bir görüşüm vardı

and as I was painting him,

ve arkadaşımı boyarken

I made sure to follow that very closely.

bu görüşe sadık kalmaya özen gösterdim.

But something kept on flickering before my eyes.

Fakat, gözlerimin önünde ışıldayan bir şey vardı.

I wasn't quite sure what I was looking at.

Neye baktığımdan tam olarak emin değildim.

And then when I took that moment to take a step back,

Sonra, durup resme uzaktan bir baktım.

magic.

Büyülenmiştim.

I had turned my friend into a painting.

Arkadaşımı resme döndürmüştüm.

I couldn't have foreseen that

Gölge boyamak isterken

when I wanted to paint a shadow,

bütün bir boyutu çökerterek

I would pull out this whole other dimension,

ortadan kaldıracağımı ve

that I would collapse it,

yaptığım resme arkadaşımı ekleyerek

that I would take a painting and make it my friend

onu resme dönüştüreceğimi

and then bring him back to a painting.

hayal bile edemezdim.

I was a little conflicted though,

Ama kendimle biraz çelişiyordum.

because I was so excited about what I'd found,

Keşfettiğim şey beni çok heyecanlandırıyordu,

but I was just about to graduate from college

fakat siyaset bilimi bölümünden

with a degree in political science,

mezun olmak üzereydim ve

and I'd always had this dream

hayalim her zaman

of going to Washington, D.C.,

Vaşington'a gidip

and sitting at a desk

masa başı bir işte

and working in government.

hükümet için çalışmak olmuştu.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

Why did this have to get in the way of all that?

Şimdi neden bu herşeyi berbat etmek zorundaydı?

I made the tough decision

Zor bir karar aldım ve

of going home after graduation

mezuniyetten sonra Capitol Hill'e

and not going up to Capitol Hill,

gitmek yerine

but going down to my parents' basement

ailemin evinde bodrum katına yerleşerek

and making it my job to learn how to paint.

resim yapmayı öğrenmeye başladım.

I had no idea where to begin.

Nereden başlayacağımı bilmiyordum.

The last time I'd painted,

En son 16 yaşındayken

I was 16 years old at summer camp,

yaz kampında resim yapmıştım.

and I didn't want to teach myself how to paint

Eski ustaları kopya ederek ya da

by copying the old masters

bir tuvalin üzerinde defalarca

or stretching a canvas

alıştırma yaparak

and practicing over and over again on that surface,

resim yapmayı öğrenmeyi istemedim.

because that's not what this project was about for me.

Çünkü benim için bu proje bunlarla ilgili değildi.

It was about space and light.

Bu proje boşluk ve ışık ile ilgiliydi.

My early canvases ended up being

İlk tuvallerim, tuval olarak kullanılmasını

things that you wouldn't expect to be used as canvas,

hayal bile edemeyeceğiniz şeyler oldu.

like fried food.

Mesela kızartma yemekleri...

It's nearly impossible

Yağlı bir yumurtayı boyamak

to get paint to stick to the grease in an egg.

neredeyse imkansız

(Laughter)

(Gülüşmeler)

Even harder was getting paint to stick

Daha da zoru greyfurttaki

to the acid in a grapefruit.

asitin üzerine boya yapmak.

It just would erase my brush strokes

Asit, fırça darbelerimi görünmez

like invisible ink.

mürekkep gibi siliyordu.

I'd put something down, and instantly it would be gone.

Boya saniyeler içerisinde kayboluyordu.

And if I wanted to paint on people,

İnsanları boyamak istediğimde ise,

well, I was a little bit embarrassed

onlara günlerimi,

to bring people down into my studio

bodrum katındaki stüdyomda

and show them that I spent my days in a basement

tost üzerine boya yapmakla

putting paint on toast.

geçirdiğimi göstermekten biraz utanıyordum.

It just seemed like it made more sense

Kendi üzerimde alıştırma yapmak

to practice by painting on myself.

bana daha mantıklı geldi.

One of my favorite models actually ended up being

En beğendiğim modellerimden biri

a retired old man

emekli yaşlı bir adamdı.

who not only didn't mind sitting still

Hareket etmeden oturmak ya da

and getting the paint in his ears,

kulaklarının boya ile dolması

but he also didn't really have much embarrassment

onu rahatsız etmiyordu.

about being taken out into very public places

Ayrıca sergi için metro gibi

for exhibition,

umumi yerlerde çıkmaktan da

like the Metro.

pek utanmıyordu.

I was having so much fun with this process.

Bu süreçte çok eğleniyordum.

I was teaching myself how to paint in all these different styles,

Tüm bu farklı biçimlerde kendime resim yapmayı öğretiyordum.

and I wanted to see what else I could do with it.

Başka neler yapabileceğimi görmek istedim.

I came together with a collaborator, Sheila Vand,

İş ortağım Sheila Vand ile bir araya geldik ve

and we had the idea of creating paintings

daha orijinal bir yüzeyde

in a more unusual surface,

resim yapma fikri aklımıza geldi.

and that was milk.

Süt üzerinde...

We got a pool. We filled it with milk.

Bir havuzu sütle doldurduk.

We filled it with Sheila. And I began painting.

Sheila havuza girdi ve onu boyamaya başladım.

And the images were always

Her defasında hiç beklenmedik

completely unexpected in the end,

bir görüntü ortaya çıkıyordu.

because I could have a very specific image

Resmin neye benzeyeceğine dair

about how it would turn out,

kesin bir fikrim vardı ve ona uygun

I could paint it to match that,

şekilde boyuyordum,

but the moment that Sheila laid back into the milk,

fakat Sheila sütün içine uzanır uzanmaz

everything would change.

herşey değişiyordu.

It was in constant flux,

Boya sürekli sulanıyordu.

and we had to, rather than fight it, embrace it,

Biz de savaşmak yerine durumu kabullendik

see where the milk would take us

Sütün bizi nereye görüreceğini ve durumu telafi ederek

and compensate to make it even better.

nasıl daha iyi bir görüntü ortaya çıkaracağını seyrettik.

Sometimes, when Sheila would lay down in the milk,

Bazen Sheila sütün içine uzandığında

it would wash all the paint off of her arms,

kollarındaki boyalar tamamen yıkanıyordu.

and it might seem a little bit clumsy,

Biraz sakarca görünebilir, fakat

but our solution would be, okay, hide your arms.

çözümü yolumuz kollarını saklamak oldu.

And one time, she got so much milk in her hair

Bir keresinde, Sheila'nın saçları o kadar fazla sütle bulaştı ki

that it just smeared all the paint off of her face.

süt yüzündeki tüm boyayı bulandırdı.

All right, well, hide your face.

Bu sefer de yüzünü sakladık.

And we ended up with something far more elegant

Bulduğumuz çözüm yolu

than we could have imagined,

el çizemediği için sinirlenen bir çocuğun

even though this is essentially the same solution

ellerini ceplerine saklamasına benzese de,

that a frustrated kid uses when he can't draw hands,

ortaya çıkan sonuç, hayal bile edemeyeceğimiz

just hiding them in the pockets.

kadar zarifti.

When we started out on the milk project,

Süt projesine başladığımızda

and when I started out,

ve ben bu sürece başlarken

I couldn't have foreseen that I would go

masa başı bir işte siyaset ile uğraşma

from pursuing my dream in politics

hayalimin bir gölgeye takılacağını;

and working at a desk

ardından insanları

to tripping over a shadow

resme dönüştüreceğimi ve

and then turning people into paintings

süt dolu bir havuzda insanları boyayacağımı

and painting on people in a pool of milk.

tahmin edemezdim.

But then again, I guess it's also not unforeseeable

Yine de, gün yüzüne çıkmış olan şeylerden

that you can find the strange in the familiar,

öteye bakmaya istekliyseniz

as long as you're willing to look beyond

alışılagelmişin içinde olağandışıyı,

what's already been brought to light,

yüzeyin altında

that you can see what's below the surface,

gölgelerin içinde saklı olanı görmeniz ve

hiding in the shadows,

gözünüzle gördüğünüzden daha fazlasının

and recognize that there can be more there

olabileceğini farketmeniz

than meets the eye.

beklenmedik blr şey değil.

Thank you.

Teşekkürler.

(Applause)

(Alkış)