Christopher Emdin: Teach teachers how to create magic

Chris Emdin: Öğretmenlere büyü nasıl yaratılır öğretmek

Çeviri: Umut Ozan Kesici Gözden geçirme: Sarper Demir

Right now

Şu an

there is an aspiring teacher

bir yerlerde gelecek vadeden bir öğretmen var.

who is working on a 60-page paper

Hayatta olmayan bir eğitim profesörü tarafından geliştirilmiş

based on some age-old education theory

fi tarihinden kalma bir tür eğitim teorisi üzerine kurulu

developed by some dead education professor

60 sayfalık bir yazı üzerinde çalışan bir öğretmen.

wondering to herself what this task

Uğraştığı bu işin

that she's engaging in

eğitimci olmak gibi,

hayatları değiştirmek ve çevreye büyü saçmak gibi

has to do with what she wants to do with her life,

which is be an educator,

hayatında yapmak istedikleri ile ne alakası olduğunu

change lives, and spark magic.

düşünüp duruyor.

Right now there is an aspiring teacher

Şu an bir yerlerde gelecek vadeden bir öğretmen var

in a graduate school of education

bir eğitim fakültesinde

who is watching a professor babble on and on

bir profesörün "olaya dahil etmek" hakkında

about engagement

hem de mümkün olan en itici şekilde

in the most disengaging way possible.

nutuk çekmesini izliyor.

Right now

Şu an

there's a first-year teacher at home

evinde oturan bir stajyer öğretmen var.

who is pouring through lesson plans

Ders planları arasında kaybolup gitmiş,

trying to make sense of standards,

prosedürleri anlamaya çalışan,

who is trying to make sense of how to grade students appropriately,

öğrencilere nasıl düzgün bir şekilde not vereceğini anlamaya çalışan,

while at the same time saying to herself

aynı zamanda da kendine

over and over again,

tekrar tekrar şunu söyleyip duruyor:

"Don't smile till November,"

"Haziran'a kadar gülümseme".

because that's what she was taught

Çünkü ona eğitim yıllarında

in her teacher education program.

öğretilen buydu.

Right now there's a student

Şu an, anne ve babasını

who is coming up with a way

gerçekten çok hasta olduğu için

to convince his mom or dad

yarın okula gidemeyeceğine

that he's very, very sick

inandırmanın bir yolunu bulmaya çalışan

and can't make it to school tomorrow.

bir öğrenci var bir yerlerde.

On the other hand, right now

Diğer yandan, şu an

there are amazing educators

bilgiyi paylaşan

that are sharing information,

muhteşem öğretmenler var.

information that is shared in such a beautiful way

O kadar güzel bir şekilde paylaşılan bilgiler ki

that the students are sitting at the edge of their seats

öğrenciler sıralarının ucunda oturup

just waiting for a bead of sweat

bu kişinin yüzünden bir ter damlası aksın da

to drop off the face of this person

bütün bu bilgiyi bez gibi emebilsinler

so they can soak up all that knowledge.

diye bekliyorlar.

Right now there is also a person

Ayrıca şu an bir kişi daha var.

who has an entire audience rapt with attention,

bütün seyircilerin dikkatini kendine kitlemiş,

a person that is weaving a powerful narrative

dinleyen insanların

daha önce hiç hayal etmediği

about a world

that the people who are listening

ya da görmediği

ama yaptığı anlatım çok ikna edici olduğu için

have never imagined or seen before,

but if they close their eyes tightly enough,

gözlerini yeterince sıkı kapatırlarsa

they can envision that world

o dünyayı hayal edebilecekleri bir biçimde

because the storytelling is so compelling.

dünya hakkında güçlü bir betimleme yapan bir kişi var.

Right now there's a person who can tell an audience

Şu an, seyircilere ellerini havaya kaldırmalarını söyleyebilecek

to put their hands up in the air

ve "ellerinizi aşağı indirin"

and they will stay there till he says,

diyene kadar o insanları öyle tutabilecek

"Put them down."

bir kişi var.

Right now.

Şu an...

So people will then say,

Peki şimdi insanlar diyecek ki,

"Well, Chris, you describe the guy

"Pekala Chris, sen şimdi

hem berbat bir eğitimden geçmiş kişileri tanımlıyorsun

who is going through some awful training

but you're also describing these powerful educators.

hem de bir takım güçlü eğitimcileri tanımlıyorsun.

If you're thinking about the world of education

Eğer eğitim dünyası

or urban education in particular,

ya da bilhassa mahalli eğitim hakkında düşünüyorsan,

these guys will probably cancel each other out,

bu kişiler birbirlerini sıfırlayacaklar

and then we'll be okay."

ve bizim için de bir sıkıntı kalmayacak".

The reality is, the folks I described

Gerçek şu ki, tanımını yaptığım bu insanlar,

as the master teachers,

usta öğretmenler,

the master narrative builders,

usta betimlemeciler,

the master storytellers

usta hikayeciler gibi kişiler

are far removed from classrooms.

sınıflardan çok uzaklarda.

The folks who know the skills about how to teach

Öğretme becerilerine sahip olan

and engage an audience

ve seyirciyi olaya dahil edebilen kişiler

don't even know what teacher certification means.

öğretmenlik lisansının ne olduğunu bile bilmiyorlar.

They may not even have the degrees

Eğitim denilebilecek bir şey gördüklerini

to be able to have anything

gösterebilecek bir diplomaya bile

to call an education.

sahip olmayabilirler.

And that to me is sad.

Ve bu benim için üzücü.

It's sad because the people who I described,

Bu üzücü, çünkü en başta tanımını yaptığım

they were very disinterested in the learning process,

öğrenme sürecinde çok ilgisiz olan bu kişiler

etkili öğretmenler olmak istiyorlar

want to be effective teachers,

ama hiç bir örneğe sahip değiller.

but they have no models.

I'm going to paraphrase Mark Twain.

Mark Twain'den bir alıntı yapacağım.

Mark Twain says that proper preparation,

Mark Twain der ki, düzgün bir hazırlık ya da öğretim

or teaching,

is so powerful that it can turn bad morals to good,

o kadar güçlüdür ki

kötü ahlakı iyiye çevirebilir,

it can turn awful practices into powerful ones,

berbat davranışları güçlü davranışlara çevirebilir,

it can change men and transform them

insanları değiştirebilir

into angels.

ve onları meleklere dönüştürebilir.

The folks who I described earlier

İkinci etapta tanımını yaptığım bu kişiler

got proper preparation in teaching,

her hangi bir üniversite veya kolejde değil

not in any college or university,

insanları olaya dahil edebilen kişilerle aynı ortamı paylaşma fırsatını yakalayarak

but by virtue of just being in the same spaces of those who engage.

düzgün bir öğretim eğitimi almış.

Guess where those places are?

Tahmin edin bu yerler neresi.

Berber dükkanları,

Barber shops,

rap concerts, and most importantly,

rap konserleri ve en önemlisi de

in the black church.

siyahi kiliselerinde.

And I've been framing this idea called Pentecostal pedagogy.

Ve bir süredir Pentekostal pedagoji olarak adlandırılan bu fikri şekillendirmeye çalışıyorum.

Who here has been to a black church?

Hanginiz daha önceden bir siyahi kilisesinde bulundu?

We got a couple of hands.

Bir çift el görüyorum.

You go to a black church,

Bir siyahi kilisesine gidersiniz,

their preacher starts off

vaiz başlangıcı yapar

and he realizes that he has to engage the audience,

ve farkeder ki seyirciyi olaya dahil etmesi gerekiyor,

so he starts off with this sort of wordplay

öyleyse en başlarda çoğu zaman

in the beginning oftentimes,

kelime oyunlarına başlar

and then he takes a pause,

ve sonra bir duruverir

and he says, "Oh my gosh, they're not quite paying attention."

ve der ki "Aman tanrım, kimsenin ilgi göstermiyor"

o zaman da der ki "Amin diyin ey müminler!"

So he says, "Can I get an amen?"

Audience: Amen.

Chris Emdin: So I can I get an amen? Audience: Amen.

Seyirciler: Amin.

Chris Emdin: Amin diyin ey müminler! Seyirciler: Amin.

CE: And all of a sudden, everybody's reawoken.

CE: Ve birden bire herkes titreyip kendine gelmiştir.

That preacher bangs on the pulpit for attention.

Vaiz dikkat çekmek için mimbere vurur.

He drops his voice at a very, very low volume

İnsanların kendisine odaklanmalarını istediği zaman

when he wants people to key into him,

sesinin şiddedini çok çok aşağı bir seviyeye düşürür

and those things are the skills that we need

ve en iyi şekilde öğrencileri olaya dahil edebilen öğretmenlerde

for the most engaging teachers.

ihtiyacımız olan beceriler bunlardır.

So why does teacher education

Öyleyse öğretmen eğitimi

only give you theory and theory

sadece size teori üstüne teori verip

and tell you about standards and tell you about

sonra da size standartlardan bahsediyor da

all of these things that have nothing to do

bir seyirciyi olaya dahil etmek için ihtiyacınız olan,

with the basic skills, that magic that you need

bir öğrenciyi olaya dahil etmek için ihtiyacınız olan o büyü gibi

to engage an audience, to engage a student?

temel becerilerle alakalı neden bir şey vermiyor?

So I make the argument that we reframe teacher education,

Bu yüzden ben de diyorum ki öğretmen eğitimini yeniden şekillendirelim.

that we could focus on content, and that's fine,

İçerik üzerine yoğunlaşabiliriz, sorun değil.

and we could focus on theories, and that's fine,

Teoriler üzerine yoğunlaşabiliriz, sorun değil.

but content and theories

Ancak içerik ve teoriler,

with the absence of the magic

o öğretme ve öğrenme büyüsü olmadan

of teaching and learning means nothing.

o büyü olmadan

hiçbir şeydir.

Pekala, insanlar sık sık der ki "Büyü büyüdür işte."

Now people oftentimes say, "Well, magic is just magic."

There are teachers who,

Bütün zorluklara rağmen bu becerilere sahip olup da okullara girebilmiş ve

despite all their challenges, who have those skills,

get into those schools and are able to engage an audience,

öğrencileri olaya dahil edebilen öğretmenler var ve

and the administrator walks by and says,

müdürü de geçerken şöyle diyor

"Wow, he's so good, I wish all my teachers could be that good."

"Vay! O, o kadar iyi ki... Keşke bütün öğretmenlerim o kadar iyi olabilseler."

And when they try to describe what that is,

Ve ondaki bu "iyi"nin ne olduğunu tarif etmeye çalıştıklarında

they just say, "He has that magic."

diyecekler ki "Onda o büyü var".

But I'm here to tell you

Ancak ben size şunu söylemek için buradayım

that magic can be taught.

bu büyü öğretilebilir.

Magic can be taught.

Bu büyü öğretilebilir.

Magic can be taught.

Bu büyü öğreti-le-bi-lir.

Now, how do you teach it?

Peki nasıl öğretirsiniz?

You teach it by allowing people

İnsanları o büyünün gerçekleştiği yerlere

to go into those spaces

gitmelerine izin vererek

where the magic is happening.

bunu öğretirsiniz.

If you want to be an aspiring teacher in urban education,

Eğer mahalli eğitimde gelecek vadeden bir öğretmen olmak istiyorsanız,

you've got to leave the confines of that university

o üniversitenin sınırlamalarından sıyrılıp

and go into the hood.

şehrin ara sokaklarına karışmak zorundasınız.

You've got to go in there and hang out at the barbershop,

Oraya gidip berber dükkanlarında takılmak zorundasınız.

you've got to attend that black church,

Siyahi kilisesine gitmeli ve

and you've got to view those folks

o dahil etme gücüne sahip olan

that have the power to engage

insanları izlemek zorunda ve

and just take notes on what they do.

yaptıkları şeyler hakkında notlar tutmak zorundasınız.

At our teacher education classes at my university,

Kendi üniversitemin öğretmen eğitimi fakültelerinde

I've started a project where every single student

her bir öğrencinin oraya gelip

that comes in there sits and watches rap concerts.

bir rap konseri izlediği bir proje başlattım.

They watch the way that the rappers move

Rapçilerin nasıl hareket ettiklerini ve

and talk with their hands.

elleriyle nasıl konuştuklarını izliyorlar.

They study the way that he walks proudly across that stage.

Rapçinin sahnede nasıl gururla yürüdüğünü inceliyorlar.

They listen to his metaphors and analogies,

Onun mecazlarını ve benzetimlerini dinliyorlar.

and they start learning these little things

Ve eğer yeterince çalışırlarsa

that if they practice enough

o büyüye anahtar olacak

becomes the key to magic.

bu küçük şeyleri öğrenmeye başlıyorlar.

They learn that if you just stare at a student

Öğreniyorlar ki, eğer bir öğrenciye

and raise your eyebrow about a quarter of an inch,

kaşlarını yarım santim havaya kaldırıp sadece bakarsan

you don't have to say a word

hiç bir şey söylemeye gerek kalmıyor

because they know that that means that you want more.

çünkü bunun daha fazlasını istediğin anlamına geldiğini öğrenci biliyor.

And if we could transform teacher education

Ve eğer öğretmen eğitimini

to focus on teaching teachers

öğretmenlere o büyüyü nasıl yaratacaklarını

how to create that magic

öğretecek şekle dönüştürebilirsek

then poof! we could make dead classes come alive,

puf! ölü sınıfları hayata döndürebilir,

we could reignite imaginations,

hayal güçlerini ateşleyebilir

and we can change education.

ve eğitimi değiştirebiliriz.

Thank you.

Teşekkürler.

(Applause)

(Alkış)