How do you know you exist? - James Zucker

Var olduğunuzu nereden biliyorsunuz? - James Zucker

Çeviri: Gözde Zülal Solak Gözden geçirme: Sevkan Uzel

How do you know you're real?

Gerçek olduğunuzu nereden biliyorsunuz?

It's an obvious question until you try to answer it,

Cevaplamaya çalışıncaya kadar oldukça açık bir soru,

but let's take it seriously.

fakat şimdi ciddi olalım.

How do you really know you exist?

Gerçekten var olduğunuzu nereden biliyorsunuz?

In his "Meditations on First Philosophy,"

"İlk Felsefe Üzerine Meditasyonlar" adlı eserinde

René Descartes tried to answer that very question,

René Descartes bu soruyu, en temelden tekrar başlayabilmek için

demolishing all his preconceived notions and opinions

tüm yerleşmiş düşünce ve fikirlerini yıkarak

to begin again from the foundations.

cevaplamayı denedi.

All his knowledge had come from his sensory perceptions of the world.

Bütün bilgisi, dünyaya dair sahip olduğu duyusal algıdan geliyordu.

Same as you, right?

Tıpkı sizin gibi, değil mi?

You know you're watching this video with your eyes, hearing it with your ears.

Bu videoyu gözlerle izlediğinizi ve kulaklarla duyduğunuzu biliyorsunuz.

Your senses show you the world as it is.

Duyularınız dünyayı size olduğu şekilde gösterirler.

They aren't deceiving you, but sometimes they do.

Sizi kandırmazlar, fakat bazen yapabilirler.

You might mistake a person far away for someone else,

Çok uzağınızdaki bir insanı başka birisine benzetebilirsiniz

or you're sure you're about to catch a flyball,

veya bir topu yakalayacağınızdan çok eminsinizdir

and it hits the ground in front of you.

ve top hemen önünüzde yere düşer.

But come on, right here and now,

Hadi ama, tam da şu anda

you know what's right in front of you is real.

o şeylerin gerçek olduğunu biliyorsunuz.

Your eyes, your hands, your body: that's you.

Gözleriniz, elleriniz, vücudunuz; bu sizsiniz.

Only crazy people would deny that, and you know you're not crazy.

Bunu yalnızca deliler reddederler ve siz deli olmadığınızı biliyorsunuz.

Anyone who'd doubt that must be dreaming.

Bundan şüphe edecek olan kişi ancak rüya görüyordur.

Oh no, what if you're dreaming?

Ah hayır, ya bir rüyanın içerisindeyseniz?

Dreams feel real.

Rüyalar gerçek gibidir.

You can believe you're swimming, flying

Gerçek vücudunuz yatıyorken yüzdüğünüze,

or fighting off monsters with your bare hands,

uçtuğunuza veya çıplak ellerle

when your real body is lying in bed.

canavarlarla savaştığınıza inanabilirsiniz.

No, no, no.

Hayır, hayır, hayır.

When you're awake, you know you're awake.

Uyanıkken, uyanık olduğunuzu bilirsiniz.

Ah! But when you aren't, you don't know you aren't,

Ah! Fakat değilken, olmadığınızı bilemezsiniz

so you can't prove you aren't dreaming.

ve rüya görmediğinizi kanıtlayamazsınız.

Maybe the body you perceive yourself to have isn't really there.

Belki de sahip olduğunuzu düşündüğünüz vücudunuz aslında orada değildir.

Maybe all of reality, even its abstract concepts,

Belki de bütün gerçeklik, hatta

like time, shape, color and number are false,

zaman, şekil, renk ve sayılar gibi soyut kavramları da dahil,

all just deceptions concocted

kötü bir dahi tarafından uydurulmuş

by an evil genius!

kandırmacalardır!

No, seriously.

Hayır, cidden.

Descartes asks if you can disprove the idea that an evil genius demon

Descartes, kötü ve dahi bir şeytanın sizi gerçekliğin gerçek olduğuna

has tricked you into believing reality is real.

inandırmadığını kanıtlayabilir misiniz sorusunu soruyor.

Perhaps this diabolical deceiver has duped you.

Belki de bu şeytani düzenbaz sizi kandırdı.

The world, your perceptions of it, your very body.

Dünya, dünya algılarınız, vücudunuz.

You can't disprove that they're all just made up,

Bunların uydurulmuş olmadığını kanıtlayamazsınız

and how could you exist without them?

ve onlar olmadan nasıl yaşardınız?

You couldn't! So, you don't.

Yaşayamazdınız! Yani, kanıtlayamazsınız.

Life is but a dream,

Hayat yalnızca bir rüyadır

and I bet you aren't row, row, rowing the boat merrily at all, are you?

ve eminim ki sandalınızın küreklerini neşeyle çekmiyorsunuz, değil mi?

No, you're rowing it wearily

Hayır, bıkkınlıkla çekiyorsunuz

like the duped, nonexistent doof you are/aren't.

tıpkı kandırılmış, tükenmiş bir aptal gibi.

Do you find that convincing?

Bunu ikna edici buldunuz mu?

Are you persuaded?

İkna oldunuz mu?

If you aren't, good; if you are, even better,

Olmadıysanız, güzel; olduysanız, daha güzel

because by being persuaded,

çünkü ikna olarak

you would prove that you're a persuaded being.

ikna edilmiş bir varlık olduğunuzu kanıtlardınız.

You can't be nothing if you think you're something,

Bir şey olduğunuzu düşünürseniz, bir "hiç" olamazsınız

even if you think that something is nothing

hatta bir şeyin bir hiç olduğunu düşünseniz bile

because no matter what you think, you're a thinking thing,

bir "hiç" olamazsınız; ne düşünürseniz düşünün, düşünen bir varlıksınız

or as Descartes put it, "I think, therefore I am,"

veya Descartes'ın da dediği gibi, "Düşünüyorum, öyleyse varım."

and so are you, really.

Siz de varsınız, gerçekten.

(Airplane engine)

(Uçak motoru)