Megan Washington: Why I live in mortal dread of public speaking

Megan Washington: Toplum önünde konuşma korkusuyla yaşamak

Çeviri: Asude Eraçıkbaş Gözden geçirme: Ramazan Şen

I didn't know when I agreed to do this

Bunu yapmayı kabul ettiğimde

whether I was expected to talk or to sing.

şarkı mı söylemem gerekecekti yoksa konuşma mı yapacaktım bilmiyordum.

But when I was told that the topic was language,

Ama konunun dil üzerine olduğu söylendiğinde

I felt that I had to speak about something for a moment.

bir an bir şey hakkında konuşmak zorunda olduğumu hissettim.

I have a problem.

Bir sorunum var.

It's not the worst thing in the world.

Dünyanın en kötü şeyi değil.

I'm fine.

Gayet iyiyim.

I'm not on fire.

Yangının ortasına falan düşmedim.

I know that other people in the world

Biliyorum ki dünyada çok daha kötü şeylerle

have far worse things to deal with,

uğraşmak zorunda kalan insanlar var

but for me, language and music are

ama benim için dil ve müzik birbirlerine

inextricably linked through this one thing.

bir şeyle ayrılamaz şekilde bağlı.

And the thing is that I have a stutter.

O şey şu ki, ben bir kekemeyim.

It might seem curious given that I spend

Hayatımın çoğunu sahne önünde geçirdiğim

a lot of my life on the stage.

düşünüldüğünde garip gelebilir.

One would assume that I'm comfortable

Bir kişi toplum önünde gayet rahat olduğumu

in the public sphere and comfortable here,

düşünebilir hatta burada size konuşurken

speaking to you guys.

rahat olduğumu.

But the truth is that I've spent my life up until this point

Ama gerçek şu ki, şu ana kadar ve şu an da dahil

and including this point, living in mortal dread

hayatımı toplum önünde konuşma korkusuyla sürdürdüm

of public speaking.

Public singing, whole different thing. (Laughter)

Toplum önünde şarkı söylemek ise, o çok ayrı bir şey.

But we'll get to that in a moment.

Ama bu konuya birazdan geleceğiz.

I've never really talked about it before so explicitly.

Daha önce bunun hakkında böylesine açık konuşmamıştım.

I think that that's because I've always lived in hope

Heralde hep umut içinde yaşamış olduğum için,

that when I was a grown-up,

yetişkin biri olduğumda

I wouldn't have one.

kekeme olmayacağım umudu.

I sort of lived with this idea that when I'm grown,

Büyüdüğümde Fransızca konuşmayı öğreneceğim,

I'll have learned to speak French,

paramı kontrol etmeyi öğreneceğim

and when I'm grown, I'll learn how to manage my money,

ve kekeme olmayacağım düşüncesiyle yaşadım diyebiliriz.

and when I'm grown, I won't have a stutter,

Sonra da toplum önünde konuşabilecektim,

and then I'll be able to public speak and maybe be the prime minister

belki başbakan olacaktım,

and anything's possible and, you know.

bilirsiniz, her şey olabilir.

(Laughter)

(Kahkahalar)

So I can talk about it now

Şimdi bunun hakkında konuşabiliyorum

because I've reached this point, where —

Çünkü belirli bir noktaya eriştim

I mean, I'm 28.

yani, 28 yaşındayım.

I'm pretty sure that I'm grown now.

Yetişkin olduğuma eminim artık.

(Laughter)

(Kahkahalar)

And I'm an adult woman

Ve hayatını konuşma zorluğu olan

who spends her life as a performer,

bir müzisyen olarak geçiren

with a speech impediment.

yetişkin bir kadınım.

So, I might as well come clean about it.

Bunu kabul etmeliyim.

There are some interesting angles to having a stutter.

Kekeme olmanın bazı ilginç yanları var.

For me, the worst thing that can happen

Benim için, başıma gelebilecek en kötü şey

is meeting another stutterer.

başka bir kekemeyle tanışmak.

(Laughter)

(Kahkahalar)

This happened to me in Hamburg, when

Hamburg'da başıma geldi mesela

this guy, we met and he said,

bi adam yanıma geldi tanıştık ve dedi ki

"Hello, m-m-m-my name is Joe,"

"Merhaba,b-b-b-benim adım Joe"

and I said, "Oh, hello, m-m-m-my name is Meg."

ve ben de dedim ki "Aa,merhaba b-b-benim adım Meg."

Imagine my horror when I realized

Onunla dalga geçtiğimi sandığını farkettiğimde

he thought I was making fun of him.

yaşadığım dehşeti hayal edin.

(Laughter)

(Kahkahalar)

People think I'm drunk all the time.

İnsanlar beni hep sarhoş sanıyorlar.

(Laughter)

(Kahkahalar)

People think that I've forgotten their name

Söylemeden önce duraksadığımda

when I hesitate before saying it.

isimlerini unuttum sanıyorlar.

And it is a very weird thing, because

Ve bu çok garip çünkü

proper nouns are the worst.

özel isimler en kötüsü.

If I'm going to use the word "Wednesday" in a sentence,

Eğer cümlede "çarşamba" kelimesini kullanacaksam

and I'm coming up to the word,

o kelimeye yaklaşıyorsam

and I can feel that I'm going to stutter or something,

ve kekeleyeceğimi hissedersem,

I can change the word to "tomorrow,"

kelimeyi "yarın"la

or "the day after Tuesday,"

ya da "salıdan sonraki gün"le

or something else.

veyahut başka bişeyle değiştirebiliyorum.

It's clunky, but you can get away with it,

Biraz kullanışsız ama işe yarayabilir.

because over time I've developed this

Çünkü zamanla konuşmanın kaçamak noktasını

loophole method of using speech

bulma metodunu geliştirdim,

where right at the last minute you

son anda o şeyi değiştirdiğin

change the thing and you trick your brain.

ve beynini kandırdığın metodu.

But with people's names, you can't change them.

Ama insanların isimlerini değiştiremiyorsun işte.

(Laughter)

(Kahkahalar)

When I was singing a lot of jazz,

Çokça jazz söylediğim zamanlarda

I worked a lot with a pianist whose name was Steve.

adı Steve olan bir piyanistle çok çalıştım

As you can probably gather,

Ve anlayabileceğiniz üzere,

S's and T's, together or independently,

S ve T'ler bir arada ya da ayrı ayrı

are my kryptonite.

benim zayıf noktam.

But I would have to introduce the band

Ama şarkıya başlamadan önce

over this rolling vamp,

grubu tanıtmak zorunda kalırdım

and when I got around to Steve,

ve Steve'in yanına geldiğimde

I'd often find myself stuck on the "St."

"St" de takılıp kalıyordum.

And it was a bit awkward and uncomfortable and it totally kills the vibe.

biraz garip ve rahatsız ediciydi ayrıca havayı da tamamen bozuyor.

So after a few instances of this,

Aynı durumu birkaç kere yaşadıktan sonra

Steve happily became "Seve,"

Steve çok şükür ki "Seve" oldu.

and we got through it that way. (Laughter)

Ve bu şekilde halletmiş olduk. (Kahkahalar)

I've had a lot of therapy,

Bir sürü terapi gördüm

and a common form of treatment is to use

ve kullanımı yaygın olan bir tedavi

this technique that's called smooth speech,

neredeyse şarkı söyleyecekmiş gibi konuştuğun

which is where you almost sing everything that you say.

telaşsız konuşma denilen bir teknikti.

You kind of join everything together in this

Bu çokça tekdüze, anaokulu öğretmenimsi yolla

very singsong, kindergarten teacher way,

bir araya getirirsin her şeyi

and it makes you sound very serene, like you've had lots of Valium,

ve sesin çok huzurluymuşsun gibi çıkar, sanki bir sürü sakinleştirici almışsın gibi.

and everything is calm. (Laughter)

ve her şey sakinmiş gibi.

That's not actually me.

Açıkçası bu ben değilim.

And I do use that. I do.

Ve bunu kullanıyorum, evet.

I use it when I have to be on panel shows,

Panellerde yer almak zorunda olduğumda

or when I have to do radio interviews,

ya da yayının olağanüstü para yaptığı zamanlarda

when the economy of airtime is paramount.

radyo röportajı yapmak zorunda olduğumda.

(Laughter)

(Kahkahalar)

I get through it that way for my job.

Mesleğim için bu şekilde çıkıyorum işin içinden.

But as an artist who feels that their work

Ama işinin tamamıyla dürüstlükten

is based solely on a platform of honesty

ve gerçek olmaktan

and being real,

oluştuğunu düşünen bir sanatçı olarak

that feels often like cheating.

çoğu zaman kopya çekiyormuşum gibi hissediyorum.

Which is why before I sing, I wanted to tell you

Bu yüzden şarkıya başlamadan önce

what singing means to me.

şarkı söylemenin benim için ne anlama geldiğini anlatmak istedim.

It's more than making nice sounds,

Güzel sesler çıkarmaktan,

and it's more than making nice songs.

güzel şarkılar yapmaktan çok öte birşey.

It's more than feeling known, or understood.

Bilindiğini ya da anlaşıldığını hissetmekten,

It's more than making you feel the things that I feel.

hissettiklerimi size hissetirmekten çok öte bir şey.

It's not about mythology,

Mitolojiyle alakası yok

or mythologizing myself to you.

ya da kendimi mitleştirmekle.

Somehow, through some miraculous

Bir şekilde, beynin mucizevi

synaptic function of the human brain,

bir sinaptik işlevi vasıtasıyla

it's impossible to stutter when you sing.

şarkı söylerken kekelemek imkansız.

And when I was younger, that was a method of treatment

Ve küçükken bu bana çok iyi gelen

that worked very well for me,

bir tedavi metoduydu

singing, so I did it a lot.

şarkı söylemek, bu yüzden ben de çokça söyledim.

And that's why I'm here today.

Bugün bunun sayesinde buradayım.

(Applause)

(Alkışlar)

Thank you.

Teşekkür ederim.

Singing for me is sweet relief.

Şarkı söylemek benim için çok tatlı bir rahatlık.

It is the only time when I feel fluent.

Akıcı konuştuğumu hissettiğim tek an.

It is the only time when what comes out of my mouth

Ağzımdan çıkanların tam olarak

is comprehensively exactly what I intended.

söylemek istediğim şeyler olarak çıktığı tek an.

(Laughter)

(Kahkahalar)

So I know that this is a TED Talk,

Biliyorum bu bir TED konuşması,

but now i'm going to TED sing.

ama şimdi TED şarkısı olacak.

This is a song that I wrote last year.

Bu ,geçen sene yazdığım bir şarkı.

Thank you very much. Thank you.

Çok teşekkürler. Teşekkür ederim.

(Applause)

(Alkış)

(Piano)

(Piyano)

♪ I would be a beauty ♪

Güzel olabilirdim

♪ but my nose ♪

ama burnum

♪ is slightly too big ♪

yüzüm için

♪ for my face ♪

fazlaca büyük.

♪ And I would be a dreamer ♪

Ve ben hayalperest olabilirdim

♪ but my dream ♪

ama hayalim

♪ is slightly too big ♪

burası için

♪ for this space ♪

fazlaca büyük.

♪ And I would be an angel ♪

Bir melek olabilirdim

♪ but my halo ♪

ama halem

♪ it pales in the glow ♪

soluk kalır senin zerafetinin

♪ of your grace ♪

ışıltısının yanında.

♪ And I would be a joker ♪

Bir joker olabilirdim

♪ but that card looks silly when you play ♪

ama sen as'ını oynayınca

♪ your ace ♪

o kart çok aptal duruyor.

♪ I'd like to know ♪

Bilmek isterim

♪ Are there stars in hell? ♪

Cehennemde yıldızlar var mı?

♪ And I'd like to know ♪

Ve bilmek isterim

♪ know if you can tell ♪

senin bana bildiğim her şeyi unutturduğunu

♪ that you make me lose everything I know ♪

bilip bilmediğini,

♪ That I cannot choose to or not let go ♪

boşverip vermemek arasında seçim yapamadığımı.

♪ And I'd stay forever ♪

Ve sonsuza kadar kalmak isterdim

♪ but my home ♪

ama evim

♪ is slightly too far ♪

buradan

♪ from this place ♪

fazlaca uzak.

♪ And I swear I tried to ♪

Ve yemin ederim ki

♪ slow it down ♪

yavaşlamayı denedim

♪ when I am walking at your pace ♪

senin hızında yürürken.

♪ But all I could think ♪

Ama bütün düşünebildiğim

♪ idling through the cities ♪

boş boş dolaşmak şehirlerde.

♪ do I look pretty in the rain? ♪

Yağmurun altında güzel gözüküyor muyum?

♪ And I don't know how someone ♪

Ve bilmiyorum nasıl olur da

♪ quite so lovely ♪

böylesine sevimli biri

♪ makes me feel ugly ♪

beni çirkin hissettirir.

♪ So much shame ♪

Çok yazık.

♪ And I'd like to know ♪

Ve bilmek isterim

♪ Are there stars in hell? ♪

Cehennemde yıldızlar var mı?

♪ And I'd like to know ♪

Ve bilmek isterim

♪ know if you can tell ♪

senin bana bildiğim her şeyi unutturduğunu

♪ that you make me lose everything I know ♪

bilip bilmediğini

♪ that I cannot choose to or not let go ♪

boşverip vermemek arasında seçim yapamadığımı.

Thank you very much. (Applause)

Çok teşekkür ederim. (Alkışlar)