The clues to a great story | Andrew Stanton | TED

Andrew Stanton: Harika bir hikayeye götüren ipuçları

2,968,106 views

2012-03-21 ・ TED


New videos

The clues to a great story | Andrew Stanton | TED

Andrew Stanton: Harika bir hikayeye götüren ipuçları

2,968,106 views ・ 2012-03-21

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Meric Aydonat Gözden geçirme: Yasemin Bayraktar
00:15
A tourist is backpacking
0
15260
2000
Bir turist İskoçya'yı
00:17
through the highlands of Scotland,
1
17260
2000
sırt çantasıyla gezerken
00:19
and he stops at a pub to get a drink.
2
19260
2000
içki içmek için bir bara girer.
00:21
And the only people in there is a bartender
3
21260
2000
O sırada barda sadece barmen
00:23
and an old man nursing a beer.
4
23260
2000
ve birasını yudumlayan yaşlı bir adam vardır.
00:25
And he orders a pint, and they sit in silence for a while.
5
25260
2000
Bir bardak ısmarlar ve bir süre sessizce oturur.
00:27
And suddenly the old man turns to him and goes,
6
27260
2000
Birden yaşlı adam ona döner ve:
00:29
"You see this bar?
7
29260
2000
"Bu barı görüyor musun?
00:31
I built this bar with my bare hands
8
31260
2000
Bu barı ülkedeki en iyi ağaçlardan
00:33
from the finest wood in the county.
9
33260
2000
kendi ellerimle yaptım.
00:35
Gave it more love and care than my own child.
10
35260
3000
Ona kendi çocuğumdan daha fazla sevgi ve ilgi gösterdim.
00:38
But do they call me MacGregor the bar builder? No."
11
38260
3000
Peki bana bar ustası MacGregor diyorlar mı? Hayır." der.
00:41
Points out the window.
12
41260
2000
Pencereden dışarıyı gösterir.
00:43
"You see that stone wall out there?
13
43260
2000
"Oradaki taştan duvarı görüyor musun?
00:45
I built that stone wall with my bare hands.
14
45260
3000
O duvarı kendi ellerimle ördüm.
00:48
Found every stone, placed them just so through the rain and the cold.
15
48260
3000
Taşları tek tek topladım, yağmur ve soğuk demeden olduğu gibi yerleştirdim.
00:51
But do they call me MacGregor the stone wall builder? No."
16
51260
3000
Peki bana taş duvar ustası MacGregor diyorlar mı? Hayır"
00:54
Points out the window.
17
54260
2000
Pencereden dışarısını gösterir.
00:56
"You see that pier on the lake out there?
18
56260
2000
"Oradaki iskeleyi görüyor musun?
00:58
I built that pier with my bare hands.
19
58260
2000
O iskeleyi ellerimle ben yaptım.
01:00
Drove the pilings against the tide of the sand, plank by plank.
20
60260
4000
Tahtaları dalgaya karşı kuma teker teker dizdim.
01:04
But do they call me MacGregor the pier builder? No.
21
64260
4000
Peki bana iskele ustası MacGregor diyorlar mı? Hayır.
01:08
But you fuck one goat ... "
22
68260
3000
Ama bir tane keçinin ırzına geç..."
01:11
(Laughter)
23
71260
11000
(Gülüşmeler)
01:22
Storytelling --
24
82260
2000
Hikaye anlatmak
01:24
(Laughter)
25
84260
2000
(Gülüşmeler)
01:26
is joke telling.
26
86260
3000
fıkra anlatmaktır.
01:29
It's knowing your punchline,
27
89260
2000
Vurucu noktasını bilmektir,
01:31
your ending,
28
91260
2000
sonunu bilmek,
01:33
knowing that everything you're saying, from the first sentence to the last,
29
93260
3000
ilk cümleden sonuncuya kadar tüm anlattıklarının
01:36
is leading to a singular goal,
30
96260
2000
tek bir amaca hizmet ettiğini
01:38
and ideally confirming some truth
31
98260
3000
ve ideal durumda insan olarak kim olduğumuz
01:41
that deepens our understandings
32
101260
2000
anlayışını derinleştiren bir gerçeği
01:43
of who we are as human beings.
33
103260
3000
doğrulamaktır.
01:46
We all love stories.
34
106260
2000
Hepimiz hikayeleri severiz.
01:48
We're born for them.
35
108260
2000
Onlar için yaratılmışız.
01:50
Stories affirm who we are.
36
110260
2000
Hikayeler kim olduğumuzu doğrular.
01:52
We all want affirmations that our lives have meaning.
37
112260
2000
Hepimiz yaşamlarımızın bir amacı olduğuna inanmak isteriz.
01:54
And nothing does a greater affirmation
38
114260
2000
Ve hiçbir şey bizi hikayelerin yaptığı kadar
01:56
than when we connect through stories.
39
116260
2000
yaşamamızın bir amacı olduğuna inandıramaz.
01:58
It can cross the barriers of time,
40
118260
2000
Onlar zamanın sınırlarını aşarlar,
02:00
past, present and future,
41
120260
2000
geçmişi, şimdiyi ve geleceği
02:02
and allow us to experience
42
122260
2000
ve bizim gerçek ya da hayal ürünü
02:04
the similarities between ourselves
43
124260
2000
kahramanlarla kendi aramızda
02:06
and through others, real and imagined.
44
126260
3000
benzerlikler bulmamıza izin verirler.
02:09
The children's television host Mr. Rogers
45
129260
3000
Çocuk programı sunucusu Bay Rogers
02:12
always carried in his wallet
46
132260
2000
bir sosyal hizmetler çalışanından
02:14
a quote from a social worker
47
134260
3000
duyduğu şu sözü her zaman cebinde taşırdı:
02:17
that said, "Frankly, there isn't anyone you couldn't learn to love
48
137260
3000
"Açıkçası, dünyada hikayesini duyduktan sonra sevmeyi
02:20
once you've heard their story."
49
140260
2000
öğrenemeyeceğiniz insan yoktur.".
02:22
And the way I like to interpret that
50
142260
2000
Benim bunu yorumlama şeklim
02:24
is probably the greatest story commandment,
51
144260
5000
büyük olasılıkla en önemli hikaye anlatma kuralı:
02:29
which is "Make me care" --
52
149260
3000
"Merak etmemi sağla" --
02:32
please, emotionally,
53
152260
2000
lütfen, duygusal olarak,
02:34
intellectually, aesthetically,
54
154260
2000
mantıksal olarak, estetik olarak
02:36
just make me care.
55
156260
2000
sadece merak etmemi sağla.
02:38
We all know what it's like to not care.
56
158260
2000
Hepimiz önemsememenin ne olduğunu biliriz.
02:40
You've gone through hundreds of TV channels,
57
160260
3000
Yüzlerce televizyon kanalı arasından
02:43
just switching channel after channel,
58
163260
2000
bir kanaldan diğerine atlarsınız,
02:45
and then suddenly you actually stop on one.
59
165260
2000
ve sonunda birisinde durursunuz.
02:47
It's already halfway over,
60
167260
2000
Programın yarısı bitmiştir,
02:49
but something's caught you and you're drawn in and you care.
61
169260
3000
ama bir şey sizi içine çeker ve merak edersiniz.
02:52
That's not by chance,
62
172260
2000
Bu şans eseri değildir,
02:54
that's by design.
63
174260
2000
öyle tasarlanmıştır.
02:56
So it got me thinking, what if I told you my history was story,
64
176260
4000
Böylece ben de size geçmişimin hikaye olduğunu,
03:00
how I was born for it,
65
180260
2000
nasıl onun için yaratıldığımı
03:02
how I learned along the way this subject matter?
66
182260
3000
ve bu süreç içinde bu konunun önemini nasıl anladığımı anlatırsam ne olacağını düşündüm.
03:05
And to make it more interesting,
67
185260
2000
Olayları daha ilginç hale getirmek için
03:07
we'll start from the ending
68
187260
2000
sondan başlayacağız
03:09
and we'll go to the beginning.
69
189260
2000
ve başa doğru ilerleyeceğiz.
03:11
And so if I were going to give you the ending of this story,
70
191260
3000
Eğer bu hikayenin sonundan başlayacak olsaydım,
03:14
it would go something like this:
71
194260
2000
buna benzer birşey olurdu:
03:16
And that's what ultimately led me
72
196260
2000
Ve bu en sonunda burada TED'de
03:18
to speaking to you here at TED
73
198260
2000
size hikayeden bahsetmeme
03:20
about story.
74
200260
3000
yol açan şey.
03:23
And the most current story lesson that I've had
75
203260
3000
Ve bir hikayeden en son çıkardığım ders
03:26
was completing the film I've just done
76
206260
2000
bu yıl 2012'de çekimleri biten filmi
03:28
this year in 2012.
77
208260
2000
tamamlamaktı.
03:30
The film is "John Carter." It's based on a book called "The Princess of Mars,"
78
210260
3000
Filmin adı "John Carter." "Mars Prensesi" isimli kitaptan uyarlandı,
03:33
which was written by Edgar Rice Burroughs.
79
213260
2000
yazarı Edgar Rice Burroughs.
03:35
And Edgar Rice Burroughs actually put himself
80
215260
3000
Edwar Rice Burrough kendini bu filme bir karakter
03:38
as a character inside this movie, and as the narrator.
81
218260
3000
ve anlatıcı olarak dahil etti.
03:41
And he's summoned by his rich uncle, John Carter, to his mansion
82
221260
3000
Kendisi zengin amcası John Carter tarafından "Hemen gel." yazan bir
03:44
with a telegram saying, "See me at once."
83
224260
2000
telgrafla malikanesine çağırılır.
03:46
But once he gets there,
84
226260
2000
Ancak oraya vardığında,
03:48
he's found out that his uncle has mysteriously passed away
85
228260
4000
amcasının gizemli bir şekilde öldüğünü
03:52
and been entombed in a mausoleum on the property.
86
232260
4000
ve arsadaki bir mozoleye gömüldüğünü öğrenir.
03:56
(Video) Butler: You won't find a keyhole.
87
236260
2000
(Video) Uşak: Bir anahtar deliği yok.
03:58
Thing only opens from the inside.
88
238260
3000
Sadece içeriden açılır.
04:01
He insisted,
89
241260
2000
Israr etti,
04:03
no embalming, no open coffin,
90
243260
2000
mumyalamak yok, açık tabut yok,
04:05
no funeral.
91
245260
2000
cenaze yok.
04:07
You don't acquire the kind of wealth your uncle commanded
92
247260
2000
Geri kalanımıza benzeyerek amcanın hükmettiği gibi bir zenginliği
04:09
by being like the rest of us, huh?
93
249260
3000
elde edemezsin,değil mi?
04:12
Come, let's go inside.
94
252260
3000
Gel, içeri girelim.
04:33
AS: What this scene is doing, and it did in the book,
95
273260
2000
AS: Bu sahne, kitapta da olduğu gibi,
04:35
is it's fundamentally making a promise.
96
275260
2000
aslında birşey vaat ediyor.
04:37
It's making a promise to you
97
277260
2000
Size bu hikayenin
04:39
that this story will lead somewhere that's worth your time.
98
279260
2000
zamanınıza değecek bir yere gideceğini vaat ediyor.
04:41
And that's what all good stories should do at the beginning, is they should give you a promise.
99
281260
3000
Tüm iyi hikayelerin başlangıçta bunu yapması gerekir, vaatte bulunmaları gerekir.
04:44
You could do it an infinite amount of ways.
100
284260
2000
Bunu sayısız şekilde yapabilirsiniz.
04:46
Sometimes it's as simple as "Once upon a time ... "
101
286260
4000
Bazen "Evvel zaman içinde..." kadar basit.
04:50
These Carter books always had Edgar Rice Burroughs as a narrator in it.
102
290260
3000
Carter'ın bu kitaplarında her zaman Edgar Rice Burroughs anlatıcı olarak yer alır.
04:53
And I always thought it was such a fantastic device.
103
293260
2000
Ben her zaman bunun harika bir araç olduğuna inandım.
04:55
It's like a guy inviting you around the campfire,
104
295260
3000
Sanki birisinin sizi bir kamp ateşinin etrafına çağırması,
04:58
or somebody in a bar saying, "Here, let me tell you a story.
105
298260
3000
ya da barda birisinin "Gel, sana bir hikaye anlatayım.
05:01
It didn't happen to me, it happened to somebody else,
106
301260
2000
Benim değil başka birisinin başına geldi,
05:03
but it's going to be worth your time."
107
303260
2000
ama vaktine değer." demesi gibi.
05:05
A well told promise
108
305260
2000
İyi bir vaat
05:07
is like a pebble being pulled back in a slingshot
109
307260
4000
tıpkı bir sapana tutturulmuş bir çakıl taşı gibi
05:11
and propels you forward through the story
110
311260
2000
sizi hikayenin başından sonuna kadar
05:13
to the end.
111
313260
2000
sürükler.
05:15
In 2008,
112
315260
2000
2008'de
05:17
I pushed all the theories that I had on story at the time
113
317260
3000
o zamanlar hikaye hakkındaki bütün teorilerimi
05:20
to the limits of my understanding on this project.
114
320260
3000
bu projede algımın sınırlarına kadar zorladım.
05:23
(Video) (Mechanical Sounds)
115
323260
5000
(Video) (Mekanik Sesler)
05:53
♫ And that is all ♫
116
353260
5000
♫Ve işte aşkın♫
05:58
♫ that love's about ♫
117
358260
6000
♫anlamı bu♫
06:04
♫ And we'll recall ♫
118
364260
5000
♫Ve zaman tükendiğinde♫
06:09
♫ when time runs out ♫
119
369260
8000
♫hatırlayacağız♫
06:17
♫ That it only ♫
120
377260
7000
♫Sadece♫
06:24
(Laughter)
121
384260
2000
(Gülüşmeler)
06:26
AS: Storytelling without dialogue.
122
386260
2000
AS: Diyalog olmadan hikaye anlatmak.
06:28
It's the purest form of cinematic storytelling.
123
388260
2000
Bu sinematik hikaye anlatımının en saf hali.
06:30
It's the most inclusive approach you can take.
124
390260
3000
Bu seçebileceğiniz en kapsamlı yol.
06:33
It confirmed something I really had a hunch on,
125
393260
2000
Bu gerçekten içime doğan birşeyi doğruladı:
06:35
is that the audience
126
395260
2000
seyirci aslında
06:37
actually wants to work for their meal.
127
397260
2000
yemeği için çalışmayı ister.
06:39
They just don't want to know that they're doing that.
128
399260
3000
Sadece bunu yaptığını bilmek istemez.
06:42
That's your job as a storyteller,
129
402260
2000
Bu bir hikaye anlatıcı olarak sizin göreviniz,
06:44
is to hide the fact
130
404260
2000
seyircinin yemeği
06:46
that you're making them work for their meal.
131
406260
2000
için çalıştığı gerçeğini saklamak.
06:48
We're born problem solvers.
132
408260
2000
Biz doğuştan problem çözücüyüz.
06:50
We're compelled to deduce
133
410260
2000
Çıkarım yapmak ve sonuca varmak
06:52
and to deduct,
134
412260
2000
zorunda bırakılırız,
06:54
because that's what we do in real life.
135
414260
2000
çünkü gerçek hayatta yaptığımız şey bu.
06:56
It's this well-organized absence of information
136
416260
3000
Bu iyi organize olmuş bilgi yoksunluğu
06:59
that draws us in.
137
419260
2000
bizi içine çeker.
07:01
There's a reason that we're all attracted to an infant or a puppy.
138
421260
3000
Bebeklere ve yavru köpeklere olan ilgimizin arkasında bir neden var.
07:04
It's not just that they're damn cute;
139
424260
2000
Sadece çok tatlı olduklarından değil;
07:06
it's because they can't completely express
140
426260
3000
aynı zamanda ne düşündüklerini ve niyetlerinin
07:09
what they're thinking and what their intentions are.
141
429260
2000
ne olduğunu tamamen ifade edemedikleri için.
07:11
And it's like a magnet.
142
431260
2000
Bu bir mıknatıs gibi bizi çeker.
07:13
We can't stop ourselves
143
433260
2000
Kendimizi bir cümle yi tamamlamaktan
07:15
from wanting to complete the sentence and fill it in.
144
435260
2000
ve onun içini doldurmaktan alıkoyamayız.
07:17
I first started
145
437260
2000
Bu hikaye
07:19
really understanding this storytelling device
146
439260
2000
anlatım aracını ilk defa gerçekten
07:21
when I was writing with Bob Peterson on "Finding Nemo."
147
441260
2000
"Nemo'yu Bulmak" filmini Bob Peterson'la yazarken anladım.
07:23
And we would call this the unifying theory of two plus two.
148
443260
3000
Buna iki artı ikinin birleştirici teorisi diyoruz.
07:26
Make the audience put things together.
149
446260
2000
Parçaları seyircinin birleştirmesini sağla.
07:28
Don't give them four,
150
448260
2000
Onlara dördü verme,
07:30
give them two plus two.
151
450260
2000
iki artı ikiyi ver.
07:32
The elements you provide and the order you place them in
152
452260
3000
Onlara verdiğiniz elementler ve bunları veriş sıranız
07:35
is crucial to whether you succeed or fail at engaging the audience.
153
455260
3000
seyircinin ilgisini çekmek için en önemlu unsur.
07:38
Editors and screenwriters have known this all along.
154
458260
3000
Editörlerler ve senaristler başından beri bilirler.
07:41
It's the invisible application
155
461260
2000
Bizim hikayeye dikkat etmemizi sağlayan
07:43
that holds our attention to story.
156
463260
2000
bunun görünmez olarak işlenmesi.
07:45
I don't mean to make it sound
157
465260
2000
Bunu kuralları tam olarak belli bir bilim gibi
07:47
like this is an actual exact science, it's not.
158
467260
3000
göstermek istemiyorum, çünkü öyle değil.
07:50
That's what's so special about stories,
159
470260
2000
Hikayeleri bu kadar özel yapan da bu,
07:52
they're not a widget, they aren't exact.
160
472260
3000
birer alet değiller, kesin değiller.
07:55
Stories are inevitable, if they're good,
161
475260
2000
Hikayeler kaçınılmazlar, eğer iyilerse,
07:57
but they're not predictable.
162
477260
2000
ancak tahmin edilebilir değiller.
07:59
I took a seminar in this year
163
479260
3000
Bu yıl Judith Weston adındaki bir
08:02
with an acting teacher named Judith Weston.
164
482260
3000
oyunculuk öğretmeniyle bir kurs aldım.
08:05
And I learned a key insight to character.
165
485260
2000
Ve karakterin içyüzüne dair bir şey öğrendim.
08:07
She believed that all well-drawn characters
166
487260
3000
Ona göre bütün iyi yaratılmış karakterlerin
08:10
have a spine.
167
490260
2000
bir omurgası var.
08:12
And the idea is that the character has an inner motor,
168
492260
2000
Ana fikir şu ki, karakterin bir iç motoru var,
08:14
a dominant, unconscious goal that they're striving for,
169
494260
3000
peşine düştükleri baskın, şuursuz bir amaçları,
08:17
an itch that they can't scratch.
170
497260
2000
durduramadıkları bir kaşıntıları var.
08:19
She gave a wonderful example of Michael Corleone,
171
499260
2000
Michael Carleone'yle ilgili harika bir örnek verdi,
08:21
Al Pacino's character in "The Godfather,"
172
501260
2000
"Baba"daki Al Pacino'nun karakterinin omurgası
08:23
and that probably his spine
173
503260
2000
büyük ihtimalle
08:25
was to please his father.
174
505260
2000
babasını memnun etmekti.
08:27
And it's something that always drove all his choices.
175
507260
2000
Ve bu her zaman bütün seçimlerini yönlendiren birşeydi.
08:29
Even after his father died,
176
509260
2000
Babası öldükten sonra bile,
08:31
he was still trying to scratch that itch.
177
511260
4000
hâlâ bu kaşıntıya son vermeye çalışıyordu.
08:35
I took to this like a duck to water.
178
515260
3000
Bunu hemen benimsedim.
08:38
Wall-E's was to find the beauty.
179
518260
3000
Wall-E'ninki güzelliği bulmaktı.
08:41
Marlin's, the father in "Finding Nemo,"
180
521260
3000
"Nemo'yu Bulmak"taki baba Marlin'inki
08:44
was to prevent harm.
181
524260
3000
zararı engellemekti.
08:47
And Woody's was to do what was best for his child.
182
527260
3000
Ve Woody'ninki çocuğu için en iyisini yapmaktı.
08:50
And these spines don't always drive you to make the best choices.
183
530260
3000
Bu omurgalar sizin her zaman en doğru seçimi yapmanızı sağlamaz.
08:53
Sometimes you can make some horrible choices with them.
184
533260
3000
Bazen bunlarla berbat seçimler yapabilirsiniz.
08:56
I'm really blessed to be a parent,
185
536260
2000
Ben baba olduğum için ve çocuklarımın
08:58
and watching my children grow, I really firmly believe
186
538260
3000
büyümesini izlediğim için çok şanslıyım, gerçekten inanıyorum ki,
09:01
that you're born with a temperament and you're wired a certain way,
187
541260
3000
belli bir mizaçla doğuyorsunuz ve belli bir yolda ilerliyorsunuz
09:04
and you don't have any say about it,
188
544260
3000
ve bu konuda söz hakkınız yok,
09:07
and there's no changing it.
189
547260
2000
bunu değiştirmenin yolu yok.
09:09
All you can do is learn to recognize it
190
549260
3000
Yapabileceğiniz tek şey onu kabul etmeyi öğrenmek
09:12
and own it.
191
552260
3000
ve sahiplenmek.
09:15
And some of us are born with temperaments that are positive,
192
555260
2000
Bazılarımız pozitif özelliklerle doğmuşuz,
09:17
some are negative.
193
557260
2000
bazılarımız negatif.
09:19
But a major threshold is passed
194
559260
3000
Ama sizi yönlendiren şeyin ne
09:22
when you mature enough
195
562260
2000
olduğunun farkına varacak ve
09:24
to acknowledge what drives you
196
564260
2000
direksiyonun başına geçecek kadar
09:26
and to take the wheel and steer it.
197
566260
2000
olgunlaştığınızda, önemli bir eşikten geçilir.
09:28
As parents, you're always learning who your children are.
198
568260
3000
Ebeveynler olarak sürekli çocuklarımızın kim olduğunu öğreniyoruz.
09:31
They're learning who they are.
199
571260
2000
Onlar, kim olduklarını öğreniyorlar.
09:33
And you're still learning who you are.
200
573260
2000
Siz de hala kim olduğunuzu öğreniyorsunuz.
09:35
So we're all learning all the time.
201
575260
3000
Yani sürekli öğreniyoruz.
09:38
And that's why change is fundamental in story.
202
578260
3000
Bu yüzden hikayede değişim esastır.
09:41
If things go static, stories die,
203
581260
2000
Eğer olaylar hareketsiz kalırsa, hikayeler ölür,
09:43
because life is never static.
204
583260
3000
çünkü hayat hiçbir zaman hareketsiz değildir.
09:46
In 1998,
205
586260
2000
1998'de
09:48
I had finished writing "Toy Story" and "A Bug's Life"
206
588260
2000
"Oyuncak Hikayesi"ni ve "Bir Böceğin Yaşamını" bitirdiğimde
09:50
and I was completely hooked on screenwriting.
207
590260
2000
senaryo yazımına kendimi kaptırmıştım.
09:52
So I wanted to become much better at it and learn anything I could.
208
592260
3000
Çok daha iyi olmak ve öğrenebileceğim her şeyi öğrenmek istiyordum.
09:55
So I researched everything I possibly could.
209
595260
3000
Bu yüzden araştırabileceğim her şeyi araştırdım.
09:58
And I finally came across this fantastic quote
210
598260
2000
Sonunda İngiliz oyun yazarı William Archer'in
10:00
by a British playwright, William Archer:
211
600260
3000
şu muhteşem sözüyle karşılaştım:
10:03
"Drama is anticipation
212
603260
2000
"Drama belirsizlikle
10:05
mingled with uncertainty."
213
605260
2000
çeşnilendirilmiş beklentidir."
10:07
It's an incredibly insightful definition.
214
607260
3000
Bu işin tam da özüne inen bir bakış açısı.
10:10
When you're telling a story,
215
610260
2000
Bir hikaye anlatırken
10:12
have you constructed anticipation?
216
612260
2000
beklenti de yaratıyor musunuz?
10:14
In the short-term, have you made me want to know
217
614260
2000
Kısa vadede, beni sonra olacaklar hakkında
10:16
what will happen next?
218
616260
2000
meraklandırabiliyor musun?
10:18
But more importantly,
219
618260
2000
Ama daha önemlisi,
10:20
have you made me want to know
220
620260
2000
beni uzun vadede nasıl sonuçlanacağı
10:22
how it will all conclude in the long-term?
221
622260
2000
hakkında meraklandırabiliyor musun?
10:24
Have you constructed honest conflicts
222
624260
2000
Sonucun ne olacağı
10:26
with truth that creates doubt
223
626260
2000
hakkında şüphe uyandıran
10:28
in what the outcome might be?
224
628260
2000
dürüst çatışmalar yaratabildiniz mi?
10:30
An example would be in "Finding Nemo,"
225
630260
2000
Bunun bir örneği "Nemo'yu Bulmak"ta var,
10:32
in the short tension, you were always worried,
226
632260
2000
kısa süreçte, Dory'nin
10:34
would Dory's short-term memory
227
634260
2000
Marlin'in ona tüm anlattıklarını unutmasına neden olan
10:36
make her forget whatever she was being told by Marlin.
228
636260
2000
kısa zamanlı hafızası hakkında endişeleniyordunuz.
10:38
But under that was this global tension
229
638260
2000
Ama bunun altında,
10:40
of will we ever find Nemo
230
640260
2000
bu kocaman okyanusta Nemo'yu
10:42
in this huge, vast ocean?
231
642260
2000
bulabilecek miyiz gerginliği vardı.
10:44
In our earliest days at Pixar,
232
644260
2000
Pixar'daki ilk günlerimizde,
10:46
before we truly understood the invisible workings of story,
233
646260
3000
bir hikayenin içinde olan bitenleri anlamadan,
10:49
we were simply a group of guys just going on our gut, going on our instincts.
234
649260
3000
kalbimiz, içgüdülerimiz nereye götürürse oraya giden bir avuç adamlardık.
10:52
And it's interesting to see
235
652260
2000
Bunun bizi nasıl gerçekten
10:54
how that led us places
236
654260
2000
oldukça iyi olan yerlere
10:56
that were actually pretty good.
237
656260
2000
götürdüğünü görmek ilginç.
10:58
You've got to remember that in this time of year,
238
658260
3000
Yılın bu zamanında, 1993'te, başarılı bir animasyon
11:01
1993,
239
661260
2000
olarak görülen filmlerin
11:03
what was considered a successful animated picture
240
663260
3000
"Küçük Denizkizi", "Güzel ve Çirkin",
11:06
was "The Little Mermaid," "Beauty and the Beast,"
241
666260
3000
"Alaaddin", "Aslan Kral"
11:09
"Aladdin," "Lion King."
242
669260
2000
olduğunu hatırlamalısınız.
11:11
So when we pitched "Toy Story" to Tom Hanks for the first time,
243
671260
3000
Tom Hanks'e "Oyuncak Hikayesi"nin fikrinden ilk bahsettiğimizde,
11:14
he walked in and he said,
244
674260
2000
"Benim şarkı söylememi istemiyorsunuz,
11:16
"You don't want me to sing, do you?"
245
676260
2000
değil mi?" dedi.
11:18
And I thought that epitomized perfectly
246
678260
2000
Bence bu o zamanlarda insanların animasyonun
11:20
what everybody thought animation had to be at the time.
247
680260
3000
nasıl olması gerektiği hakkındaki fikirlerine harika bir örnek.
11:23
But we really wanted to prove
248
683260
2000
Bizim kanıtlamak istediğimiz şey
11:25
that you could tell stories completely different in animation.
249
685260
3000
animasyonla tamamen farklı hikayeler anlatabileceğimizdi.
11:28
We didn't have any influence then,
250
688260
2000
O zamanlar etkilendiğimiz bir şey yoktu,
11:30
so we had a little secret list of rules
251
690260
2000
o yüzden gizli tuttuğumuz
11:32
that we kept to ourselves.
252
692260
2000
bir kural listemiz vardı.
11:34
And they were: No songs,
253
694260
3000
Bunlar: Şarkı yok,
11:37
no "I want" moment,
254
697260
2000
"İstiyorum" anı yok,
11:39
no happy village,
255
699260
2000
mutlu köy yok,
11:41
no love story.
256
701260
2000
aşk hikayesi yok.
11:43
And the irony is that, in the first year,
257
703260
2000
İşin ilginci, ilk senemizde,
11:45
our story was not working at all
258
705260
2000
hikayemiz hiçbir yere gitmiyordu
11:47
and Disney was panicking.
259
707260
2000
ve Disney panik yapmaya başlamıştı.
11:49
So they privately got advice
260
709260
3000
Ve gizlice şimdi adını vermeyeceğim ünlü bir
11:52
from a famous lyricist, who I won't name,
261
712260
2000
söz yazarından tavsiye istediler
11:54
and he faxed them some suggestions.
262
714260
2000
ve o da onlara bazı öneriler faksladı.
11:56
And we got a hold of that fax.
263
716260
2000
Bu faks elimize geçti.
11:58
And the fax said,
264
718260
2000
Faks şöyle diyordu,
12:00
there should be songs,
265
720260
2000
şarkılar olmalı,
12:02
there should be an "I want" song,
266
722260
2000
bir tane "İstiyorum" şarkısı olmalı,
12:04
there should be a happy village song,
267
724260
2000
bir tane mutlu köy şarkısı olmalı,
12:06
there should be a love story
268
726260
2000
bir aşk hikayesi olmalı
12:08
and there should be a villain.
269
728260
2000
ve bir adet kötü karakter olmalı.
12:10
And thank goodness
270
730260
2000
Ve şükürler olsun ki
12:12
we were just too young, rebellious and contrarian at the time.
271
732260
3000
o zamanlar çok genç, asi ve muhaliftik.
12:15
That just gave us more determination
272
735260
3000
Bu bize daha iyi bir hikaye yaratmak için
12:18
to prove that you could build a better story.
273
738260
2000
şevk verdi.
12:20
And a year after that, we did conquer it.
274
740260
2000
Ondan sonraki yıl, harika bir iş çıkardık.
12:22
And it just went to prove
275
742260
2000
Bu da hikaye anlatmanın
12:24
that storytelling has guidelines,
276
744260
2000
katı, sabit kuralları değil,
12:26
not hard, fast rules.
277
746260
2000
ana esasları olduğunu kanıtladı.
12:28
Another fundamental thing we learned
278
748260
2000
Öğrendiğimiz başka önemli şey de
12:30
was about liking your main character.
279
750260
2000
ana karakterinizi sevmekti.
12:32
And we had naively thought,
280
752260
2000
Safça düşünüyorduk ki
12:34
well Woody in "Toy Story" has to become selfless at the end,
281
754260
2000
"Oyuncak Hikayesi"ndeki Woody sonunda bencilliğini yenmeliydi,
12:36
so you've got to start from someplace.
282
756260
2000
buna bir yerden başlamalıydınız.
12:38
So let's make him selfish. And this is what you get.
283
758260
3000
Onu bencil yapalım. Elimize bu geçti.
12:41
(Voice Over) Woody: What do you think you're doing?
284
761260
2000
Woody: Ne yaptığını sanıyorsun?
12:43
Off the bed.
285
763260
2000
Yataktan kalk.
12:45
Hey, off the bed!
286
765260
2000
Hey, yataktan kalk!
12:47
Mr. Potato Head: You going to make us, Woody?
287
767260
2000
Bay Patates Kafa: Bize bunu yaptırabileceğini mi sanıyorsun Woody?
12:49
Woody: No, he is.
288
769260
2000
Woody: Ben değil, o.
12:51
Slinky? Slink ... Slinky!
289
771260
4000
Sinsi? Sins... Sinsi!
12:55
Get up here and do your job.
290
775260
2000
Buraya gel ve işini yap.
12:57
Are you deaf?
291
777260
2000
Sağır mısın?
12:59
I said, take care of them.
292
779260
2000
Onlara günlerini göstermeni söyledim.
13:01
Slinky: I'm sorry, Woody,
293
781260
2000
Sinsi : Üzgünüm Woody.
13:03
but I have to agree with them.
294
783260
2000
Ama onlara hak vermek zorundayım.
13:05
I don't think what you did was right.
295
785260
2000
Bence yaptığın doğru değildi.
13:07
Woody: What? Am I hearing correctly?
296
787260
3000
Woody: Efendim? Doğru mu duyuyorum?
13:10
You don't think I was right?
297
790260
2000
Sence yaptığım doğru değil miydi?
13:12
Who said your job was to think, Spring Wiener?
298
792260
4000
Senin işinin düşünmek olduğunu kim söyledi, Yaylı Köpekçik?
13:17
AS: So how do you make a selfish character likable?
299
797260
2000
AS: Bencil bir karakteri nasıl sevdirirsiniz?
13:19
We realized, you can make him kind,
300
799260
2000
Onu kibar, cömert, komik,
13:21
generous, funny, considerate,
301
801260
2000
düşünceli yapabileceğimizi düşündük,
13:23
as long as one condition is met for him,
302
803260
2000
sadece tek bir koşul sağlanmalıydı:
13:25
is that he stays the top toy.
303
805260
2000
birinci oyuncak olarak kalmalıydı.
13:27
And that's what it really is,
304
807260
2000
Gerçekte de böyle,
13:29
is that we all live life conditionally.
305
809260
2000
hepimiz hayatı koşullu yaşıyoruz.
13:31
We're all willing to play by the rules and follow things along,
306
811260
2000
Koşullar sağlandığı sürece, kurallara göre oynamaya
13:33
as long as certain conditions are met.
307
813260
3000
ve kendimizi kaptırmaya istekliyiz.
13:36
After that, all bets are off.
308
816260
2000
Bundan sonra, kurallar geçerli değil.
13:38
And before I'd even decided to make storytelling my career,
309
818260
3000
Hikaye anlatıcılığını bir kariyer olarak seçmeden önce,
13:41
I can now see key things that happened in my youth
310
821260
2000
gençliğimde hikayeyle ilgili belli şeyleri
13:43
that really sort of opened my eyes
311
823260
2000
görmemi sağlayan kilit noktaları
13:45
to certain things about story.
312
825260
2000
şimdi görebiliyorum.
13:47
In 1986, I truly understood the notion
313
827260
3000
1986'da, hikayenin bir
13:50
of story having a theme.
314
830260
3000
teması olması gerektiğini anladım.
13:53
And that was the year that they restored and re-released
315
833260
3000
Bu "Arabistanlı Lawrance" filminin yeniden düzenlenip
13:56
"Lawrence of Arabia."
316
836260
2000
tekrar yayınlandığı yıldı.
13:58
And I saw that thing seven times in one month.
317
838260
3000
Onu bir ayda yedi kere gördüm.
14:01
I couldn't get enough of it.
318
841260
2000
Doyamıyordum.
14:03
I could just tell there was a grand design under it --
319
843260
3000
Bunun arkasında büyük bir plan olduğunu anlayabilmiştim --
14:06
in every shot, every scene, every line.
320
846260
2000
her karede, her sahnede, her sözde.
14:08
Yet, on the surface it just seemed
321
848260
2000
Yüzeyde,
14:10
to be depicting his historical lineage
322
850260
3000
tarihteki rolünün anlatıldığı
14:13
of what went on.
323
853260
2000
bir seymiş gibi gözüküyordu.
14:15
Yet, there was something more being said. What exactly was it?
324
855260
2000
Ancak, anlattığı başka bir şeyler de vardı. Bu gerçekten neydi?
14:17
And it wasn't until, on one of my later viewings,
325
857260
2000
Sonraki izleyişlerimden birinde
14:19
that the veil was lifted
326
859260
2000
bu perde aralandı,
14:21
and it was in a scene where he's walked across the Sinai Desert
327
861260
3000
bunu Sina Çölü'nde yürüyüp
14:24
and he's reached the Suez Canal,
328
864260
2000
Süveyş Kanalı'na ulaştığı sahnede,
14:26
and I suddenly got it.
329
866260
2000
bir anda anlamıştım.
14:33
(Video) Boy: Hey! Hey! Hey! Hey!
330
873260
6000
(Video) Çocuk: Hey! Hey! Hey! Hey!
14:46
Cyclist: Who are you?
331
886260
3000
Motorsikletli: Kimsiniz?
14:50
Who are you?
332
890260
3000
Kimsiniz?
14:53
AS: That was the theme: Who are you?
333
893260
3000
AS: Tema buydu: Kimsiniz?
14:56
Here were all these seemingly disparate
334
896260
2000
Burada birbirinden bağımsız gözüken
14:58
events and dialogues
335
898260
2000
olaylar ve diyaloglar
15:00
that just were chronologically telling the history of him,
336
900260
3000
sadece kronolojik olarak hikayenin tarihini anlatıyor,
15:03
but underneath it was a constant,
337
903260
2000
ama bunun altında sabit bir yol haritası,
15:05
a guideline, a road map.
338
905260
2000
bir kılavuz var.
15:07
Everything Lawrence did in that movie
339
907260
2000
Lawrance'ın bu filmde yaptığı her şey
15:09
was an attempt for him to figure out where his place was in the world.
340
909260
3000
onun dünyadaki yerini anlama çabasıydı.
15:12
A strong theme is always running through
341
912260
3000
İyi anlatılmış her hikayede her zaman
15:15
a well-told story.
342
915260
3000
güçlü bir tema vardır.
15:18
When I was five,
343
918260
2000
Ben beş yaşındayken,
15:20
I was introduced to possibly the most major ingredient
344
920260
3000
az hatırlanan,
15:23
that I feel a story should have,
345
923260
3000
ancak bence bir hikayenin sahip olması gereken
15:26
but is rarely invoked.
346
926260
2000
en önemli unsurla tanıştım.
15:28
And this is what my mother took me to when I was five.
347
928260
3000
Bu annem beni beş yaşındayken bunu göremeye götürdüğünde oldu.
15:34
(Video) Thumper: Come on. It's all right.
348
934260
3000
(Video) Thumper: Hadi, bir şey yok.
15:37
Look.
349
937260
2000
Bak.
15:39
The water's stiff.
350
939260
3000
Su katı.
15:45
Bambi: Yippee!
351
945260
2000
Bambi: Yuppii!
15:57
Thumper: Some fun,
352
957260
2000
Thumper: Eğlenceli,
15:59
huh, Bambi?
353
959260
3000
değil mi Bambi?
16:02
Come on. Get up.
354
962260
2000
Haydi. Kalk.
16:04
Like this.
355
964260
2000
Böyle.
16:24
Ha ha. No, no, no.
356
984260
3000
Ha ha. Hayır, hayır, hayır.
16:27
AS: I walked out of there
357
987260
2000
AS: Oradan çıktığımda
16:29
wide-eyed with wonder.
358
989260
2000
gözlerim faltaşı gibi açılmıştı.
16:31
And that's what I think the magic ingredient is,
359
991260
2000
Bence sihirli unsur da bu,
16:33
the secret sauce,
360
993260
2000
gizli sos
16:35
is can you invoke wonder.
361
995260
2000
meraklandırabiliyor musunuz?
16:37
Wonder is honest, it's completely innocent.
362
997260
2000
Merak dürüsttür, tamamen saftır.
16:39
It can't be artificially evoked.
363
999260
2000
Yapay olarak uyaramazsınız.
16:41
For me, there's no greater ability
364
1001260
2000
Bence, bir insanın size bunu hissettirmesinden
16:43
than the gift of another human being giving you that feeling --
365
1003260
3000
daha önemli bir yetenek yok --
16:46
to hold them still just for a brief moment in their day
366
1006260
3000
onları günlerinin kısa bir parçasında haraketsiz bırakmak
16:49
and have them surrender to wonder.
367
1009260
2000
ve meraka yenik düşürmek.
16:51
When it's tapped, the affirmation of being alive,
368
1011260
3000
Bu uyarıldığında, canlı olmanın onayı,
16:54
it reaches you almost to a cellular level.
369
1014260
3000
size neredeyse hücresel boyutta ulaşır.
16:57
And when an artist does that to another artist,
370
1017260
2000
Hele bir sanatçı bunu başka bir sanatçıya yaptığında
16:59
it's like you're compelled to pass it on.
371
1019260
2000
sanki bunu başkasına aktarmak zorunda hissedersiniz.
17:01
It's like a dormant command
372
1021260
2000
Tıpkı sessiz bir emrin aniden
17:03
that suddenly is activated in you, like a call to Devil's Tower.
373
1023260
3000
içinizde duyulması gibi, Devil's Tower'a bir çağrı gibi.
17:06
Do unto others what's been done to you.
374
1026260
3000
Sana ne yapıldıysa aynısını başkalarına da yap.
17:09
The best stories infuse wonder.
375
1029260
3000
En iyi hikayeler, meraklandıranlardır.
17:12
When I was four years old,
376
1032260
2000
Ben dört yaşındayken,
17:14
I have a vivid memory
377
1034260
2000
net olarak hatırlıyorum,
17:16
of finding two pinpoint scars on my ankle
378
1036260
3000
ayak bileğimde iki tane iğne büyüklüğünde
17:19
and asking my dad what they were.
379
1039260
2000
yara izi vardı ve babama bunların ne olduğunu sordum.
17:21
And he said I had a matching pair like that on my head,
380
1041260
2000
Aynılarından kafamda da olduğunu söyledi,
17:23
but I couldn't see them because of my hair.
381
1043260
2000
ancak saçlarımdan dolayı onları göremiyordum.
17:25
And he explained that when I was born,
382
1045260
2000
Doğduğumda,
17:27
I was born premature,
383
1047260
2000
prematüre olduğumu söyledi,
17:29
that I came out much too early,
384
1049260
3000
çok erken gelmiştim,
17:32
and I wasn't fully baked;
385
1052260
2000
tamamen gelişme fırsatı bulamamıştım;
17:34
I was very, very sick.
386
1054260
2000
çok çok hastaydım.
17:36
And when the doctor took a look at this yellow kid with black teeth,
387
1056260
3000
Doktor bu siyah dişli sarı bebeğe baktığında
17:39
he looked straight at my mom and said,
388
1059260
2000
annemin gözlerinin içine bakıp
17:41
"He's not going to live."
389
1061260
3000
"Yaşamayacak" demiş.
17:44
And I was in the hospital for months.
390
1064260
3000
Aylarca hastanede kaldım.
17:47
And many blood transfusions later,
391
1067260
2000
Birçok kan naklinden sonra,
17:49
I lived,
392
1069260
2000
hayatta kaldım
17:51
and that made me special.
393
1071260
3000
ve bu beni özel kıldı.
17:54
I don't know if I really believe that.
394
1074260
3000
Buna gerçekten inanıyor muyum bilmiyorum.
17:57
I don't know if my parents really believe that,
395
1077260
3000
Ailem buna gerçekten inanıyor mu bilmiyorum,
18:00
but I didn't want to prove them wrong.
396
1080260
3000
ama onları haksız çıkarmak istemedim.
18:03
Whatever I ended up being good at,
397
1083260
3000
İyi olarak yaptığım her şeyde,
18:06
I would strive to be worthy of the second chance I was given.
398
1086260
4000
bana verilen ikinci şansı hak ettiğimi kanıtlamaya çalıştım.
18:10
(Video) (Crying)
399
1090260
4000
(Video) (Ağlama sesleri)
18:23
Marlin: There, there, there.
400
1103260
3000
Marlin: İşte buradasın.
18:26
It's okay, daddy's here.
401
1106260
3000
Tamam, baban burada.
18:29
Daddy's got you.
402
1109260
3000
Artık babanlasın.
18:34
I promise,
403
1114260
2000
Söz veriyorum,
18:36
I will never let anything happen to you, Nemo.
404
1116260
4000
sana hiçbir şey olmasına izin vermeyeceğim Nemo.
18:40
AS: And that's the first story lesson I ever learned.
405
1120260
4000
AS: Bu benim ilk öğrendiğim hikaye dersiydi.
18:44
Use what you know. Draw from it.
406
1124260
2000
Bildiklerini kullan. Onları işle.
18:46
It doesn't always mean plot or fact.
407
1126260
2000
Bunun her zaman bir senaryo ya da gerçek olması gerekmez.
18:48
It means capturing a truth from your experiencing it,
408
1128260
3000
Deneyimlerinizden bir sonuç çıkarmak ve içinizde,
18:51
expressing values you personally feel
409
1131260
3000
derinlerde hissettiğiniz değerleri
18:54
deep down in your core.
410
1134260
2000
ifade etmek anlamına gelir.
18:56
And that's what ultimately led me to speaking to you
411
1136260
2000
Ve bu da en sonunda burada TEDTalk'ta size
18:58
here at TEDTalk today.
412
1138260
2000
konuşma yapmamı sağlayan şey.
19:00
Thank you.
413
1140260
2000
Teşekkür ederim.
19:02
(Applause)
414
1142260
8000
(Alkış)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7