East vs west -- the myths that mystify | Devdutt Pattanaik

Devcutt Pattanaik : Doğu Batıya Karşı -- şaşırtan mitler

Çeviri: Yusuf Paşa ÖZDEDE Gözden geçirme: osman oguz ahsen

To understand the business of mythology

İş hayatının mitolojisini anlamak

and what a Chief Belief Officer is supposed to do,

için

you have to hear a story

hikaye anlatıcılarının kâtibi olan

of Ganesha,

fil başlı Tanrı Ganesha

the elephant-headed god

ve O'nun

who is the scribe of storytellers,

Savaş Lordu kardeşi

and his brother,

Kartikeya'nın

the athletic warlord of the gods,

hikayesini

Kartikeya.

dinlemeniz gerekir.

The two brothers one day decided to go on a race,

Bir gün bu iki kardeş, dünyanın çevresinde 3 tur atacakları

three times around the world.

bir yarışa girmeye karar verdileri.

Kartikeya leapt on his peacock

Kartikeya tavuskuşunun üstüne atladı

and flew around the continents

ve kıtaların, dağların, okyanusların

and the mountains and the oceans.

çevresinde uçtu

He went around once,

1 tur attı,

he went around twice,

2 tur attı,

he went around thrice.

3 tur attı.

But his brother, Ganesha,

Ama kardeşi Ganesha,

simply walked around his parents

sadece ailesinin çevesinde yürüdü.

once, twice, thrice,

1 kez, 2 kez, 3 kez.

and said, "I won."

ve "Ben kazandım" dedi.

"How come?" said Kartikeya.

"Nasıl olur?" dedi Kartikeya.

And Ganesha said,

ve Ganesha:

"You went around 'the world.'

"Sen dünyanın çevresinde dolaştın"

I went around 'my world.'"

ben ise "kendi dünyamın çevresinde dolaştım"

What matters more?

Neyin daha fazla önemi var ki?

If you understand the difference between 'the world' and 'my world,'

Eğer "dünya" ve "benim dünyam" arasındaki farkı anlarsanız

you understand the difference between logos and mythos.

amblemler ve efsaneler arasındaki farkı da anlarsınız.

'The world' is objective,

"Dünya" objektiftir.

logical, universal, factual,

Mantıksal, evrensel, gerçekçi,

scientific.

ve bilimseldir.

'My world' is subjective.

"Benim dünyam" ise subjektiftir.

It's emotional. It's personal.

Hissidir, kişiseldir.

It's perceptions, thoughts, feelings, dreams.

Algılar, düşünceler, duygular ve hayallerdir.

It is the belief system that we carry.

Taşıdığımız inanç sistemidir.

It's the myth that we live in.

İçinde yaşadığımız mittir.

'The world' tells us how the world functions,

"Dünya", bize dünyanın nasıl işlediğini,

how the sun rises,

güneşin nasıl doğduğunu,

how we are born.

bizim nasıl doğduğumuzu anlatır.

'My world' tells us why the sun rises,

"Benim dünyam" ise güneşin neden doğduğunu,

why we were born.

bizim neden doğduğumuzu anlatır.

Every culture is trying to understand itself:

Her kültür kendini anlamaya çalışır,

"Why do we exist?"

"Biz neden varız?"

And every culture comes up with its own understanding of life,

ve her kültür kendi yaşam anlayışı

its own customized version of mythology.

ve kendine uyarlanmış mitoloji versiyonuyla ortaya çıkar.

Culture is a reaction to nature,

Kültür, doğaya karşı bir reaksiyondur

and this understanding of our ancestors

ve atalarımızın bu anlayışı

is transmitted generation from generation

akla uygunluğu daima farksız

in the form of stories, symbols and rituals,

hikayeler, semboller ve riüeller şeklinde

which are always indifferent to rationality.

nesilden nesile aktarılmıştır.

And so, when you study it, you realize

Bu sebeple, bunu araştırdığınızda farkedersiniz ki

that different people of the world

dünyadaki farklı insanların

have a different understanding of the world.

farklı dünya anlayışları vardır.

Different people see things differently --

farklı insanlar şeyleri farklı görür:

different viewpoints.

farklı bakış açıları.

There is my world and there is your world,

Benim dünyam var ve sizin dünyanız var,

and my world is always better than your world,

ve benim dünyam her zaman sizin dünyanızdan daha iyidir

because my world, you see, is rational

çünkü benim dünyam gerçekçidir,

and yours is superstition.

sizinkisi batıl,

Yours is faith.

sizinkisi inanç,

Yours is illogical.

sizinkisi mantıksız.

This is the root of the clash of civilizations.

işte bu medeniyetlerin çatışmasının kökündeki sebeptir.

It took place, once, in 326 B.C.

Bu çatışma bir defasında milattan önce 326'da

on the banks of a river called the Indus,

şimdi Pakistan sınırlarında olan Indus nehrinin yakalarında

now in Pakistan.

meydana geldi.

This river lends itself to India's name.

Bu nehir adını Hindistana verir.

India. Indus.

India, Indus, Hindistan.

Alexander, a young Macedonian,

Alexander, genc bir Makedon,

met there what he called a "gymnosophist,"

"çıplak, bilge adam" anlamına gelen

which means "the naked, wise man."

bir "gymnosophist" ile orada karşılaştı.

We don't know who he was.

Kim olduğunu bilmiyoruz.

Perhaps he was a Jain monk,

Belki Jainizim mensubu bir keşişti,

like Bahubali over here,

tıpkı Bahubali gibi, işte burda,

the Gomateshwara Bahubali

Gomateshwara Bahubali

whose image is not far from Mysore.

tarzı Mysore'a pek uzak değildir.

Or perhaps he was just a yogi

Ya da belki de sadece,

who was sitting on a rock, staring at the sky

bir kaya üstünde oturan, gökyüzüne,

and the sun and the moon.

güneşe ve aya bakan bir yogacıydı.

Alexander asked, "What are you doing?"

Alexander : "Ne yapıyorsun" diye sordu

and the gymnosophist answered,

ve bilgin cevap verdi,

"I'm experiencing nothingness."

"Hiçliği tecrübe ediyrum..."

Then the gymnosophist asked,

Sonra bilgin sordu,

"What are you doing?"

"Sen ne yapiyorsun?"

and Alexander said, "I am conquering the world."

ve Alexander "Dunyayi fethediyorum" dedi.

And they both laughed.

Ikisi de gulduler.

Each one thought that the other was a fool.

Her ikisi de bir digerinin ahmak oldugunu dusundu.

The gymnosophist said, "Why is he conquering the world?

Bilgil : "Neden dünyayı fethediyor ki?

It's pointless."

Bu çok anlamsız" dedi.

And Alexander thought,

Ve Alexander düşündü:

"Why is he sitting around, doing nothing?

"Neden hiçbir şey yapmadan burda oturuyor?

What a waste of a life."

Ne büyük zaman kaybı" dedi.

To understand this difference in viewpoints,

Bakış açılarındaki farkları anlamak için

we have to understand

Alexander'ın subjektif gerçekliğini

the subjective truth of Alexander --

anlamak zorundayız.

his myth, and the mythology that constructed it.

mitini ve bu miti inşa eden mitolojiyi.

Alexander's mother, his parents, his teacher Aristotle

Alexander'ın annesi, ebeveynleri, öğretmeni Aristo

told him the story of Homer's "Iliad."

O'na Humeros'un İlyada Destanı'nı anlattılar .

They told him of a great hero called Achilles,

O'na bir savaşa girdiği zaman zaferin muhakkak,

who, when he participated in battle, victory was assured,

Bir savaştan çekildiğinde ise bozguna uğramanın kaçınılmaz olduğu

but when he withdrew from the battle,

Achilles adındaki büyük kahramanın

defeat was inevitable.

hikayesini anlattılar.

"Achilles was a man who could shape history,

Achilles tarihe şekil verebilen bir

a man of destiny,

yazgı adamıydı.

and this is what you should be, Alexander."

ve Alexander! "Senin de olman gereken adam bu!"

That's what he heard.

Duyduğu buydu.

"What should you not be?

"Ne olmamalısın?"

You should not be Sisyphus,

Bütün gün dağın yukarısına bir kayayı

who rolls a rock up a mountain all day

geceleyin aşağı atmak için çıkartan

only to find the boulder rolled down at night.

Sisyphus olmamalısın.

Don't live a life which is monotonous,

Monoton, siradan ve anlamsiz

mediocre, meaningless.

bir hayat yasama.

Be spectacular! --

Olaganustu ol! --

like the Greek heroes,

Yunan kahramanlari gibi,

like Jason, who went across the sea

Argonauts ile denizi asan ve

with the Argonauts and fetched the Golden Fleece.

Altın postu getiren Jason gibi.

Be spectacular like Theseus,

Labirente girip boğa kafalı Minotaur'u öldüren

who entered the labyrinth and killed the bull-headed Minotaur.

Theseus gibi olağanüstü ol.

When you play in a race, win! --

Bir mücadeleye girdiğin zaman, Kazan! ---

because when you win, the exhilaration of victory

Çünkü kazandığında zaferin canlılığı

is the closest you will come to the ambrosia of the gods."

seni Tanrı'nın ölümsüzlük yemeğine daha çok yaklaştıracak

Because, you see, the Greeks believed

Çünkü Yunanlar sadece bir kez

you live only once,

yaşandığına inanıyorlardı

and when you die, you have to cross the River Styx.

ve öldüğünüzde Styx nehrini geçmek zorundaydınız

And if you have lived an extraordinary life,

ve eğer olağanüstü bir hayat yaşadıysanız

you will be welcomed to Elysium,

Elysium'a girebilirdiniz.

or what the French call "Champs-Élysées" --

ya da Fransızların dediği gibi "Şanzelize" --

(Laughter) --

(Gülüşmeler)

the heaven of the heroes.

kahramanların cenneti

But these are not the stories that the gymnosophist heard.

Ama bunlar bilginin duyduğu hikayeler değildi.

He heard a very different story.

O bambaşka bir hikaye duymuştu

He heard of a man called Bharat,

Sonradan Hindistanda Bharata diye anılan

after whom India is called Bhārata.

Bharat isimli bir adamın hikayesini duydu.

Bharat also conquered the world.

Bharat da dünyayı fethetti.

And then he went to the top-most peak

Ve sonra Meru adındaki,

of the greatest mountain of the center of the world

dünyanın merkezindeki en büyük dağın

called Meru.

en tepesine "buraya ilk ben geldim" demek için

And he wanted to hoist his flag to say,

gitti

"I was here first."

Bayrağını dikmek istedi

But when he reached the mountain peak,

Ancak dağın zirvesine ulaştığı zaman

he found the peak covered with countless flags

Zirvenin kendinden önceki fetihçilerin bıraktığı

of world-conquerors before him,

sayısız bayraklarla dolu olduğunu farketti

each one claiming "'I was here first' ...

Her biri de "Buraya gelene kadar saniyordum ki

that's what I thought until I came here."

Buraya ilk ben geldim'" diyordu.

And suddenly, in this canvas of infinity,

Ve bir anda, sonsuzluk tuvalinde

Bharat felt insignificant.

Bharat kendini küçücük hissetti.

This was the mythology of the gymnosophist.

Bilginin mitolojisi de buydu.

You see, he had heroes, like Ram -- Raghupati Ram

İşte, onun da kahramanları vardı, Ram gibi -- Raghupati Ram

and Krishna, Govinda Hari.

ve Krishna, Govinda Hari.

But they were not two characters on two different adventures.

Ama onlar iki farkli maceradaki iki karakter değillerdi.

They were two lifetimes of the same hero.

Onlar aynı kahramanın iki ayrı hayatıydı

When the Ramayana ends the Mahabharata begins.

Ramayana bittiğinde Mahabharata başlar.

When Ram dies, Krishna is born.

Ram öldüğünde Krishna doğar.

When Krishna dies, eventually he will be back as Ram.

Krishna öldüğünde, nihayetinde Ram olarak geri dönecektir.

You see, the Indians also had a river

İşte, Hintlilerin bir de yaşayanlar diyarını

that separates the land of the living from the land of the dead.

Ölüler diyarından ayıran bir nehri vardı.

But you don't cross it once.

Ama sadece bir kez geçmezsiniz onu.

You go to and fro endlessly.

Durmaksızın gidip gelirsiniz.

It was called the Vaitarani.

Nehrin adı Vaitarani idi.

You go again and again and again.

Tekrar tekrar, tekrar tekrar gidersiniz.

Because, you see,

Çünkü görüyorsunuz ya,

nothing lasts forever in India, not even death.

Hindistan'da hiçbir şey sonsuza kadar sürmez, ölüm bile.

And so, you have these grand rituals

ve Ana Tanrıçanın imajının inşa edildiği

where great images of mother goddesses are built

bütün bu ritüellere sahipsinizdir

and worshiped for 10 days ...

ve 10 günlük ibadet.

And what do you do at the end of 10 days?

peki 10 günün sonunda ne yapıyorsunuz?

You dunk it in the river.

Onu nehire bırakıyorsunuz

Because it has to end.

çünkü bitmek zorunda

And next year, she will come back.

ve gelecek sene, geri gelecek.

What goes around always comes around,

Giden herşey tekrar geri gelir

and this rule applies not just to man,

ve bu kural sadece insanlarda uygulanmaz

but also the gods.

Tanrılarda da uygulanır

You see, the gods

biliyorsunuz,

have to come back again and again and again

Tanrılar tekrar gelmek zorundadır, tekrar ve tekrar

as Ram, as Krishna.

tıpkı Ram ve Krishna gibi.

Not only do they live infinite lives,

yaşadıkları tek şey sonsuz bir yaşam değil

but the same life is lived infinite times

aynı yaşam sonsuz bir zamanda yaşanır

till you get to the point of it all.

ta ki o noktaya varana kadar.

"Groundhog Day."

"Kunduz Festivali"

(Laughter)

(Kahkahalar)

Two different mythologies.

İki farklı mitoloji.

Which is right?

Hangisi doğru?

Two different mythologies, two different ways of looking at the world.

İki farklı mitoloji ve dünyaya iki farklı bakış açısı.

One linear, one cyclical.

Birisi doğrusal, döngüsel - efsanevi.

One believes this is the one and only life.

Birisi bu hayatın sadece bir defa yaşandığına,

The other believes this is one of many lives.

diğeri ise bu hayatın bir çok hayattan sadece birisi olduğuna inanıyor.

And so, the denominator of Alexander's life was one.

ve Alexander'ın hayatına bu ismi koyan kişi sadece biriydi.

So, the value of his life was the sum total

Öyleyse hayatın değeri, ulaştığı başarıların

of his achievements.

bir özetiydi.

The denominator of the gymnosophist's life was infinity.

Bilgin'in hayatına isim koyan kişi sonsuzdu

So, no matter what he did,

o yüzden ne yaptığının önemi yoktu,

it was always zero.

her zaman sıfırdı.

And I believe it is this mythological paradigm

ve ben bunun sıfır rakamını bulan hintli matematikçilerden

that inspired Indian mathematicians

ilham alan bir

to discover the number zero.

mitolojik paradigma olduğuna inanıyorum.

Who knows?

Kim bilir?

And that brings us to the mythology of business.

ve bu bizi mitolojinin içine getirir.

If Alexander's belief influenced his behavior,

Eğer Alexander'ın inancı davranışlarından etkilenmiş olsaydı,

if the gymnosophist's belief influences his behavior,

eğer bilgin'in inancı, davranışlarından etkilenmiş olsaydı,

then it was bound to influence the business they were in.

bu onları kendi işlerinin içine bağlardı.

You see, what is business

iş hayatını biliyorsunuz

but the result of how the market behaves

ancak piyasanın hareketleri

and how the organization behaves?

ve organizasyonun hareketleri?

And if you look at cultures around the world,

eğer dünyadaki kültürlere bakarsanız

all you have to do is understand the mythology

bütün yapmanız gereken mitolojiyi anlamak

and you will see how they behave and how they do business.

ve sonunda onların nasıl davrandığını, işlerini nasıl yaptığını göreceksiniz.

Take a look.

bir bakın.

If you live only once, in one-life cultures around the world,

eğer dünyada tek yaşamlı bir kültürde sadece bir kere yaşasaydınız

you will see an obsession with binary logic,

ikili mantıkla sabit fikiri göreceksiniz

absolute truth, standardization,

tamamiyle gerçek, standartizasyon,

absoluteness, linear patterns in design.

mutlakiyet, tasarımda doğrusal modeller.

But if you look at cultures which have cyclical

ancak efsaneleri olan kültürlere bakarsanız

and based on infinite lives, you will see a comfort with fuzzy logic,

ve bunlar ölümsüzlüğe dairse, bulanık bir mantığın rahatlığını göreceksiniz

with opinion,

fikirle,

with contextual thinking,

içeriksel düşünceyle,

with everything is relative, sort of --

herşey göreceli, bir nevi --

(Laughter)

(Kahkaha)

mostly.

çoğu kez.

(Laughter)

(Laughter)

You look at art. Look at the ballerina,

Bir sanata bakın, balerine bakın.

how linear she is in her performance.

nasıl bir çizgisel performans içindedir.

And then look at the Indian classical dancer,

ve bir de klasik hint dansçılarına bakın,

the Kuchipudi dancer, the Bharatanatyam dancer,

Kuchipudi dansçıları, Bharatanatyam dansçıları,

curvaceous.

kıvrımlı.

(Laughter)

(Kahkaha)

And then look at business.

Ve iş yaşamına bakın.

Standard business model:

Standart iş modeli:

vision, mission, values, processes.

Vizyon, Misyon, Değerler, İşleyişler.

Sounds very much like the journey through

Daha çok yönetici tarafından verilen bir emirle vaad edilmiş bir yer gibi

the wilderness to the promised land,

vaad edilmiş bakir bir yer gibi

with the commandments held by the leader.

bir seyahati andırıyor.

And if you comply, you will go to heaven.

ve eğer şikayet edersen, cehenneme gidersin.

But in India there is no "the" promised land.

Ancak Hindistanda, tek bir vaadedilen yer yoktur.

There are many promised lands,

Bulunduğun topluluktaki durağına göre

depending on your station in society,

ve hayattaki kademene göre

depending on your stage of life.

bir çok vaad edilen yer vardır

You see, businesses are not run as institutions,

Biliyorsunuz, iş hayatı bireylerin kişisel duyarlılıkları

by the idiosyncrasies of individuals.

tarafından yürütülmüyor kurumlar gibi.

It's always about taste.

Bu her zaman tat ile ilgilidir.

It's always about my taste.

Her zaman benim aldığım tat ile ilgilidir.

You see, Indian music, for example,

Hint müziğini biliyorsunuz,

does not have the concept of harmony.

bu ahenkte bir konsept yoktur,

There is no orchestra conductor.

orkestra şefi de yoktur.

There is one performer standing there, and everybody follows.

Yalnızca bir dansçı durur ve herkes onu takip eder.

And you can never replicate that performance twice.

ve bu performansı kesinlikle ikinci defa taklit edemezsiniz.

It is not about documentation and contract.

Bu, dökümanlarla ya da kontratlarla ilgili değil,

It's about conversation and faith.

bu mükâleme ve inançla ilgili.

It's not about compliance. It's about setting,

Bu boyun eğme ile ilgili değil, ayarlama ile ilgili.

getting the job done, by bending or breaking the rules --

kuralları yıkarak veya bükerek işi bitirirsin.

just look at your Indian people around here,

etrafınızdaki hintli insanlara bakın,

you'll see them smile; they know what it is.

onları gülümserken göreceksiniz, ne olduğunu biliyorlar

(Laughter)

(Kahkaha)

And then look at people who have done business in India,

ve Hindistanda iş yapan insanlara bir bakın

you'll see the exasperation on their faces.

yüzlerinde bir bıkkınlık göreceksiniz.

(Laughter)

(Kahkaha)

(Applause)

(Alkış)

You see, this is what India is today. The ground reality

Bu, bugün Hindistanın olduğu şeydir.

is based on a cyclical world view.

Bütün gerçeklik efsanevi dünya görüşüne dayalıdır.

So, it's rapidly changing, highly diverse,

Bu da hızla değişir, yüksek çeşitlilik,

chaotic, ambiguous, unpredictable.

düzensiz, belirsiz, tahmin edilemez.

And people are okay with it.

ve insanlar için sorun değil.

And then globalization is taking place.

Ve küreselleşme yerini alıyor.

The demands of modern institutional thinking is coming in.

Tekli yaşam kültüründen köklenen

Which is rooted in one-life culture.

Modern kurumsal düşüncelerin talepleri geliyor

And a clash is going to take place,

ve çatışma burda yerini alıyor

like on the banks of the Indus.

tıpkı Hindistandaki bankalar gibi.

It is bound to happen.

bu olmak zorunda.

I have personally experienced it. I'm trained as a medical doctor.

Bunu kişisel olarak da tecrübe ettim. Medikal doktor olarak eğitim aldım.

I did not want to study surgery. Don't ask me why.

Cerrahi konusunda okumak istemedim, sebebini sormayın.

I love mythology too much.

Mitolojiyi çok sevdim.

I wanted to learn mythology. But there is nowhere you can study.

Mitolojiyi öğrenmek istedim ancak bunu öğrenebileceğiniz hiçbir yer bulunmuyor.

So, I had to teach it to myself.

Ben de kendi kendime öğrenmek zorunda kaldım

And mythology does not pay, well, until now.

ve mitoloji için size para vermiyorlar, şimdiye kadar.

(Laughter)

(Kahkaha)

So, I had to take up a job. And I worked in the pharma industry.

Ve bir iş edinmem gerekiyordu, Pharma Endüstri'de işe başladım

And I worked in the healthcare industry.

ve Sağlık Hizmetleri Endüstrisinde çalıştım

And I worked as a marketing guy, and a sales guy,

Pazarlama ve Satışta çalıştım

and a knowledge guy, and a content guy, and a training guy.

ve bilgili biri olarak, dolu biri olarak, eğitimli biri olarak.

I even was a business consultant, doing strategies and tactics.

İş konusunda danışmanlık dahi yaptım, stratejiler ve taktikler ürettim.

And I would see the exasperation

Amerikalı ve Avrupalı meslektaşlarım arasında

between my American and European colleagues,

Hindistanla iş yaparken

when they were dealing with India.

bıkkınlık gördüm

Example: Please tell us the process

Örnek: Bize lütfen hastaneye fatura keserken

to invoice hospitals.

gerçekleşen işleyişi söylein.

Step A. Step B. Step C. Mostly.

Adım A, Adım B, Adım C, bir çok...

(Laughter)

(Kahkaha)

How do you parameterize "mostly"?

"Bir Çok.." u nasıl ifade edersiniz?

How do you put it in a nice little software? You can't.

Bunu küçük güzel bir programa nasıl yerleştirebilirsiniz? Yapamazsınız.

I would give my viewpoints to people.

İnsanlara bakış açımı anlatmak istedim

But nobody was interested in listening to it,

ancak kimse dinlemekle ilgilenmedi.

you see, until I met Kishore Biyani of the Future group.

görüyorsunuz, Future Group'ta Kishore Biyani ile tanışana kadar

You see, he has established the largest retail chain, called Big Bazaar.

biliyorsunuz kendisi Big Bazaar ismi ile çok büyük bir perakende zinciri kurdu

And there are more than 200 formats,

ve 200'den fazla şekil,

across 50 cities and towns of India.

Hindistanda 50 şehir ve kasaba.

And he was dealing with diverse and dynamic markets.

Ve kendisi farklılıklarla ve dinamik pazarlama ile ilgileniyordu

And he knew very intuitively,

ve en iyi pratiğin

that best practices,

Japonyada, Çinde, Avrupa ve Amerikada gelişeceğini

developed in Japan and China and Europe and America

ancak Hindistanda olmayacağını

will not work in India.

öngörüyordu.

He knew that institutional thinking doesn't work in India. Individual thinking does.

Bu kurumsal düşüncenin Hindistanda işe yaramayacağını, ancak Bireysel düşüncenin yarayacağını biliyordu.

He had an intuitive understanding of the mythic structure of India.

Hindistandaki mitolojik yapıyı anlayan bir öngörüsü vardı.

So, he had asked me to be the Chief Belief Officer, and said,

Ve bana kendisi ile çalışmak isteyip istemediğimi sordu

"All I want to do is align belief."

ve "senden istediğim inancı hizalaman"

Sounds so simple.

kolay görünüyordu

But belief is not measurable.

ancak inanç ölçülebilir bir şey değil

You can't measure it. You can't manage it.

onu ölçemez ve yönetemezsin

So, how do you construct belief?

peki inancı nasıl inşa edersin?

How do you enhance the sensitivity of people to Indian-ness.

İnsanların Hintliliğe karşı hassasiyetini nasıl arttırabiliriz?

Even if you are Indian, it is not very explicit, it is not very obvious.

Hintli olsan bile, bu çok açık ve net değildir.

So, I tried to work on the standard model of culture,

Ve kültürler üzerinde standart bir model üzerinde çalıştım.

which is, develop stories, symbols and rituals.

hikayeler, semboller ve ritüeller üreten.

And I will share one of the rituals with you.

ve bu ritüelleri sizlerle paylaşacağım.

You see it is based on the Hindu ritual of Darshan.

görüyorsunuz bu Darshan'ın Hindu ritüelinden temellenir

Hindus don't have the concept of commandments.

Hinduların buyruk altına girmek gibi bir konsepti yoktur.

So, there is nothing right or wrong in what you do in life.

O yüzden doğru veya yanlış bir şey yoktur bu hayatta yaptıklarınızda.

So, you're not really sure how you stand in front of God.

ve Tanrı'nın önünde nasıl oturacağınız konusunda emin değilsinizdir.

So, when you go to the temple, all you seek is an audience with God.

Tapınağa gittiğiniz zaman, Tanrı'nın dinleyicileridir tüm aradığınız.

You want to see God.

Tanrıyı görmek istersiniz.

And you want God to see you, and hence the gods have very large eyes,

ve Tanrı'nın da sizi görmesini istersiniz ve o andan sonra Tanrı'nın gözleri büyür

large unblinking eyes,

Büyük, açılıp kapanmayan gözler,

sometimes made of silver,

bazen gümüşten yapılmış

so they look at you.

ve size doğru bakar.

Because you don't know whether you're right or wrong, and so all you seek

Çünkü doğru veya yanlış yaptığınızı bilmiyorsunuz ve aradığınız bütün şey

is divine empathy.

yüce bir empati.

"Just know where I came from, why I did the Jugaad."

"Sadece nerden geldim ve neden Jugaad(Hindistanda motorlu bir araç) yaptım"

(Laughter)

(Kahkaha)

"Why did I do the setting,

"Neden bunu ayarladım,

why I don't care for the processes. Just understand me, please."

"Neden gelişimini umursamıyorum, lütfen anla beni... lütfen."

And based on this, we created a ritual for leaders.

ve buna dayanarak liderler için bir ritüel geliştirdik.

After a leader completes his training and is about to take over the store,

Lider eğitimini bitirdikten ve işi eline aldıktan sonra

we blindfold him, we surround him with the stakeholders,

Onu bağlarız, onun çevresini hissedarlar ile sararız,

the customer, his family, his team, his boss.

müşterilerle, ailesi ile, takımı ile, patronu ile sararız.

You read out his KRA, his KPI, you give him the keys,

O'nun KRA'sını, KPI'sini okursunuz, ona anahtarları verirsiniz

and then you remove the blindfold.

ve gözünü açarsınız.

And invariably, you see a tear,

ve her durumda yaşları görürsünüz

because the penny has dropped.

çünkü meteliksiz kalmıştır.

He realizes that to succeed,

Farkeder ki başarmak için

he does not have to be a "professional,"

profesyonel olmak zorunda değil.

he does not have to cut out his emotions,

duygularını ortadan kaldırmak zorunda değil.

he has to include all these people

bunları insanların içine katmak zorunda

in his world to succeed, to make them happy,

başarmak için, onları mutlu etmek için.,

to make the boss happy, to make everyone happy.

patronunu ve herkesi mutlu etmek için

The customer is happy, because the customer is God.

Müşteri mutludur çünkü müşteri Tanrı'dır.

That sensitivity is what we need. Once this belief enters,

Hassasiyet bizim ihtiyacımız olan şeydir, bu düşünce girdiği zaman

behavior will happen, business will happen.

tavırlar da gerçekleşecek ve iş olacaktır

And it has.

ve olmuştur da.

So, then we come back to Alexander

ve şimdi Alexander'a geri dönelim.

and to the gymnosophist.

ve bilgin'e.

And everybody asks me, "Which is the better way, this way or that way?"

Herkes bana "Hangisi daha iyi bir yoldu, bu mu yoksa o mu?" diye soruyor

And it's a very dangerous question,

ve bu çok tehlikeli bir soru

because it leads you to the path of fundamentalism and violence.

çünkü bu seni tutuculuğa veya şiddete götürebilir.

So, I will not answer the question.

O yüzden bu soruya cevap vermiyorum.

What I will give you is an Indian answer,

Size bir Hindistanlının vereceği klasik cevabı verebilriim.

the Indian head-shake.

Hint baş sallaması

(Laughter)

(Kahkaha)

(Applause)

(Alkış)

Depending on the context,

İçeriğe göre,

depending on the outcome,

Sonuca göre,

choose your paradigm.

Paradigmanızı seçin.

You see, because both the paradigms are human constructions.

Göreceksiniz, her paradigmanız insan yapımıdır

They are cultural creations,

Kültürel oluşumlardır

not natural phenomena.

doğal bir fenomen değildir.

And so the next time you meet someone, a stranger,

ve bir sonraki defa yabancı birisi ile tanıştığınız zaman

one request:

bir istek:

Understand that you live in the subjective truth,

Subjektif bir gerçekliğin içinde yaşadığınızı anlayın

and so does he.

ve o da

Understand it.

anlasın.

And when you understand it you will discover something spectacular.

bunu anladığınız zaman, olağanüstü bir şeyi keşfedeceksiniz.

You will discover that within infinite myths

Sonsuz bir gerçeğe dayananan

lies the eternal truth.

ölümsüz bir mitolojiyi keşfedeceksiniz.

Who sees it all?

Bunu kim görebilir?

Varuna has but a thousand eyes.

Varuna gördü ancak binlerce gözü vardı

Indra, a hundred.

Indra'nın 100 tane.

You and I, only two.

Siz ve benim ise sadece 2 tane.

Thank you. Namaste.

Teşekkürler.

(Applause)

(Alkışlar)