Susan Lim: Transplant cells, not organs

Susan Lim: Hücreleri naklet, organları değil

73,905 views ・ 2011-04-19

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Nazım Coşkun Gözden geçirme: Sancak Gülgen
00:16
So I was privileged to train in transplantation
0
16260
4000
İki çığır açan cerrahtan nakil eğitimi
00:20
under two great surgical pioneers:
1
20260
2000
alma ayrıcalığına eriştim:
00:22
Thomas Starzl,
2
22260
2000
Thomas Starzl,
00:24
who performed the world's first successful liver transplant
3
24260
3000
Dünyadaki ilk karaciğer naklini
00:27
in 1967,
4
27260
2000
1967'de yapan kişi
00:29
and Sir Roy Calne,
5
29260
2000
ve Sir Roy Calne,
00:31
who performed the first liver transplant in the U.K.
6
31260
3000
İngiltere'deki ilk karaciğer naklini
00:34
in the following year.
7
34260
3000
bir sonraki yıl yapan kişi.
00:37
I returned to Singapore
8
37260
2000
Singapur'a döndüm
00:39
and, in 1990,
9
39260
2000
ve, 1990'da,
00:41
performed Asia's first successful
10
41260
2000
bütün garipliklere rağmen.
00:43
cadaveric liver transplant procedure,
11
43260
3000
Asya'daki ilk başarılı
00:46
but against all odds.
12
46260
3000
kadavradan karaciğer nakli işlemini yaptım,
00:49
Now when I look back,
13
49260
2000
Şimdi geriye baktığımda,
00:51
the transplant was actually the easiest part.
14
51260
4000
nakil aslında işin en kolay kısmıydı.
00:55
Next, raising the money to fund the procedure.
15
55260
4000
Sonraki, işlemi karşılamak için para toplamak.
00:59
But perhaps the most challenging part
16
59260
4000
Ama muhtemelen en zor kısım
01:03
was to convince the regulators --
17
63260
2000
yöneticileri ikna etmekti --
01:05
a matter which was debated in the parliament --
18
65260
4000
mecliste tartışılan bir meselede --
01:09
that a young female surgeon
19
69260
2000
genç kadın bir cerrahın
01:11
be allowed the opportunity
20
71260
2000
ülkesine öncülük etmesi konusunda
01:13
to pioneer for her country.
21
73260
3000
fırsat verilmesi.
01:16
But 20 years on,
22
76260
2000
Ama 20 yıldan sonra,
01:18
my patient, Surinder,
23
78260
2000
hastam, Surinder,
01:20
is Asia's longest surviving
24
80260
2000
Asya'nın en uzun süre yaşayan
01:22
cadaveric liver transplant to date.
25
82260
3000
kadaverik karaciğer nakli hastası oldu.
01:25
(Applause)
26
85260
4000
(Alkışlar)
01:29
And perhaps more important,
27
89260
3000
Ve belki daha daha önemlisi,
01:32
I am the proud godmother
28
92260
2000
14 yaşındaki oğlunun
01:34
to her 14 year-old son.
29
94260
2000
vaftiz annesi olmaktan gurur duyuyorum.
01:36
(Applause)
30
96260
3000
(Alkışlar)
01:40
But not all patients on the transplant wait list
31
100260
2000
Ama nakil bekleme listesindeki hastaların hepsi
01:42
are so fortunate.
32
102260
2000
bu kadar şanslı olmuyor.
01:44
The truth is,
33
104260
2000
Doğrusunu isterseniz,
01:46
there are just simply not enough donor organs
34
106260
2000
herkese yetecek kadar
01:48
to go around.
35
108260
2000
organ bağışı yok.
01:50
As the demand for donor organs
36
110260
2000
Organ bağışı talepleri
01:52
continues to rise,
37
112260
2000
artmaya devam ederken,
01:54
in large part due to the aging population,
38
114260
3000
yaşlı nüfustaki artışa bağlı olarak
01:57
the supply has remained relatively constant.
39
117260
4000
miktar göreceli olarak sabit kaldı.
02:01
In the United States alone,
40
121260
2000
Sadece Birleşik Devlet'lerde,
02:03
100,000 men, women and children
41
123260
4000
100,000 erkek, kadın ve çocuk
02:07
are on the waiting list for donor organs,
42
127260
3000
organ bağışı bekleme listesinde,
02:10
and more than a dozen die each day
43
130260
3000
ve her gün bir düzineden fazla hasta
02:13
because of a lack of donor organs.
44
133260
3000
organ yokluğundan dolayı ölüyor.
02:16
The transplant community
45
136260
2000
Nakil topluluğu
02:18
has actively campaigned in organ donation.
46
138260
3000
aktif olarak organ bağışı kampanyaları yaptı.
02:21
And the gift of life
47
141260
2000
Ve hayat hediyesi
02:23
has been extended
48
143260
2000
beyin ölümü gerçekleşmiş donörlerden
02:25
from brain-dead donors
49
145260
2000
hayatta olan, akraba donörlere
02:27
to living, related donors --
50
147260
2000
kadar genişledi --
02:29
relatives who might donate an organ
51
149260
3000
bütün bir organını
02:32
or a part of an organ,
52
152260
2000
veya organın bir bölümünü,
02:34
like a split liver graft,
53
154260
2000
mesela karaciğerin bir bölümünü,
02:36
to a relative or loved one.
54
156260
3000
akrabasına veya sevdiklerine verebilen kişiler.
02:39
But as there was still a dire shortage of donor organs,
55
159260
3000
Ama hala korkunç bir organ bağışı sıkıntısı varken,
02:42
the gift of life was then extended
56
162260
2000
hayat hediyesi büyüdü,
02:44
from living, related donors
57
164260
2000
yaşayan, akraba donörlerden
02:46
to now living, unrelated donors.
58
166260
3000
yaşayan, akraba olmayan donörlere.
02:49
And this then has given rise
59
169260
3000
Ve bu daha sonra
02:52
to unprecedented and unexpected
60
172260
3000
görülmemiş ve beklenmedik
02:55
moral controversy.
61
175260
2000
ahlaki bir tartışmaya yol açtı.
02:58
How can one distinguish
62
178260
3000
Gönüllü ve fedakar bir bağış,
03:01
a donation that is voluntary and altruistic
63
181260
3000
zorla alınan bir bağıştan
03:04
from one that is forced or coerced
64
184260
3000
nasıl ayırt edilebilir,
03:07
from, for example,
65
187260
2000
ya da, örneğin
03:09
a submissive spouse, an in-law,
66
189260
3000
uysal bir eşten, eşin ailesinden,
03:12
a servant, a slave,
67
192260
2000
bir hizmetçiden, bir köleden,
03:14
an employee?
68
194260
2000
bir çalışandan?
03:16
Where and how can we draw the line?
69
196260
3000
Nereye ve nasıl çizgi çekebiliriz?
03:20
In my part of the world,
70
200260
3000
Benim dünyamda,
03:23
too many people live below the poverty line.
71
203260
3000
çok fazla insan açlık sınırının altında yaşıyor.
03:26
And in some areas,
72
206260
2000
Ve bazı bölgelerde,
03:28
the commercial gifting of an organ
73
208260
2000
bir organın para karşılığında
03:30
in exchange for monetary reward
74
210260
3000
ticari olarak verilmesi
03:33
has led to a flourishing trade
75
213260
2000
yaşayan, akraba olmayan donörlerde
03:35
in living, unrelated donors.
76
215260
3000
büyüyen bir ticarete yol açtı.
03:39
Shortly after I performed the first liver transplant,
77
219260
3000
İlk karaciğer naklini yaptıktan kısa bir süre sonra,
03:42
I received my next assignment,
78
222260
2000
bir sonraki görevimi aldım,
03:44
and that was to go to the prisons
79
224260
3000
bu, hapishanelere giderek
03:47
to harvest organs
80
227260
2000
infaz edilmiş mahkumlardan
03:49
from executed prisoners.
81
229260
3000
organlar toplamaktı.
03:52
I was also pregnant at the time.
82
232260
3000
Ve o zamanlar hamileydim.
03:55
Pregnancies are meant
83
235260
2000
Hamilelikler bir kadının hayatında
03:57
to be happy and fulfilling moments
84
237260
3000
mutlu ve doyurucu anlarla dolu zamanlar
04:00
in any woman's life.
85
240260
2000
olarak bilinir.
04:02
But my joyful period
86
242260
2000
Ama benim bu mutlu dönemime
04:04
was marred by solemn and morbid thoughts --
87
244260
5000
heybetli ve hastalıklı düşünceler gölge düşürdü --
04:09
thoughts of walking through
88
249260
2000
hapishanedeki ameliyat odasına
04:11
the prison's high-security death row,
89
251260
3000
gitmenin tek yolu olan
04:14
as this was the only route
90
254260
2000
pek güvenli ölüm koridorlarından
04:16
to take me to the makeshift operating room.
91
256260
4000
yürüyerek geçme düşüncesi.
04:20
And at each time,
92
260260
2000
Ve her seferinde,
04:22
I would feel the chilling stares
93
262260
3000
gözleriyle beni takip eden mahkumların
04:25
of condemned prisoners' eyes follow me.
94
265260
4000
soğuk bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum.
04:29
And for two years,
95
269260
2000
Ve iki yıl boyunca,
04:31
I struggled with the dilemma
96
271260
2000
ikilem arasında kaldım,
04:33
of waking up at 4:30 am
97
273260
2000
sabah 4:30'da uyanmak
04:35
on a Friday morning,
98
275260
2000
bir Cuma sabahında,
04:37
driving to the prison,
99
277260
2000
hastaneye kadar araba sürmek,
04:39
getting down, gloved and scrubbed,
100
279260
2000
eldivenli ve temiz olarak aşağı inmek,
04:41
ready to receive the body
101
281260
3000
infaz edilmiş bir mahkumun
04:44
of an executed prisoner,
102
284260
2000
vücudunu almaya hazır,
04:46
remove the organs
103
286260
2000
organları çıkarıp
04:48
and then transport these organs
104
288260
2000
bu organları
04:50
to the recipient hospital
105
290260
2000
alacak hastaneye taşıyıp
04:52
and then graft the gift of life
106
292260
3000
hayat hediyesini
04:55
to a recipient the same afternoon.
107
295260
3000
bir hastaya aynı gün öğleden sonra nakletmek.
04:58
No doubt, I was informed,
108
298260
2000
Kuşkusuz, bana bilgi verilmişti,
05:00
the consent had been obtained.
109
300260
3000
rızam alınmıştı.
05:06
But, in my life,
110
306260
2000
Ama hayatımda,
05:08
the one fulfilling skill that I had
111
308260
5000
sahip olduğum bir beceri,
05:13
was now invoking feelings of conflict --
112
313260
4000
çatışma duygularına sebep oluyordu --
05:17
conflict ranging
113
317260
2000
değişen bir çatışma;
05:19
from extreme sorrow and doubt at dawn
114
319260
4000
büyük bir acıdan, ve ufuktaki şüpheden
05:23
to celebratory joy
115
323260
2000
akşam karanlığında verilen bir hayat hediyesinin
05:25
at engrafting the gift of life at dusk.
116
325260
4000
kutlama sevincine.
05:29
In my team,
117
329260
2000
Ekibimde,
05:31
the lives of one or two of my colleagues
118
331260
3000
meslektaşlarımdan bir ya da ikisinin hayatları,
05:34
were tainted by this experience.
119
334260
3000
bu deneyimle lekelenmişti.
05:37
Some of us may have been sublimated,
120
337260
3000
Bazılarımız yüceltilmiş olabilir,
05:40
but really none of us remained the same.
121
340260
4000
ama aslında hiçbirimiz aynı kalamadık.
05:44
I was troubled
122
344260
3000
Çok sıkıntılıydım,
05:47
that the retrieval of organs from executed prisoners
123
347260
4000
infaz edilen mahkumlardan alınan organlar,
05:51
was at least as morally controversial
124
351260
3000
ahlaki olarak en az
05:54
as the harvesting of stem cells
125
354260
2000
insan embriyolarından
05:56
from human embryos.
126
356260
3000
kök hücre almak kadar tartışmalıydı.
05:59
And in my mind,
127
359260
2000
Ve zihnimde,
06:01
I realized as a surgical pioneer
128
361260
3000
cerrahi bir öncü olarak farkettim ki,
06:04
that the purpose of my position of influence
129
364260
3000
bu etkili pozisyonumun amacı
06:07
was surely to speak up
130
367260
2000
etki sahibi olmayanlar
06:09
for those who have no influence.
131
369260
3000
yerine konuşmaktı.
06:12
It made me wonder
132
372260
2000
Bu beni bir meraka sevketti
06:14
if there could be a better way --
133
374260
2000
daha iyi bir yol olabilseydi --
06:16
a way to circumvent death
134
376260
3000
ölümü atlatmak için bir yol
06:19
and yet deliver the gift of life
135
379260
2000
ve dünya çapında milyonlarca insanı
06:21
that might exponentially impact
136
381260
3000
etkileyebilecek olan hayat hediyesini
06:24
millions of patients worldwide.
137
384260
3000
yine de verebilmek.
06:28
Now just about that time,
138
388260
2000
Şimdi o zamanlardan beri,
06:30
the practice of surgery evolved
139
390260
2000
cerrahi uygulamalar
06:32
from big to small,
140
392260
2000
daha büyükten daha küçüğe dönüştü,
06:34
from wide open incisions
141
394260
2000
geniş, açık kesilerden
06:36
to keyhole procedures,
142
396260
2000
küçük girişlerle yapılan işlemlere,
06:38
tiny incisions.
143
398260
2000
küçük kesilere.
06:41
And in transplantation, concepts shifted
144
401260
3000
Ve nakil konusunda, kavramlar
06:44
from whole organs to cells.
145
404260
3000
bütün bir organdan hücrelere kaydı.
06:47
In 1988, at the University of Minnesota,
146
407260
3000
1988'de Minnesota Üniversitesi'nde,
06:50
I participated in a small series
147
410260
3000
bir dizi pankreas nakli
06:53
of whole organ pancreas transplants.
148
413260
3000
çalışmaları yaptım.
06:56
I witnessed the technical difficulty.
149
416260
3000
Teknik zorluğa şahit oldum.
06:59
And this inspired in my mind
150
419260
2000
Ve bu, bütün bir organı hakletmekten
07:01
a shift from transplanting whole organs
151
421260
4000
belki hücreleri nakletmeye
07:05
to perhaps transplanting cells.
152
425260
2000
geçiş için bana ilham kaynağı oldu.
07:07
I thought to myself,
153
427260
2000
Kendi kendime düşündüm,
07:09
why not take the individual cells
154
429260
3000
neden bazı özel hücreleri
07:12
out of the pancreas --
155
432260
2000
pankreastan alıp --
07:14
the cells that secrete insulin to cure diabetes --
156
434260
3000
mesela diyabeti iyileştirmek için insülin salgılayan hücreleri --
07:17
and transplant these cells? --
157
437260
3000
bu hücreleri nakletmeyelim? --
07:20
technically a much simpler procedure
158
440260
2000
teknik olarak bütün bir organı nakletmenin
07:22
than having to grapple with the complexities
159
442260
3000
karmaşıklığı ile uğraşmaktan
07:25
of transplanting a whole organ.
160
445260
3000
çok daha basit bir işlem.
07:28
And at that time,
161
448260
2000
Ve o zamanlarda,
07:30
stem cell research
162
450260
2000
kök hücre araştırmaları
07:32
had gained momentum,
163
452260
2000
dünyadaki ilk
07:34
following the isolation of the world's first
164
454260
3000
insan emriyonik hücrelerinin
07:37
human embryonic stem cells
165
457260
2000
1990'larda izole edilmesini takiben
07:39
in the 1990s.
166
459260
3000
ivme kazanmıştı.
07:42
The observation that stem cells, as master cells,
167
462260
3000
Kök hücrelerin şef hücreler olarak görülmesi,
07:45
could give rise
168
465260
2000
geniş bir hücre çeşitliliğine
07:47
to a whole variety of different cell types --
169
467260
2000
artış sağlayabilirdi --
07:49
heart cells, liver cells,
170
469260
2000
kalp hücreleri, karaciğer hücreleri,
07:51
pancreatic islet cells --
171
471260
2000
pankreas adacık hücreleri --
07:53
captured the attention of the media
172
473260
3000
medyanın ilgisini ve
07:56
and the imagination of the public.
173
476260
3000
halkın hayallerini yakaladı.
07:59
I too was fascinated
174
479260
2000
Ben de bu yeni ve her şeyi değiştiren
08:01
by this new and disruptive cell technology,
175
481260
3000
teknoloji karşısında büyülenmiştim,
08:04
and this inspired a shift in my mindset,
176
484260
3000
ve bu aklımdaki bir geçişe ilham verdi,
08:07
from transplanting whole organs
177
487260
2000
organları bütün olarak nakletmek yerine,
08:09
to transplanting cells.
178
489260
3000
hücreleri nakletmek.
08:12
And I focused my research on stem cells
179
492260
3000
Ve çalışmalarımı
08:15
as a possible source
180
495260
2000
muhtemel bir nakil kaynağı olan
08:17
for cell transplants.
181
497260
2000
kök hücreler üzerinde yoğunlaştırdım.
08:20
Today we realize
182
500260
2000
Bugün görüyoruz ki
08:22
that there are many different types of stem cells.
183
502260
3000
çok farkı kök hücre türleri var.
08:25
Embryonic stem cells
184
505260
2000
Embriyonik kök hücreler,
08:27
have occupied center stage,
185
507260
2000
pluripotent oldukları için,
08:29
chiefly because of their pluripotency --
186
509260
4000
sahnenin ortasında duruyor --
08:33
that is their ease in differentiating
187
513260
3000
bu onların farklı hücre türlerine
08:36
into a variety of different cell types.
188
516260
3000
farklanmadaki kolaylığını gösteriyor.
08:40
But the moral controversy
189
520260
3000
Ama embriyonik kök hücreleri
08:43
surrounding embryonic stem cells --
190
523260
3000
kuşatan ahlaki tartışmalar --
08:46
the fact that these cells are derived
191
526260
2000
bu hücrelerin 5 günlük
08:48
from five-day old human embryos --
192
528260
3000
insan embriyolarından alındığı gerçeği --
08:51
has encouraged research
193
531260
2000
araştırmayı diğer kök hücre
08:53
into other types of stem cells.
194
533260
3000
türlerine yönlendirdi.
08:56
Now to the ridicule of my colleagues,
195
536260
4000
Şimdi meslektaşlarımın dalga konusu olsa da,
09:00
I inspired my lab
196
540260
2000
laboratuvarıma, en tartışmasız
09:02
to focus on what I thought
197
542260
3000
kök hücre kaynağına
09:05
was the most non-controversial source of stem cells,
198
545260
4000
odaklanmaları için ilham verdim,
09:09
adipose tissue, or fat, yes fat --
199
549260
3000
adipoz doku, veya yağ, evet yağ --
09:12
nowadays available in abundant supply --
200
552260
3000
bugünlerde bol miktarda kaynak var --
09:16
you and I, I think, would be very happy to get rid of anyway.
201
556260
4000
siz ve ben, sanırım, onlardan kurtulsak çok mutlu oluruz.
09:21
Fat-derived stem cells
202
561260
2000
Yağ-kökenli kök hücreler
09:23
are adult stem cells.
203
563260
2000
yetişkin kök hücreleridir.
09:25
And adult stem cells
204
565260
2000
Ve yetişkin kök hücreleri
09:27
are found in you and me --
205
567260
2000
sizde ve bende bulunmaktadır --
09:29
in our blood, in our bone marrow,
206
569260
2000
kanımızda, kemik iliğimizde,
09:31
in our fat, our skin and other organs.
207
571260
3000
yağ dokumuzda, derimizde ve diğer organlarda.
09:34
And as it turns out,
208
574260
2000
Ve bu ortaya çıktıkça,
09:36
fat is one of the best sources
209
576260
2000
yağ dokusunun en iyi yetişkin kök hücre
09:38
of adult stem cells.
210
578260
2000
kaynaklarından biri olduğu görüldü.
09:40
But adult stem cells
211
580260
2000
Ama yetişkin kök hücreleri
09:42
are not embryonic stem cells.
212
582260
3000
embriyonik kök hücre değildir.
09:45
And here is the limitation:
213
585260
2000
İşte kısıtlamamız:
09:47
adult stem cells are mature cells,
214
587260
3000
yetişkin kök hücreler olgunlaşmış hücrelerdir,
09:50
and, like mature human beings,
215
590260
3000
ve, olgun insanlar gibi,
09:53
these cells are more restricted in their thought
216
593260
3000
düşüncelerinde daha sınırlıdır
09:56
and more restricted in their behavior
217
596260
3000
davranışlarında daha sınırlıdır
09:59
and are unable to give rise
218
599260
2000
ve embriyonkik kök hücrelerin aksine
10:01
to the wide variety of specialized cell types,
219
601260
3000
farklı farklı özelleşmiş hücre türlerine
10:04
as embryonic stem cells [can].
220
604260
2000
dönüşme yeteneğinden mahkumdurlar.
10:06
But in 2007,
221
606260
3000
Ama 2007'de,
10:09
two remarkable individuals,
222
609260
3000
iki dikkate değer kişi,
10:12
Shinya Yamanaka of Japan
223
612260
2000
Japonya'dan Shinya Yamanaka
10:14
and Jamie Thomson of the United States,
224
614260
3000
ve Birleşik Devletler'den Jamie Thompson,
10:17
made an astounding discovery.
225
617260
3000
hayret verici bir buluşa imza attı.
10:20
They discovered
226
620260
2000
Sizden ve benden alınan yetişkin hücrelerin
10:22
that adult cells, taken from you and me,
227
622260
3000
IPS hücreleri,
10:25
could be reprogrammed
228
625260
3000
veya uyarılmış pluripotent hücreler dedikleri,
10:28
back into embryonic-like cells,
229
628260
2000
hücrelere dönüşmek üzere,
10:30
which they termed IPS cells,
230
630260
3000
yeniden programlanabileceğini
10:33
or induced pluripotent stem cells.
231
633260
5000
keşfettiler.
10:38
And so guess what,
232
638260
2000
Ve tahmin edin ne oldu,
10:40
scientists around the world and in the labs
233
640260
3000
dünya çapında biliminsanları
10:43
are racing
234
643260
2000
laboratuvarlarında, yaşlı yetişkin hücreleri
10:45
to convert aging adult cells --
235
645260
3000
dönüştürmek için yarışıyor --
10:48
aging adult cells from you and me --
236
648260
2000
sizden ve benden alınan yaşlı hücreler --
10:50
they are racing to reprogram these cells
237
650260
3000
bu hücreleri yeniden daha kullanışlı IPS hücrelerine
10:53
back into more useful IPS cells.
238
653260
4000
dönüştürmek için yarışıyorlar.
10:58
And in our lab,
239
658260
2000
Ve bizim laboratuvarımızda,
11:00
we are focused on taking fat
240
660260
2000
yağ dokusunu alıp,
11:02
and reprogramming
241
662260
2000
yağ höyüklerini
11:04
mounds of fat
242
664260
2000
genç hücre çeşmelerine
11:06
into fountains of youthful cells --
243
666260
4000
dönüştürmeye odaklandık --
11:10
cells that we may use
244
670260
2000
daha özelleşmiş hücreler
11:12
to then form other,
245
672260
2000
elde edebilmek için
11:14
more specialized, cells,
246
674260
2000
kullanabileceğimiz hücreler,
11:16
which one day may be used as cell transplants.
247
676260
3000
bir gün hücre naklinde kullanılabilecek hücreler.
11:20
If this research is successful,
248
680260
3000
Eğer bu araştırma başarılı olursa,
11:23
it may then reduce the need
249
683260
3000
insan embriyolarını
11:26
to research and sacrifice
250
686260
2000
araştırma ve feda etme
11:28
human embryos.
251
688260
3000
ihtiyacını azaltabilir.
11:32
Indeed, there is a lot of hype, but also hope
252
692260
3000
Aslında bir sürü uydurma var, ama umut da var,
11:35
that the promise of stem cells
253
695260
2000
çok farklı durumlarda,
11:37
will one day provide cures
254
697260
2000
kök hücrelerimizin
11:39
for a whole range of conditions.
255
699260
2000
tedavi olanakları sunmasıyla ilgili.
11:41
Heart disease, stroke, diabetes,
256
701260
3000
Kalp hastalıkları, inme, diyabet,
11:44
spinal cord injury, muscular dystrophy,
257
704260
2000
omurilik yaralanması, kas distrofisi,
11:46
retinal eye diseases --
258
706260
3000
retinal göz hastalıkları --
11:49
are any of these conditions
259
709260
2000
bu durumların herhangi biri
11:51
relevant, personally, to you?
260
711260
3000
sizi kişisel olarak ilgilendiriyor mu?
11:54
In May 2006,
261
714260
3000
Mayıs 2006'da,
11:57
something horrible happened to me.
262
717260
3000
başıma korkunç bir şey geldi.
12:00
I was about to start a robotic operation,
263
720260
2000
Robotik bir ameliyata başlamak üzereydim,
12:02
but stepping out of the elevator
264
722260
2000
ama asansörden dışarı,
12:04
into the bright and glaring lights of the operating room,
265
724260
3000
ameliyathanenin parlak ve göz kamaştırıcı ışıklarına adım atarken,
12:07
I realized
266
727260
2000
farkettim ki,
12:09
that my left visual field
267
729260
2000
sol görme alanım
12:11
was fast collapsing into darkness.
268
731260
3000
hızla karanlığa gömülüyordu.
12:14
Earlier that week,
269
734260
2000
O hafta, daha önce,
12:16
I had taken a rather hard knock
270
736260
2000
bir bahar kayağı sırasında
12:18
during late spring skiing -- yes, I fell.
271
738260
3000
sert bir darbe aldım -- evet, düştüm.
12:21
And I started to see floaters and stars,
272
741260
2000
Ve uçan şeyler, yıldızlar görmeye başladım,
12:23
which I casually dismissed
273
743260
2000
üstünkörü bir şekilde
12:25
as too much high-altitude sun exposure.
274
745260
3000
yüksek irtifada güneşe maruz kaldığım için görmezden geldim.
12:28
What happened to me
275
748260
2000
Doğrusu, cerrahi bir müdahaleye
12:30
might have been catastrophic,
276
750260
2000
yetişmiş olmasaydım,
12:32
if not for the fact
277
752260
2000
başıma gelen şey
12:34
that I was in reach of good surgical access.
278
754260
2000
bir felaket olabilirdi.
12:36
And I had my vision restored,
279
756260
2000
Ve görüşüm düzeldi,
12:38
but not before a prolonged period of convalescence --
280
758260
3000
ama uzun bir iyileşme sürecinden sonra --
12:41
three months --
281
761260
2000
3 ay --
12:43
in a head down position.
282
763260
2000
baş aşağı pozisyonda.
12:45
This experience
283
765260
2000
Bu deneyim
12:47
taught me to empathize more with my patients,
284
767260
3000
bana hastalarımla daha çok empati kurmayı öğretti,
12:50
and especially those with retinal diseases.
285
770260
3000
ve özellikle retinal hastalığı olanlarla.
12:54
37 million people worldwide
286
774260
2000
Dünya genelinde 27 milyon insan
12:56
are blind,
287
776260
2000
görme engelli,
12:58
and 127 million more
288
778260
3000
ve 127 milyon kişi
13:01
suffer from impaired vision.
289
781260
3000
görme bozukluğundan şikayetçi.
13:04
Stem cell-derived retinal transplants,
290
784260
3000
Kök hücre-kökenli retinal nakiller,
13:07
now in a research phase,
291
787260
2000
henüz araştırma aşamasında olmasına karşın,
13:09
may one day restore vision,
292
789260
2000
dünya genelindeki milyonlarca retina hastasına
13:11
or part vision,
293
791260
2000
görüş alanlarını,
13:13
to millions of patients with retinal diseases worldwide.
294
793260
4000
veya görüş alanlarının bir kısmını geri verebilir.
13:17
Indeed, we live
295
797260
2000
Aslında, biz
13:19
in both challenging
296
799260
2000
hem zorlu
13:21
as well as exciting times.
297
801260
3000
hem de heyecan verici zamanlarda yaşıyoruz.
13:25
As the world population ages,
298
805260
3000
Dünya nüfusu yaşlandıkça,
13:28
scientists are racing
299
808260
2000
biliminsanları vücudun
13:30
to discover new ways
300
810260
2000
kök hücreler yoluyla
13:32
to enhance the power of the body
301
812260
2000
kendi kendini iyileştirme gücünü
13:34
to heal itself through stem cells.
302
814260
3000
arttırmaya çalışıyor.
13:37
It is a fact
303
817260
2000
Şu bir gerçek ki,
13:39
that when our organs or tissues are injured,
304
819260
3000
organlarımız veya dokularımız yaralandığında,
13:42
our bone marrow
305
822260
2000
kemik iliğimiz
13:44
releases stem cells
306
824260
2000
kan doloşımımıza
13:46
into our circulation.
307
826260
2000
kök hücreler salar.
13:48
And these stem cells
308
828260
2000
Ve bu kök hücreler
13:50
then float in the bloodstream
309
830260
2000
kan akımında yüzerek
13:52
and hone in to damaged organs
310
832260
3000
tamir edilebilmelerini sağlayacak
13:55
to release growth factors
311
835260
2000
büyüme faktörleri salgılamak için
13:57
to repair the damaged tissue.
312
837260
2000
hasarlı organlarımıza yerleşir.
13:59
Stem cells may be used as building blocks
313
839260
3000
Kök hücreler zarar gören vücut yapımızı
14:02
to repair damaged scaffolds within our body,
314
842260
4000
tamir etmek için yapı taşları olarak kullanılabilir,
14:06
or to provide new liver cells
315
846260
2000
veya hasarlı karaciğeri tamir edecek
14:08
to repair damaged liver.
316
848260
3000
yeni karaciğer hücreleri sunmak için.
14:11
As we speak, there are 117 or so clinical trials
317
851260
3000
Biz konuşurken, karaciğer hastalıklarında
14:14
researching the use of stem cells
318
854260
3000
kök hücrelerin kullanılması için
14:17
for liver diseases.
319
857260
2000
117 tane araştırma yapılıyor.
14:19
What lies ahead?
320
859260
2000
Peki sonra ne olacak?
14:21
Heart disease
321
861260
2000
Kalp hastalığı
14:23
is the leading cause of death worldwide.
322
863260
2000
dünya genelinde en önde gelen ölüm sebebidir.
14:25
1.1 million Americans
323
865260
2000
1.1 milyon Amerikalı
14:27
suffer heart attacks yearly.
324
867260
3000
her yıl kalp atakları geçiriyor.
14:30
4.8 million
325
870260
2000
4.8 milyon kişide
14:32
suffer cardiac failure.
326
872260
2000
kalp yetmezliği var.
14:34
Stem cells may be used
327
874260
2000
Kök hücreler
14:36
to deliver growth factors
328
876260
2000
büyüme faktörlerini iletmek için
14:38
to repair damaged heart muscle
329
878260
2000
hasarlı kalp kasını tamir etmek için
14:40
or be differentiated
330
880260
2000
veya kalp kası hücrelerine
14:42
into heart muscle cells
331
882260
2000
farklanmak için,
14:44
to restore heart function.
332
884260
2000
kalp fonksiyonunu geri getirmek için kullanılabilir.
14:46
There are 170 clinical trials
333
886260
3000
Kalp hastalıklarında kök hücrelerin rolünü
14:49
investigating the role of stem cells in heart disease.
334
889260
4000
araştıran 170 klinik çalışma var.
14:53
While still in a research phase,
335
893260
3000
Hâlâ araştırma aşamasında olsa da,
14:56
stem cells may one day herald
336
896260
3000
kök hücreler bir gün kardiyoloji alanında
14:59
a quantum leap in the field of cardiology.
337
899260
3000
büyük bir atılımın müjdecisi olabilir.
15:03
Stem cells provide hope for new beginnings --
338
903260
3000
Kök hücreler yeni başlangıçlar için umut veriyor --
15:06
small, incremental steps,
339
906260
3000
küçük, artan adımlar,
15:09
cells rather than organs,
340
909260
3000
organlar yerine hücreler,
15:12
repair rather than replacement.
341
912260
3000
değiştirmek yerine tamir etmek.
15:15
Stem cell therapies
342
915260
3000
Kök hücre tedavileri
15:18
may one day reduce the need for donor organs.
343
918260
4000
bir gün organ bağışı ihtiyacını azaltabilir.
15:22
Powerful new technologies
344
922260
2000
Güçlü yeni teknolojilerin
15:24
always present enigmas.
345
924260
2000
her zaman gizemi vardır.
15:26
As we speak,
346
926260
2000
Biz konuştukça,
15:28
the world's first human embryonic stem cell trial for spinal cord injury
347
928260
3000
dünyada ilk kez
15:31
is currently underway
348
931260
2000
omurilik yaralanması için, USFDA'nın onayıyla
15:33
following the USFDA approval.
349
933260
3000
insan embriyonik kök hücre çalışması yürütülüyor,
15:36
And in the U.K.,
350
936260
2000
Ve Birleşik Kırallık'ta,
15:38
neural stem cells to treat stroke
351
938260
2000
inmeyi tedavi etmek için, birinci aşama
15:40
are being investigated in a phase one trial.
352
940260
3000
çalışmasında, sinir kök hücreleri inceleniyor.
15:44
The research success that we celebrate today
353
944260
3000
Bugün kutladığımız araştırma başarısı
15:47
has been made possible
354
947260
2000
her bir biliminsanının
15:49
by the curiosity and contribution and commitment
355
949260
4000
ve tıbbi öncülerin
15:53
of individual scientists
356
953260
2000
merakı, katkısı ve kararlılığıyla
15:55
and medical pioneers.
357
955260
2000
mümkün oldu.
15:57
Each one has his story.
358
957260
3000
Her birinin kendi hikayesi var.
16:00
My story has been about my journey
359
960260
3000
Benim hikayem, organlardan hücrelere
16:03
from organs to cells --
360
963260
2000
yaptığım seyahatle ilgiliydi --
16:05
a journey through controversy,
361
965260
2000
tartışmaların arasında bir seyahat,
16:07
inspired by hope --
362
967260
2000
umudun ilham kaynağı olduğu --
16:09
hope that, as we age,
363
969260
3000
biz yaşlandıkça,
16:12
you and I may one day celebrate longevity
364
972260
3000
sizin ve benim bir gün, gelişmiş bir
16:15
with an improved quality of life.
365
975260
2000
yaşam kalitesiyle, uzun bir ömrü kutlayabilme umudu.
16:17
Thank you.
366
977260
2000
Teşekkür ederim.
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7