How to find work you love | Scott Dinsmore

Çeviri: Onur Arslan Gözden geçirme: Onur ŞAHİN

Wow, what an honor. I always wondered what this would feel like.

Ne büyük onur. Bunun nasıl hissettireceğini hep merak etmiştim.

So eight years ago, I got the worst career advice of my life.

8 yıl önce , hayatımın en kötü kariyer tavsiyesini aldım.

I had a friend tell me,

Bir arkadaşım bana

"Don't worry about how much you like the work you're doing now.

"Şu an yaptığın işi ne kadar sevdiğini önemseme

It's all about just building your resume."

çünkü olay özgeçmişini oluşturmak" dedi.

And I'd just come back from living in Spain for a while,

Ve bir süreliğine İspanya'daki yaşantımdan geri dönüp,

and I'd joined this Fortune 500 company. I thought, "This is fantastic.

Fortune 500'de olan bir şirkete girdim ve dedim ki "Bu harika olacak,

I'm going to have big impact on the world."

Dünyayı etkileyecek bir şey yapacağım"

I had all these ideas. And within about two months,

Aklımda hep bu düşünceler vardı. 2 aylık bir süre içinde,

I noticed at about 10am every morning I had this strange urge

gördüm ki her sabah 10'da şöyle tuhaf bir isteğim oluyordu.

to want to slam my head through the monitor of my computer.

Kafamı bilgisayarımın ekranına vurmak istiyordum.

I don't know if anyone's ever felt that.

Hiç böyle bir şey hissettiniz mi bilmem.

And I noticed pretty soon after that that all the competitors in our space

Bundan kısa bir süre sonra gördüm ki bizim sektördeki tüm rakipler

had already automated my job role.

yaptığım işi çoktan otomasyona bağlamışlardı.

And this is right about when I got this sage advice to build up my resume.

Bu benim özgeçmişimi oluştururken bana önemli bir yol gösterdi.

Well, as I'm trying to figure out

Bir şeyleri değiştirmek için

what two-story window I'm going to jump out of and change things up,

nelerden vazgeçeceğimi anlamaya başladım.

I read some altogether different advice from Warren Buffett, and he said,

Warren Buffett'ın tamamıyla farklı bir tavsiyesini okudum. Diyordu ki :

"Taking jobs to build up your resume is the same as saving up sex for old age."

"Özgeçmiş oluşturmak için işlere girmek, seks yapmayı yaşlılığa saklamakla aynı."

(Laughter)

(Gülüşmeler)

And I heard that, and that was all I needed.

İşte duymam gereken tek şey buydu.

Within two weeks, I was out of there, and I left with one intention:

2 hafta içinde oradan ayrıldım ve bunun tek bir sebebi vardı :

to find something that I could screw up. That's how tough it was.

İçine edebileceğim başka bir şey bulmak. Tek zorluğu buydu.

I wanted to have some type of impact. It didn't matter what it was.

Bir çeşit dayanağa ihtiyacım vardı. Ne olduğu önemli değildi.

And I found pretty quickly that I wasn't alone:

Kısa bir süre sonra bu konuda yalnız olmadığımı gördüm

it turns out that over 80 percent of the people around

Meğer Düyna'nın %80 inden fazlası

don't enjoy their work.

işlerinden zevk almıyor.

I'm guessing this room is different,

Belki de buradakiler farklıdır,

but that's the average that Deloitte has done with their studies.

ama Deloitte'un çalışmalarında bulduğu ortalama bu.

So I wanted to find out, what is it that sets these people apart,

Bu ortalamanın dışında kalanların hayatlarını görmek istedim.

the people who do the passionate, world-changing work,

Dünya'yı değiştiren, işlerine tutkulu olan ve

that wake up inspired every day,

her gün istekle uyananları,

and then these people, the other 80 percent

ve hayatlarını çaresizliğe

who lead these lives of quiet desperation.

sürükleyen diğer %80'i.

So I started to interview all these people doing this inspiring work,

Bu vesileyle sevdiği işi yapan tüm bu insanlarla görüşmeye başladım.

and I read books and did case studies,

Kitaplar okudum, olaylarla ilgili durum çalışmaları yaptım,

300 books altogether on purpose and career and all this,

300 kitap, hepsi de bu amaç ve kariyer üzerine yazılmış

totally just self-immersion, really for the selfish reason of --

hepsi de kendini adamak ve içsel nedenlerle ilgiliydi.

I wanted to find the work that I couldn't not do,

Amacım bir türlü yapamadığım,

what that was for me.

benim için en uygun işi bulmaktı

But as I was doing this, more and more people started to ask me,

Fakat bunu yaptıkça hep daha fazla insan sormaya başladı

"You're into this career thing.

"Bu kariyer işinin içindesin,

I don't like my job. Can we sit down for lunch?"

İşimden hoşlanmıyorum.Yemekte konuşalım mı ?"

I'd say, "Sure." But I would have to warn them,

"Peki" derim ama onları uyarmak zorundaydım

because at this point, my quit rate was also 80 percent.

çünkü şu noktada istifa ettirme ihtimalim %80 di.

Of the people I'd sit down with for lunch, 80 percent would quit their job

Yemeğe gideceğim insanların %80'i işlerini iki ay gibi bir sürede

within two months.

bırakabilirlerdi.

I was proud of this, and it wasn't that I had any special magic.

Bununla gurur duyuyordum ama özel güçlere de sahip değildim.

It was that I would ask one simple question.

Sadece soracağım basit bir soruydu.

It was, "Why are you doing the work that you're doing?"

"Şu an çalıştığın işi neden yapıyorsun ?"

And so often their answer would be,

Çoğunlukla cevapları şöyle olurdu,

"Well, because somebody told me I'm supposed to."

"Çünkü biri bana bunu yapmam gerektiğini söyledi."

And I realized that so many people around us

Sonra farkettim ki etrafımızdaki çoğu insan

are climbing their way up this ladder that someone tells them to climb,

kendi hayat merdivenlerini birisi söylediği için tırmanıyor

and it ends up being leaned up against the wrong wall,

ve sonunda yanlış duvarda olduğu

or no wall at all.

veya hiç duvar olmadığı görülüyor.

The more time I spent around these people and saw this problem,

Bu insanlarla çok zaman geçirdim ve hep bu sorunu gördüm.

I thought, what if we could create a community,

Düşündüm de şöyle bir topluluk oluştursak,

a place where people could feel like they belonged

İnsanların kendilerini ait hissettikleri bir yer,

and that it was OK to do things differently,

farklı şeyler yapmanın sorun olmadığı,

to take the road less traveled, where that was encouraged,

insanların az kullanılan yolu seçmek için teşvik edildiği,

and inspire people to change?

ve değişmeleri için ilham verildiği?

And that later became what I now call Live Your Legend,

ve bu "Kendi Çizgini Yaşa" adını verdiğim şeye dönüştü.

which I'll explain in a little bit.

Birazdan kısaca değineceğim.

But as I've made these discoveries, I noticed a framework

Bu keşifleri yaparken, Steve Jobs veya sıradan bir esnaf dahi olsa,

of really three simple things

tutkuyla dünyayı değiştirmiş

that all these different passionate world-changers have in common,

tüm insanlarda ortak olan

whether you're a Steve Jobs or if you're just, you know,

ve üç basit unsuru içeren

the person that has the bakery down the street.

bir düşünce yapısıyla karşılaştım.

But you're doing work that embodies who you are.

Ama kendini temsil eden bir işi yapıyorsun

I want to share those three with you, so we can use them as a lens

Günün geri kalanında veya umarım kalan yaşantınız boyunca

for the rest of today and hopefully the rest of our life.

objektif olarak kullanabileceğimiz o üç şeyi anlatacağım.

The first part of this three-step passionate work framework

Üç adımlı bu tutkulu çalışma yapısının ilk adımı

is becoming a self-expert and understanding yourself,

kendinizi tanımaktan ve ve anlamanızdan geçiyor.

because if you don't know what you're looking for,

Çünkü ne aradığını bilmiyorsan,

you're never going to find it.

onu asla bulamazsın.

And the thing is that no one is going to do this for us.

Bir de şu var ki, kimse bunu bizim için yapmayacaktır.

There's no major in university on passion and purpose and career.

Üniversite'de tutku,amaç ve kariyer üzerine bir bölüm yok.

I don't know how that's not a required double major,

Bu nasıl çift anadal olarak bulunmaz anlamam.

but don't even get me started on that.

Neyse bu konuya girmeyeyim.

I mean, you spend more time picking out a dorm room TV set

Yani yurt odasına TV seti alırken harcadığın zaman

than you do you picking your major and your area of study.

çalışacağın bölümü seçerken harcadığından daha fazla.

But the point is, it's on us to figure that out,

Ama olay şu ki, bunu çözmek bize bağlı

and we need a framework, we need a way to navigate through this.

ve gideceğimiz yolu gösterecek bir yapıya ihtiyacımız var.

And so the first step of our compass is finding out what our unique strengths are.

Şimdi ilk olarak güçlü yönlerimiz neler, onları bulmamız lazım.

What are the things that we wake up loving to do no matter what,

Ne olursa olsun her gün sevgiyle uyanabildiğimiz şeyler,

whether we're paid or we're not paid, the things that people thank us for?

para alarak ya da almadan, sonucunda teşekkür aldığımız şeyler?

And the Strengths Finder 2.0 is a book and also an online tool.

"Strenghts Finder 2.0" hem bir kitap hem de bir online araç.

I highly recommend it for sorting out what it is that you're naturally good at.

Nelerde doğuştan güçlü olduğunuzu bulmanız için şiddetle öneriyorum.

And next, what's our framework or our hierarchy for making decisions?

İkinci olarak karar verirkenki yol veya hiyerarşimiz nedir ?

Do we care about the people, our family, health,

İnsanları, ailemizi, sağlığımızı mı önemsiyoruz,

or is it achievement, success, all this stuff?

yoksa tüm şu başarı, kazanım şeylerini mi ?

We have to figure out what it is to make these decisions,

Bu kararları vermemiz gerekiyor,

so we know what our soul is made of,

böylece ruhumuzun yapı taşını anlarız

so that we don't go selling it to some cause we don't give a shit about.

ve onu hakkında bir halt bilmediğimiz şey için satmaya gitmeyiz.

And then the next step is our experiences.

Sonraki adım deneyimlerimiz.

All of us have these experiences. We learn things every day, every minute

Hepimizin deneyimleri var. Her gün her dakika bir şeyler farkediyoruz

about what we love, what we hate,

sevdiğimiz, nefret ettiğimiz,

what we're good at, what we're terrible at.

iyi olduğumuz, kötü olduğumuz şeyleri.

And if we don't spend time paying attention to that

Eğer bu konuya önem vermezsek ve

and assimilating that learning

öğrenmeye ve öğrendiklerimizi

and applying it to the rest of our lives, it's all for nothing.

uygulamaya odaklanmazsak, hiçbir işe yaramaz.

Every day, every week, every month of every year

Yılın her ayı ,her haftası , her gününün biraz zamanını

I spend some time just reflecting on what went right,

yolunda veya yanlış giden, tekrarlamak istediğim,

what went wrong, and what do I want to repeat,

hayatımda daha fazla uygulayabileceğim şeyleri

what can I apply more to my life.

düşünerek geçiriyorum,

And even more so than that, as you see people, especially today,

Dahası ,özellikle de bugün, buradaki gibi ilham veren,

who inspire you, who are doing things where you say

düşündüklerini yapan insanları gördükçe,

"Oh God, what Jeff is doing, I want to be like him."

"Tanrım,Jeff ne yapıyor, ben de onun gibi olmalıyım" diyorsun.

Why are you saying that? Open up a journal.

Neden böyle diyorsun? Bir günlük tut.

Write down what it is about them that inspires you.

Nelerin sana ilham verdiğini yaz.

It's not going to be everything about their life,

Hayatlarındaki her şey olmayacaktır ama

but whatever it is, take note on that,

her ne olursa ,yazın.

so over time we'll have this repository of things

Bir süre sonra, uyguladığımızda daha tutkulu bir

that we can use to apply to our life and have a more passionate existence

hayata sahip olmamızı ve iyi bir etki yaratmamızı sağlayacak şeylere

and make a better impact.

ait bir envanterimiz olacak.

Because when we start to put these things together,

Ancak bu üç şeyi bir araya topladığımız zaman,

we can then define what success actually means to us,

bizim için gerçek anlamda başarının ne demek olduğunu tanımlarız.

and without these different parts of the compass, it's impossible.

Pusulanın bu parçaları olmadan yönümüzü bulmak imkansızdır.

We end up in the situation -- we have that scripted life

Bu olursa, herkes o sonu hiçbir yere gitmeyen merdiveni,

that everybody seems to be living going up this ladder to nowhere.

hayatı boyunca tırmanmak zorunda kalacakmış gibi görünüyor.

It's kind of like in Wall Street 2, if anybody saw that,

Gören varsa bu biraz Wall Street 2'deki sahne gibi

the peon employee asks the big Wall Street banker CEO,

Zavallı bir çalışan , Wall Street'in büyük bankacı CEO'suna sorar :

"What's your number? Everyone's got a number,

"Senin sayın kaç ? Herkesin, parayı kazandığında

where if they make this money, they'll leave it all."

bütün bunları bırakıp gideceği bir sayısı vardır."

He says, "Oh, it's simple. More."

Patron derki : "Kolay.Daha Fazlası"

And he just smiles.

ve sadece gülümser.

And it's the sad state of most of the people

Bu, kendisi için neyin önemli olduğunu

that haven't spent time understanding what matters for them,

anlamaya zaman harcamayan, kendisi için birşey ifade

who keep reaching for something that doesn't mean anything to us,

etmeyen şeylere ulaşmaya çalışanlar için üzücü bir durum.

but we're doing it because everyone said we're supposed to.

Nedeni de,bize böyle yapmamız gerektiğini söylediler.

But once we have this framework together,

Fakat bu üç şeyi yakaladığımızda,

we can start to identify the things that make us come alive.

bizi canlandıran şeyleri tanımlamaya başlayabileceğiz.

You know, before this, a passion could come and hit you in the face,

Bundan önce , tutku duyabileceğin birşey karşına çıkabilirdi.

or maybe in your possible line of work, you might throw it away

Belkide olası iş halinden, bir kenara atmış olabilirsin,

because you don't have a way of identifying it.

çünkü bunu farkedebilmenin bir yolu yoktu.

But once you do, you can see something that's congruent with my strengths,

Bunu bir kez fark ettiğinde, güçlerinle uyumlu bir şey göreceksin,

my values, who I am as a person,

değerlerini, insan olarak kim olduğunu,

so I'm going to grab ahold of this, I'm going to do something with it,

böylece bunu yakalayabileceksin, bununla bir şey yapabileceksin,

and I'm going to pursue it and try to make an impact with it.

bunu devam ettirebileceksin ve bir etki yaratabileceksin.

And Live Your Legend and the movement we've built

Kendi Çizgini Yaşa hareketi

wouldn't exist if I didn't have this compass to identify,

bu pusula olmasaydı gerçekleşemezdi.

"Wow, this is something I want to pursue and make a difference with."

"Heh ,işte takip edip bir fark yaratmak istediğim şey bu."

If we don't know what we're looking for, we're never going to find it,

Eğer ne aradığımızı bilmezsek, onu asla bulamayacağız.

but once we have this framework, this compass,

Fakat bir kere bu yapıya, bu pusulaya sahip olursak

then we can move on to what's next -- and that's not me up there --

o zaman sonrası için hareket edebiliriz veya imkansız ve sınırlarımızı zorluyor,

doing the impossible and pushing our limits.

bu bana ait değil diyebiliriz.

There's two reasons why people don't do things.

İnsanların bir şeyi yapmamasının iki nedeni

One is they tell themselves they can't do them,

ya kendilerine yapamam demesi,

or people around them tell them they can't do them.

ya da etrafındakilerin yapamazsın demesidir.

Either way, we start to believe it.

İki durumda da,inanmaya başlarız.

Either we give up, or we never start in the first place.

Pes edeceksek baştan hiç başlamayalım.

The things is, everything was impossible until somebody did it.

Herkes birileri yapana kadar imkansız olduğunu düşünür.

Every invention, every new thing in the world,

Her buluş , Dünya'daki her yeni şeyde

people thought were crazy at first.

insanlar önce deli diye düşünür.

Roger Bannister and the four-minute mile, it was a physical impossibility

Roger Bannister ve "4 dakikada 1,6 km" tabusu.1,6 km'yi 4 dakikanın altında

to break the four-minute mile in a foot race

koşmak fiziksel açıdan imkansız görülen bir şeydi,

until Roger Bannister stood up and did it.

ta ki, Roger Baninister kalkıp yapana dek.

And then what happened?

Peki sonra ne oldu ?

Two months later, 16 people broke the four-minute mile.

2 ay içinde,16 insan daha bu tabuyu yıktı.

The things that we have in our head that we think are impossible

Kafamızda, imkansız olarak düşündüğümüz şeyler genelde

are often just milestones waiting to be accomplished

başarılmayı bekleyen kilometre taşlarıdır.

if we can push those limits a bit.

Eğer o limitleri biraz zorlarsak

And I think this starts with probably your physical body and fitness

ki bence bu her şeyden çok, muhtemelen fiziksel durumunuz ve

more than anything, because we can control that.

spor ile başlayacaktır çünkü bunu yönetebiliriz.

If you don't think you can run a mile,

1 km koşabileceğini düşünmüyorsan

you show yourself you can run a mile or two,

1 veya 2 km koşacağını göster kendine,

or a marathon, or lose five pounds, or whatever it is,

Bir maraton koşmak , 5 kilo vermek veya her neyse

you realize that confidence compounds

kendine inancın devamlılığını fark edeceksin

and can be transferred into the rest of your world.

ve hayatının kalanına taşıyabileceksin.

And I've actually gotten into the habit of this a little bit with my friends.

Aslında ben, bunu arkadaşlarımla biraz alışkanlık haline getirdim.

We have this little group. We go on physical adventures,

Spor yapmaya gittiğimiz küçük bir grubumuz var,

and recently, I found myself in a kind of precarious spot.

geçenlerde kendimi bir korkumun eşiğinde gördüm.

I'm terrified of deep, dark, blue water.

Derin, karanlık,koyu sudan çok korkuyorum.

I don't know if anyone's ever had that same fear

Çocukken, Jaws 1,2,3 ve 4'ü üst üste

ever since they watched Jaws 1, 2, 3 and 4 like six times

altı kere izleyen başkasında da aynı korku

when I was a kid.

var mıydı bilmiyordum.

But anything above here, if it's murky, I can already feel it right now.

Şuraya kadar gelen herhangi bir şey karanlık ise zaten şimdiden hissedebiliyorum.

I swear there's something in there.

Yemin ederim içinde bir şey var.

Even if it's Lake Tahoe, it's fresh water, totally unfounded fear,

Tahoe gölü'nün berrak suyu olsa bile tamamıyla yersiz korkular...

ridiculous, but it's there.

Saçma ama orada.

Anyway, three years ago I find myself on this tugboat

Neyse kendimi 3 yıl önce o şilepte,

right down here in the San Francisco Bay.

burada, San Francisco Körfezi'nde buldum.

It's a rainy, stormy, windy day, and people are getting sick on the boat,

Yağmurlu, fırtınalı, rüzgarlı bir gün, insanlar teknede hastalanıyor,

and I'm sitting there wearing a wetsuit, and I'm looking out the window

Ben de dalış elbisesiyle otururken camdan dışarı bakıyorum,

in pure terror thinking I'm about to swim to my death.

sonuma yüzmekle ilgili olan o dehşeti düşünüyorum.

I'm going to try to swim across the Golden Gate.

Golden Gate köprüsü boyunca yüzmeye çalışacağım.

And my guess is some people in this room might have done that before.

Tahmin ettiğim üzere bu odadaki bazı insanlar bunu daha önce yaptı.

I'm sitting there, and my buddy Jonathan, who had talked me into it,

Otururken, beni bu işe ikna etmiş olan dostum Jonathan yanıma geldi,

he comes up to me and he could see the state I was in.

içinde bulunduğum durumu görebiliyordu.

And he says, "Scott, hey man, what's the worst that could happen?

Dedi ki :"Scott , dostum en kötü ne olabilir ki?

You're wearing a wetsuit. You're not going to sink.

Dalış elbisesi giyiyorsun, batacak değilsin.

And If you can't make it, just hop on one of the 20 kayaks.

Eğer yapamazsan sudaki 20 kanodan birine atlayıverirsin.

Plus, if there's a shark attack, why are they going to pick you

Artı, köpekbalığı saldırısı olursa neden seni alsınlar

over the 80 people in the water?" So thanks, that helps.

80 insanın üzerinde insan sudayken?" Yardımın için sağ ol.

He's like, "But really, just have fun with this. Good luck."

"Cidden, eğlenmene bak.İyi şanslar"

And he dives in, swims off. OK.

Sonrasında daldı,yüzmeyi kesti ve tamamdır.

Turns out, the pep talk totally worked, and I felt this total feeling of calm,

Sonuçta moral konuşması işe yaramıştı ve artık o sakinliği hissediyordum.

and I think it was because Jonathan was 13 years old.

Bir de sanırım bunun nedeni Jonathan'ın 13 yaşında olmasıydı

(Laughter)

(Gülüşmeler)

And of the 80 people swimming that day,

O gün yüzmekte olan 80 kişiden

65 of them were between the ages of nine and 13.

65'i , 9 ila 13 yaş arasındakilerden oluşuyordu.

Think how you would have approached your world differently

9 yaşında, Alcatraz'dan San Francisco'ya 56 derece suda

if at nine years old you found out you could swim a mile and a half

2 kilometre yüzebildiğini anladığında

in 56-degree water from Alcatraz to San Francisco.

dünyanı değiştirmeye nasıl yaklaştığını düşün.

What would you have said yes to?

Evet diyeceğin ne olurdu ?

What would you have not given up on? What would you have tried?

Vazgeçmeyeceğin şey ne olurdu ? Deneyeceğin şey ne olurdu ?

As I'm finishing this swim, I get to Aquatic Park,

Yüzmeyi bitirip Aquatic Park'a varmıştım ve

and I'm getting out of the water

sudan çıkıyordum.

and of course half the kids are already finished,

Tabii ki, çocukların yarısı çoktan bitirmişti,

so they're cheering me on and they're all excited.

bana tezahürat yapıyorlardı, çok coşkuluydular.

And I got total popsicle head, if anyone's ever swam in the Bay,

Yüzüm koyda yüzen herhangi birinin başına geleceği gibi donmuştu.

and I'm trying to just thaw my face out, and I'm watching people finish.

İnsanların bitirmesini izlerken donmuş yüzümü çözmekle uğraşıyordum.

And I see this one kid, something didn't look right.

Bir çocuğu gördüm,bir şeyler yolunda gitmiyor gibi görünüyordu.

And he's just flailing like this.

Sadece şu şekilde yalpalıyordu.

And he's barely able to sip some air before he slams his head back down.

Tekrar kafasını suya sokmadan önce zar zor birazcık hava alabiliyordu

And I notice other parents were watching too,

Diğer velilerin de izliyor olduğunu fark ettim.

and I swear they were thinking the same thing I was:

Benimle aynı şeyi düşündüklerine yemin edebilirdim:

this is why you don't let nine-year-olds swim from Alcatraz.

9 yaşındaki birine burda yüzmesine neden izin vermememiz gerektiği

Yorgunluk değildi.

This was not fatigue.

Birden anne ve babası gelip çocuğu aldılar.

All of a sudden, two parents run up and grab him,

and they put him on their shoulders, and they're dragging him like this,

Çocuğu omuzlarına alıp şu şekilde sürüklediler,

totally limp.

Sonuna kadar topallayarak.

And then all of a sudden they walk a few more feet

Sonra bir kaç metre daha yürüdükten sonra aniden

and they plop him down in his wheelchair.

cuk diye tekerlekli sandalyesine koydular.

And he puts his fists up in the most insane show of victory I've ever seen.

Çocuk yumruklarını havaya, gördüğüm en çılgınca şekilde kaldırdı

I can still feel the warmth and the energy on this guy

Hala o sıcaklığı hissediyorum, bu başarıyı gösterdiğinde

when he made this accomplishment.

çocukta olan o enerjiyi.

I had seen him earlier that day in his wheelchair.

Onu tekerlekli sandalyesiyle o gün daha önce görmüştüm

I just had no idea he was going to swim.

ama yüzmeye neden geldiğine dair bir fikrim yoktu.

I mean, where is he going to be in 20 years?

Yani şimdi o 20 yıl içinde nerede olacak?

How many people told him he couldn't do that, that he would die if he tried that?

Kaç kişi ona , bunu denerse sonucunda ölebileceğini söyledi ?

İnsanların yanıldıklarını kanıtla, kendine kanıtla,

You prove people wrong, you prove yourself wrong,

that you can make little incremental pushes

mümkün olduğuna inandığın şeylerden

kendine itici güçler yapabilirsin.

of what you believe is possible.

You don't have to be the fastest marathoner in the world,

Dünyanın en hızlı maraton koşucusu olmana gerek yok,

just your own impossibilities, to accomplish those,

sadece kendi imkansızlıkların, onları gerçekleştir.

and it starts with little bitty steps.

Bu da bebek adımlarıyla başlar.

And the best way to do this

Bunu yapmanın en iyi yolu

is to surround yourself with passionate people.

çevreni hevesli insanlarla sarmak.

The fastest things to do things you don't think can be done

Başaramayacağını düşündüğün şeyleri yapmanın en hızlı yolu

is to surround yourself with people already doing them.

etrafının bunu başarmış insanlarla çevrili olmasıdır.

There's this quote by Jim Rohn and it says.

Şöyle bir söz var Jim Rohn'dan , diyor ki

"You are the average of the five people you spend the most time with."

"İnsan, en çok zaman harcadığı 5 kişinin ortalamasıdır."

And there is no bigger lifehack in the history of the world

Şu an olduğun yerden, asıl olmak istediğin yere ulaşabilmek için

from getting where you are today to where you want to be

çevreni bu amacı destekleyecek insanlardan oluşturmaktan

than the people you choose to put in your corner.

daha iyi bir yol yoktur.

They change everything, and it's a proven fact.

Her şeyi değiştirirler, bu kanıtlanmış bir gerçek.

In 1898, Norman Triplett did this study with a bunch of cyclists,

1898'de Norman Triplett bisikletçilerden oluşan bir grupla şu çalışmayı yaptı.

and he would measure their times around the track in a group,

Katılımcıları grup halinde ve bireysel olarak

and also individually.

gözlemledi.

And he found that every time the cyclists in the group would cycle faster.

Bisikletçilerin, grup içindeyken daha hızlı olduğunu keşfetti.

And it's been repeated in all kinds of walks of life since then,

Bu, o zamandan beri yaşamın her noktasında tekrarlandı.

and it proves the same thing over again,

Sonuçlar ise hep aynı şeyi gösteriyor.

that the people around you matter, and environment is everything.

Etrafınızdaki insanlar önemlidir ve çevre her şey demektir.

But it's on you to control it, because it can go both ways.

Bunu iyi veya kötü yönde kontrol etmek senin elinde

With 80 percent of people who don't like the work they do,

İnsanların %80'inin işlerini sevmediği bir dünyada,

that means most people around us, not in this room, but everywhere else,

bu odadakiler için geçerli olmasa da, insanların büyük çoğunluğu

are encouraging complacency and keeping us from pursuing the things that matter to us

buna kayıtsız kalarak bizleri de kendimiz için önemli şeylerden alıkoyuyor.

so we have to manage those surroundings.

Bu yüzden çevremizi yönetmeyi öğrenmeliyiz

I found myself in this situation --

Sizlere birkaç yıl önce kendi yaşadığım

personal example, a couple years ago.

bir tecrübeyi aktarmak istiyorum.

Has anyone ever had a hobby or a passion they poured their heart and soul into,

Aranızda tüm kalbi ve ruhuyla sarıldığı ve üstünde çok zaman harcadığı

unbelievable amount of time, and they so badly want to call it a business,

bir hobi veya tutkuyu işe dönüştürmek isteyen

but no one's paying attention and it doesn't make a dime?

ancak kimse önem vermediği için beş kuruş dahi kazanamayanınız var mı?

OK, I was there for four years trying to build this Live Your Legend movement

Bende 4 yıl boyunca bu "Kendi Çizgini Yaşa" adlı harekete üyeydim ve insanlara

to help people do work that they genuinely cared about and that inspired them,

önem verdikleri işi yapmaları konusunda yardımcı olmaya çalışıyorduk.

and I was doing all I could,

Elimden gelen herşeyi yaptım

and there were only three people paying attention,

ve sadece 3 kişinin ilgisini çekebildim:

and they're all right there: my mother, father and my wife, Chelsea.

Annem, babam ve eşim Chelsea.

Thank you guys for the support.

Desteğiniz için teşekkürler.

(Applause)

(Alkışlar)

And this is how badly I wanted it, it grew at zero percent for four years,

Daha fazlasını başarabilmek istedim ama dört yıl boyunca ilerleme kaydedemedim.

and I was about to shut it down,

Tam programı sonlandırmak üzereydim ki,

and right about then,

işte o anda,

I moved to San Francisco and started to meet some pretty interesting people

San Francisco'ya taşındım ve macera dolu iş hayatları, web siteleri ve

who had these crazy lifestyles of adventure,

bloglara sahip olan ve tutkularının peşinden

of businesses and websites and blogs

koşarak insanlara yardımcı olan

that surrounded their passions and helped people in a meaningful way.

bazı ilginç kişilerle tanıştım.

And one of my friends, now, he has a family of eight,

Sekiz kişilik ailesi olan bir arkadaşım,

and he supports his whole family

tüm ailesinin geçimini

with a blog that he writes for twice a week.

haftada iki kez yazdığı bir blog ile sağlıyor.

They just came back from a month in Europe, all of them together.

Bahsettiğim aile, bir aylık bir Avrupa seyahatinden yeni döndü.

This blew my mind. How does this even exist?

Acayip etkilendim. Gerçek olabilir miydi?

And I got unbelievably inspired by seeing this,

Ve bu aileyi görmek bana tekrar ilham verdi.

and instead of shutting it down, I decided, let's take it seriously.

Programı kapatmak yerine daha ciddiye almaya karar verdim.

And I did everything I could to spend my time,

Tüm zamanımı, tüm saatlerimi

every waking hour possible trying to hound these guys,

dışarıda takılarak, bira içerek, egzersiz yaparak

hanging out and having beers and workouts, whatever it was.

bu insanları bulmaya harcadım.

And after four years of zero growth,

Dört yılda sıfır büyümenin ardından

within six months of hanging around these people,

6 ay içinde, bu insanlarla takılarak

the community at Live Your Legend grew by 10 times.

"Kendi Çizgini Yaşa" topluluğu 10 kat büyüdü.

In another 12 months, it grew by 160 times.

Sonraki 12 ayda ise büyüme 160 kat oldu.

And today over 30,000 people from 158 countries

Bugün ise,158 ülkede 30.000'den fazla insan

use our career and connection tools on a monthly basis.

aylık bazda bizim kariyer ve bağlantı araçlarımızı kullanıyor.

And those people have made up that community of passionate folks

Bu insanlar yıllar önce hayalini kurduğum

who inspired that possibility that I dreamed of

"Kendi Çizgini Yaşa" hareketini

for Live Your Legend so many years back.

oluşturacak tutkulu topluluğun gerçek olmasını sağladılar.

The people change everything, and this is why --

İnsanlar her şeyi değiştirir, işte bu yüzden --

you know, you ask what was going on.

sizler ne olduğunu sorar haldesiniz.

Well, for four years, I knew nobody in this space,

Dört yıl boyunca kimseyi tanımıyordum,

and I didn't even know it existed, that people could do this stuff,

ve bunu başarabilecek insanların

that you could have movements like this.

var olduğunu dahi bilmiyordum.

And then I'm over here in San Francisco, and everyone around me was doing it.

Şimdi ise, işte San Fransisco'dayım ve etrafımdaki herkes bunu başarıyor.

It became normal, so my thinking went from how could I possibly do this

Bu durum normal hale geldi ve bunun nasıl yapılabileceğini düşünmek yerine

to how could I possibly not.

nasıl yapılamayacağına odaklandım.

And right then, when that happens, that switch goes on in your head,

Tam da o zaman, bu gerçekleştiğinde kafanızda bir ışık yanıyor ve

it ripples across your whole world.

tüm dünyanızı çevrelemeye başlıyor.

And without even trying, your standards go from here to here.

Hiç çaba sarf etmeden, standardınız buradan buraya geliyor.

You don't need to change your goals. You just need to change your surroundings.

Amaçlarınızı değiştirmeye ihtiyacınız yok. Sadece çevrenizi değiştirmelisiniz.

That's it, and that's why I love being around this whole group of people,

İşte budur, işte bu yüzden bu insanlarla beraber olmayı seviyorum, gidebildiğim

why I go to every TED event I can,

tüm Ted etkinliklerine gidiyorum,

and watch them on my iPad on the way to work, whatever it is.

ya da işe giderken İpad'imde izliyorum, her neyse.

Because this is the group of people that inspires possibility.

Çünkü bir ihtimali gerçeğe dönüştüren bu insan topluluğudur.

We have a whole day to spend together and plenty more.

Beraber geçireceğimiz tüm bir gün, hatta daha fazlasına sahibiz.

To sum things up, in terms of these three pillars,

Özetlemek gerekirse, sürdürülebilirliğin üç ilkesinin de

they all have one thing in common more than anything else.

tek bir ortak özelliği vardır.

They are 100 percent in our control.

Bunlar %100 bizim kontrolümüzdedir.

No one can tell you you can't learn about yourself.

Kimse size kendinize dair yeni bir şey öğrenemeyeceğinizi,

No one can tell you you can't push your limits

limitlerinizi zorlayamayacağınızı söyleyemez.

and learn your own impossible and push that.

Kendinize ait imkansızı öğrenin ve zorlayın.

No one can tell you you can't surround yourself with inspiring people

Kimse ilham veren insanlarla beraber olamayacağınızı, sizi

or get away from the people who bring you down.

aşağı çekenlerden uzaklaşamayacağınızı söyleyemez.

You can't control a recession.

Parasal çöküşü kontrol edemezsiniz.

You can't control getting fired or getting in a car accident.

Silahla vurulmayı veya trafik kazalarını engelleyemezsiniz.

Most things are totally out of our hands.

Çoğu olay kontrolümüzün dışındadır.

These three things are totally on us,

Bu üç şey ise tamamen bize kalmıştır,

and they can change our whole world if we decide to do something about it.

ve bir şeyler yapmaya karar verirsek tüm dünyamızı değiştirebilir.

And the thing is, it's starting to happen on a widespread level.

Bu olay geniş alanlara yayılarak gerçekleşmeye başladı.

I just read in Forbes, the US Government reported for the first time

Yakın zamanda Forbes'da okuduğum bir haber ilk defa ABD hükümetinin,

in a month where more people had quit their jobs

istifa edenlerin, işten çıkarılanlardan fazla olduğunu

than had been laid off.

raporladığını anlatıyordu.

They thought this was an anomaly, but it's happened three months straight.

Bir yanlışlık olduğunu düşündüler, ancak bu durum 3 ay boyunca sürdü

In a time where people claim it's kind of a tough environment,

İnsanlar, sert bir hükümetin var olduğunu düşündüğünde

people are giving a middle finger to this scripted life,

bu bozulmuş hayata hareket çekiyor

the things that people say you're supposed to do,

ve insanların "yapamazsın" dedikleri

in exchange for things that matter to them and do the things that inspire them.

şeyleri, kendileri için önemli ve ilham veren şeylerle değiştiriyorlar.

And the thing is, people are waking up to this possibility,

İnsanlar, her şeyin hayal güçleri ile sınırlı olduğunu

that really the only thing that limits possibility now is imagination.

anlamaya başladılar.

That's not a cliché anymore.

Bu artık bir klişe değil.

I don't care what it is that you're into, what passion, what hobby.

Ne ile ilgilendiğiniz, hobiniz veya tutkunuz çok önemli değil.

If you're into knitting, you can find someone who is killing it knitting,

Örgü ile ilgileniyorsanız,örgü için herşeyi yapabilecek birini bulabilir

and you can learn from them. It's wild.

ve ondan bir şeyler öğrenebilirsiniz. Bu çılgınca.

And that's what this whole day is about, to learn from the folks speaking,

Bugün de tam bununla ilgili, konuşmacılardan yeni şeyler öğreniyor

and we profile these people on Live Your Legend every day,

ve bu insanları her gün "Kendi Çizgini Yaşa" da sınıflandırıyoruz.

because when ordinary people are doing the extraordinary,

Çünkü, sıradan insanlar sıradışı şeyler yaptıklarında

and we can be around that,

ve bizler etrafta olduğumuzda

it becomes normal.

bu normal hale geliyor.

And this isn't about being Gandhi or Steve Jobs, doing something crazy.

Ve bu ekstra işler yapan Gandhi veya Steve Jobs gibi olabilmekle ilgili değil.

It's just about doing something that matters to you,

Sadece, kendiniz için önemli bir şey yapmak

and makes an impact that only you can make.

ve kendi etkinizi yaratmakla ilgili.

Speaking of Gandhi, he was a recovering lawyer,

Hazır söz açılmışken, Gandhi bir avukattı

as I've heard the term,

ve daha büyük bir amaç

and he was called to a greater cause, something that mattered to him,

uğruna, kendisi için önemli olan ve yapamadan duramayacağı bir şey

he couldn't not do.

tarafından çağırıldı.

And he has this quote that I absolutely live by.

Sürekli hatırladığım şöyle bir sözü var:

"First they ignore you, then they laugh at you,

"Önce sizi görmezden gelirler, sona size gülerler

then they fight you, then you win."

sonra sizle kavga ederler ve siz kazanırsınız."

Everything was impossible until somebody did it.

Birisi yapana kadar her şey imkansızdır.

You can either hang around the people who tell you it can't be done

Ya size bunun yapılamayacağını ve denediğiniz için aptal olduğunuzu

and tell you you're stupid for trying,

söyleyen insanlarla takılırsınız

or surround yourself with the people who inspire possibility,

ya da size ilham veren kişilerin arasında olursunuz.

the people who are in this room.

Tıpkı bu odadaki insanlar gibi.

Because I see it as our responsibility to show the world

Çünkü ben tüm dünyaya, imkansız gibi görünenin, aslında normal olabileceğini

that what's seen as impossible can become that new normal.

göstermeyi görevimiz olarak görüyorum.

And that's already starting to happen.

Bu hali hazırda başlamış durumda.

First, do the things that inspire us,

Önce, bize ilham veren şeyleri yapalım ki,

so we can inspire other people to do the things that inspire them.

biz de diğer insanların kendi ilham kaynaklarını bulmalarını sağlayalım.

But we can't find that

Fakat, neyi aradığımızı bilmezsek,

unless we know what we're looking for.

aradığımız şeyi bulamayız.

We have to do our work on ourself,

Üzerimize düşeni yapmalı ve

be intentional about that, and make those discoveries.

kararlı bir şekilde bu keşifleri başarmalıyız.

Because I imagine a world where 80 percent of people love the work they do.

Çünkü ben %80'i sevdiği işi yapan bir dünya hayal ediyorum.

What would that look like?

Nasıl olurdu?

What would the innovation be like? How would you treat the people around you?

Bunun için nasıl bir yenilik gerekiyor? İnsanlara nasıl davranmalısınız?

Things would start to change.

İşler değişmeye başlardı.

And as we finish up, I have just one question to ask you guys,

Bitirirken, sizlere tek bir sorum var,

and I think it's the only question that matters.

ve de bu soru gerçekten önemli olan tek şey.

And it's what is the work you can't not do?

Yapmadan duramayacağınız iş nedir?

Discover that, live it,

Onu keşfedin, onu yaşayın

not just for you, but for everybody around you,

ve yalnız kendiniz değil, etrafınızdaki herkes için...

because that is what starts to change the world.

Çünkü dünyayı değiştirmek buradan başlar.

What is the work you can't not do?

Yapmadan duramayacağınız iş nedir?

Thank you guys.

Teşekkürler,

(Applause)

(Alkışlar)