The art of bow-making | Dong Woo Jang

Dong Woo Jang: Yay yapma sanatı

Çeviri: Furkan Baysal Gözden geçirme: Sevkan Uzel

It is said that the grass is always greener

Çitin diğer tarafındaki çimenliğin

on the other side of the fence,

her zaman daha yeşil olduğu söylenir,

and I believe this is true,

bunun doğruluğuna inanıyorum.

especially when I hear President Obama

Özellikle de Başkan Obama'nın

often talk about the Korean education system

Kore eğitim sistemiyle ilgili başarı

as a benchmark of success.

kıyaslamaları yaptığını duyduğumda.

Well, I can tell you that,

Size şunu söyleyebilirim,

in the rigid structure and highly competitive nature

sert yapısıyla ve oldukça rekabetçi doğasıyla

of the Korean school system,

Kore okul sistemi,

also known as pressure cooker,

düdüklü tencere olarak da bilinen ve

not everyone can do well in that environment.

herkesin başarılı olamadığı bir yerdir.

While many people responded in different ways

Herkesin farklı yollarla tepkisini gösterdiği

about our education system,

eğitim sistemimize,

my response to the high-pressure environment

bu baskıcı çevreye benim tepkim ise

was making bows with pieces of wood

apartman kenarında bulduğum

found near my apartment building.

birkaç odun parçasından yay yapmak oldu.

Why bows?

Neden yaylar?

I'm not quite sure.

Çok da emin değilim.

Perhaps, in the face of constant pressure,

Belki, daimi baskı karşısında,

my caveman instinct of survival

hayatta kalmaya dair ilkel içgüdülerim

has connected with the bows.

yaylarla bağlantıya geçmiştir.

If you think about it,

Eğer yayı düşünecek olursak,

the bow has really helped drive human survival

tarih öncesi çağlardan beri yay, insanların gerçekten

since prehistoric times.

hayatta kalmalarına yardımcı olmuştur.

The area within three kilometers of my home

Evimin etrafındaki üç kilometrelik alan

used to be a mulberry forest

bir zamanlar dut ormanıydı.

during the Joseon dynasty,

Joseon hanedanlığının

where silkworms were fed with mulberry leaves.

ipek böcekleri burada beslenirdi.

In order to raise the historical awareness of this fact,

Bu duruma dair tarihsel bilinci artırmak için,

the government has planted mulberry trees.

hükumet bölgeye dut ağaçları dikti.

The seeds from these trees

Bu ağaçlarda oluşan tohumlar

also have spread by birds here and there

kuşlar tarafından oraya buraya ve

nearby the soundproof walls of the city expressway

1988 Olimpiyatlarında inşa edilen ses geçirmez

that has been built around the 1988 Olympics.

otoban duvarlarının yanına saçıldı.

The area near these walls,

Bu duvarların yanındaki alan,

which nobody bothers to pay attention to,

kimsenin dikkat etmeyi önemsemediği,

had been left free from major intervention,

müdahaleden özgür bir yerdi ve

and this is where I first found my treasures.

ben ilk hazinelerimi burada buldum.

As I fell deeper into bow making,

Yay yapma fikri konusunda derinleştikçe,

I began to search far and beyond my neighborhood.

çevreden uzaklaşmaya, aradıklarımı uzakta aramaya başladım.

When I went on school field trips,

Okul gezilerine gittiğimde,

family vacations, or simply on my way home

aile tatillerinde ve ya müfredat dışı derslerden

from extracurricular classes,

eve dönerken

I wandered around wooded areas

ağaçlık alanlarda gezindim

and gathered tree branches

ve okul çantamda gizlice

with the tools that I sneaked inside my school bag.

taşıdığım aletlerle ağaç parçaları topladım.

And they would be somethings like saws, knives,

Bir parça havluyla sakaladığım o şeyler,

sickles and axes

testere, bıçak,

that I covered up with a piece of towel.

balta ve orak gibi aletlerdi.

I would bring the branches home,

Topladığım dalları elimde zar zor tutarak

riding buses and subways,

otobüslerde ve metroda

barely holding them in my hands.

binbir güçlükle eve getirebilirdim.

And I did not bring the tools here to Long Beach.

Long Beach' e gelirken aletleri getirmedim.

Airport security.

Havaalanı güvenliği.

(Laughter)

(Kahkaha)

In the privacy of my room, covered in sawdust,

Talaşla dolu olan kendime ait odamda,

I would saw, trim and polish wood all night long

ağaç parçasını yay şeklini alana kadar, gece boyunca

until a bow took shape.

keser, düzeltir ve cilalardım.

One day, I was changing the shape of a bamboo piece

Bir gün, bambu parçasının şeklini değiştiriyordum

and ended up setting the place on fire.

ve ortalığı ateşe vermemle çalışmam son buldu.

Where? The rooftop of my apartment building,

Nerede? 96 ailenin evi olarak nitelendirdiği

a place where 96 families call home.

apartmanımızın çatı katında.

A customer from a department store across from my building

Apartmanın karşısındaki mağaza dükkanından bir müşteri

called 911,

911'i aradı

and I ran downstairs to tell my mom

ve yarısı yanmış saçlarımla merdivenlerden

with half of my hair burned.

aşağıya inip anneme olayı anlattım.

I want to take this opportunity

Bugün huzurlarınızda, anneme

to tell my mom, in the audience today:

şunu söyleme fırsatı yakaladım:

Mom, I was really sorry,

Anne, gerçekten üzgünüm

and I will be more careful with open fire from now on.

bundan sonra ateş yakarken daha dikkatli olacağım.

My mother had to do a lot of explaining,

Annem, oğlunun önceden tasarlanmış

telling people that her son did not commit

bir kundakçılık suçu işlemediği hakkında

a premeditated arson.

çokça açıklama yapmak zorunda kaldı.

I also researched extensively on bows around the world.

Aynı zamanda yaylar hakkında dünya çapında geniş araştırmalar yaptım.

In that process, I tried to combine

Bu süreçte, en etkili yayı oluşturmak için

the different bows from across time and places

farklı zamanlarda ve mekanlarda kullanılan en etkili

to create the most effective bow.

yayları birleştirmeye çalıştım.

I also worked with many different types of wood,

Ayrıca birçok farklı türde odun ile çalıştım

such as maple, yew and mulberry,

akçaağaç, porsuk ağacı, dut bunlardan birkaçıydı.

and did many shooting experiments

Size daha önce de gösterdiğim

in the wooded area near the urban expressway

otoyol kenarındaki ağaçlık alanda çok sayıda

that I mentioned before.

atış denemesi yaptım.

The most effective bow for me

Benim için en etkili yay

would be like this.

bu şekilde olurdu.

One: Curved tips can maximize the springiness

Bir: Kıvrık uçlar sayesinde esneklik,

when you draw and shoot the arrow.

oku çekip attığınızda maksimum olur.

Two: Belly is drawn inward for higher draw weight,

İki: İç kısım çekim gücünün daha fazla olması için içe kıvrıktır.

which means more power.

Bu da daha fazla güç demektir.

Three: Sinew used in the outer layer of the limb

Üç: Dalın dış kısmında kullanılan sinirler,

for maximum tension storage.

sayesinde en fazla gerilime ulaşılır.

And four: Horn used to store energy in compression.

Ve dört: Enerji basıncını tutmak için kullanılan boynuzlar.

After fixing, breaking, redesigning,

Sabitleme, kırma, yeniden tasarlama,

mending, bending and amending,

tamir etme, bükme ve değiştirmeden sonra

my ideal bow began to take shape,

en sonunda hayalimdeki yay şekil almaya başlardı.

and when it was finally done,

Ve nihayet tamamlanınca,

it looked like this.

böyle görünürdu.

I was so proud of myself

Kendimle epey gurur duydum,

for inventing a perfect bow on my own.

çünkü kendi kendime mükemmel bir yay yapmıştım.

This is a picture of Korean traditional bows

Bu, Kore geleneksel yaylarının sergilendiği

taken from a museum,

bir müzede çekilen bir resim.

and see how my bow resembles them.

Benim yayıma nasıl da benzediklerine bakın.

Thanks to my ancestors

Atalarıma icadımı çaldıkları için

for robbing me of my invention. (Laughter)

teşekkür ediyorum. (Kahkaha)

Through bowmaking,

Yay yapımcılığı yoluyla

I came in contact with part of my heritage.

tarihimle bir etkileşime girebilmiştim.

Learning the information that has accumulated over time

Yıllar boyu birikmiş bu bilgiyi öğrenmek,

and reading the message left by my ancestors

ve atalarımın bıraktığı mesajı okumak,

were better than any consolation therapy

bütün teselli terapilerinden ya da

or piece of advice any living adults could give me.

yaşayan bir yetişkinin verebileceği bir öğütten daha iyiydi.

You see, I searched far and wide,

Gördüğünüz gibi, uzağı ve uzaktakini aramış,

but never bothered to look close and near.

fakat hiç yakınımda ve yanımdakilere bakmaya tenezzül etmemiştim.

From this realization,

Bunu anlamamla birlikte,

I began to take interest in Korean history,

Kore tarihi hiç ilgimi çekmezken,

which had never inspired me before.

bir anda ilham kaynağım olmuştu.

In the end, the grass is often greener

Sonuçta, çimen çoğunlukla,

on my side of the fence,

çitin bu yanında daha yeşil.

although we don't realize it.

Her ne kadar farkında olmasak da.

Now, I am going to show you how my bow works.

Şimdi, size yayımın nasıl çalıştığını göstereceğim.

And let's see how this one works.

Ve, bakalım bu nasılmış.

This is a bamboo bow,

Bu yay bambudan yapılma

with 45-pound draw weights.

ve 20 kiloluk bir çekiş kapasitesi var.

(Noise of shooting arrow)

(Okun fırlama sesi)

(Applause)

(Alkış)

A bow may function in a simple mechanism,

Bir yay basit bir mekanizmayla çalışabilir,

but in order to make a good bow,

ama iyi bir yay yapmak için

a great amount of sensitivity is required.

büyük miktarda duyarlılık gereklidir.

You need to console and communicate

Ahşap malzeme ile iletişim kurmalı

with the wood material.

ve onu rahatlatmalısınız.

Each fiber in the wood

Akşaptaki her bir lifin

has its own reason and function for being,

kendi varolma nedeni ve işlevi vardır.

and only through cooperation and harmony among them

Ve ancak aralarındaki uyum ve işbirliği yoluyla

comes a great bow.

muhteşem yay oluşur.

I may be an [odd] student

Ben garip bir öğrenci olabilirim,

with unconventional interests,

sıradışı ilgi alanlarım olabilir.

but I hope I am making a contribution

Ama hikayemi sizlerle paylaşarak,

by sharing my story with all of you.

bir katkıda bulunduğumu umuyorum.

My ideal world is a place

Benim için ideal dünya,

hiçkimsenin geride bırakılmadığı,

where no one is left behind,

where everyone is needed exactly where they are,

herkesin tam da olduğu yerde istenildiği bir yer.

like the fibers and the tendons in a bow,

Tıpkı bir yaydaki lifler ve tendonlar gibi.

a place where the strong is flexible

Güçlü olanın esnek

and the vulnerable is resilient.

ve savunmasız olanın dayanıklı olduğu bir yer.

The bow resembles me,

Yay bana benziyor,

and I resemble the bow.

ve ben de yaya benziyorum.

Now, I am shooting a part of myself to you.

Şimdi, size bir parçamı atıyorum.

No, better yet, a part of my mind

Hayır, daha iyisi, zihnimin bir parçasını

has just been shot over to your mind.

az önce sizin zihninize attım.

Did it strike you?

Sizi vurdu mu?

Thank you.

Teşekkür ederim.

(Applause)

(Alkış)