The gift and power of emotional courage | Susan David

1,347,890 views ・ 2018-02-20

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Cihan Ekmekçi Gözden geçirme: Figen Ergürbüz
00:13
Hello, everyone.
0
13167
1190
Herkese merhaba.
00:15
Sawubona.
1
15531
1150
Sawubona.
00:20
In South Africa, where I come from,
2
20412
2206
Ülkem Güney Afrika'da
00:22
"sawubona" is the Zulu word for "hello."
3
22642
2555
''Sawubona'' Zulu dilinde merhaba demek.
00:26
There's a beautiful and powerful intention behind the word
4
26122
2722
Kelimenin ardında çok güzel ve güçlü bir niyet var
00:28
because "sawubona" literally translated means,
5
28868
2230
çünkü birebir çevrildiğinde anlamı
00:31
"I see you, and by seeing you, I bring you into being."
6
31122
3291
''Seni görüyorum ve görerek seni var olmaya davet ediyorum.''
00:35
So beautiful, imagine being greeted like that.
7
35538
2920
O kadar güzel ki... Bu şekilde selamlaştığınızı düşünün.
00:40
But what does it take in the way we see ourselves?
8
40093
2920
Peki kendimizi görmemiz için ne gerekiyor?
00:43
Our thoughts, our emotions and our stories
9
43037
2746
Giderek karmaşıklaşan ve kötüleyen dünyada
00:45
that help us to thrive
10
45807
1332
gelişmemize yardım eden
00:47
in an increasingly complex and fraught world?
11
47163
2950
duygu, düşünce ve yaşadıklarımız mı?
00:50
This crucial question has been at the center of my life's work.
12
50958
3825
Bu önemli soru hayatım boyunca işimin merkezi oldu.
00:54
Because how we deal with our inner world drives everything.
13
54807
3310
Çünkü iç dünyamızla mücadelemiz her şeyi yönetiyor.
00:58
Every aspect of how we love, how we live,
14
58593
3190
Nasıl sevdiğimizden nasıl yaşadığımıza
01:01
how we parent and how we lead.
15
61807
2000
nasıl anne baba olup nasıl liderlik yaptığımıza kadar.
01:04
The conventional view of emotions as good or bad,
16
64696
3785
Duygularımızın iyi veya kötü, olumlu veya olumsuz
01:08
positive or negative,
17
68505
1667
olduğu görüşü
01:10
is rigid.
18
70196
1150
kalıplaşmış.
01:11
And rigidity in the face of complexity is toxic.
19
71768
3283
Karmaşıklık arasında kalıplaşma toksit gibidir.
01:16
We need greater levels of emotional agility
20
76093
3294
Gerçek dayanıklıklık ve kendimizi geliştirmek için
01:19
for true resilience and thriving.
21
79411
2200
daha iyi bir duygusal çevikliğe ihtiyacımız var.
01:23
My journey with this calling
22
83302
1683
Benim bu gereksinime olan yolculuğum
01:25
began not in the hallowed halls of a university,
23
85009
3618
bir üniversitenin koridorlarında değil,
01:28
but in the messy, tender business of life.
24
88651
2268
iş hayatının hassas, dağınık ortamında başladı.
01:31
I grew up in the white suburbs of apartheid South Africa,
25
91728
3635
Ayrımcı Güney Afrika'nın beyaz banliyölerinde büyüdüm,
01:35
a country and community committed to not seeing.
26
95387
3523
görmemeye odaklanmış bir ülke ve topluluk.
01:38
To denial.
27
98934
1150
İnkâra odaklı.
01:40
It's denial that makes 50 years of racist legislation possible
28
100578
4548
İnsanlar yanlış bir şey yapmadıklarına kendilerini ikna ederken
01:45
while people convince themselves that they are doing nothing wrong.
29
105150
3372
50 yıllık ırkçı yasayı mümkün kılan bir inkâr.
01:49
And yet, I first learned of the destructive power of denial
30
109461
3806
Yine de inkârın yıkıcı gücünü ilk önce
01:53
at a personal level,
31
113291
1333
kişisel düzeyde yaşadım,
01:55
before I understood what it was doing to the country of my birth.
32
115117
4015
doğduğum ülkeye ne yaptığını anlamamdan önce.
02:01
My father died on a Friday.
33
121850
1800
Babam bir Cuma günü ölmüştü.
02:04
He was 42 years old and I was 15.
34
124564
2200
42 yaşındaydı, bense 15.
02:07
My mother whispered to me to go and say goodbye to my father
35
127802
2833
Okula gitmeden önce annem babamla vedalaşmamı
02:10
before I went to school.
36
130659
1551
kulağıma fısıldamıştı.
02:12
So I put my backpack down and walked the passage that ran through
37
132234
3571
Sırt çantamı bıraktım ve evimizin direği babamın
02:15
to where the heart of our home my father lay dying of cancer.
38
135829
2897
kanserden ölmekte olduğu yere doğru yol aldım.
02:19
His eyes were closed, but he knew I was there.
39
139526
2790
Gözleri kapalıydı ama orada olduğumu biliyordu.
02:22
In his presence, I had always felt seen.
40
142997
2631
O yanımdayken hep görüldüğümü hissederdim.
02:26
I told him I loved him,
41
146331
1452
Onu sevdiğimi söyledim,
02:27
said goodbye and headed off for my day.
42
147807
2600
hoşçakal dedim ve yola koyuldum.
02:31
At school, I drifted from science to mathematics to history to biology,
43
151984
4088
Okulda bilimden matematiğe, tarihten biyoloji dersine geçerken
02:36
as my father slipped from the world.
44
156096
2196
babam bu dünyadan gidiyordu.
02:38
From May to July to September to November,
45
158889
2798
Mayıs ayından Temmuz, Eylül ve Kasım ayına kadar,
02:41
I went about with my usual smile.
46
161711
2200
her zamanki gülümsememi takındım.
02:44
I didn't drop a single grade.
47
164251
1933
Tek bir not düşürmedim.
02:46
When asked how I was doing, I would shrug and say, "OK."
48
166673
3666
Nasıl olduğum sorulduğunda omuz silkip ''İyiyim'' diyordum.
02:51
I was praised for being strong.
49
171292
2066
Güçlü olduğum için övgü alıyordum.
02:54
I was the master of being OK.
50
174108
2794
İyi olmanın efendisi olmuştum.
02:58
But back home, we struggled --
51
178673
1582
Ama evde işler kolay değildi --
03:00
my father hadn't been able to keep his small business going
52
180279
2766
babam hastalığı boyunca küçük işletmesini
03:03
during his illness.
53
183069
1159
idare edememişti.
03:04
And my mother, alone, was grieving the love of her life
54
184252
3031
Annem ise tek başına hayatının aşkının yasını tutuyor,
03:07
trying to raise three children,
55
187307
1477
üç çocuk büyütmeye çalışıyor,
03:08
and the creditors were knocking.
56
188808
1877
alacaklılar kapıya dayanıyordu.
03:11
We felt, as a family, financially and emotionally ravaged.
57
191355
3665
Aile olarak hem ekonomik hem de manevi yönden hırpalanıyorduk.
03:15
And I began to spiral down, isolated, fast.
58
195553
3972
Hızlı bir şekilde dönüş yaşamaya, izole olmaya başladım.
03:20
I started to use food to numb my pain.
59
200798
3118
Acımı baskılaması için yiyeceklere başvurdum.
03:24
Binging and purging.
60
204733
1414
Aşırı yemek yiyordum.
03:26
Refusing to accept the full weight of my grief.
61
206893
3200
Acımın ağırlığını reddediyordum.
03:31
No one knew, and in a culture that values relentless positivity,
62
211125
4238
Kimse bilmiyordu ve olumlu olmaya değer veren bir kültürde
03:35
I thought that no one wanted to know.
63
215387
2037
kimse bilmek dahi istemiyordu.
03:39
But one person did not buy into my story of triumph over grief.
64
219339
4267
Ancak bir kişi benim bu acıya rağmen zafer hikâyeme inanmadı.
03:44
My eighth-grade English teacher fixed me with burning blue eyes
65
224751
3517
8. sınıf öğretmenin tehditkâr mavi gözlerle bana baktı
03:48
as she handed out blank notebooks.
66
228292
2461
ve bana boş defterler verdi.
03:51
She said, "Write what you're feeling.
67
231598
2533
''Ne hissediyorsan yaz'' dedi,
03:55
Tell the truth.
68
235106
1150
''Doğrularu söyle.
03:56
Write like nobody's reading."
69
236876
2000
Kimse okumuyormuş gibi yaz.''
04:00
And just like that,
70
240093
1214
İşte bu şekilde
04:01
I was invited to show up authentically to my grief and pain.
71
241331
3622
yas ve acımı göstermeye davet edilmiştim.
04:05
It was a simple act
72
245395
2325
Basit bir işti
04:07
but nothing short of a revolution for me.
73
247744
2610
ama benim için devrim gibiydi.
04:11
It was this revolution that started in this blank notebook
74
251040
4301
30 yıl önce o boş defterde başlayan
04:15
30 years ago
75
255365
2239
bu devrim
04:17
that shaped my life's work.
76
257628
1872
hayatımın işini şekillendirdi.
04:20
The secret, silent correspondence with myself.
77
260117
3288
Kendimle gizli ve sessiz bir yazışma.
04:24
Like a gymnast,
78
264656
1176
Tıpkı bir atlet gibi
04:25
I started to move beyond the rigidity of denial
79
265856
4531
inkârın kalıplarından uzaklaşıp
04:30
into what I've now come to call
80
270411
2104
duygusal çeviklik diye adlandırdığım
04:32
emotional agility.
81
272539
1532
bir konsepte ilerledim.
04:38
Life's beauty is inseparable from its fragility.
82
278187
3222
Hayatın güzelliği onun hassaslığından ayrılamaz.
04:43
We are young until we are not.
83
283036
1933
Yaşlanana dek genç kalıyoruz.
04:45
We walk down the streets sexy
84
285807
1873
Bir gün güzelliğimizle yolda yürürken
04:47
until one day we realize that we are unseen.
85
287704
2869
bir zaman sonra görülmediğimizi fark ediyoruz.
04:53
We nag our children and one day realize
86
293488
2221
Çocuklarımıza kusur bulurken fark ediyoruz ki
04:55
that there is silence where that child once was,
87
295733
2257
o çocuğun olduğu yerde önceleri sessizlik vardı,
04:58
now making his or her way in the world.
88
298014
1969
şimdi o da dünyada bir iz bırakacak.
05:01
We are healthy until a diagnosis brings us to our knees.
89
301009
4928
Bir teşhis bizi dizlerimin önüne çöktürene dek sağlıklıyız.
05:07
The only certainty is uncertainty,
90
307009
2342
Tek kesinlik belirsizlik
05:09
and yet we are not navigating this frailty successfully or sustainably.
91
309375
3602
ama hâlâ bu kırılganlığı başarılı bir şekilde yönlendiremiyoruz.
05:14
The World Health Organization tells us that depression
92
314164
3008
Dünya Sağlık Örgütü'ne göre depresyon
05:17
is now the single leading cause of disability globally --
93
317196
3609
küresel çapta engelliliğin önde gelen nedeni,
05:21
outstripping cancer,
94
321585
1801
hem kanserin
05:23
outstripping heart disease.
95
323410
1669
hem de kalp hastalığının önünde.
05:26
And at a time of greater complexity,
96
326411
4094
Büyük bir karmaşıklık durumunda,
05:30
unprecedented technological, political and economic change,
97
330529
3548
beklenmeyen teknolojik, siyasi ve ekonomik değişimde
05:34
we are seeing how people's tendency
98
334895
1777
insanların nasıl daha fazla
05:36
is more and more to lock down into rigid responses to their emotions.
99
336696
4111
duyguları içine kapanma eğiliminde olduklarını görüyoruz.
05:42
On the one hand we might obsessively brood on our feelings.
100
342371
3067
Bir yandan hislerimiz üzerinde düşünüp durabiliriz.
05:46
Getting stuck inside our heads.
101
346387
1833
Kendi aklımızda sıkışıp kalırız.
05:48
Hooked on being right.
102
348735
1469
Her zaman haklıyızdır orada
05:51
Or victimized by our news feed.
103
351085
2127
ya da haber akışında mağdur oluruz.
05:55
On the other, we might bottle our emotions,
104
355124
2024
Diğer yandan duygularımızı
05:57
pushing them aside
105
357172
1984
bir kenara koyup
05:59
and permitting only those emotions deemed legitimate.
106
359180
3136
sadece makul olduğunu düşündüğümüz duygulara izin veririz.
06:04
In a survey I recently conducted with over 70,000 people,
107
364068
3170
70.000'den fazla kişiyle yaptığım bir anket sonucu
06:07
I found that a third of us --
108
367262
1734
üçte birimizin
06:09
a third --
109
369704
1150
üçte birimiz
06:11
either judge ourselves for having so-called "bad emotions,"
110
371466
4900
sözde ''kötü duygular''a sahip olduğumuz için kendimizi yargıladığımızı
06:16
like sadness,
111
376390
1794
örneğin üzüntü,
06:18
anger or even grief.
112
378208
1959
sinirlilik, hatta yas gibi,
06:22
Or actively try to push aside these feelings.
113
382057
3747
ya da bu hisleri ötelediğimizi gösteriyor.
06:27
We do this not only to ourselves,
114
387273
1650
Bunu sadece kendimize değil,
06:28
but also to people we love, like our children --
115
388947
2254
çocuklarımız gibi sevdiklerimize de yapıyoruz.
06:31
we may inadvertently shame them out of emotions seen as negative,
116
391225
4598
Negatif görülen hislerden utanmalarına sebep oluyoruz,
06:35
jump to a solution,
117
395847
2024
çözüme atlıyoruz
06:37
and fail to help them
118
397895
1480
ve aslında değerli olan
06:39
to see these emotions as inherently valuable.
119
399399
3090
bu hisleri görmede onlara yardımcı olamıyoruz.
06:45
Normal, natural emotions are now seen as good or bad.
120
405030
5412
Normal, doğal duygular bugün iyi veya kötü olarak ayrılıyor.
06:52
And being positive has become a new form of moral correctness.
121
412474
4188
Pozitif olmak da yeni bir etik doğruluk biçimine dönüştü.
06:59
People with cancer are automatically told to just stay positive.
122
419522
3871
Kanser hastalarına ilk söylenen şey pozitif olmaları.
07:06
Women, to stop being so angry.
123
426434
2803
Kadınlara sinirli olmamaları söyleniyor.
07:11
And the list goes on.
124
431191
1400
Liste bu şekilde gidiyor.
07:14
It's a tyranny.
125
434000
1414
Bu bir zorbalık.
07:16
It's a tyranny of positivity.
126
436303
2147
Pozitifliğin dayatılması.
07:20
And it's cruel.
127
440752
1309
Acımasızca.
07:23
Unkind.
128
443021
1150
Kaba.
07:25
And ineffective.
129
445260
1381
Ve etkisiz.
07:27
And we do it to ourselves,
130
447728
2532
Bunu hem kendimize
07:30
and we do it to others.
131
450284
1533
hem de başkalarına yapıyoruz.
07:33
If there's one common feature
132
453373
2697
Yanlış pozitiflik veya öteleştirmenin
07:36
of brooding, bottling or false positivity, it's this:
133
456094
3651
ortak bir noktası varsa o da şu:
07:40
they are all rigid responses.
134
460666
2413
hepsi kalıplaşmış tepkiler.
07:44
And if there's a single lesson we can learn
135
464586
2080
Ayrımcılığın kaçınılmazlığından
07:46
from the inevitable fall of apartheid
136
466690
2793
çıkarabileceğimiz bir ders varsa
07:49
it is that rigid denial doesn't work.
137
469507
2685
bu, kalıplaşmış inkârın işe yaramadığı.
07:53
It's unsustainable.
138
473642
1350
Sürdürülemez.
07:55
For individuals, for families,
139
475967
2864
Ne bireyler ve aileler
07:58
for societies.
140
478855
1150
ne de toplumlar.
08:00
And as we watch the ice caps melt,
141
480783
4080
Buzulların eridiğini izledikçe
08:04
it is unsustainable for our planet.
142
484887
2706
gezegenimiz için sürdürülemez olduğunu görürüz.
08:09
Research on emotional suppression shows
143
489831
1865
Duygusal bastırma araştırmaları
08:11
that when emotions are pushed aside or ignored,
144
491720
2968
duyguların öteleştirildiği veya görmezden gelindiği durumlarda
08:14
they get stronger.
145
494712
1200
daha da güçlendiklerini gösteriyor.
08:16
Psychologists call this amplification.
146
496664
2214
Psikologlar buna yükselme diyor.
08:18
Like that delicious chocolate cake in the refrigerator --
147
498902
3252
Buzdolabındaki o leziz çikolatalı kek gibi...
08:23
the more you try to ignore it ...
148
503061
1934
Siz görmezden geldikçe...
08:26
(Laughter)
149
506124
3604
(Kahkahalar)
08:30
the greater its hold on you.
150
510744
2158
üzerinizde daha çok etki yapacaktır.
08:34
You might think you're in control of unwanted emotions when you ignore them,
151
514619
3572
Görmezden geldiğinizde o duyguların kontrol altında olduğunu sanıyorsunuz
08:38
but in fact they control you.
152
518215
2642
ama aslında onlar sizi kontrol ediyor.
08:42
Internal pain always comes out.
153
522127
2179
İç acı her zaman açığa çıkar.
08:45
Always.
154
525068
1150
Her zaman.
08:46
And who pays the price?
155
526863
1532
Peki bedelini kim öder?
08:49
We do.
156
529244
1405
Biz.
08:50
Our children,
157
530673
1150
Çocuklarımız,
08:52
our colleagues,
158
532696
1150
iş arkadaşlarımız,
08:55
our communities.
159
535354
1150
topluluklarımız.
09:01
Now, don't get me wrong.
160
541354
1412
Beni yanlış anlamayın.
09:03
I'm not anti-happiness.
161
543203
1638
Mutluluk karşıtı değilim.
09:06
I like being happy.
162
546213
1309
Mutlu olmayı seviyorum.
09:07
I'm a pretty happy person.
163
547546
1587
Çok da mutlu bir insanım.
09:10
But when we push aside normal emotions to embrace false positivity,
164
550181
5777
Ancak yanlış pozitiflik adına normal duyguları öteleştirdiğimizde
09:15
we lose our capacity to develop skills to deal with the world as it is,
165
555982
5000
dünyayla başa çıkacak yetileri geliştirecek kapasiteyi de kaybediyoruz,
09:22
not as we wish it to be.
166
562013
1683
oysa istediğimiz bu değil.
09:24
I've had hundreds of people tell me what they don't want to feel.
167
564950
3259
Yüzlerce insan bana ne hissetmek istemedikerini söyledi.
09:29
They say things like,
168
569180
1698
Şöyle şeyler söylediler:
09:30
"I don't want to try because I don't want to feel disappointed."
169
570902
3142
''Denemek istemiyorum çünkü hayal kırıklığı istemiyorum.''
09:35
Or, "I just want this feeling to go away."
170
575022
3468
Veya ''Bu hissin gitmesini istiyorum.''
09:41
"I understand," I say to them.
171
581235
1867
Onlara ''Anlıyorum'' diyorum,
09:44
"But you have dead people's goals."
172
584061
2200
''Fakat ölü bir insanın amaçları bunlar.''
09:47
(Laughter)
173
587187
5350
(Kahkahalar)
09:52
(Applause)
174
592561
6293
(Alkışlar)
09:58
Only dead people
175
598878
2040
Yalnızca ölü insanlar
10:00
never get unwanted or inconvenienced by their feelings.
176
600942
3635
istenmeyen veya uygunsuz hislere kapılırlar.
10:04
(Laughter)
177
604601
1309
(Kahkahalar)
10:05
Only dead people never get stressed,
178
605934
2296
Yalnızca ölü insanlar strese girmez,
10:09
never get broken hearts,
179
609101
1600
kalpleri kırılmaz,
10:11
never experience the disappointment that comes with failure.
180
611196
3944
başarısızlıkla gelen hayal kırıklığını yaşamazlar.
10:17
Tough emotions are part of our contract with life.
181
617195
3500
Zor duygular hayatla yaptığımız anlaşmanın bir parçası.
10:21
You don't get to have a meaningful career
182
621949
2325
Stres ve rahatsızlık yaşamadan
10:24
or raise a family
183
624298
1795
ne anlamlı bir kariyer yapabilir
10:26
or leave the world a better place
184
626117
2778
ne aile yetiştirebilir
10:28
without stress and discomfort.
185
628919
2118
ne de dünyaya bir iyilik yapabilirsiniz.
10:32
Discomfort is the price of admission to a meaningful life.
186
632173
4880
Rahatsızlık anlamlı bir hayata kabul edilmenin bedeli.
10:39
So, how do we begin to dismantle rigidity
187
639561
2572
Peki bu kalıplaşmışlığı bozarak
10:42
and embrace emotional agility?
188
642157
2000
duygusal çevikliği nasıl başarırız?
10:45
As that young schoolgirl,
189
645791
1659
Okula gittiğim o genç yaşta,
10:47
when I leaned into those blank pages,
190
647474
3367
o boş kağıtlara yönelirken
10:50
I started to do away with feelings
191
650865
2389
ne hissetmem gerektiğiyle ilgili
10:53
of what I should be experiencing.
192
653278
3118
hisleri kafamdan çıkarmaya çalışıp
10:57
And instead started to open my heart to what I did feel.
193
657254
3346
gerçekten hissettiğim şeyi açığa çıkarmaya başladım.
11:01
Pain.
194
661103
1187
Acı.
11:02
And grief.
195
662679
1150
Yas.
11:04
And loss.
196
664838
1539
Kaybetme.
11:06
And regret.
197
666401
1150
Pişmanlık.
11:09
Research now shows
198
669972
2581
Artık araştırmalar gösteriyor ki
11:12
that the radical acceptance of all of our emotions --
199
672577
3333
tüm duygularımızı radikal bir şekilde kabullenmek,
11:15
even the messy, difficult ones --
200
675934
1659
karışık ve zor olanlar dâhil,
11:17
is the cornerstone to resilience, thriving,
201
677617
2747
dayanıklılık ve başarının
11:20
and true, authentic happiness.
202
680388
3141
gerçek mutluluğun temel taşı.
11:25
But emotional agility is more that just an acceptance of emotions.
203
685268
4937
Duygusal çeviklik yalnızca duyguların kabulunden çok daha fazlası.
11:30
We also know that accuracy matters.
204
690229
2150
Doğruluğun da önemli olduğunu biliyoruz.
11:33
In my own research, I found that words are essential.
205
693228
4523
Kendi araştırmalarımda, sözcüklerin çok önemli olduğunu gördüm.
11:37
We often use quick and easy labels to describe our feelings.
206
697775
3032
Genellikle duygularımızı hızlı ve basit kelimelerle etiketliyoruz.
11:40
"I'm stressed" is the most common one I hear.
207
700831
2635
En sık duyduğum ''Stresliyim.''
11:43
But there's a world of difference between stress and disappointment
208
703490
3381
Stres ve hayal kırıklığı ile
11:46
or stress and that knowing dread of "I'm in the wrong career."
209
706895
3668
stres ve ''Yanlış kariyerdeyim.'' demek arasında dünya kadar fark var.
11:51
When we label our emotions accurately,
210
711804
1905
Duygularımızı doğru etiketlediğimizde
11:53
we are more able to discern the precise cause of our feelings.
211
713733
3409
hislerimizin asıl nedenini çok daha iyi fark ediyoruz.
11:57
And what scientists call the readiness potential in our brain
212
717692
2988
Bilim insanlarının beynimizdeki hazırlık potansiyeli dediği şey
12:00
is activated, allowing us to take concrete steps.
213
720704
3202
harekete geçerek sağlam adımlar atmamızı sağlıyor.
12:04
But not just any steps -- the right steps for us.
214
724513
2905
Herhangi bir adım değil, doğru adımı atmamızı sağlıyor.
12:07
Because our emotions are data.
215
727442
2000
Çünkü duygularımız veri.
12:10
Our emotions contain flashing lights to things that we care about.
216
730109
3949
Önemsediğimiz şeylere ışık tutuyorlar.
12:14
We tend not to feel strong emotion
217
734720
3071
Bizim dünyamızda hiçbir anlamı olmayan şeylere
12:17
to stuff that doesn't mean anything in our worlds.
218
737815
3221
güçlü duygular sergilemiyoruz.
12:22
If you feel rage when you read the news,
219
742251
2612
Haberleri izlediğinizde sinirleniyorsanız
12:24
that rage is a signpost, perhaps, that you value equity and fairness --
220
744887
4249
eşitlik ve adalete değer verdiğinizin işareti,
12:29
and an opportunity to take active steps
221
749760
1976
ayrıca hayatınızı o yönde şekillendirmeniz için
12:31
to shape your life in that direction.
222
751760
2206
aktif adımlar atmanız için bir fırsat.
12:35
When we are open to the difficult emotions,
223
755093
2183
Zor duygulara açık olduğumuz zaman,
12:37
we are able to generate responses that are values-aligned.
224
757300
3436
değerlerle bütünleşmiş tepkiler ortaya çıkarabiliyoruz.
12:41
But there's an important caveat.
225
761957
1985
Ancak önemli bir husus var.
12:43
Emotions are data, they are not directives.
226
763966
2420
Duygular veridir, talimat değil.
12:46
We can show up to and mine our emotions for their values
227
766752
3142
Onları dinleme gereği hissetmeden
12:49
without needing to listen to them.
228
769918
1928
duygularımızın değerini kullanabiliriz.
12:52
Just like I can show up to my son in his frustration with his baby sister --
229
772419
5293
Tıpkı oğlumun küçük kız kardeşine duyduğu öfke gibi,
12:58
but not endorse his idea that he gets to give her away
230
778673
2566
fakat onu alışveriş merkezinde gördüğü
13:01
to the first stranger he sees in a shopping mall.
231
781263
2326
ilk yabancıya verme isteğini gerçekleştirmemesi gibi.
13:03
(Laughter)
232
783613
1528
(Kahkahalar)
13:05
We own our emotions, they don't own us.
233
785165
3031
Duygulara biz sahibiz, onlar bize değil.
13:09
When we internalize the difference between how I feel in all my wisdom
234
789520
3803
Bilgeliğim içinde ne hissettiğim ve değerlerle bütünleşmiş hareketlerde
13:13
and what I do in a values-aligned action,
235
793347
3913
ne yaptığım arasındaki farkı özdeşleştirdiğimde
13:17
we generate the pathway to our best selves
236
797284
3191
duygularımız aracılığıyla en iyi hallerimize giden
13:20
via our emotions.
237
800499
1407
bir köprü kurmuş oluyoruz.
13:24
So, what does this look like in practice?
238
804466
2733
Uygulamada bu nasıl oluyor peki?
13:28
When you feel a strong, tough emotion,
239
808474
1818
Güçlü, sert bir duyguya kapıldığınızda
13:30
don't race for the emotional exits.
240
810316
1975
o duygudan kurtulmak için acele etmeyin.
13:33
Learn its contours, show up to the journal of your hearts.
241
813203
3644
Sınırlarını öğrenin, kalbinizin güncesine bir göz atın.
13:37
What is the emotion telling you?
242
817625
1944
Bu duygu size ne söylüyor?
13:41
And try not to say "I am," as in, "I'm angry" or "I'm sad."
243
821570
3801
''Sinirliyim'' veya ''Üzgünüm'' gibi şeyler söylememeye çalışın.
13:45
When you say "I am"
244
825395
1159
''Buyum'' dediğiniz zaman
13:46
it makes you sound as if you are the emotion.
245
826578
2547
Duygu sizmişsiniz gibi oluyor.
13:49
Whereas you are you, and the emotion is a data source.
246
829149
2729
Oysa siz sizsiniz, dugularınız ise veri.
13:52
Instead, try to notice the feeling for what it is:
247
832577
2445
Var olan duguyu olduğu gibi fark etmeye çalışın:
13:55
"I'm noticing that I'm feeling sad"
248
835046
1688
''Üzüldüğümü fark ediyorum.''
13:56
or "I'm noticing that I'm feeling angry."
249
836758
2022
veya ''Sinirlendiğimi fark ediyorum.''
14:00
These are essential skills for us,
250
840037
2118
Bunlar bizim için çok önemli yetiler,
14:02
our families, our communities.
251
842179
2255
ailemiz ve toplumlarımız için de.
14:04
They're also critical to the workplace.
252
844458
2250
İşyerinde de oldukça önemliler.
14:08
In my research,
253
848132
1168
Araştırmamda,
14:09
when I looked at what helps people to bring the best of themselves to work,
254
849324
3539
insanların en iyi hallerini ortaya çıkarmakta
14:12
I found a powerful key contributor:
255
852887
1674
önemli bir etken keşfettim:
14:14
individualized consideration.
256
854585
1934
bireysel düşünce.
14:17
When people are allowed to feel their emotional truth,
257
857084
3762
İnsanlar duygusal gerçekliklerini hissedebildiklerinde
14:20
engagement, creativity and innovation flourish in the organization.
258
860870
3467
yakınlaşma, yaratıcılık ve inovasyon organizasyon içinde ortaya çıkıyor.
14:25
Diversity isn't just people,
259
865661
1508
Çeşitlilik yalnızca insanlar değil,
14:27
it's also what's inside people.
260
867193
2341
onların içinde olanı da kapsıyor.
14:29
Including diversity of emotion.
261
869558
2067
Duyguların çeşitliliği buna dâhil.
14:34
The most agile, resilient individuals, teams,
262
874425
3888
En çevik ve dayanıklı bireyler, ekipler,
14:38
organizations, families, communities
263
878337
2312
örgütler, aileler, topluluklar
14:40
are built on an openness to the normal human emotions.
264
880673
2748
normal insan duyguları açıklığında oluşturuluyor.
14:44
It's this that allows us to say,
265
884189
2309
Bu da şunu söylememizi sağlıyor:
14:46
"What is my emotion telling me?"
266
886522
2078
''Duygum bana ne söylüyor?''
14:48
"Which action will bring me towards my values?"
267
888624
3057
''Beni değerlerime hangi hareket götürecek?''
14:51
"Which will take me away from my values?"
268
891705
2388
''Beni değerlerimden hangi hareket alıkoyacak?''
14:55
Emotional agility is the ability to be with your emotions
269
895436
3729
Duygusal çeviklik duygularınızla
14:59
with curiosity, compassion,
270
899189
2976
merak, anlayış
15:02
and especially the courage to take values-connected steps.
271
902189
3766
ve özellikle cesaretle değerlere doğru adım atma yeteneği.
15:07
When I was little,
272
907891
1166
Ben küçükken,
15:09
I would wake up at night terrified by the idea of death.
273
909081
2810
Ölümden korkarak geceleri uyanırdım.
15:11
My father would comfort me with soft pats and kisses.
274
911915
3032
Babam sırtıma vurarak ve beni öperek rahatlamamı sağlardı.
15:15
But he would never lie.
275
915677
1534
Ancak hiç yalan söylemezdi.
15:18
"We all die, Susie," he would say.
276
918738
2118
''Hepimiz öleceğiz, Susie'' derdi.
15:21
"It's normal to be scared."
277
921780
1845
''Korkman normal.''
15:24
He didn't try to invent a buffer between me and reality.
278
924483
3541
Ben ve gerçeklik arasına bir tampon koymaya çalışmadı.
15:29
It took me a while to understand
279
929037
1850
O gecelerde yaptığı rehberliğin
15:30
the power of how he guided me through those nights.
280
930911
2588
ne kadar güçlü olduğunu anlamam epey bir zaman aldı.
15:34
What he showed me is that courage is not an absence of fear;
281
934228
4133
Bana cesaretin korkunun olmayışı değil,
15:39
courage is fear walking.
282
939579
2944
korkuya doğru yürümenin olduğunu gösterdi.
15:44
Neither of us knew that in 10 short years,
283
944791
2239
10 yıl gibi kısa bir süre içinde öleceğini
15:47
he would be gone.
284
947054
1212
ikimiz de bilmiyorduk.
15:48
And that time for each of us is all too precious
285
948950
2904
İkimiz için de bu zaman çok değerli
15:51
and all too brief.
286
951878
1200
ve çok kısaydı.
15:54
But when our moment comes
287
954494
2793
Ancak kırılganlığımızla yüzleşeceğimiz
15:57
to face our fragility,
288
957311
2198
o kaçınılmaz an
15:59
in that ultimate time,
289
959533
1699
kapımıza dayandığında
16:01
it will ask us,
290
961256
1261
bize şunu soracak;
16:03
"Are you agile?"
291
963359
1300
''Hazır mısın?''
16:05
"Are you agile?"
292
965421
1150
''Hazır mısın?''
16:07
Let the moment be an unreserved "yes."
293
967738
3444
O anın ''evet'' olmasına izin verin.
16:12
A "yes" born of a lifelong correspondence with your own heart.
294
972381
4301
Kalbinizle hayat boyu yazışmanızdan doğan bir evet olsun.
16:17
And in seeing yourself.
295
977784
1716
Ve kendinizi görmekten.
16:20
Because in seeing yourself,
296
980839
2389
Çünkü kendinizi görerek
16:23
you are also able to see others, too:
297
983252
2467
başkalarını da görüyorsunuz:
16:27
the only sustainable way forward
298
987218
3423
kırılgan, güzel bir dünyada
16:30
in a fragile, beautiful world.
299
990665
2626
ileriye doğru sürdürelecek tek yol.
16:34
Sawubona.
300
994972
1446
Sawubona.
16:36
And thank you.
301
996442
1167
Teşekkür ederim.
16:37
(Laughter)
302
997633
1033
(Kahkahalar)
16:38
Thank you.
303
998690
1151
Teşekkür ederim.
16:39
(Applause)
304
999865
2270
(Alkışlar)
16:42
Thank you.
305
1002159
1261
Teşekkür ederim.
16:43
(Applause)
306
1003444
3976
(Alkışlar)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7