How frustration can make us more creative | Tim Harford

326,219 views ・ 2016-02-02

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Özlem Yuvarlak Gözden geçirme: Ramazan Şen
00:12
Late in January 1975,
0
12760
2616
1975'te Ocak ayının sonlarında
00:15
a 17-year-old German girl called Vera Brandes
1
15400
4416
17 yaşında Vera Brandes isimli Alman bir kız
00:19
walked out onto the stage of the Cologne Opera House.
2
19840
3640
Cologne Opera Binası'nda sahneye çıktı.
00:24
The auditorium was empty.
3
24240
2080
Salon boştu.
00:27
It was lit only by the dim, green glow of the emergency exit sign.
4
27040
4600
Sadece acil çıkış tabelasının sönük, yeşil ışığıyla aydınlanmıştı.
00:32
This was the most exciting day of Vera's life.
5
32200
3936
O gün Vera'nın hayatının en heyecanlı günüydü.
00:36
She was the youngest concert promoter in Germany,
6
36160
3016
Vera, Almanya'nın en genç konser organizatörüydü
00:39
and she had persuaded the Cologne Opera House
7
39200
2416
ve Cologne Opera Binası'nı
00:41
to host a late-night concert of jazz
8
41640
3336
geç saatli bir caz konserine ev sahipliği etmeleri için ikna etti.
00:45
from the American musician, Keith Jarrett.
9
45000
2800
Konseri Amerikan müzisyen Keith Jarrett verecekti.
00:48
1,400 people were coming.
10
48800
3016
1.400 kişi gelecekti.
00:51
And in just a few hours,
11
51840
1576
Sadece birkaç saat içinde
00:53
Jarrett would walk out on the same stage,
12
53440
2416
Jarrett aynı sahneye çıkacak,
00:55
he'd sit down at the piano
13
55880
1336
piyanonun başına geçecek
00:57
and without rehearsal or sheet music,
14
57240
3816
ve prova ya da önünde notalar olmadan
01:01
he would begin to play.
15
61080
1280
çalmaya başlayacaktı.
01:04
But right now,
16
64320
1216
Fakat şu an,
01:05
Vera was introducing Keith to the piano in question,
17
65560
3576
Vera Keith'i o piyanoyla tanıştırdı.
01:09
and it wasn't going well.
18
69160
1240
İşler yolunda gitmedi.
01:11
Jarrett looked to the instrument a little warily,
19
71120
2656
Jarrett enstrümana temkinli bir şekilde yaklaştı,
01:13
played a few notes,
20
73800
1536
birkaç nota çaldı,
01:15
walked around it,
21
75360
1215
etrafında yürüdü,
01:16
played a few more notes,
22
76599
1457
birkaç nota daha çaldı,
01:18
muttered something to his producer.
23
78080
1696
yapımcısına bir şeyler fısıldadı.
01:19
Then the producer came over to Vera and said ...
24
79800
3320
Sonra yapımcı Vera'ya döndü ve dedi ki:
01:24
"If you don't get a new piano, Keith can't play."
25
84280
3560
"Yeni bir piyano almazsanız, Keith piyano çalmayacak."
01:30
There'd been a mistake.
26
90000
1456
Bir yanlışlık olmuştu.
01:31
The opera house had provided the wrong instrument.
27
91480
2376
Opera Binası yanlış enstrüman vermişti.
01:33
This one had this harsh, tinny upper register,
28
93880
2656
Bu piyanonun tuşlarının hepsi aşındığı için
01:36
because all the felt had worn away.
29
96560
2280
ses genişliği sert, tiz ve yüksek perdeliydi.
01:39
The black notes were sticking,
30
99640
3136
Siyah notalar tutukluk yapıyordu,
01:42
the white notes were out of tune,
31
102800
1896
beyaz notaların akordu bozuktu,
01:44
the pedals didn't work
32
104720
1656
pedallar çalışmıyordu
01:46
and the piano itself was just too small.
33
106400
2176
ve piyano çok küçüktü.
01:48
It wouldn't create the volume
34
108600
1416
Cologne Opera Binası gibi
01:50
that would fill a large space such as the Cologne Opera House.
35
110040
2920
büyük bir alanı doldurabilecek sesi çıkaramazdı.
01:54
So Keith Jarrett left.
36
114520
3040
Bu yüzden Keith Jarrett salonu terk etti.
01:58
He went and sat outside in his car,
37
118400
1840
Çıkıp arabasına oturdu.
02:01
leaving Vera Brandes
38
121040
1936
Bu sırada Vera Brandes,
02:03
to get on the phone to try to find a replacement piano.
39
123000
3640
piyanoyu değiştirmek için birilerini arıyordu.
02:07
Now she got a piano tuner,
40
127680
1616
Piyanonun akordu için birini buldu
02:09
but she couldn't get a new piano.
41
129320
1600
ama yeni bir piyano alamadı.
02:12
And so she went outside
42
132160
2696
Dışarı çıktı,
02:14
and she stood there in the rain,
43
134880
1600
yağmurun altında
02:17
talking to Keith Jarrett,
44
137520
1200
Keith Jarrett'a
02:20
begging him not to cancel the concert.
45
140000
3080
konseri iptal etmemesi için yalvardı.
02:24
And he looked out of his car
46
144160
1416
Keith dışarıdaki
02:25
at this bedraggled, rain-drenched German teenager,
47
145600
3680
üstü başı dağılmış, sırılsıklam bir Alman gencine baktı.
02:30
took pity on her,
48
150280
1776
Ona acıdı
02:32
and said,
49
152080
1200
ve dedi ki:
02:33
"Never forget ... only for you."
50
153960
3200
"Unutma, sadece senin için."
02:39
And so a few hours later,
51
159120
1776
Birkaç saat sonra
02:40
Jarrett did indeed step out onto the stage of the opera house,
52
160920
3440
gerçekten o sahneye çıktı,
02:45
he sat down at the unplayable piano
53
165400
3160
çalınamayacak durumdaki piyanonun başına geçti
02:49
and began.
54
169600
1200
ve konser başladı.
02:51
(Music)
55
171320
2320
(Müzik)
03:04
Within moments it became clear that something magical was happening.
56
184720
5336
Saniyeler içinde sahnede büyülü şeyler gerçekleşti.
03:10
Jarrett was avoiding those upper registers,
57
190080
2576
Jarrett o yüksek perdeli seslerden kaçınıyordu,
03:12
he was sticking to the middle tones of the keyboard,
58
192680
2616
klavyede sadece ortama yumuşaklık veren
03:15
which gave the piece a soothing, ambient quality.
59
195320
4616
ortadaki tonları kullanıyordu.
03:19
But also, because the piano was so quiet,
60
199960
2536
Aynı zamanda, piyano çok sessiz olduğu için
03:22
he had to set up these rumbling, repetitive riffs in the bass.
61
202520
4416
bastaki sık sık tekrarlayan gürüldemeleri düzeltmek zorundaydı.
03:26
And he stood up twisting, pounding down on the keys,
62
206960
5256
Dönerek ayağa kalktı, arka sıradakilere ulaşabilecek kadar sesi çıkarmak için
03:32
desperately trying to create enough volume to reach the people in the back row.
63
212240
5616
umutsuzca tuşlara sert bir şekilde vurdu.
03:37
It's an electrifying performance.
64
217880
2016
Tüyler ürperten bir performanstı.
03:39
It somehow has this peaceful quality,
65
219920
2936
Bir şekilde huzurlu,
03:42
and at the same time it's full of energy,
66
222880
2056
aynı zamanda enerji doluydu.
03:44
it's dynamic.
67
224960
1200
Dinamikti.
03:47
And the audience loved it.
68
227200
1239
Seyirciler çok beğenmişti.
03:49
Audiences continue to love it
69
229560
1656
Beğenmeye de devam ettiler
03:51
because the recording of the Köln Concert
70
231240
3096
çünkü Köln Konseri kayıtları
03:54
is the best-selling piano album in history
71
234360
2496
tarihte en çok satan piyano albümü
03:56
and the best-selling solo jazz album in history.
72
236880
3600
ve en çok satan solo caz albümüdür.
04:02
Keith Jarrett had been handed a mess.
73
242560
2760
Keith Jarrett zor bir durumla karşı karşıyaydı.
04:06
He had embraced that mess, and it soared.
74
246280
3840
Bu zorluğa sarıldı ve onu aştı.
04:12
But let's think for a moment about Jarrett's initial instinct.
75
252520
4816
Jarrett'ın ilk hissini bir düşünün.
04:17
He didn't want to play.
76
257360
1576
Piyanoyu çalmak istemedi.
04:18
Of course,
77
258960
1216
Tabii ki
04:20
I think any of us, in any remotely similar situation,
78
260200
2936
herhangi birimiz, benzer bir durumda
04:23
would feel the same way, we'd have the same instinct.
79
263160
2576
aynı şekilde hissederdi. Aynı hislere sahibiz.
04:25
We don't want to be asked to do good work with bad tools.
80
265760
3295
Kötü aletlerden iyi bir iş çıkarmamızı istemelerinden hoşlanmayız.
04:29
We don't want to have to overcome unnecessary hurdles.
81
269079
3641
Gereksiz engelleri aşmak zorunda kalmak istemeyiz.
04:34
But Jarrett's instinct was wrong,
82
274160
1760
Fakat Jarrett'ın hisleri yanlıştı,
04:37
and thank goodness he changed his mind.
83
277120
2040
iyi ki kararını değiştirdi.
04:39
And I think our instinct is also wrong.
84
279840
3800
Bence bizim hislerimiz de yanlış.
04:44
I think we need to gain a bit more appreciation
85
284800
3416
Zorluklarla baş ederken
04:48
for the unexpected advantages of having to cope with a little mess.
86
288240
5040
beklenmedik avantajların değerini bilmeyi öğrenmeliyiz
04:55
So let me give you some examples
87
295560
2136
Birkaç örnek vereyim.
04:57
from cognitive psychology,
88
297720
2456
Bilişsel psikoloji,
05:00
from complexity science,
89
300200
1416
Kaos kuramı,
05:01
from social psychology,
90
301640
1456
Sosyal psikoloji
05:03
and of course, rock 'n' roll.
91
303120
1640
ve tabii ki, rock 'n' roll.
05:05
So cognitive psychology first.
92
305680
2056
Bilişsel psikolojiyle başlayalım.
05:07
We've actually known for a while
93
307760
1816
Aslında bir süredir
05:09
that certain kinds of difficulty,
94
309600
2336
çeşitli zorlukların,
05:11
certain kinds of obstacle,
95
311960
1576
çeşitli engellerin
05:13
can actually improve our performance.
96
313560
1762
performansımızı gerçekten artırabileceğini biliyoruz.
05:15
For example,
97
315346
1710
Örneğin,
05:17
the psychologist Daniel Oppenheimer,
98
317080
1736
psikolog Daniel Oppenheimer,
05:18
a few years ago,
99
318840
1216
birkaç yıl önce,
05:20
teamed up with high school teachers.
100
320080
2056
lise öğretmenleriyle bir takım oluşturdu.
05:22
And he asked them to reformat the handouts
101
322160
2736
Onlardan bazı sınıflara dağıttıkları kağıtları
05:24
that they were giving to some of their classes.
102
324920
2360
yeniden biçimlendirmelerini istedi.
05:28
So the regular handout would be formatted in something straightforward,
103
328200
3334
Normal kağıtlar Helvetica ya da Times New Roman gibi
05:31
such as Helvetica or Times New Roman.
104
331558
2440
düz bir şekilde biçimlendirilecekti.
05:34
But half these classes were getting handouts that were formatted
105
334840
3016
Fakat sınıfların yarısı,
05:37
in something sort of intense, like Haettenschweiler,
106
337880
3696
Haettenschweiler gibi yoğun
05:41
or something with a zesty bounce, like Comic Sans italicized.
107
341600
4016
ya da italik Comic Sans gibi hoş biçimlendirilmiş kağıtları alacaktı.
05:45
Now, these are really ugly fonts,
108
345640
1816
Bunlar gerçekten çirkin
05:47
and they're difficult fonts to read.
109
347480
2176
ve okunması zor yazı tipleri.
05:49
But at the end of the semester,
110
349680
2096
Fakat dönem sonunda,
05:51
students were given exams,
111
351800
2616
öğrenciler sınava girdi
05:54
and the students who'd been asked to read the more difficult fonts,
112
354440
3656
ve daha zor yazı tiplerini okumak zorunda olanlar
05:58
had actually done better on their exams,
113
358120
2056
gerçekten çeşitli derslerde
06:00
in a variety of subjects.
114
360200
1536
daha iyi notlar aldılar.
06:01
And the reason is,
115
361760
2016
Bunun sebebi,
06:03
the difficult font had slowed them down,
116
363800
2536
zor yazı tipi onları yavaşlattı,
06:06
forced them to work a bit harder,
117
366360
2056
daha çok çalışmaya,
06:08
to think a bit more about what they were reading,
118
368440
2576
okudukları şeyler hakkında daha fazla düşünmeye,
06:11
to interpret it ...
119
371040
1240
yorumlamaya zorladı.
06:13
and so they learned more.
120
373360
1200
Yani daha iyi öğrendiler.
06:16
Another example.
121
376320
1200
Bir başka örnek.
06:18
The psychologist Shelley Carson has been testing Harvard undergraduates
122
378760
5096
Psikolog Shelley Carson
Harvard öğrencilerinin dikkat seçiciliğini test ediyor.
06:23
for the quality of their attentional filters.
123
383880
2976
06:26
What do I mean by that?
124
386880
1376
Ne demek istiyorum?
06:28
What I mean is, imagine you're in a restaurant,
125
388280
2216
Diyelim ki restorandasınız,
06:30
you're having a conversation,
126
390520
1736
sohbet ediyorsunuz,
06:32
there are all kinds of other conversations going on in the restaurant,
127
392280
3136
restoranda birçok sohbet var,
siz hepsini filtreleyerek
06:35
you want to filter them out,
128
395440
1336
06:36
you want to focus on what's important to you.
129
396800
2136
sizin için önemli olana odaklanmak istiyorsunuz.
06:38
Can you do that?
130
398960
1216
Bunu yapabilir misiniz?
Cevap evetse güçlü bir seçiciliğiniz var.
06:40
If you can, you have good, strong attentional filters.
131
400200
2976
06:43
But some people really struggle with that.
132
403200
2056
Fakat bazıları yapamıyor.
Carson'ın bazı öğrencileri de zorlandı.
06:45
Some of Carson's undergraduate subjects struggled with that.
133
405280
3736
Zayıf, gözenekli filtreleri vardı.
06:49
They had weak filters, they had porous filters --
134
409040
2936
06:52
let a lot of external information in.
135
412000
3376
Yani dışarıdan gelen çoğu bilgiyi içeri aldılar.
06:55
And so what that meant is they were constantly being interrupted
136
415400
3136
Bu da demek oluyor ki çevrelerindeki sesler ve görüntüler
06:58
by the sights and the sounds of the world around them.
137
418560
2576
sürekli onların dikkatini dağıtıyordu.
07:01
If there was a television on while they were doing their essays,
138
421160
3056
Ödev yaparken televizyon açıksa
odaklanamıyorlardı.
07:04
they couldn't screen it out.
139
424240
1416
07:05
Now, you would think that that was a disadvantage ...
140
425680
2429
Bunun bir dezavantaj olduğunu düşünebilirsiniz.
07:09
but no.
141
429480
1216
Fakat değil.
07:10
When Carson looked at what these students had achieved,
142
430720
3976
Carson bu öğrencilerin yaptığı şeylere baktığında,
07:14
the ones with the weak filters
143
434720
1776
seçiciliği zayıf olanlar
07:16
were vastly more likely
144
436520
2416
büyük çoğunlukla
07:18
to have some real creative milestone in their lives,
145
438960
2776
hayatlarında yaratıcı dönüm noktaları,
07:21
to have published their first novel,
146
441760
2336
roman yazmak ya da albüm çıkarmak gibi
tecrübe olanaklarına sahipti.
07:24
to have released their first album.
147
444120
1680
07:27
These distractions were actually grists to their creative mill.
148
447200
3696
Bu şeyler onlar için öğütülecek buğday gibiydi.
07:30
They were able to think outside the box because their box was full of holes.
149
450920
3840
Kalıpların dışında düşünebiliyorlardı çünkü kalıpları deliklerle doluydu.
Kaos kuramından bahsedelim.
07:36
Let's talk about complexity science.
150
456200
1736
07:37
So how do you solve a really complex --
151
457960
1858
Gerçekten karmaşık bir --
07:39
the world's full of complicated problems --
152
459842
2014
Dünya karmaşık sorunlarla dolu.
Karmaşık bir sorunu nasıl çözersiniz?
07:41
how do you solve a really complicated problem?
153
461880
2176
Örneğin, bir jet motoru yapıyorsunuz.
07:44
For example, you try to make a jet engine.
154
464080
2136
07:46
There are lots and lots of different variables,
155
466240
2216
Birçok çeşitli değişken var.
07:48
the operating temperature, the materials,
156
468480
1953
Çalışma sıcaklığı, materyaller,
07:50
all the different dimensions, the shape.
157
470457
2439
farklı boyutlar, biçim.
07:52
You can't solve that kind of problem all in one go,
158
472920
2536
Bu tür problemi tek seferde çözemezsiniz.
07:55
it's too hard.
159
475480
1216
Çok zor.
07:56
So what do you do?
160
476720
1216
Peki ne yaparsınız?
07:57
Well, one thing you can do is try to solve it step-by-step.
161
477960
4936
Yapabileceğiniz şey adım adım çözmeye çalışmak.
08:02
So you have some kind of prototype
162
482920
1696
Bir çeşit modeliniz var.
08:04
and you tweak it, you test it, you improve it.
163
484640
3416
Bunu düzelttiniz, denediniz, geliştirdiniz.
Düzelttiniz, denediniz, geliştirdiniz.
08:08
You tweak it, you test it, you improve it.
164
488080
2800
Bu ufak kazançlar, en sonunda size iyi bir jet motoru getirecek.
08:12
Now, this idea of marginal gains will eventually get you a good jet engine.
165
492040
5496
08:17
And it's been quite widely implemented in the world.
166
497560
3296
Bu, dünyada yaygın bir şekilde kullanılıyor.
08:20
So you'll hear about it, for example, in high performance cycling,
167
500880
3496
Örneğin yüksek performanslı işletmelerde,
08:24
web designers will talk about trying to optimize their web pages,
168
504400
3296
web tasarımcıları sayfalarını en iyi hale getirmekten bahsedecek,
08:27
they're looking for these step-by-step gains.
169
507720
2296
aradıkları şey bu "adım adım" tekniği.
Karışık bir problemi çözmek için iyi bir yol.
08:30
That's a good way to solve a complicated problem.
170
510040
2840
08:34
But you know what would make it a better way?
171
514440
2440
Fakat bunu ne daha iyi bir yol yapar?
08:38
A dash of mess.
172
518600
1200
Bir tutam karmaşa.
08:41
You add randomness,
173
521320
2016
Sürecin başında
08:43
early on in the process,
174
523360
1376
gelişigüzel davranırsınız,
08:44
you make crazy moves,
175
524760
1496
çılgın hamleler yaparsınız,
08:46
you try stupid things that shouldn't work,
176
526280
3375
işe yaramayan saçma şeyler denersiniz
08:49
and that will tend to make the problem-solving work better.
177
529679
3017
ve bu, problemi çözmenize yardımcı olur.
08:52
And the reason for that is
178
532720
1536
Bunun sebebi
08:54
the trouble with the step-by-step process,
179
534280
2056
"adım adım" sürecinin zorluğu,
08:56
the marginal gains,
180
536360
1216
ufak kazançlar
08:57
is they can walk you gradually down a dead end.
181
537600
3536
sizi yavaş yavaş başarısızlığa sürükleyebilir.
09:01
And if you start with the randomness, that becomes less likely,
182
541160
4216
Gelişigüzel başlarsanız bu olasılık düşer.
09:05
and your problem-solving becomes more robust.
183
545400
2400
Problemi daha güçlü çözersiniz.
09:10
Let's talk about social psychology.
184
550440
1680
Biraz da sosyal psikolojiye değinelim.
09:12
So the psychologist Katherine Phillips, with some colleagues,
185
552720
3096
Psikolog Katherine Phillips ve birkaç arkadaşı,
09:15
recently gave murder mystery problems to some students,
186
555840
4056
öğrencilerine cinayet vakası verdi.
09:19
and these students were collected in groups of four
187
559920
2856
Öğrenciler dört kişilik gruplar oluşturdu.
09:22
and they were given dossiers with information about a crime --
188
562800
3336
Onlara cinayetin dosyaları verildi.
09:26
alibis and evidence, witness statements and three suspects.
189
566160
3880
Mazeretler, kanıtlar, şahitlerin ifadeleri ve üç şüpheli.
09:31
And the groups of four students were asked to figure out who did it,
190
571000
4176
Kimin yaptığını, cinayeti kimin işlediğini
bulmaları istendi.
09:35
who committed the crime.
191
575200
1200
09:37
And there were two treatments in this experiment.
192
577280
2400
Bu deneyde iki uygulama vardı.
09:40
In some cases these were four friends,
193
580760
3216
Bazı durumlarda dört arkadaş,
09:44
they all knew each other well.
194
584000
1560
birbirini çok iyi tanıyordu.
09:46
In other cases,
195
586160
1776
Bazılarında ise,
09:47
three friends and a stranger.
196
587960
1920
üç arkadaş ve bir yabancı vardı.
09:51
And you can see where I'm going with this.
197
591040
2056
Nereye bağlayacağımı biliyorsunuz.
Diyeceğim şu ki
09:53
Obviously I'm going to say
198
593120
1256
09:54
that the groups with the stranger solved the problem more effectively,
199
594400
3416
yabancının olduğu gruplar olayı daha iyi çözdü.
09:57
which is true, they did.
200
597840
1280
Gerçekten.
09:59
Actually, they solved the problem quite a lot more effectively.
201
599800
3496
Hatta çok daha iyi demeliyim.
10:03
So the groups of four friends,
202
603320
2880
Dört arkadaşın bulunduğu gruplar ise
10:07
they only had a 50-50 chance of getting the answer right.
203
607120
2976
doğru cevabı bulma olasılıkları yüzde elliydi.
Seçmeli sorularda üç cevap hakkı mı?
10:10
Which is actually not that great --
204
610120
1696
10:11
in multiple choice, for three answers? 50-50's not good.
205
611840
2936
Yüzde elli o kadar da iyi değil.
(Gülüşmeler)
10:14
(Laughter)
206
614800
1176
10:16
The three friends and the stranger,
207
616000
1696
Üç arkadaş ve bir yabancı,
10:17
even though the stranger didn't have any extra information,
208
617720
2816
yabancı ekstra bir şey bilmese bile,
10:20
even though it was just a case
209
620560
1536
bu sadece acemilik barındıran
10:22
of how that changed the conversation to accommodate that awkwardness,
210
622120
6296
bir sohbet olsa bile,
10:28
the three friends and the stranger,
211
628440
1696
üç arkadaş ve bir yabancı,
birlikte doğru cevabı bulma olasılıkları yüzde yetmiş beş.
10:30
they had a 75 percent chance of finding the right answer.
212
630160
2666
10:32
That's quite a big leap in performance.
213
632850
1726
Bu çok büyük bir sıçrayış.
10:34
But I think what's really interesting
214
634600
2336
Ama bence inanılmaz olan şey
10:36
is not just that the three friends and the stranger did a better job,
215
636960
3239
sadece üç arkadaş ve bir yabancının daha iyi çalışması değil,
bununla ilgili nasıl hissettikleri.
10:40
but how they felt about it.
216
640223
1440
10:42
So when Katherine Phillips interviewed the groups of four friends,
217
642400
4936
Katherine Phillips dört arkadaşın bulunduğu gruplarla konuştuğunda,
güzel vakit geçirdiklerini,
10:47
they had a nice time,
218
647360
1856
10:49
they also thought they'd done a good job.
219
649240
1960
iyi iş çıkardıklarını düşündüklerini öğrendi.
10:52
They were complacent.
220
652720
1200
Keyifleri yerindeydi.
10:54
When she spoke to the three friends and the stranger,
221
654800
2496
Üç arkadaş ve bir yabancıyla konuştuğunda
10:57
they had not had a nice time --
222
657320
1496
hoş vakit geçirmediklerini
10:58
it's actually rather difficult, it's rather awkward ...
223
658840
2600
aslında biraz zor ve garip olduğunu
11:02
and they were full of doubt.
224
662480
2240
ve kafalarında sorular olduğunu öğrendi.
11:06
They didn't think they'd done a good job even though they had.
225
666200
2920
Başarmalarına rağmen yapabildiklerini sanmıyorlardı.
11:10
And I think that really exemplifies
226
670080
1736
Ve bence bu gerçekten bizim mücadelemizin
11:11
the challenge that we're dealing with here.
227
671840
2240
bir örneği.
11:14
Because, yeah --
228
674680
1816
Çünkü
11:16
the ugly font,
229
676520
1856
çirkin yazı tipi,
11:18
the awkward stranger,
230
678400
1776
garip bir yabancı,
rastgele bir hamle.
11:20
the random move ...
231
680200
1320
11:22
these disruptions help us solve problems,
232
682280
3376
Bunlar problem çözmemize yardımcı olur,
11:25
they help us become more creative.
233
685680
2336
yaratıcılığımızı beslerler.
Fakat bize yardım ettiklerini fark etmeyiz.
11:28
But we don't feel that they're helping us.
234
688040
2056
11:30
We feel that they're getting in the way ...
235
690120
2040
Yolumuza çıktıklarını düşünürüz,
bu yüzden onlara karşı çıkarız.
11:33
and so we resist.
236
693040
1200
11:36
And that's why the last example is really important.
237
696000
2440
Bu yüzden son örnek çok önemli.
11:39
So I want to talk about somebody
238
699360
2216
Rock 'n' roll dünyasının arka planında
11:41
from the background of the world of rock 'n' roll.
239
701600
4936
birinden bahsetmek istiyorum.
11:46
And you may know him, he's actually a TED-ster.
240
706560
2896
Belki tanırsınız, o da bir Ted hayranı.
11:49
His name is Brian Eno.
241
709480
1376
Adı Brian Eno.
11:50
He is an ambient composer -- rather brilliant.
242
710880
2816
Çok zeki ve içsel bir besteci.
11:53
He's also a kind of catalyst
243
713720
2680
Aynı zamanda son 40 yılın önemli rock 'n' roll
11:57
behind some of the great rock 'n' roll albums of the last 40 years.
244
717160
4016
çalışmalarında yer aldı.
David Bowie ile "Heroes",
12:01
He's worked with David Bowie on "Heroes,"
245
721200
3616
12:04
he worked with U2 on "Achtung Baby" and "The Joshua Tree,"
246
724840
3136
U2 ile "Achtung Baby" ve "The Joshua Tree" üzerinde çalıştı,
12:08
he's worked with DEVO,
247
728000
1536
DEVO ile,
12:09
he's worked with Coldplay, he's worked with everybody.
248
729560
2576
Coldplay ile, herkesle çalıştı.
12:12
And what does he do to make these great rock bands better?
249
732160
3920
Peki bu rock grupları için ne yaptı?
12:17
Well, he makes a mess.
250
737720
1240
Evet, zorluk çıkardı.
12:19
He disrupts their creative processes.
251
739840
1816
Yaratıcı süreçlerini bozdu.
12:21
It's his role to be the awkward stranger.
252
741680
2096
Garip yabancı olmak onun görevi.
12:23
It's his role to tell them
253
743800
1416
Onlara çalınamayacak durumda piyanoyu
12:25
that they have to play the unplayable piano.
254
745240
3176
çalmalarını söylemek onun işi.
12:28
And one of the ways in which he creates this disruption
255
748440
2656
Bunu yapmasının yollarından biri
bu çok önemli kart destesi.
12:31
is through this remarkable deck of cards --
256
751120
2960
12:34
I have my signed copy here -- thank you, Brian.
257
754680
2560
İmzalanmış kopyam burada, teşekkürler Brian.
12:38
They're called The Oblique Strategies,
258
758560
1856
Bunlara Eğik Stratejiler dediler.
Bunları bir arkadaşıyla geliştirdi.
12:40
he developed them with a friend of his.
259
760440
1858
12:42
And when they're stuck in the studio,
260
762800
3040
Stüdyoya tıkıldıklarında
12:46
Brian Eno will reach for one of the cards.
261
766880
2296
Brian Eno bu kartlara uzanacak,
12:49
He'll draw one at random,
262
769200
1456
rastgele birini seçecek
12:50
and he'll make the band follow the instructions on the card.
263
770680
4256
ve gruba kartın üzerindeki talimatları yaptıracak.
12:54
So this one ...
264
774960
1320
Evet bir tanesi...
12:57
"Change instrument roles."
265
777040
1296
"Enstrümanları değiş."
12:58
Yeah, everyone swap instruments -- Drummer on the piano --
266
778360
2715
Herkes enstrümanlarını değiştirecek, davulcu piyanoya --
Çok, çok zekice bir fikir.
13:01
Brilliant, brilliant idea.
267
781099
1997
13:03
"Look closely at the most embarrassing details. Amplify them."
268
783120
3680
"En utanç verici detaylara yakından bak. Onları büyüt."
13:08
"Make a sudden, destructive, unpredictable action. Incorporate."
269
788360
4720
"Ani, yıkıcı, öngörülemez bir hareket yap. Katılın. "
13:14
These cards are disruptive.
270
794960
1360
Bu kartlar parçalar.
13:17
Now, they've proved their worth in album after album.
271
797080
3640
Albümler albümler sonrasında değerlerini kanıtladılar.
13:21
The musicians hate them.
272
801880
2296
Müzisyenler onlardan nefret ediyor.
13:24
(Laughter)
273
804200
1496
(Gülüşmeler)
13:25
So Phil Collins was playing drums on an early Brian Eno album.
274
805720
3416
Phil Collins bir Brian Eno albümünde davulcuydu.
13:29
He got so frustrated he started throwing beer cans across the studio.
275
809160
4000
Öyle sinirlendi ki stüdyoda bira kutuları fırlatmaya başladı.
13:34
Carlos Alomar, great rock guitarist,
276
814400
2376
Önemli rock gitaristlerinden Carlos Alomar
13:36
working with Eno on David Bowie's "Lodger" album,
277
816800
3776
David Bowie'nin "Lodger" albümünde çalışırken
13:40
and at one point he turns to Brian and says,
278
820600
2576
Brian'a döndü ve dedi ki
13:43
"Brian, this experiment is stupid."
279
823200
3480
"Brian, bu deney aptalca."
13:49
But the thing is it was a pretty good album,
280
829360
2760
Albüm çok iyiydi,
ama aynı zamanda,
13:53
but also,
281
833120
1200
13:55
Carlos Alomar, 35 years later, now uses The Oblique Strategies.
282
835040
4816
35 yıl sonra Carlos Alomar Eğik Stratejileri kullanıyor.
13:59
And he tells his students to use The Oblique Strategies
283
839880
2736
Öğrencilerine de kullanmalarını söylüyor,
14:02
because he's realized something.
284
842640
1720
çünkü bir şey fark etti.
14:05
Just because you don't like it doesn't mean it isn't helping you.
285
845240
4640
Bir şeyi sevmemeniz onun işe yaramadığı anlamına gelmez.
14:12
The strategies actually weren't a deck of cards originally,
286
852000
2762
Aslında stratejiler bir kart destesi değildi
14:14
they were just a list --
287
854786
1190
Onlar sadece bir listeydi.
Kayıt stüdyosunun duvarlarındaki bir liste.
14:16
list on the recording studio wall.
288
856000
1816
14:17
A checklist of things you might try if you got stuck.
289
857840
3800
Sıkıştığınızda deneyebileceğiniz bir liste.
14:23
The list didn't work.
290
863280
1200
Liste işe yaramadı.
14:26
Know why?
291
866160
1200
Neden mi?
14:29
Not messy enough.
292
869400
1200
Yeterince zor değildi.
14:31
Your eye would go down the list
293
871680
2016
Gözleriniz listeyi süzecek,
14:33
and it would settle on whatever was the least disruptive,
294
873720
4056
en az aksatıcı,
en az zorlayıcı
14:37
the least troublesome,
295
877800
1200
ve olayın amacını tümüyle kaçıracak şeyi seçecekti.
14:40
which of course misses the point entirely.
296
880480
3880
14:46
And what Brian Eno came to realize was,
297
886160
2376
Brian Eno'nun fark ettiği şey buydu.
14:48
yes, we need to run the stupid experiments,
298
888560
4496
Aptalca deneyler yapmalıyız,
garip yabancılarla uğraşmalıyız,
14:53
we need to deal with the awkward strangers,
299
893080
2056
14:55
we need to try to read the ugly fonts.
300
895160
2136
çirkin yazı tiplerini okumaya çalışmalıyız.
14:57
These things help us.
301
897320
1256
Bunlar bize yardım ediyor.
14:58
They help us solve problems,
302
898600
1376
Bunlar sorunları çözmemizi,
15:00
they help us be more creative.
303
900000
1896
daha yaratıcı olmamızı sağlıyor.
15:01
But also ...
304
901920
1200
Fakat aynı zamanda
15:04
we really need some persuasion if we're going to accept this.
305
904320
3200
bunu kabul edeceksek biraz ikna gücüne ihtiyacımız var.
15:08
So however we do it ...
306
908200
1240
Nasıl yaparsak yapalım,
15:10
whether it's sheer willpower,
307
910400
2056
isteyerek veya istemeyerek,
15:12
whether it's the flip of a card
308
912480
2080
kart çevirerek,
15:15
or whether it's a guilt trip from a German teenager,
309
915560
3200
ya da Alman bir gence karşı duyulan suçlulukla,
15:19
all of us, from time to time,
310
919680
2136
hepimiz zaman zaman
15:21
need to sit down and try and play the unplayable piano.
311
921840
4440
biraz oturmalı, denemeli ve çalınamayacak bir piyanoyu çalmalıyız.
15:27
Thank you.
312
927640
1216
Teşekkür ederim.
15:28
(Applause)
313
928880
1880
(Alkış)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7