Steven Pinker: What our language habits reveal

Steven Pinker dil ve düşünce hakkında

441,570 views ・ 2007-09-11

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Esen Kılıç Gözden geçirme: osman oguz ahsen
00:26
This is a picture of Maurice Druon,
0
26000
2000
Bu Maurice Druon'un bir resmi.
00:28
the Honorary Perpetual Secretary of L'Academie francaise,
1
28000
4000
Fransız Akademisi, L'Academie Francaise'in
00:32
the French Academy.
2
32000
2000
daimi onursal başkanı
00:34
He is splendidly attired in his 68,000-dollar uniform,
3
34000
5000
Görkemli bir şekilde 68.000 dolarlık üniformasının içinde
00:39
befitting the role of the French Academy
4
39000
3000
Fransız Akademisi'nin rolüne uygun bir şekilde
00:42
as legislating the
5
42000
3000
Fransızca'nın doğru kullanımı
00:45
correct usage in French
6
45000
2000
ve dilin devamlılığının
00:47
and perpetuating the language.
7
47000
2000
sağlanması yasasını kanunlaştırıyor.
00:49
The French Academy has two main tasks:
8
49000
3000
Fransız Akademisi'nin 2 önemli görevi var:
00:52
it compiles a dictionary of official French.
9
52000
3000
1930'da başladıkları ve P harfine kadar hazırlayabildikleri
00:55
They're now working on their ninth edition,
10
55000
3000
ki şu anda 9. baskı üzerinde çalışıyorlar,
00:58
which they began in 1930, and they've reached the letter P.
11
58000
3000
Resmi Fransızca sözlüğünü hazırlıyorlar.
01:02
They also legislate on correct usage,
12
62000
3000
Bir de dilin doğru kullanımını yönetirler.
01:05
such as the proper term for what the French call "email,"
13
65000
4000
Örneğin Fransızların, "email" dedikleri kelimenin daha uygun
01:09
which ought to be "courriel."
14
69000
2000
bir kelime olarak "courriel" olması,
01:11
The World Wide Web, the French are told,
15
71000
2000
Aynı şekilde The World Wide Web'in de
01:13
ought to be referred to as
16
73000
2000
"la toile d'araignee mondiale" -- Küresel Örümcek Ağı --
01:15
"la toile d'araignee mondiale" -- the Global Spider Web --
17
75000
4000
olarak söylenmesinin gerekliliği gibi Fransızların
01:19
recommendations that the French gaily ignore.
18
79000
4000
genellikle aldırmadığı önerilerde bulunurlar.
01:24
Now, this is one model of how language comes to be:
19
84000
4000
Şimdi bu, dilin ne hale geldiğinin bir modeli:
01:28
namely, it's legislated by an academy.
20
88000
3000
yani, bir akademi tarafından yönlendiriliyor.
01:31
But anyone who looks at language realizes
21
91000
3000
Ama dili inceleyen herhangi bir kimse bunun
01:34
that this is a rather silly conceit,
22
94000
4000
biraz aptalca bir kibir olduğunu anlayabilir.
01:38
that language, rather, emerges from human minds interacting from one another.
23
98000
3000
Aksine dil, insanların zihninde, birbirleriyle olan ilişkilerinden doğar
01:41
And this is visible in the unstoppable change in language --
24
101000
4000
Dilin önlenemez değişimine bakılırsa bu açıkça görülebilir.
01:45
the fact that by the time the Academy finishes their dictionary,
25
105000
3000
Akademi sözlüğünü bitirdiği gün, zaten güncelliğini
01:48
it will already be well out of date.
26
108000
2000
çoktan yitirmiş olacağı da düşünülürse.
01:50
We see it in the
27
110000
2000
Bunu argo ve
01:52
constant appearance of slang and jargon,
28
112000
4000
devamlı olarak çeşitli jargonların ortaya çıkışında,
01:56
of the historical change in languages,
29
116000
2000
dillerin tarihi değişimlerinde,
01:58
in divergence of dialects
30
118000
2000
lehçeler arasındaki ayrılıklarda,
02:00
and the formation of new languages.
31
120000
3000
ve yeni dillerin şekillenmesinde de görürüz.
02:03
So language is not so much a creator or shaper of human nature,
32
123000
3000
Bu yüzden dil, insan doğasını şekillendiren veya yaratan bir şey değil,
02:06
so much as a window onto human nature.
33
126000
3000
daha çok insan doğasına açılan bir pencere.
02:09
In a book that I'm currently working on,
34
129000
3000
Halen üzerinde çalıştığım bir kitapta,
02:12
I hope to use language to shed light on
35
132000
3000
dili, insanların dünyayı kavramlaştırdığı
02:15
a number of aspects of human nature,
36
135000
2000
bilişsel mekaniği ve insan etkileşimini
02:17
including the cognitive machinery
37
137000
2000
yönlendiren ilişki türlerini de içeren
02:19
with which humans conceptualize the world
38
139000
3000
insan doğasının bir dizi yönüne
02:22
and the relationship types that govern human interaction.
39
142000
3000
ışık tutacak şekilde kullanmayı umuyorum.
02:25
And I'm going to say a few words about each one this morning.
40
145000
3000
Bu sabah bu şeylerin her biri hakkında bir kaç şey söyleyeceğim.
02:28
Let me start off with a technical problem in language
41
148000
2000
Bir süredir hakkında endişe duyduğum
02:30
that I've worried about for quite some time --
42
150000
2000
dildeki teknik bir problemle başlayayım --
02:32
and indulge me
43
152000
4000
umarım fiiller ve onların kullanılışına gösterdiğim
02:36
in my passion for verbs and how they're used.
44
156000
3000
muazzam ilgi konusunda beni hoşgörürsünüz
02:39
The problem is, which verbs go in which constructions?
45
159000
3000
Sorun, hangi fiilin hangi yapılarla birlikte kullanıldığı?
02:42
The verb is the chassis of the sentence.
46
162000
3000
Fiil bir cümlenin çatısıdır.
02:45
It's the framework onto which the other parts are bolted.
47
165000
4000
Diğer parçaların üzerine bağlandığı bir çerçevedir.
02:49
Let me give you a quick reminder
48
169000
2000
Size uzun zaman önce unuttuğunuz
02:51
of something that you've long forgotten.
49
171000
2000
birşeyi hatırlatayım.
02:53
An intransitive verb, such as "dine," for example,
50
173000
3000
Geçişsiz bir fiil, örneğin "yemek yemek",
02:56
can't take a direct object.
51
176000
2000
doğrudan nesne alamaz.
02:58
You have to say, "Sam dined," not, "Sam dined the pizza."
52
178000
3000
"Sam akşam yemeğini yedi" demeniz gerekir, "Sam pizzayı akşam yedi" değil.
03:01
A transitive verb mandates
53
181000
2000
Geçişli bir fiil, orada bir nesne
03:03
that there has to be an object there:
54
183000
2000
olması gerektiğini belirtir.
03:05
"Sam devoured the pizza." You can't just say, "Sam devoured."
55
185000
3000
"Sam pizzayı bir oturuşta yedi" gibi. "Sam bir oturuşta yedi" diyemezsiniz.
03:08
There are dozens or scores of verbs of this type,
56
188000
4000
İçinde bulunduğu cümleyi şekillendiren
03:12
each of which shapes its sentence.
57
192000
2000
böyle düzinelerce, bir sürü fiil var.
03:14
So, a problem in explaining how children learn language,
58
194000
4000
Çocukların bir dili nasıl öğrendiğini açıklarken,
03:18
a problem in teaching language to adults so that they don't make grammatical errors,
59
198000
5000
yetişkinlere dilbilgisi hataları yapmadan dil öğretmeye çalışırken
03:23
and a problem in programming computers to use language is
60
203000
3000
ve dili kullanmaya programlanan bilgisayarlarda ortaya çıkan sorun
03:26
which verbs go in which constructions.
61
206000
2000
hangi fiillerin hangi yapılarda kullanılması gerektiğidir.
03:29
For example, the dative construction in English.
62
209000
2000
Örneğin, İngilizce'de datif kullanımı --
03:31
You can say, "Give a muffin to a mouse," the prepositional dative.
63
211000
3000
"Çöreği fare-ye ver", diyebilirsiniz, edatsı datif,
03:34
Or, "Give a mouse a muffin," the double-object dative.
64
214000
3000
ya da "fareye çöreği ver", çift-nesneli datif,
03:37
"Promise anything to her," "Promise her anything," and so on.
65
217000
4000
"Ona söz ver","Sözü ona ver", falan filan..
03:41
Hundreds of verbs can go both ways.
66
221000
2000
Yüzlerce fiil bu şekilde her iki şekilde kullanılabilir.
03:43
So a tempting generalization for a child,
67
223000
2000
Her türlü yapıda yer alabilen bir fiil
03:45
for an adult, for a computer
68
225000
2000
bir çocuk, bir yetişkin veya
03:47
is that any verb that can appear in the construction,
69
227000
2000
bir bilgisayar için çok cazip bir genellemedir.
03:49
"subject-verb-thing-to-a-recipient"
70
229000
3000
"özne-fiil-nesne-alıcı" kuruluş yapısı
03:52
can also be expressed as "subject-verb-recipient-thing."
71
232000
3000
ayrıca "özne-fiil-alıcı-nesne" olarakta ifade edilebilir.
03:55
A handy thing to have,
72
235000
2000
Bu çok kullanışlı bir şey
03:57
because language is infinite,
73
237000
2000
çünkü dilin kullanımı sonsuzdur
03:59
and you can't just parrot back the sentences that you've heard.
74
239000
3000
ve duyduğunuz bu cümleleri sürekli olarak tekrarlayıp duramazsınız.
04:02
You've got to extract generalizations
75
242000
2000
Genellemeleri seçip çıkartmalısınız
04:04
so you can produce and understand new sentences.
76
244000
3000
ancak bu şekilde yeni cümleler üretebilir ve kavrayabilirsiniz.
04:07
This would be an example of how to do that.
77
247000
2000
Bunun nasıl yapılacağına dair iyi bir örnek bu.
04:09
Unfortunately, there appear to be idiosyncratic exceptions.
78
249000
3000
Ne yazık ki, bu durumun özel istisnaları var gibi görünüyor.
04:12
You can say, "Biff drove the car to Chicago,"
79
252000
3000
"Biff arabayı Chicago'ya sürdü" diyebilirsiniz
04:15
but not, "Biff drove Chicago the car."
80
255000
3000
ama "Biff Chicago'yu sürdü," diyemezsiniz.
04:18
You can say, "Sal gave Jason a headache,"
81
258000
3000
"Sal, Jason'a baş ağrısı verdi" diyebilirsiniz
04:21
but it's a bit odd to say, "Sal gave a headache to Jason."
82
261000
2000
ama "Sal başağrısını Jason'a yaptı" demek biraz garip kaçar.
04:24
The solution is that these constructions, despite initial appearance,
83
264000
3000
Sonuç olarak tüm iç görünüşlerine rağmen, bu cümle yapıları
04:27
are not synonymous,
84
267000
2000
eş anlamlı değildir.
04:29
that when you crank up the microscope
85
269000
2000
İnsan kavrayışı üzerine bir mikroskopla eğilirsek
04:31
on human cognition, you see that there's a subtle difference
86
271000
2000
bu iki cümle kuruluşu arasında çok ince bir anlam farklılığı
04:33
in meaning between them.
87
273000
2000
olduğunu görebilirsiniz.
04:35
So, "give the X to the Y,"
88
275000
2000
Yani, "X'i Y'ye vermek" --
04:37
that construction corresponds to the thought
89
277000
3000
bu kuruluş yapısı şu düşünceyi dile getiriyor,
04:40
"cause X to go to Y." Whereas "give the Y the X"
90
280000
3000
"X'in Y'ye gitmesine neden olmak". Diğer taraftan, "Y'ye X'i vermek"
04:43
corresponds to the thought "cause Y to have X."
91
283000
4000
"Y'nin X'e sahip olması" anlamına geliyor.
04:47
Now, many events can be subject to either construal,
92
287000
4000
Şimdi, pek çok olay, bir çeşit klasik
04:51
kind of like the classic figure-ground reversal illusions,
93
291000
3000
figür-zemin yanılsaması gibi içinde belli bir nesneye
04:54
in which you can either pay attention
94
294000
3000
dikkatinizi çekebileceğiniz
04:57
to the particular object,
95
297000
2000
bir çözümlemeye tabidir
04:59
in which case the space around it recedes from attention,
96
299000
4000
Bu durumda nesnenin çevresindeki zemin ilgi alanı dışındadır,
05:03
or you can see the faces in the empty space,
97
303000
2000
ya da boş alanda yüzler görebilirsiniz
05:05
in which case the object recedes out of consciousness.
98
305000
4000
nesne bilincin dışına çekilir.
05:09
How are these construals reflected in language?
99
309000
2000
Peki tüm bu çözümlemeler dile nasıl yansır?
05:11
Well, in both cases, the thing that is construed as being affected
100
311000
4000
Her iki durumda da durumdan etkilendiği varsayılan şey
05:15
is expressed as the direct object,
101
315000
2000
doğrudan nesne olarak belirtilir:
05:17
the noun after the verb.
102
317000
2000
fiilden sonra gelen isim.
05:19
So, when you think of the event as causing the muffin to go somewhere --
103
319000
4000
Bu yüzden, bir çöreğin bir yere gitmesine neden olan bir olay düşündüğünüzde --
05:23
where you're doing something to the muffin --
104
323000
2000
çöreğe birşey yaptığınızda (etki ettiğinizde) --
05:25
you say, "Give the muffin to the mouse."
105
325000
2000
"Çöreği fareye ver" dersiniz.
05:27
When you construe it as "cause the mouse to have something,"
106
327000
3000
"Farenin birşeye sahip olması" olarak yorumlarsanız,
05:30
you're doing something to the mouse,
107
330000
2000
Fareye birşey yapıyorsunuz ki
05:32
and therefore you express it as, "Give the mouse the muffin."
108
332000
3000
bunun için de, "Fareye çörek ver" diye ifade ediyorsunuz.
05:35
So which verbs go in which construction --
109
335000
2000
Yani hangi fiilin hangi yapıda kullanıldığı ile ilgili
05:37
the problem with which I began --
110
337000
2000
en başta sözünü ettiğim asıl sorun --
05:39
depends on whether the verb specifies a kind of motion
111
339000
4000
fiilin bir çeşit hareket belirtip belirtmediğine ya da
05:43
or a kind of possession change.
112
343000
2000
bir tür iyelik değişikliği içerip içermediğine bağlıdır.
05:45
To give something involves both causing something to go
113
345000
3000
Birşey vermek, hem birşeyin gitmesi hem de birinin birşeye
05:48
and causing someone to have.
114
348000
2000
sahip olması anlamını içerir.
05:50
To drive the car only causes something to go,
115
350000
3000
Arabayı sürmek yalnızca birşeyin gitmesine neden olur
05:53
because Chicago's not the kind of thing that can possess something.
116
353000
2000
çünkü Chicago bir şeye sahip olabilen bir nesne değildir.
05:55
Only humans can possess things.
117
355000
3000
Yalnızca insanlar bir şeye sahip olabilir
05:58
And to give someone a headache causes them to have the headache,
118
358000
2000
ve birine bir başağrısı vermek onların baş ağrısına sahip olmasına neden olur
06:00
but it's not as if you're taking the headache out of your head
119
360000
3000
ama baş ağrısını başınızdan dışarı çekip alarak
06:03
and causing it to go to the other person,
120
363000
2000
başka birine gitmesine ve onun kafasına
06:05
and implanting it in them.
121
365000
2000
yerleşmesine neden olmuyorsunuz.
06:07
You may just be loud or obnoxious,
122
367000
2000
Gürültücü veya tiksindirici olabilirsiniz
06:09
or some other way causing them to have the headache.
123
369000
2000
ya da bir başka şekilde onlara başağrısı, rahatsızlık veriyorsunuzdur.
06:11
So, that's
124
371000
4000
Aslında bu
06:15
an example of the kind of thing that I do in my day job.
125
375000
2000
her gün benim çalışırken yaptığım türden bir örnek.
06:17
So why should anyone care?
126
377000
2000
Şimdi, neden bununla ilgilenesiniz?
06:19
Well, there are a number of interesting conclusions, I think,
127
379000
3000
Sanırım, yüzlerce İngilizce fiilin bu ve buna benzer şekilllerde
06:22
from this and many similar kinds of analyses
128
382000
4000
farklı birçok analizinden ortaya çıkan
06:26
of hundreds of English verbs.
129
386000
2000
bir dizi ilginç sonuca varıyoruz
06:28
First, there's a level of fine-grained conceptual structure,
130
388000
3000
İlk olarak, dilimizi kullanma biçimimize yön veren bir cümle kurduğumuzda
06:31
which we automatically and unconsciously compute
131
391000
3000
ya da söylediğimizde otomotik olarak, bilinçsizce saydığımız
06:34
every time we produce or utter a sentence, that governs our use of language.
132
394000
4000
ince-taneli bir kavramsal yapı düzeyi vardır.
06:38
You can think of this as the language of thought, or "mentalese."
133
398000
4000
Bunu düşüncenin dili ya da "Mentalese" olarak düşünebilirsiniz.
06:42
It seems to be based on a fixed set of concepts,
134
402000
3000
Sadece ingilizce'de değil, diğer bütün dillerdeki
06:45
which govern dozens of constructions and thousands of verbs --
135
405000
3000
binlerce fiil ve düzinelerce kuruluş yapısını düzenleyen
06:48
not only in English, but in all other languages --
136
408000
3000
sabit kavramlar kümesi üzerine kuruludur.
06:51
fundamental concepts such as space,
137
411000
2000
Bu kavramlar mekan, zaman,
06:53
time, causation and human intention,
138
413000
3000
neden ve niyet gibi temel kavramlardır.
06:56
such as, what is the means and what is the ends?
139
416000
3000
Yani ne anlama gelir ve nerede biter?
06:59
These are reminiscent of the kinds of categories
140
419000
2000
Bu kavramlar Immanuel Kant'ın
07:01
that Immanuel Kant argued
141
421000
2000
insan düşüncesinin temel çerçevesi olduğunu
07:03
are the basic framework for human thought,
142
423000
3000
iddia ettiği kategorilerin kalıntılarıdır
07:06
and it's interesting that our unconscious use of language
143
426000
3000
ve ilginçtir ki dili bilinçsiz kullandığımız zamanlarda
07:09
seems to reflect these Kantian categories.
144
429000
3000
Kant'ın kategorilerinin yansımalarını görebiliriz.
07:12
Doesn't care about perceptual qualities,
145
432000
2000
Fiillerin farklı yapılar içindeki kullanımını
07:14
such as color, texture, weight and speed,
146
434000
2000
neredeyse asla değiştirmeyen
07:16
which virtually never differentiate
147
436000
2000
renk, doku, ağırlık ve hız gibi
07:18
the use of verbs in different constructions.
148
438000
2000
kavramsal niteliklerle ilgilenmez.
07:21
An additional twist is that all of the constructions in English
149
441000
3000
Bu soruna eklenen bir diğer düğüm ise, İngilizce'deki yapıların
07:24
are used not only literally,
150
444000
2000
tümü gerçek anlamlarının yanında
07:26
but in a quasi-metaphorical way.
151
446000
3000
bir de yarı mecazi anlamlarda kullanılırlar.
07:29
For example, this construction, the dative,
152
449000
2000
Örneğin, bu yapı, datif hali,
07:31
is used not only to transfer things,
153
451000
2000
yalnızca nesneleri transfer etmek için değil,
07:33
but also for the metaphorical transfer of ideas,
154
453000
3000
düşüncelerin mecazen aktarımı için de kullanılır.
07:36
as when we say, "She told a story to me"
155
456000
2000
Tıpkı, "Hikayeyi bana anlattı" ya da
07:38
or "told me a story,"
156
458000
2000
"bana hikayeyi anlattı" derken.
07:40
"Max taught Spanish to the students" or "taught the students Spanish."
157
460000
3000
"Max İspanyolcayı öğrencilere öğretti" veya "öğrencilere İspanyolca öğretti".
07:43
It's exactly the same construction,
158
463000
2000
ikisi de kesinlikle aynı kuruluş
07:45
but no muffins, no mice, nothing moving at all.
159
465000
4000
ama fare ve muffin yok. Aslında hiç bir şey hareket etmiyor.
07:49
It evokes the container metaphor of communication,
160
469000
3000
Bu, fikirleri birer nesne, cümleleri de birer kap
07:52
in which we conceive of ideas as objects,
161
472000
2000
ve iletişimi de bir gönderme durumu
07:54
sentences as containers,
162
474000
2000
olarak algıladığımız
07:56
and communication as a kind of sending.
163
476000
2000
iletişimdeki "içerik metaforu"nu hatırlatır.
07:58
As when we say we "gather" our ideas, to "put" them "into" words,
164
478000
3000
Mesela dile "getirmek" istediğimiz düşüncelerimizi "toparlamak" dediğimizde,
08:01
and if our words aren't "empty" or "hollow,"
165
481000
2000
ve eğer sözlerimiz "boş" ya da "aldatıcı" değillerse
08:03
we might get these ideas "across" to a listener,
166
483000
3000
bu düşünceleri, kelimeler paketinindeki anlamı "çözebilen" ve
08:06
who can "unpack" our words to "extract" their "content."
167
486000
3000
içeriği "çekip alabilen" dinleyiciye "geçir"ebiliriz.
08:09
And indeed, this kind of verbiage is not the exception, but the rule.
168
489000
3000
Böylesi bir laf kalabalığı bir istisna değil, bir kural.
08:12
It's very hard to find any example of abstract language
169
492000
3000
Bazı somut metaforlar üzerine kurulmayan
08:15
that is not based on some concrete metaphor.
170
495000
3000
herhangi bir soyut dil örneği bulmak çok zordur.
08:18
For example, you can use the verb "go"
171
498000
3000
Mesela, "gitmek" fiilini ve "-e" ve "-den"
08:21
and the prepositions "to" and "from"
172
501000
2000
hali ile birlikte mekansal anlamda
08:23
in a literal, spatial sense.
173
503000
2000
doğru olarak kullanabilirsiniz.
08:25
"The messenger went from Paris to Istanbul."
174
505000
2000
"Haberci Paris'ten İstanbul'a gitti".
08:27
You can also say, "Biff went from sick to well."
175
507000
3000
Ayrıca, "Biff iyileşti (iyiye gitti)" diyebilirsiniz.
08:30
He needn't go anywhere. He could have been in bed the whole time,
176
510000
3000
Aslında onun bir yere gitmesi gerekmiyor. Bütün gün boyunca yatakta olabilirdi
08:33
but it's as if his health is a point in state space
177
513000
2000
ancak sağlık durumu sanki uzayda bir noktaymışçasına
08:35
that you conceptualize as moving.
178
515000
2000
bir hareket gibi kavramlaştırılır.
08:37
Or, "The meeting went from three to four,"
179
517000
2000
Veya, "Toplantı 3'ten 4'e kaydı",
08:39
in which we conceive of time as stretched along a line.
180
519000
3000
burada zamanı bir hat boyunca uzayan birşey gibi algılarız.
08:42
Likewise, we use "force" to indicate
181
522000
3000
Aynı şekilde, "zorlamak" kelimesini
08:45
not only physical force,
182
525000
2000
"Rose kapıyı açmaya zorladı" cümlesinde olduğu gibi
08:47
as in, "Rose forced the door to open,"
183
527000
2000
fiziksel bir gücü anlatmak için değil
08:49
but also interpersonal force,
184
529000
2000
aynı zamanda "Rose Sadie'yi gitmeye zorladı"
08:51
as in, "Rose forced Sadie to go," not necessarily by manhandling her,
185
531000
4000
cümlesinde olduğu gibi -- onu iterek değil elbette bir tehdite işaret ederek,
08:55
but by issuing a threat.
186
535000
2000
kişiler arasındaki zorlamayı belirtmek için de kullanırız.
08:57
Or, "Rose forced herself to go,"
187
537000
2000
Ya da "Rose kendini gitmeye zorladı"
08:59
as if there were two entities inside Rose's head,
188
539000
2000
sanki Rose'un kafasında birbiriyle çekişme içinde olan
09:02
engaged in a tug of a war.
189
542000
2000
iki farklı kişilik varmış gibi.
09:04
Second conclusion is that the ability to conceive
190
544000
3000
Vardığımız 2. sonuç anlatılan bir olayı
09:07
of a given event in two different ways,
191
547000
3000
iki farklı şekilde algılama durumudur.
09:10
such as "cause something to go to someone"
192
550000
2000
şöyle ki: "bir şeyin birine gitmesine neden olmak"
09:12
and "causing someone to have something,"
193
552000
2000
ve "birinin birşeye sahip olmasına neden olmak"
09:14
I think is a fundamental feature of human thought,
194
554000
4000
sanırım bu insan düşüncesinin temel özelliklerinden biri
09:18
and it's the basis for much human argumentation,
195
558000
3000
ve insan yargısının temelini oluşturuyor
09:21
in which people don't differ so much on the facts
196
561000
3000
insanlar olaylar karşısında, onların nasıl çözümlenmesi
09:24
as on how they ought to be construed.
197
564000
2000
gerektiği konusunda olduğu gibi farklılaşmıyorlar.
09:26
Just to give you a few examples:
198
566000
2000
bir kaç örnek daha vermek gerekirse
09:28
"ending a pregnancy" versus "killing a fetus;"
199
568000
2000
"hamileliği sona erdirmek" ve "fetus'u öldürmek"
09:30
"a ball of cells" versus "an unborn child;"
200
570000
3000
"hücre topluluğu" ve "doğmamış çocuk"
09:33
"invading Iraq" versus "liberating Iraq;"
201
573000
2000
"Irak'ı işgal etmek" ve "Irak'ı özgürleştirmek"
09:35
"redistributing wealth" versus "confiscating earnings."
202
575000
4000
"zenginlik dağıtmak", "kazanca el koymak"
09:39
And I think the biggest picture of all
203
579000
2000
Bana göre bu durumu ciddi bir şekilde yansıtan
09:41
would take seriously the fact
204
581000
3000
en önemli konu şu:
09:44
that so much of our verbiage about abstract events
205
584000
3000
soyut olaylar hakkındaki kelime haznemizin çoğu
09:47
is based on a concrete metaphor
206
587000
2000
somut benzetmelere dayanır.
09:49
and see human intelligence itself
207
589000
2000
İnsan aklının kendisi, nesneler, uzay,
09:51
as consisting of a repertoire of concepts --
208
591000
3000
zaman, nedensellik ve amaç gibi
09:54
such as objects, space, time, causation and intention --
209
594000
3000
bir dizi kavramlar repetuvarından oluşur. Evrim sürecini --
09:57
which are useful in a social, knowledge-intensive species,
210
597000
4000
rahatlıkla hayal edebileceğiniz, sosyal ve bilgi bakımından yoğun
10:01
whose evolution you can well imagine,
211
601000
2000
canlı türleri için bu çok faydalıdır.
10:03
and a process of metaphorical abstraction
212
603000
3000
Mecazi soyutlama uzay, zaman ve güç gibi
10:06
that allows us to bleach these concepts
213
606000
2000
kavramları orijinal kavramsal içerikten
10:08
of their original conceptual content --
214
608000
3000
ayırmamıza ve onları yeni soyut
10:11
space, time and force --
215
611000
3000
alanlarda kullanmamıza yarar
10:14
and apply them to new abstract domains,
216
614000
2000
Bu şekilde taş ve aletlerle haşır neşir
10:16
therefore allowing a species that evolved
217
616000
3000
olarak evrim geçiren bir türün
10:19
to deal with rocks and tools and animals,
218
619000
2000
matematik, fizik, hukuk gibi konularda ve
10:21
to conceptualize mathematics, physics, law
219
621000
3000
diğer soyut alanlarda düşüncelerini
10:24
and other abstract domains.
220
624000
3000
oluşturabilmesine olanak tanır.
10:27
Well, I said I'd talk about two windows on human nature --
221
627000
3000
İnsan doğasındaki 2 pencere hakkında konuşacağımı söylemiştim:
10:30
the cognitive machinery with which we conceptualize the world,
222
630000
3000
dünyayı kavramlaştırmamıza yarayan bilişsel mekanik
10:33
and now I'm going to say a few words about the relationship types
223
633000
2000
ve bir de insanın sosyal etkileşimini yöneten
10:35
that govern human social interaction,
224
635000
2000
ilişki türleri hakkında birşeyler söyleyeceğim
10:37
again, as reflected in language.
225
637000
2000
elbette dile yansıdığı şekliyle.
10:40
And I'll start out with a puzzle, the puzzle of indirect speech acts.
226
640000
4000
Bir puzzle ile başlayalım: dolaylı anlatım şekilleriyle ilgili bir puzzle.
10:44
Now, I'm sure most of you have seen the movie "Fargo."
227
644000
2000
Eminim bir çoğunuz "Fargo" filmini görmüştür.
10:46
And you might remember the scene in which
228
646000
2000
Araba içindeki suçlunun bir polis memuru tarafından
10:48
the kidnapper is pulled over by a police officer,
229
648000
3000
kenara çekildiği sahneyi hatırlarsınız.
10:51
is asked to show his driver's license
230
651000
2000
Polisin, ehliyetini göstermesini istediği sahnede
10:53
and holds his wallet out
231
653000
2000
50 dollarlık bir banknot
10:55
with a 50-dollar bill extending
232
655000
3000
köşesinden hafifçe dışarı çıkmış bir şekilde cüzdanını dışarı uzatır
10:58
at a slight angle out of the wallet.
233
658000
2000
bir şekilde cüzdanı dışarı uzatır,
11:00
And he says, "I was just thinking
234
660000
2000
ve şöyle der, "düşünüyordum da
11:02
that maybe we could take care of it here in Fargo,"
235
662000
2000
belki bu konuyla burada, Fargo'da ilgilenebiliriz" --
11:04
which everyone, including the audience,
236
664000
3000
İzleyici dahil herkes
11:07
interprets as a veiled bribe.
237
667000
3000
bunun örtülü bir rüşvet olduğunu kestirebilir.
11:10
This kind of indirect speech is rampant in language.
238
670000
4000
Bu tip bir dolaylı anlatım dilde çok sık kullanılır.
11:14
For example, in polite requests,
239
674000
2000
Örneğin, kibarca birşey isterken,
11:16
if someone says, "If you could pass the guacamole,
240
676000
2000
birisi " bana guacamole sosunu uzatabilirseniz,
11:18
that would be awesome,"
241
678000
2000
bu harika olurdu" der.
11:20
we know exactly what he means,
242
680000
2000
Ne demek istediğini açıkça anlarız.
11:22
even though that's a rather bizarre
243
682000
2000
Her ne kadar ifade ediş biçimi
11:24
concept being expressed.
244
684000
2000
biraz garip olsa da.
11:26
(Laughter)
245
686000
3000
(Gülüşmeler)
11:29
"Would you like to come up and see my etchings?"
246
689000
2000
"Yukarı gelmek ve gravürlerimi görmek ister misin?"
11:31
I think most people
247
691000
2000
Sanırım birçok kişi
11:33
understand the intent behind that.
248
693000
3000
bunun arkasındaki niyeti anlayabilir
11:36
And likewise, if someone says,
249
696000
2000
Keza aynı şekilde bir başkası:
11:38
"Nice store you've got there. It would be a real shame if something happened to it" --
250
698000
3000
"Güzel bir dükkanın var. Eğer ona birşey olsaydı, gerçekten yazık olurdu" --
11:41
(Laughter) --
251
701000
1000
(Gülüşmeler)
11:42
we understand that as a veiled threat,
252
702000
2000
Varsayımsal bir olasılığın tahmininden ziyade
11:44
rather than a musing of hypothetical possibilities.
253
704000
3000
bunun gizli bir tehdit olduğunu anlarız.
11:47
So the puzzle is, why are bribes,
254
707000
3000
Bu yüzden puzzle şu: neden rüşvet,
11:50
polite requests, solicitations and threats so often veiled?
255
710000
3000
kibar ricalar, tahrik ve tehdit bu kadar sıkça üstü örtülü dile getiriliyor?
11:53
No one's fooled.
256
713000
2000
Kimse aptal değil,
11:55
Both parties know exactly what the speaker means,
257
715000
3000
her iki tarafta konuşanın ne ima ettiğini açıkça anlıyor,
11:58
and the speaker knows the listener knows
258
718000
2000
ve konuşan kişi, dinleyen kişinin konuşanın
12:00
that the speaker knows that the listener knows, etc., etc.
259
720000
3000
ne ima ettiğini anladığını bildiğini bildiğini biliyor vs...vs.
12:03
So what's going on?
260
723000
2000
Peki ne oluyor?
12:05
I think the key idea is that language
261
725000
2000
Sanırım anahtar düşünce dilin
12:07
is a way of negotiating relationships,
262
727000
2000
ilişkiler konusunda bir tartışma aracı olması
12:09
and human relationships fall into a number of types.
263
729000
3000
ve insanlar arasındaki ilişkinin birçok şekli var.
12:12
There's an influential taxonomy by the anthropologist Alan Fiske,
264
732000
4000
Anthropogist Alan Fiske tarafından öne sürülen etkili bir sınıflandırma var.
12:16
in which relationships can be categorized, more or less,
265
736000
3000
Bu sınıflandırmada ilişkiler, prensipte işe yarayan bir
12:19
into communality, which works on the principle
266
739000
2000
müşterekleştirme içinde az çok categorilere ayrılabiliyor.
12:21
"what's mine is thine, what's thine is mine,"
267
741000
3000
"Benim olan senin, senin olan benimdir" prensibine dayanır --
12:24
the kind of mindset that operates within a family, for example;
268
744000
4000
Bir aile içinde ratlayabileceğimiz türde bir düşünce yapısı, örneğin --
12:28
dominance, whose principle is "don't mess with me;"
269
748000
3000
Baskınlık: kural "Bana bulaşma"dır.
12:31
reciprocity, "you scratch my back, I'll scratch yours;"
270
751000
4000
Karşılıklılık:" beni desteklersen, bende seni desteklerim"
12:35
and sexuality, in the immortal words of Cole Porter, "Let's do it."
271
755000
5000
ve Cinsellik: Cole Porter'ın ölümsüz sözleriyle, "Hadi yapalım şunu."
12:40
Now, relationship types can be negotiated.
272
760000
3000
Şimdi, ilişki çeşitleri tartışılabilir.
12:43
Even though there are default situations
273
763000
3000
Böyle bir düşünce şeklinin uygulanabildiği
12:46
in which one of these mindsets can be applied,
274
766000
2000
belli başlı durumlar olsa da
12:48
they can be stretched and extended.
275
768000
3000
yine de esneyebilir ve uzatılabilirler.
12:51
For example, communality applies most naturally
276
771000
3000
Mesela müşterekleştirme en doğal şekliyle
12:54
within family or friends,
277
774000
2000
aile ve arkadaş çevresi içinde uygulanabilir
12:56
but it can be used to try to transfer
278
776000
2000
Ancak "paylaşım zihniyetini"
12:58
the mentality of sharing
279
778000
2000
normalde bunu denemeye istekli olmayan
13:00
to groups that ordinarily would not be disposed to exercise it.
280
780000
4000
topluluklara transfer etmeye çalışmak için de bu yöntemi kullanılabilirsiniz
13:04
For example, in brotherhoods, fraternal organizations,
281
784000
4000
Örneğin; birlik, kardeş kuruluşlar
13:08
sororities, locutions like "the family of man,"
282
788000
3000
kız öğrenci yurtları, "adamın ailesi" gibi anlatış tarzlarıyla,
13:11
you try to get people who are not related
283
791000
2000
çoğunlukla yakın akrabalar arasında olan
13:13
to use the relationship type that would ordinarily
284
793000
4000
bu ilişki türüne bağlı olmayan
13:17
be appropriate to close kin.
285
797000
2000
insanları kazanmaya çalışırsınız.
13:19
Now, mismatches -- when one person assumes one relationship type,
286
799000
3000
Ama yanlış eşleşmeler biraz tuhaf olabilir -- bir kişi bir ilişki türünü,
13:22
and another assumes a different one -- can be awkward.
287
802000
3000
kabul ederken, diğeri farklı bir ilişki olduğunu varsayar.
13:25
If you went over and you helped yourself
288
805000
2000
Gittiniz ve patronunuzun tabağından
13:27
to a shrimp off your boss' plate,
289
807000
2000
kendinize bir karides aldınız örneğin,
13:29
for example, that would be an awkward situation.
290
809000
2000
Bu çok garip bir durum olacaktır.
13:31
Or if a dinner guest after the meal
291
811000
2000
Ya da akşam yemeğine davetli bir konuk, yemekten sonra
13:33
pulled out his wallet and offered to pay you for the meal,
292
813000
3000
cüzdanını çıkartarak size yemeğin parasını ödemeyi teklif ederse,
13:36
that would be rather awkward as well.
293
816000
2000
bu da fazlasıyla garip bir durum olur.
13:38
In less blatant cases,
294
818000
3000
Daha az bariz durumlarda,
13:41
there's still a kind of negotiation that often goes on.
295
821000
3000
çoğunlukla devam eden bir uzlaşma şekli vardır.
13:44
In the workplace, for example,
296
824000
2000
Çalışma ortamında, mesela
13:46
there's often a tension over whether an employee
297
826000
2000
bir çalışanın patronuyla daha samimi olması
13:48
can socialize with the boss,
298
828000
2000
ya da ona ilk ismiyle
13:50
or refer to him or her
299
830000
2000
hitap edip etmemesi konusunda
13:52
on a first-name basis.
300
832000
2000
çoğu kez tereddütte kalınır.
13:54
If two friends have a
301
834000
2000
Eğer iki arkadaş
13:56
reciprocal transaction, like selling a car,
302
836000
2000
araba satışı gibi karşılıklı ticari bir ilişkiye girdiyse
13:58
it's well known that this can be a source
303
838000
2000
bu durumun karşılıklı gerginlik ve tuhaf
14:00
of tension or awkwardness.
304
840000
2000
durumlara yol açabileceği bilinir.
14:02
In dating, the transition
305
842000
2000
Randevularda,
14:04
from friendship to sex
306
844000
2000
arkadaşlıktan sekse geçiş
14:06
can lead to, notoriously, various forms of awkwardness,
307
846000
3000
herkesin bildiği gibi çeşitli acayipliklere yol açabilir.
14:09
and as can sex in the workplace,
308
849000
2000
ve hatta işyerinde sekse varabilir,
14:11
in which we call the conflict between a
309
851000
2000
ki baskın ve seksüel bir ilişki arasındaki
14:13
dominant and a sexual relationship "sexual harassment."
310
853000
4000
anlaşmazlığa "cinsel taciz" diyoruz.
14:17
Well, what does this have to do with language?
311
857000
2000
Bunun dil ile bir alakası var mı?
14:19
Well, language, as a social interaction,
312
859000
2000
Sosyal bir etkileşim olarak dil,
14:21
has to satisfy two conditions.
313
861000
2000
2 şartı yerine getirmeli.
14:23
You have to convey the actual content --
314
863000
3000
Gerçek içeriği iletmek zorundasınız --
14:26
here we get back to the container metaphor.
315
866000
2000
burada "içerik metaforu"na geri dönüyoruz.
14:28
You want to express the bribe, the command, the promise,
316
868000
3000
Rüşveti, emri, sözü, davetkar bir konuşmayı...vs
14:31
the solicitation and so on,
317
871000
2000
dile getirmek istiyorsunuz
14:33
but you also have to negotiate
318
873000
2000
ama aynı zamanda bir anlaşmaya varmalı
14:35
and maintain the kind of relationship
319
875000
2000
ve diğer kişiyle kurduğunuz ilişkinin
14:37
you have with the other person.
320
877000
2000
türünü de sürdürmelisiniz.
14:39
The solution, I think, is that we use language at two levels:
321
879000
3000
Bunun yanıtı, sanırım dili 2 seviyede de kullanıyoruz:
14:42
the literal form signals
322
882000
2000
Gerçek şekli dinleyici ile
14:44
the safest relationship with the listener,
323
884000
2000
en güvenli ilişki şeklini belirler
14:46
whereas the implicated content --
324
886000
2000
oysa üstü kapalı içerik --
14:49
the reading between the lines that we count on the listener to perform --
325
889000
2000
dinleyicinin satır aralarını okuyabilmesini bekleriz --
14:52
allows the listener to derive the interpretation
326
892000
2000
dinleyen kişinin içeriğe en yakın anlamı
14:54
which is most relevant in context,
327
894000
2000
yorumlayarak çıkartabilmesini sağlar
14:56
which possibly initiates a changed relationship.
328
896000
3000
ve muhtemelen farklı bir ilişki türünü başlatır.
14:59
The simplest example of this is in the polite request.
329
899000
4000
Nazikçe bir şeyi istemek bunun en basit örneğidir.
15:03
If you express your request as a conditional --
330
903000
3000
isteğinizi koşullu bir şekilde ifade ederseniz:
15:06
"if you could open the window, that would be great" --
331
906000
3000
"Şu pencereyi açabilirsen, memnun olurum"
15:09
even though the content is an imperative,
332
909000
2000
içerik emir kipi olmasına rağmen,
15:11
the fact that you're not using the imperative voice
333
911000
2000
emir kipi kullanmama nedeniniz
15:14
means that you're not acting as if you're in a relationship of dominance,
334
914000
3000
egemen bir tavır içinde olmadığınız anlamına geliyor
15:18
where you could presuppose the compliance of the other person.
335
918000
3000
öyle olsaydı karşınızdaki kişinin emre uyacağını bilebilirdiniz.
15:21
On the other hand, you want the damn guacamole.
336
921000
2000
Diğer taraftan, şu lanet guacamole sosundan istiyorsunuz
15:23
By expressing it as an if-then statement,
337
923000
3000
"eğer-sonra" ifadesini kullanarak bunu ifade ettiğinizde,
15:26
you can get the message across
338
926000
2000
mesajınızı patronluk taslıyormuş gibi görünmeden
15:28
without appearing to boss another person around.
339
928000
4000
karşı tarafa ulaştırabilirsiniz.
15:32
And in a more subtle way, I think, this works
340
932000
2000
Daha zekice bir ifadeyle, bence
15:34
for all of the veiled speech acts
341
934000
2000
rüşvet, tehdit, öneri, taciz gibi konularda
15:36
involving plausible deniability:
342
936000
2000
makul bir inkar şansı tanıyan
15:38
the bribes, threats, propositions,
343
938000
2000
bu üstü kapalı konuşma şekli
15:40
solicitations and so on.
344
940000
2000
işe yarıyor.
15:42
One way of thinking about it is to imagine what it would be like
345
942000
2000
Bir de şunu düşünün, eğer dil sadece gerçek anlamıyla
15:44
if language -- where it could only be used literally.
346
944000
3000
kullanılabiliyor olsaydı nasıl olurdu?
15:47
And you can think of it in terms of a
347
947000
2000
Bunu oyun teorisindeki pay-off matrix
15:49
game-theoretic payoff matrix.
348
949000
3000
açısından düşünebilirsiniz.
15:52
Put yourself in the position of the
349
952000
2000
Kendinizi polis memuruna
15:54
kidnapper wanting to bribe the officer.
350
954000
3000
rüşvet vermek isteyen adamın yerine koyun.
15:57
There's a high stakes
351
957000
2000
Karşınızda dürüst bir polis memuru
15:59
in the two possibilities
352
959000
3000
ile dürüst olmayan bir polis memuru
16:02
of having a dishonest officer or an honest officer.
353
962000
3000
olması olasılıkları çok yüksek.
16:05
If you don't bribe the officer,
354
965000
3000
Eğer polise rüşvet vermezseniz
16:08
then you will get a traffic ticket --
355
968000
2000
bir trafic cezası alacaksınız --
16:10
or, as is the case of "Fargo," worse --
356
970000
2000
ya da "Fargo"daki gibi, daha kötüsü --
16:12
whether the honest officer
357
972000
2000
Memur ister dürüst olsun ister olmasın
16:14
is honest or dishonest.
358
974000
2000
hiçbir şeyi tehlikeye atmaz
16:16
Nothing ventured, nothing gained.
359
976000
2000
ama hiçbir şey de kazanmazsınız.
16:18
In that case, the consequences are rather severe.
360
978000
3000
Bu durumda, sonuçlar oldukça kesindir.
16:21
On the other hand, if you extend the bribe,
361
981000
2000
Öte yandan, rüşveti uzatırsanız
16:23
if the officer is dishonest,
362
983000
2000
memur da dürüst değilse,
16:25
you get a huge payoff of going free.
363
985000
3000
elinden kurtulmak için yüklü bir ödeme yaparsınız.
16:28
If the officer is honest, you get a huge penalty
364
988000
3000
Eğer memur dürüst biriyse, rüşvet vermekten
16:31
of being arrested for bribery.
365
991000
2000
tutuklanmak gibi büyük bir ceza alırsınız.
16:33
So this is a rather fraught situation.
366
993000
2000
Bu oldukça endişe verici bir durum.
16:35
On the other hand, with indirect language,
367
995000
2000
Buna karşılık, dolaylı anlatım sayesinde
16:37
if you issue a veiled bribe,
368
997000
2000
gizli bir rüşvet teklif ederseniz
16:39
then the dishonest officer
369
999000
2000
dürüst olmayan bu memur
16:41
could interpret it as a bribe,
370
1001000
2000
bunu bir rüşvet olarak yorumlar
16:43
in which case you get the payoff of going free.
371
1003000
3000
bu durumda da bir mebla ödersiniz.
16:46
The honest officer can't hold you to it as being a bribe,
372
1006000
3000
dürüst memur ise sizi bu rüşvete bağlı olarak alı koyamaz
16:49
and therefore, you get the nuisance of the traffic ticket.
373
1009000
3000
ve böylece baş belası bir trafik cezasını alırsınız.
16:52
So you get the best of both worlds.
374
1012000
3000
Böylece her iki dünyanında en iyisini elde edersiniz.
16:55
And a similar analysis, I think,
375
1015000
2000
Buna benzer bir çözümleme
16:57
can apply to the potential awkwardness
376
1017000
2000
cinsel taciz durumunun olası
16:59
of a sexual solicitation,
377
1019000
2000
uygunsuzluğuna ve makul bir
17:01
and other cases where plausible deniability is an asset.
378
1021000
3000
inkar şansının mevcut olduğu diğer vakalara da uygulanabilir
17:04
I think this affirms
379
1024000
2000
Sanırım bu durum
17:06
something that's long been known by diplomats --
380
1026000
2000
uzunca bir süredir diplomatlar tarafından bilinen
17:08
namely, that the vagueness of language,
381
1028000
2000
bir şeyi doğruluyor. Yani, "dilin belirsizlik hali"
17:10
far from being a bug or an imperfection,
382
1030000
3000
bir hata veya bir kusur olmaktan çok öte,
17:13
actually might be a feature of language,
383
1033000
3000
gerçekte sosyal etkileşim sırasında
17:16
one that we use to our advantage in social interactions.
384
1036000
3000
kendi avantajımıza kullandığımız bir dil özelliği olabilir.
17:19
So to sum up: language is a collective human creation,
385
1039000
3000
Özetlemek gerekirse; "dil", insan doğasını yansıtan
17:22
reflecting human nature,
386
1042000
2000
gerçeği nasıl algıladığımızı,
17:24
how we conceptualize reality,
387
1044000
2000
dildeki karmaşıklıkları ve
17:26
how we relate to one another.
388
1046000
2000
çeşitli tuhaflıkları analiz ederek
17:28
And then by analyzing the various quirks and complexities of language,
389
1048000
4000
onu bir diğeriyle nasıl ilişkilendirdiğimizi gösteren kolektif bir icattır.
17:32
I think we can get a window onto what makes us tick.
390
1052000
3000
Bizi motive eden şeyin üzerine bir pencere açabiliriz.
17:35
Thank you very much.
391
1055000
1000
Çok teşekkür ederim.
17:36
(Applause)
392
1056000
1000
(Alkışlar)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7