The tragic myth of Orpheus and Eurydice - Brendan Pelsue

Çeviri: Ahmet Emre Şafak Gözden geçirme: Figen Ergürbüz

It was the perfect wedding, the guests thought.

Bu mükemmel bir düğün, diye düşündü misafirler.

The groom was Orpheus, the greatest of all poets and musicians.

Damat Orfe'ydi, şairlerin ve müzisyenlerin en büyüğü.

The bride Eurydice, a wood nymph.

Gelin ise Eurydike, bir orman perisi.

Anyone could tell the couple was truly and deeply in love.

Herkes bu çiftin birbirine karşı gerçek ve derin bir aşk taşıdığını söyleyebilirdi.

Suddenly, Eurydice stumbled, then fell to the ground.

Aniden Eurydike tökezledi ve yere düştü.

By the time Orpheus reached her side, she was dead,

Orfe onun yanına geldiğinde Eurydike çoktan ölmüştü .

and the snake that had bitten her was slithering away through the grass.

Onu ısıran yılan ise çimenlerin arasından sürünerek uzaklaşıyordu.

Following Eurydice’s funeral,

Eurydike'in cenazesinden sonra

Orpheus was overcome with a grief the human world could not contain,

Orfe, insan dünyasının kaldıramayacağı bir acıyla zayıf düşmüştü.

and so he decided he would journey to the land of the dead,

Bu yüzden sevgilisini kurtarmak için yolculuk yapmaya karar verdi.

a place from which no living creature had ever returned, to rescue his beloved.

Daha önce giden hiç bir canlının geri gelemediği ölüler ülkesine.

When Orpheus reached the gates of the underworld, he began to strum his lyre.

Orfe yer altı dünyasının kapılarına vardığında lirini çalmaya başladı.

The music was so beautiful that Cerberus, the three-headed dog who guards the dead,

Müzik o kadar güzeldi ki ölüleri koruyan üç başlı köpek Kerberos

lay down as Orpheus passed.

Orfe yanından geçerken yere uzandı.

Charon, the ferry captain who charged dead souls to cross the River Styx,

Ölü ruhları Stiks Nehri'nden geçirirken para isteyen kayık kaptanı Kharoon

was so moved by the music that he brought Orpheus across free of charge.

müzikten öyle etkilenmişti ki Orfe'yi karşıya ücretsiz geçirdi.

When Orpheus entered the palace of Hades and Persephone,

Orfe ölülerin kralı ve kraliçesinin

yani Hades ve Persephone'nin sarayına girdiğinde

the king and queen of the dead,

he began to sing.

şarkı söylemeye başladı.

He sang of his love for Eurydice, and said she had been taken away too soon.

Eurydike'e olan aşkını anlatan şarkılar söyledi ve Eurydike'in kendisinden

The day would come when she, like all living creatures,

çok erken alındığını söyledi. Onun da burada ölüler ülkesinde

dwelled in the land of the dead for all eternity,

tüm canlılar gibi sonsuza kadar hayatını sürdüreceği gün gelecekti.

so couldn’t Hades grant her just a few more years on Earth?

Yani Hades ona dünyada birkaç yıl daha bağışlayamaz mıydı?

In the moment after Orpheus finished, all hell stood still.

Orfe sözünü bitirdiği anda tüm cehennem öylece durdu.

Sisyphus no longer rolled his rock up the hill.

Sisifos artık taşını tepeye doğru yuvarlamıyordu.

Tantalus did not reach for the water he would never be allowed to drink.

Tantalos, içmesine asla izin verilmediği suya uzanmadı.

Even the Furies, the demonic goddesses of vengeance, wept.

Hatta şeytani intikam tanrıçaları Furies bile ağladı.

Hades and Persephone granted Orpheus’s plea, but on one condition.

Hades ve Persephone Orfe'nin talebini bir şartla kabul ettiler.

As he climbed back out of the underworld,

Yer altı dünyasından yukarıya tırmanırken,

he must not turn around to see if Eurydice was following behind him.

Eurydike'in kendisini takip ettiğini kontrol etmek için arkasına bakmayacaktı.

If he did, she would return to the land of the dead forever.

Eğer bakarsa, Eurydike ölüler dünyasına bir daha çıkmamak üzere geri dönecekti.

Orpheus began to climb.

Orfe tırmanmaya başladı.

With each step,

Her adımında,

he worried more and more about whether Eurydice was behind him.

Eurydike'in, arkasından gelip gelmediği konusunda daha çok endişelenmeye başladı.

He heard nothing— where were her footsteps?

Hiçbir şey duymadı. Ayak sesleri neden yoktu?

Finally, just before he stepped out of the underworld

Sonunda, yer altı dünyasından parlak gün ışığına

and into the bright light of day,

çıkmadan önce

he gave into temptation.

şeytana uydu.

Orpheus tried to return to the underworld, but was refused entry.

Orfe yer altı dünyasına girmeyi denedi ancak girişi reddedildi.

Separated from Eurydice,

Eurydike'den ayrılınca,

Orpheus swore never to love another woman again.

Orfe başka bir kadını sevmemeye yemin etti.

Instead, he sat in a grove of trees and sang songs of lovers.

Bunun yerine,bir ağaç korusunda oturdu ve aşıkların şarkılarını söyledi.

There was Ganymede, the beautiful boy who Zeus made drink-bearer to the gods.

Ganimedes vardı, Zeus'un Tanrılara içecek taşıttığı güzel çocuk.

There was Myrrah, who loved her father and was punished for it,

Myrrah vardı, babasına aşık olan ve cezalandırılan.

and Pygmalion, who sculpted his ideal woman out of ivory,

Bir de Pygmalion vardı,fil dişini yontarak hayali kadınını yaratan

then prayed to Venus until she came to life.

ve o heykel canlanana kadar Venüs'e dua eden.

And there was Venus herself,

Ve de Venüs'ün kendisi vardı,

whose beautiful Adonis was killed by a wild boar.

yakışıklı Adonis'i vahşi bir boğa tarafından öldürülen Venüs.

It was as if Orpheus’s own love and loss

Sanki Orfe'nin kendi aşkı ve kaybıydı,

had allowed him to see into the hearts of gods and people everywhere.

insanların ve Tanrıların kalbinin içini görmesini sağlayan.

For some, however, poetry was not enough.

Bazıları için, her nasılsa şiir yetmemişti.

A group of wild women called the Maenads

Maenadlar adında bir grup vahşi kadın,

could not bear the thought that a poet who sang so beautifully of love

bu kadar güzel aşk şarkıları söyleyen bir şairin kendilerine aşık olmayacağı

would not love them.

düşüncesine katlanamıyordu.

Their jealousy drove them to a frenzy and they destroyed poor Orpheus.

Kıskançlıkları onları çıldırttı ve Onlar Orfe'yi öldürdüler.

The birds, nature’s singers, mourned Orpheus,

Doğanın şarkıcıları kuşlar, Orfe'nin yasını tuttu.

as did the rivers, who made music as they babbled.

Tıpkı çağıldadıkça müzik oluşturan nehirler gibi.

The world had lost two great souls.

Dünya iki harika ruhu kaybetmişti.

Orpheus and Eurydice had loved each other so deeply that when they were separated,

Orfe ve Eurydike birbirlerini o kadar derinden sevmişlerdi ki ayrıldıklarında

Orpheus had understood the pain and joys of lovers everywhere,

Orfe her yerde aşıkların acılarını ve zevklerini anladı.

and a new art form, the love poem, was born.

Ve yeni bir sanat olan aşk şiiri doğdu.

While the world wept, Orpheus found peace, and his other half, in the underworld.

Dünya ağlarken, Orfe huzuru ve diğer yarısını yer altı dünyasında buldu.

There, to this day, he walks with Eurydice along the banks of the River Styx.

Orfe, orada bugün bile Stiks Nehri'nin kıyısında Eurydike ile yürüyor.

Sometimes, they stroll side by side;

Bazen yan yana geziniyorlar,

sometimes, she is in front;

bazen ise Eurydike önde

and sometimes, he takes the lead, turning to look back at her as often as he likes.

ve bazen de Orfe, arkasını dönüp ona doya doya bakmak için öne geçiyor.