The tribes we lead | Seth Godin

Seth Godin / Önderlik Ettiğimiz Kabilelere Dair

294,434 views ・ 2009-05-11

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: cagla aral Gözden geçirme: Sancak Gülgen
00:12
So sometimes I get invited to give weird talks.
0
12160
3000
Bazen garip konuşmalar yapmak için davet edilirim.
00:15
I got invited to speak to the people
1
15160
3000
Mesela doldurulmuş hayvan kılığına girip
00:18
who dress up in big stuffed animal costumes
2
18160
3000
spor etkinliklerinde sahneye çıkan kişilere
00:21
to perform at sporting events.
3
21160
3000
konuşma yapmak için çağrılmıştım.
00:24
Unfortunately I couldn't go.
4
24160
2000
Maalesef gidemedim.
00:26
But it got me thinking about
5
26160
2000
Ancak bu durum beni;
00:28
the fact that these guys, at least most of them,
6
28160
3000
bu insanların, en azından bir kısmının
00:31
know what it is that they do for a living.
7
31160
2000
geçimlerini sağlamak için ne yaptıklarını bildikleri gerçeğini düşünmeye sevketti.
00:33
What they do is they dress up
8
33160
2000
Yaptıkları şey doldurulmuş hayvan kılığına girmek
00:35
as stuffed animals and entertain people at sporting events.
9
35160
4000
ve spor etkinliklerinde insanları eğlendirmek.
00:39
Shortly after that I got invited
10
39160
2000
Bu daveti aldıktan kısa bir süre sonra
00:41
to speak at the convention of the people
11
41160
2000
balon hayvanlar yapan insanların
00:43
who make balloon animals.
12
43160
2000
kongresinde konuşmak için davet edildim.
00:45
And again, I couldn't go. But it's a fascinating group. They make balloon animals.
13
45160
3000
Ve yine gidemedim. Fakat bu çok etkileyici bir gruptu. Balondan hayvanlar yapıyorlar.
00:48
There is a big schism between the ones who make
14
48160
2000
Porno hayvanları yapanlarla İncil hikayelerindeki hayvanları yapanlar
00:50
gospel animals and porn animals, but --
15
50160
2000
arasında büyük bir ayrılıkçılık var.
00:52
(Laughter)
16
52160
2000
(Kahkahalar)
00:54
they do a lot of really cool stuff with balloons.
17
54160
3000
Fakat yine de balonlarla bir çok harika şey yapıyorlar.
00:57
Sometimes they get in trouble, but not often.
18
57160
2000
Çok sık olmasa da bazen başları belaya giriyor.
00:59
And the other thing about these guys
19
59160
2000
Ve bu kişilerle ilgili diğer bir şey ise
01:01
is, they also know what they do for a living.
20
61160
3000
onlar da geçimlerini sağlamak için ne yaptıklarını biliyorlar.
01:04
They make balloon animals.
21
64160
3000
Balondan hayvanlar yapıyorlar.
01:07
But what do we do for a living?
22
67160
2000
Fakat biz geçimimizi sağlamak için ne yapıyoruz?
01:09
What exactly to the people watching this do every day?
23
69160
5000
Bunu izleyen insanlar her gün tam olarak ne yapıyorlar?
01:14
And I want to argue that what we do
24
74160
2000
Şunu iddia ediyorum ki
01:16
is we try to change everything.
25
76160
3000
biz yaptığımızın herşeyi değiştirmeye çalışıyoruz.
01:19
That we try to find a piece of the status quo --
26
79160
3000
Mevcut durumda bizi rahatsız eden
01:22
something that bothers us, something that needs to be improved,
27
82160
2000
iyileştirilmesi gereken birşey bulmaya çalışıyoruz.
01:24
something that is itching to be changed -- and we change it.
28
84160
4000
Değişmek işin adeta kaşınan bir şey buluyor ve onu değiştiriyoruz.
01:28
We try to make big, permanent, important change.
29
88160
5000
Büyük, önemli ve kalıcı değişiklikler yapmaya çalışıyoruz.
01:33
But we don't think about it that way.
30
93160
2000
Ancak bunun böyle olduğunu düşünmüyoruz.
01:35
And we haven't spent a lot of time talking about
31
95160
2000
Sürecin nasıl işlediğine dair konuşmak
01:37
what that process is like.
32
97160
3000
için çok zaman harcamadık.
01:40
And I've been studying it for a couple years.
33
100160
2000
Ben birkaç yıldır bunun üzerine çalışıyorum.
01:42
And I want to share a couple stories with you today.
34
102160
2000
Ve bugün sizinle bir kaç hikayeyi paylaşmak istiyorum.
01:44
First, about a guy named Nathan Winograd.
35
104160
2000
İlk olarak, Nathan Winogard isimli bir adamdan bahsedeceğim.
01:46
Nathan was the number two person at the San Francisco SPCA.
36
106160
4000
Nathan, San Francisco SPCA (Hayvanlara Zulmü Engelleme Derneği)'nin ikinci adamıydı.
01:50
And what you may not know about the history of the SPCA
37
110160
2000
Ve muhtemelen SPCA'nın hakkında bilmediğiniz şeylerden biri
01:52
is, it was founded to kill dogs and cats.
38
112160
4000
kedileri ve köpekleri öldürmek üzere kurulduğudur.
01:56
Cities gave them a charter
39
116160
3000
Şehir yöneticileri onlara ayrıcalıklar verdiler
01:59
to get rid of the stray animals on the street and destroy them.
40
119160
3000
başıboş hayvanları sokaklardan temizleyip ve yok etmek için
02:02
In a typical year four million dogs and cats were killed,
41
122160
4000
Bir yılda dört milyon köpek ve kedi öldürülürdü.
02:06
most of them within 24 hours of being scooped off of the street.
42
126160
4000
Çoğu 24 saat içinde sokaklardan kepçe ile temizlendi.
02:10
Nathan and his boss saw this,
43
130160
2000
Nathan ve patronu bunu gördüler.
02:12
and they could not tolerate it.
44
132160
2000
Ve buna tahammül edemediler.
02:14
So they set out to make San Francisco
45
134160
2000
Böylece San Francisco'yu
02:16
a no-kill city:
46
136160
2000
vahşetten arındırmak için bir hedef belirlediler.
02:18
create an entire city
47
138160
2000
Hasta veya zararlı olmayan
02:20
where every dog and cat,
48
140160
2000
her kedi ve köpeğin
02:22
unless it was ill or dangerous,
49
142160
3000
öldürülmeyip sahiplendirildiği
02:25
would be adopted, not killed.
50
145160
2000
bir şehir yaratmak.
02:27
And everyone said it was impossible.
51
147160
3000
Herkes bunun imkansız olduğunu söyledi.
02:30
Nathan and his boss went to the city council to get a change in the ordinance.
52
150160
3000
Nathan ve patronu yönetmelikte değişilik yapılması için şehir yönetimine gittiler.
02:33
And people from SPCAs and humane shelters around the country
53
153160
3000
SPCA'dan ve ülkenin dört bir tarafından humanist barınaklar
02:36
flew to San Francisco
54
156160
2000
onlara karşı gelmek için
02:38
to testify against them --
55
158160
3000
San Francisco'ya akın ettiler.
02:41
to say it would hurt the movement and it was inhumane.
56
161160
4000
Acımasız ve insancıl olmayan bir hareket olduğunu söylemek için.
02:45
They persisted. And Nathan went directly to the community.
57
165160
4000
Israr ettiler. Ve Nathan direk halka gitti.
02:49
He connected with people who cared about this:
58
169160
2000
Bunu önemseyen insanlarla iletişime geçti.
02:51
nonprofessionals, people with passion.
59
171160
2000
Amatör ama tutkulu insanlara.
02:53
And within just a couple years,
60
173160
2000
Ve sadece birkaç yıl içerisinde,
02:55
San Francisco became the first no-kill city,
61
175160
5000
San Francisco vahşetten arınmış ilk şehir oldu.
03:00
running no deficit, completely supported by the community.
62
180160
4000
Hesaplarında açığı bulunmayan ve tamamıyla topluluk tarafından desteklenen.
03:04
Nathan left and went to Tompkins County, New York --
63
184160
3000
Nathan oradan ayrılıp New York, Tompkins'e gitti.
03:07
a place as different from San Francisco
64
187160
2000
Amerika Birleşik Devletler'i sınırları içinde olsa da San Francisco'dan
03:09
as you can be and still be in the United States. And he did it again.
65
189160
3000
olabildiğince farklı bir yere. Ve yine aynısını yaptı.
03:12
He went from being a glorified dogcatcher
66
192160
2000
O övgüler alan bir köpek yakalayıcısından
03:14
to completely transforming the community.
67
194160
3000
toplumu dönüştüren birine dönüştü.
03:17
And then he went to North Carolina and did it again.
68
197160
2000
Ve sonra Kuzey Karolayna'ya gidip aynı şeyi tekrar yaptı.
03:19
And he went to Reno and he did it again.
69
199160
3000
Ve Renoya gitti ve yine aynı şeyi yaptı.
03:22
And when I think about what Nathan did,
70
202160
2000
Ve ne zaman Nathan'ın yaptıklarını düşünsem
03:24
and when I think about what people here do, I think about ideas.
71
204160
3000
ve ne zaman burada insanların yaptıklarını düşünsem, fikirlere yoğunlaşıyorum.
03:27
And I think about the idea that
72
207160
3000
Ve ben
03:30
creating an idea, spreading an idea
73
210160
2000
bir fikir yaratma fikrinin, bir fikri yaymanın
03:32
has a lot behind it.
74
212160
2000
arkasında çok daha fazlası olduğunu düşünüyorum.
03:34
I don't know if you've ever been to a Jewish wedding,
75
214160
3000
Hiç Musevilerin evlilik töreninde bulundunuz mu bilmiyorum.
03:37
but what they do is, they take a light bulb
76
217160
3000
Ama size orada ne yaptıklarını anlatayım: bir ampulü alıp
03:40
and they smash it.
77
220160
3000
ve ayaklarıyla parçalarlar.
03:43
Now there is a bunch of reasons for that, and stories about it.
78
223160
4000
Bunun bazı nedenleri var ve hatta bu konuda anlatılan hikayeler var.
03:47
But one reason is because it indicates a change,
79
227160
3000
Ama sebeplerden biri değişimi simgelemesi.
03:50
from before to after.
80
230160
2000
Daha önceden sonrakine doğru değişimi.
03:52
It is a moment in time.
81
232160
2000
Zamanda bir anlık bir şey.
03:54
And I want to argue that we are living through
82
234160
3000
Ve bizler şu an tam olarak da
03:57
and are right at the key moment
83
237160
2000
fikirlerin yaratılma, yayılma ve kabul görme
03:59
of a change in the way ideas are created
84
239160
2000
şekillerinin değiştiği
04:01
and spread and implemented.
85
241160
2000
kilit zamanlarda yaşıyoruz.
04:03
We started with the factory idea:
86
243160
3000
Biz fabrika fikri ile başladık:
04:06
that you could change the whole world if you had an efficient factory
87
246160
2000
Tüm dünyayı değiştirebilecek
04:08
that could churn out change.
88
248160
2000
değişimi üretecek etkin bir fabrikanız olsa...
04:10
We then went to the TV idea,
89
250160
2000
Daha sonra televizyon fikrine geçtik.
04:12
that said if you had a big enough mouthpiece,
90
252160
2000
Denildi ki eğer yeterince konuşabiliyorsanız,
04:14
if you could get on TV enough times, if you could buy enough ads, you could win.
91
254160
3000
yeterince televizyonda görünebiliyorsanız, veya yeterince reklam yapabilirseniz, kazanırsınız.
04:17
And now we're in this new model of leadership,
92
257160
4000
Ve şimdi bu yeni bir liderlik modeline ulaştık.
04:21
where the way we make change
93
261160
3000
Bu noktada
04:24
is not by using money
94
264160
3000
parayla
04:27
or power to lever a system,
95
267160
2000
veya sistemi etkileyeck güçleri kullanarak değil,
04:29
but by leading.
96
269160
2000
liderlik ederek değişimi sağlıyoruz.
04:31
So let me tell you about the three cycles. The first one is the factory cycle.
97
271160
3000
Size üç döngüden bahsetmeme izin verin. Birincisi fabrika döngüsü.
04:34
Henry Ford comes up with a really cool idea.
98
274160
4000
Henry Ford harika bir fikirle ortaya çıkar.
04:38
It enables him to hire men
99
278160
2000
Bu fikir ona günde
04:40
who used to get paid 50 cents a day
100
280160
2000
50 cent ile çalışmaya alışık insanları işe alıp
04:42
and pay them five dollars a day.
101
282160
2000
ve onlara günlük 5 dolar ödemesini sağlar.
04:44
Because he's got an efficient enough factory.
102
284160
2000
Çünkü onun yeterince verimli bir fabrikası vardır.
04:46
Well with that sort of advantage
103
286160
2000
Bu tür bir avantajla
04:48
you can churn out a lot of cars.
104
288160
2000
bir sürü arabayı seri olarak üretebilirsiniz.
04:50
You can make a lot of change. You can get roads built.
105
290160
3000
Çok fazla değişimi gerçekleştirebilir, yollar inşaa ettirebilirsiniz.
04:53
You can change the fabric of an entire country.
106
293160
3000
Bütün bir ülkenin yapısını değiştirebilirsiniz.
04:56
That the essence of what you're doing is you need
107
296160
2000
Yaptığınız şeyin özünde
04:58
ever-cheaper labor,
108
298160
2000
çok daha ucuz iş gücü
05:00
and ever-faster machines.
109
300160
3000
ve daha hızlı makineler yatar.
05:03
And the problem we've run into is, we're running out of both.
110
303160
3000
Ve sorun şu ki, şu an artık her ikisi de elimizden uçup gidiyor.
05:06
Ever-cheaper labor and ever-faster machines.
111
306160
3000
Daha ucuz iş gücü ve daha hızlı makineler.
05:09
(Laughter)
112
309160
5000
(Kahkahalar)
05:14
So we shift gears for a minute,
113
314160
3000
Öyleyse vitesi bir süreliğine yükseltiyor
05:17
and say, "I know: television;
114
317160
3000
ve diyoruz ki, " Biliyorum. Televizyon
05:20
advertising. Push push.
115
320160
2000
Reklam. İtiş gücü.
05:22
Take a good idea and push it on the world.
116
322160
3000
Güzel bir fikir bul ve onu dünyaya empoze et.
05:25
I have a better mousetrap.
117
325160
2000
Daha iyi bir fare kapanım var.
05:27
And if I can just get enough money to tell enough people, I'll sell enough."
118
327160
4000
Ve bunu yeterince insana anlatabilecek kadar param olursa, yeterince satış da yapabilirim."
05:31
And you can build an entire industry on that.
119
331160
3000
Ve bu fikir üstüne büyük bir endüstri inşa edebilirsin.
05:34
If necessary you can put babies in your ads.
120
334160
3000
Eğer gerekirse bebekleri reklamlarına koyabilirsin.
05:37
If necessary you can use babies to sell other stuff.
121
337160
3000
Eğer gerekirse bebekleri kullanarak diğer şeyleri satabilirsin.
05:40
And if babies don't work, you can use doctors.
122
340160
4000
Ve eğer bebekler de işe yaramazsa, doktorları kullanabilirsin.
05:44
But be careful.
123
344160
2000
Ama dikkatli ol.
05:46
Because you don't want to get an unfortunate juxtaposition,
124
346160
2000
Çünkü biri yerine diğerinden bahsettiğin
05:48
where you're talking about one thing instead of the other.
125
348160
3000
talihsiz bir zıtlık hali de istemezsin.
05:51
(Laughter)
126
351160
2000
(Kahkahalar)
05:53
This model requires you to act like the king,
127
353160
4000
Bu model senin kral gibi davranmanı gerektirir.
05:57
like the person in the front of the room
128
357160
2000
Odanın önünde durup
05:59
throwing things to the peons in the back.
129
359160
2000
arkadakilere birşeyler fırlatan kişi gibi.
06:01
That you are in charge, and you're going to tell people
130
361160
3000
Yetki sendedir. Ve insanlara daha sonra
06:04
what to do next.
131
364160
2000
ne yapacaklarını sen söylersin.
06:06
The quick little diagram of it is, you're up here,
132
366160
3000
Bu durumu anlatacak küçük bir şekil çizsek, sen burda yukardasın
06:09
and you are pushing it out to the world.
133
369160
2000
ve aşağıdaki dünyaya birşeyleri itekliyorsun.
06:11
This method -- mass marketing --
134
371160
3000
Bu yöntem, yani kitlesel pazarlama
06:14
requires average ideas,
135
374160
2000
ortalama fikirler gerektirir,
06:16
because you're going to the masses,
136
376160
2000
çünkü kitlelere yöneliyorsun
06:18
and plenty of ads.
137
378160
3000
ve de yığınlarca reklama.
06:21
What we've done as spammers
138
381160
2000
Spamciler olaraksa
06:23
is tried to hypnotize everyone
139
383160
2000
insanları fikirimizi satın almaları için
06:25
into buying our idea,
140
385160
2000
hipnotize etmeye çalıştık.
06:27
hypnotize everyone into donating to our cause,
141
387160
2000
Amacımıza katkıda bulunmaları için herkesi hipnotize etmeye çalışmak.
06:29
hypnotize everyone into voting for our candidate.
142
389160
3000
Adayımıza oy vermeleri için herkesi hipnotize etmek.
06:32
And, unfortunately, it doesn't work so well anymore either.
143
392160
5000
Ve maalesef artık bu da eskisi kadar çalışmıyor.
06:37
(Laughter)
144
397160
3000
(Kahkahalar)
06:40
But there is good news around the corner -- really good news.
145
400160
5000
Ama iyi bir haberim var, gerçekten güzel bir haber.
06:45
I call it the idea of tribes.
146
405160
5000
Ben buna kabileler fikri diyorum.
06:50
What tribes are, is a very simple concept
147
410160
3000
Kabileler dediğim şey aslında çok basit bir kavram.
06:53
that goes back 50,000 years.
148
413160
3000
50 bin yıl önceye dayanıyor.
06:56
It's about leading and connecting people and ideas.
149
416160
4000
İnsanları ve fikirleri birbirleriyle buluşturup liderlik etmeyle ilgili.
07:00
And it's something that people have wanted forever.
150
420160
3000
Ve insanların da hep istedikleri buydu.
07:03
Lots of people are used to having a spiritual tribe, or a church tribe,
151
423160
4000
Bir çok insan ruhani veya kiliselere bağlı kabilelere alışık.
07:07
having a work tribe,
152
427160
2000
Bir iş kabilesi olmasına,
07:09
having a community tribe.
153
429160
3000
veya cemaat kabilesine.
07:12
But now, thanks to the internet, thanks to the explosion of mass media,
154
432160
3000
Ama şimdi, internet sayesinde, kitlesel medyasının patlaması sayesinde
07:15
thanks to a lot of other things
155
435160
2000
ve toplumda ortaya çıkıp tüm dünyada yayılan
07:17
that are bubbling through our society around the world,
156
437160
3000
diğer birçok şey sayesinde
07:20
tribes are everywhere.
157
440160
2000
her yerde kabileler var.
07:22
The Internet was supposed to homogenize everyone by connecting us all.
158
442160
2000
Internet bizi birbirimize bağlayıp kaynaşmamızı sağlayacaktı.
07:24
Instead what it's allowed is silos of interest.
159
444160
3000
Bunun yerine benzer ilgi gruplarının oluşmasına imkan tanıdı.
07:27
So you've got the red-hat ladies over here.
160
447160
2000
Şimdi bu tarafta kırmızı şapkalı bayanlar var.
07:29
You've got the red-hat triathletes over there.
161
449160
3000
Şu tarafta kırmızı şapkalı triatletler.
07:32
You've got the organized armies over here.
162
452160
2000
Organize ordular şurda.
07:34
You've got the disorganized rebels over here.
163
454160
2000
Organize olmayan isyancılar burda.
07:36
You've got people in white hats making food.
164
456160
2000
Beyaz şapkalı yiyecek üretenler var.
07:38
And people in white hats sailing boats.
165
458160
2000
Ve beyaz şapkalı teknelerinde gezen insanlar var.
07:40
The point is that you can find Ukrainian folk dancers
166
460160
3000
Ukraynalı folklörcüleri bulabilir.
07:43
and connect with them,
167
463160
2000
Ve onlarla bağlantıya geçebilirsiniz.
07:45
because you want to be connected.
168
465160
2000
Çünkü bağlantıda olmak istiyorsunuz.
07:47
That people on the fringes
169
467160
2000
Uçlarda olanlar
07:49
can find each other, connect and go somewhere.
170
469160
4000
birbirlerini bulup bir yerlere gidebilirler.
07:53
Every town that has a volunteer fire department
171
473160
2000
Kendi gönüllü itfaiye teşkilatı olan her kasaba
07:55
understands this way of thinking.
172
475160
2000
bu düşünme tarzını anlayabilir.
07:57
(Laughter)
173
477160
6000
(Kahkahalar)
08:03
Now it turns out
174
483160
3000
Anlaşılıyor ki;
08:06
this is a legitimate non-photoshopped photo.
175
486160
3000
bu photoshoplanmamış, meşru bir resim.
08:09
People I know who are firemen told me that this is not uncommon.
176
489160
2000
Tanıdığım itfaiyeciler bunun alışılagelmiş olduğunu söyledi.
08:11
And that what firemen do to train sometimes
177
491160
3000
Ve itfaiyeciler bazen yıkılmak üzere olan bir ev bulup
08:14
is they take a house that is going to be torn down,
178
494160
2000
tatbikat amaçlı
08:16
and they burn it down instead, and practice putting it out.
179
496160
3000
yakıyorlar ve onu söndürme çalışması yapıyorlar.
08:19
But they always stop and take a picture.
180
499160
2000
Ama her seferinde durup resim çekiyorlar.
08:21
(Laughter)
181
501160
1000
(Kahkahalar)
08:22
You know the pirate tribe is a fascinating one.
182
502160
3000
Biliyorsunuz ki korsanlar çok merak uyandıran bir gruptur.
08:25
They've got their own flag. They've got the eye patches.
183
505160
2000
Bayrakları ve göz bantları vardır.
08:27
You can tell when you're running into someone in a tribe.
184
507160
3000
Bir grup veya kabile üyesine rastladığınızda onları farkedersiniz.
08:30
And it turns out that it's tribes --
185
510160
2000
Ve anlaşılıyor ki sadece kabileler,
08:32
not money, not factories --
186
512160
2000
ne para, ne fabrikalar, ama sadece kabileler
08:34
that can change our world, that can change politics,
187
514160
3000
dünyamızı, politikaları değiştirebiliyor,
08:37
that can align large numbers of people.
188
517160
2000
fazla sayıda insanı biraraya getirebiliyor.
08:39
Not because you force them to do something against their will,
189
519160
4000
İnsanları istekleri dışında birşeylere zorladıklarından değil,
08:43
but because they wanted to connect.
190
523160
2000
ama insanlar birbirleriyle bağlantıda olmak istediklerinden oluyor bu.
08:45
That what we do for a living now,
191
525160
2000
Artık günüzümde hayatımızı sürdürmek için
08:47
all of us, I think,
192
527160
2000
sanırım, hepimizin yaptığı şey
08:49
is find something worth changing,
193
529160
2000
değiştirmeye değer bir şey bulmak.
08:51
and then assemble tribes that assemble tribes
194
531160
5000
Sonrasında da kabileler kuran kabileleri kurup
08:56
that spread the idea and spread the idea.
195
536160
2000
fikrimizi yayıcak fikri yaymalarını sağlamak.
08:58
And it becomes something far bigger than ourselves,
196
538160
2000
Böylece bu bizden de büyük bir şey halini alıyor.
09:00
it becomes a movement.
197
540160
3000
Bir hareket oluyor.
09:03
So when Al Gore set out
198
543160
2000
Al Gore
09:05
to change the world again,
199
545160
3000
dünyayı değiştirmek üzere yola çıktığında
09:08
he didn't do it by himself.
200
548160
2000
bunu tek başına yapmadı.
09:10
And he didn't do it by buying a lot of ads.
201
550160
2000
Bir sürü reklam vererek de yapmadı.
09:12
He did it by creating a movement.
202
552160
3000
Bir hareket yaratarak yaptı.
09:15
Thousands of people around the country
203
555160
2000
Ülkenin dört bir tarafından binlerce insan,
09:17
who could give his presentation for him,
204
557160
3000
o her gece aynı anda 100, 200, 500 şehirde olamayacağı için,
09:20
because he can't be in 100 or 200 or 500 cities in each night.
205
560160
5000
sunumunu onun yerine yaptı.
09:25
You don't need everyone.
206
565160
3000
Herkese ihtiyacınız yok.
09:28
What Kevin Kelley has taught us is you just need,
207
568160
2000
Kevin Kelley'nin bize öğrettiğine göre
09:30
I don't know, a thousand true fans --
208
570160
2000
sadece, ne bileyim, bin kadar gerçek taraftara ihtiyacınız var.
09:32
a thousand people who care enough
209
572160
3000
Bin kadar insan,
09:35
that they will get you the next round
210
575160
3000
bir sonraki, bir sonraki ve
09:38
and the next round and the next round.
211
578160
2000
sonraki adımı atacak kadar önem veren bin kişiye.
09:40
And that means that the idea you create, the product you create,
212
580160
3000
Bu demek oluyor ki yarattığınız fikir, ürün,
09:43
the movement you create isn't for everyone,
213
583160
2000
hareket herkes için değil.
09:45
it's not a mass thing. That's not what this is about.
214
585160
2000
Kitlesel birşey değil. Kitlelerden bahsetmiyoruz.
09:47
What it's about instead
215
587160
3000
Gerçekten inanları bulmaktan
09:50
is finding the true believers.
216
590160
2000
bahsediyoruz.
09:52
It's easy to look at what I've said so far,
217
592160
3000
Şu ana kadar söylediklerime bakıp
09:55
and say, "Wait a minute, I don't have what it takes to be that kind of leader."
218
595160
3000
"Bu tür bir lider olmak benim yapımda yok," diyebilirsiniz.
09:58
So here are two leaders. They don't have a lot in common.
219
598160
5000
İşte size iki lider. Pek ortak özellikleri olmasa da.
10:03
They're about the same age. But that's about it.
220
603160
4000
Aynı yaşlardalar. Ve tek ortak noktaları da bu.
10:07
What they did, though, is each in their own way,
221
607160
3000
Ama yaptıklarına baktığınızda, her ikisinin de kendi başlarına
10:10
created a different way
222
610160
4000
teknolojik bakımdan yolunuzu bulmada
10:14
of navigating your way through technology.
223
614160
2000
farklı yollar yarattıklarını görürsünüz.
10:16
So some people will go out and get people to be on one team.
224
616160
3000
Kimisi bir takımda çalışmaları için insanlar toplar.
10:19
And some people will get people to be on the other team.
225
619160
3000
Kimisiyse diğer takımda olmaları için insanlar arar.
10:22
It also informs the decisions you make
226
622160
2000
Ürün veya hizmet yarattığınızda
10:24
when you make products or services.
227
624160
2000
bu kararlarınızı da etkiler.
10:26
You know, this is one of my favorite devices.
228
626160
3000
Biliyorsunuz ki bu benim en sevdiğim aletlerden biri.
10:29
But what a shame that it's not organized
229
629160
2000
Ne yazık ki
10:31
to help authors create movements.
230
631160
3000
yazarların hareket yaratmaları için planlanmamış.
10:34
What would happen if, when you're using your Kindle,
231
634160
2000
Düşünsenize siz Kindle kullanırken
10:36
you could see the comments and quotes and notes
232
636160
4000
sizinle aynı anda aynı kitabı okuyanların
10:40
from all the other people reading the same book as you in that moment.
233
640160
3000
yorum, alıntı ve notlarını da görebilseydiniz neler olurdu.
10:43
Or from your book group. Or from your friends, or from the circle you want.
234
643160
3000
Veya kitap kulübünüzdekilerin, arkadaşlarınızın veya istediğiniz çevreden insanlarınkileri.
10:46
What would happen if authors, or people with ideas
235
646160
3000
Yazarlar veya fikirleri olanlar
10:49
could use version two, which comes out on Monday,
236
649160
3000
Pazartesi günü piyasaya çıkacak olan ikinci versiyonu kullansalardı neler olurdu düşünsenize.
10:52
and use it to organize people
237
652160
3000
Ve bunu insanları organize etmek için kullansalardı.
10:55
who want to talk about something.
238
655160
2000
Ortak bir konuda kunuşmak isteyen insanları.
10:57
Now there is a million things I could share with you about the mechanics here.
239
657160
3000
İşin mekaniğiyle ilgili konuşabileceğim milyonlarca şey var.
11:00
But let me just try a couple.
240
660160
2000
Ama sadece bir iki tanesinden bahsedeyim.
11:02
The Beatles did not invent teenagers.
241
662160
3000
Beatles gençleri icat etmedi.
11:05
They merely decided to lead them.
242
665160
3000
Sadece onlara liderlik etmeye karar verdiler.
11:08
That most movements, most leadership that we're doing
243
668160
3000
Çoğu hareket ve çoğu liderlik
11:11
is about finding a group that's disconnected
244
671160
2000
insanları sahip olmadıkları bir şeyi
11:13
but already has a yearning --
245
673160
2000
istemeye ikna etmek yerine...
11:15
not persuading people to want something
246
675160
2000
bir şeye arzu duyan bir grup birbirinden bağımsız insanı
11:17
they don't have yet.
247
677160
2000
bulmakla başlar.
11:19
When Diane Hatz worked on "The Meatrix,"
248
679160
4000
Diane Hatz çiftlik hayvanlarının
11:23
her video that spread all across the internet
249
683160
3000
maruz kaldıkları durumları anlatan
11:26
about the way farm animals are treated,
250
686160
3000
The Meatrix adlı videosunda
11:29
she didn't invent the idea of being a vegan.
251
689160
2000
vegan olma fikrini çıkarmadı.
11:31
She didn't invent the idea of caring about this issue.
252
691160
2000
Bu konuya önem verme fikrini de icat etmedi.
11:33
But she helped organize people,
253
693160
2000
Ama insanların organize olmasına yardımcı oldu,
11:35
and helped turn it into a movement.
254
695160
2000
böylece de bir harekete dönüşmesine yardımcı oldu.
11:37
Hugo Chavez did not invent the disaffected
255
697160
3000
Hugo Chavez, Venezüella'nın hükümetten hoşnut olmayan
11:40
middle and lower class of Venezuela. He merely led them.
256
700160
2000
orta ve alt sınıfını keşfetmedi. Sadece onlara öncülük etti.
11:42
Bob Marley did not invent Rastafarians.
257
702160
3000
Rastafarianları Bob Marley icat etmedi.
11:45
He just stepped up and said, "Follow me."
258
705160
3000
Sadece öne çıkıp "Beni takip edin'" dedi.
11:48
Derek Sivers invented CD Baby,
259
708160
3000
Derek Sivers CD Baby'yi icat etti.
11:51
which allowed independent musicians
260
711160
3000
Bağımsız müzisyenlerin müziklerini
11:54
to have a place to sell their music without selling out to the man --
261
714160
4000
büyük şirketlere satmadan pazarlayabilecekleri bir yer yarattı.
11:58
to have place to take the mission
262
718160
2000
Bu yer sayesinde müzisyenler ulaşmak istedikleri yerlere ulaşıp
12:00
they already wanted to go to, and connect with each other.
263
720160
3000
birbirleriyle bağlantıda olabiliyorlar.
12:03
What all these people have in common is that they are heretics.
264
723160
4000
Bu insanların ortak noktalarıysa "karşı" olmalarıdır.
12:07
That heretics look at the status quo and say,
265
727160
2000
Karşı olanlar gidişata bakar ve
12:09
"This will not stand. I can't abide this status quo.
266
729160
3000
"Bu böyle gitmez, ben bu şartlarda yaşayamam!" derler.
12:12
I am willing to stand up and be counted and move things forward.
267
732160
4000
Ayağa kalkıp yaptıklarımın arkasında durucak ve gidişatı düzelteceğim derler.
12:16
I see what the status quo is; I don't like it."
268
736160
3000
Şu an ki durumu görüyorum ve bundan hoşnut değilim derler.
12:19
That instead of looking at all the little rules
269
739160
2000
Herbir küçük kural parçasına takılıp
12:21
and following each one of them,
270
741160
3000
kurallar uyup
12:24
that instead of being what I call a sheepwalker --
271
744160
5000
işgüzar,
12:29
somebody who's half asleep,
272
749160
2000
yarı uyur halde
12:31
following instructions,
273
751160
2000
talimatları takibeden
12:33
keeping their head down, fitting in --
274
753160
3000
kafasını eğip güruhta kaybolan
12:36
every once in a while someone stands up and says, "Not me."
275
756160
3000
arada bir kafasını kaldırıp "Ben değildim!" diyen kişiler değillerdir.
12:39
Someone stands up and says, "This one is important.
276
759160
4000
Onlar ayağa kalkıp "Bu önemli.
12:43
We need to organize around it."
277
763160
3000
Bunun hakkında birşeyler yapmalıyız!" derler.
12:46
And not everyone will. But you don't need everyone.
278
766160
3000
Ve bunu herkes yapmayacaktır. Ama zaten herkese de ihtiyacınız yok.
12:49
You just need a few people --
279
769160
2000
Sadece birkaç kişi yeter.
12:51
(Laughter) --
280
771160
4000
(Kahkahalar)
12:55
who will look at the rules,
281
775160
2000
Kurallara bakıp
12:57
realize they make no sense,
282
777160
3000
bir işe yaramadıklarını farkedecek
13:00
and realize how much they want to be connected.
283
780160
2000
ve bağlantı halinde olmaları gerektiğinin ne kadar da önemli olduğunu farkeden birkaç kişi.
13:02
So Tony Hsieh does not run a shoe store.
284
782160
3000
Yani Tony Shea bir ayakkabıcı işletmiyor.
13:05
Zappos isn't a shoe store.
285
785160
3000
Zappos bir ayakkabıcı değil.
13:08
Zappos is the one, the only,
286
788160
2000
Zappos ayakkabılara ilgi duyanlar için tek ve de tüm zamanların
13:10
the best-there-ever-was
287
790160
2000
en iyi
13:12
place for people who are into shoes to find each other,
288
792160
4000
bağlantı merkezi,
13:16
to talk about their passion,
289
796160
2000
tutkularından bahsedip
13:18
to connect with people who care more
290
798160
2000
insanlarla temas içinde olup
13:20
about customer service than making a nickel tomorrow.
291
800160
3000
müşteri hizmetlerine yarın kazanabilecekleri bir kuruştan daha çok önem veren tek yer.
13:23
It can be something as prosaic as shoes,
292
803160
2000
Ayakkabı kadar sıkıcı bir şey olabilir.
13:25
and something as complicated as overthrowing a government.
293
805160
2000
Veya bir hükümet devirmek kadar karmaşık bir şey olabilir.
13:27
It's exactly the same behavior though.
294
807160
4000
Ama aslında tamamiyle aynı davranış şekli.
13:31
What it requires, as Geraldine Carter has discovered,
295
811160
3000
Geraldine Carter'ın da keşfettiği gibi
13:34
is to be able to say, "I can't do this by myself.
296
814160
3000
"Kendi başıma yapabilirim. Ama başkalarını da
13:37
But if I can get other people to join my Climb and Ride,
297
817160
4000
benim Climb and Ride' ıma (Tırman ve Bin) katılmalarını
13:41
then together we can get something that we all want.
298
821160
5000
sağlayabilirsem o zaman hepimiz istediğimizi elde etmiş oluruz." diyebilmeyi gerektirir.
13:46
We're just waiting for someone to lead us."
299
826160
2000
Birinin bize önayak olmasını bekliyoruz.
13:48
Michelle Kaufman has pioneered
300
828160
2000
Michelle Kaufman çevre mimarisinde
13:50
new ways of thinking about environmental architecture.
301
830160
4000
yeni düşünme şekillerine öncülük etti.
13:54
She doesn't do it by quietly building one house at a time.
302
834160
3000
Bunu her defasında bir ev inşa ederek yapmıyor.
13:57
She does it by telling a story
303
837160
3000
İnsanların duymak istedikleri
14:00
to people who want to hear it.
304
840160
2000
bir hikaye anlatarak yapıyor.
14:02
By connecting a tribe of people
305
842160
2000
Birbirleriyle kontak halinde olmak isteyen insanları
14:04
who are desperate to be connected to each other.
306
844160
3000
buluşturarak yapıyor.
14:07
By leading a movement and
307
847160
2000
Bir harekete öncülük ederek.
14:09
making change.
308
849160
2000
Değişiklik yaparak.
14:11
And around and around and around it goes.
309
851160
2000
Ve bu böylece devam ediyor.
14:13
So three questions I'd offer you.
310
853160
2000
Size önereceğim üç soru var.
14:15
The first one is, who exactly
311
855160
3000
İlki tam olarak kimi
14:18
are you upsetting?
312
858160
2000
üzdüğünüz?
14:20
Because if you're not upsetting anyone, you're not changing the status quo.
313
860160
4000
Çünkü birilerini üzmüyorsanız gidişatı değiştirmiyorsunuzdur.
14:24
The second question is, who are you connecting?
314
864160
3000
İkincisi kimleri birbirine bağlıyorsunuz?
14:27
Because for a lot of people, that's what they're in it for:
315
867160
3000
Çünkü birçok kişi için işin özünde bu var.
14:30
the connections that are being made, one to the other.
316
870160
4000
Birebir kurulan bağlar.
14:34
And the third one is, who are you leading?
317
874160
4000
Ve üçüncüsü kime önderlik ediyosunuz?
14:38
Because focusing on that part of it --
318
878160
3000
Çünkü bu kısma yoğunlaşmak,
14:41
not the mechanics of what you're building,
319
881160
2000
inşa ettiğiniz mekanizmaya değil de
14:43
but the who, and the leading part -- is where change comes.
320
883160
4000
kim ve önderlik etme kısmı değişimin geldiği nokta.
14:47
So Blake, at Tom's Shoes, had a very simple idea.
321
887160
4000
Tom's Shoes'daki Blake'in çok basit bir fikri vardı.
14:51
"What would happen if every time someone bought a pair of these shoes
322
891160
5000
"Bu ayakkabılardan her bir çift alındığında
14:56
I gave exactly the same pair to someone
323
896160
2000
aynı çiftten bir tane de
14:58
who doesn't even own a pair of shoes?"
324
898160
3000
hiç ayakkabısı olmayan birine versem n'olur?"
15:01
This is not the story of how you get shelf space at Neiman Marcus.
325
901160
4000
Bu Neiman Marcus mağazasında raf payı kazanmanın hikayesi değil.
15:05
It's a story of a product that tells a story.
326
905160
4000
Bu bir hikaye anlatan bir ürünün hikayesi.
15:09
And as you walk around with this remarkable pair of shoes
327
909160
2000
Ve siz bu kayda değer ayakkabılarla etrafta dolaşırken
15:11
and someone says, "What are those?"
328
911160
2000
biri "Bunlar ne?" diyecek.
15:13
You get to tell the story on Blake's behalf,
329
913160
2000
Siz Blake'in adına bu hikayeyi anlatacaksınız
15:15
on behalf of the people who got the shoes.
330
915160
2000
ve ayakkabı verilen insanların adına.
15:17
And suddenly it's not one pair of shoes or 100 pairs of shoes.
331
917160
3000
Ve bir anda bir çift veya 100 çift ayakkabı değil,
15:20
It's tens of thousands of pairs of shoes.
332
920160
2000
onbinlerce çift ayakkabıdn bahsedilmeye başlanacak.
15:22
My friend Red Maxwell has spent the last 10 years
333
922160
3000
Arkadaşım Red Maxwell son on yılını
15:25
fighting against juvenile diabetes.
334
925160
3000
juvenil diyabetle savaşarak geçirdi.
15:28
Not fighting the organization that's fighting it -- fighting with them, leading them,
335
928160
3000
Bununla savaşan organizasyonla savaşarak değil, onlarla beraber savaşıp onlara liderlik ederek
15:31
connecting them, challenging the status quo
336
931160
4000
onları birbirleriyle bağlantıya geçirip, gidişatı zorlayarak
15:35
because it's important to him.
337
935160
2000
çünkü bu konu onun için önemli.
15:37
And the people he surrounds himself with need the connection.
338
937160
5000
Ve etrafındaki insanlar bu bağlantıya ihtiyaç duyuyorlar.
15:42
They need the leadership. It makes a difference.
339
942160
3000
Liderlik edilmesine ihtiyaç duyuyorlar. Bu liderlik bir fark yaratmaya yarıyor.
15:45
You don't need permission from people to lead them.
340
945160
3000
İnsanlara liderlik etmek için onların iznine ihtiyacınız yok.
15:48
But in case you do, here it is:
341
948160
3000
Ama eğer bu izne ihtiyaç duyarsanız, işte burda.
15:51
they're waiting, we're waiting
342
951160
3000
Bekliyorlar, bekliyorlar,
15:54
for you to show us where to go next.
343
954160
3000
onlar bir sonraki adımda gidecekleri yeri göstermenizi bekliyorlar.
15:57
So here is what leaders have in common. The first thing is, they challenge
344
957160
3000
İşte liderlerin ortak noktası bu. İlk olarak gidişatı kabullenmiyor,
16:00
the status quo.
345
960160
2000
zorluyolar.
16:02
They challenge what's currently there.
346
962160
2000
Mevcut durumu yokluyorlar.
16:04
The second thing is, they build a culture.
347
964160
3000
İkincisi bir kültür inşa ediyorlar.
16:07
A secret language, a seven-second handshake,
348
967160
3000
Gizli bir dil, yedi saniye süren bir tokalaşma şekli,
16:10
a way of knowing that you're in or out.
349
970160
3000
sizin dahil olup olmadığınızı anlayacakları bir yol.
16:13
They have curiosity. Curiosity about people in the tribe,
350
973160
3000
Meraklılar. Kabilelerindeki insanları merak ediyorlar.
16:16
curiosity about outsiders. They're asking questions.
351
976160
3000
Dışardakileri merak ediyorlar. Sorular soruyorlar.
16:19
They connect people to one another.
352
979160
2000
İnsanları birbirlerine bağlıyorlar.
16:21
Do you know what people want more than anything?
353
981160
2000
İnsanların en çok istediği şey nedir biliyor musunuz?
16:23
They want to be missed.
354
983160
2000
Özlenmek isterler.
16:25
They want to be missed the day they don't show up.
355
985160
2000
Orda olamdıkları gün özlenmek isterler.
16:27
They want to be missed when they're gone.
356
987160
3000
Gittiklerinde özlenmek isterler.
16:30
And tribe leaders can do that.
357
990160
2000
Ve kabile liderleri bunu yapabilir.
16:32
It's fascinating, because all tribe leaders have charisma,
358
992160
4000
Çok enteresan ama tüm kabile liderlerinin karizması vardır.
16:36
but you don't need charisma to become a leader.
359
996160
2000
Fakat lider olmak için karizmaya ihtiycınız yoktur.
16:38
Being a leader gives you charisma.
360
998160
3000
Lider olmak size karzima kazandırır.
16:41
If you look and study the leaders who have succeeded,
361
1001160
3000
Başarılı olmuş liderleri incelerseniz
16:44
that's where charisma comes from -- from the leading.
362
1004160
2000
karizmanın liderlik etmekten geldiğini görürsünüz.
16:46
Finally, they commit.
363
1006160
3000
Ve son olarak kendilerini adarlar.
16:49
They commit to the cause. They commit to the tribe.
364
1009160
2000
Kendilerini meseleye adarlar. Kabileye adarlar.
16:51
They commit to the people who are there.
365
1011160
3000
Kendilerini orada bulunan insanlara adarlar.
16:54
So I'd like you to do something for me.
366
1014160
3000
İşte bu yüzden sizden birşey yapmanızı isteyeceğim.
16:57
And I hope you'll think about it before you reject it out-of-hand.
367
1017160
3000
Umarım elinizin tersiyle itmeden bir düşünürsünüz.
17:00
What I want you to do, it only takes 24 hours,
368
1020160
4000
Sizden yapmanızı istediğim şey sadece 24 saatinizi alıyor,
17:04
is: create a movement.
369
1024160
2000
Bir hareket yaratın.
17:06
Something that matters. Start. Do it. We need it.
370
1026160
4000
Önemli olan birşey. Başlayın. Onu yapın. Buna ihtiyacımız var.
17:10
Thank you very much. I appreciate it.
371
1030160
2000
Çok teşekkürler. Gerçekten teşekkürler.
17:12
(Applause)
372
1032160
5000
(Alkış)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7