Adam Garone: Healthier men, one moustache at a time

Adam Garone: Daha sağlıklı adamlar, her seferinde bir bıyık

Translator: Joseph Geni Reviewer: Morton Bast

Çeviri: Bengisu Pay Gözden geçirme: isra dephney aktekin

I think the beautiful Malin [Akerman] put it perfectly.

Bana göre güzel Malin [Akerman] bunu ortaya çok güzel bir şekilde koymuş:

Every man deserves the opportunity

Her adam biraz lüksleşme

to grow a little bit of luxury.

fırsatını hakeder.

Ladies and gentlemen, and more importantly,

Baylar ve bayanlar ve daha önemlisi olarak,

Mo Bros and Mo Sistas — (Laughter) —

kardeşlerim - (Kahkahalar) -

for the next 17 minutes, I'm going to share with you

önümüzdeki 17 dakika boyunca, Sizinle Movember yolculuğumu

my Movember journey, and how, through that journey,

paylaşacağım ve nasıl, bu yolculuk boyunca, hayır kurumunu

we've redefined charity, we're redefining the way

yeniden tanımladığımızı, biz prostat kanser araştırmacılarının

prostate cancer researchers are working together

dünyanın her tarafında birlikte çalışma yöntemini

throughout the world, and I hope, through that process,

tekrar tanımlıyoruz ve umuyorum ki, bu süreç boyunca,

that I inspire you to create something significant

size hayatınızda anlamlı bir şeyler, devam edecek ve

in your life, something significant that will go on

bu dünyayı daha iyi bir yer yapacak anlamlı bir şeyler

and make this world a better place.

yaratmak için ilham verebilirim.

So the most common question I get asked,

Bana en sık olarak sorulan soru şu ki

and I'm going to answer it now so I don't have to do it

ve bunu şimdi cevaplayacağım böylece bunu bu gece

over drinks tonight, is how did this come about?

içkilerimizi alırken yapmak zorunda olmam; bu nasıl meydana geldi?

How did Movember start?

Movember nasıl başladı?

Well, normally, a charity starts with the cause, and someone

Normalde, bir hayır kurumu bir sebeple başlar ve

that is directly affected by a cause.

bu sebepten direkt olarak etkilenen biri tarafından.

They then go on to create an event, and beyond that,

Sonrasında bir etkinlik yaratırlar, bunun de ötesinde,

a foundation to support that.

bunu destekleyecek bir kurum oluştururlar.

Pretty much in every case, that's how a charity starts.

Hemen hemen her durumda, bu bir hayır kurumunun başlayış şekli.

Not so with Movember. Movember started in a very

Movember için değil. Movember oldukça geleneksel ve

traditional Australian way. It was on a Sunday afternoon.

Avustralyalı bir şekilde başladı. Pazar günü, öğleden sonraydı.

I was with my brother and a mate having a few beers,

Erkek kardeşım ve bir arkadaşla birlikte birkaç bira içiyorduk

and I was watching the world go by,

ve ben dünyanın geçişini izliyordum,

had a few more beers, and the conversation turned

biraz daha fazla biraz içıyordum ve muhabbet 70'lerin

to '70s fashion — (Laughter) —

modasına döndü -(Kahkahalar)-

and how everything manages to come back into style.

ve her şeyin nasıl bir şekilde tekrar tarz olduğuna.

And a few more beers, I said, "There has to be some stuff

Birkaç bira sonra, dedim ki, "Geri gelmemiş

that hasn't come back." (Laughter)

bir şeyler olmak zorunda." (Kahkahalar)

Then one more beer and it was, whatever happened to the mustache?

Bir bira sonra şöyleydi, "bıyığa ne oldu?"

Why hasn't that made a comeback? (Laughter)

"Neden bir geri dönüş yapmadı? (Kahkahalar)

So then there was a lot more beers, and then the day ended

Sonrasında daha fazla bira içtik ve günün sonuna bıyığı

with a challenge to bring the mustache back. (Laughter)

geri getirmeye meydan okuyarak geldik. (Kahkahalar)

So in Australia, "mo" is slang for mustache,

Avustralya'da, "mo" bıyık için argo olarak kullanılıyor,

so we renamed the month of November "Movember"

bu yüzden, November(Kasım) ayını "Movember" olarak tekrar adlandırdık

and created some pretty basic rules, which still stand today.

ve şu an hala geçerli olan bazı temel kurallar yarattık.

And they are: start the month clean-shaven,

Ve onlar: aya sinekkaydı traşla başla, harika bir bıyığa

rock a mustache -- not a beard, not a goatee, a mustache --

sahip ol- sakal değil, keçi sakalı değil, bir bıyık-

for the 30 days of November, and then we agreed

kasımın 30 günü için ve ayın sonunda bir araya

that we would come together at the end of the month,

gelmeye ve bıyık temalı bir partiye sahip olmaya,

have a mustache-themed party, and award a prize

en iyi ve elbette en kötü bıyığı ödüllendirmeye

for the best, and of course, the worst mustache. (Laughter)

karar verdik. (Kahkahalar)

Now trust me, when you're growing a mustache

Bana güvenin, 2003 yılında bir bıyık bırakmaya

back in 2003, and there were 30 of us back then,

çalıştığınızda ve o zaman 30 kişiydik ve bu ironik

and this was before the ironic hipster mustache movement

hipster bıyık hareketinden önceydi.

— (Laughter) —

- (Kahkahalar) -

it created a lot of controversy. (Laughter)

oldukça fazla tartişma yarattı. (Kahkahalar)

So my boss wouldn't let me go and see clients.

Patronum benim müşterileri görmeme izin vermezdi.

My girlfriend at the time, who's no longer my girlfriend — (Laughter) — hated it.

O zamanki kız arkadaşım, artık değil - (Kahkahalar) - nefret etti.

Parents would shuffle kids away from us. (Laughter)

Aileler çocuklarını bizden kaçırırdı. (Kahkahalar)

But we came together at the end of the month and

Ama ayın sonunda bir araya geldik ve

we celebrated our journey, and it was a real journey.

yolculuğumuzu kutladık ve bu gerçek bir yolculuktu.

And we had a lot of fun, and in 2004, I said to the guys,

Ve oldukça eğlenceliydi ve 2004 yılında, beylere dedim ki,

"That was so much fun. We need to legitimize this

"Bu çok eğlenceliydi. Bunu yasallaştırmaya ihtiyacımız var

so we can get away with it year on year." (Laughter)

ki bununla bir yıl boyunca başa çıkabilelim. (Kahkahalar)

So we started thinking about that, and we were inspired

Böylece bunun üstüne düşünmeye başladık ve etrafımızdaki

by the women around us and all they were doing for breast cancer.

kadınların meme kanseri içın yaptıklarından ilham aldık.

And we thought, you know what, there's nothing for men's health.

Ve düşündük ki, erkek sağlığı için ortalıkta hiçbir şey yok.

Why is that? Why can't we combine growing a mustache

Neden böyle? Neden bıyık bırakmayı ve erkeklerin

and doing something for men's health?

şağlığı için bir şey yapmayı birleştirmiyoruz?

And I started to research that topic, and discovered

Ve ben bu konuyu araştırmaya başladım ve keşfettim ki

prostate cancer is the male equivalent of breast cancer

prostat kanseri, bu sebeple ölen erkek sayısı ve bununla

in terms of the number of men that die from it and are diagnosed with it.

teşhis edilen sayı açısından, meme kanserinin erkekler için dengi.

But there was nothing for this cause,

Ama bu sebep için hiçbir şey yoktu,

so we married growing a mustache with prostate cancer,

böylece bıyık bırakmayı prostat kanseriyle birleştirip

and then we created our tagline, which is,

sloganımızı yarattık."

"Changing the face of men's health."

"Erkeklerin sağlığınının yüzünü değiştirmek"

And that eloquently describes the challenge,

Ve bu ikna edici ve açık bir şekilde meydan okumayı açıklıyor,

changing your appearance for the 30 days,

görünüşünüzü 30 gün için değiştirmek

and also the outcome that we're trying to achieve:

ve aynı zamanda başarmaya çalıştığımız sonucu da:

getting men engaged in their health, having them have

erkekleri sağlıklarıyla daha fazla meşgul etmek ve

a better understanding about the health risks that they face.

yüzleştikleri sağlık sorunlarıyla ilgili daha iyi bir anlayış yaratmak.

So with that model, I then

Bu modelle, birdenbire daha önce bir talepte bulunmamış olsamda,

cold-called the CEO of the Prostate Cancer Foundation.

Prostat Kanseri Kuruluşu'nun CEO'sunu aradım.

I said to him, "I've got the most amazing idea

Ona dedim ki, "Organizasyonunuzu değiştecek en harika

that's going to transform your organization." (Laughter)

fikre sahibim." (Kahkahalar)

And I didn't want to share with him the idea over the phone,

Ve bu fikri onunla telefon üstünden paylaşmak istemedim,

so I convinced him to meet with me for coffee in Melbourne

bu yüzden onu benimle 2004 yılında Melbourne'da kahve

in 2004.

için buluşmaya ikna ettim.

And we sat down, and I shared with him my vision

Birlikte oturduk ve ben onunla adamların tüm Avustralya'da

of getting men growing mustaches across Australia,

bıyık bırakmasıyla, bu sebeple de farkındalık yaramak ve

raising awareness for this cause,

organizasyona fon bulmak

and funds for his organization. And I needed a partnership

hakkındaki görüşümü paylaştım. Ve bunu yasal bir şekilde

to legitimately do that.

yapmak için bir partnere ihtiyacım vardı.

And I said, "We're going to come together at the end,

Ve dedim ki, "Sonunda bir araya geleceğiz

we're going to have a mustache-themed party, we're going to have DJs,

ve bıyık temalı bir parti vereceğiz, DJ'ler olacak;

we're going to celebrate life, and we're going to change the face of men's health."

hayatı ve erkeklerin sağlığının yüzünü değiştirmeyi kutlayacağız."

And he just looked at me and laughed, and he said,

Ve o sadece bana baktı ve kahkaha attı ve dedi ki,

he said, "Adam, that's a really novel idea,

dedi ki: "Adam, bu gerçekten alışılmışın dışında yeni ve ilginç bir fikir,

but we're an ultraconservative organization.

ama biz aşırı derecede muhafazakar bir organizasyonuz.

We can't have anything to do with you." (Laughter)

Seninle birlikte bir şey yapamayız." (Kahkahalar)

So I paid for coffee that day — (Laughter) —

Sonuçta, o gün onun kahvesini ben ödedim - (Kahkahalar) -

and his parting comment as we shook hands was,

ve el sıkışırken, veda yorumu şu oldu:

"Listen, if you happen to raise any money out of this,

"Dinle, eğer olur da bundan para toplayabilirsen,

we'll gladly take it." (Laughter)

bunu almaktan gurur duyarız." (Kahkahalar)

So my lesson that year was persistence.

O sene dersim istikrarlı olmaktı.

And we persisted, and we got 450 guys

Ve ısrar ettik ve bıyık bırakan 450 ader adama dönüştük

growing mustaches, and together we raised 54,000 dollars,

ve hep birlikte 54.000 dolar para topladık

and we donated every cent of that to the Prostate Cancer Foundation of Australia,

ve bunu en ufak kuruşuna kadar Avustralya Prostat Kanseri Kuruluşu'na bağışladık

and that represented at the time the single biggest donation

ve bu şu ana kadar bir kerede aldıkları en büyük bağışı

they'd ever received.

temsil ediyordu.

So from that day forward, my life has become about a mustache.

Ve o günden sonra, hayatım bir bıyık hakkında olmaya başladı.

Every day -- this morning, I wake up and go, my life

Her gün- bu sabah, uyandım ve gittim, hayatım bir

is about a mustache. (Laughter)

bıyık hakkındaydı. (Kahkahalar)

Essentially, I'm a mustache farmer. (Laughter)

Öz itibari ile, ben bir bıyık çiftçisiyiml (Kahkahalar)

And my season is November. (Applause)

Ve sezonum Kasım. (Alkışlar)

(Applause)

(Alkışlar)

So in 2005, the campaign got more momentum,

Böylece 2005 yılında, kampanya bir başka hareket gücü kazandı,

was more successful in Australia and then New Zealand,

Avustralya'da daha başarılıydı ve sonrasında Yeni Zelanda'ya geçti

and then in 2006 we came to a pivotal point.

ve 2006 yılında bir mil noktasına geldik.

It was consuming so much of our time after hours

Hafta sonları mesai saatlerinden sonra, o kadar fazla

on weekends that we thought, we either need

zamanımızı tüketiyordu ki, ya bunu kapatmamız gerektiğini ya

to close this down or figure a way to fund Movember

da Movember'ı sermayeye çevirebilmeliydik böylece

so that I could quit my job and go and spend more time

ben de işimi terk edip, bu organizasyonda daha fazla zaman

in the organization and take it to the next level.

harcayabileyim ve bunu bir sonraki seviyeye taşıyabileyim.

It's really interesting when you try and figure a way

Hayırlı bir amaç için para toplamak için bıyık bırakarak

to fund a fundraising organization

yaratılmış bir organizasyona bir para kaynağı bulmaya

built off growing mustaches. (Laughter)

çalıştığınızda, biraz ilginç oluyor. (Kahkahalar)

Let me tell you that there's not too many people interested

Size söylemeliyim ki, buna yatırım yapmakla ilgilenen

in investing in that, not even the Prostate Cancer Foundation,

çok fazla insan yok, hatta artık neredeyse 1.2 milyon dolarlık

who we'd raised about 1.2 million dollars for at that stage.

para yetiştirdiğimiz Prostat Kanseri Kuruluşu bile.

So again we persisted, and Foster's Brewing came to the party

Ve tekrar ısrar ettik ve Foster's Brewing partiye geldi

and gave us our first ever sponsorship,

ve bize ilk sponsorluğumuzu verdi

and that was enough for me to quit my job, I did consulting on the side.

ve bu benim için işimi terk etmeye yeterliydi, ek olarak danışmanlık yaptım.

And leading into Movember 2006,

Ve Movember 2006'ya doğru,

we'd run through all the money from Foster's,

Foster'lardan aldığımız bütün parayı harcamıştık,

we'd run through all the money I had, and essentially

benim sahip olduğum bütün para bitmişti ve temelde

we had no money left, and we'd convinced all our suppliers --

hiçbir paramız kalmamıştı ve bütün yaratıcı ajanslarımızı -

creative agencies, web development agencies,

internet geliştirme ajansları, interner sunucusu şirketlerini-

hosting companies, whatnot -- to delay their billing until December.

fatura kesmelerini Aralık'a kadar geciktirmelerini istedik.

So we'd racked up at this stage about 600,000 dollars

Bu aşamada 600.000 dolar kadar borcu biriktirmiştik.

worth of debt. So if Movember 2006 didn't happen,

Yani eğer Movember 2006 gerçekleşmemiş olsaydı,

the four founders, well, we would've been broke,

dört kurucu, biz züğürt olmuş, evsiz kalmış,

we would've been homeless, sitting on the street

caddelerde bıyıklarımızla oturuyor olurduk.

with mustaches. (Laughter)

(Kahkahalar)

But we thought, you know what, if that's the worst thing

Ama düşündük ki, eğer bu gerçekleşebilecek en kötü

that happens, so what?

şey ise, ne olmuş?

We're going to have a lot of fun doing it, and it taught us

Bunu yaparak oldukça fazla eğleneceğiz ve bu bize risk

the importance of taking risks and really smart risks.

almanın ve gerçektenin akıllı riskler almanın önemini öğretti.

Then in early 2007, a really interesting thing happened.

Ve 2007 yılının başlarında, gerçekten ilginç bir şey oldu.

We had Mo Bros from Canada, from the U.S.,

Kanada, ABD ve İngiltere'den Mo biraderlerimiz vardı

and from the U.K. emailing us and calling us and saying,

ve bize e-mail ve telefon yoluyla dediler ki:

hey, there's nothing for prostate cancer.

"Hey, burada Prostat Kanseri için hiçbir şey yok.

Bring this campaign to these countries.

Bu kampanyayı bu ülkelere getirin."

So we thought, why not? Let's do it.

Biz de düşündük ki, neden olmasın? Haydi yapalım.

So I cold-called the CEO of Prostate Cancer Canada,

Böylece habersiz bir şekilde aniden Prostat Kanseri Kanada'nın CEO'sunu aradım

and I said to him, "I have this most amazing concept."

ve ona dedim ki: "En harika fikre sahibim."

(Laughter)

(Kahkahalar)

"It's going to transform your organization. I don't want

"Bu organizasyonuzu tamamen değiştirecek. Bunu size şu an

to tell you about it now, but will you meet with me

söylemek istemiyorum, ama eğer Toronto'ya kadar bütün yolu

if I fly all the way to Toronto?" So I flew here,

uçarsam, benimle buluşacak mısınız?" Böylece oraya uçtum,

met down on Front Street East, and we sat in the boardroom,

Front Street East'te buluştum ve toplantı odasında oturduk

and I said, "Right, here's my vision of getting men growing mustaches

ve dedim ki, "Benim görüşüm adamları tüm Kanada boyunca

all across Canada raising awareness and funds for your organization."

bıyık bıraktırarak farkındalık yaratmak ve organizasyonunuza fon bulmak."

And he looked at me and laughed and said,

Bana baktı, kahkaha attı ve dedi ki:

"Adam, sounds like a really novel idea, but we're

"Adam, bu gerçekten alışılmışın dışında yeni ve ilginç bir fikir,

an ultraconservative organization." (Laughter)

ama biz aşırı derecede muhafazakar bir organizasyonuz." (Kahkahalar)

I've heard this before. I know how it goes.

Bunu daha önce de duydum. Nasıl gittiğini biliyorum.

But he said, "We will partner with you,

Ama dedi ki, "Seninle partner olacağız,

but we're not going to invest in it. You need to figure

ama buna yatırım yapmayacağız. Bu kampanyayı buraya

a way to bring this campaign across here and make it work."

kadar getirmek ve uygulamaya koymak için senin bir yol bulman lazım."

So what we did was, we took some of the money that

Yaptığımız şey ise şuydu, Avustralya'da topladığımız paranın

we raised in Australia to bring the campaign across

bir kısmını aldık ve kampanyayı Kanada, ABD ve İngiltere'ye

to this country, the U.S, and the U.K., and we did that

taşımak için kulandık. Bunu yaptık çünkü biliyorduk ki

because we knew, if this was successful,

eğer bu başarılı olursa, tek başına Avustralya'da topladığımiz

we could raise infinitely more money globally

paradan sonsuz derecede fazla katını dünya çapında

than we could just in Australia. And that money

toplayabilirdik. Ve bu para araştırmamızın yakıtı

fuels research, and that research will get us to a cure.

olabilir ve bu araştırma bize bir tedaviyi getirecek.

And we're not about finding an Australian cure

Ve Avustralyalı ya da Kanadalı bir çare bulmak üzere değildik,

or a Canadian cure, we're about finding the cure.

ama bir çare bulmak üzereydik.

So in 2007, we brought the campaign across here,

Sonuçta 2007'de, kampanyayı buraya getirdik

and it was, it set the stage for the campaign.

ve bubu kampanya içın zemin hazırladı.

It wasn't as successful as we thought it would be.

Düşündüğümüz kadar başarılı değildi.

We were sort of very gung ho with our success in Australia

Avustrayla ve o aşamada Yeni Zelanda'da ki başarımızla

and New Zealand at that stage.

ilgili fazla hevesliydik.

So that year really taught us the importance of being patient

O yıl bize sabırlı olmanın ve yüksek hedefler

and really understanding the local market before you

belirleyecek kadar cesur olmadan önce yerel marketi

become so bold as to set lofty targets.

anlamanın önemini öğretti.

But what I'm really pleased to say is, in 2010,

Ama gerçekten söylemekten memnun olduğum şey ise, 2010

Movember became a truly global movement.

yılında, Movember ciddi olarak evresel bir hareket haline geldi.

Canada was just pipped to the post in terms of

Kanada dünyada bir numaralı para toplama kampanyası

the number one fundraising campaign in the world.

olmayı çok küçük bir rakamla kaçırdı.

Last year we had 450,000 Mo Bros spread across the world

Geçen sene tüm dünyada 450.000 Mo Biraderimiz vardı

and together we raised 77 million dollars.

ve hep birlikte 77 milyon dolar para topladık.

(Applause)

(Alkışlar)

And that makes Movember now the biggest funder

Ve bu Movember'ı şimdi prostat kanseri araştırma ve destek

of prostate cancer research and support programs in the world.

programlarının dünyadakı en büyük para kaynağı yapıyor.

And that is an amazing achievement when you think about

Ve bu eğer bunu sadece bıyık bırakarak yaptığımızı

us growing mustaches. (Laughter)

düşünürseniz harika bir şey. (Kahkahalar)

And for us, we have redefined charity.

Ve bizim için, biz hayır işini yeniden tanımladık.

Our ribbon is a hairy ribbon. (Laughter)

Bizim kurdelemiz saçlı bir kurdele. (Kahkahalar)

Our ambassadors are the Mo Bros and the Mo Sistas,

Elçilerimiz Mo Biraderleri ve Mo Bacılarımız

and I think that's been fundamental to our success.

ve ben düşünüyorum ki bu bizim başarımızın temeliydi.

We hand across our brand and our campaign to those people.

Biz bu insanlar için marka ve kampanyamız el.

We let them embrace it and interpret it in their own way.

Biz onu kucaklamak ve kendi şekilde yorumlamak edelim.

So now I live in Los Angeles, because

Ve şimdi ben Los Angeles'da yaşıyorum çünkü,

the Prostate Cancer Foundation of the U.S. is based there,

Amerika'nın Prostat Kanseri Kuruluşu orada temellenmiş durumda

and I always get asked by the media down there,

ve oradaki medya tarafından her zaman soruluyor,

because it's so celebrity-driven,

çünkü ünlülerle birlikte işleyen bir yer,

"Who are your celebrity ambassadors?"

"Sizin ünlü elçileriniz kimler?"

And I say to them, "Last year we were fortunate enough

Ve onlara dedim ki, "Geçen sene 450.000 kadar ünlü elçiye

to have 450,000 celebrity ambassadors."

sahip olacak kadar şanslıydık."

And they go, "What, what do you mean?"

Ve onlar şaşırarak, "Ne, ne demek istiyorsunuz?" diyorlar.

And it's like, everything single person, every single Mo Bro

Ve bu böyle, herbir insan, Movember'a katılan herbir

and Mo Sista that participates in Movember

Mo Biraderi, herbir Mo bacısı,

is our celebrity ambassador, and that is so, so important

bizim ünlü elçilerimiz ve bu bizim başarımızın temeli için

and fundamental to our success.

çok çok önemli.

Now what I want to share with you is

Şimdi sizinle paylaşmak istediğım şu ki,

one of my most touching Movember moments,

şu ana kadar ki en dokunaklı Movember anlarımdan biri

and it happened here in Toronto last year,

ve geçen sene burada, Toronto'da,

at the end of the campaign.

kampanyanın sonunda gerçekleşti.

I was out with a team. It was the end of Movember.

Bir takımla beraber dışarıdaydım. Movember'ın sonuydu.

We'd had a great campaign, and to be honest, we'd had

Harika bir kampanya olmuştu ve dürüst olmak gerekirse,

our fair share of beer that night, but I said,

o gece adıl bir şekilde biralarımızı paylaştık, ama ben dedim ki,

"You know what, I think we've got one more bar left in us." (Laughter)

"Biliyor musunuz, bence bizim için eksik kalmış bir bar daha var." (Kahkahalar)

So we piled into a taxi, and this is our taxi driver,

Böylece bir taksiye sıkıştık ve ben arka koltukta oturuyordum

and I was sitting in the back seat, and he turned around

ve taksi sürücümüz arkasına döndü ve söyledi:

and said, "Where are you going?"

"Nereye gidiyorsunuz?"

And I said, "Hang on, that is an amazing mustache."

Ve ben dedim ki, "Dur bir dakika, bu harika bir bıyık."

(Laughter)

(Kahkahalar)

And he said, "I'm doing it for Movember." And I said,

Ve dedi ki "Bunu Movember için yapıyorum." Ve ben dedim ki,

"So am I." And I said, "Tell me your Movember story."

"Ben de." Ve "Bana kendi Movember hikayeni anlat."

And he goes, "Listen, I know it's about men's health,

Ve başladı: "Dinle, biliyorum ki bu adamların sağlığı hakkında,

I know it's about prostate cancer, but this is for breast cancer."

biliyorum ki prostat kanseriyle ilgili, ama ben bunu göğüs kanseri için yapıyorum."

And I said, "Okay, that's interesting."

Ve ben dedim ki: "Tamam, bu ilginç."

And he goes, "Last year, my mom passed away from breast cancer in Sri Lanka,

Ve devam etti, "Geçen sene, annem göğüs kanseri sebebiyle Sri Lanka'da vefat etti,

because we couldn't afford proper treatment for her,"

çünkü onun için gereken tedaviye paramız yetmedi."

and he said, "This mustache is my tribute to my mom."

ve dedi ki, "Bu bıyık benim anneme hürmetim."

And we sort of all choked up in the back of the taxi,

Ve arkada hepimizin nutku tutulmuştu

and I didn't tell him who I was, because I didn't think it was appropriate,

ve ben ona kim olduğumu söylemedim, çünkü bence uygun değildi

and I just shook his hand and I said, "Thank you so much.

ve sadece elini sıktım ve dedim ki "Çok teşekkürler,

Your mom would be so proud."

annen seninle çok gurur duyardı."

And from that moment I realized that Movember

Ve o an fark ettim ki Movember bir bıyıktan, bir şakdan

is so much more than a mustache, having a joke.

çok daha fazlası var.

It's about each person coming to this platform,

Bu her insanın bu platforma gelmesi ve bunu

embracing it in their own way,

kendi yöntemleriyle benimsemesi

and being significant in their own life.

ve hayatlarinda bir öneme sahip olması.

For us now at Movember, we really focus on

Şimdi Movember'da, üç yapım alanı üzerine

three program areas, and having a true impact:

ve gerçek bir etki yaratmaya odaklanıyoruz:

awareness and education,

farkındalık ve eğitim,

survivor support programs, and research.

hayatta kalmaya çalışanlara destek ve araştırma.

Now we always focus, naturally, on how much we raise,

Şimdi doğal olarak, ne kadar topladığımıza odaklandık,

because it's a very tangible outcome, but for me,

çünkü elle tutulur bir sonuç, ama benim için

awareness and education is more important than the funds we raise,

farkındalık ve eğitim topladığımız paralardan daha değerli

because I know that is changing and saving lives today,

çünkü biliyorum ki değişiyor ve bugün bazı hayatları kurtarıyor,

and it's probably best exampled by

ve büyük ihtimalle en iyi örneğini bu senenin başında

a young guy that I met at South by Southwest

South by Southwest, Austin, Texas'ta tanıştığım

in Austin, Texas, at the start of the year.

genç bir adam verdi.

He came up to me and said, "Thank you for starting Movember."

Bana geldi ve dedi ki, "Movember'a başladığınız için teşekkürler."

And I said, "Thank you for doing Movember."

Ve ben dedim ki, "Movember' yaptığın için teşekkürler"

And I looked at him, and I was like, "I'm pretty sure you can't grow a mustache." (Laughter)

Ve ona baktım ve şöyleydim. "Bıyık bırakamadığına hemen hemen eminim." (Kahkahalar)

And I said, "What's your Movember story?"

Ve dedim ki, "Senin Movember hikayen ne?"

And he said, "I grew the worst mustache ever." (Laughter)

Ve dedi ki, "Dünyadaki en kötü bıyığı büyüttüm." (Kahkahalar)

"But I went home for Thanksgiving dinner, and pretty quickly

Ama Şükran Günü yemeği için eve gittim ve çok çabuk

the conversation around the table turned to

bir şekilde masanın etrafındaki muhabbet neler döndüğüne,

what the hell was going on." (Laughter)

neden böyle olduğuma çevrildi. (Kahkahalar)

"And we talked -- I talked to them about Movember,

Ve konuştuk- Ve ben onlara Movember hakkında konuştum

and then after that, my dad came up to me, and at the age

ve bundan sonra, babam bana geldi ve 26 yaşında

of 26, for the first time ever, I had a conversation with my dad

hayatımda ilk kez babamla bir adamın sağlığı hakkında bir

one on one about men's health. I had a conversation

dialoğumuz oldu. Babamla prostat kanseri hakkında bir

with my dad about prostate cancer, and I learned

sohbetim oldu ve öğrendim ki büyükbabam prostat kanserini

that my grandfather had prostate cancer

geçirmişti ve babamla onun bu hastalığa yakalanma

and I was able to share with my dad that he was

olasılığının bu yüzden iki kat daha fazla olduğunu paylaştım

twice as likely to get that disease, and he didn't know that,

ve o bunu bilmiyordu ve bunun

and he hadn't been getting screened for it."

için kontrollere gitmemişti."

So now, that guy is getting screened for prostate cancer.

Yani şimdi, bu adam düzenli olarak kontrole gidiyor.

So those conversations, getting men engaged in this,

Sonuç olarak bu sohbetler, hangi yaşta olursa olsun

at whatever age, is so critically important,

erkekleri bununla ilgilenmeye itmek, o kadar

and in my view so much more important

ciddi derecede önemli ki ve benim için topladığımız

than the funds we raise.

bütün paralardan daha değerli.

Now to the funds we raise, and research,

Şimdi topladığımız paraya ve araştırmaya,

and how we're redefining research.

araştırmayı nasıl yeniden tanımladığımıza gelirsek.

We fund prostate cancer foundations now in 13 countries.

Şimdi 13 ülkede prostat kanseri kuruluşlarına fon sağlıyoruz.

We literally fund hundreds if not thousands of institutions

Binlerce olmasa da yüzlerce kuruma ve araştırmacılara

and researchers around the world, and when we looked

fon sağlıyoruz ve buna yakın zamanda baktığımızda,

at this more recently, we realized there's a real lack

fark ettik ki bu kurumlar arasında bile

of collaboration going on even within institutions,

hem ulusal boyutta, hem küresel olarak bir işbirliği

let alone nationally, let alone globally, and this is not unique

eksikliği var ve bu sadece prostat kanserine

to prostate cancer. This is cancer research the world over.

özel değil. Bu dünyadaki bütün kanser kuruluşlarıyla ilgili.

And so we said, right, we'd redefined charity. We need

Ve dedik ki, doğru, biz hayır işini tekrar tanımladık. Bu kuruluşların

to redefine the way these guys operate. How do we do that?

işletilme şeklini tekrar tanımlamaya ihtiyacımız var. Bunu nasıl yapıyoruz?

So what we did was, we created a global action plan,

Yaptığımız, kuresel bir hareket planı yaratmaktı

and we're taking 10 percent of what's raised in each country

ve şimdi her ülkede toplanan paranın yüzde onunu alıp,

now and putting it into a global fund, and we've got

bunu küresel bir fona koyuyoruz ve

the best prostate cancer scientific minds in the world

prostat kanseri konusunda dünya üzerindeki

that look after that fund,

en iyi bilim adamlarını bu fondan

and they come together each year and identify

sorumlu olarak belirliyoruz ve her sene bir araya gelip

the number one priority,

birinci önceliği seçiyorlar.

and that, last year, was getting a better screening test.

Bu geçen sene daha iyi bi tarama testiydi.

So they identified that as a priority, and then

Bunu bir öncelik olarak belirlediler ve sonrasında

they've got and recruited now 300 researchers

dünyanın farklı yerlerinden bu konu üzerinde çalışan,

from around the world that are studying that topic,

esasında aynı konu,

essentially the same topic.

300 araştırmacı işe alındı.

So now we're funding them to the tune of about

Şimdi onları bir araya getirmek ve işbirliği yaratmak için

five or six million dollars to collaborate

beş ya da altı milyon dolar kadar para

and bringing them together, and that's a unique thing

veriyoruz ve bu kanser dünyasında özel bir şey

in the cancer world, and we know, through that collaboration,

ve biliyoruz ki bu işbirliği sayesinde,

it will accelerate outcomes.

sonuçların gelişi hızlanacak.

And that's how we're redefining the research world.

Ve bu araştırma dünyasını nasıl tanımladığımız.

So, what I know about my Movember journey is that,

Movember yolculuğumdan bildiğım şey,

with a really creative idea,

gerçekten yaratıcı bir fikirle,

with passion, with persistence, and a lot of patience,

tutkuyla, ısrarla ve oldukça fazla sabırla,

four mates, four mustaches,

dört arkadaş, dört bıyık,

can inspire a room full of people,

bir oda dolusu insana ilham verebilir

and that room full of people can go on and inspire a city,

ve bu bir oda dolusu insan bir şehre ilham verebilir,

and that city is Melbourne, my home.

ve bu şehir, Melbourne, benim evim.

And that city can go on and inspire a state, and that state

Ve bu şehir gidip bir eyaleti ilhamlandırabilir ve bu eyalet

can go on and inspire a nation, and beyond that,

bir milleti ilhamlandırabilir ve bunun da ötesinde,

you can create a global movement

erkeklerin sağlığının yüzünü değiştiren

that is changing the face of men's health.

evrimsel bir hareket yaratabilirsiniz.

My name is Adam Garone, and that's my story.

Benim adım Adam Garone ve bu benim hikayem.

Thank you. (Applause)

Teşekkürler. (Alkış)