Shukla Bose: Teaching one child at a time

Shukla Bose:Her Seferinde Bir Çocuğu Eğitmek

Çeviri: Orçun SOLMAZ Gözden geçirme: osman oguz ahsen

I'm standing in front of you today

Bugün burada sizlerin önünde

in all humility,

tüm alçakgönüllülüğümle ,

wanting to share with you

hizmet alanında ve eğitimde

my journey of the last six years

geçirdiğim

in the field of service

son 6 senelik yolculuğu

and education.

paylaşmak için bulunmaktayım.

And I'm not a trained academic.

Ve ne eğitilmiş bir akademisyenim.

Neither am I a veteran social worker.

Ne de kıdemli bir sosyal hizmetler görevlisi.

I was 26 years in the corporate world,

26 yaşımdayken, bu şirketleşmiş dünyada,

trying to make organizations profitable.

şirketlerin daha karlı olmalarına çalışan biriydim.

And then in 2003

Daha sonra 2003 yılında, mutfaktaki masamdan

I started Parikrma Humanity Foundation

Parikrma Humanity Foundation (Parikrma İnsanlık Kurumu)

from my kitchen table.

için çalışmaya başladım.

The first thing that we did was walk through the slums.

İlk yaptığımız şey gecekondu mahalleleri arasında gezip inceleme yapmak oldu.

You know, by the way, there are two million people

Biliyorsunuz ki, bu arada, Bangalore da iki milyon kişi var,

in Bangalore, who live in 800 slums.

ki bunlar 800 gecekondu mahallesinden birinde yaşamakta.

We couldn't go to all the slums,

Tüm gecekondu mahallelerine gidemedik,

but we tried to cover as much as we could.

fakat elimizden geldiği kadarını kapsamaya çalıştık.

We walked through these slums,

Biz bu gecekondu mahallelerini gezip,

identified houses where children would never go to school.

hiç okula gitmemiş çocukların bulunduğu evleri tespit ettik.

We talked to the parents,

Ailelerle konuştuk ve

tried to convince them about sending their children to school.

onları çocuklarını okula göndermeleri konusunda ikna etmeye çalıştık.

We played with the children,

Çocuklarla oyunlar oynadık,

and came back home really tired,

ve eve gerçekten yorgun ve bitkin dönüyorduk,

exhausted, but with images

fakat çocukların yüzündeki o güzel ifade,

of bright faces, twinkling eyes,

parıldayan gözleri sayesinde

and went to sleep.

uyuyabiliyorduk.

We were all excited to start,

Başlarken hepimiz başlayacağımızdan ötürü oldukça heyecanlıydık.

but the numbers hit us then:

Fakat sonra rakamlar bizi şaşırttı.

200 million children

4 ile 14 yaş arasındaki

between four to 14 that

200 milyon çocuk okula gitmesi gerektiği halde

should be going to school, but do not;

okula gitmiyordu.

100 million children

100 milyon çocuk

who go to school but cannot read;

okula gidiyor fakat okuyamıyor,

125 million who cannot do basic maths.

125 milyonu basit matematik işlemlerini yapamıyor.

We also heard that 250 billion Indian rupees

Aynı zamanda duyduğumuza göre devlet okullarına

was dedicated for government schooling.

250 milyar rupi tahsis edilmiş.

Ninety percent of it was spent on teachers' salary

Bu paranın %90'ı öğretmenlerin maaşına

and administrators' salary.

ve yöneticilerin maaşına harcanmış.

And yet, India has nearly

Ve şimdiye kadar, Hindistan neredeyse

the highest teacher absenteeism

dünyanın okula devamsızlık yapan öğretmenleri

in the world,

sayısında en çok sayıya sahip,

with one out of four teachers

dört öğretmenimizden biri

not going to school at all the entire academic year.

akademik yıl boyunca okula gitmiyor.

Those numbers were absolutely mind-boggling,

Bu rakamlar kesinlikle kafa karıştırıcıydı,

overwhelming, and we were constantly asked,

karşı konulamazdı, ve biz sürekli olarak sorularla karşılaştık

"When will you start? How many schools will you start?

"Ne zaman başlayacaksınız?" Ne kadar okulla başlayacaksınız?

How many children will you get?

Ne kadar çocuk alacaksınız?

How are you going to scale?

Nasıl ayarlayacaksınız ?

How are you going to replicate?"

Nasıl benzerlerini yapacaksınız ?

It was very difficult not to get scared, not to get daunted.

Yılmamak, korkmamak oldukça zordu.

But we dug our heels

Fakat biz ayak diretip,

and said, "We're not in the number game.

ve dedik ki, "Bir sayı oyununun içinde değiliz"

We want to take one child at a time

Tek seferde bir çocuk alarak

and take the child right through school,

ve çocuğun doğrudan okumasını sağlayıp,

sent to college,

onu üniversiteye göndermek,

and get them prepared for better living,

ve onları daha iyi hayat şartlarına hazır hale getirmek,

a high value job."

yüksek değerli bir işte.

So, we started Parikrma.

Böylece, Parikrma ya başladık,

The first Parikrma school

ilk Parikrma okulu

started in a slum

gecekondu mahallesinde başladı

where there were 70,000 people

70,000 insanın bulunduğu

living below the poverty line.

ve bulunanların fakirlik sınırının altında yaşadığı bir yerdi.

Our first school was

Başladığımızda, ilk okulumuz

on a rooftop of a building inside the slums,

gecekondu mahallesindeki bir binanın çatısındaydı,

a second story building, the only second story building

iki katlı bir bina, yalnızca gecekondu mahallesi içindeki

inside the slums.

iki katlı bir binaydı.

And that rooftop did not have

Ve çatı katında herhangi bir tavan

any ceiling, only half a tin sheet.

bulunmuyordu, sadece yarım bir sac tabaka vardı.

That was our first school. One hundred sixty-five children.

Bu bizim ilk okulumuzdu. 165 öğrenci.

Indian academic year begins in June.

Hindistan akademik yılı Temmuz da başlar.

So, June it rains, so many a times

Böylece, Temmuzda yağmur yağar, birçok kez

all of us would be huddled under the tin roof,

ince çatı altında biraraya toplanarak,

waiting for the rain to stop.

yağmurun dinmesini beklerdik.

My God! What a bonding exercise that was.

Tanrım, ne sıkışık bir deneyimdi bu.

And all of us

Ve hepimiz

that were under that roof are still here together today.

o çatının altında olanlar olarak, bugün bile hala biraradayız.

Then came the second school,

Daha sonra ikinci sınıfımızı açtık,

the third school, the fourth school

ardından üçüncü, dördüncü okul,

and a junior college.

ve bir yüksekokul.

In six years now,

Altı sene içerisinde

we have four schools, one junior college,

dört okulumuz, bir yüksekokulumuz,

1,100 children

28 gecekondu mahallesinden gelen

coming from 28 slums

1,100 öğrencimiz

and four orphanages.

ve dört yetimhanemiz vardı.

(Applause)

(Alkış)

Our dream is very simple:

Bizim rüyamız oldukça basit,

to send each of these kids, get them prepared

bu çocukların herbirini hayata hazırlamak,

to be educated

onların eğitimli birer birey olmalarını sağlamak

but also to live peacefully,

ve aynı zamanda barış içinde yaşayabilecekleri,

contented in this conflict-ridden

ve çatışmalar içeren bu yarışta

chaotic globalized world.

karmaşık bu global dünyada bunu gerçekleştirebilmek.

Now, when you talk global

Artık globallikten bahsettiğiniz zaman

you have to talk English.

İngilizce konuşmak zorundasınız.

And so all our schools

Bundan dolayı ki bizim bütün okullarımız

are English medium schools.

ortalama bir İngiliz okulu.

But they know there is this myth

Fakat burada halk arasında

that children from the slums

gecekondudan olan çocukların

cannot speak English well.

İngilizceyi iyi konuşamayacakları hakkında bir inanış var.

No one in their family has spoken English.

Ailelerinde ki hiç kimse İngilizce konuşmuyor.

No one in their generation has spoken English.

Arkadaşları arasında da hiç kimse İngilizce konuşmuyor.

But how wrong it is.

Fakat bu ne kadar da yanlış bir düşünce.

Girl: I like adventurous books, and some of my favorites

Video: Kız: Macera kitaplarını seviyorum, ve favori kitaplarımdan birisi

are Alfred Hitchcock and [unclear]

Alfred Hitchcok'u seviyorum ve [belirsiz]

and Hardy Boys.

ve Hardy Boys.

Although they are like

Bunların üçü de benzer, farklı içeriğe

in different contexts,

sahip olmakla beraber,

one is magical, the other two are like investigation,

birisi esrarengiz, diğer ikisiyse araştırma gibi,

I like those books because

bu kitapları sevdim çünkü

they have something special in them.

onların içinde özel birşeyler var,

The vocabulary used in those books

bu kitaplarda kullanılan kelimeler,

and the style of writing.

anlatma tarzı, yazılış biçimi.

I mean like once I pick up one book

Demek istediğim bir kitabı aldığımda

I cannot put it down until I finish the whole book.

onun tamamını bitirene kadar bırakamıyorum.

Even if it takes me four and a half hours,

Hatta bir kitabı bitirmesi dört buçuk saatimi alsada,

or three and half hours to finish my book, I do it.

yada üç buçuk saatimi, bunu yinede yapıyorum.

Boy: I did good research and I got the information

Erkek: İyi bir araştırma yaptım ve dünyanın en hızlı arabaları hakkında

[on the] world's fastest cars.

bilgim olmuş oldu.

I like Ducati ZZ143,

Ducati ZZ143 ü seviyorum,

because it is the fastest,

çünkü o en hızlısı,

the world's fastest bike,

dünyanın en hızlı motorsikleti.

and I like Pulsar 220 DTSI

Ve Passat 220 GTSI yı seviyorum

because it is India's fastest bike. (Laughter)

çünkü Hindistan'ın en hızlısı o.

Shukla Bose: Well, that girl that you saw,

Pekala, bu gördüğünüz kız varya,

her father sells flowers on the roadside.

O'nun babası yol kenarında çiçek satıyor.

And this little boy has been coming to school for five years.

Ve bu erkek çocuk ise okula sadece beş senedir geliyor.

But isn't it strange that little boys all over the world

Fakat sizcede dünyadaki bütün çocukların hızlı motorsikletlerden

love fast bikes? (Laughter)

hoşlanması biraz tuhaf değil mi?

He hasn't seen one, he hasn't ridden one, of course,

Bir tanesini bile görmedi. Hiçbirini sürmedi, tabiki,

but he has done a lot of research through Google search.

fakat Google aracılığıyla bir çok arama yaptı.

You know, when we started with our English medium schools

Bildiğiniz gibi, İngilizce okullarımıza başladığımızda

we also decided to adopt

biz aynı zamanda olası en iyi

the best curriculum possible,

müfredatı öğretmeye karar verdik,

the ICSE curriculum.

ICSE müfredatını.

And again, there were people who laughed at me

Ve tekrar, bana bu konuda gülenler oldu

and said, "Don't be crazy

ve dediler ki, "Sen delimisin bu çocuklar için böyle zor bir

choosing such a tough curriculum for these students.

müfredat seçilir mi?

They'll never be able to cope."

Hiçbir zaman üstesinden gelemezler."

Not only do our children cope very well,

Çocuklarımız sadece üstesinden gelmekle kalmadılar,

but they excel in it.

aynı zamanda bu konuda yüksek başarı sağladılar.

You should just come across to see

Çocuklarla karşılaşıp bunu

how well our children do.

ne kadar iyi başardıklarını görmelisiniz.

There is also this myth that

Burada ayrıca bir inanış da

parents from the slums

gecekondudaki ailelerin

are not interested in their children going to school;

çocuklarının okula gitmesiyle ilgilenmediği,

they'd much rather put them to work.

onlar daha çok çocukları işe koymayı tercih ediyor.

That's absolute hogwash.

Bu tamamiyle uydurmaca.

All parents all over the world

Dünya üzerindeki bütün aileler

want their children to lead a better life than themselves,

kendi çocuklarının kendilerinden daha iyi bir hayat sürmesini istiyorlar.

but they need to believe that change is possible.

Fakat aileler inanmalıdır ki bu olması mümkün birşey.

Video: (Hindi)

Video:(Hindi)

SB: We have 80 percent attendance

Shukla Bose: Yüzde 80 lik katılım sözkonusu

for all our parents-teachers meeting.

tüm veli toplantılarımızda.

Sometimes it's even 100 percent,

Hatta bazen 100 de yüz lük bir katılım söz konusu,

much more than many privileged schools.

ki bu birçok normal okuldaki katılımdan daha fazla.

Fathers have started to attend.

Babaları da katılmaya başladı.

It's very interesting. When we started our school

Bu oldukça ilginç. Okullarımıza ilk başladığımızda

the parents would give thumbprints in the attendance register.

aileler katılımlarını onaylamak için parmak izi basıyorlardı.

Now they have started writing their signature.

Şimdi artık onlar kendi imzalarını atabiliyorlar.

The children have taught them.

Bunu onlara bu çocuklar öğretti.

It's amazing how much children can teach.

Çocukların öğretebiliyor olması inanılmaz birşey.

We have, a few months ago,

Birkaç ay önce,

actually late last year,

aslında geçen sene,

we had a few mothers who came to us and said,

birkaç anne bize gelip dediki,

"You know, we want to learn how to read and write.

"Bİliyorsunuz, biz okuma ve yazmayı öğrenmek istiyoruz,

Can you teach us?" So, we started an afterschool

siz bize öğretebilir misiniz?" Bundan dolayı bizde okuldan sonra

for our parents, for our mothers.

ailelerimiz, annelerimiz için eğitime başladık.

We had 25 mothers who came regularly

Okuldan sonra düzenli olarak çalışmaya gelen

after school to study.

25 annemiz var.

We want to continue with this program

Bu programı devam ettirmek

and extend it to all our other schools.

ve bu uygulamayı diğer bütün okullarımıza yaymayı istiyoruz.

Ninety-eight percent of our fathers are alcoholics.

Babalarımızın %98 'i alkolik.

So, you can imagine how traumatized

Öyle ki, bizim çocuklarımızın geldiği yerdeki evlerin nasıl da

and how dysfunctional the houses are where our children come from.

travmatik ve bozukluklarla dolu bir evden geldiklerini hayal edebilirsiniz.

We have to send the fathers to de-addiction labs

Biz bu babaları ameteme gönderdik

and when they come back,

ve geri döndüklerinde

most times sober, we have to find a job for them

çoğu zaman ayık, onlara iş bulmak zorundaydık

so that they don't regress.

bundan dolayı onlarda tekrar içmediler.

We have about three fathers who have been trained to cook.

Üç tane babamız aşçı olarak eğitildi.

We have taught them nutrition, hygiene.

Onlara hijyeni, beslenmeyi öğrettik.

We have helped them set up the kitchen

Onlara mutfak düzenlemelerinde yardımcı olduk

and now they are supplying food to all our children.

ve şimdi bütün çocuklarımızın yemeğini onlar sağlıyor.

They do a very good job because

Çok iyi bir iş çıkarıyorlar çünkü

their children are eating their food,

onların çocukları onların yemeğini yiyor,

but most importantly this is the first time

fakat daha önemlisi ilk kez

they have got respect,

saygı görüyorlar,

and they feel that they are doing something worthwhile.

ve işe yarar birşey yaptıklarını hissediyorlar.

More than 90 percent of our non-teaching staff

Eğitim kadromuzun dışındaki çalışanların yüzde 90 ından fazlası

are all parents and extended families.

ailelerden ve akrabalarından oluşuyor.

We've started many programs

Bu çocukların okula geldiğinden emin olmak için

just to make sure that the child comes to school.

birçok çalışma başlattık.

Vocational skill program for the older siblings

Yaşı büyük kızlar için mesleki programlar başlattık ki

so the younger ones are not stopped from coming to school.

daha genç olanlar okula gelmeyi bırakmasın.

There is also this myth that children from the slums

Ayrıca gecekondudaki çocuklarla ilgili diğer bir inanışta

cannot integrate with mainstream.

eğitimi tamamlayamayacakları yönünde.

Take a look at this little girl

Bu küçük kıza bakın

who was one of the 28 children

o özel okullardan gelen

from all privileged schools,

28 çocuktan biri,

best schools in the country

ülkedeki en iyi okullardan

that was selected for the Duke University

Duke Üniversitesi yetenek belirleme

talent identification program

programı için seçilmişti

and was sent to IIM Ahmedabad.

ve IIM-Amedabad' a gönderilmişti.

Video: Girl: Duke IIMA Camp. Whenever we see that IIMA,

Video: Kız: [belirsiz] Ne zaman biz onu görsek [belirsiz]

it was such a pride for us to go to that camp.

oraya gitmek ve o kampı yapmak bizim için bir onurdu.

Everybody was very friendly,

Ve oraya gittik. Herkes arkadaşçaydı,

especially I got a lot of friends.

özellikle birçok arkadaş sahibi olmuştum.

And I felt that my English has improved a lot

Ve İngilizcemin oldukça ilerlediğini hissetmiştim

going there and chatting with friends.

oraya gidip arkadaşlarla konuşup bütün bunları yaptığımızda.

There they met children who are

Orada çocuklar hepsi farklı

with a different standard and

standartlarda olan kişilerle tanışıyorlar ve hepsi,

a different mindset, a totally different society.

farklı fikirlere sahip, tamamiyle farklı bir topluluk.

I mingled with almost everyone.

Neredeyse herkesle haşır naşır oldum.

They were very friendly.

Hepside arkadaş canlısıydı.

I had very good friends there,

Burada Delhi ve Mumbaiden

who are from Delhi, who are from Mumbai.

birçok iyi arkadaşım oldu.

Even now we are in touch through Facebook.

Hatta şimdilerde Facebook aracılığıyla görüşüyoruz.

After this Ahmedabad trip

Amedabad gezisinden sonra

I've been like a totally different

tamamen farklı kişilerle ve tüm bu şeylere

mingling with people and all of those.

aşina olmuştum.

Before that I feel like I wasn't like this.

Bundan önce hiç böyle hissetmemiştim.

I don't even mingle, or start speaking with someone so quickly.

Daha önce haşır neşir olmak bir yana, başkalarıyla hiç bu kadar çabuk muhabbet etmeye bile başlamamıştım.

My accent with English improved a lot.

İnglizce aksanım oldukça gelişmişti.

And I learned football, volleyball,

Ve futbol, basketbol, frizbi

Frisbee, lots of games.

gibi bir çok oyun öğrenmiştim.

And I wouldn't want to go to Bangalore. Let me stay here.

Ve Bangalore'ye gitmek istemiyordum. Bırakın burada kalayım.

Such beautiful food,

Ne kadar güzel bir yemek.

I enjoyed it. It was so beautiful.

Bundan hoşlandım. Çok güzeldi.

I enjoyed eating food like

Buna benzer [belirsiz] yemekler yemekten hoşlanıyorum

[unclear] would come and ask me,

bana gel ve sor,

"Yes ma'am, what you want?" It was so good to hear!

" Evet bayan, ne alırsınız? " Kulağa hoş geliyor!

(Laughter)

(Kahkahalar)

(Applause)

(Alkış)

SB: This girl was working as a maid

Bu kız okula gelmeden önce

before she came to school.

hizmetçi olarak çalışıyordu.

And today she wants to be a neurologist.

Bugünse nörolojist olmak istiyor.

Our children are doing brilliantly in sports.

Çocuklarımız spor konusunda oldukça başarılılar.

They are really excelling.

Gerçekten çok üstünler.

There is an inter-school athletic competition

Bangladoreda her sene yapılan

that is held every year

okullar arası spor müsabakaları var,

in Bangalore, where 5,000 children participate

şehrin en iyi 140 okulundan

from 140 best schools in the city.

5,000 öğrencinin katılımıyla gerçekleşiyor.

We've got the best school award for three years successively.

Üç yıldır başarıyla en iyi okul ödülünü aldık.

And our children are coming back home

Ve çocuklarımız eve çantalar dolusu madalya,

with bags full of medals, with lots of admirers and friends.

birçok takdir ve arkadaşla döndüler.

Last year there were a couple of kids

Geçen sene seçkin okullardan

from elite schools that came

birkaç çocuk gelip

to ask for admissions in our school.

okulumuza kabul edilip edemeyeceğimizi sordu.

We also have our very own dream team.

Ayrıca kendi rüya takımımız var.

Why is this happening? Why this confidence?

Bu neden oluyor? Bu güven neden var?

Is it the exposure? We have professors

Bu bir keşif mi? MIT, Berkeley, Stanford,

from MIT, Berkeley, Stanford,

Indian Institute of Science 'dan

Indian Institute of Science

gelip çocuklarımıza derslerin de ötesinde bilimsel formüller,

who come and teach our children lots of scientific formulas,

deneyler öğreten

experiments, much beyond the classroom.

profesörlerimiz var.

Art, music are considered

Resim, müzik terapi ve

therapy and mediums of expression.

duygulara aracı olarak görülüyor.

We also believe that

Ayrıca biz içeriğin asıl önemli olan

it's the content that is more important.

şey olduğuna inanıyoruz.

It is not the infrastructure,

Ne altyapı,

not the toilets, not the libraries,

ne tuvaletler, ne kütüphaneler,

but it is what actually happens in this school

fakat bu okulda aslında gerçekleşen şey

that is more important.

daha önemli.

Creating an environment of learning,

Araştırma, keşif

of inquiry, of exploration

öğrenme ortamı yaratmak

is what is true education.

asıl eğitimdir.

When we started Parikrma

Parikrma'ya başladığımız zaman

we had no idea which direction we were taking.

Ne yöne gideceğimiz konusunda hiçbir fikrimiz yoktu.

We didn't hire McKinsey to do a business plan.

Mackenzie'yi kiralayıp iş planı yapamazdık.

But we know for sure that

Artık şunu iyice biliyoruz ki

what we want to do today is

bugün istediğimiz şey

take one child at a time,

tek seferde bir çocuğu almak,

not get bogged with numbers,

sayılarla boğuşmadan,

and actually see the child complete

ve çocuğun hayat döngüsünü

the circle of life,

tamamladığını görmek,

and unleash his total potential.

ve onun gerçek potansiyelini açığa çıkarmak.

We do not believe in scale

Biz ölçeklere inanmıyoruz

because we believe in quality,

çünkü biz kaliteye inanıyoruz,

and scale and numbers will automatically happen.

ve ölçekler ve sayılar otomatik olarak gerçekleşiyor.

We have corporates that have stood behind us,

Bize destek olup arkamızda duran şirketlerimiz var,

and we are able to, now, open more schools.

ve şimdi daha fazla okul açma imkanımız var.

But we began with the idea

Fakat biz her seferinde bir çocuk

of one child at a time.

düşüncesiyle yola çıktık.

This is five-year-old Parusharam.

Bu beş yaşındaki çocuk Parusharam.

He was begging

Beş sene önce,

by a bus stop a few years ago,

bir otobüs durağında dileniyordu,

got picked up and is now in an orphanage,

koruma altına alındı ve şimdi bir yetimhanede,

has been coming to school for the last four and a half months.

son dört buçuk aydır okula geliyor.

He's in kindergarten.

O anaokulunda.

He has learned how to speak English.

Nasıl İngilizce konuşulacağını öğrendi.

We have a model by which kids can speak English

Çocukların üç ay içinde

and understand English

İngilizce konuşabilecek ve anlayacak seviyeye geldiğini

in three month's time.

gösteren bir örneğimiz var.

He can tell you stories in English

O size susamış karga, timsah

of the thirsty crow, of the crocodile

ve zürafa hakkında

and of the giraffe.

İngilizce hikayeler anlatabilir.

And if you ask him what he likes to do

Eğer O'na ne yapmayı sevdiğini sorduğunuzda

he will say, "I like sleeping.

O size "Uyumayı seviyorum.

I like eating. I like playing."

Yemeyi seviyorum. Oynamayı seviyorum." diyecektir.

And if you ask him what he wants to do,

Ve eğer ona ne yapmak istediğini sorarsanız

he will say, "I want to horsing."

size "Ata binmek istiyorum" diyecektir.

Now, "horsing" is going for a horse ride.

Burda, "ata binmek" at sürmek anlamında.

So, Parusharam comes to my office every day.

Bundan dolayı, Parusharam hergün ofisime geliyor.

He comes for a tummy rub,

Karnını ovalama için geliyor,

because he believes that will give me luck. (Laughter)

çünkü bunun bana şans getireceğini düşünüyor.

When I started Parikrma

Parikrma'ya başladığım zaman

I began with a great deal of arrogance

dünyayı değiştirmek için

of transforming the world.

büyük bir kibir besliyordum.

But today I have been transformed.

Fakat bugün değişen ben oldum.

I have been changed with my children.

Çocuklarımla birlikte değiştim.

I've learned so much from them:

Onlardan çok şey öğrendim,

love, compassion, imagination

sevmeyi, şefkatli olmayı, hayal etmeyi,

and such creativity.

ve biraz da yaratıcılığı.

Parusharam is Parikrma

Parusharam yeni başlamış fakat önünde çok yol olan

with a simple beginning but a long way to go.

bir Parikrma.

I promise you, Parusharam

Sizi temin ederimki,

will speak in the TED conference a few years from now.

bundan birkaç sene sonra Parusharam TED konferasında konuşma yapacak.

Thank you.

Teşekkürler.

(Applause)

(Alkış)