How architecture helped music evolve | David Byrne

David Byrne: Mimari müziğin gelişimine nasıl katkıda bulundu

498,527 views

2010-06-11 ・ TED


New videos

How architecture helped music evolve | David Byrne

David Byrne: Mimari müziğin gelişimine nasıl katkıda bulundu

498,527 views ・ 2010-06-11

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Berrak Göçer Gözden geçirme: Sancak Gülgen
00:16
This is the venue
0
16260
2000
Burası
00:18
where, as a young man,
1
18260
2000
benim genç bir adam olarak
00:20
some of the music that I wrote was first performed.
2
20260
3000
bestelediğim bazı parçaların ilk defa sahnelendiği yer.
00:23
It was, remarkably,
3
23260
2000
Şaşırtıcı ama,
00:25
a pretty good sounding room.
4
25260
2000
odadaki ses baya iyiydi.
00:27
With all the uneven walls and all the crap everywhere,
5
27260
2000
Eşit olmayan duvarlara ve etraftaki ıvır zıvıra rağmen
00:29
it actually sounded pretty good.
6
29260
2000
ses kulağa gerçekten baya iyi geliyordu.
00:31
This is a song that was recorded there.
7
31260
3000
Bu, orada kaydedilen bir şarkı.
00:34
(Music)
8
34260
2000
(Müzik)
00:36
This is not Talking Heads,
9
36260
3000
Bu fotoğraftaki
00:39
in the picture anyway.
10
39260
2000
zaten Talking Heads değil.
00:41
(Music: "A Clean Break (Let's Work)" by Talking Heads)
11
41260
8000
(Müzik: Talking Heads'ten "A Clean Break (Let's Work)")
00:49
So the nature of the room
12
49260
2000
Yani odanın yapısı sayesinde
00:51
meant that words could be understood.
13
51260
2000
sözler anlaşılabilecekti.
00:53
The lyrics of the songs could be pretty much understood.
14
53260
2000
Şarkı sözlerinin neredeyse tamamı anlaşılabiliyordu.
00:55
The sound system was kind of decent.
15
55260
3000
Ses sistemi fena sayılmazdı.
00:58
And there wasn't a lot of reverberation in the room.
16
58260
3000
Ve çok fazla yankı yoktu.
01:01
So the rhythms
17
61260
2000
Böylece ritimler de
01:03
could be pretty intact too,
18
63260
2000
oldukça eksiksiz,
01:05
pretty concise.
19
65260
2000
oldukça kısa ve öz olabiliyordu.
01:07
Other places around the country had similar rooms.
20
67260
2000
Ülkenin diğer yerlerinde de benzer odalar vardı.
01:09
This is Tootsie's Orchid Lounge in Nashville.
21
69260
3000
Burasi Nashville'deki Tootsie's Orchid Lounge.
01:12
The music was in some ways different,
22
72260
2000
Müzik bazı açılardan biraz farklıydı,
01:14
but in structure and form,
23
74260
3000
ama yapı ve biçim olarak
01:17
very much the same.
24
77260
2000
tamamen aynıydı.
01:19
The clientele behavior was very much the same too.
25
79260
3000
Müşterilerin davranış biçimleri de tamamen aynıydı.
01:24
And so the bands at Tootsie's
26
84260
2000
Ve bu yüzden Tootsie's'deki
01:26
or at CBGB's
27
86260
2000
ya da CBGB'deki gruplar
01:28
had to play loud enough --
28
88260
3000
yeterince yüksek sesle çalmak zorundaydılar:
01:31
the volume had to be loud enough to overcome
29
91260
2000
müziğin sesi
01:33
people falling down, shouting out
30
93260
2000
insanların düşüşlerinin, bağırışlarının ve
01:35
and doing whatever else they were doing.
31
95260
2000
başka her ne yapıyorlarsa onun sesini bastıracak kadar yüksek olmalıydı.
01:37
Since then, I've played other places
32
97260
2000
O zamandan bu yana başka,
01:39
that are much nicer.
33
99260
2000
çok daha güzel yerlerde çaldım.
01:41
I've played the Disney Hall here
34
101260
3000
Burdaki Disney Hall'da,
01:44
and Carnegie Hall and places like that.
35
104260
3000
Carnegie Hall'da ve benzeri yerlerde çaldım.
01:47
And it's been very exciting.
36
107260
2000
Ve bütün bunlar çok heyecan vericiydi.
01:49
But I also noticed that sometimes the music
37
109260
2000
Ama aynı zamanda bazen,
01:51
that I had written,
38
111260
2000
yazdığım ya da
01:53
or was writing at the time,
39
113260
2000
o sırada yazmakta olduğum parçaların
01:55
didn't sound all that great
40
115260
2000
bu salonların bazılarında
01:57
in some of those halls.
41
117260
2000
kulağa o kadar da iyi gelmediklerini fark ettim.
01:59
We managed,
42
119260
2000
İdare ediyorduk,
02:01
but sometimes those halls didn't seem exactly suited
43
121260
3000
ama bazen bu salonlar
02:04
to the music I was making
44
124260
2000
o sırada ya da daha önce yaptığım müziğe
02:06
or had made.
45
126260
2000
uygun değillermiş gibi gözüküyorlardı.
02:08
So I asked myself:
46
128260
2000
Bu yüzden kendi kendime sordum:
02:10
Do I write stuff
47
130260
1000
Belli odalar için mi
02:11
for specific rooms?
48
131260
2000
parça besteliyorum?
02:13
Do I have a place, a venue,
49
133260
2000
Beste yaparken aklımda
02:15
in mind when I write?
50
135260
2000
bir yer, bir mekan var mı?
02:17
Is that a kind of model for creativity?
51
137260
2000
Bu bir şey yaratmanın bir yolu mu?
02:19
Do we all make things with
52
139260
2000
Bir şeyler yaratırken
02:21
a venue, a context, in mind?
53
141260
3000
aklımızda hep bir mekan, bir bağlam mı var?
02:25
Okay, Africa.
54
145260
2000
Pekala, Afrika.
02:27
(Music: "Wenlenga" / Various artists)
55
147260
7000
(Müzik: "Wenlenga" / Çeşitli sanatçılar)
02:34
Most of the popular music that we know now
56
154260
3000
Bugün tanıdığımız birçok popüler müziğin
02:37
has a big part of its roots in West Africa.
57
157260
3000
köklerinin büyük bir bölümü Batı Afrika'dan gelmekte.
02:40
And the music there,
58
160260
2000
Ve buradaki müzik,
02:42
I would say, the instruments,
59
162260
2000
enstrümanlar,
02:44
the intricate rhythms,
60
164260
2000
karışık ritimler,
02:46
the way it's played, the setting, the context,
61
166260
3000
çalışınış şekilleri, yer ve bağlam,
02:49
it's all perfect. It all works perfect.
62
169260
2000
hepsi mükemmel. Hepsi mükemmel bir uyum içinde.
02:51
The music works perfectly in that setting.
63
171260
3000
Müzik bu çevreyle mükemmel bir uyum içinde.
02:54
There's no big room
64
174260
2000
Yankı yapıp ritimleri karıştıracak
02:56
to create reverberation and confuse the rhythms.
65
176260
3000
büyük bir oda yok.
02:59
The instruments are loud enough
66
179260
2000
Enstrümanlar amplifikasyon vs. vs. olmadan
03:01
that they can be heard without amplification, etc., etc.
67
181260
2000
duyulacak kadar yüksek sesliler.
03:03
It's no accident.
68
183260
2000
Bu bir tesadüf değil.
03:05
It's perfect for that particular context.
69
185260
3000
Bu şartlar için mükemmel bir durum.
03:08
And it would be a mess
70
188260
2000
Ve bunun gibi bir ortamda
03:10
in a context like this. This is a gothic cathedral.
71
190260
3000
korkunç olurdu. Burası Gotik bir katedral.
03:13
(Music: "Spem In Alium" by Thomas Tallis)
72
193260
6000
(Müzik: Thomas Tallis'ten "Spem In Alium")
03:19
In a gothic cathedral, this kind of music is perfect.
73
199260
3000
Gotik bir katedralde bu tarz bir müzik harika.
03:25
It doesn't change key, the notes are long,
74
205260
2000
Perde değişmiyor. Notalar uzun.
03:27
there's almost no rhythm whatsoever,
75
207260
3000
Neredeyse hiç ritim yok.
03:32
and the room flatters the music.
76
212260
2000
Ve oda müziğe kompliman yapıyor.
03:34
It actually improves it.
77
214260
2000
Hatta onu geliştiriyor.
03:36
This is the room that Bach
78
216260
2000
Bach bazı bestelerini
03:38
wrote some of his music for. This is the organ.
79
218260
3000
bu oda için yapmıştı. Bu kullandığı org.
03:41
It's not as big as a gothic cathedral,
80
221260
2000
Burası Gotik bir katedral kadar büyük değil,
03:43
so he can write things that are a little bit more intricate.
81
223260
3000
böylece biraz daha karışık şeyler besteleyebilir.
03:46
He can, very innovatively,
82
226260
2000
Oldukça yenilikçi bir hareketle
03:48
actually change keys
83
228260
2000
ahenki riske atmadan
03:50
without risking huge dissonances.
84
230260
2000
perdeleri değiştirebilir.
03:52
(Music: "Fantasia On Jesu, Mein Freunde" by Johann S. Bach)
85
232260
8000
(Müzik: Johann S. Bach'tan "Fantasia On Jesu, Mein Freunde")
04:00
This is a little bit later.
86
240260
2000
Bu biraz daha sonra geldi.
04:02
This is the kind of rooms that Mozart wrote in.
87
242260
3000
Bu Mozart'ın müzik yazdığı odalar.
04:05
I think we're in like 1770, somewhere around there.
88
245260
3000
Sanırım 1770'de falan, o civarlarda bir yerdeyiz.
04:08
They're smaller, even less reverberant,
89
248260
2000
Daha küçükler, daha da az yankı var,
04:10
so he can write really frilly music
90
250260
2000
böylece daha da karmaşık olan
04:12
that's very intricate -- and it works.
91
252260
3000
süslü müzik yazabiliyor -- ve bu işe yarıyor.
04:16
(Music: "Sonata in F," KV 13, by Wolfgang A. Mozart)
92
256260
2000
(Müzik: Wolfgang A. Mozart'tan "Sonata in F", KV 13)
04:19
It fits the room perfectly.
93
259260
2000
Odayla mükemmel bir uyum sağlıyor.
04:25
This is La Scala.
94
265260
2000
Burası La Scala.
04:27
It's around the same time,
95
267260
2000
Hemen hemen aynı dönemden.
04:29
I think it was built around 1776.
96
269260
2000
Sanırım 1776 civarında yapılmıştı.
04:31
People in the audience in these opera houses, when they were built,
97
271260
3000
Bu operalar ilk yapıldıklarında, seyircilerin arasındaki insanlar
04:34
they used to yell out to one another.
98
274260
2000
birbirleriyle bağırarak konuşurlardı.
04:36
They used to eat, drink and yell out to people on the stage,
99
276260
3000
Yer, içer ve sahnedeki insanlara bağırırlardı,
04:39
just like they do at CBGB's and places like that.
100
279260
2000
aynı CBGB ve benzeri yerlerde yaptıkları gibi.
04:41
If they liked an aria,
101
281260
2000
Bir aryayı beğenirlerse,
04:43
they would holler and suggest
102
283260
2000
bağırıp bis olarak çalınmasını
04:45
that it be done again as an encore,
103
285260
2000
önerirlerdi;
04:47
not at the end of the show, but immediately.
104
287260
3000
üstelik konserin sonunda değil, hemen.
04:50
(Laughter)
105
290260
3000
(Gülüşmeler)
04:54
And well, that was an opera experience.
106
294260
3000
Ve opera deneyimi buydu.
04:57
This is the opera house that Wagner built for himself.
107
297260
3000
Bu, Wagner'in kendisi için yaptığı opera binası.
05:01
And the size of the room is not that big.
108
301260
3000
Ve odanın boyu o kadar da büyük değil.
05:04
It's smaller than this.
109
304260
2000
Bundan daha küçük.
05:06
But Wagner made an innovation.
110
306260
2000
Ama Wagner bir yenilik yaptı.
05:08
He wanted a bigger band.
111
308260
2000
Daha büyük bir grup istiyordu.
05:10
He wanted a little more bombast,
112
310260
2000
Biraz daha tumturak istiyordu.
05:12
so he increased the size of the orchestra pit
113
312260
2000
Bu yüzden orkestranın yerini büyüttü,
05:14
so he could get more low-end instruments in there.
114
314260
3000
böylece daha fazla tiz sesli enstrüman koyabilecekti.
05:17
(Music: "Lohengrin / Prelude to Act III" by Richard Wagner)
115
317260
10000
(Müzik: Richard Wagner'den "Lohengrin / Prelude to Act III")
05:27
Okay.
116
327260
2000
Tamam.
05:30
This is Carnegie Hall.
117
330260
3000
Burası Carnegie Hall.
05:33
Obviously, this kind of thing became popular.
118
333260
2000
Elbette bu tür yerler popülerleşti.
05:35
The halls got bigger. Carnegie Hall's fair-sized.
119
335260
3000
Salonlar büyüdü. Carnegie Hall orta boy bir salon.
05:38
It's larger than some of the other symphony halls.
120
338260
3000
Diğer senfoni salonlarından daha büyük.
05:41
And they're a lot more reverberant
121
341260
2000
Ve La Scala'dan çok daha fazla
05:43
than La Scala.
122
343260
2000
yankı yapıyorlar.
05:45
Around the same,
123
345260
2000
Aynı dönemde,
05:47
according to Alex Ross who writes for the New Yorker,
124
347260
3000
New Yorker için yazan Alex Ross'a göre,
05:50
this kind of rule came into effect
125
350260
3000
seyircinin sessiz kalması
05:53
that audiences had to be quiet --
126
353260
2000
zorunlu hale geldi.
05:55
no more eating, drinking and yelling at the stage,
127
355260
2000
Artık konser sırasında yemek, içmek,
05:57
or gossiping with one another
128
357260
2000
sahneye bağırmak ya da birbiriyle
05:59
during the show.
129
359260
2000
dedikodu yapmak yoktu.
06:01
They had to be very quiet.
130
361260
2000
Çok sessiz olmak zorundaydılar.
06:03
So those two things combined meant that
131
363260
2000
Bu iki şeyin birleşimi
06:05
a different kind of music
132
365260
2000
bu tür salonlara daha farklı bir müzik türünün
06:07
worked best in these kind of halls.
133
367260
3000
daha iyi uyduğu anlamına geldi.
06:10
It meant that there could be extreme dynamics,
134
370260
2000
Daha farklı müzik türlerinde
06:12
which there weren't in some of these
135
372260
2000
olmayan uç dinamiklerin
06:14
other kinds of music.
136
374260
2000
olabileceği anlamına geldi.
06:16
Quiet parts could be heard
137
376260
2000
Dedikodunun ve bağırışların
06:18
that would have been drowned out
138
378260
2000
arasında boğulan
06:20
by all the gossiping and shouting.
139
380260
2000
sessiz bölümler artık duyulabiliyordu.
06:22
But because of the reverberation
140
382260
2000
Ama Carnegie Hall gibi odalardaki
06:24
in those rooms like Carnegie Hall,
141
384260
2000
yankı yüzünden
06:26
the music had to be maybe a little less rhythmic
142
386260
2000
müzik belki de biraz daha az ritmik
06:28
and a little more textural.
143
388260
2000
ve biraz daha yapısal olmak zorundaydı.
06:30
(Music: "Symphony No. 8 in E Flat Major" by Gustav Mahler)
144
390260
3000
(Müzik: Gustav Mahler'den "Symphony No. 8 in E Flat Major")
06:33
This is Mahler.
145
393260
2000
Bu Mahler.
06:36
It looks like Bob Dylan, but it's Mahler.
146
396260
2000
Bob Dylan'a benziyor ama Mahler.
06:41
That was Bob's last record, yeah.
147
401260
3000
Evet, bu Bob'un son albümüydü.
06:44
(Laughter)
148
404260
2000
(Gülüşmeler)
06:47
Popular music, coming along at the same time.
149
407260
3000
Aynı zamanda ortaya çıkan popüler müzik.
06:50
This is a jazz band.
150
410260
2000
Bu bir jaz grubu.
06:52
According to Scott Joplin, the bands were playing
151
412260
3000
Scott Joplin'e göre gruplar
06:55
on riverboats and clubs.
152
415260
2000
nehir üzerindeki botlarda ve klüplerde çalıyordu.
06:57
Again, it's noisy. They're playing for dancers.
153
417260
2000
Bu müzik de gürültülü. Dansçılar için çalıyorlar.
06:59
There's certain sections of the song -- the songs had different sections
154
419260
3000
Şarkının, dansçıların çok sevdikleri
07:02
that the dancers really liked.
155
422260
2000
belli bölümleri vardı (şarkıların farklı bölümleri vardı).
07:04
And they'd say, "Play that part again."
156
424260
2000
Ve "O bölümü tekrar çal," derlerdi.
07:06
Well, there's only so many times
157
426260
2000
Eh, şarkının bir bölümünü dansçılar için
07:08
you can play the same section of a song over and over again for the dancers.
158
428260
3000
tekrar tekrar ancak bir yere kadar çalabilirsiniz.
07:11
So the bands started to improvise new melodies.
159
431260
3000
O yüzden gruplar doğaçlama olarak yeni melodiler yaratmaya başladılar.
07:14
And a new form of music was born.
160
434260
2000
Ve yeni bir müzik türü doğdu.
07:16
(Music: "Royal Garden Blues" by W.C. Handy / Ethel Waters)
161
436260
10000
(Müzik: W.C. Handy ve Ethel Waters'tan "Royal Garden Blues"
07:26
These are played mainly in small rooms.
162
446260
3000
Bunlar genelde ufak odalarda çalınıyorlardı.
07:30
People are dancing, shouting and drinking.
163
450260
2000
İnsanlar dans ediyor, bağırıyor ve içiyorlar.
07:32
So the music has to be loud enough
164
452260
2000
Bu yüzden müziğin o seslere rağmen
07:34
to be heard above that.
165
454260
2000
duyulabilecek kadar yüksek seste olması gerekiyor.
07:36
Same thing goes true for -- that's the beginning of the century --
166
456260
3000
Aynı şey --bu yüzyılın başıydı--
07:39
for the whole of 20th-century popular music,
167
459260
3000
tüm 20. yüzyıl popüler müziği için geçerli,
07:42
whether it's rock or Latin music or whatever.
168
462260
2000
rock olsun, Latin müziği olsun, ne olursa olsun.
07:44
[Live music] doesn't really change that much.
169
464260
3000
Pek bir fark yok.
07:47
It changes about a third of the way into the 20th century,
170
467260
3000
20. yüzyılın üçte biri geçtikten sonra,
07:50
when this became
171
470260
3000
bu en sık kullanılan müzik mekanlarından biri olunca
07:53
one of the primary venues for music.
172
473260
3000
değişmeye başladı.
07:56
And this was one way
173
476260
2000
Ve bu, müziği buraya
07:58
that the music got there.
174
478260
2000
getiren yollardan biriydi.
08:00
Microphones enabled singers, in particular,
175
480260
3000
Mikrofonlar özellikle şarkıcıların
08:03
and musicians and composers,
176
483260
2000
aynı zamanda müzisyenlerin, bestecilerin
08:05
to completely change the kind of music
177
485260
2000
yazdıkları müzik türünü tamamen
08:07
that they were writing.
178
487260
2000
değiştirebilmelerini sağladı.
08:09
So far, a lot of the stuff that was on the radio was live music,
179
489260
3000
Bu zamana kadar radyoda çalanların çoğu canlı müzikti,
08:12
but singers, like Frank Sinatra,
180
492260
3000
ama Frank Sinatra gibi şarkıcılar
08:15
could use the mic
181
495260
2000
mikrofonu kullanarak
08:17
and do things
182
497260
2000
mikrofonsuz asla yapamayacakları şeyleri
08:19
that they could never do without a microphone.
183
499260
3000
yapabiliyorlardı.
08:22
Other singers after him
184
502260
2000
Ondan sonra gelen şarkıcılar
08:24
went even further.
185
504260
2000
daha da ileri gittiler.
08:26
(Music: "My Funny Valentine" by Chet Baker)
186
506260
7000
(Müzik: Chet Baker'dan "My Funny Valentine")
08:33
This is Chet Baker.
187
513260
2000
Bu Chet Baker.
08:35
And this kind of thing
188
515260
2000
Ve bu tür şeyler
08:37
would have been impossible without a microphone.
189
517260
2000
mikrofon olmadan imkânsız olurdu.
08:39
It would have been impossible without recorded music as well.
190
519260
3000
Kayıtlı müzik olmadan da imkânsız olurdu.
08:42
And he's singing right into your ear.
191
522260
2000
Ve şarkıyı tam kulağınıza söylüyor.
08:44
He's whispering into your ears.
192
524260
2000
Kulağınıza fısıldıyor.
08:46
The effect is just electric.
193
526260
2000
Bu elektrik yüklü bir efekt.
08:48
It's like the guy is sitting next to you,
194
528260
2000
Sanki adam yanınızda oturmuş,
08:50
whispering who knows what into your ear.
195
530260
3000
kulağınıza kim bilir neler fısıldıyor.
08:55
So at this point, music diverged.
196
535260
2000
Bu noktada müzik ayrıldı.
08:57
There's live music,
197
537260
2000
Canlı müzik var
08:59
and there's recorded music.
198
539260
2000
ve kaydedilmiş müzik var.
09:01
And they no longer have to be exactly the same.
199
541260
3000
Ve artık tam olarak aynı olmak zorunda değiller.
09:04
Now there's venues like this, a discotheque,
200
544260
3000
Şimdi bunun gibi, disko gibi yerler var
09:07
and there's jukeboxes in bars,
201
547260
2000
ve barlarda müzik kutuları var,
09:09
where you don't even need to have a band.
202
549260
2000
bu yüzden artık gruplara bile ihtiyaç yok.
09:11
There doesn't need to be any
203
551260
2000
Hiçbir şekilde canlı çalan
09:13
live performing musicians whatsoever,
204
553260
3000
müzisyenlere ihtiyaç yok.
09:16
and the sound systems are good.
205
556260
3000
Ve ses sistemleri gayet iyi.
09:19
People began to make music
206
559260
2000
İnsanlar özellikle bu diskolar
09:21
specifically for discos
207
561260
3000
ve bu ses sistemleri için
09:24
and for those sound systems.
208
564260
2000
müzik yapmaya başladılar.
09:26
And, as with jazz,
209
566260
3000
Ve jazda olduğu gibi
09:29
the dancers liked certain sections
210
569260
3000
dansçılar bazı bölümleri
09:32
more than they did others.
211
572260
2000
diğer bölümlerden daha çok sevdiler.
09:34
So the early hip-hop guys would loop certain sections.
212
574260
3000
Böylece başlarda hip-hop'çular bazı bölümleri sürekli tekrarlarlardı.
09:37
(Music: "Rapper's Delight" by The Sugarhill Gang)
213
577260
8000
(Müzik: The Sugarhill Gang'den "Rapper's Delight")
09:45
The MC would improvise lyrics
214
585260
2000
Sanatçı şarkı sözlerini doğaçlama olarak yazdı,
09:47
in the same way that the jazz players would improvise melodies.
215
587260
3000
aynı jaz sanatçılarının melodileri uydurdukları gibi.
09:50
And another new form of music was born.
216
590260
3000
Ve başka bir yeni müzik türü doğdu.
09:54
Live performance, when it was incredibly successful,
217
594260
3000
Canlı performanslar inanılmaz başarılı olduklarında
09:57
ended up in what is probably, acoustically,
218
597260
3000
akustik olarak büyük ithimalle dünyadaki en
10:00
the worst sounding venues on the planet:
219
600260
3000
korkunç yere düştüler:
10:03
sports stadiums,
220
603260
2000
stadlar,
10:05
basketball arenas and hockey arenas.
221
605260
3000
basketbol kortları ve hokey arenaları.
10:08
Musicians who ended up there did the best they could.
222
608260
2000
Buraya düşen müzisyenler ellerinden gelenin en iyisini yaptılar.
10:10
They wrote what is now called arena rock,
223
610260
2000
Bugün arena rock'ı adını verdiğimiz şeyi yazdılar,
10:12
which is medium-speed ballads.
224
612260
2000
yani orta hızda balatlar.
10:14
(Music: "I Still Haven't Found What I'm Looking For" by U2)
225
614260
8000
(Müzik: U2'dan "I Still Haven't Found What I'm Looking For")
10:22
They did the best they could
226
622260
2000
Burası için yazdıkları düşünülürse
10:24
given that this is what they're writing for.
227
624260
3000
ellerinden gelenin en iyisini yaptılar.
10:27
The tempos are medium. It sounds big.
228
627260
3000
Tempo orta hızda. Kulağa çok büyük geliyor.
10:30
It's more a social situation
229
630260
2000
Müzikal bir durumdan çok
10:32
than a musical situation.
230
632260
2000
sosyal bir durum.
10:34
And in some ways, the music
231
634260
2000
Ve bazen burası için
10:36
that they're writing for this place
232
636260
2000
yazdıkları müzik
10:38
works perfectly.
233
638260
2000
mükemmel bir şekilde uyuyor.
10:41
So there's more new venues.
234
641260
3000
Başka yeni yerler de var.
10:44
One of the new ones is the automobile.
235
644260
2000
Bu yeni yerlerden birisi araba.
10:46
I grew up with a radio in a car.
236
646260
2000
Ben arabada radyo varken büyüdüm.
10:48
But now that's evolved into something else.
237
648260
2000
Ama şimdi bu başka bir şeye dönüştü.
10:50
The car is a whole venue.
238
650260
2000
Araba başlı başına bir mekan.
10:52
(Music: "Who U Wit" by Lil' Jon & the East Side Boyz)
239
652260
5000
(Müzik: Lil' Jon ve the East Side Boyz'dan "Who U Wit")
10:57
The music that, I would say, is written
240
657260
3000
Bence arabadaki ses sistemleri
11:00
for automobile sound systems
241
660260
2000
için yazılan müzik
11:02
works perfectly on it.
242
662260
2000
oraya mükemmel uyum sağlıyor.
11:04
It might not be what you want to listen to at home,
243
664260
3000
Bunu evde dinlemek istemeyebilirsiniz
11:07
but it works great in the car --
244
667260
2000
ama arabada kulağa çok iyi geliyor --
11:09
has a huge frequency spectrum,
245
669260
3000
arabanın çok geniş bir frekans spektrumu var,
11:12
you know, big bass and high-end
246
672260
2000
hani büyük bas ile daha yüksek ses
11:14
and the voice kind of stuck in the middle.
247
674260
3000
ve ses sanki ikisinin arasında sıkışıp kalmış gibi.
11:17
Automobile music, you can share with your friends.
248
677260
3000
Araba müziğini arkadaşlarınızla paylaşabilirsiniz.
11:21
There's one other kind of new venue,
249
681260
2000
Bir başka yeni yer daha var,
11:23
the private MP3 player.
250
683260
3000
özel MP3 çalar.
11:26
Presumably, this is just for Christian music.
251
686260
2000
Sanırım bu sadece Hıristiyan müzik için.
11:28
(Laughter)
252
688260
3000
(Gülüşmeler)
11:34
And in some ways it's like Carnegie Hall,
253
694260
3000
Ve bazı yönleriyle Carnegie Hall
11:37
or when the audience had to hush up,
254
697260
2000
ya da seyircinin sessiz kalması gerektiği zamanlar gibi,
11:39
because you can now hear every single detail.
255
699260
3000
çünkü şimdi her detayı duyabiliyorsunuz.
11:42
In other ways, it's more like the West African music
256
702260
2000
Bazı yönleriyle ise daha çok Batı Afrika müziği gibi,
11:44
because if the music in an MP3 player gets too quiet,
257
704260
3000
çünkü MP3 çalardaki müzik çok sessizleşirse
11:47
you turn it up, and the next minute,
258
707260
2000
sesini açıyorsunuz ve bir dakika sonra
11:49
your ears are blasted out by a louder passage.
259
709260
3000
kulaklarınız daha yüksek sesli bir bölüm yüzünden patlıyor.
11:52
So that doesn't really work.
260
712260
2000
Yani tam olarak işe yaramıyor.
11:54
I think pop music, mainly,
261
714260
2000
Bence genel olarak pop müziği
11:56
it's written today,
262
716260
2000
bugün bir açıdan
11:58
to some extent, is written for these kind of players,
263
718260
3000
bunun gibi aletler için,
12:01
for this kind of personal experience
264
721260
2000
bunun gibi kişisel deneyimler için yazılıyor.
12:03
where you can hear extreme detail,
265
723260
2000
Burada en ufak ayrıntıları bile duyabiliyorsunuz,
12:05
but the dynamic doesn't change that much.
266
725260
3000
ama genel olarak dinamik fazla değişmiyor.
12:08
So I asked myself:
267
728260
3000
Bu yüzden kendi kendime sordum:
12:11
Okay, is this
268
731260
2000
Peki, bu,
12:13
a model for creation,
269
733260
2000
bu uyum sağlama hali,
12:15
this adaptation that we do?
270
735260
3000
bir şeyler yaratmak için bir yol mu?
12:18
And does it happen anywhere else?
271
738260
2000
Ve başka yerlerde de gerçekleşiyor mu?
12:20
Well, according to David Attenborough and some other people,
272
740260
3000
David Attenborough ve diğerlerine göre
12:23
birds do it too --
273
743260
2000
kuşlar da bunu yapıyor.
12:25
that the birds in the canopy,
274
745260
3000
Yeşilliğin yoğun olduğu
12:28
where the foliage is dense,
275
748260
2000
gölgeliklerdeki kuşlar,
12:30
their calls tend to be
276
750260
2000
onların ötüşleri
12:32
high-pitched, short and repetitive.
277
752260
3000
tiz, kısa ve tekrarlı oluyor.
12:36
And the birds on the floor
278
756260
2000
Ve yerlerdeki kuşların
12:38
tend to have lower pitched calls,
279
758260
2000
daha tok bir sesle ötüyorlar,
12:40
so that they don't get distorted
280
760260
2000
böylece ormanın zemininden yankılandığı zaman
12:42
when they bounce off the forest floor.
281
762260
3000
biçimleri bozulmuyor.
12:45
And birds like this Savannah sparrow,
282
765260
3000
Ve bu Savannah serçesi gibi kuşların
12:49
they tend to have a buzzing
283
769260
2000
genelde uğultuya benzer
12:51
(Sound clip: Savannah sparrow song)
284
771260
2000
(Ses dosyası: Savannah serçesinin şarkısı)
12:53
type call.
285
773260
2000
bir ötüşü oluyor.
12:55
And it turns out that
286
775260
3000
Ve bunun gibi bir ses
12:58
a sound like this
287
778260
2000
ötüşlerini
13:00
is the most energy efficient and practical way
288
780260
3000
tarlalar ve savanalar üzerinden
13:03
to transmit their call
289
783260
3000
iletmek için
13:06
across the fields and savannahs.
290
786260
3000
enerjik olarak en tasaruflu ve pratik yol.
13:10
Other birds, like this tanager,
291
790260
3000
Bu tananger gibi diğer kuşlar da
13:13
have adapted within the same species.
292
793260
3000
aynı tür içinde uyum sağladılar.
13:16
The tananger on the East Coast of the United States,
293
796260
2000
Ormanların biraz daha yoğun olduğu
13:18
where the forests are a little denser,
294
798260
2000
Birleşmiş Devletler'in doğu kıyısındaki tanangerin
13:20
has one kind of call,
295
800260
2000
bir tür ötüşü var
13:22
and the tananger on the other side, on the west
296
802260
3000
ve diğer taraftaki, batıdaki tanangerin
13:25
(Sound clip: Scarlet tanager song)
297
805260
2000
(Ses dosyası: Scarlet tananger ötüşü)
13:27
has a different kind of call.
298
807260
3000
farklı tür bir ötüşü var.
13:30
(Sound clip: Scarlet tanager song)
299
810260
3000
(Ses dosyası: Scarlet tanager ötüşü)
13:35
So birds do it too.
300
815260
3000
Yani bunu kuşlar da yapıyor.
13:38
And I thought:
301
818260
2000
Ve şöyle düşündüm:
13:40
Well, if this is a model for creation,
302
820260
3000
Eğer bu bir şey yaratmak için bir yolsa,
13:43
if we make music,
303
823260
2000
eğer müziği
13:45
primarily the form at least,
304
825260
3000
en azından yapısal olarak
13:48
to fit these contexts,
305
828260
2000
bu mekanlara uydurmak için yapıyorsak
13:50
and if we make art to fit gallery walls or museum walls,
306
830260
3000
ve resimleri galeri ya da müze duvarlarına uysun diye yapıyorsak
13:53
and if we write software to fit existing operating systems,
307
833260
3000
ve yazılımları zaten var olan işletim sistemlerine uysun diye yazıyorsak,
13:58
is that how it works?
308
838260
3000
işler böyle mi yürüyor?
14:01
Yeah. I think it's evolutionary.
309
841260
2000
Evet. Bunun evrimsel olduğunu düşünüyorum.
14:03
It's adaptive.
310
843260
2000
İntibak edici.
14:05
But the pleasure and the passion and the joy
311
845260
2000
Ama zevk, tutku ve sevinç
14:07
is still there.
312
847260
2000
hâlâ orada.
14:10
This is a reverse view of things
313
850260
2000
Bu romantik bakış açısının
14:12
from the kind of traditional Romantic view.
314
852260
2000
tersi.
14:14
The Romantic view is that
315
854260
2000
Romantik bakış açısına göre
14:16
first comes the passion
316
856260
2000
önce tutku geliyor,
14:18
and then the outpouring of emotion,
317
858260
2000
sonra duyguların taşması
14:20
and then somehow it gets shaped into something.
318
860260
3000
ve sonra bütün bunlar bir şekil alıyor.
14:23
And I'm saying,
319
863260
2000
Ve ben,
14:25
well, the passion's still there,
320
865260
2000
evet, tutku hâlâ orda,
14:27
but the vessel
321
867260
2000
ama onun içine aktarıldığı ve döküldüğü
14:29
that it's going to be injected into and poured into,
322
869260
3000
kap
14:32
that is instinctively and intuitively
323
872260
2000
içgüdüsel ve sezgisel olarak
14:34
created first.
324
874260
2000
daha önce yaratılıyor.
14:36
We already know where that passion is going.
325
876260
3000
O tutkunun nereye gideceğini zaten biliyoruz.
14:43
But this conflict of views is kind of interesting.
326
883260
3000
Ama bakış açılarındaki bu çatışma ilginç sayılır.
14:46
The writer,
327
886260
2000
Yazar
14:48
Thomas Frank,
328
888260
2000
Thomas Frank,
14:50
says that
329
890260
2000
şöyle diyor,
14:52
this might be a kind of explanation
330
892260
2000
bu bazı insanların
14:54
why some voters vote
331
894260
2000
neden kendi çıkarlarına karşıt
14:56
against their best interests,
332
896260
2000
bir şekilde oy verdiğini açıklayabilir,
14:58
that voters, like a lot of us,
333
898260
3000
birçoğumuz gibi, oy veren insanlar
15:01
assume, that if they hear something that sounds like it's sincere,
334
901260
3000
kulağa samimi gelen bir şey duyduklarında,
15:04
that it's coming from the gut, that it's passionate,
335
904260
2000
içten gelen, tutku dolu bir şey duyduklarında
15:06
that it's more authentic.
336
906260
2000
daha hakiki olduğunu varsayıyorlar.
15:08
And they'll vote for that.
337
908260
2000
Ve bunun için oy veriyorlar.
15:10
So that, if somebody can fake sincerity,
338
910260
2000
Yani eğer biri samimiymiş gibi gösterebilirse,
15:12
if they can fake passion,
339
912260
3000
tutku doluymuş gibi gösterebilirse,
15:15
they stand a better chance
340
915260
2000
bu şekilde seçilme ihtimalleri
15:17
of being selected in that way,
341
917260
3000
artıyor.
15:21
which seems a little dangerous.
342
921260
2000
Ve bu biraz tehlikeli gibi.
15:25
I'm saying the two, the passion, the joy,
343
925260
3000
Ben ikisinin, tutkunun ve sevincin
15:28
are not mutually exclusive.
344
928260
2000
sadece birbirlerine özel olmadığını söylüyorum.
15:30
Maybe what the world needs now is for us to realize
345
930260
3000
Belki de dünyanın şu an ihtiyacı olan
15:33
that we are like the birds.
346
933260
2000
kuşlar gibi olduğumuzu fark etmemiz.
15:35
We adapt.
347
935260
2000
Uyum sağlıyoruz.
15:37
We sing.
348
937260
2000
Şarkı söylüyoruz.
15:39
And like the birds, the joy is still there,
349
939260
2000
Ve kuşlar gibi, hala coşku doluyuz,
15:41
even though we have changed what we do
350
941260
3000
yaptığımız şeyi mekana uyması için
15:44
to fit the context.
351
944260
2000
değiştirmiş olsak bile.
15:46
Thank you very much.
352
946260
2000
Çok teşekkürler.
15:48
(Applause)
353
948260
4000
(Alkış)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7