The Japanese myth of the trickster raccoon - Iseult Gillespie

1,122,059 views ・ 2021-01-25

TED-Ed


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Alara Akgün Gözden geçirme: Can Boysan
00:08
On the dusty roads of a small village,
0
8268
2660
Küçük bir köyün tozlu yollarında
00:10
a travelling salesman was having difficulty selling his wares.
1
10928
4000
seyyar bir satıcı, mallarını satmakta güçlük çekiyormuş.
00:14
He’d recently traversed the region just a few weeks ago,
2
14928
3430
Birkaç hafta önce bu bölgeden geçmiş
00:18
and most of the villagers had already seen his supply.
3
18358
3090
ve köylülerin çoğu zaten adamın mallarını görmüş.
00:21
So he wandered the outskirts of the town
4
21448
2630
O yüzden yeni müşteriler bulmak umuduyla
00:24
in the hopes of finding some new customers.
5
24078
3360
kasabanın biraz dışında dolanmaya başlamış.
00:27
Unfortunately, the road was largely deserted,
6
27438
3480
Ne yazık ki yolun büyük bir kısmı terk edilmiş.
00:30
and the salesman was about to turn back,
7
30918
2310
Adam tam geri dönmek üzereyken
00:33
when he heard a high-pitched yelp coming from the edge of the forest.
8
33228
4951
ormanın arka taraflarından çok tiz ve acı bir ses işitmiş.
00:38
Following the screams to their source, he discovered a trapped tanuki.
9
38179
4669
Çığlıkların kaynağını takip ettiğinde
bunun kapana kısılmış bir tanuki olduğunu anlamış.
00:42
While these racoon-like creatures were known for their wily ways,
10
42848
3750
Bu rakun görünümlü yaratıklar, kurnazlıklarıyla bilinirmiş.
00:46
this one appeared terrified and powerless.
11
46598
3180
Bu ise korkmuş ve çaresiz görünüyormuş.
00:49
The salesman freed the struggling creature,
12
49778
2480
Satıcı, debelenen yaratığı özgür bıraksa da
00:52
but before he could tend to its wounds, it bolted into the undergrowth.
13
52258
4941
onun yaralarına bakamadan tanuki bir anda çalılıklara atılmış.
00:57
The next day, he set off on his usual route.
14
57199
3000
Ertesi gün her zamanki güzergâhına doğru yola koyulmuş satıcı.
01:00
As he trudged along, he spotted a discarded tea kettle.
15
60199
4051
Güçlükle yürüdüğü sırada yere atılmış bir çaydanlık gözüne ilişmiş.
01:04
It was rusty and old— but perhaps he could sell it to the local monks.
16
64250
4556
Paslı ve eskiymiş ama muhtemelen yerli keşişlere bunu satabilirmiş.
01:08
The salesman polished it until it sparkled and shone.
17
68806
4000
Satıcı, ışıldayıp parlayana kadar çaydanlığı cilalamış.
01:12
He carried the kettle to Morin-ji Temple and presented it to the solemn monks.
18
72806
4977
Morin-ji Tapınağı’na götürdüğü çaydanlığı keşişlere göstermiş.
01:17
His timing was perfect—
19
77783
2170
Adamın zamanlaması mükemmelmiş.
01:19
they were in need of a large kettle for an important service,
20
79953
3250
Keşişlerin önemli bir tören için büyük bir çaydanlığa ihtiyaçları varmış.
01:23
and purchased his pot for a handsome price.
21
83203
3390
Dolgun bir ücret karşılığında da satıcının çaydanlığını satın almışlar.
01:26
To open the ceremony, they began to pour cups of tea for each monk—
22
86593
4178
Törenin açılışı için her bir keşişe çay ikram etmeye başlamışlar
01:30
but the kettle cooled too quickly.
23
90771
2260
ancak çaydanlık çok çabuk soğuyormuş.
01:33
It had to be reheated often throughout the long service,
24
93031
2944
Uzun süren tören boyunca sık sık ısıtılması gerekiyormuş.
01:35
and when it was hot, it seemed to squirm in the pourer’s hand.
25
95975
3870
Tam ısındığı sırada ise
çayı koyan kişinin elinde kıpır kıpır kıpırdamaya başlamış.
01:39
By the end of the ceremony, the monks felt cheated by their purchase,
26
99845
3570
Törenin sonuna kadar keşişler kazıklandıklarını düşünüp
01:43
and called for the salesman to return and explain himself.
27
103415
4144
satıcının geri gelerek durumu açıklamasını istemişler.
01:47
The following morning, the salesman examined the pot,
28
107559
3310
Ertesi gün satıcı adam çaydanlığı incelemiş
01:50
but he couldn’t find anything unusual about it.
29
110869
3040
ama garip hiçbir şeye rastlamamış.
01:53
Hoping a cup of tea would help them think,
30
113909
2090
Bir fincan çayın düşünmelerine yardımcı olacağını umarak
01:55
they set the kettle on the fire.
31
115999
1910
çaydanlığı ateşe koymuşlar.
01:57
Within moments, the metal began to sweat.
32
117909
2940
Saniyeler içinde çaydanlık terlemeye başlamış.
02:00
Suddenly, it sprouted a scrubby tail, furry paws and pointed nose.
33
120849
5080
Birdenbire ufak bir kuyruk, tüylü patiler ve sivri, uzun bir burun filizlenmiş.
02:05
With a yelp, the salesman recognized the tanuki he’d freed.
34
125929
4278
Bir anda bağıran satıcı, serbest bıraktığı tanukiyi fark etmiş
02:10
The salesman was shocked.
35
130207
1790
ve şaşkına dönmüş.
02:11
He’d heard tales of shape-shifting tanuki
36
131997
2480
Daha önce testislerinin şeklini değiştiren tanuki ile ilgili masalları duymuş
02:14
who transformed by pulling on their testicles.
37
134477
2660
02:17
But they were usually troublesome tricksters,
38
137137
2370
ama bu hayvanlar genellikle
02:19
who played embarrassing pranks on travellers,
39
139507
2440
gezginlere utanç verici muziplikler yapıp
02:21
or made it rain money that later dissolved into leaves.
40
141947
3750
sonrasında yaprak parçalarına dönüşen paralar dağıtan belalı hilekârlarmış.
02:25
Some people even placed tanuki statues outside their homes and businesses
41
145697
4115
Hatta bazı insanlar, muhtemel üçkâğıtçıların
muzipliklerini başka yerde yapmaları ve onları kandırmak için
02:29
to trick potential pranksters into taking their antics elsewhere.
42
149812
4263
evlerinin, iş yerlerinin önüne tanuki heykelleri koyarlarmış.
02:34
However, this tanuki only smiled sweetly.
43
154075
4063
Her nasılsa bu tanuki sadece nazikçe gülümsüyormuş.
02:38
Why had he chosen this unsuspecting form?
44
158138
2840
Neden böyle masum bir şekle bürünmeyi seçmiş ki?
02:40
The tanuki explained that he wanted to repay the salesman’s kindness.
45
160978
4110
Tanuki, satıcıya iyiliğinin karşılığını vermek istediğini anlatmış.
02:45
However, he’d grown too hot as a tea kettle,
46
165088
3050
Yine de bir çaydanlık olarak fazlasıyla sıcaklamış.
02:48
and didn’t like being burned, scrubbed, or polished.
47
168138
3760
Yanmaktan, fırçalanmaktan ve cilalanmaktan da hiç hoşlanmamış.
02:51
The monk and salesman laughed, both impressed by this honourable trickster.
48
171898
4750
Bu onurlu hilekârdan etkilenmiş olan keşiş ve satıcı
kahkaha atmaya başlamışlar.
02:56
From that day on, the tanuki became an esteemed guest of the temple.
49
176648
4524
O günden itibaren tanuki, tapınağın saygın bir misafiri olmuş.
03:01
He could frequently be found telling tales and performing tricks
50
181172
3300
Sıkça masallar anlatıp
en ciddi keşişleri bile neşelendiren muzipliklerde bulunurmuş.
03:04
that amused even the most serious monks.
51
184472
3000
03:07
Villagers came from far away to see the temple tanuki,
52
187472
4000
Köylüler, tapınağın tanukisini görebilmek için çok uzaklardan gelirmiş.
03:11
and the salesman visited often to share tea made from an entirely normal kettle.
53
191472
5570
Satıcı ise tamamen normal bir çaydanlıkta hazırlanmış çay içmek için
sık sık tapınağı ziyaret edermiş.
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7