3 Funny Stories About English Communication Problems

Hi guys my name is F@nny. Welcome to this series on communication problems.

Merhaba arkadaşlar benim adım F@nny.

İletişim sorunları hakkındaki bu seriye hoş geldiniz.

And in this video, I'm gonna talk to you about the importance of pronunciation in English.

Bu videoda sizinle İngilizce telaffuzun öneminden bahsedeceğim.

Especially the difference between long sounds and short sounds.

Özellikle uzun sesler ile kısa sesler arasındaki fark. Neden?

Why?

Because in English there are a lot of words that are almost the same

Çünkü İngilizce'de

except that one has a long sound, one has a short sound.

birinin uzun sesi, birinin kısa sesi olması dışında hemen hemen aynı olan pek çok kelime var.

And they have completely different meaning.

Ve tamamen farklı anlamları var.

...you know... depending on the length of the sound.

...bilirsin... sesin uzunluğuna bağlı olarak.

So let me just give you a simple example.

O halde size basit bir örnek vereyim.

If you say, "beach".

Eğer "plaj" dersen.

You know what a beach is right? You go on holiday. You like going to the beach.

Plajın ne olduğunu biliyorsun değil mi? Tatile gidiyorsun. Plaja gitmeyi seviyorsun.

And does not have the same meaning as b!tch.

Ve b!tch ile aynı anlama sahip değil.

And you know forgive me for saying the word but and...

Ve biliyorsun bu kelimeyi söylediğim için beni bağışla ama ve...

It doesn't have the same meaning.

Aynı anlama gelmiyor.

And it's actually a very rude word,

Ve bu aslında çok kaba bir kelime,

so you should be very careful.

bu yüzden çok dikkatli olmalısınız.

And... I have a story about that which is quite funny.

Ve... Bununla ilgili oldukça komik bir hikayem var.

It wasn't funny at the time but now it's funny actually.

O zamanlar komik değildi ama şimdi gerçekten komik.

And when I taught English in France,

Fransa'da İngilizce öğretirken,

I had a student once in my classroom, and you know I was explaining ..ummm.. I think

bir keresinde sınıfımda bir öğrencim vardı ve biliyorsunuz ki açıklıyordum..hımmm.. Sanırım

you know some grammar or something.

biraz gramer falan biliyorsunuz.

And he was clearly distracted.

Ve açıkça dikkati dağılmıştı.

So I got really angry and I said, "Hey! What are you doing?"

Bu yüzden gerçekten sinirlendim ve şöyle dedim: "Hey! Ne yapıyorsun?"

And he said, "Oh oh madam I'm sorry. I'm sorry I'm searching my sh!t."

Ve dedi ki, "Ah hanımefendi, özür dilerim. Üzgünüm, bokumu arıyorum."

Umm... so two mistakes. First mistake - he forgot the preposition 'for'.

Hımm... yani iki hata. İlk hata 'for' edatını unutmasıydı.

Ok. So 'search for'.

Tamam. Yani 'arayın'.

But that's ok. I understand that.

Ama sorun değil. Onu anlıyorum.

But he said, "sh!t". And he actually meant 'sheet'.

Ama "kahretsin" dedi. Ve aslında 'çarşaf' anlamına geliyordu.

- for you know a piece of paper.

- çünkü biliyorsun bir kağıt parçası.

I didn't get it.

Anlamadım.

And I got really angry, you know.

Ve gerçekten çok sinirlendim, biliyorsun.

And he didn't understand why I was getting angry.

Ve neden kızdığımı da anlamadı.

And I said, "You can't say that word," you know.

Ben de "O kelimeyi söyleyemezsin" dedim.

And what does he even mean?

Peki ne demek istiyor?

"Searching your sh!t." I mean that's getting really weird.

"Bokunu arıyorum." Demek istediğim, bu gerçekten tuhaflaşmaya başladı.

And and so then he understand he was like, "No, no, no."

Ve sonra "Hayır, hayır, hayır" dediğini anladı.

I mean, you know, he showed me a piece of paper.

Yani bana bir kağıt parçası gösterdi.

As I said, "That's not 'sh!t', that's 'sheet'. Okay.

Dediğim gibi, "Bu 'bok' değil, bu 'çarşaf'. Tamam.

So yeah I think he got really stressed out because he didn't know why I was getting angry.

Yani evet sanırım gerçekten strese girdi çünkü benim neden sinirlendiğimi bilmiyordu.

And I didn't know what he was talking about.

Ben de onun ne olduğunu bilmiyordum. Yani bence

So I think you should really - you should be careful.

gerçekten dikkatli olmalısınız.

Because you know, - long sound, short sound -

Çünkü biliyorsunuz, - uzun ses, kısa ses -

It's sometimes it's a different word with a completely different meaning.

Bazen bu tamamen farklı bir anlama sahip farklı bir kelimedir.

And if the word that you're saying is rude, is rude, then, you know, it's quite annoying.

Ve eğer söylediğiniz kelime kabaysa, Bu kaba bir davranış, o yüzden oldukça sinir bozucu.

So just be careful, okay?

O yüzden dikkatli olun, tamam mı?

So thanks for watching and see you in the next video.

İzlediğiniz için teşekkürler ve

Thank you guys for watching my video.

videomu izlediğiniz için teşekkür ederim

I hope you've liked it. If you have, please show us your support.

. , lütfen bize desteğinizi gösterin.

Click 'like'. Subscribe to the channel.

Kanala abone

Put your comments below and share with your friends.

olun ve yorumlarınızı arkadaşlarınızla paylaşın.

See you.

Merhaba

Hello, guys. my name is Fanni. Welcome to this series on communication problems.

arkadaşlar,

bu seriye hoş geldiniz .

And in this video, I want to talk to you about communication problems that occur

videoda sizinle

farklı İngilizce türleri kullandığımızda

when we use different kinds of English because as you know we don't have the

ortaya çıkan iletişim sorunları hakkında konuşmak istiyorum

çünkü bildiğiniz gibi örneğin Birleşik Krallık'ta ve ABD'de aynı İngilizceye sahip değiliz.

same English in the UK and in the US, for example.

So some Americans don't understand me when I speak English

Yani bazı Amerikalılar İngilizce konuştuğumda beni anlamıyor

because I don't have the same pronunciation and because I don't always use the same words.

çünkü aynı telaffuza sahip değilim ve

her zaman aynı kelimeleri kullanmıyorum.

Most of the time we do understand each other

Çoğu zaman birbirimizi anlıyoruz

but sometimes we don't and it can be quite confusing at times.

ama bazen anlamıyoruz ve bu bazen oldukça kafa karıştırıcı olabiliyor.

For example, umm, to me there's a ground floor in a building.

Mesela bana göre bir binanın zemin katı var.

To an American person my ground floor is their first floor.

Bir Amerikalı için benim zemin katım onların birinci katıdır.

So if I talk about the first floor, I don't mean the same floor as an American person.

Yani birinci kattan bahsedersem Amerikalı biriyle aynı katı kastetmiyorum.

So see it can get a bit confusing.

Yani bakın biraz kafa karıştırıcı olabilir.

And talking about confusion, I have a story which is quite funny.

Karışıklıktan bahsetmişken, oldukça komik bir hikayem var.

I was in college at the time and I was on the phone with an American friend

O zamanlar üniversitedeydim ve Amerikalı bir arkadaşımla telefonda konuşuyordum

and we talked you know for 20-25 minutes and

, 20-25 dakika kadar konuştuk ve

then we decide to go grab a drink together. So I'm like, "yeah we should we you know we

sonra birlikte bir şeyler içmeye karar verdik. Ben de "evet yapmalıyız, biliyorsun

should go out and have a drink."

dışarı çıkıp bir şeyler içmeliyiz" dedim.

And she's like, "Okay yeah sure. What a good idea." And then she says,

O da şöyle dedi, "Tamam evet elbette. Ne iyi bir fikir."

"Let me just put on some pants."

Sonra "Biraz pantolon giyeyim"

Now you have to know pants in the USA,

diyor . Artık ABD'deki pantolonları bilmeniz gerekiyor.

means like trousers.

pantolon gibi demektir.

Okay your pants. Okay like these.

Tamam pantolonun. Tamam bunlar gibi.

In British English, pants are underpants. Okay?

İngiliz İngilizcesinde pantolon külot anlamına gelir. Tamam aşkım?

So for me, when she says, "Let me put on some pants."

Benim için "Biraz pantolon giyeyim" dediğinde.

I get this image of my friend talking to me for 20 minutes naked.

Arkadaşımın benimle 20 dakika boyunca çıplak konuştuğunu gösteren bir görüntü elde ettim.

You know with no underpants on.

Biliyorsun külotsuz.

So I was quite shocked and I said,

Bu yüzden oldukça şok oldum ve

"What?"

"Ne?" dedim.

She said, "Yeah, yeah. Just grab some pants.

"Evet, evet. Sadece biraz pantolon al

I said, "What do you mean pants?"

" dedi. "Pantolon ne demek?" dedim

She said, "Oh no no no, I mean trousers."

. O da "Ah hayır hayır hayır, pantolonu kastettim" dedi.

And then we just laughed so hard because you know

Ve sonra çok güldük çünkü biliyorsunuz

for a minute there, there was a just a lot of confusion.

ki bir süredir. bir dakika, çok fazla kafa karışıklığı vardı,

Um, so yeah, depending on where you come from, I think you shouldn't underestimate ...um..

yani evet, nereden geldiğinize bağlı olarak, bence hafife almamalısınız... hmm..

you know the differences. And you have to be careful sometimes with

farklılıkları bilirsiniz. Ve bazen dikkatli olmanız gerekir.

the words that you choose. You know? So...

yani ...

Yeah that's something that can happen. So you see even native speakers sometimes

Evet, bu olabilecek bir şey. Bazen anadili konuşanların bile

..um.. don't really understand each other.

birbirlerini anlamadıklarını

That happens as well.

görüyorsunuz

So yeah that's what I wanted to tell you.

. Size şunu söylemek istedim

Umm, I hope you've enjoyed. And see you in the next video.

, umarım eğlenmişsinizdir. Bir sonraki videoda görüşmek üzere.

Thank you guys for watching my video. I hope you liked it.

Videomu izlediğiniz için teşekkür ederim. Umarım beğenmişsinizdir

If you did please show us your support. Click like, subscribe to our channel,

. Kanalımızda

share the video with your friends, and put your comments below if you have some.

videoyu arkadaşlarınızla paylaşın ve varsa yorumlarınızı yazın.

Thank you and see you.

Merhabalar arkadaşlar

Hello, guys. My name is fanny.

.

And in this video, I want to talk to you about communication problems.

Bu videoda sizlerle iletişim sorunlarından bahsetmek istiyorum.

And when you're an English teacher working abroad or even if you've traveled,

Yurt dışında çalışan bir İngilizce öğretmeniyseniz veya seyahat etmiş olsanız bile,

you do know that there are often communication problems.

çoğu zaman iletişim sorunlarının yaşandığını bilirsiniz.

And from my experience as a teacher, I think these problems and often arise because

Bir öğretmen olarak deneyimlerime dayanarak, bu sorunların sıklıkla

people try and translate their mother tongue into English.

insanların ana dillerini İngilizceye çevirmeye çalışmalarından kaynaklandığını düşünüyorum.

And my main piece of advice as a teacher, to you, is don't do that.

Ve bir öğretmen olarak size temel tavsiyem bunu yapmamanızdır.

Don’t try and translate.

Çevirmeye çalışmayın.

Because every language has their own words

Çünkü her dilin kendine has kelimeleri

and expressions you know…and I know that when you're not that fluent,

ve deyimleri var biliyorsunuz… ve biliyorum ki o kadar akıcı olmadığınızda

it's reassuring to use your own language and translate it.

kendi dilinizi kullanıp tercüme etmenin güven verici olduğunu.

Unfortunately, it doesn't, it's not going to work out.

Ne yazık ki olmuyor, düzelmeyecek.

And, umm, For example, let's just and take an example.

Ve, hmm, Mesela, bir örnek alalım.

I taught…umm.. English in France for a few years.

Birkaç yıl boyunca Fransa'da İngilizce öğrettim.

And French has a lot of expressions and we for example say, umm,

Fransızca'da pek çok ifade var ve biz örneğin

“To get a blue.” So that's the expression in French.

"Mavi almak için" deriz. Fransızca'daki ifade bu.

“Avoir un bleu.” And that means ‘to get bruised’.

"Bleu'dan kaçının." Bu da 'morarmak' anlamına geliyor.

Okay so ‘a bruise’ in French is literally ‘a blue’.

Tamam, Fransızca'da 'morluk' kelimenin tam anlamıyla 'mavi'dir.

So.. but, you can't say, “I got a blue.” If you say, “I got a blue,”

Yani.. ama “Mavim var” diyemezsin. Eğer "Mavim var" diyorsanız

you… you're actually translating the exact words from French into English.

aslında aynı kelimeleri Fransızcadan İngilizceye çeviriyorsunuz.

And I'm not gonna understand what you mean.

Ve ne demek istediğini anlamayacağım.

And I've had people say that.

Ve bunu söyleyen insanlar da oldu.

I've had someone one day, umm, say “oh I got a blue,”

Bir gün biri bana "ah, mavim var" dedi

and I obviously didn't know what that meant.

ve açıkçası bunun ne anlama geldiğini bilmiyordum.

So…

Yani...

And that is something that you should avoid doing okay?

Ve bu yapmaktan kaçınmanız gereken bir şey, tamam mı?

Um… and I got a story about that. For example, umm,

Um… ve bununla ilgili bir hikayem var. Mesela

I was correcting an essay once because I worked in a high school.

bir keresinde lisede çalıştığım için bir makaleyi düzeltiyordum.

And some … this student had written you know an essay in English.

Ve bazıları... bu öğrenci İngilizce bir makale yazmıştı, biliyorsunuz.

I think she was describing a holiday or something.

Sanırım bir tatil falan anlatıyordu.

And, umm, at some point I can read,

Ve, hmm, bir noktada şunu okuyabiliyorum:

“Oh on the last day, I was so sad and because

"Ah, geçen gün çok üzüldüm, çünkü

I was walking in the garden and suddenly I fell and broke my face.”

bahçede yürüyordum ve aniden düşüp yüzümü kırdım."

And it honestly took me a good 10 minutes to understand what she meant.

Ve açıkçası ne demek istediğini anlamam 10 dakikamı aldı.

And it's actually because there's an expression in French,

Ve aslında Fransızca'da "suis cassé la figür" diye bir tabir olduğundan,

"suis cassé la figure" Which is literally, “to break your face,”

kelimenin tam anlamıyla "yüzünü kırmak" anlamına

and it means to hurt yourself. And so, she wanted to say, “I was walking

geliyor ve kendine zarar vermek anlamına geliyor.

O da

in the garden, suddenly I fell and hurt myself,”

“Bahçede yürüyordum, birden düşüp yaralandım” demek istedi

But she translated French into English

ama Fransızcayı İngilizceye çevirdi.

You know… Thinking umm, and I guess you know we all think that.

Bilirsin…

Düşünüyorum ve sanırım hepimizin böyle düşündüğünü biliyorsun.

We all think, oh my language is the reference.

Hepimiz, ah benim dilimin referans olduğunu düşünüyoruz.

Bu standarttır ve diğer tüm diller benimkini taklit eder.

It's the standard and every other language imitates mine.

And just you know I can simply translate.

Ve sadece çeviri yapabileceğimi biliyorsun.

But, unfortunately, you can't.

Ama ne yazık ki yapamazsınız.

So as a teacher, again, with years of experience, umm please don't try and do that.

Yani yine yılların tecrübesine sahip bir öğretmen olarak, lütfen bunu yapmaya çalışmayın.

Don't translate your mother tongue. You just have to learn as much as you can.

Anadilinizi tercüme etmeyin.

Sadece öğrenebildiğin kadar çok şey öğrenmelisin.

Watch films. Read books.

Film izleyin. Kitapları oku.

Try and understand how people talk in English. You know the expressions that they use,

İnsanların İngilizce nasıl konuştuğunu anlamaya çalışın.

Kullandıkları ifadeleri biliyorsunuz, hatırlayın ve kullanın.

remember them and use them.

But don't translate your mother tongue into English.

Ancak ana dilinizi İngilizceye çevirmeyin.

Okay?

Tamam aşkım?

I hope this helps. Umm thank you very much for watching guys

Umarım bu yardımcı olur.

İzlediğiniz için çok teşekkür ederim arkadaşlar ve bir sonraki videoda görüşmek üzere.

and see you in the next video.

Thank you guys for watching my video.

Videomu izlediğiniz için teşekkür ederim arkadaşlar.

I hope you've liked it. If you have, please show us your support.

Umarım beğenmişsinizdir. Varsa lütfen bize desteğinizi gösterin.

Click ‘like’. Subscribe to the channel.

'Beğen'i tıklayın. Kanala abone olun.

Put your comments below and share with your friends.

Yorumlarınızı aşağıya yazın ve arkadaşlarınızla paylaşın.

See you.

Görüşürüz.