Helping others makes us happier -- but it matters how we do it | Elizabeth Dunn

311,645 views ・ 2019-05-20

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Nevaz Mescioğlu Gözden geçirme: Cihan Ekmekçi
00:12
So, I have a pretty fun job,
0
12730
2999
İnsanları neyin mutlu ettiğini araştırdığım oldukça keyifli bir işim var.
00:15
which is to figure out what makes people happy.
1
15753
3279
00:19
It's so fun, it might almost seen a little frivolous,
2
19561
4750
O kadar keyifli ki, lüzumsuz gibi bile görünebilir.
00:24
especially at a time where we're being confronted
3
24335
2435
Hele de canımızı sıkan bir sürü haberin olduğu zamanlarda.
00:26
with some pretty depressing headlines.
4
26794
2550
00:30
But it turns out that studying happiness might provide a key
5
30087
4362
Ama meğerse mutluluğu araştırmak, karşı karşıya olduğumuz
00:34
to solving some of the toughest problems we're facing.
6
34473
3893
en güç problemleri çözmemize yardımcı olabilirmiş.
00:39
It's taken me almost a decade to figure this out.
7
39242
3711
Bunun farkına varmam neredeyse 10 yılımı aldı.
00:43
Pretty early on in my career,
8
43567
1649
Daha kariyerimin başındayken iş arkadaşlarımla Science dergisinde,
00:45
I published a paper in "Science" with my collaborators,
9
45240
3296
''Başkaları için Para Harcamak Mutluluk Veriyor'' başlıklı bir yazı yayımladık.
00:48
entitled, "Spending Money on Others Promotes Happiness."
10
48560
3181
00:52
I was very confident in this conclusion,
11
52377
2938
Bu kanıya çok güveniyordum
00:55
except for one thing:
12
55339
2036
ama şöyle bir şey vardı ki
00:57
it didn't seem to apply to me.
13
57399
3115
sanki benim için geçerli değildi.
01:00
(Laughter)
14
60538
1228
(Gülme sesleri)
01:01
I hardly ever gave money to charity,
15
61790
2302
Pek bağış yapan biri değildim,
01:04
and when I did,
16
64116
1192
yaptığımda da beklediğim o içimi ısıtan duyguyu hissetmiyordum.
01:05
I didn't feel that warm glow I was expecting.
17
65332
2842
01:08
So I started to wonder if maybe there was something wrong with my research
18
68723
6153
O yüzden araştırmamda bir sorun mu var diye merak etmeye başladım
01:14
or something wrong with me.
19
74900
3003
ya da bende.
01:19
My own lackluster emotional response to giving was especially puzzling
20
79450
5844
Paylaşmaya karşı gösterdiğim duygusal tepkisizlik özellikle kafa karıştırıcıydı
01:25
because my follow-up studies revealed that even toddlers exhibited joy
21
85318
5254
çünkü sonraki araştırmalarım,
bebeklerin bile paylaşmaktan zevk aldıklarını gösteriyordu.
01:30
from giving to others.
22
90596
1627
01:32
In one experiment, my colleagues Kiley Hamlin, Lara Aknin and I
23
92803
3792
Bir deney için ben ve meslektaşlarım Kiley Hamlin ile Lara Aknin
01:36
brought kids just under the age of two into the lab.
24
96619
3603
laboratuvara iki yaşından biraz küçük çocuklar getirdik.
01:40
Now, as you might imagine,
25
100246
1263
Tahmin edebileceğiniz gibi
01:41
we had to work with a resource that toddlers really care about,
26
101533
4276
bebeklerin ilgilendiği bir şeyden yararlanmamız gerekiyordu.
01:45
so we used the toddler equivalent of gold,
27
105833
3685
Bu yüzden bebekler için altın değerindeki balık krakerleri kullandık.
01:49
namely, Goldfish crackers.
28
109542
2365
01:51
(Laughter)
29
111931
1309
(Gülme sesleri)
01:53
We gave kids this windfall of Goldfish for themselves
30
113264
3637
Bebeklere bir yığın balık kraker verdik
01:56
and a chance to give some of their Goldfish away
31
116925
3017
ve bir de krakerlerini Monkey isimli kuklayla paylaşmaları için bir şans.
01:59
to a puppet named Monkey.
32
119966
1986
02:02
(Video) Researcher: I found even more treats,
33
122495
2130
(Video) Araştırmacı: Daha fazla kraker buldum ve hepsini sana vereceğim.
02:04
and I'm going to give them all to you.
34
124649
2285
02:06
Toddler: Ooh. Thank you.
35
126958
2835
Çocuk: Teşekkürler.
02:10
Researcher: But, you know, I don't see any more treats.
36
130712
2726
Araştırmacı: Ama başka kalmamış, bir tane Monkey'ye verir misin?
02:13
Will you give one to Monkey?
37
133462
1652
Çocuk: Evet.
02:16
Toddler: Yeah. Researcher: Yeah?
38
136278
1620
Araştırmacı: Evet mi?
02:18
Toddler: Yeah.
39
138720
1461
Çocuk: Evet.
02:24
Here.
40
144852
1156
02:26
Researcher: Ooh, yummy. Mmmm.
41
146032
3747
Araştırmacı: Çok leziz. Mmmm.
02:30
Toddler: All gone, he ate it.
42
150862
1633
Çocuk: Hepsi bitti. Hepsini yedi.
02:34
Elizabeth Dunn: Now, we trained research assistants to watch these videos
43
154186
3670
Elizabeth Dunn: Araştırma asistanlarımızdan bu videoları izleyip
02:37
and code toddlers' emotional reactions.
44
157880
2555
çocukların tepkilerini kodlamalarını istedik.
02:40
Of course, we didn't tell them our hypotheses.
45
160459
2154
Tabii ki onlara hipotezimizi söylemedik.
02:43
The data revealed that toddlers were pretty happy
46
163357
2812
Aldığımız veri, kraker verildiğinde bebeklerin oldukça mutlu olduklarını
02:46
when they got this pile of Goldfish for themselves,
47
166193
2858
02:49
but they were actually even happier
48
169075
1834
ama krakerleri kuklamıza verdiklerinde daha da mutlu olduklarını gösterdi.
02:50
when they got to give some of their Goldfish away.
49
170933
2853
02:54
And this warm glow of giving persists into adulthood.
50
174423
4418
Vermenin oluşturduğu sıcak duygu yetişkinlikte de devam ediyor.
02:58
When we analyzed surveys from more than 200,000 adults
51
178865
4245
Dünya çapında 200.000'den fazla yetişkinin katıldığı anket sonuçları
03:03
across the globe,
52
183134
1553
03:04
we saw that nearly a third of the world's population
53
184711
3212
dünya nüfusunun yaklaşık üçte birinin
03:07
reported giving at least some money to charity in the past month.
54
187947
3924
geçtiğimiz ay en azından bir miktar para bağışladığını gösterdi.
03:12
Remarkably, in every major region of the world,
55
192535
4053
Dikkat çekicidir ki dünyanın önemli bölgelerinde
03:16
people who gave money to charity were happier than those who did not,
56
196612
4549
bağış yapanlar bağış yapmayanlardan daha mutlu,
hatta kendi kişisel maddi durumlarını hesaba kattıktan sonra bile
03:21
even after taking into account their own personal financial situation.
57
201185
3825
03:25
And this correlation wasn't trivial.
58
205769
2597
ve aradaki bu ilişki önemsiz değil.
03:28
It looked like giving to charity
59
208908
2102
Bağış yapmanın mutluluğa etkisi, iki kat fazla gelir ile aynı gibi.
03:31
made about the same difference for happiness
60
211034
2422
03:33
as having twice as much income.
61
213480
2663
03:37
Now, as a researcher,
62
217857
2087
Bir araştırmacı olarak dünya genelinde
03:39
if you're lucky enough to stumble on an effect
63
219968
2533
çocuk ve yetişkinlerde tekrarlanan bir etkiye rastlayacak kadar şanslıysanız
03:42
that replicates around the world in children and adults alike,
64
222525
4112
03:46
you start to wonder:
65
226661
1849
Bu insan doğasının bir parçası olabilir mi diye merak etmeye başlarsınız.
03:48
Could this be part of human nature?
66
228534
2800
03:51
We know that pleasure reinforces adaptive behaviors
67
231848
4553
Şunu biliyoruz ki zevk uyarlanabilir davranışları pekiştirir,
03:56
like eating and sex
68
236425
1892
yemek yemek ve seks gibi türümüzün devamını sağlayan davranışlar.
03:58
that help perpetuate our species,
69
238341
3051
04:01
and it looked to me like giving might be one of those behaviors.
70
241416
4375
Ve bana göre paylaşmak da bu davranışlardan olabilir.
04:06
I was really excited about these ideas,
71
246639
2802
Bu fikirler beni çok heyecanlandırmıştı
04:09
and I wrote about them in the "New York Times."
72
249465
2439
ve New York Times'ta onlar hakkında yazdım.
04:12
One of the people who read this article
73
252457
2115
Yazımı okuyanlar arasında muhasebecim de vardı.
04:14
was my accountant.
74
254596
1602
04:16
(Laughter)
75
256222
3045
(Gülüşmeler)
04:19
Yeah.
76
259291
1162
04:20
At tax time, I found myself seated across from him,
77
260477
4050
Vergi zamanında muhasebecimin karşısında oturmuş
04:24
watching as he slowly tapped his pen
78
264551
2960
kalemini, iyi saklanamamış bir kınamayla,
04:27
on the charitable giving line of my tax return
79
267535
2880
vergi beyannamemin bağış satırına yavaşça vurmasını izliyordum.
04:30
with this look of, like,
80
270439
2017
04:32
poorly concealed disapproval.
81
272480
2397
04:34
(Laughter)
82
274901
2051
04:36
Despite building my career by showing how great giving can feel,
83
276976
4876
Kariyerimi, bağış yapmanın ne kadar iyi hissettirdiği üzerine yapmama rağmen
04:41
I actually wasn't doing very much of it.
84
281876
3534
kendim pek bağış yapmıyordum.
04:45
So I resolved to give more.
85
285434
2591
Bu yüzden daha sık bağış yapmaya karar verdim.
04:48
Around that time,
86
288944
1834
O dönemde her yerde Suriyeli mülteci kriziyle ilgili kahredici hikâyeler vardı.
04:50
devastating stories about the Syrian refugee crisis
87
290802
3734
04:54
were everywhere.
88
294560
1639
04:56
I really wanted to help,
89
296826
1530
Gerçekten yardım etmek istedim ve kredi kartımı çıkardım.
04:58
so I pulled out my credit card.
90
298380
2798
05:01
I knew my donations would probably make a difference for someone somewhere,
91
301202
5268
Bağışlarımın muhtemelen bir yerlerde birileri için fark yaratacağını biliyordum
05:06
but going to the website of an effective charity
92
306494
2930
ama etkili bir bağış sitesine girip kart numaramı yazmak yine de yeterli değildi.
05:09
and entering my Visa number
93
309448
2094
05:11
still just didn't feel like enough.
94
311566
2438
İşte o zaman Beşli Grup'u öğrendim.
05:15
That's when I learned about the Group of Five.
95
315091
3641
05:19
The Canadian government allows any five Canadians
96
319717
3587
Kanada hükûmeti, beş Kanadalıya bir mülteci aileye destek olma izni veriyor.
05:23
to privately sponsor a family of refugees.
97
323328
3092
Aileye, Kanada'daki ilk yıllarında destek olabilmek için
05:27
You have to raise enough money to support the family
98
327166
2767
05:29
for their first year in Canada,
99
329957
1933
yeterli miktarda para biriktirmeniz gerekiyor
05:31
and then they literally get on a plane to your city.
100
331914
3676
ve ardından uçağa binip şehrinize geliyorlar.
05:36
One of the things that I think is so cool about this program
101
336608
3750
Bu programın güzel olduğunu düşündüğüm yönlerinden biri de
05:40
is that no one is allowed to do it alone.
102
340382
2461
kimsenin tek başına katılmasına izin verilmemesi.
05:42
And instead of a Group of Five,
103
342867
2211
Ve biz beş kişilik bir grup olmak yerine
05:45
we ended up partnering with a community organization
104
345102
2513
bir topluluk organizasyonuyla anlaştık ve yirmi beş kişilik bir grup oluşturduk.
05:47
and forming a group of 25.
105
347639
2887
05:51
After almost two years of paperwork and waiting,
106
351716
3771
Neredeyse iki yıl süren evrak işleri ve beklemeden sonra,
05:55
we learned that our family would be arriving in Vancouver
107
355511
2694
destek olacağımız ailenin altı haftadan daha kısa bir sürede
05:58
in less than six weeks.
108
358229
1858
Vancouver'a geleceğini öğrendik.
06:00
They had four sons and a daughter,
109
360795
2522
Dört oğulları ve bir kızları vardı.
06:03
so we raced to find them a place to live.
110
363341
2921
Biz de onlara yaşayacakları bir yer bulmaya çalıştık.
06:06
We were very lucky to find them a house,
111
366786
2485
Onlara bir ev bulabildiğimiz için şanslıydık
06:09
but it needed quite a bit of work.
112
369295
1689
ama biraz tadilata ihtiyacı vardı.
Bu yüzden arkadaşlarım akşamları ve hafta sonları gelip
06:11
So my friends came out on evenings and weekends
113
371008
2948
06:13
and painted and cleaned and assembled furniture.
114
373980
3319
evi boyadılar, temizlediler ve mobilyaları yerleştirdiler.
06:17
When the big day came,
115
377807
1658
Büyük gün geldiğinde buzdolabını süt ve taze meyvelerle doldurduk
06:19
we filled their fridge with milk and fresh fruit
116
379489
3406
06:22
and headed to the airport to meet our family.
117
382919
3480
ve aileyle buluşmak için havaalanına gittik.
06:26
It was a little overwhelming for everyone,
118
386423
3765
Bu herkes için çok büyük bir şeydi,
özellikle de dört yaşındaki çocukları için.
06:30
especially the four-year-old.
119
390212
1917
06:32
His mother was reunited with her sister
120
392646
2927
Annesi, aynı programla daha önceden Kanada'ya gelen kardeşiyle buluştu.
06:35
who had come to Canada earlier through the same program.
121
395597
3055
Birbirlerini on beş yıldır görmemişlerdi.
06:39
They hadn't seen each other in 15 years.
122
399074
3517
06:43
When you hear that more than 5.6 million refugees have fled Syria,
123
403952
6418
5 milyon 600 binden fazla mültecinin Suriye'den kaçtığını duyduğunuzda
06:50
you're faced with this tragedy
124
410394
2013
insan beyninin idrak edecek kadar gelişmiş olmadığı
06:52
that the human brain hasn't really evolved to comprehend.
125
412431
4710
bir trajediyle karşı karşıya kalıyorsunuz.
06:57
It's so abstract.
126
417165
1993
Bu çok soyut bir şey.
07:00
Before, if any of us had been asked to donate 15 hours a month
127
420746
3189
Daha önce, mültecilere yardım etmek için
07:03
to help out with the refugee crisis,
128
423959
2575
bizden ayda on beş saat bağış yapmamız istenseydi
07:06
we probably would have said no.
129
426558
2090
muhtemelen hayır derdik.
07:09
But as soon as we took our family to their new home in Vancouver,
130
429545
3501
Ama ailemizi Vancouver'daki yeni evlerine götürür götürmez
07:13
we all had the same realization:
131
433070
2371
hepimiz aynı şeyin farkına vardık:
07:15
we were just going to do whatever it took to help them be happy.
132
435465
3644
Onların mutlu olmaları için gereken her şeyi yapacaktık.
07:19
This experience made me think a little more deeply about my research.
133
439743
5782
Bu tecrübe, çalışmam hakkında biraz daha derin düşünmemi sağladı.
07:25
Back in my lab,
134
445972
1300
İnsanların, yardım ettikleri kişilerle gerçek bir bağ hissettiklerinde
07:27
we'd seen the benefits of giving spike
135
447296
2792
07:30
when people felt a real sense of connection with those they were helping
136
450112
3976
ve onların hayatlarında yaptıkları değişikleri
zihinlerinde kolayca canlandırabildiklerinde
07:34
and could easily envision the difference they were making
137
454112
2715
07:36
in those individuals' lives.
138
456851
1537
bağışlamanın yararlarının arttığını gördük.
07:39
For example, in one experiment,
139
459333
1871
Örneğin bir çalışmada katılımcılara
07:41
we gave participants an opportunity to donate a bit of money
140
461228
2911
UNICEF veya Spread the Net'e bir miktar para bağışlamaları için olanak verdik.
07:44
to either UNICEF or Spread the Net.
141
464163
2588
07:46
We chose these charities intentionally,
142
466775
2272
Bilerek bu hayır kurumlarını seçtik çünkü ikisi de ortaktı
07:49
because they were partners and shared the same critically important goal
143
469071
3851
ve son derece önemli bir hedefleri vardı: çocuk sağlığı.
07:52
of promoting children's health.
144
472946
1542
07:55
But I think UNICEF is just such a big, broad charity
145
475798
4642
Ama UNICEF o kadar büyük ve geniş bir hayır kurumu ki
08:00
that it can be a little hard to envision
146
480464
1983
sizin az miktardaki bağışınızın
08:02
how your own small donation will make a difference.
147
482471
3230
nasıl bir fark yaratacağını zihinde canlandırmak biraz zor olabilir.
08:06
In contrast, Spread the Net offers donors a concrete promise:
148
486245
5022
Buna karşın Spread the Net, bağış yapanlara somut bir söz veriyor:
08:11
for every 10 dollars donated,
149
491291
1605
Bağışlanan her on dolar başına,
08:12
they provide one bed net to protect a child from malaria.
150
492920
3669
bir çocuğu sıtmadan korumak için bir cibinlik temin ediyorlar.
08:17
We saw that the more money people gave to Spread the Net,
151
497368
3481
Katılımcılar, Spread the Net'e ne kadar çok bağış yaparsa
08:20
the happier they reported feeling afterward.
152
500873
3042
o kadar çok mutlu hissettiklerini bildirdiler.
08:24
In contrast, this emotional return on investment
153
504740
4130
Buna karşın UNICEF'e bağış yapıldığında
08:28
was completely eliminated when people gave money to UNICEF.
154
508894
4485
bağışlamanın bu duygusal getirisi tamamen ortadan kalkmıştı.
08:33
So this suggests that just giving money to a worthwhile charity
155
513994
4087
Bu, şunu ortaya koyuyor:
Sadece değerli bir hayır kurumuna bağış yapmak her zaman yeterli değildir.
08:38
isn't always enough.
156
518105
1489
08:39
You need to be able to envision
157
519997
2129
Bağışınızın tam olarak nasıl bir fark yaratacağını da
08:42
how, exactly, your dollars are going to make a difference.
158
522150
3645
zihninizde canlandırabilmeniz gerekiyor.
08:46
Of course, the Group of Five program takes this idea to a whole new level.
159
526524
4758
Tabii Beşli Grup bu fikri bir üst seviyeye taşıyor.
08:51
When we first took on this project,
160
531678
1723
Projeye yeni başladığımızda mültecilerin ne zaman geleceğini konuşurduk.
08:53
we would talk about when the refugees would arrive.
161
533425
3242
08:57
Now, we just refer to them as our family.
162
537158
3448
Şimdiyse onlara ailemiz diyoruz.
09:00
Recently, we took the kids ice skating,
163
540630
2592
Kısa süre önce çocuklarla buz patenine gittik
09:03
and later that day, my six-year-old, Oliver, asked me,
164
543246
4221
ve günün devamında altı yaşındaki oğlum Oliver,
09:07
"Mommy, who is the oldest kid in our family?"
165
547491
2736
bana ailemizdeki en büyük çocuğun kim olduğunu sordu.
09:10
I assumed he was talking about his plethora of cousins,
166
550908
3624
Bir sürü kuzeninden birini kastettiğini düşündüm
09:14
and he was talking about them,
167
554556
2000
ve onları kastediyordu
ama aynı zamanda bizim Suriyeli ailemizi de kastediyordu.
09:16
but also about our Syrian family.
168
556580
2514
09:19
Since our family arrived,
169
559832
1841
Ailemiz geldiğinden beri birçok kişi ve kurum yardım teklif etti.
09:21
so many people and organizations have offered to help,
170
561697
4160
09:25
providing everything from free dental fillings
171
565881
3545
Ücretsiz diş dolgusundan yaz kamplarına kadar her şeyi karşıladılar.
09:29
to summer camps.
172
569450
2005
Bu, toplumumuzda var olan cömertliği görmemi sağladı.
09:32
It's made me see the goodness that exists in our community.
173
572125
4097
09:36
Thanks to one donation,
174
576990
1587
Bir bağış sayesinde çocuklar bisiklet kampına gitti
09:38
the kids got to go to bike camp,
175
578601
2788
09:41
and every day of the week,
176
581413
1498
ve haftanın her günü grubumuzdan bazı kişiler,
09:42
some member of our group tried to be there to cheer for them.
177
582935
3092
çocukları neşelendirmek için orada bulunmaya çalıştılar.
09:46
I happened to be there
178
586591
1177
Yan denge tekerleri çıkacağı gün ben de oradaydım
09:47
the day the training wheels were supposed to come off,
179
587792
2554
09:50
and let me tell you, the four-year-old did not think this was a good idea.
180
590370
3965
ve şunu söyleyeyim, dört yaşındaki çocuk bunun iyi bir fikir olduğunu düşünmüyordu.
09:55
So I went over and talked to him
181
595483
2094
Ben de yanına gidip onunla konuştum
09:57
about the long-term benefits of riding without training wheels.
182
597601
3627
ve ona yan tekerler olmadan sürmenin ileriye dönük yararlarını anlattım.
10:01
(Laughter)
183
601252
2438
(Gülüşmeler)
10:03
Then I remembered that he was four and barely spoke English.
184
603714
3903
Sonra onun sadece dört yaşında olduğunu ve çok az İngilizce bildiğini hatırladım.
10:07
So I reverted to two words he definitely knew:
185
607641
4017
Bu yüzden, konuşmamı onun kesinlikle bildiği bir kelimeye düşürdüm:
10:11
ice cream.
186
611682
1195
dondurma.
10:13
You try without training wheels, I'll buy you ice cream.
187
613535
3487
Yan tekerler olmadan sürmeyi denersen sana dondurma alırım.
10:17
Here's what happened next.
188
617046
1631
Devamında olan şey şuydu:
10:19
(Video) ED: Yes. Yeah!
189
619565
2741
(Video) Elizabeth Dunn: Evet, evet!
10:22
Kid: I'm gonna try.
190
622330
1151
Çocuk: Deneyeceğim.
10:23
ED: Oh my God! Look at you go!
191
623505
1877
Elizabeth Dunn: Aman Tanrım! Kendine bir bak!
10:25
(Squealing) Look at you go! You're doing it all by yourself!
192
625406
2891
Nasıl gittiğine bak! Kendi kendine sürüyorsun!
10:28
(Audience) (Laughter)
193
628321
1205
10:29
(Video) ED: Good job!
194
629550
2104
Aferin sana!
10:32
(Audience) (Laughter)
195
632142
1537
(Gülme sesleri)
10:33
(Applause)
196
633703
4459
(Alkışlar)
10:38
ED: So this is the kind of helping that human beings evolved to enjoy,
197
638186
5901
Elizabeth Dunn: İşte insanların zevk aldıkları yardımlar bu tür yardımlar
10:44
but for 40 years,
198
644111
1911
ama 40 yıl boyunca
Kanada, vatandaşların mültecilere destek olmasını sağlayan tek ülkeydi.
10:46
Canada was the only country in the world
199
646046
2447
10:48
that allowed private citizens to sponsor refugees.
200
648517
3460
10:52
Now -- Canada!
201
652565
2184
Şimdi -- Kanada!
10:54
(Applause)
202
654773
2160
(Alkışlar)
10:56
It's pretty great.
203
656957
1316
Oldukça güzel bir şey.
10:59
Now Australia and the UK are starting up similar programs.
204
659354
3546
Şimdi Avustralya ve Birleşik Krallık da buna benzer programlar başlatıyor.
11:03
Just imagine how different the refugee crisis could look
205
663613
3503
Başka ülkeler de bunu mümkün kılsa
mülteci krizinin ne kadar farklı olabileceğini bir tahmin edin.
11:07
if more countries made this possible.
206
667140
2459
11:10
Creating these kinds of meaningful connections between individuals
207
670647
3981
Kişiler arasında böyle anlamlı bağlar oluşturmak,
11:14
provides an opportunity to deal with challenges
208
674652
2867
baş edilemeyecek gibi görünen zorlukları aşmamıza olanak sağlıyor.
11:17
that feel overwhelming.
209
677543
2124
11:20
One of those challenges lies just blocks from where I'm standing right now,
210
680429
4929
Bu zorluklardan biri de şu anda bulunduğum noktadan birkaç blok uzakta,
11:25
in the Downtown Eastside of Vancouver.
211
685382
2604
yani Vancouver'ın Downtown Eastside bölgesinde.
11:28
By some measures, it's the poorest urban postal code in Canada.
212
688010
4328
Bazı ölçümlere göre burası, Kanada'nın en fakir kentsel bölgesi.
11:32
We actually debated whether to bring over a family of refugees,
213
692854
3085
Yaşadığımız yerde yardıma ihtiyacı olan o kadar çok kişi var ki
11:35
because there are so many people right here already struggling.
214
695963
3652
onlar varken mülteci bir aileye destek olup olmamayı çok düşündük.
11:39
My friend Evan told me that when he was a kid
215
699639
2684
Arkadaşım Evan, küçüklüğünde ailesiyle bu muhitten geçerken arka koltuğa siniyormuş.
11:42
and his parents drove through this neighborhood,
216
702347
2269
11:44
he would duck down in the back seat.
217
704640
2517
11:48
But Evan's parents never would have guessed
218
708077
2537
Ama ebeveynleri, büyüdüğü zaman, o bölgedeki bir lokantanın kapılarını açıp
11:50
that when he grew up,
219
710638
1617
11:52
he would open up the doors of a local restaurant
220
712279
2701
bu kişiler üç çeşit akşam yemeğinin tadını çıkarsınlar diye
11:55
and invite this community inside to enjoy three-course dinners.
221
715004
4315
onları davet edeceğini tahmin bile edemezlerdi.
11:59
The program that Evan helped build is called "Plenty of Plates,"
222
719997
3871
Evan'ın da kurulmasına yardım ettiği bu programın ismi "Plenty of Plates"
12:03
and the goal is not just to provide free meals
223
723892
2417
ve hedef sadece ücretsiz yemek dağıtmak değil
12:06
but to create moments of connection
224
726333
2026
bu program olmasa göz göze bile gelmeyecek insanlar arasında
12:08
between people who otherwise might never make eye contact.
225
728383
3396
dostluk anıları oluşturabilmek.
12:12
Each night, a local business sponsors the dinner
226
732216
3080
Her akşam, bölgedeki bir iş kurumu akşam yemeğine sponsor oluyor
12:15
and sends a team of volunteers
227
735320
1928
ve yemeği hazırlaması ve sunması için gönüllülerden oluşan bir grup gönderiyor.
12:17
who help make and serve the meal.
228
737272
1944
12:19
Afterward, the leftovers get distributed to people who are out on the street,
229
739732
4886
Yemeğin ardından, arta kalanlar sokakta yatanlara ulaştırılıyor
12:24
and importantly, there's enough money left
230
744642
2019
ve devamındaki günlerde bu insanlara
12:26
to provide a thousand free lunches for this community
231
746685
2520
ücretsiz yüzlerce öğün sağlayabilecek kadar para kalıyor.
12:29
in the days that follow.
232
749229
1570
12:31
But the benefits of this program extend beyond food.
233
751494
3600
Ama bu programın iyi yönleri sadece yemekten daha fazla.
12:35
For the volunteers, it provides an opportunity to engage with people,
234
755666
4657
Program, gönüllülere başkalarıyla iletişime geçme imkânı sağlıyor,
12:40
to sit down and hear their stories.
235
760347
2909
oturup onların hikâyelerini dinleme olanakları oluyor.
12:43
After this experience, one volunteer changed his commute
236
763733
4153
Bu deneyimden sonra, bir gönüllü işe gidiş geliş yolunu değiştirdi
12:47
so that instead of avoiding this neighborhood,
237
767910
2879
böylece bu muhitten kaçınmak yerine onun içinden yürüyor
12:50
he walks through it,
238
770813
1502
12:52
smiling or making eye contact as he passes familiar faces.
239
772339
4020
ve yoldaki tanıdık simalara gülümsüyor veya onlarla göz teması kuruyor.
12:57
All of us are capable of finding joy in giving.
240
777270
3773
Hepimiz yardım etmeyi zevk alarak yapabiliriz.
13:01
But we shouldn't expect this to happen automatically.
241
781551
3189
Ama bunun otomatik olarak gerçekleşmesini beklememeliyiz.
13:05
Spending money helping others doesn't necessarily promote happiness.
242
785359
4292
Para bağışlamak ve başkalarına yardım etmek ille de mutluluk getirmez.
13:09
Instead, it matters how we do it.
243
789675
3099
Bunun yerine bunu nasıl yaptığımız önemli.
13:13
And if we want people to give more,
244
793223
2689
Eğer insanların daha fazla hayır yapmasını istiyorsak
13:15
we need to subvert the way we think about charitable giving.
245
795936
4126
şimdiki hayırseverlikle ilgili düşüncemizi yıkmamız gerekiyor.
Paylaştığımız insanlığın değerinin artmasını sağlayacak
13:20
We need to create opportunities to give
246
800086
2535
13:22
that enable us to appreciate our shared humanity.
247
802645
3457
bağışlar yapma imkânları oluşturmalıyız.
13:26
If any of you work for a charity,
248
806737
2436
Eğer aranızda hayır kurumlarında çalışanlar varsa
13:29
don't reward your donors with pens or calendars.
249
809197
3444
bağışçılarınızı kalem veya takvimlerle ödüllendirmeyin.
13:33
(Applause)
250
813959
3819
(Alkışlar)
13:37
Reward them with the opportunity
251
817802
1877
Fedakârlıklarının spesifik etkilerini görmelerine ve yardım ettikleri bireylerle
13:39
to see the specific impact that their generosity is having
252
819703
4260
13:43
and to connect with the individuals and communities they're helping.
253
823987
4504
ya da topluluklarla bağ kurmalarına imkân sağlayarak onları ödüllendirin.
13:49
We're used to thinking about giving as something we should do.
254
829519
4937
Yardım etmeyi, yapmamız gereken bir şey olarak görmeye alışığız.
13:54
And it is.
255
834480
1333
Ve öyle olmalı da.
13:56
But in thinking about it this way,
256
836551
2558
Ama böyle düşünerek
13:59
we're missing out on one of the best parts of being human:
257
839133
4759
insan olmanın en iyi yönlerinden birini kaçırıyoruz:
14:03
that we have evolved to find joy in helping others.
258
843916
4528
Biz başkalarına yardım etmekten zevk duyabilecek şekilde geliştik.
14:09
Let's stop thinking about giving as just this moral obligation
259
849041
5246
Yardımı, bir ahlaki zorunluluk olarak düşünmeyi bırakıp
14:14
and start thinking of it as a source of pleasure.
260
854311
4050
onu bir zevk kaynağı olarak görmeye başlayalım.
14:18
Thank you.
261
858782
1194
Teşekkürler.
(Alkışlar)
14:20
(Applause)
262
860000
4873
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7