Sheryl Sandberg: So we leaned in ... now what?

Sheryl Sandberg: Sinirlarimizi zorladik... Peki simdi ne olacak?

Çeviri: Ozge Ozbek Gözden geçirme: Dilara Timuçin

Pat Mitchell: Your first time back on the TEDWomen stage.

Pat Mitchell: Tekrar TEDWomen sahnesine ilk çıkışın.

Sheryl Sandberg: First time back. Nice to see everyone. It's always so nice to look out

Sheryl Sandberg: Tekrar ilk çıkışım. Hepinizi görmek çok güzel. Buradan bakıp, çok sayıda

and see so many women.

kadın görmek her zaman güzel.

It's so not my regular experience, as I know anyone else's.

O kadar alışık olmadığımız bir durum ki, hepimiz için öyle olsa gerek.

PM: So when we first started talking about, maybe the subject wouldn't be social media,

PM: Konuyla ilgili ilk konuşmalarımızda, sosyal medya hakkında olmasa mı acaba, demiştik.

which we assumed it would be, but that you had very much on your mind

Öyle olması bekleniyordu ama senin aklında daha ziyade

the missing leadership positions, particularly in the sector of technology and social media.

şu varolmayan liderlik pozisyonları vardı, özellikle de teknoloji ve sosyal medya sektöründekiler.

But how did that evolve for you as a thought, and end up being the TED Talk that you gave?

Sonra bu düşünce nasıl gelişti de, senin yaptığın o TED konuşmasını yapmana yol açtı?

SS: So I was really scared to get on this stage and talk about women,

Bu sahneye çıkıp kadınlar hakkında konuşmaktan cidden çekiniyordum.

because I grew up in the business world, as I think so many of us did.

Çünkü, sanırım pek çoğumuz gibi iş dünyasının içinde büyüdüm.

You never talk about being a woman, because someone might notice that you're a woman, right?

Asla kadın olmaktan söz etmezsiniz, çünkü ederseniz kadın olduğunuzu fark edebilirler, değil mi?

They might notice. Or worse, if you say "woman," people on the other end of the table

Fark edebilirler. Ya da daha kötüsü, "kadın" derseniz masanın diğer tarafındakiler

think you're asking for special treatment, or complaining.

sizin özel ilgi beklediğinizi veya şikayet ettiğinizi düşünebilirler,

Or worse, about to sue them. And so I went through -- (Laughter)

daha da kötüsü dava açabileceğinizi. Dolayısıyla katlandım -- (kahkahalar)

Right? I went through my entire business career,

Öyle değil mi? Tüm kariyerim boyunca katlandım ve

and never spoke about being a woman, never spoke about it publicly.

kadın olmakla ilgili konuşmadım, herkesin içinde asla konuşmadım.

But I also had noticed that it wasn't working.

Fakat farkettim ki bu da işe yaramıyor.

I came out of college over 20 years ago, and I thought

20 küsur yıl önce üniversiteden mezun olduğumda şöyle düşündüm:

that all of my peers were men and women, all the people above me were all men,

Hem kadın hem erkek çalışma arkadaşlarım var, üstlerim ise hep erkek.

but that would change,

Ama bu değişebilir.

because your generation had done such an amazing job fighting for equality,

Çünkü senin neslin eşitlik için çok mücadele verdi,

equality was now ours for the taking. And it wasn't.

eşitlik artık bizim sayılırdı. Ama böyle değildi.

Because year after year, I was one of fewer and fewer,

Çünkü yıllar geçtikçe, birer birer eksildik

and now, often the only woman in a room.

ve şimdi genellikle odadaki tek kadın ben oluyorum.

And I talked to a bunch of people about,

Bu konuda pek çok kişiyle konuştum,

should I give a speech at TEDWomen about women, and they said, oh no, no.

TEDWomen'da kadınlar hakkında konuşma yapsam mı diye sordum. "Hayır, sakın ha" dediler.

It will end your business career. You cannot be a serious business executive

Kariyerinin sonu olur. Hem ciddi bir yönetici olup

and speak about being a woman. You'll never be taken seriously again.

hem de kadınlar hakkında konuşamazsın. Asla ciddiye alınmazsın bir daha.

But fortunately, there were the few, the proud -- like you -- who told me I should give the speech,

Fakat arada - senin gibi - birkaç gururlu kişi çıkıp bu konuşmayı yapmalısın dedi.

and I asked myself the question Mark Zuckerberg might --

Kendime, Mark Zuckerberg'in --

the founder of Facebook and my boss --

Facebook'un kurucusu ve patronum --

asks all of us, which is, what would I do if I wasn't afraid?

hepimize sorduğu soruyu sordum. Korkmasaydım ne yapardım?

And the answer to what would I do if I wasn't afraid is I would get on the TED stage,

Ve korkmasaydım ne yapardım sorumun cevabı şu: TED sahnesine çıkar,

and talk about women, and leadership. And I did, and survived. (Applause)

kadınlar ve liderlik hakkında konuşurdum. Ben de öyle yaptım ve hâlâ yaşıyorum. (Alkış)

PM: I would say, not only survived. I'm thinking of that moment, Sheryl,

PM: Bence sadece hâlâ yaşıyor değilsin, Sheryl. O ânı düşünüyorum da,

when you and I were standing backstage together, and you turned to me,

sen ve ben sahne arkasındaydık ve sen bana dönüp

and you told me a story.

bir hikaye anlattın.

And I said -- very last minute -- you know, you really should share that story.

Ben de dedim ki -- son dakikada -- biliyor musun, bu hikayeyi kesinlikle paylaşmalısın.

SS: Oh, yeah. PM: What was that story?

SS: Ya, evet. PM: Neydi o hikaye?

SS: Well, it's an important part of the journey. So I had -- TEDWomen --

SS: Yolculuğumun en önemli bölümüydü. TEDWomen'a çıkacaktım --

the original one was in D.C. -- so I live here, so I had gotten on a plane the day before,

yeri başkentteydi -- ben de burada yaşıyorum, dolayısıyla bir gün önce uçağa binmem gerekiyordu.

and my daughter was three, she was clinging to my leg: "Mommy, don't go."

Kızım üç yaşındaydı ve bacağıma yapışıyordu: "Anne, gitme".

And Pat's a friend, and so, not related to the speech I was planning on giving,

Pat de arkadaşım olduğu için yapacağım konuşmadan bağımsız olarak

which was chock full of facts and figures, and nothing personal,

ki konuşmam rakamlar ve bir sürü bilgi doluydu, kişisel hiç bir şey yoktu,

I told Pat the story. I said, well, I'm having a hard day.

Pat'e bu hikayeyi anlattım. Dedim ki, zor bir gün geçiriyorum.

Yesterday my daughter was clinging to my leg, and "Don't go."

Dün kızım bacağıma yapışıp "Gitme" diyordu.

And you looked at me and said, you have to tell that story.

Ve sen bana bakıp, bu hikayeyi anlatmalısın, dedin.

I said, on the TED stage? Are you kidding?

TED sahnesinde mi diye sordum. Şaka mı yapıyorsun?

I'm going to get on a stage and admit my daughter was clinging to my leg?

Sahneye çıkıp kızımın bacağıma yapıştığını mı itiraf edeceğim?

And you said yes, because if you want to talk about getting more women into leadership roles,

Ve sen, evet, dedin. Çünkü eğer daha fazla kadının liderlik pozisyonlarında olması hakkında bir konuşma yapacaksan,

you have to be honest about how hard it is.

bunun ne kadar zor olduğu hakkında dürüst olmalısın.

And I did. And I think that's a really important part of the journey.

Ben de öyle yaptım. Ve bence bu yolculuğun gerçekten önemli bir kısmı.

The same thing happened when I wrote my book. I started writing the book. I wrote a first chapter,

Aynı şey kitabımı yazdığımda oldu. Kitabı yazmaya başladım. İlk bölümü yazdım.

I thought it was fabulous. It was chock-full of data and figures,

Harika olduğunu düşünüyordum. Veriler ve rakamlarla doluydu.

I had three pages on matrilineal Maasai tribes, and their sociological patterns.

Anaerkil Maasai kabileleri ve onların sosyolojik kalıplarına dair üç sayfam vardı.

My husband read it and he was like, this is like eating your Wheaties. (Laughter)

Eşim okudu ve dedi ki, bu senin diyet besinlerinden yemek gibi. (Kahkahalar)

No one -- and I apologize to Wheaties if there's someone -- no one, no one will read this book.

Kimse -- diyet besin üreticisi varsa özür dilerim -- hiç kimse bu kitabı okumaz.

And I realized through the process that I had to be more honest and more open,

Ve bu arada farkettim ki, daha dürüst ve daha açık olmalıyım.

and I had to tell my stories. My stories of still not feeling as self-confident as I should,

Kendi hikâyelerimi anlatmalıyım. Pek çok durumda özgüvenimin, hâlâ olması gerektiği gibi olmadığının hikâyesini.

in many situations. My first and failed marriage. Crying at work.

Yürümeyen birinci evliliğimi. İş yerinde ağlamamı.

Felling like I didn't belong there, feeling guilty to this day.

Oraya ait hissetmeyişimi, bugün bile hâlâ suçlu hissedişimi.

And part of my journey, starting on this stage, going to "Lean In," going to the foundation,

Bu sahnede başlayıp, "Lean In (Sınırlarını Zorla)" kitabına giden, en temele inen yolculuğumun bir parçası da,

is all about being more open and honest about those challenges,

bu zorluklara dair daha açık ve dürüst olmaya dair.

so that other women can be more open and honest,

Böylece diğer kadınlar daha açık ve dürüst olabilirler

and all of us can work together towards real equality.

ve hepimiz gerçek eşitliğe doğru beraber çalışabiliriz.

PM: I think that one of the most striking parts about the book,

PM: Sanırım kitabın en vurucu noktalarından biri,

and in my opinion, one of the reasons it's hit such a nerve and is resonating around the world,

bence, bu kadar ilgi görmesinde ve tüm dünyada yayılmasında etkin olan

is that you are personal in the book, and that you do make it clear that,

senin kitapta özelinden bahsetmen, ve açıkça belirtiyorsun,

while you've observed some things that are very important for other women to know,

diğer kadınların bilmesinin önemli olduğu konuları gözlemlerken

that you've had the same challenges that many others of us have,

sen de bir çoğumuzun yaşadığı aynı zorlukları yaşamışsın,

as you faced the hurdles and the barriers and possibly the people who don't believe the same.

engelleri göğüslemiş ve muhtemelen seninle aynı şeylere inanmayan kişilerle karşılaşmışsın.

So talk about that process: deciding you'd go public with the private part,

Peki, bu süreçten biraz bahset, özelini herkesle paylaşmaya karar vermen

and then you would also put yourself in the position of something of an expert

ve sonrasında kendini bu zorlukları çözme konusunda

on how to resolve those challenges.

uzman gibi birinin yerine koyman.

SS: After I did the TED Talk, what happened was --

SS: TED konuşmamı yaptıktan sonra olanlar --

you know, I never really expected to write a book, I'm not an author, I'm not a writer,

bilirsin, kitap yazma beklentim yoktu, ben yazar değilim,

and it was viewed a lot, and it really started impacting people's lives.

konuşmam çok izlendi ve insanların hayatlarını gerçekten etkilemeye başladı.

I got this great --- one of the first letters I got was from a woman

Harika bir mektup aldım. Aldığım ilk mektuplardan biriydi ve bir kadındandı.

who said that she was offered a really big promotion at work, and she turned it down,

Kendisine iş yerinde çok buyuk bir terfi sunulmuş ve o bunu reddetmiş.

and she told her best friend she turned it down, and her best friend said,

En yakın arkadaşına terfiyi reddetiğini söyleyince, arkadaşı da ona,

you really need to watch this TED Talk.

bu TED konuşmasını mutlaka izlemelisin, demiş.

And so she watched this TED Talk, and she went back the next day, she took the job,

Böylece o da konuşmayı izlemiş ve ertesi günü işine geri dönüp sunulan terfiyi kabul etmiş,

she went home, and she handed her husband the grocery list. (Laughter)

evine gitmiş, eşine alışveriş listesini uzatmış. (Kahkahalar)

And she said, I can do this.

Ve demiş ki, ben bunu yapabilirim.

And what really mattered to me -- it wasn't only women in the corporate world,

Benim için gerçekten önemli olan -- sadece iş dünyasındaki kadınlar değil

even though I did hear from a lot of them, and it did impact a lot of them,

her ne kadar pek çoğundan haber almış olsam ve de konuşmam pek çok iş kadınını etkilemiş olsa da,

it was also people of all different circumstances.

aynı zamanda, farklı koşullara sahip olan insanların etkilenmiş olmasıydı.

There was a doctor I met who was an attending physician at Johns Hopkins,

Johns Hopkins'de gorev alan bir doktorla tanismistim

and he said that until he saw my TED Talk, it never really occurred to him

ve bana dedi ki, benim TED Talk konusmami izleyene kadar hic farkina varmamis;

that even though half the students in his med school classes were women,

sinifindaki ogrencilerin yarisi kadin olmasina ragmen

they weren't speaking as much as the men as he did his rounds.

siniftaki erkekler kadar soz hakki almiyorlarmis.

So he started paying attention, and as he waited for raised hands, he realized the men's hands were up.

Sonrasinda dikkat etmeye baslamis; ogrencilerin soz almasini isteyince gormus ki hep erkekler ellerini kaldiriyor.

So he started encouraging the women to raise their hands more,

Kiz ogrencilerini soz almalarini tesvik etmeye baslamis

and it still didn't work.

ama ise yaramamis.

So he told everyone, no more hand raising, I'm cold-calling.

Sonunda herkese demis, artik el kaldirip soz almayacaksiniz, ben istedigim ogrenciye kaldiracagim.

So he could call evenly on men and women. And what he proved to himself was that

-- ki erkek ve kiz ogrencileri esit olarak derse kaldirabilsin. Boylece kendine kanitlayabilmis ki

the women knew the answers just as well or better,

kiz ogrenciler de sorulari en az erkek ogrenciler kadar iyi cevaplayabiliyorlar

and he was able to go back to them and tell them that.

ve o da bu gozlemini kiz ogrencilerine anlatabilmis.

And then there was the woman, stay-at-home mom, lives in a really difficult neighborhood,

Bir de, calismayan bir ev hanimi vardi, sartlari zor olan bir semtte yasayan

with not a great school, she said that TED Talk -- she's never had a corporate job,

semtindeki okul da pek iyi degil, dedi ki bu TED Talk -- hic kurumsal bir ise sahip olmamis su ana kadar,

but that TED Talk inspired her to go to her school and fight for a better teacher for her child.

ama bu TED Talk, cocugunun okuluna gidip ona daha iyi bir ogretmen verilmesi icin mucadele etmesine ilham vermis.

And I guess it was part of was finding my own voice.

Ve sanirim bu benim kendimi bulmamin bir parcasiydi.

And I realized that other women and men could find their voice through it,

Ve farkina vardim ki baska kadinlar ve erkekler de kendilerini bunun araciligiyla bulabilirler

which is why I went from the talk to the book.

bu da yaptigim konusmadan kitaba gecisim sebebi oldu.

PM: And in the book, you not only found your voice, which is clear and strong in the book,

PM: Kitabinda, sadece kendini dile getirmedin, ki bu net ve guclu bir sekilde yer aliyor kitabinda,

but you also share what you've learned --

hem de ogrenmis olduklarini da paylasiyorsun --

the experiences of other people in the lessons.

diger insanlarin tecrubelerinden cikardiklarini.

And that's what I'm thinking about in terms of putting yourself in a --

Ve bu yuzden seni konumlandirmayi dusundugum yer --

you became a sort of expert in how you lean in.

sinirlari zorlamak konusunda bir cesit uzman oldun.

So what did that feel like, and become like in your life?

Peki bu nasil histi, ve nasil bir yer edindi hayatinda?

To launch not just a book, not just a best-selling, best-viewed talk,

Sadece bir kitap, en cok satilan bir kitap ve en cok izlenilen bir konusma degil,

but a movement, where people began to literally describe their actions at work as,

bir hareket ortaya cikardin, insanlar iste gosterdikleri tavirlari artik bu sekilde tanimliyorlar,

I'm leaning in.

'kendimi on plana cikariyorum'.

SS: I mean, I'm grateful, I'm honored, I'm happy, and it's the very beginning.

SS: Minnettarim, onur duyuyorum, mutluyum ve bu sadece en baslangici.

So I don't know if I'm an expert, or if anyone is an expert. I certainly have done a lot of research.

Yani bilmiyorum uzman miyim -- ya da herhangi birinin bu konuda uzman olabilecegini. Kesinlike bu konuda cok arastirma yaptim.

I have read every study, I have pored over the materials,

Her arastirmayi okudum, her dokumani detayli inceledim

and the lessons are very clear. Because here's what we know:

ve cikarilacak dersler cok net. Cunku bildiklerimiz sunlar:

What we know is that stereotypes are holding women back from leadership roles all over the world.

Biliyoruz ki dunyanin her yerinde kliseler kadinlari liderlik pozisyonlarindan alikoyuyorlar.

It's so striking. "Lean In" is very global, I've been all over the world,

Bu cok dikkat cekici. 'Lean In - Sinirlarini Zorla' cok global, tum dunyayi dolastim,

talking about it, and -- cultures are so different.

bunun hakkinda konustum, ve -- kulturler cok farkli.

Even within our own country, to Japan, to Korea, to China, to Asia, Europe,

Kendi ulkemiz icerisinde bile, Japonya'ya, Kore'ye, Cin'e, Asya'dan Avrupa'ya kadar,

they're so different. Except for one thing: gender.

her yer cok farkli. Sadece bir sey disinda: Cinsiyet

All over the world, no matter what our cultures are,

Dunyanin her yerinde, kulturu ne olursa olsun,

we think men should be strong, assertive, aggressive, have voice;

erkeklerin guclu, kendine guvenen ve agresif olmasi, kendini ifade etmesi gerektigini dusunuyoruz

we think women should speak when spoken to, help others.

kadinlar da kendisine soz dustugunde konusmali, digerlerine yardim etmeli diye dusunuyoruz.

Now we have, all over the world,

Su an dunyanin her yerinde,

women are called "bossy." There is a word for "bossy,"

kadinlar "patronluk taslayan" diye adlandirilir. "Patronluk taslayan" kelimesinin,

for little girls, in every language there's one.

kucuk kizlar icin, her dilde tanimlanmis bir karsiligi var.

It's a word that's pretty much not used for little boys,

Bu kelime erkek cocuklari icin neredeyse hic kullanilmamakta,

because if a little boy leads, there's no negative word for it,

cunku eger kucuk bir erkek cocugu liderlik gosterirse bunun icin olumsuz bir kelime yoktur,

it's expected. But if a little girl leads, she's bossy.

bu beklenilen bir seydir. Ama eger kucuk bir kiz liderlik yaparsa o zaman patronluk taslamis olur.

Now I know there aren't a lot of men here, but bear with me.

Burada fazla erkek izleyici yok ama biraz sabredin.

If you're a man, you'll have to represent your gender.

Eger erkekseniz o zaman diger erkekleri temsil etmeniz gerekiyor simdi.

Please raise your hand if you've been told you're too aggressive at work.

Eger is yerinde size cok agresif oldugunuz soylendiyse lutfen elinizi kaldirin.

(Laughter) There's always a few, it runs about five percent. Okay, get ready, gentlemen.

(Kahkahalar) Her zaman bir kac tane cikar boyle, genelde yuzde bes civarinda gezer. Tamam, hazir olun beyler.

If you're a woman, please raise your hand if you've ever been told you're too aggressive at work.

Eger kadinsaniz ve size is yerinde cok agresif oldugunuz soylendiyse lutfen elinizi kaldirin.

(Laughter) That is what audiences have said in every country in the world,

(Kahkahalar) Bu, izleyiciler tarafindan dunyanin her ulkesinde ayni cevaplandi

and it's deeply supported by the data.

ve verilerle guclu bir sekilde deskteklenmekte.

Now, do we think women are more aggressive than men? Of course not.

Simdi, kadinlarin erkeklerden daha agresif olduklarini mi dusunuyoruz? Tabi ki hayir.

It's just that we judge them through a different lens,

Sadece onlara farkli bir mercekten bakiyoruz

and a lot of the character traits that you must exhibit to perform at work, to get results, to lead,

ve is yerinde gorevinizi yapmak, sonuc almak, onderlik etmek icin sahip olunmasi gereken bircok ozelligin

are ones that we think, in a man, he's a boss,

'patron' olan erkekte,

and in a woman, she's bossy.

'patronluk taslayan' kadinda oldugunu dusunuyoruz.

And the good news about this is that we can change this by acknowledging it.

Ve bunula ilgili iyi haber ise bunu kabullenerek degistirebilecek olmamiz.

One of the happiest moments I had in this whole journey is,

Bu yolculukta beni en mutlu eden anlardan biri,

after the book came out, I stood on a stage with John Chambers, the CEO of Cisco.

kitabim yayinlandiktan sonra, Cisco'nun CEO'su John Chambers ile ayni sahnede bulundum.

He read the book. He stood on a stage with me, he invited me in front of his whole management team,

Kitabimi okumustu. Benimle beraber sahneye cikti, tum yonetici kadrosunun karsisina cikmam icin beni davet etmisti,

men and women, and he said, I thought we were good at this. I thought I was good at this.

kadinlar ve erkeklerden olusan bir ekip; ve dedi ki, bu konuda iyi oldugumuzu dusunuyordum. Bu konuda kendimin iyi oldugunu dusunuyordum.

And then I read this book, and I realized that we -- my company --

Sonra bu kitabi okudum, ve anladim ki, biz -- benim sirketim --

we have called all of our senior women too aggressive,

biz butun ust duzey kadin calisanlarimiza cok agresif olduklarini soyledik.

and I'm standing on this stage, and I'm sorry.

ve su anda, bu sahnede, ozur diliyorum.

And I want you to know we're never going to do it again.

Ve bilmenizi istiyorum ki bunu bir daha yapmayacagiz.

PM: Can we send that to a lot of other people that we know? (Applause)

PM: Bunu bildigimiz bir suru diger insanlara da gonderebilir miyiz? (Alkislar)

SS: And so John is doing that because he believes it's good for his company,

SS: Ve John'in bunu yapmasinin sebebi sirketine bunun faydali olacagina inanmasi

and so this kind of acknowledgement of these biases can change it.

ve bu sekilde onyargilari kabul etmek bu durumu degistirebilir.

And so next time you all see someone call a little girl "bossy,"

Bir dahakine birinin kucuk bir kiz cocuguna 'patronluk tasladigini' soyledigini gorurseniz

you walk right up to that person, big smile, and you say,

kocaman bir gulumemeyle o kisinin yanina gidin, ve deyin ki

"That little girl's not bossy. That little girl has executive leadership skills." (Laughter)

"Bu kucuk kiz patronluk taslamiyor. Bu kucuk kizin yonetim ve liderlik yetenegi var." (Kahkahalar)

PM: I know that's what you're telling your daughter. SS: Absolutely.

PM: Biliyorum sen de kendi kizina boyle diyorsun. SS: Kesinlikle.

PM: And you did focus in the book -- and the reason, as you said, in writing it,

PM: Kitabinda buna odaklandin -- ve senin de dedigin gibi bunu yazma sebebin

was to create a dialogue about this.

bununla ilgili diyalog yaratmak.

I mean, let's just put it out there, face the fact that women are --

Yani, bunu acikca soyleyelim, bu gerceklerle yuzlesin, kadinlar --

in a time when we have more open doors, and more opportunities --

acik kapilarin ve imkanlarin daha cok oldugu zamanlarda bile

are still not getting to the leadership positions.

liderlik pozisyonlari elde edemiyorlar.

So in the months that have come since the book,

Peki bu kitabin cikmasini takip eden aylarda,

in which "Lean In" focused on that and said,

ki 'Lean In - Sinirlarini Zorla' buna odaklanip demisti ki

here are some of the challenges that remain, and many of them we have to own within ourselves

devam eden zorluklardan bazilari bunlar ve bunlarin cogunu kendi icimizde sahiplenmemiz gerekiyor

and look at ourselves. What has changed?

ve kendimize donup bakmaliyiz. Degisen ne oldu?

Have you seen changes?

Herhangi bir degisiklik gordun mu?

SS: Well, there's certainly more dialogue, which is great.

SS: Tabi, daha cok diyalog oldu, ki bu harika.

But what really matters to me, and I think all of us, is action.

Ama benim icin onemli olan, herkes icin oyle oldugunu dusunuyorum, icraat.

So everywhere I go, CEOs, they're mostly men, say to me,

Bu yuzden gittigim her yerde, CEO'lar, cogunlukla erkek, bana diyorlar ki

you're costing me so much money

bize cok paraya mal oluyorsun

because all the women want to be paid as much as the men.

cunku tum kadinlar kendilerine erkekler kadar maas odenmesini istiyorlar.

And to them I say, I'm not sorry at all. (Laughter)

Ve onlara diyorum ki, hic de ozur dilemeyecegim. (Kahkahalar)

At all. I mean, the women should be paid as much as the men.

Hic. Yani, kadinlara erkeklere odendigi kadar odeme yapilmali.

Everywhere I go, women tell me they ask for raises.

Gittigim her yerde, kadinlar bana zam icin talepte bulunduklarini soyluyorlar.

Everywhere I go, women say they're getting better relationships with their spouses,

Gittigim her yerde, kadinlar esleriyle olan iliskilerinin daha iyiye gittigini soyluyorlar,

asking for more help at home, asking for the promotions they should be getting at work,

evde daha cok yardim istiyorlar, is yerinde hakettikleri terfileri istiyorlar,

and importantly, believing it themselves. Even little things.

ve en onemlisi, buna kendilerinin inanmasi. Kucuk seylerde bile.

One of the governors of one of the states told me that he didn't realize that more women were, in fact,

Eyaletlerden bir tanesinin valilerinden biri bana demisti ki, kendisi daha fazla kadinin gercekten de

literally sitting on the side of the room, which they are,

odanin kenarinda oturduklarinin farkina varmamis

and now he made a rule that all the women on his staff need to sit at the table.

ve simdi kural koymus, personelindeki tum kadinlar masada onunla beraber oturmak zorundalar.

The foundation I started along with the book "Lean In"

"Lean In - Sinirlarini Zorla" kitabiyla birlikte attigim bu temel,

helps women, or men, start circles -- small groups,

kadinlara ya da erkeklere daireler kurmalarinda yardim ediyor -- bunlar kucuk gruplar,

it can be 10, it can be however many you want, which meet once a month.

10 kisilik olabilir, ya da ne kadar kisilik isterseniz, bu gruplar ayda bir bulusuyor.

I would have hoped that by now, we'd have about 500 circles. That would've been great.

Umdugum, su ana kadar 500'e yakin dairenin olusmasiydi. Harika olurdu bu.

You know, 500 times roughly 10.

Yani, 500 carpi 10 kisi diyelim.

There are over 12,000 circles in 50 countries in the world.

Su anda 50 ulkede toplam 12.000 daire olusturulmus durumda.

PM: Wow, that's amazing.

PM: Bu inanilmaz bir sey.

SS: And these are people who are meeting every single month.

SS: Ve bunlar her ay bulusan insanlar.

I met one of them, I was in Beijing.

Bu gruplardan biriyle tanistim, Pekin'deyken.

A group of women, they're all about 29 or 30, they started the first Lean In circle in Beijing,

Kadinlardan olusan bir grup, hepsi 29 ya da 30 yasinda, Pekin'deki ilk 'Lean In' dairesini baslatanlar,

several of them grew up in very poor, rural China.

cogu Cin'in fakir, kirsal kesiminde buyumus.

These women are 29, they are told by their society that they are "left over,"

Bu kadinlar 29 yasinda; toplum tarafindan birer 'artik' olduklari soylenmis onlara

because they are not yet married,

cunku hala evli degiller,

and the process of coming together once a month at a meeting

ve ayda bir kez toplanarak biraraya gelmeleri

is helping them define who they are for themselves.

onlara kendilerini kendileri icin tanimlamalarinda yardimci oluyor.

What they want in their careers. The kind of partners they want, if at all.

Kariyerleri nasil olsun istiyorlar. Ne gibi bir esleri olsun istiyorlar, ki es istiyorlarsa.

I looked at them, we went around and introduced ourselves,

Onlara baktim, herkes kendini tanitti tek tek

and they all said their names and where they're from,

herkes isimlerini soyledi ve nereden geldiklerini

and I said, I'm Sheryl Sandberg, and this was my dream.

ve ben dedim ki: ben Sheryl Sandberg ve bu benim hayalimdi.

And I kind of just started crying.

Ve aglamaya basladim orada.

Right, which, I admit, I do. Right? I've talked about it before.

Dogru, bunu kabul ediyorum, degil mi? Bundan daha once de bahsetmistim.

But the fact that a woman so far away out in the world, who grew up in a rural village,

Ama dunyanin bir ucunda bir kadin; kirsal bir koyde buyumus,

who's being told to marry someone she doesn't want to marry,

evlenmek istemedigi biriyle evlenmesi gerektigi soylenen,

can now go meet once a month with a group of people and refuse that,

simdi bir grup insanla ayda bir kez bulusup bunu reddedebiliyor

and find life on her own terms.

ve hayati kendi kararlariyla buluyor.

That's the kind of change we have to hope for.

Iste boyle bir degisimi umut etmemiz gerekiyor.

PM: Have you been surprised by the global nature of the message?

PM: Bu mesajin kuresel bir etkisinin olmasi seni sasirtti mi?

Because I think when the book first came out, many people thought,

Cunku, saniyorum, kitap yeni ciktiginda cogu insan sunu dusunmustu,

well, this is a really important handbook for young women on their way up.

bu kitap, genc kadinlarin kariyer basamaklarini cikarken kullanacaklari gercekten onemli bir el kitabi.

They need to look at this, anticipate the barriers, and recognize them,

Kadinlar bu kitaba goz atmali, engelleri ongormeli ve onlarin farkina varmali

put them out in the open, have the dialogue about it,

onlari aciga cikartip bunun hakkinda diyalog icerisinde olmalilar,

but that it's really for women who are that. Doing that. Pursuing the corporate world.

ama bu gercekten bunu yapan kadinlar icin, kurumsal sektorde bulunanlar icin.

And yet the book is being read, as you say, in rural and developing countries.

Fakat kitap, dedigin gibi, kirsal ve gelismekte olan ulkelerede de okunmakta.

What part of that has surprised you, and perhaps led to a new perspective on your part?

Bunun hangi kismi seni sasirtti, ve belki de sana yeni bir bakis acisi kazandirdi?

SS: The book is about self-confidence, and about equality.

SS: Kitap, kendine guven ve esitlikle ilgili.

And it turns out, everywhere in the world, women need more self-confidence,

Ve gorunen o ki, dunyanin her yerinde, kadinlarin daha fazla kendine guvene ihtiyaclari var

because the world tells us we're not equal to men.

cunku dunya bize erkeklerle esit olmadigimiz soyluyor.

Everywhere in the world, we live in a world where the men get "and,"

Dunyanin her yerinde, erkeklere secenekleri 've'

and women get "or."

kadinlara ise 'ya da' olarak sunulan bir dunyada yasiyoruz.

I've never met a man who's been asked how he does it all. (Laughter)

Kendisine 'butun bunlari nasil yapabiliyorsun' diye sorulan bir erkekle hic karsilasmadim. (Kahkahalar)

Again, I'm going to turn to the men in the audience:

Tekrar erkek izleyicilere donuyorum:

Please raise your hand if you've been asked, how do you do it all?

Eger size butun bunlari nasil yapabildiginiz sorulduysa lutfen elinizi kaldirin.

(Laughter)

(Kahkahalar)

Men only.

Sadece erkekler cevaplasin.

Women, women. Please raise your hand if you've been asked how you do it all?

Kadinlar simdi. Eger size butun her seyi nasil yaptiginiz sorulduysa lutfen elinizi kaldirin.

We assume men can do it all, slash -- have jobs and children.

Farzediyoruz ki erkekler her seyi bir arada yapabilirler -- baska deyisle, is ve cocuk sahibi olmayi.

We assume women can't, and that's ridiculous,

Farzediyoruz ki kadinlar bunu yapamaz, bu cok gulunc

because the great majority of women everywhere in the world, including the United States,

cunku dunyanin her yerinde, ABD dahil, kadinlarin buyuk cogunlugu

work full time and have children.

tam zamanli calisiyor ve cocuk sahibiler.

And I think people don't fully understand how broad the message is.

Ve bence insanlar tam olarak mesajin ne kadar kapsamli oldugunu anlamiyorlar.

There is a circle that's been started for rescued sex workers in Miami.

Miami'de kurtarilmis seks iscileri icin baslatilmis bir grup var.

They're using "Lean In" to help people make the transition

'Lean In''i insanlarin tekrar makul bir hayata adapte olmasina

back to what would be a fair life, really rescuing them from their pimps, and using it.

yardimci olmak icin kullaniyorlar, onlari pazarlayanlardan kurtariyor ve kitaptan faydalaniyorlar.

There are dress-for-success groups in Texas which are using the book,

Texas'ta 'basari-icin-giyin' gruplari var kitaptan yaralanan,

for women who have never been to college.

hic universiteye gitmemis kadinlar icin.

And we know there are groups all the way to Ethiopia.

Biliyoruz bu gruplar Etiyopya'ya kadar uzaniyor.

And so these messages of equality -- of how women are told they can't have what men can have --

Iste bu esitlik mesajlari -- nasil kadinlarin, erkeklerin sahip olabileceklerine sahip olamayacaklarinin soylenilmesi,

how we assume that leadership is for men, how we assume that voice is for men,

nasil liderligin erkekler icin oldugunun farzedilmesi, nasil sesin erkege ait oldugunun farzedilmesi,

these affect all of us, and I think they are very universal.

butun bunlar hepimizi etkiliyor ve bunlar bence cok evrensel mesajlar.

And it's part of what TEDWomen does.

Iste bu TEDWomen'in yaptiklarinin bir parcasi.

It unites all of us in a cause we have to believe in,

Inanmamiz gereken bir amac icin bizi birlestiriyor,

which is more women, more voice, more equality.

bu da daha cok kadin, daha cok ses, daha cok esitlik demek.

PM: If you were invited now to make another TEDWomen talk,

PM: Eger simdi baska bir TEDWomen konusmasi yapmak icin cagirilsaydin

what would you say that is a result of this experience, for you personally,

kisisel tecrubenden cikarttigin sonucun ne oldugunu

and what you've learned about women, and men,

ve kadinlar ile erkekler hakkinda neler ogrendigini soylerdin

as you've made this journey?

bu yolculuk suresince?

SS: I think I would say -- I tried to say this strongly,

SS: Sanirim derdim ki -- bunu cok guclu bir sekilde soylemeye calistim

but I think I can say it more strongly --

ama galiba daha guclu de soyleyebilirim --

I want to say that the status quo is not enough.

Mevcut durumun yeterli olmadigini soylemek istiyorum.

That it's not good enough, that it's not changing quickly enough.

Yeteri kadar iyi degil, yeteri kadar hizli bir sekilde degismiyor.

Since I gave my TED Talk and published my book, another year of data came out from the U.S. Census.

TED Talk konuşmamı yapıp kitabımı yayınladıktan sonra, ABD nüfus sayımı ile ilgili bir senenin daha verisi çıktı.

And you know what we found?

Ne bulduk biliyor musunuz?

No movement in the wage gap for women in the United States.

ABD'de maaş farkında kadınlar bakımından bir hareket yok.

Seventy-seven cents to the dollar.

Erkegin kazandigi bir dolara karsi kadin icin yetmisyedi cent.

If you are a black woman, 64 cents.

Zenci bir kadınsanız 64 cent.

If you are a Latina, we're at 54 cents.

Latinseniz bu 54 cent.

Do you know when the last time those numbers went up?

Bu sayı en son ne zaman yükseldi biliyor musunuz?

2002.

2002'de.

We are stagnating, we are stagnating in so many ways.

Olduğumuz yerde duruyoruz, bir çok şekilde yerimizde sayıklıyoruz.

And I think we are not really being honest about that,

Sanırım bir çok nedenden dolayi bu konuda gerçekten dürüst olmuyoruz.

for so many reasons. It's so hard to talk about gender.

Cinsiyetten konuşmak gerçekten çok zor.

We shy away from the word "feminist," a word I really think we need to embrace.

"Feminist" kelimesini kullanmaktan çekiniyoruz. Bence bu kelimeye sıkı sıkıya sarılmalıyız.

We have to get rid of the word bossy and bring back --

"Patronluk taslama" teriminden kurtulmamız lazım ve

(Applause)

(Alkışlar)

I think I would say in a louder voice, we need to get rid of the word "bossy"

Sanırım daha yüksek sesle söylerim, "patronluk taslama" teriminden kurtulup

and bring back the word "feminist," because we need it.

"feminist" kelimesini geri getirmeliyiz, çünkü ihtiyacımız var.

(Applause)

(Alkışlar)

PM: And we all need to do a lot more leaning in.

PM: Ve hepimizin daha çok 'sınırlarını zorlaması' gerekiyor.

SS: A lot more leaning in.

SS: Çok daha fazla 'sınırlarını zorla'.

PM: Thank you, Sheryl.

PM: Teşekkürler, Sheryl.

Thanks for leaning in and saying yes.

'Sınırlarını zorladığın' ve evet dedigin için teşekkürler.

SS: Thank you.

SS: Teşekkür ederim.

(Applause)

(Alkışlar)