How I fail at being disabled | Susan Robinson

Çeviri: Alper Tulgar Gözden geçirme: Ramazan Şen

I'd like to introduce you to my mom.

Size annemi tanıtmak istiyorum.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

I'm guessing that's not what you expected,

Tahmin ediyorum beklediğiniz bu değildi

and it's not what I expected either,

ve benim de beklediğim bu değildi.

and thank goodness I realized that an Asian man was not my mom

Tanrıya şükür ki, sarılmadan önce Asyalı bir adamın

before I hugged him,

annem olmadığını fark ettim

because that would have been so awkward.

çünkü çok tuhaf olabilirdi.

Recognizing people isn't one of my strengths

Tedavisi olmayan genetik görme bozukluğumdan dolayı

due to a genetic visual impairment that has no correction or cure.

insanları tanımak güçlü yönlerimden biri değildir.

As a result, I am legally blind,

Sonuç itibarıyla yasal olarak körüm.

though I prefer "partially sighted" because it's more optimistic.

Ancak "görme engelli" ifadesini tercih ediyorum, çünkü daha iyimser.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

And I'm entitled to the label "disabled."

Ve "engelli" etiketine hak kazanmış bulunuyorum.

I hate the word disabled when it's used to describe people.

İnsanları tanımlamak için kullanıldığında "engelli" kelimesinden nefret ediyorum.

It detonates a mindset of less than

Kapasitenizi, yeteneğinizi,

that utterly disregards capacity,

potansiyelinizi tamamen yok sayan

ability, potential,

onun yerine kırılmışlığa, eksikliğe

instead prioritizing brokenness

öncelik veren küçümseyici bir

and lack.

zihniyeti çağrıştırıyor.

The perspective can be overt.

Bakış açısı aşikar olabilir.

What can't he do for himself that I'm going to have to do for him?

Onun için yapmak zorunda kalacağım neleri yapamıyor?

She'll probably need some accommodation

Belli ki bu işte diğer hiçbir çalışanın

that no other employee at this business needs.

ihtiyaç duymayacağı kalacak yere ihtiyacı olacak.

Sometimes, the hidden bias

Bazen de gizli önyargı öylesine nazikçe

is so sweetly conveyed.

iletilir ki.

"Wow, Susan,

"Hayret, Susan,

look at everything you've done in your career and your life.

mesleğinde ve hayatında yaptığın bunca şeye baksana.

How did you do all of that and be visually impaired?"

Nasıl bunların hepsini yapıp hem de görme engelli olursun?"

(Laughter)

(Gülüşmeler)

I fail at being disabled.

Engelli olmada başarısızım.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

So in the spirit of incentivizing the rampant failure

Tüm dünyadaki insanların büyük başarısızlıklarını

of people all over the world

teşvik etmek ve

and enticing the so-called normal to just give it a rest already,

sözde "normal" olanı cazip hale getirmek adına

here are five tips

engelli olmada başarısız olmak için

to fail at being disabled.

işte size beş tavsiye.

Tip one:

Birinci tavsiye:

know your superpowers.

Süper güçlerinizi bilin.

The best team I ever led in my career

Meslek hayatımda yönettiğim en iyi takım

was based on superpowers,

süper güçleri esas alıyordu

and we even gave ourselves fancy-pantsy titles

ve kendimize süslü püslü lakaplar bile vermiştik.

like "the Pillar of Masterly Acumen."

"Sezgilerin Ustası

"The Biscuit Butterer."

"Bisküvi Yağlayıcısı"

(Laughter)

(Gülüşmeler)

"The Voice of Reason."

"Aklın Sesi" gibi.

Because we relied on our strengths,

Çünkü güçlerimize güveniyorduk,

our best strengths,

en iyi güçlerimize.

we achieved tremendous outcomes.

Şahane sonuçlar aldık.

The trait that prevents me from recognizing my mom

Annemi tanımama engel olan özellik

allows me to smoothly adapt,

pürüzsüzce uyum sağlamamı,

to quickly absorb and accurately process an exhausting volume of cues,

büyük miktarda işareti hızlıca kavrayıp doğru bir şekilde işlemden geçirmemi,

tease out what's important,

önemli olanları ayırmamı,

determine multiple processes or potentials for any situation that I'm in,

içinde bulunduğum herhangi bir durum için çoklu işlem ya da olasılıklar belirlememi

and then select the one that makes the most sense,

ve sonra akla en yatkın olanı saniyeler

all in a matter of seconds.

içinde seçmemi sağlıyor.

I see what other people do not.

Diğer insanların göremediği şeyi görüyorum.

Some people think that's a superpower,

Bazıları bunu süper güç sanıyor;

but my real superpowers

fakat gerçek süper güçlerim

are ricocheting off of glass walls --

cam duvarlara çarpmak --

(Laughter)

(Gülüşmeler)

and letting my friends walk around with kale in their teeth.

ve arkadaşlarıma dişlerinin arasındaki lahanayla gezinmelerine izin vermek.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

It's true. Don't have lunch with me,

Bu doğru. Benimle öğle ya da

or dinner.

akşam yemeği yemeyin.

Tip two: be supremely skilled,

İkinci tavsiye: İnanılmaz derecede

supremely skilled at getting it wrong.

yanlış anlamakta yetenekli olun.

It is important to be as equally confident in your superpowers

Süper güçlerinize ve FUBAR'larınıza aynı derecede

as you are in you FUBARs.

güvenmek önemlidir.

That's "effed up beyond all recognition"

Yani "tahmin edilemeyecek ölçüde zarar görmek"

for you millennials.

Y kuşağı için söylüyorum.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

Here's a good example.

Buyrun güzel bir örnek.

It is not a great idea to say,

Şöyle demek harika bir fikir değil:

"Don't worry, everything in here is too small for me to see"

"Endişelenmeyin, buradaki her şey görmem için çok küçük,"

when you accidentally walk into the men's room --

kazara erkekler tuvaletine girdiğinizde --

(Laughter)

(Gülüşmeler)

at one of the world's largest sporting arenas --

dünyanın en büyük spor sahalarından birinde --

(Laughter)

(Gülüşmeler)

or anywhere.

ya da herhangi bir yerde.

I really wish that one wasn't true.

Keşke bu doğru olmasaydı.

I'm serious. It is better to just walk out and let them think you're drunk.

Ciddiyim. Dışarı çıkıp sarhoş olduğunu sanmalarına izin vermek daha iyi.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

Tip three: know that everyone is disabled in some way,

Üçüncü tavsiye: Herkesin bir şekilde engelli olduğunu bilin.

like when you have a cold and you can't smell

Mesela üşütüp koku alamadığınızda

and you realize that the milk that you splashed in your coffee was sour

ve kahvenize döktüğünüz sütün ekşimiş olduğunu

only after you've tasted it.

sadece tattıktan sonra anladığınızda...

Very recently, a woman walked up to me frantic.

Çok kısa bir süre önce, bir kadın çıldırmış gibi bana yaklaştı.

She could not find the bakery she was looking for.

Aradığı pastaneyi bulamıyordu.

As I motioned in the direction I thought she should go,

Gitmesi gerektiğini düşündüğüm yönü işaret ederken

saying, "There are no stores on this side of the street

"Caddenin bu tarafında hiç dükkan yok,

so your best bet is to cross --"

bence en iyisi karşıya geçmeniz --" diyordum ki

"Oh my goodness," she interrupted.

"Tanrıya şükür," diyerek araya girdi.

"There it is.

"İşte orada.

All I needed was another set of eyes."

Tek ihtiyacım başka bir çift gözmüş," dedi.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

I just let her have it.

Bir şey demedim.

I would have said that, you know,

Yani mantıklı olmak, dikkatini vermek

being logical and paying attention

ve sakin kalmak işini görürdü,

and staying calm would have done the trick,

diyebilirdim,

but who am I?

fakat ben kimim ki?

Tip four: point out the disability in others.

Dördüncü tavsiye: Diğerler insanlardaki engelliliğe dikkat çekin.

This one is best reserved -- very important note --

Bu yöntem en çok - çok önemli bir bilgi -

this one is best reserved for people you know well,

bu yöntem en çok, iyi tanıdığınız insanlar için geçerli;

because random strangers typically don't appreciate

çünkü tanımadığınız insanlar genelde öğretici

teachable moments.

anların değerini bilmez.

A few years ago, my parents and I went to see the Rockettes,

Birkaç yıl önce, ebeveynlerim ve ben Rockettes'i izlemeye gittik.

Radio City's high-kicking dancers.

Radio City'nin Kan Kan dansçılarını...

I leaned over to my dad.

Babama eğildim ve dedim ki:

"The two Rockettes on the left aren't kicking in a straight line."

"Soldaki iki dançı düz bir çizgide dans etmiyor."

"Yes, they are."

"Evet, ediyorlar."

"No, they're not."

"Hayır, etmiyorlar."

"Yes, they are, and how do you know?

"Evet, ediyorlar, sen nereden biliyorsun?

You can't see."

Göremiyorsun ki."

But I know what a straight line looks like.

Ama düz bir çizginin nasıl göründüğünü biliyorum.

I had snapped a picture during our back and forth

Konuşmamız sırasında bir fotoğraf çekmiştim

and presented him the evidence that proved I was right.

ve haklı olduğumu kanıtlayan fotoğrafı ona delil olarak sundum.

He looked at the picture.

Fotoğrafa baktı.

I leaned in further.

Daha da yaklaşıp dedim ki:

"Who's disabled now?"

"Şimdi kim engelli?"

Tip five: pursue audacious goals.

Beşinci tavsiye: Gözü pek amaçlarınız olsun.

Flip expectation upside down

Beklentileri boşa çıkarın;

and shove limitation off a cliff to meet its demise.

sınırlamaları uçurumdan aşağı itin ve sonlarını getirin.

There is a college football linebacker

Üniversitede savunma yapan,

who blitzes, tackles, recovers fumbles

topu çalan, ele geçiren bir defans oyuncusu var.

while having one hand.

Tek ele sahip.

There is a teacher who successfully transfers knowledge

Başarıyla bilgisini aktaran, sayısız öğrencisine ilham veren

and inspires countless students

ve Down Sendromu ile

while living with Down syndrome.

yaşayan bir öğretmen var.

And for me,

Bana gelince,

on my long list,

uzun yapılacaklar listemde,

to cycle from Kathmandu, Nepal, to Darjeeling, India

Kathmandu, Nepal'den Darjeeling, Hindistan'a

on the backseat of a bicycle built for two.

iki kişilik bisikletin arkasında

It will be an exciting 620-mile adventure,

heyecan verici 1.000 kilometrelik bir maceraya atılmak...

and I'm sure I will have the blurry photos to show for it.

Eminim ki sonunda bulanık fotoğraflarım olacaktır.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

Oh, before we go on, I forgot to introduce you to my mom.

Bitirmeden önce, sizi annemle tanıştırmayı unuttum.

I need to do that.

Bunu yapmam lazım.

And here she is,

İşte burada.

as she would appear to me

Kalabalık arasında onu ararken

if I were looking through a crowd of people looking for her.

bana görüneceği gibi.

Or is that an Asian man?

Yoksa Asyalı bir adam mı?

Thank you.

Teşekkürler.

(Applause)

(Alkışlar)