Taiye Selasi: Don't ask where I'm from, ask where I'm a local | TED

453,641 views ・ 2015-10-20

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Yusuf Paşa ÖZDEDE Gözden geçirme: Eren Gokce
00:12
Last year, I went on my first book tour.
0
12999
2612
Geçtiğimiz sene ilk kitap turuma çıktım.
00:16
In 13 months, I flew to 14 countries
1
16271
3318
13 ay içinde 14 ülkeye uçtum
00:19
and gave some hundred talks.
2
19613
2309
ve yüzlerce konuşma yaptım.
00:22
Every talk in every country
3
22462
2513
Her ülkedeki konuşmalarım
00:24
began with an introduction,
4
24999
1976
bir girizgâhla başladı
00:26
and every introduction began, alas, with a lie:
5
26999
4825
ve her girizgâh ise maalesef bir yalanla:
00:32
"Taiye Selasi comes from Ghana and Nigeria,"
6
32567
3321
"Taiye Selasi Ganalı ve Nijeryalı"
00:35
or "Taiye Selasi comes from England and the States."
7
35912
4079
ya da "Taiye Selasi İngiltereli ve Amerikalı".
00:40
Whenever I heard this opening sentence,
8
40428
2547
Bu açılış cümlesini ne zaman duysam,
00:42
no matter the country that concluded it --
9
42999
2565
hangi ülke ile bittiğinden bağımsız şekilde --
00:45
England, America, Ghana, Nigeria --
10
45588
2387
İngiltere, Amerika, Gana, Nijerya --
00:47
I thought, "But that's not true."
11
47999
2572
"Ama bu doğru değil" diye düşündüm.
00:51
Yes, I was born in England and grew up in the United States.
12
51127
3999
Evet, ben İngiltere'de doğdum ve Amerika Birleşik Devletleri'nde büyüdüm.
00:55
My mum, born in England, and raised in Nigeria,
13
55436
3347
Annem İngiltere'de doğdu ve Nijerya'da yetişti,
00:58
currently lives in Ghana.
14
58807
1984
şu anda Gana'da yaşıyor.
01:00
My father was born in Gold Coast, a British colony,
15
60815
4225
Babam ise bir İngiliz kolonisi olan Gold Coast'da doğup
01:05
raised in Ghana,
16
65064
1585
Gana'da büyüdü
01:06
and has lived for over 30 years in the Kingdom of Saudi Arabia.
17
66673
4107
ve son 30 yıldır da Suudi Arabistan Krallığı'nda yaşıyor.
01:10
For this reason, my introducers also called me "multinational."
18
70804
5163
Bu sebepten ötürü beni takdim eden kişiler beni "çok uluslu" olarak da tanıttılar.
01:16
"But Nike is multinational," I thought,
19
76498
3968
"Ancak Nike çok ulusludur" diye düşündüm,
01:20
"I'm a human being."
20
80490
1991
"Bense bir insanım".
01:23
Then, one fine day, mid-tour,
21
83124
3160
Sonra günlerden bir gün, turun ortasında,
01:26
I went to Louisiana, a museum in Denmark
22
86308
3476
Danimarka'da, yazar Colum McCann ile aynı sahneyi paylaştığım
01:29
where I shared the stage with the writer Colum McCann.
23
89808
3328
Louisiana Müzesi'ne gittim.
01:33
We were discussing the role of locality in writing,
24
93580
2890
Yazıda yerelliğin rolü ile ilgili konuşuyorduk
01:36
when suddenly it hit me.
25
96494
2179
ve bir anda aklıma bir şey dank etti.
01:39
I'm not multinational.
26
99157
1985
Ben çok uluslu değilim.
01:41
I'm not a national at all.
27
101166
2996
Ben uluslu da değilim.
01:44
How could I come from a nation?
28
104186
2372
Nasıl olur da bir milletten gelebilirim?
01:46
How can a human being come from a concept?
29
106999
3341
İnsanoğlu nasıl olur da bir kavramdan gelmiş olabilir?
01:50
It's a question that had been bothering me for going on two decades.
30
110745
4293
Bu, beni 20 yıldır sıkan bir soruydu.
01:55
From newspapers, textbooks, conversations,
31
115403
3173
Gazetelerden, ders kitaplarından, sohbetlerden
01:58
I had learned to speak of countries
32
118600
2262
ülkeler sanki sonsuz, tekil,
02:00
as if they were eternal, singular, naturally occurring things,
33
120886
4763
doğal olarak oluşan şeylermiş gibi konuşmayı öğrendim.
02:05
but I wondered:
34
125673
1857
Ancak merak ediyordum:
02:07
to say that I came from a country
35
127554
1772
Bir ülkeden geldiğini söylemek,
02:09
suggested that the country was an absolute,
36
129350
3015
o ülkenin bir mutlak olduğunu öne sürüyordu,
02:12
some fixed point in place in time,
37
132389
2682
sabit bir noktada, bir zamanda ve yerde,
02:15
a constant thing, but was it?
38
135095
2348
değişmez bir şey gibi, peki böyle miydi?
02:18
In my lifetime, countries had disappeared -- Czechoslovakia;
39
138191
4626
Yaşadığım süre boyunca, ülkeler yok oldular, Çekoslovakya gibi;
02:22
appeared -- Timor-Leste; failed -- Somalia.
40
142841
4359
yeni ülkeler kuruldu, Doğu Timor gibi; başarısız oldular, Somali gibi.
02:27
My parents came from countries that didn't exist when they were born.
41
147224
4274
Benim ailem, o dönem henüz var olmayan ülkelerde doğdular.
02:31
To me, a country -- this thing that could be born, die, expand, contract --
42
151522
6310
Benim için ülke dediğimiz şey -- doğan, ölen, genişleyen, daralan bir kavram --
02:37
hardly seemed the basis for understanding a human being.
43
157856
3421
insanoğlunu anlamaya zoraki bir temel teşkil ediyor gibi göründü
02:41
And so it came as a huge relief to discover the sovereign state.
44
161602
5154
ve sonunda egemen bir devletin keşfi muazzam bir rahatlama getirdi.
02:47
What we call countries are actually
45
167232
1938
Ülkeleri tanımlama şekillerimiz aslında
02:49
various expressions of sovereign statehood,
46
169194
2649
egemen devletçilik anlayışının çeşitli varyasyonları,
02:51
an idea that came into fashion only 400 years ago.
47
171867
3864
yalnızca 400 sene önce moda olmuş bir düşünce.
02:56
When I learned this, beginning my masters degree in international relations,
48
176295
4886
Uluslararası İlişkiler yüksek lisansıma başladığım zaman bunu öğrendiğimde,
03:01
I felt a sort of surge of relief.
49
181205
2369
bir çeşit rahatlama hissetmiştim.
03:03
It was as I had suspected.
50
183598
2246
Tam da şüphelendiğim gibiydi.
03:06
History was real, cultures were real,
51
186352
3671
Tarih gerçekti, kültürler de öyle;
03:10
but countries were invented.
52
190047
2514
ancak ülkeler birer icattı.
03:13
For the next 10 years, I sought to re- or un-define myself,
53
193022
4461
Sonraki 10 sene, kendimi tekrar tanımlamak veya tanımlamamak için arayıştaydım,
03:17
my world, my work, my experience,
54
197507
2468
dünyam, işim, yaşanmışlıklarım,
03:19
beyond the logic of the state.
55
199999
2175
devlet mantığının ötesindeydi.
03:22
In 2005, I wrote an essay, "What is an Afropolitan,"
56
202198
4539
2005 senesinde kültürü ülkeye ayrıcalıklı tutan bir kimliğin tasvirini yaptığım
03:26
sketching out an identity that privileged culture over country.
57
206761
5268
"Afropolitan nedir" diye bir deneme yazdım.
03:32
It was thrilling how many people could relate to my experience,
58
212053
4519
Bu kadar çok insanın yaşadığım tecrübe
ile bağlantı kurabildiğini görmek aşırı heyecan vericiydi,
03:36
and instructional how many others didn't buy my sense of self.
59
216596
4977
benlik algımı kabul etmeyenleri görmek de bir o kadar öğreticiydi.
03:42
"How can Selasi claim to come from Ghana," one such critic asked,
60
222224
5000
"Selasi, Gana pasaportu ile gezmenin getirdiği aşağılanmayı yaşamamışken
03:47
"when she's never known the indignities
61
227248
2268
nasıl Ganalı olduğunu iddia eder?"
03:49
of traveling abroad on a Ghanian passport?"
62
229540
2713
diye bir eleştirel soru da soruldu.
03:52
Now, if I'm honest,
63
232777
2198
Dürüst olmak gerekirse,
03:54
I knew just what she meant.
64
234999
1432
soruyu soran kişinin ne demek istediğini anlıyordum.
03:56
I've got a friend named Layla who was born and raised in Ghana.
65
236999
3449
Gana'da doğup büyüyen Layla isimli bir arkadaşım var.
04:00
Her parents are third-generation Ghanians of Lebanese descent.
66
240472
4542
Ailesi, Lübnan kökenli olan üçüncü jenerasyon Ganalılar.
04:05
Layla, who speaks fluent Twi, knows Accra like the back of her hand,
67
245506
5000
Layla, akıcı bir şekilde Twi dilini konuşabilen, Accra'yı avucunun içi gibi bilen biriydi;
04:10
but when we first met years ago, I thought, "She's not from Ghana."
68
250530
4735
ancak kendisi ile yıllar evvel tanıştığımızda,
"Ganalı değildir" diye düşünmüştüm.
04:15
In my mind, she came from Lebanon,
69
255648
2587
Accra'nın kenar bölgelerinde meydana gelen bütün yaşanmışlıklarına
04:18
despite the patent fact that all her formative experience
70
258259
3716
dair tescilli gerçeklere rağmen o benim için Lübnanlıydı.
04:21
took place in suburban Accra.
71
261999
1845
04:24
I, like my critics,
72
264376
2342
Ben, aldığım eleştirilerdeki gibi,
04:26
was imagining some Ghana where all Ghanaians had brown skin
73
266742
5530
Gana'yı tüm Ganalıların kahverengi derili olduğu ve İngiliz pasaportuna
04:32
or none held U.K. passports.
74
272296
2511
sahip olmadıkları bir yer olarak hayal ediyordum.
04:35
I'd fallen into the limiting trap
75
275219
2207
Ben de bir ülkeden gelmenin koyduğu
04:37
that the language of coming from countries sets --
76
277450
3171
o sınırlayıcı tuzağa düşmüştüm --
04:40
the privileging of a fiction, the singular country,
77
280645
3731
bir kurgunun, tek ülke ayrıcalığının
insan deneyimi gerçeğinden üstün olması.
04:44
over reality: human experience.
78
284400
3209
04:48
Speaking with Colum McCann that day, the penny finally dropped.
79
288363
4666
Colum McCann ile o gün konuşurken, sonunda jeton düşmüştü.
04:53
"All experience is local," he said.
80
293433
2744
"Tüm yaşanmışlıklar yereldir" dedi McCann.
04:56
"All identity is experience," I thought.
81
296788
3603
"Tüm kimlikler birer yaşanmışlıktır" diye düşündüm ben de.
05:00
"I'm not a national," I proclaimed onstage.
82
300836
3461
"Ben ulusal değilim" diye ifade ettim kendimi sahnede,
05:04
"I'm a local. I'm multi-local."
83
304710
2800
"Ben lokalim, multi-lokalim"
05:07
See, "Taiye Selasi comes from the United States," isn't the truth.
84
307876
4147
Gördünüz mü, "Taiye Selasi Amerikalı" gerçek değil.
05:12
I have no relationship with the United States,
85
312452
2777
Birleşik Devletler ile hiçbir bağım bulunmuyor,
05:15
all 50 of them, not really.
86
315253
2165
50 eyaletin hiçbirisi ile, gerçekten.
05:17
My relationship is with Brookline, the town where I grew up;
87
317831
3783
Benim ilişkim Brookline ile, büyüdüğüm kasabayladır;
05:21
with New York City, where I started work;
88
321638
2541
New York City ile, çalışmaya başladığım şehirle;
05:24
with Lawrenceville, where I spend Thanksgiving.
89
324203
2784
Lawrenceville ile, Şükran Günü'nü geçirdiğim yerle.
05:27
What makes America home for me is not my passport or accent,
90
327797
5240
Amerika'yı benim evim yapan şey, pasaportum ya da aksanım değil;
05:33
but these very particular experiences
91
333061
2636
ancak bu belirleyici tecrübeler
05:35
and the places they occur.
92
335721
1958
ve bunun geçtiği yerler oluyor.
05:38
Despite my pride in Ewe culture,
93
338076
2731
Ewe kültürüme dair duyduğum kıvanca,
05:40
the Black Stars, and my love of Ghanaian food,
94
340831
3144
Kara Yıldızlar ve Gana yemeklerine olan sevgime rağmen,
05:43
I've never had a relationship with the Republic of Ghana, writ large.
95
343999
4358
benim Gana Cumhuriyeti ile belirgin hiçbir bağım olmadı.
05:48
My relationship is with Accra, where my mother lives,
96
348738
3655
Accra ile benim bağım, annemin yaşadığı
05:52
where I go each year,
97
352417
1611
ve her sene gittiğim yer olması,
05:54
with the little garden in Dzorwulu where my father and I talk for hours.
98
354052
4396
Dzorwulu'da babam ile saatlerce konuştuğumuz o küçük bahçe olması.
05:59
These are the places that shape my experience.
99
359209
2962
Buralar benim yaşam deneyimimi şekillendiren yerler oldular.
06:02
My experience is where I'm from.
100
362607
2349
Benim nereli olduğumun tecrübesi.
06:05
What if we asked, instead of "Where are you from?" --
101
365999
3379
Ya "Nerelisin" diye sormak yerine
06:09
"Where are you a local?"
102
369782
1804
"Nereye aitsin" diye sorsaydık?
06:11
This would tell us so much more about who and how similar we are.
103
371610
4413
Bu bize kim olduğumuzu ve ne kadar benzer olduğumuzu daha fazla gösterirdi.
06:16
Tell me you're from France, and I see what, a set of clichés?
104
376047
4584
Bana Fransalı olduğunuzu söylediğinizde ne görmeliyim? Klişeler sürüsü mü?
06:20
Adichie's dangerous single story, the myth of the nation of France?
105
380655
4240
Adichie'nin tehlikeli tek hikâyesindeki
gibi bir türden Fransız ulusuna ait mitler mi?
06:25
Tell me you're a local of Fez and Paris,
106
385355
3234
Bana Fez yahut Paris yerlisi olduğunuzu, daha da iyisi
06:28
better yet, Goutte d'Or, and I see a set of experiences.
107
388613
4365
Goutte d'Or'lu olduğunuzu söyleyin ve ben bir sürü yaşanmışlık görebileyim.
06:33
Our experience is where we're from.
108
393002
2973
Nereli olduğumuz aslında bizim yaşanmışlıklarımızdır.
06:35
So, where are you a local?
109
395999
2047
Peki siz nereye aitsiniz?
06:38
I propose a three-step test.
110
398070
2071
Üç aşamalı bir test sunuyorum bunun için.
06:40
I call these the three "R’s": rituals, relationships, restrictions.
111
400601
5661
Ben bu testi 3R testi olarak isimlendiriyorum:
Alışkanlıklar (Rituels), Bağlar (Relationships), Kısıtlamalar (Restrictions).
06:46
First, think of your daily rituals, whatever they may be:
112
406619
3914
İlk olarak günlük ritüellerinizi düşünün, ne olursa olsunlar:
06:50
making your coffee, driving to work,
113
410557
2033
Kahve yapmak, aracınızla işe gitmek,
06:52
harvesting your crops, saying your prayers.
114
412614
2876
ekin biçmek, dua etmek.
06:55
What kind of rituals are these?
115
415514
2222
Ne türden alışkanlıklar bunlar?
06:57
Where do they occur?
116
417760
1453
Bunlar nerede oluşur?
06:59
In what city or cities in the world do shopkeepers know your face?
117
419237
4639
Dünyanın hangi şehrinde yahut şehirlerinde dükkânlar sizi tanıyorlar?
07:04
As a child, I carried out fairly standard suburban rituals in Boston,
118
424582
4393
Bir çocuk olarak Boston'da annemin Londra'dan ve Lagos'tan
getirdiği alışkanlıkların düzenlenmiş şekilleri olan
07:08
with adjustments made for the rituals my mother brought from London and Lagos.
119
428999
4631
oldukça standart banliyö alışkanlıkları yerine getiriyordum.
07:13
We took off our shoes in the house,
120
433654
1847
Eve girerken ayakkabımızı çıkarırdık,
07:15
we were unfailingly polite with our elders,
121
435525
2690
bizden büyüklere hiçbir hataya mahal vermeden nezaket gösterirdik,
07:18
we ate slow-cooked, spicy food.
122
438239
2237
elektrikli tencerede yavaş pişen baharatlı yemekler yerdik.
07:20
In snowy North America, ours were rituals of the global South.
123
440865
4696
Karlı Kuzey Amerika'da global bir Güney'in alışkanlıklarını yaşıyorduk.
07:26
The first time I went to Delhi or to southern parts of Italy,
124
446132
3843
Delhi'ye ya da Güney İtalya'ya ilk gittiğimde
07:29
I was shocked by how at home I felt.
125
449999
2336
kendimi nasıl evimde hissettiğimi görünce çok şaşırdım.
07:32
The rituals were familiar.
126
452359
2131
Alışkanlıklar çok tanıdıktı.
07:34
"R" number one, rituals.
127
454975
2103
Birinci "R", alışkanlıklar (rituals).
07:37
Now, think of your relationships, of the people who shape your days.
128
457578
4114
Şimdi günlerinizi şekillendiren insanlarla olan bağlarınızla ilgili düşünün.
07:42
To whom do you speak at least once a week,
129
462065
2540
En azından haftada bir gün konuştuğunuz insanlar,
07:44
be it face to face or on FaceTime?
130
464629
2800
yüz yüze veya FaceTime'da olsun.
07:47
Be reasonable in your assessment;
131
467453
1706
Bu değerlendirmenizde makul olmaya çalışın,
07:49
I'm not talking about your Facebook friends.
132
469183
2857
zira Facebook arkadaşlarınızdan bahsetmiyorum.
07:52
I'm speaking of the people who shape your weekly emotional experience.
133
472064
4283
Bir haftanızı duygusal anlamda şekillendiren insanlardan bahsediyorum.
07:56
My mother in Accra, my twin sister in Boston,
134
476371
2604
Accra'daki annem, Boston'daki ikiz kız kardeşim,
07:58
my best friends in New York:
135
478999
2042
New York'taki en iyi arkadaşlarım:
08:01
these relationships are home for me.
136
481065
2345
Bu bağlar benim için birer yuva gibi.
08:03
"R" number two, relationships.
137
483822
2287
İki numaralı "R", Bağlar (Relationships).
08:06
We're local where we carry out our rituals and relationships,
138
486665
4310
Bizler alışkanlıklarımızı ve bağlarımızı devam ettirdiğimiz yerlere aitiz,
08:10
but how we experience our locality
139
490999
2742
ancak yerel aidiyetimizi yaşama şeklimiz
08:13
depends in part on our restrictions.
140
493765
3286
bazı kısıtlamalarımıza da bağlıdır.
08:17
By restrictions, I mean, where are you able to live?
141
497075
2843
Kısıtlamalar derken, bahsettiğim şey "Nerede yaşayabilirsin?"
08:19
What passport do you hold?
142
499942
2033
"Hangi ülkenin pasaportunu taşıyorsun?"
08:21
Are you restricted by, say, racism, from feeling fully at home where you live?
143
501999
5267
Irkçılık gibi bir şeyden dolayı yaşadığınız yerde kendinizi evinizde hissetmekten;
08:27
By civil war, dysfunctional governance, economic inflation,
144
507290
4263
sivil savaş, işlevsiz bir yönetim, ekonomik enflasyon sayesinde,
08:31
from living in the locality where you had your rituals as a child?
145
511577
4398
bir çocuk olarak alışkanlıklarınızı sürdürdüğünüz
çevrede yaşamaktan kısıtlanıyor musunuz?
08:36
This is the least sexy of the R’s,
146
516396
2597
Bu da en az seksi R,
08:39
less lyric than rituals and relationships,
147
519017
2958
alışkanlıklar ve bağlardan daha az şiirsel;
08:41
but the question takes us past "Where are you now?"
148
521999
3310
ancak soru bizi "Şu an neredesin?" sorusundan
08:45
to "Why aren't you there, and why?"
149
525333
3024
"Neden orada değilsin ve neden?" sorusuna götürüyor.
08:49
Rituals, relationships, restrictions.
150
529174
2837
Alışkanlıklar, bağlar ve kısıtlamalar.
08:52
Take a piece of paper
151
532503
1525
Bir parça kâğıt alın ve
08:54
and put those three words on top of three columns,
152
534052
3292
ve sütunlara ayırarak bu üç kelimeyi sütunların başına yazın,
08:57
then try to fill those columns as honestly as you can.
153
537368
3316
sonra üç sütunu da tüm dürüstlüğünüzle doldurmaya çalışın.
09:01
A very different picture of your life in local context,
154
541041
4161
Yerel bağlamda hayatınızın,
09:05
of your identity as a set of experiences,
155
545226
3414
tecrübeler ile şekillenmiş kimliğinizin çok farklı bir resmi
09:08
may emerge.
156
548664
1160
ortaya çıkabilir.
09:09
So let's try it.
157
549848
1216
Hadi deneyelim.
09:11
I have a friend named Olu.
158
551088
1765
Olu isimli bir arkadaşım var.
09:12
He's 35 years old.
159
552877
1595
Kendisi 35 yaşında.
09:14
His parents, born in Nigeria, came to Germany on scholarships.
160
554496
3945
Ailesi Nijerya'da doğmuş ve burs ile Almanya'ya yerleşiyor.
09:18
Olu was born in Nuremberg and lived there until age 10.
161
558465
3561
Olu Nuremberg'de doğuyor ve 10 yaşına kadar orada yaşıyor.
09:22
When his family moved to Lagos, he studied in London,
162
562050
2793
Ailesi Lagos'a yerleştiği zaman, Olu Londra'da okuyor
09:24
then came to Berlin.
163
564867
1425
ve daha sonra da Berlin'e geliyor.
09:26
He loves going to Nigeria --
164
566316
2659
Nijerya'ya gitmeyi çok seviyor --
09:28
the weather, the food, the friends --
165
568999
2634
havası, yemekleri, arkadaşları --
09:31
but hates the political corruption there.
166
571657
2514
ancak politik yolsuzluklardan nefret ediyor.
09:34
Where is Olu from?
167
574655
1200
Olu nereli?
09:36
I have another friend named Udo.
168
576426
2191
Udo isimli başka bir arkadaşım var.
09:38
He's also 35 years old.
169
578641
1507
O da 35 yaşında.
09:40
Udo was born in Córdoba, in northwest Argentina,
170
580624
3199
Córdoba'da, Kuzeybatı Arjantin'de doğuyor,
09:43
where his grandparents migrated from Germany, what is now Poland,
171
583847
3188
büyükanne ve büyükbabası şimdi Polonya olan
09:47
after the war.
172
587059
1428
o tarihteki Almanya'dan savaş sonrası oraya kaçmış.
09:48
Udo studied in Buenos Aires, and nine years ago came to Berlin.
173
588511
3882
Udo Buenos Aires'te okuyor ve 9 yıl önce Berlin'e yerleşiyor.
09:52
He loves going to Argentina -- the weather, the food, the friends --
174
592417
4201
Arjantin'e gitmeyi çok seviyor -- havası, yemekleri ve arkadaşları --
09:56
but hates the economic corruption there.
175
596642
2460
ancak ekonomik yolsuzluklardan nefret ediyor.
09:59
Where is Udo from?
176
599467
1938
Udo nereli?
10:01
With his blonde hair and blue eyes, Udo could pass for German,
177
601429
3633
Sarı saçları ve mavi gözleri ile Alman sayılabilir;
10:05
but holds an Argentinian passport, so needs a visa to live in Berlin.
178
605086
4056
ancak Arjantin pasaportu taşıyor
ve Berlin'e gitmesi için vizeye ihtiyaç duyuyor.
10:09
That Udo is from Argentina has largely to do with history.
179
609166
4309
Udo'nun Arjantinli olması büyük oranda tarihle ilgili,
10:13
That he's a local of Buenos Aires and Berlin,
180
613499
3157
Buenos Aires ve Berlin'in yerlisi olması
10:16
that has to do with life.
181
616680
1785
yaşamla ilgili.
10:18
Olu, who looks Nigerian, needs a visa to visit Nigeria.
182
618774
4201
Nijeryalı gibi görünen Olu ise Nijerya'ya gitmek için vizeye ihtiyaç duyuyor.
10:22
He speaks Yoruba with an English accent,
183
622999
2391
İngiliz aksanı ile Yoruba konuşuyor
10:25
and English with a German one.
184
625414
2079
ve Alman aksanı ile İngilizce.
10:27
To claim that he's "not really Nigerian," though,
185
627517
2541
Ancak kendisinin "gerçekten Nijeryalı" olmadığını söylemek
10:30
denies his experience in Lagos,
186
630082
2328
Lagos'taki yaşanmışlıklarını,
10:32
the rituals he practiced growing up,
187
632434
2183
büyürken taşıdığı alışkanlıkları,
10:34
his relationship with family and friends.
188
634641
2429
ailesi ve arkadaşları ile olan bağlarını inkâr etmek olacaktır.
10:37
Meanwhile, though Lagos is undoubtedly one of his homes,
189
637531
3921
Şüphesiz Lagos onun evlerinden birisi olsa da,
10:41
Olu always feels restricted there,
190
641476
2499
Olu kendisini orada kendini kısıtlanmış hissediyor,
10:43
not least by the fact that he's gay.
191
643999
2269
özellikle eşcinsel olması bunun sebeplerinden birisi.
10:47
Both he and Udo are restricted by the political conditions
192
647228
3722
Hem o, hem de Udo politik şartlar sebebi ile kendilerini
10:50
of their parents' countries,
193
650975
1653
ailelerinin ülkelerinde kısıtlanmış hissediyor,
10:52
from living where some of their most meaningful rituals
194
652652
2984
en anlamlı alışkanlıklarının
10:55
and relationships occur.
195
655660
1950
ve bağlarının kurulduğu yerde yaşarken.
10:57
To say Olu is from Nigeria and Udo is from Argentina
196
657634
4101
Olu'nun Nijeryalı, Udo'nun ise Arjantinli olduğunu söylemek
11:01
distracts from their common experience.
197
661759
2113
ortak yaşanmışlıkları bir kenara iter.
11:03
Their rituals, their relationships, and their restrictions are the same.
198
663896
3615
Alışkanlıkları, bağları ve kısıtlamaları aynıdır oysaki.
11:08
Of course, when we ask, "Where are you from?"
199
668146
2414
Elbette "Nerelisin?" diye sorduğumuz zaman
11:10
we're using a kind of shorthand.
200
670584
1921
bir tür kısaltma kullanmış oluyoruz.
11:12
It's quicker to say "Nigeria" than "Lagos and Berlin,"
201
672529
3927
"Nijerya" demek, "Lagos ve Berlin" demekten daha hızlı
11:16
and as with Google Maps, we can always zoom in closer,
202
676916
3831
ve Google Harita ile ülkeden şehre, şehirden muhite giderek
11:20
from country to city to neighborhood.
203
680771
2460
daha yakınlaştırabiliriz.
11:23
But that's not quite the point.
204
683255
2293
Ama esas mevzu bu değil.
11:26
The difference between "Where are you from?"
205
686310
2589
"Nerelisin" ve "Nereye aitsin?"
11:28
and "Where are you a local?"
206
688923
1516
soruları arasındaki fark,
11:30
isn't the specificity of the answer;
207
690463
2962
cevabın belirlilik ifade etmesi değil;
11:33
it's the intention of the question.
208
693449
2115
sorunun maksadı aslında.
11:36
Replacing the language of nationality with the language of locality asks us
209
696040
5141
Milliyetin dili yerine aidiyetin dilini koymak
11:41
to shift our focus to where real life occurs.
210
701206
3691
odak noktamızı gerçek yaşamın oluştuğu yöne çevirmemizi sağlar.
11:45
Even that most glorious expression of countryhood, the World Cup,
211
705349
4217
Dünya Kupası gibi ülke kimliğinin böylesine ihtişamlı bir ifadesi bile
11:49
gives us national teams comprised mostly of multilocal players.
212
709590
5696
bize multi yerel oyunculardan oluşmuş millî bir takımı verir.
11:55
As a unit of measurement for human experience,
213
715659
2517
Yaşam deneyimi için bir ölçü birimi olarak
11:58
the country doesn't quite work.
214
718200
2775
ülke pek de bir işe yaramıyor.
12:00
That's why Olu says, "I'm German, but my parents come from Nigeria."
215
720999
3853
İşte bu yüzden Olu "Ben Almanım, ancak ailem Nijeryalı" diyor.
12:05
The "but" in that sentence belies the inflexibility of the units,
216
725249
5356
Bu cümledeki "ancak" birimlerin katılığını yok ediyor,
12:10
one fixed and fictional entity bumping up against another.
217
730629
4138
bir sabit ve kurgusal mevcudiyet, birbiriyle çarpışıyor.
12:15
"I'm a local of Lagos and Berlin," suggests overlapping experiences,
218
735164
4422
"Ben Lagos ve Berlin'in yerlisiyim" birbiri ile örtüşen yaşanmışlıkları,
12:19
layers that merge together, that can't be denied or removed.
219
739610
4225
birbirine kaynaşan, inkâr edilemeyen yahut
ortadan kaldırılamayan katmanları gösteriyor.
12:24
You can take away my passport,
220
744176
2232
Pasaportumu elimden alabilirsiniz,
12:26
but you can't take away my experience.
221
746432
2107
ama deneyimlerimi benden alamazsınız.
12:28
That I carry within me.
222
748563
2111
Onu yanımda taşıyorum.
12:30
Where I'm from comes wherever I go.
223
750698
2642
Nereli olduğum benimle birlikte gelir.
12:34
To be clear, I'm not suggesting that we do away with countries.
224
754253
3367
Açıklayıcı olması açısından, ben ülkeleri ortadan kaldırmayı önermiyorum.
12:37
There's much to be said for national history,
225
757645
2133
Ulusal tarih hakkında söylenecek çok fazla şey var,
12:39
more for the sovereign state.
226
759803
1961
egemen devlet için söylenecek daha fazlası.
12:41
Culture exists in community, and community exists in context.
227
761788
4697
Kültür toplumun içinde var olur ve toplum bağlam içinde var olur.
12:46
Geography, tradition, collective memory: these things are important.
228
766509
3966
Coğrafya, gelenek, kollektif bellek: Bunlar önemli kavramlar.
12:51
What I'm questioning is primacy.
229
771006
2508
Benim sorguladığım ise öncelikler.
12:53
All of those introductions on tour began with reference to nation,
230
773999
4664
Kitap turundaki tüm girizgâhlar, nereli olduğum dinleyicilere kim olduğumu
12:58
as if knowing what country I came from would tell my audience who I was.
231
778687
4323
gösteriyormuşçasına milliyete vurgu yaparak başlıyordu.
13:03
What are we really seeking, though, when we ask where someone comes from?
232
783510
3905
Peki birine nereli olduğunu sorduğumuzda tam olarak aradığımız şey nedir?
13:07
And what are we really seeing when we hear an answer?
233
787439
2941
Cevabı duyduğumuzda tam olarak ne görürüz?
13:10
Here's one possibility:
234
790999
1271
İşte bir olasılık:
13:12
basically, countries represent power.
235
792294
2770
Basit bir tanımla, ülkeler gücü temsil ederler.
13:15
"Where are you from?" Mexico. Poland. Bangladesh. Less power.
236
795588
4575
"Nerelisin?" Meksika, Polonya, Bangladeş. Az güç.
13:20
America. Germany. Japan. More power.
237
800671
3494
Amerika, Almanya, Japonya. Çok güç.
13:24
China. Russia. Ambiguous.
238
804189
2887
Çin, Rusya. Muğlak.
13:27
(Laughter)
239
807703
1660
(Kahkahalar)
13:29
It's possible that without realizing it, we're playing a power game,
240
809387
3661
Farkında olmadan aslında bir güç oyunu oynamamız muhtemel,
13:33
especially in the context of multi-ethnic countries.
241
813072
3341
özellikle çoklu-etnik ülkeler bağlamında.
13:36
As any recent immigrant knows,
242
816437
2269
Yeni göçmenlerin hepsinin bildiği gibi,
13:38
the question "Where are you from?" or "Where are you really from?"
243
818731
4244
"Nerelisin? yahut "Aslen nerelisin?" soruları
13:42
is often code for "Why are you here?"
244
822999
2469
aslında "Neden buradasın?" sorusu için bir kodlama oluyor.
13:46
Then we have the scholar William Deresiewicz's writing
245
826324
3112
Seçkin Amerikan üniversiteleri hakkında yazan eğitimci
13:49
of elite American colleges.
246
829460
1773
William Deresiewicz şöyle der:
13:51
"Students think that their environment is diverse
247
831257
3151
"Öğrenciler yaşadıkları çevrede birisi Missouri'den, bir başkası Pakistan'dan
13:54
if one comes from Missouri and another from Pakistan --
248
834432
3255
olduğunda bunu çeşitlilik olarak görüyorlar,
13:57
never mind that all of their parents are doctors or bankers."
249
837711
4038
ailelerinin doktor yahut bankacı olduğunu düşünmeden".
14:02
I'm with him.
250
842114
1159
Kendisi ile hemfikirim.
14:03
To call one student American, another Pakistani,
251
843297
3471
Bir öğrenciyi Amerikalı, diğerini ise Pakistanlı olarak kimliklendirip,
14:06
then triumphantly claim student body diversity
252
846792
3261
daha sonra da muzaffer bir şekilde öğrencilerin çeşitliliğinden bahsetmek,
14:10
ignores the fact that these students are locals of the same milieu.
253
850077
3643
bu öğrencilerin aynı sosyal çevreye aidiyetini göz ardı ediyor.
14:13
The same holds true on the other end of the economic spectrum.
254
853744
3349
Ekonomik spektrumun diğer ucu için de bu doğru.
14:17
A Mexican gardener in Los Angeles and a Nepali housekeeper in Delhi
255
857593
4672
Los Angeles'taki Meksikalı bahçıvan ve Delhi'deki Nepalli bir temizlikçi
14:22
have more in common in terms of rituals and restrictions
256
862289
3823
milliyetlerinin ifade ettiklerinden çok, kısıtlamalar ve alışkanlıklar bağlamında
14:26
than nationality implies.
257
866136
1786
çok daha fazla ortak yöne sahipler.
14:27
Perhaps my biggest problem with coming from countries
258
867946
3595
Belki de bir ülkeden gelmekle ilgili en büyük problemim
14:31
is the myth of going back to them.
259
871565
1714
ona geri dönmekle ilgili mittir.
14:33
I'm often asked if I plan to "go back" to Ghana.
260
873303
3095
Gana'ya bir gün geri dönme planım olup olmadığı sıkça sorulur bana.
14:36
I go to Accra every year, but I can't "go back" to Ghana.
261
876422
4320
Accra'ya her sene gidiyorum, ancak Gana'ya geri dönemem.
14:40
It's not because I wasn't born there.
262
880766
1801
Bunun sebebi orada doğmamış olmam değil.
14:42
My father can't go back, either.
263
882591
2333
Babam da doğduğu,
14:44
The country in which he was born,
264
884948
2027
ancak artık var olmayan
14:46
that country no longer exists.
265
886999
2334
ülkesine geri dönemez.
14:49
We can never go back to a place and find it exactly where we left it.
266
889357
3835
Bıraktığımız yerlere geri dönüp, onu asla aynı şekilde bulamayız.
14:53
Something, somewhere will always have changed,
267
893216
2848
Bir şeyler, bir yerler her zaman değişecektir,
14:56
most of all, ourselves.
268
896088
1896
çoğunlukla da bizler.
14:58
People.
269
898738
1222
İnsanlar.
14:59
Finally, what we're talking about is human experience,
270
899985
2547
Sonuç olarak, konuştuğumuz şey insanların yaşanmışlıkları,
15:02
this notoriously and gloriously disorderly affair.
271
902556
3863
bu olumlu yahut olumsuz yaşanan düzensiz meseleleri.
15:06
In creative writing, locality bespeaks humanity.
272
906888
3398
Yaratıcı yazımda aidiyet, insanlığa seslenir.
15:10
The more we know about where a story is set,
273
910310
2277
Hikâyenin nerede şekillendiğini bildikçe,
15:12
the more local color and texture,
274
912611
2364
yerel renkleri ve özellikleri,
15:14
the more human the characters start to feel,
275
914999
2477
karakterler daha bir insancıl gelmeye başlar,
15:17
the more relatable, not less.
276
917500
2276
daha fazla bağ kurulabilir, daha az değil.
15:19
The myth of national identity and the vocabulary of coming from
277
919800
4444
Ulusal kimlik ve bir yerden gelmeye dair söz dağarcığı efsanesi,
15:24
confuses us into placing ourselves into mutually exclusive categories.
278
924268
4962
kendimizi birbirini dışlayan kategorilere konumlandırırken kafamızı bulandırıyor.
15:29
In fact, all of us are multi -- multi-local, multi-layered.
279
929254
4305
Aslında, hepimiz birer çokluyuz -- çok kimlik sahibi, çok katmanlıyız.
15:33
To begin our conversations with an acknowledgement of this complexity
280
933583
3784
Konuşmalarımıza bu karmaşıklığın farkındalığı ile başlamak,
15:37
brings us closer together, I think, not further apart.
281
937391
3581
bence bizi birbirimize daha da yakınlaştırıyor, uzaklaştırmıyor.
15:40
So the next time that I'm introduced,
282
940996
3302
Bir dahaki sefere tanıtılırken,
15:44
I'd love to hear the truth:
283
944322
1849
gerçeği duymak isterim:
15:46
"Taiye Selasi is a human being, like everybody here.
284
946195
4007
"Taiye Selasi bir insan, buradaki herkes gibi.
15:50
She isn't a citizen of the world, but a citizen of worlds.
285
950226
4058
O bir dünya vatandaşı değil, dünyaların vatandaşı.
15:54
She is a local of New York, Rome and Accra."
286
954308
2761
New York'un, Roma'nın, Accra'nın yerlisi."
15:57
Thank you.
287
957411
1161
Teşekkürler.
15:58
(Applause)
288
958596
4403
(Alkış)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7