The difference between winning and succeeding | John Wooden | TED

John Wooden ile "Kazanmak" ve "Başarı" arasındaki fark üzerine

2,758,549 views

2009-03-26 ・ TED


New videos

The difference between winning and succeeding | John Wooden | TED

John Wooden ile "Kazanmak" ve "Başarı" arasındaki fark üzerine

2,758,549 views ・ 2009-03-26

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Oktay Simsek Gözden geçirme: Sancak Gülgen
00:12
I coined my own definition of success in 1934,
0
12390
4372
Kendime ait başarı tanımlamasını
1934'de, South Bend İndiana'da bir lisede öğretmenlik yaparken buldum.
00:16
when I was teaching at a high school in South Bend, Indiana,
1
16786
2937
00:19
being a little bit disappointed, and [disillusioned] perhaps,
2
19747
4760
İngilizce sınıflarımdaki genç öğrencilerin velilerinin, onlardan sadece en yüksek olan A ve B notlarını almalarını beklemelerinden
00:24
by the way parents of the youngsters in my English classes
3
24531
4047
biraz hayal kırıklığına uğramış ve belki de kuruntu yapmıştım.
00:28
expected their youngsters to get an A or a B.
4
28602
3849
Bu veliler daha düşük olan
C notununun, komşu çocukları için kabul edilebilir olduğunu
00:32
They thought a C was all right for the neighbors' children,
5
32475
2897
çünkü onların ortalama gençler olduklarını düşünüyorlardı.
00:35
because they were all average.
6
35396
1967
00:37
But they weren't satisfied when their own --
7
37387
2135
Fakat kendi çocuklarının böyle bir durumda -
00:39
it would make the teacher feel that they had failed, or the youngster had failed.
8
39546
3968
öğretmenlerini, velilerinin ya da kendilerinin başarısız olduklarını düşünmeye sevk ediyor olacaklarından tatminkar değillerdi.
00:43
And that's not right.
9
43538
1183
Ve bu kesinlikle doğru bir düşünce değil.
00:44
The good Lord in his infinite wisdom didn't create us all equal
10
44745
2993
Tanrı sınırsız bilgeliğiyle, vakıf olduğumuz kadarıyla
00:47
as far as intelligence is concerned,
11
47762
1737
eşit ölçü ve görünüşte olmamızın dışında, hepimizi eşit yaratmadı.
00:49
any more than we're equal for size, appearance.
12
49523
2475
00:52
Not everybody could earn an A or a B, and I didn't like that way of judging,
13
52022
3685
Herkes A ya da B notunu hakedemez ve ben bunu yargılama şeklini hiç sevmedim.
00:55
and I did know how the alumni of various schools
14
55731
4109
30'lu yıllarda, birçok okulun mezunlarının
00:59
back in the '30s judged coaches and athletic teams.
15
59864
3635
koçları ve spor takımlarını yargıladıklarını bilirim.
01:03
If you won them all, you were considered to be reasonably successful --
16
63523
5026
Eğer onların hepsini kazanırsanız, oldukça başarılı sayılırdınız.
01:08
not completely.
17
68573
1154
Tam olarak da değil. Çünkü şunu farkettim --
01:09
Because I found out --
18
69751
1373
01:11
we had a number of years at UCLA where we didn't lose a game.
19
71148
3363
UCLA'da birkaç yıl boyunca bir tek oyun kaybetmedik.
01:14
But it seemed that we didn't win each individual game
20
74535
2499
Fakat meğer her bir oyunu, bazı mezunların tahmin ettiği
01:17
by the margin that some of our alumni had predicted --
21
77058
3966
marj ile kazanmamışız.
Ve oldukça sıklıkla ben --
01:21
(Laughter)
22
81048
3088
(Kahkaha)
01:24
And quite frequently I really felt that they had backed up their predictions
23
84160
3572
-- oldukça sıklıkla, onların bu tahminlerini daha metarialistik şekilde
01:27
in a more materialistic manner.
24
87756
2555
desteklediklerini hissetmiştim.
01:30
(Laughter)
25
90335
1158
01:31
But that was true back in the 30s, so I understood that.
26
91517
3222
Fakat bu tam 30'lu yıllardaydı, yani bunu anlayabiliyordum.
01:34
But I didn't like it, I didn't agree with it.
27
94763
2160
Fakat bundan hoşlanmamıştım. Ve bununla aynı fikirde değildim.
01:36
I wanted to come up with something I hoped could make me a better teacher,
28
96947
3539
Ve beni daha iyi bir öğretmen yapacağını umduğum
ve gençlere benim nezaretimde
01:40
and give the youngsters under my supervision,
29
100510
2120
ister Spor dersinde ister İngilizce sınıfında olsun --
01:42
be it in athletics or the English classroom,
30
102654
2118
01:44
something to which to aspire,
31
104796
1466
sadece sınıfta alınan yüksek bir nottan,
01:46
other than just a higher mark in the classroom,
32
106286
3543
ya da bir spor müsabakasından alınacak daha fazla puanlardan,
01:49
or more points in some athletic contest.
33
109853
2630
daha farklı, şiddetle heves edilecek bir şeyin fikrini ileri sürmek istedim.
01:52
I thought about that for quite a spell,
34
112507
2363
Bunun üzerinde uzunca zaman düşündüm,
01:54
and I wanted to come up with my own definition.
35
114894
2221
ve kendi özgün tanımımı yapmak istedim. Bunun yardımı olacağını düşündüm.
01:57
I thought that might help.
36
117139
1545
01:58
And I knew how Mr. Webster defined it,
37
118708
2428
Ve Bay Webster'in sözlüğünde bunu nasıl tanımladığını biliyordum:
02:01
as the accumulation of material possessions
38
121160
2048
maddi servetin birikimi
02:03
or the attainment of a position of power or prestige, or something of that sort,
39
123232
4357
ya da bir pozisyon ya da prestije ulaşılması, veya bu tür birşey.
02:07
worthy accomplishments perhaps,
40
127613
1912
Kıymetli elde etmeler belki de,
02:09
but in my opinion, not necessarily indicative of success.
41
129549
3486
fakat benim fikrime göre, başarının mutlak göstergeleri değil.
02:13
So I wanted to come up with something of my own.
42
133059
2387
İşte bu yüzden kendime ait tanımı ortaya koymak istedim.
02:15
And I recalled --
43
135470
1863
Güney Indiana'da ufak bir çiftlikte yetiştirildiğimi ve babamın
02:17
I was raised on a small farm in Southern Indiana,
44
137357
2327
02:19
and Dad tried to teach me and my brothers
45
139708
1985
bana ve kardeşlerime asla başkasından daha iyi olmaya çalışmamamız gerektiğini
02:21
that you should never try to be better than someone else.
46
141717
3299
öğretmeye çalıştığını hatırlıyordum.
Eminim o bunu öğretmeye çalıştığında dediğini yapmadım -- evet yapmadım --
02:25
I'm sure at the time he did that, I didn't -- it didn't --
47
145040
3445
02:28
well, somewhere, I guess in the hidden recesses of the mind,
48
148509
3150
ama bir yerlerde, tahminimce aklımın bir köşesinde saklı kaldı,
02:31
it popped out years later.
49
151683
1453
ve yıllar sonra birden aklımda bitiverdi.
02:33
Never try to be better than someone else,
50
153160
1976
Asla başkasından daha iyi olmaya çalışma,
02:35
always learn from others.
51
155160
1453
her zaman başkalarından öğren. Olabildiğinin en iyisi olmayı
02:36
Never cease trying to be the best you can be --
52
156637
2373
denemeyi asla bırakma -- bu senin kontrolünde olan bir şeydir.
02:39
that's under your control.
53
159034
1617
02:40
If you get too engrossed and involved and concerned
54
160675
2461
Eğer üzerinde kontrolün olmayan şeylere
02:43
in regard to the things over which you have no control,
55
163160
2620
saplanır, onlarla ilgilenir ve onlar için endişe duyarsan,
02:45
it will adversely affect the things over which you have control.
56
165804
3715
bu durum, üzerinde kontrol sahibi olduğun şeyleri olumsuz etkileyecektir.
02:49
Then I ran across this simple verse that said,
57
169543
2477
O zaman, şöyle diyen şu basit dizeye rastladım,
02:52
"At God's footstool to confess,
58
172044
1993
"Tanrıya günah çıkaran zavallı bir kul eğildi, boynunu büktü.
02:54
a poor soul knelt, and bowed his head.
59
174061
2323
"Yenildim" diye yakındı.
02:56
'I failed!' he cried.
60
176408
1634
Tanrı "Elinden gelenin en iyisini yaptın, işte başarı budur" dedi.
02:58
The Master said, 'Thou didst thy best, that is success.'"
61
178066
4070
03:02
From those things, and one other perhaps,
62
182160
1976
Bu tip şeylerden ve belki bir başkasından,
03:04
I coined my own definition of success, which is:
63
184160
2753
kendi başarı tanımımı buldum, o da şudur:
03:06
Peace of mind attained only through self-satisfaction
64
186937
3286
Huzura yapabileceğinin en iyisini yapmak için
gerekli çabayı sarfettiğinin farkında olmanın
03:10
in knowing you made the effort to do the best of which you're capable.
65
190247
3739
verdiği kişisel tatminle ulaşılır.
03:14
I believe that's true.
66
194010
1284
Ben bunun doğruluğuna inanıyorum.
03:15
If you make the effort to do the best of which you're capable,
67
195318
2927
içinde bulunduğun durumu düzeltmek için elinden gelen en iyisisini
03:18
trying to improve the situation that exists for you,
68
198269
2633
yapmak için gayret gösterirsen, bence bu başarıdır.
03:20
I think that's success,
69
200926
1153
03:22
and I don't think others can judge that;
70
202103
1985
Ve başkalarının bunu yargılayabileceklerini düşünmüyorum. Bu tıpkı karakter ve itibar gibi birşey.
03:24
it's like character and reputation --
71
204112
1775
03:25
your reputation is what you're perceived to be;
72
205911
2851
İtibar senin algılandığın;
03:28
your character is what you really are.
73
208786
1858
karakterin ise gerçekte olduğun durumdur.
03:30
And I think that character is much more important
74
210668
3174
Ve bence karakter senin algılandığından
03:33
than what you are perceived to be.
75
213866
1770
çok çok daha önemlidir.
03:35
You'd hope they'd both be good,
76
215660
1754
Her ikisinin de iyi olmasını umarsın.
03:37
but they won't necessarily be the same.
77
217438
2697
Ama illa ki aynı olmayacaklardır.
03:40
Well, that was my idea that I was going to try to get across to the youngsters.
78
220159
3977
Velhasılı, benim fikrim, gençlerle iletişim kurmaktı.
03:44
I ran across other things.
79
224160
1452
Başka şeylerle de karşılaştım. Öğretmeyi çok severim,
03:45
I love to teach, and it was mentioned by the previous speaker
80
225636
5110
ve bir önceki konuşmacının da değindiği gibi,
03:50
that I enjoy poetry, and I dabble in it a bit, and love it.
81
230770
3151
şiirleri severim ve amatör olarak ilgilenirim de.
03:53
There are some things that helped me, I think,
82
233945
2191
Sanırım, olabileceğimden daha iyi olmama yardımcı olan,
03:56
be better than I would have been.
83
236160
1776
bazı şeyler var. Olmam gereken olamadığımı biliyorum.
03:57
I know I'm not what I ought to be, what I should be,
84
237960
2570
Ama eğer bazı belirli şeylerle karşılaşmasaydım,
04:00
but I think I'm better than I would have been
85
240554
2133
04:02
if I hadn't run across certain things.
86
242711
1910
olabileceğimden daha iyi olduğumu da biliyorum.
04:04
One was just a little verse that said,
87
244645
3826
Birincisi, bir dize de şöyle demiş:
"Hiçbir yazılı kelime, hiçbir dile getirilen istek,
04:08
"No written word, no spoken plea
88
248495
4052
04:12
can teach our youth what they should be;
89
252571
2565
gençliğimize ne olmaları gerektiğini öğretemez.
04:15
nor all the books on all the shelves --
90
255160
2382
Ne de raflardaki tüm kitaplar --
04:17
it's what the teachers are themselves."
91
257566
2228
asıl öğretmenleri kendileridir."
04:19
That made an impression on me in the 1930s.
92
259818
3793
Bu bende 1930lu yıllarda
bir intiba bıraktı.
04:23
And I tried to use that more or less in my teaching,
93
263635
4275
Ve bunu öğretilerimde az çok kullanmaya çalıştım,
04:27
whether it be in sports, or whether it be in the English classroom.
94
267934
4572
ister spor, ister İngilizce sınıfında olsun.
04:32
I love poetry and always had an interest in that somehow.
95
272530
5804
Şiiri severim ve bir şekilde hep bir ilgim oldu bu konuya.
04:38
Maybe it's because Dad used to read to us at night,
96
278358
3778
Belki de babamın eskiden geceleri bize okumasındandır.
04:42
by coal oil lamp --
97
282160
1158
Kömürlü yağ lambası -- çiftliğimizde
04:43
we didn't have electricity in our farm home.
98
283342
3352
elektrik yoktu.
04:47
And Dad would read poetry to us. So I always liked it.
99
287035
2563
Ve babam bize şiir okurdu. Böylece hep sevdim şiiri.
04:49
And about the same time I ran across this one verse,
100
289622
2514
Ve bu dizeye rastladığım aynı zamanlarda, bu diğer dizeye rastladım,
04:52
I ran across another one.
101
292160
1667
Rastladığım birisi bir bayan öğretmene
04:53
Someone asked a lady teacher why she taught,
102
293851
3816
neden öğrettiğini sordu.
04:57
and after some time, she said she wanted to think about that.
103
297691
3040
Ve o öğretmen -- bir süre sonra, bunun üzerinden düşünmesi gerektiğini söyledi.
05:00
Then she came up and said,
104
300755
1880
Daha sonra geldi ve,
05:02
"They ask me why I teach, and I reply,
105
302659
2889
"Bana neden öğretttiğimi soruyorlar
ve cevaplıyorum, 'Böyle şahane arkadaşlığı nerede bulabilirim?'
05:05
'Where could I find such splendid company?'
106
305572
2500
05:08
There sits a statesman, strong, unbiased, wise;
107
308096
3040
Orada güçlü, tarafsız, bilgin bir devlet adamı oturuyor.
05:11
another Daniel Webster, silver-tongued.
108
311160
2698
Başka bir belagat sahibi Daniel Webster.
05:13
A doctor sits beside him, whose quick, steady hand may mend a bone,
109
313882
3254
Yanında bir doktor oturuyor,
usta elleri bir kemiği iyileştirebilen,
05:17
or stem the life-blood's flow.
110
317160
2976
veya hayatın akışını durdurabilen.
05:20
And there a builder; upward rise the arch of a church he builds,
111
320160
3048
Ve şurada bir inşaatçı. İçinde bir papazın Tanrı'nın sözlerini söyleyebileceği
05:23
wherein that minister may speak the word of God,
112
323232
2436
ve günahkar bir ruhu İsa'ya dokunmaya yöneltebileceği,
05:25
and lead a stumbling soul to touch the Christ.
113
325692
2444
kilisenin kemerini yükselten.
05:28
And all about, a gathering of teachers,
114
328160
1975
Ve hepsi öğretmenlerin, çiftçilerin, tüccarların
05:30
farmers, merchants, laborers --
115
330159
2318
işçilerin toplanması.
05:32
those who work and vote and build
116
332501
1652
Harika bir yarın için, çalışan, oy veren, inşa eden, planlayan ve dua edenler.
05:34
and plan and pray into a great tomorrow.
117
334177
2371
05:36
And I may say, I may not see the church,
118
336572
3318
Ve diyebilirim ki, kiliseyi görmeyebilirim,
05:39
or hear the word, or eat the food their hands may grow,
119
339914
2818
ya da sözleri duymayabilirim veya ellerinin yetiştirdiklerini tadamayabilirim.
05:42
but yet again I may;
120
342756
1237
Gene de yapabilirim de. Ve sonradan,
05:44
And later I may say,
121
344017
1151
05:45
I knew him once, and he was weak, or strong, or bold or proud or gay.
122
345192
4055
Onu tanımıştım bir keresinde, güçsüzdü veya güçlüydü,
veya cesurdu veya guruluydu veya gay'di diyebilirim.
05:49
I knew him once, but then he was a boy.
123
349271
2345
Onu tanımıştım bir keresinde, fakat o zamanlar genç bir delikanlıydı.
05:51
They ask me why I teach and I reply,
124
351640
2270
Bana neden öğrettiğimi sordular ve ben,
05:53
'Where could I find such splendid company?'"
125
353934
2650
ve ben, 'böylesine şahane arkadaşlığı nerede bulabilirim?' dedim.
05:56
And I believe the teaching profession --
126
356608
1928
Ve inanıyorum ki öğretmenlik mesleği --
05:58
it's true, you have so many youngsters,
127
358560
2062
doğrudur, çok fazla gençle birarada olursunuz.
06:00
and I've got to think of my youngsters at UCLA --
128
360646
2389
Ve ben de UCLA'daki genç öğrencilerimi düşünmeliyim --
30 küsürü avukat, 11 diş hekimi ve doktor,
06:03
30-some attorneys, 11 dentists and doctors,
129
363059
4812
06:07
many, many teachers and other professions.
130
367895
3241
bir çoğu öğretmen ve diğer mesleklerden.
06:11
And that gives you a great deal of pleasure,
131
371160
3798
Ve onların ilerlemelerini görmek
06:14
to see them go on.
132
374982
1604
size çok büyük bir haz verir.
06:16
I always tried to make the youngsters feel that they're there to get an education,
133
376610
4064
Her zaman gençlere bir numara eğitim almak için
orada olduklarını hissettirmeye çalıştım.
06:20
number one; basketball was second, because it was paying their way,
134
380698
3204
Basketbol ikinci sıradaydı, çünkü masraflarını karşılıyordu,
06:23
and they do need a little time for social activities,
135
383926
2507
ve bunun dışında sosyal aktiviteleri için çok az zamana ihtiyaçları vardı,
06:26
but you let social activities take a little precedence over the other two,
136
386457
3587
fakat sosyal aktivitelerin diğer ikisine oranla daha az ağırlıklı olmalı
ve hiçbirini çok uzun süre sürdürmemeye çalışmalılardı.
06:30
and you're not going to have any very long.
137
390068
2329
06:32
So that was the idea that I tried to get across
138
392421
4715
İşte gözetimimdeki gençlere
06:37
to the youngsters under my supervision.
139
397160
2427
iletmeye çalıştığımı fikirler bunlardı.
06:39
I had three rules, pretty much,
140
399611
1806
Hemen hemen her zaman bağlı kaldığım 3 kuralım vardı.
06:41
that I stuck with practically all the time.
141
401441
2321
06:43
I'd learned these prior to coming to UCLA, and I decided they were very important.
142
403786
3928
Bunları UCLA'ya gelmeden önce öğrenmiştim,
ve çok önemli olduklarına karar vermiştim.
06:47
One was "Never be late."
143
407738
3900
Biri -- asla geç kalma. Asla geç kalma.
06:51
Later on I said certain things --
144
411662
4245
Sonrasında kesin şeyler söyledim --
06:55
the players, if we were leaving for somewhere, had to be neat and clean.
145
415931
4205
bir yere yola çıkıyorsak, oyuncuların üstleri başları düzgün ve temiz olmalıydı.
07:00
There was a time when I made them wear jackets and shirts and ties.
146
420160
5976
Bir keresinde onlara ceket, gömlek giydirttim ve kravat bağlattım.
07:06
Then I saw our chancellor coming to school in denims and turtlenecks,
147
426160
5785
Sonra rektörümüzü kot ve boğazlı kazakla
okula gelirken gördüm ve
07:11
and thought, it's not right for me to keep this other [rule] so I let them just --
148
431969
3967
bu ceket, kravat kararını uygulamanın doğru olmayacağını düşündüm.
Dolayısıyla onlara izin verdim -- sadece üstleri başları düzgün ve temiz olmalıydılar.
07:15
they had to be neat and clean.
149
435960
1580
07:17
I had one of my greatest players that you probably heard of, Bill Walton.
150
437564
4629
Muhtemelen duyduğunuz en iyi oyuncularımdan biri
Bill Walton'dı. Yine bir yere maça giderken,
07:22
He came to catch the bus; we were leaving for somewhere to play.
151
442217
3693
otobüse binmeye geldi.
07:25
And he wasn't clean and neat, so I wouldn't let him go.
152
445934
3330
Ve temiz ve düzenli değildi, ben de otobüsle gelmesine izin vermedim.
07:29
He couldn't get on the bus,
153
449288
1384
Otobüse binemedi. Havalanına gidebilmek için eve gidip temizlenmek
07:30
he had to go home and get cleaned up
154
450696
1910
07:32
to get to the airport.
155
452630
2127
zorunda kaldı.
07:34
So I was a stickler for that. I believed in that.
156
454781
2355
Yani bu kararımdan ödün vermedim. Doğrusunun bu olduğuna inanıyordum.
07:37
I believe in time; very important.
157
457160
1884
Zaman inanırım. Çok önemli.
07:39
I believe you should be on time, but I felt at practice, for example --
158
459068
3648
Dakik olunması gerektiğine inanıyorum. Pratikte, örneğin,
07:42
we start on time, we close on time.
159
462740
2016
zamanında başladığımızda, zamanında bitirdiğimizi gördüm.
07:44
The youngsters didn't have to feel that we were going to keep them over.
160
464780
3397
Gençler onları zamanında fazla tutacağımızı düşünmek durumunda değildiler.
07:48
When I speak at coaching clinics, I often tell young coaches --
161
468201
2992
Koçluk eğitimlerinde çoğu kez
genç koçlara anlatırım -- evet koçluk eğitimlerinde, az çok,
07:51
and at coaching clinics, more or less,
162
471217
2140
07:53
they'll be the younger coaches getting in the profession.
163
473381
2984
mesleğe katılan daha genç koçlar olacaktır.
07:56
Most of them are young, you know, and probably newly-married.
164
476389
3484
Bir çoğu gençtir, bilirsiniz, ve muhtemelen yeni evlidir.
07:59
And I tell them, "Don't run practices late,
165
479897
3015
Ve onlara şunu anlatırım, "İdmanlara gecikmeyin.
08:02
because you'll go home in a bad mood,
166
482936
2029
Çünkü eve kötü moralle gidersiniz.
08:04
and that's not good, for a young married man to go home in a bad mood.
167
484989
3348
Ve genç evli bir adamın eve kötü moralle gitmesi iyi olmaz."
08:08
When you get older, it doesn't make any difference, but --"
168
488361
2967
Yaşlandığınızda, bir farkı olmaz. Fakat --
(Kahkaha)
08:11
(Laughter)
169
491352
3784
08:15
So I did believe: on time.
170
495160
1267
Kısacası, zamana inandım. Zamanında başlamanın,
08:16
I believe starting on time, and I believe closing on time.
171
496451
3125
ve zamanında bitirmenin önemine inandım.
08:19
And another one I had was, not one word of profanity.
172
499600
2536
Ve diğer önem verdiğim bir konu da, ağzı bozukluk.
08:22
One word of profanity, and you are out of here for the day.
173
502160
4976
Bir kelime de olsa küfürlü konuşursan, bugün artık burada bulunamazsın.
08:27
If I see it in a game, you're going to come out and sit on the bench.
174
507160
3286
Eğer bir oyunda bunu farkedersem, oyundan çıkarsın ve yedek kulübesinde oturursun.
08:30
And the third one was, never criticize a teammate.
175
510470
2666
Üçüncü önem verdiğim şey de şudur. Asla takım arkadaşını eleştirme.
08:33
I didn't want that. I used to tell them I was paid to do that.
176
513160
2976
Bunu istemedim. Eleştiriyi yapacak kişin ben olduğunu söylerdim.
08:36
That's my job. I'm paid to do it. Pitifully poor, but I am paid to do it.
177
516160
3976
Bu benim işim. Bunun için bana para ödeniyor. Sefilce, ama bunun için para alıyorum.
08:40
Not like the coaches today, for gracious sakes, no.
178
520160
2976
Çok şükür bugünkü koçlar gibi değil yani, hayır.
08:43
It's a little different than it was in my day.
179
523160
3388
Benim zamanımdan biraz farklı şu an.
08:46
Those were three things that I stuck with pretty closely all the time.
180
526572
4681
İşte bu üçü, her zaman mutabık kaldığım değerlerdi.
Ve doğrusu hepsi babamdan gelmekte.
08:51
And those actually came from my dad.
181
531277
2618
08:53
That's what he tried to teach me and my brothers at one time.
182
533919
4897
Bunlar babamın bana ve kardeşlerime öğretmeye çalıştıklarıydı.
08:58
I came up with a pyramid eventually,
183
538840
2874
En sonunda bir piramid fikri aklıma geldi,
09:01
that I don't have the time to go on that.
184
541738
2706
ancak bunun üzerinde detaylı konuşmaya vaktim yok.
Fakat bu fikir, sanırım, daha iyi bir öğretmen olmamda yararlı oldu.
09:04
But that helped me, I think, become a better teacher.
185
544468
3230
09:07
It's something like this:
186
547722
1921
Şöyle bir şeydi bu:
09:09
And I had blocks in the pyramid,
187
549667
2198
Piramitte bloklar vardı.
09:11
and the cornerstones being industriousness and enthusiasm,
188
551889
3247
Ve temel taşları gayretlilik, heves,
09:15
working hard and enjoying what you're doing,
189
555160
2096
çok çalışmak ve yaptığın işten zevk almaktı.
09:17
coming up to the apex,
190
557280
1856
Piramidin tepesine geliyorum.
09:19
according to my definition of success.
191
559160
2976
Başarı tanımlamama göre.
09:22
And right at the top, faith and patience.
192
562160
2333
En tepede -- inanç ve sabır.
09:24
And I say to you, in whatever you're doing,
193
564517
2405
Ve size şunu söylüyorum, ne yapıyorsanız yapın,
09:26
you must be patient.
194
566946
1160
sabırlı olmalısınız. Sabrınız olmalı --
09:28
You have to have patience to -- we want things to happen.
195
568130
3750
istediğimiz şeylerin gerçeklemesine. Gençliğin ne kadar sabırsız olduğundan bahsediyoruz.
09:31
We talk about our youth being impatient a lot, and they are.
196
571904
4071
09:35
They want to change everything. They think all change is progress.
197
575999
3142
Ve evet öyleler. Herşeyi değiştirmek istiyorlar.
Tüm değişimlerin bir ilerleme olduğunu düşünüyorlar.
09:39
And we get a little older -- we sort of let things go.
198
579165
2571
Ve biraz yaşlanınca -- bazı şeylerden vazgeçmeye başlıyoruz.
09:41
And we forget there is no progress without change.
199
581760
2611
Ve değişim olmadan ilerleme olmayacağını unutuyoruz.
Yani sabrınız olmalı.
09:44
So you must have patience,
200
584395
1390
09:45
and I believe that we must have faith.
201
585809
1986
Ve inancımız olması gerektiğini düşünüyorum.
09:47
I believe that we must believe, truly believe.
202
587819
2635
İnanmamız gerektiğine,
gerçekten inanıyorum. Sadece sözde değil;
09:50
Not just give it word service,
203
590478
1960
09:52
believe that things will work out as they should,
204
592462
2674
olayların olması gibi olacağına,
09:55
providing we do what we should.
205
595160
2314
yapmamız gerekenleri yaparak, inanmalıyız.
09:57
I think our tendency is to hope things will turn out the way we want them to
206
597498
4669
Çoğu zaman, olayların istediğimiz gibi olmasını umma eğilimimiz vardır.
Fakat bu olayların gerçeğe dönüşmeleri için,
10:02
much of the time,
207
602191
1263
10:03
but we don't do the things that are necessary
208
603478
3339
10:06
to make those things become reality.
209
606841
3295
gerekli olan şeyleri yapmayız.
10:10
I worked on this for some 14 years,
210
610160
1976
Bunun üzerinde yaklaşık 14 yıl çalıştım,
10:12
and I think it helped me become a better teacher.
211
612160
2976
ve sanırım bu benim daha iyi bir öğretmen olmama yardımcı oldu.
10:15
But it all revolved around that original definition of success.
212
615160
4154
Fakat bunların hepsi o asıl başarı tanımlamasının etrafında toplandı.
10:19
You know, a number of years ago,
213
619338
2045
Bilirsiniz birkaç yıl önce, George Moriarty adında bir
10:21
there was a Major League Baseball umpire by the name of George Moriarty.
214
621407
3729
Büyük Beysbol Ligi hakemi vardı.
10:25
He spelled Moriarty with only one 'i'.
215
625160
3587
Moriarty'i tek "i" ile hecelerdi.
10:28
I'd never seen that before, but he did.
216
628771
1911
Buna daha önce hiç rastlamamıştım, ama o böyle heceliyordu.
10:30
Big league baseball players --
217
630706
1817
Büyük beyzbol ligi oyuncuları --
10:32
they're very perceptive about those things,
218
632547
2071
böyle şeyleri çabuk farkederler,
10:34
and they noticed he had only one 'i' in his name.
219
634642
2494
ve onun isminde sadece tek "i" olduğunu farkettiler.
10:37
You'd be surprised how many also told him
220
637160
3624
Birçok kez ona, aklındakinden bir tane daha fazla
10:40
that that was one more than he had in his head
221
640808
2328
olduğunu söyleyen kaç kişi olduğuna
10:43
at various times.
222
643160
1157
inanamazsınız.
10:44
(Laughter)
223
644341
1748
(Kahkaha)
10:46
But he wrote something where I think he did
224
646113
2046
Fakat sanırım bu piramitte yapmaya çalıştığım sırada,
10:48
what I tried to do in this pyramid.
225
648183
1716
birşey yazdı. "Önümüzdeki Yol ya da Arkamızdaki Yol"
10:49
He called it "The Road Ahead, or the Road Behind."
226
649923
2403
adını verdi bu kitaba.
10:52
He said, "Sometimes I think the Fates must grin as we denounce them and insist
227
652350
3786
"Kaderimize boyun eğerken, kazanamamızın tek sebebinin,
kaçırılan kaderin kendisi olduğunu iddaa ettiğimizde
10:56
the only reason we can't win, is the Fates themselves have missed.
228
656160
4189
kaderin sırıtması gerektiğini düşünürüm.
11:00
Yet there lives on the ancient claim:
229
660373
1763
Eski zamanlardan kalma bir iddiaya dayanır:
11:02
we win or lose within ourselves.
230
662160
1729
kendi içimizde kazanırız ya da kaybederiz. Raflarımızdaki parlak ödüller,
11:03
The shining trophies on our shelves can never win tomorrow's game.
231
663913
3223
yarın'ın oyununu asla kazanamaz.
11:07
You and I know deeper down, there's always a chance to win the crown.
232
667160
3286
Derinlerde bir yerde, her zaman bir tacı kazanma şansı olacağını, siz de ben de biliyoruz.
11:10
But when we fail to give our best,
233
670470
1666
Fakat elimizden gelenin en iyisini yapmayı başaramadığımızda,
11:12
we simply haven't met the test, of giving all and saving none
234
672160
3079
aslında sadece oyun kazanılana kadar, herşeyini verip
hiçbirşey elde edememe testiyle yüzleşmemişizdir.
11:15
until the game is really won;
235
675263
1723
Cesaretle ne denmek istediğini göstermek.
11:17
of showing what is meant by grit;
236
677010
2394
Başkaları pes ettiğinde oyuna devam etmek.
11:19
of playing through when others quit;
237
679428
2080
11:21
of playing through, not letting up.
238
681532
1704
Oyuna devam etmek, durmamak.
11:23
It's bearing down that wins the cup.
239
683260
1739
Gayret eden kupayı kazanır. Önünde bir hedefin olduğunu hayal etmek.
11:25
Of dreaming there's a goal ahead; of hoping when our dreams are dead;
240
685023
3357
Hayallerin öldüğünde, umut etmeye devam etmek.
Umutlarımız söndüğünde dua etmek.
11:28
of praying when our hopes have fled; yet losing, not afraid to fall,
241
688404
3732
Kaybetmek, düşmekten korkmamak,
11:32
if, bravely, we have given all.
242
692160
1811
eğer cesurca elimizden geleni yapmışsak.
11:33
For who can ask more of a man than giving all within his span.
243
693995
3855
kendi alanında birinden verdiğinden daha fazlasını birisi için isteyebilmek.
11:37
Giving all, it seems to me, is not so far from victory.
244
697874
4262
Her şeyi vermek, bana öyle geliyor ki, zaferden o kadar uzak değil.
11:42
And so the Fates are seldom wrong, no matter how they twist and wind.
245
702160
3286
Ve dolayısıyla kaderler sadece yanlıştır, her nasıl bükülüp eğilseler de.
11:45
It's you and I who make our fates --
246
705470
2666
Kaderlerimiz yapan bizleriz --
11:48
we open up or close the gates on the road ahead or the road behind."
247
708160
3976
önümüzde ya da arkamızdaki yolları açanlar ve kapatanlar bizleriz."
11:52
Reminds me of another set of threes that my dad tried to get across to us:
248
712160
3525
Bu bana babamın bize vermeye çalıştığı diğer üç şeyi hatırlatıyor.
11:55
Don't whine. Don't complain. Don't make excuses.
249
715709
3093
Yakınmayın. Şikayet etmeyin. Bahaneler uydurmayın.
11:58
Just get out there,
250
718826
1238
Sadece çıkın, ve ne yapıyor olursanız olun,
12:00
and whatever you're doing, do it to the best of your ability.
251
720088
2880
kabiliyetiniz oranında en iyisini yapın.
12:02
And no one can do more than that.
252
722992
2144
Ve hiç kimse bundan daha fazlasını yapamaz.
12:05
I tried to get across, too, that --
253
725160
2881
Ben de -- rakiplerim size söylemez --
12:08
my opponents will tell you -- you never heard me mention winning.
254
728065
3080
kazandığımdan asla bahsettiğimi duymayacağınızı ifade etmeyi denedim.
12:11
Never mention winning.
255
731169
1529
Kazanmaktan asla bahsetme. Benim fikrim
12:12
My idea is that you can lose when you outscore somebody in a game,
256
732722
5578
bir oyunda birisini geçtiğinizde kaybedebileceğinizdir.
12:18
and you can win when you're outscored.
257
738324
2166
Ve yenildiğinizde kazanabilirsiniz.
12:20
I've felt that way on certain occasions, at various times.
258
740514
3622
Bazı durumlarda, çeşitli zamanlar,
bu şekilde hissettim.
12:24
And I just wanted them to be able to hold their head up after a game.
259
744160
5286
Ve onların oyundan sonra sadece başlarının
dik olmasını istedim.
12:29
I used to say that when a game is over,
260
749470
2666
Bir oyun bittiğinde ve sonuçtan habersiz birini gördüğünüzde
12:32
and you see somebody that didn't know the outcome,
261
752160
2381
ve sonucu bilmemiş olan birisi ile karşılaştığınızda,
12:34
I hope they couldn't tell by your actions
262
754565
3032
hareketlerle gösterememelerini umduğumu söylerdim.
12:37
whether you outscored an opponent or the opponent outscored you.
263
757621
5515
rakibinizi yenmiş olun ya da rakibiniz yenmiş olsun.
12:43
That's what really matters:
264
763160
1547
Gerçekte önem arz eden şey: Gayret ederseniz
12:44
if you make an effort to do the best you can regularly,
265
764731
3760
düzenli olarak yapabileceğinizin en iyisini yapmak için,
12:48
the results will be about what they should be.
266
768515
2687
sonuçlar olması gerektiği şekilde olacaktır.
12:51
Not necessarily what you'd want them to be but they'll be about what they should;
267
771226
3880
sonuçların olmasını istediğiniz gerekli değil,
ama olmaları gerektiği şekilde olacaklar,
12:55
only you will know whether you can do that.
268
775130
2006
ve sadece siz onu yapıp yapamayacağınız bileceksiniz.
12:57
And that's what I wanted from them more than anything else.
269
777160
3648
Ve başka her şeyden çok onlardan istediğim şey budur.
13:00
And as time went by, and I learned more about other things,
270
780832
2778
Ve zaman akıp giderken, başka şeyler hakkında daha fazla öğrendim,
13:03
I think it worked a little better,
271
783634
1857
sanırım sonuçlar kadar biraz daha iyi
13:05
as far as the results.
272
785515
1643
işe yarayacaktı. Ama bir oyunun skorunun
13:07
But I wanted the score of a game to be the byproduct of these other things,
273
787182
4954
bu diğer şeylerin yan ürünü olmasını istedim.
13:12
and not the end itself.
274
792160
1976
asıl amaç olmasını değil.
13:14
I believe it was one great philosopher who said --
275
794160
5976
İnanıyorum ki
bir filozofun söylemiş olduğu gibi -- hayır, hayır.
13:20
no, no -- Cervantes.
276
800160
1938
Servantes, Servantes diyor ki,
13:22
Cervantes said, "The journey is better than the end."
277
802122
5252
"Önemli olan yolculuğun sonu değil, yolculuğun kendisidir."
13:27
And I like that.
278
807398
1809
Ve bundan hoşlandım. Sanırım
13:29
I think that it is -- it's getting there.
279
809231
2231
orada olan bu. Bazen, oraya gittiğinizde, hemen hemen bir hayal kırıklığı vardır.
13:31
Sometimes when you get there, there's almost a let down.
280
811486
2691
13:34
But it's the getting there that's the fun.
281
814201
2024
Ama orada eğelence de vardır.
13:36
As a basketball coach at UCLA, I liked our practices to be the journey,
282
816249
4754
UCLA'da bir basketbol koçu olarak, yaptıklarımızla yolculukta olmaktan hoşlandım,
13:41
and the game would be the end, the end result.
283
821027
3290
ve oyunun kendisi sonuçtu. Amaçlanan sonuç.
13:44
I liked to go up and sit in the stands and watch the players play,
284
824341
3158
Yukarı çıkmak ve tribünlerde oturmak ve oyuncuları oynarken seyretmeyi,
13:47
and see whether I'd done a decent job during the week.
285
827523
4613
ve o hafta iyi bir iş yapıp yapmadığımı
görmek isterim.
13:52
There again, it's getting the players to get that self-satisfaction,
286
832160
3583
Ve orada, oyuncular ellerinden gelenin en iyisini yapmak için
13:55
in knowing that they'd made the effort to do the best of which they are capable.
287
835767
6555
gösterdikleri gayreti bilmekten
tatmin olmaktadırlar.
14:04
Sometimes I'm asked who was the best player I had, or the best teams.
288
844667
4826
Bazen sahip olduğum en iyi oyuncu, veya en iyi takımlar
bana sorulur.
14:09
I can never answer that.
289
849517
2619
Kişiler mesel olduğu sürece
14:12
As far as the individuals are concerned --
290
852160
2976
buna asla cevap veremem.
14:15
I was asked one time about that,
291
855160
2976
Bir gün bana soruldu,
14:18
and they said,
292
858160
1168
ve dediler ki, "bir şekilde mükemmel bir oyuncu
14:19
"Suppose that you, in some way, could make the perfect player.
293
859352
4815
yaratabileceğinizi varsayın. Ne isterdiniz?"
14:24
What would you want?"
294
864191
1160
14:25
And I said, "Well, I'd want one that knew why he was at UCLA:
295
865375
2976
Ve dedim ki, "Neden UCLA'da olduğunu bilen birisini isterdim:
14:28
to get an education, he was a good student,
296
868375
2761
bir eğitim almak için, iyi bir öğrenci,
14:31
really knew why he was there in the first place.
297
871160
2500
her şeyden önce neden orada olduğunu bilen birisi.
14:33
But I'd want one that could play, too.
298
873684
1866
Ama oynayabilecek birisini de istiyordum.
14:35
I'd want one to realize that defense usually wins championships,
299
875574
4165
Anlaşılmasını istediğim şey
savunmanın genellikle şampiyonluğu kazanmasıdır, defans üzerine çok çalışırdım.
14:39
and who would work hard on defense.
300
879763
2071
14:41
But I'd want one who would play offense, too.
301
881858
2278
Ama hücum yapacak birisini de isterim.
14:44
I'd want him to be unselfish,
302
884160
2277
bencil olunmamasını isterim,
14:46
and look for the pass first and not shoot all the time.
303
886461
3143
ve ilk önce pası ve her zaman şut atılmamasını ararım.
14:49
And I'd want one that could pass and would pass.
304
889628
3112
Ve geçebilecek ve geçecek birisini istiyorum.
14:52
(Laughter)
305
892764
1197
(Gülüşmeler)
14:53
I've had some that could and wouldn't,
306
893985
1920
Geçebilen ama geçmeyen bir oyuncuya sahip oldum,
14:55
and I've had some that would and could.
307
895929
2102
ve geçecek ama geçemeyen birisine sahiptim.
(Gülüşmeler)
14:58
(Laughter)
308
898055
1635
14:59
So, yeah, I'd want that.
309
899714
1422
15:01
And I wanted them to be able to shoot from the outside.
310
901160
3777
Dışardan atış yapabilmelerini isterdim.
15:04
I wanted them to be good inside too.
311
904961
2357
İçeride de iyi olmalarını isterdim.
(Gülüşmeler)
15:07
(Laughter)
312
907342
1794
15:09
I'd want them to be able to rebound well at both ends, too.
313
909160
3976
Her iki yönde de ribaunt alabilmelerini isterdim.
15:13
Why not just take someone like Keith Wilkes and let it go at that.
314
913160
3976
Ve neden sadece Keith Wilkes gibi birisini almayıp ve olanla yetinilsin.
15:17
He had the qualifications.
315
917160
1872
Nitelikliydi. Sadece birisi değil,
15:19
Not the only one, but he was one that I used in that particular category,
316
919056
4707
ama onu onda kullandığım oydu.
özel kategori, çünkü sanırım
15:23
because I think he made the effort to become the best.
317
923787
2984
en iyi olmak için gayret sarfetti [Belirsiz cümle].
15:26
There was a couple.
318
926795
1166
15:27
I mention in my book, "They Call Me Coach,"
319
927985
2946
"Beni Koç Olarak Çağırıyorlar" adlı kitabımda bahsediyorum,
15:30
two players that gave me great satisfaction,
320
930955
2301
Bana büyük zevk veren iki oyuncu vardı;
15:33
that came as close as I think anyone I ever had to reach their full potential:
321
933280
3722
tam potansiyellerine ulaşmak zorunda olduğum herkesi düşündüğüm kadar yakındılar:
Birisi Conrad Burle. Ve ötekisi Doug Mclntosh.
15:37
one was Conrad Burke, and one was Doug McIntosh.
322
937026
2395
15:39
When I saw them as freshmen, on our freshmen team --
323
939445
3494
Onları çaylak olarak gördüğümde,
bizim olmayan bir çaylak takımında --
15:42
freshmen couldn't play varsity when I taught.
324
942963
2850
çaylaklar benim öğretmenlik yaptığım zamanki okul takımında oynayamazlardı.
15:45
I thought, "Oh gracious, if these two players, either one of them" --
325
945837
3300
Ve "ne kadar zarif, eğer bu iki oyuncu, onların herbiri" --
15:49
they were different years, but I thought about each one at the time he was there --
326
949161
3952
Farklı yıllardı, ama orada oldukları zaman her biri hakkında düşünüyordum --
"Oh, eğer okul takımında oynuyorlarsa,
15:53
"Oh, if he ever makes the varsity,
327
953137
1999
15:55
our varsity must be pretty miserable, if he's good enough to make it."
328
955160
3756
bizim okulumuz oldukça sefil olmalı, bunu yapmakta yeterince başarılı olurlarsa."
15:58
And you know, one of them was a starting player for a season and a half.
329
958940
5931
Ve onlardan birisini biliyorsunuz
bir buçuk sezon boyunca as oyuncuydu.
16:04
The other one, his next year, played 32 minutes in a national championship game,
330
964895
5241
Diğeri -- bir sonraki yıl,
ulusal şampiyonada 32 dakika oynadı ve
16:10
Did a tremendous job for us.
331
970160
1705
bizim için muazzam bir iş çıkardı. Ve bir sonraki yıl, ulusal
16:11
The next year, he was a starting player on the national championship team,
332
971889
3875
şampiyona takımındaki as oyuncularından birisiydi.
16:15
and here I thought he'd never play a minute, when he was --
333
975788
3182
Ve burada bir dakika oynamayacağını düşünmüştüm ama oynadığında --
16:18
so those are the things that give you great joy,
334
978994
4677
görmesi size büyük keyif
ve zevk veren şeyler bunlardır
16:23
and great satisfaction to see.
335
983695
1441
16:25
Neither one of those youngsters could shoot very well.
336
985160
2976
Bu gençlerden hiçbiri çok iyi şut atamıyorlardı.
16:28
But they had outstanding shooting percentages,
337
988160
2191
Ama olağanüstü şut yüzdeleri vardı,
16:30
because they didn't force it.
338
990375
2237
çünkü onu zorlamadılar.
16:32
And neither one could jump very well,
339
992636
2682
Ve hiç biri iyi zıplayamıyordu,
16:35
but they kept good position, and so they did well rebounding.
340
995342
3420
ama iyi pozisyon tutuyorlardı,
ve bu nedenle ribaunta iyi çıkıyorlardı.
16:38
They remembered that every shot that's taken, they assumed would be missed.
341
998786
3684
alınan ve kaçırılacak olduğunu düşündükleri her şutu hatırlıyorlardı.
16:42
I've had too many stand around and wait to see if it's missed,
342
1002494
2934
Etrafta duran ve kaçırılırsa görmeyi bekleyen birçok oyuncum vardı.
sonrasında gittiklerinde çok geçti.
16:45
then they go and it's too late, somebody else is in there ahead of them.
343
1005452
4637
Başka birisi onlardan önce oradaydı.
16:50
They weren't very quick, but they played good position,
344
1010113
2614
Ve çok çabuk değillerdi, ama iyi pozisyon tutuyorlar,
16:52
kept in good balance.
345
1012751
1385
denge duruyorlardı.
16:54
And so they played pretty good defense for us.
346
1014160
2531
Ve bu nedenle bizim için oldukça sağlam defans işi çıkardılar.
16:56
So they had qualities that -- they came close to --
347
1016715
3153
Bu nedenle, nitelikliydiler -- mümkün olan
16:59
as close to reaching possibly their full potential
348
1019892
3417
potansiyellerinin sınırına ulaşıyorlardı.
17:03
as any players I ever had.
349
1023333
2269
sahip olduğum her oyuncu gibi.
17:05
So I consider them to be as successful as Lewis Alcindor or Bill Walton,
350
1025626
6477
Bu nedenle onları Lewis Alcindor ve Bill Walton kadar
başarılı olarak düşünürüm,
17:12
or many of the others that we had;
351
1032127
1729
sahip olduğum bir çok diğerleri kadar -- çok iyi -- çok iyi oyuncular vardı.
17:13
there were some outstanding players.
352
1033880
3739
17:18
Have I rambled enough?
353
1038777
2065
Konuyu yeterince dağatabildim mi?
17:20
I was told that when he makes his appearance, I was supposed to shut up.
354
1040866
4127
O ortaya çıktığında bana çenemi kapamam gerektiği söylendi.
17:25
(Laughter)
355
1045017
1270
(Gülüşmeler)
17:26
(Applause)
356
1046311
3849
(Alkışlar)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7