Soon We'll Cure Diseases With a Cell, Not a Pill | Siddhartha Mukherjee | TED Talks

298,393 views ・ 2015-10-28

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Ceren Mutgan Gözden geçirme: Sancak Gülgen
00:12
I want to talk to you about the future of medicine.
0
12760
4176
Tıbbın geleceği hakkında sizinle konuşmak istiyorum...
00:16
But before I do that, I want to talk a little bit about the past.
1
16960
4096
Fakat bunu yapmadan önce,
sizlere tıbbın geçmişinden bahsetmek isterim.
00:21
Now, throughout much of the recent history of medicine,
2
21080
3616
Tıbbın yakın tarihine boydan boya bakalım.
00:24
we've thought about illness and treatment
3
24720
3816
Hastalıklar ve tedavileri hakkında son
00:28
in terms of a profoundly simple model.
4
28560
3376
derece basit modellere dayanarak hüküm veriyorduk.
00:31
In fact, the model is so simple
5
31960
2696
Aslında, model o kadar basit ki,
00:34
that you could summarize it in six words:
6
34680
3056
6 kelimeyle özetleyebilirsiniz.
00:37
have disease, take pill, kill something.
7
37760
4080
Hastasınız!
İlaç alın!
Bir şeyleri öldürün!
00:43
Now, the reason for the dominance of this model
8
43080
4736
Bu modelin egemen olmasının nedeni
00:47
is of course the antibiotic revolution.
9
47840
2616
gayet tabii antibiyotik devrimidir.
00:50
Many of you might not know this, but we happen to be celebrating
10
50480
3176
Çoğunuz bunu bilmeyebilir, fakat antibiyotiklerin ABD'ye
00:53
the hundredth year of the introduction of antibiotics into the United States.
11
53680
4056
gelişinin 100. yılını kutlamak üzereyiz.
00:57
But what you do know
12
57760
1616
Fakat, antibiyotiklerin dönüşümden
00:59
is that that introduction was nothing short of transformative.
13
59400
4240
başka bir şey olmadığını biliyorsunuz.
01:04
Here you had a chemical, either from the natural world
14
64880
3856
Elinizde doğadan edinilmiş ya da
01:08
or artificially synthesized in the laboratory,
15
68760
2736
sentezlenmiş bir kimyasal olduğunu farz edelim.
01:11
and it would course through your body,
16
71520
3256
Tüm vücudunuzdan geçecek,
01:14
it would find its target,
17
74800
2776
hedefini bulacak,
01:17
lock into its target --
18
77600
1656
onun içinde kendini kilitleyecek--
01:19
a microbe or some part of a microbe --
19
79280
2216
bir mikrop ya da mikrobun bir kısmı--
01:21
and then turn off a lock and a key
20
81520
3440
muhteşem bir ustalık ve seçicilik ile
01:25
with exquisite deftness, exquisite specificity.
21
85960
3536
anahtar ve kilidi kapatacaktı.
01:29
And you would end up taking a previously fatal, lethal disease --
22
89520
4296
Böylelikle daha zamanında ölümcül
olarak nitelendirilmiş bir hastalığı -
01:33
a pneumonia, syphilis, tuberculosis --
23
93840
3136
zatürre, frengi, verem--
01:37
and transforming that into a curable, or treatable illness.
24
97000
4040
ve antibiyotikleri bu hastalıkları
tedavi edilebilir hastalıklara dönüştürdü.
01:42
You have a pneumonia,
25
102080
1480
Zatürresiniz diyelim,
01:44
you take penicillin,
26
104480
1376
penisilin aldınız,
01:45
you kill the microbe
27
105880
1536
mikrobu öldürdünüz
01:47
and you cure the disease.
28
107440
2136
ve hastalığı tedavi ettiniz.
01:49
So seductive was this idea,
29
109600
2936
Bu fikrin karşı konulmaz oluşu,
01:52
so potent the metaphor of lock and key
30
112560
4176
anahtar ve kilit ile bir şeyleri öldürme metaforunun
01:56
and killing something,
31
116760
1536
oldukça inandırıcı oluşu,
01:58
that it really swept through biology.
32
118320
2016
biyolojide gerçekten hızla yayıldı.
02:00
It was a transformation like no other.
33
120360
2120
Bu diğerlerine benzemeyen bir dönüşümdü.
02:04
And we've really spent the last 100 years
34
124160
3176
Son 100 yılımızı bu modeli,
02:07
trying to replicate that model over and over again
35
127360
3456
bulaşıcı olmayan hastalıkların, diyabet
02:10
in noninfectious diseases,
36
130840
1239
hiper tansiyon ve kalp hastalıkları vb.
02:12
in chronic diseases like diabetes and hypertension and heart disease.
37
132103
4120
kronik hastalıkları tedavi etmek için
defalarca kopyaladık.
02:17
And it's worked, but it's only worked partly.
38
137120
3639
İşe yaradı, fakat bir yere kadar.
02:21
Let me show you.
39
141120
1656
Size göstermeme izin verin.
02:22
You know, if you take the entire universe
40
142800
2896
Bildiğiniz üzere, insan vücudunda meydana
02:25
of all chemical reactions in the human body,
41
145720
3496
gelen ve insan vücudunda olabilecek
02:29
every chemical reaction that your body is capable of,
42
149240
3296
tüm kimyasal reaksiyonları ele alırsak,
02:32
most people think that that number is on the order of a million.
43
152560
3016
çoğu insan bu sayının yaklaşık bir milyon olduğunu düşünecektir.
02:35
Let's call it a million.
44
155600
1296
Bir milyon diyelim.
02:36
And now you ask the question,
45
156920
1696
Reaksiyonlardan kaçının,
02:38
what number or fraction of reactions
46
158640
2656
tüm ezca ve tıbbi kimya dünyası tarafından
02:41
can actually be targeted
47
161320
1816
fiilen hedef alındığı sorusu
02:43
by the entire pharmacopoeia, all of medicinal chemistry?
48
163160
4816
aklınızı kurcalıyordur.
02:48
That number is 250.
49
168000
2040
Bu sayı 250.
02:51
The rest is chemical darkness.
50
171680
2536
Geri kalanı ise kimyasal bir belirsizlik.
02:54
In other words, 0.025 percent of all chemical reactions in your body
51
174240
6176
Diğer bir deyişle, vücudunuzda meydana gelen tüm kimyasal reaksiyonların %0.025'i
03:00
are actually targetable by this lock and key mechanism.
52
180440
4120
anahtar ve kilit mekanizması ile bilfiil hedef alınabilir.
03:05
You know, if you think about human physiology
53
185680
3056
İnsan fizyolojisini, birbiriyle etkileşen
03:08
as a vast global telephone network
54
188760
3456
ağlar ve parçalar içeren, engin bir
03:12
with interacting nodes and interacting pieces,
55
192240
3880
evrensel telefon şebekesi olarak düşündüğünüzde,
03:16
then all of our medicinal chemistry
56
196600
3176
tüm tıbbi kimyamız bu şebekenin
03:19
is operating on one tiny corner
57
199800
2256
bir kenarındaki veya başka bir kenarındaki
03:22
at the edge, the outer edge, of that network.
58
202080
2696
ufak bir köşede işlerini yürütüyor.
03:24
It's like all of our pharmaceutical chemistry
59
204800
3816
İlaçlarla alakalı tüm kimyamız, Wichita, Kansas'taki,
03:28
is a pole operator in Wichita, Kansas
60
208640
3776
10 ila 15 telefon hattını tamir eden
03:32
who is tinkering with about 10 or 15 telephone lines.
61
212440
2960
bir telefon direği operatörüne benziyor.
03:36
So what do we do about this idea?
62
216880
2160
Peki, bu yaklaşım hakkında ne yapmalıyız?
03:40
What if we reorganized this approach?
63
220160
2360
Bu yaklaşımı yeniden düzenlesek ne olur?
03:44
In fact, it turns out that the natural world
64
224080
3376
Aslında, anlaşılan o ki hastalık üzerinde;
03:47
gives us a sense of how one might think about illness
65
227480
5056
doğal yaşam bizlere hastalık, ilaç, hedef
üçlüsünden çok daha farklı bir
03:52
in a radically different way,
66
232560
1656
03:54
rather than disease, medicine, target.
67
234240
3720
yaklaşımda düşünmemize olanak sağlıyor.
03:59
In fact, the natural world is organized hierarchically upwards,
68
239080
3376
Aslında, doğa yukarıya doğru giden hiyerarşik bir düzende kurulmuş.
04:02
not downwards, but upwards,
69
242480
1856
Aşağı doğru değil yukarı doğru.
04:04
and we begin with a self-regulating, semi-autonomous unit called a cell.
70
244360
6240
Biz de adına hücre dediğimiz, otomatik, yarı otonom bir birim ile işe başladık.
04:11
These self-regulating, semi-autonomous units
71
251640
3216
Bu otomatik, yarı otonom birimler,
04:14
give rise to self-regulating, semi-autonomous units called organs,
72
254880
4816
organ adını verdiğimiz otomatik, yarı otonom başka birimleri,
04:19
and these organs coalesce to form things called humans,
73
259720
3000
bu organlar da birleşip insan denen şeyleri meydana getiriyor.
04:23
and these organisms ultimately live in environments,
74
263920
3896
Bu organizmalar da en nihayetinde kısmen otomatik ve yarı otonom
04:27
which are partly self-regulating and partly semi-autonomous.
75
267840
3600
özelliği gösteren bir çevrede yaşıyorlar.
04:32
What's nice about this scheme, this hierarchical scheme
76
272920
2816
Bu hiyerarşik düzenin aşağı değil de
04:35
building upwards rather than downwards,
77
275760
2696
yukarı doğru şekillenmesinin güzel yanı,
04:38
is that it allows us to think about illness as well
78
278480
3376
hastalıklar hakkında herhangi başka bir yolla düşünmeye
04:41
in a somewhat different way.
79
281880
1334
imkan tanıyor olması.
04:44
Take a disease like cancer.
80
284400
2120
Kanseri ele alalım.
04:48
Since the 1950s,
81
288120
1296
1950'lerden beri,
04:49
we've tried rather desperately to apply this lock and key model to cancer.
82
289440
5527
kanseri tedavi etmek için, umutsuzca bu anahtar ve kilit modelini deniyoruz.
04:54
We've tried to kill cells
83
294991
2889
Çeşitli kemoterapileri ve hedefe odaklı
04:57
using a variety of chemotherapies or targeted therapies,
84
297905
4347
tedavileri kullanarak hücreleri öldürmeyi deniyoruz.
05:02
and as most of us know, that's worked.
85
302276
2420
Çoğumuzun bildiği gibi, işe de yaradı.
05:04
It's worked for diseases like leukemia.
86
304720
1858
Lösemi gibi hastalıklarda işe yaradı.
05:06
It's worked for some forms of breast cancer,
87
306602
2374
Meme kanserinin bazı formlarında da işe yaradı.
05:09
but eventually you run to the ceiling of that approach.
88
309000
3736
Ancak sonunda bu yaklaşımın gidebileceği azami sınıra ulaşmış olduk.
05:12
And it's only in the last 10 years or so
89
312760
2496
Sadece aşağı yukarı son 10 yıldır,
05:15
that we've begun to think about using the immune system,
90
315280
3136
kanser hücrelerinin bir boşlukta gelişmediğini hatırlayarak
05:18
remembering that in fact the cancer cell doesn't grow in a vacuum.
91
318440
3096
bağışıklık sistemini kullanmayı düşünmeye başladık.
05:21
It actually grows in a human organism.
92
321560
2056
Gerçekten insan vücudunda gelişiyorlar.
05:23
And could you use the organismal capacity,
93
323640
2296
Kansere saldırtmak üzere insanoğlunun sahip
05:25
the fact that human beings have an immune system, to attack cancer?
94
325960
3143
olduğu bağışıklık sistemi kapasitesini kullanır mıydınız?
05:29
In fact, it's led to the some of the most spectacular new medicines in cancer.
95
329127
4200
Bu durum, kanser tedavisinde bazı mükemmel yeni ilaçların doğmasını sağladı.
05:34
And finally there's the level of the environment, isn't there?
96
334480
3334
Nihayet ortamla eşit yerdeyiz, öyle değil mi?
05:38
You know, we don't think of cancer as altering the environment.
97
338160
2976
Ortamı değiştirerek kanser olacağımızı aklımızdan geçirmiyoruz.
05:41
But let me give you an example of a profoundly carcinogenic environment.
98
341160
4896
Oldukça kanser yapıcı bir ortam örneğini vermeme izin verin.
05:46
It's called a prison.
99
346080
1200
Buna hapishane deniyor.
05:48
You take loneliness, you take depression, you take confinement,
100
348160
5136
Yalnızsınız, depresyondasınız ve sınırlandırıldığınızı hissediyorsunuz.
05:53
and you add to that,
101
353320
1200
Bir de buna,
05:55
rolled up in a little white sheet of paper,
102
355400
2560
küçük beyaz kağıt parçasına sarılmış olan,
05:59
one of the most potent neurostimulants that we know, called nicotine,
103
359000
3776
en güçlü nörostimulanlardan biri olan nikotini ekleyin.
06:02
and you add to that one of the most potent addictive substances that you know,
104
362800
4936
Yine bildiğiniz en güçlü bağımlılık yapıcı maddelerden birisini ekleyin.
06:07
and you have a pro-carcinogenic environment.
105
367760
2796
Artık kanser yapıcı bir ortamınız var.
06:11
But you can have anti-carcinogenic environments too.
106
371520
2456
Öte yandan kanser önleyici ortamlarınız da var.
06:14
There are attempts to create milieus,
107
374000
2696
Bir süredir, meme kanseri için hormonal çevreyi
06:16
change the hormonal milieu for breast cancer, for instance.
108
376720
2762
değiştirmek amaçlı yapılan çok sayıda girişim oldu.
06:20
We're trying to change the metabolic milieu for other forms of cancer.
109
380440
3416
Kanserin diğer formları için de metabolik çevreyi değiştirmeye çalışıyoruz.
06:23
Or take another disease, like depression.
110
383880
2416
Ya da depresyon gibi başka bir hastalığı ele alalım.
06:26
Again, working upwards,
111
386320
2656
Yine, yukarıya doğru bir gidiş var.
06:29
since the 1960s and 1970s, we've tried, again, desperately
112
389000
4016
1960 ve 1970'lerden beri serotonin ve dopamin gibi
06:33
to turn off molecules that operate between nerve cells --
113
393040
4176
sinir hücreleri arasında bağlantı sağlayan molekülleri
06:37
serotonin, dopamine --
114
397240
2176
umutsuzca devre dışı bırakmaya ve depresyonu
06:39
and tried to cure depression that way,
115
399440
1816
bu yolla tedavi etmeye çalıştık.
06:41
and that's worked, but then that reached the limit.
116
401280
2440
İşe yaradı ancak sonrasında azami sınırına ulaştı.
06:45
And we now know that what you really probably need to do
117
405000
2620
Ve biliyoruz ki şimdi yapmamız gereken
06:47
is to change the physiology of the organ, the brain,
118
407644
2972
beynin, organın fizyolojisini değiştirmek
06:50
rewire it, remodel it,
119
410640
2136
yeniden döşemek, yeniden yapılandırmak,
06:52
and that, of course, we know study upon study has shown
120
412800
2576
ve evet, yapılan araştırmalar gösteryor ki
06:55
that talk therapy does exactly that,
121
415400
1715
konuşma terapisi tam olarak bunu yapar,
06:57
and study upon study has shown that talk therapy
122
417139
2256
ve yapılan araştırmalar yine gösteriyor ki,
06:59
combined with medicines, pills,
123
419419
3117
ilaç tedavisi konuşma terapisiyle birleştirildiğinde
07:02
really is much more effective than either one alone.
124
422560
2429
sonuç çok daha etkili oluyor.
07:05
Can we imagine a more immersive environment that will change depression?
125
425840
3576
Depresyonu yok edecek daha etkili
bir ortam hayal edebiliyor musunuz?
07:09
Can you lock out the signals that elicit depression?
126
429440
4056
Depresyona yol açan sinyalleri durdurabilir misiniz?
07:13
Again, moving upwards along this hierarchical chain of organization.
127
433520
5480
Yine, bu hiyerarşik düzende yukarıya doğru hareket etmek.
07:19
What's really at stake perhaps here
128
439760
2696
Burda asıl söz konusu olan
07:22
is not the medicine itself but a metaphor.
129
442480
3256
tıbbın kendisi değil, aslında bir metafor
07:25
Rather than killing something,
130
445760
2056
Bir şeyleri öldürmekten ziyade,
07:27
in the case of the great chronic degenerative diseases --
131
447840
3696
belki de asıl yapmamız gereken metaforu
07:31
kidney failure, diabetes, hypertension, osteoarthritis --
132
451560
3496
-böbrek yetmezliği, hiper tansiyon
kemik erimesi vb.- ciddi kronik hastalıkların
07:35
maybe what we really need to do is change the metaphor to growing something.
133
455080
3572
tedavisinde kullanmak için bir şeyleri
büyütme amacı için kullanmaktır.
07:38
And that's the key, perhaps,
134
458676
1940
Ve belki de asıl kilit nokta
07:40
to reframing our thinking about medicine.
135
460640
2496
tıbba olan bakış acımızı yenilemektir.
07:43
Now, this idea of changing,
136
463160
3456
Şimdi, bu algıyı değiştirme fikri,
07:46
of creating a perceptual shift, as it were,
137
466640
2336
10 yıl önce aklıma kişisel nedenlerden
07:49
came home to me to roost in a very personal manner about 10 years ago.
138
469000
3296
dolayı geldi.
07:52
About 10 years ago -- I've been a runner most of my life --
139
472320
2776
10 yıl kadar önce -- Hayatımda uzun süre koşmuşumdur --
07:55
I went for a run, a Saturday morning run,
140
475120
1976
Bir cumartesi sabahı, koşuya çıktım,
07:57
I came back and woke up and I basically couldn't move.
141
477120
2656
geri geldim ve uyandım ve hareket edemedim.
07:59
My right knee was swollen up,
142
479800
2016
Sağ dizim şişmişti ve
08:01
and you could hear that ominous crunch of bone against bone.
143
481840
3520
kemiklerimin çıtırdağını duyabiliyordum.
08:06
And one of the perks of being a physician is that you get to order your own MRIs.
144
486240
4896
Ve hekim olmanın avantajlarından biri de kendi MR'ınızı yazabilmenizdir.
08:11
And I had an MRI the next week, and it looked like that.
145
491160
3976
Bir hafta sonra MR çekildim ve sonuç buydu.
08:15
Essentially, the meniscus of cartilage that is between bone
146
495160
4296
Sonunda,iki kemiğin arasında bulunan Menisküs
08:19
had been completely torn and the bone itself had been shattered.
147
499480
3416
tamamen yırtılmış ve kemik çatlamış.
08:22
Now, if you're looking at me and feeling sorry,
148
502920
2456
Eğer bana bakıp üzülüyorsanız
08:25
let me tell you a few facts.
149
505400
1816
size bir kaç gerçekten bahsedeyim.
08:27
If I was to take an MRI of every person in this audience,
150
507240
4176
Seyircilerin hepsinin MR'ını çeksem
08:31
60 percent of you would show signs
151
511440
2056
yüzde 60 oranında
08:33
of bone degeneration and cartilage degeneration like this.
152
513520
2776
bunun gibi kemik ve kıkırdak dejenerasyonu işaretleri gözükecektir.
08:36
85 percent of all women by the age of 70
153
516320
3776
70'li yaşlardaki kadınların yüzde 80'i
08:40
would show moderate to severe cartilage degeneration.
154
520120
3256
orta ve aşırı şiddette kıkırdak dejenerasyonu görülmektedir.
08:43
50 to 60 percent of the men in this audience
155
523400
2296
Seyirciler arasındaki erkeklerin yüzde 50-60 oranında
08:45
would also have such signs.
156
525720
1336
bu belirtiler olacaktır.
08:47
So this is a very common disease.
157
527080
1776
Yani bu çok yaygın bir hastalık.
08:48
Well, the second perk of being a physician
158
528880
2096
Hekim olmanın ikinci faydası da
08:51
is that you can get to experiment on your own ailments.
159
531000
3135
kendi hastalığınız üzerinde deneyler yapabilmenizdir.
08:54
So about 10 years ago we began,
160
534159
2217
Yaklaşık 10 yıl önce,
08:56
we brought this process into the laboratory,
161
536400
2416
bu işlemi laboratuvara getirdik
08:58
and we began to do simple experiments,
162
538840
2016
ve basit deneyler yapmaya başladık
09:00
mechanically trying to fix this degeneration.
163
540880
2456
ve mekanik olarak bu dejenerasyonu onarmaya çalıştık.
09:03
We tried to inject chemicals into the knee spaces of animals
164
543360
4816
Hayvanların diz boşluklarına kimyasallar enjekte etmeye,
09:08
to try to reverse cartilage degeneration,
165
548200
2656
kıkırdak dejenerasyonunu geri çevirmeye çalıştık,
09:10
and to put a short summary on a very long and painful process,
166
550880
4536
çok uzun ve acı verici bir işlemi özetlemek gerekirse
09:15
essentially it came to naught.
167
555440
1776
aslında boşa çıktı.
09:17
Nothing happened.
168
557240
1200
Hiçbir şey olmadı.
09:18
And then about seven years ago, we had a research student from Australia.
169
558880
4776
Ve yaklaşık yedi yıl önce, Avustralya'dan bir araştırma öğrencimiz vardı.
09:23
The nice thing about Australians
170
563680
1525
Avustralya'lıların en iyi yanı
09:25
is that they're habitually used to looking at the world upside down.
171
565205
3316
alışkanlıkları gereği dünyaya tepetaklak bakmalarıdır.
09:28
(Laughter)
172
568546
1157
(Gülüşmeler)
09:29
And so Dan suggested to me, "You know, maybe it isn't a mechanical problem.
173
569727
4089
Ve Dan bana "Belki bu mekanik bir problem değildir.
09:33
Maybe it isn't a chemical problem. Maybe it's a stem cell problem."
174
573840
4000
Belki kimyasal bir problem değildir. Belki bu bir kök hücre problemidir." dedi.
09:39
In other words, he had two hypotheses.
175
579760
1896
Diğer bir deyişle, elinde iki hipotez vardı:
09:41
Number one, there is such a thing as a skeletal stem cell --
176
581680
3816
Birincisi, iskelet kök hücresi diye bir şey var --
09:45
a skeletal stem cell that builds up the entire vertebrate skeleton,
177
585520
3520
tüm omurga iskelet, kemik, kıkırdak ve iskeletin lif unsurlarını
09:49
bone, cartilage and the fibrous elements of skeleton,
178
589064
2532
inşa eden bir iskelet kök hücresi.
09:51
just like there's a stem cell in blood,
179
591620
1865
Tıpkı kandaki bir kök hücresi gibi,
09:53
just like there's a stem cell in the nervous system.
180
593510
2435
tıpkı sinir sistemindeki kök hücresi gibi.
09:55
And two, that maybe that, the degeneration or dysfunction of this stem cell
181
595969
3560
İkincisi, belki de, bu kök hücresinin dejenerasyonu veya işlev bozukluğu
09:59
is what's causing osteochondral arthritis, a very common ailment.
182
599554
3502
osteokondral artirite neden olan şeydir.
10:03
So really the question was, were we looking for a pill
183
603080
3216
Yani asıl soru şuydu:
10:06
when we should have really been looking for a cell.
184
606320
2616
Bir hücre aramamız gerekirken acaba bir ilaç mı arıyorduk?
10:08
So we switched our models,
185
608960
2856
Bu nedenle modellerimizi değiştirdik ve
10:11
and now we began to look for skeletal stem cells.
186
611840
3120
iskelet kök hücrelerine bakmaya başladık.
10:15
And to cut again a long story short,
187
615560
2496
Ve uzun lafın kısası,
10:18
about five years ago, we found these cells.
188
618080
2920
beş yıl önce, bu hücreleri bulduk.
10:21
They live inside the skeleton.
189
621800
2496
İskeletin içinde yaşıyorlar.
10:24
Here's a schematic and then a real photograph of one of them.
190
624320
2896
İşte burada onlardan birinin şematiği ve gerçek fotoğrafı.
10:27
The white stuff is bone,
191
627240
1936
Beyaz nesne kemik
10:29
and these red columns that you see and the yellow cells
192
629200
3016
ve gördüğünüz bu kırmızı sütun ve sarı hücreler
10:32
are cells that have arisen from one single skeletal stem cell --
193
632240
3256
tek bir kök hücreden meydana gelmiş hücrelerdir --
10:35
columns of cartilage, columns of bone coming out of a single cell.
194
635520
3296
kıkırdak sütunları, kemik sütunları tek bir hücreden geliyor.
10:38
These cells are fascinating. They have four properties.
195
638840
3296
Bu hücreler hayret verici. Dört özellikleri var.
10:42
Number one is that they live where they're expected to live.
196
642160
3776
Birincisi, olmaları beklenen yerde yaşıyorlar.
10:45
They live just underneath the surface of the bone,
197
645960
2376
Kemiğin hemen alt yüzeyinde yaşıyorlar,
10:48
underneath cartilage.
198
648360
1536
kıkırdağın altında.
10:49
You know, in biology, it's location, location, location.
199
649920
2620
Biyolojide, mesele konum, konum, konumdur.
10:52
And they move into the appropriate areas and form bone and cartilage.
200
652564
4252
Uygun alanlara gider ve kemik ve kıkırdak oluşturur.
10:56
That's one.
201
656840
1256
Bu bir.
10:58
Here's an interesting property.
202
658120
1536
İlginç bir özellik ise şöyle.
10:59
You can take them out of the vertebrate skeleton,
203
659680
2656
Onları omurgadan alabiliyorsunuz,
11:02
you can culture them in petri dishes in the laboratory,
204
662360
2576
laboratuvarda petri kabı içinde üretebiliyorsunuz
11:04
and they are dying to form cartilage.
205
664960
1976
ve kıkırdak oluşturmak için ölüyorlar.
11:06
Remember how we couldn't form cartilage for love or money?
206
666960
2722
Aşk ve para için kıkırdak ...
11:09
These cells are dying to form cartilage.
207
669706
1919
Bu hücreler kıkırdak oluşturmak için ölüyor.
11:11
They form their own furls of cartilage around themselves.
208
671650
3005
Çevreleri özel bir kıkırdakla sarılı.
11:14
They're also, number three,
209
674680
1616
Onlar aynı zamanda, numara üç,
11:16
the most efficient repairers of fractures that we've ever encountered.
210
676320
4176
şimdiye kadar karşılaşabileceğiniz en iyi tamirciler.
11:20
This is a little bone, a mouse bone that we fractured
211
680520
3296
Bu küçük bir kemik,
Kırdığımız ve kendi kendine iyileşmeye
11:23
and then let it heal by itself.
212
683840
1536
bıraktığımız bir fare kemiği.
11:25
These stem cells have come in and repaired, in yellow, the bone,
213
685400
3016
Bu kök hücrelere kırığa ulaştı ve nerdeyse
11:28
in white, the cartilage, almost completely.
214
688440
2616
tamamen onardı, sarı-kemik, beyaz -kıkırdak.
11:31
So much so that if you label them with a fluorescent dye
215
691080
3536
O kadar çok ki hücre oluşturdular ki,
eğer florasan bir boyayla onları boyarsanız,
11:34
you can see them like some kind of peculiar cellular glue
216
694640
3736
onların acayip bir yapı oluşturduklarını,
adeta hücresek bir yapıştırıcıya dönmelerini
11:38
coming into the area of a fracture,
217
698400
1856
kırığın bulunduğu bölgeye gelmelerini
11:40
fixing it locally and then stopping their work.
218
700280
2976
kırığı tamir ettiklerini ve çalışmayı
bıraktıklarını görebilirsiniz.
11:43
Now, the fourth one is the most ominous,
219
703280
2336
Şimdi, dördüncü ve belki de en korkunç
11:45
and that is that their numbers decline precipitously,
220
705640
4136
özellikleri ise, bu hücrelerin sayısının
11:49
precipitously, tenfold, fiftyfold, as you age.
221
709800
4696
siz yaşlandıkça, aniden, 10 kat, 50 kat azalması.
11:54
And so what had happened, really,
222
714520
1576
Ve gerçekten, düşünün bir, ne olur
11:56
is that we found ourselves in a perceptual shift.
223
716120
2856
eğer biz kendimizi bu algısal değişimde bulursak?
11:59
We had gone hunting for pills
224
719000
2736
Biz ilaç bulmak için yola çıktık,
12:01
but we ended up finding theories.
225
721760
2496
ama işin sonunda yeni teoriler bulduk.
12:04
And in some ways
226
724280
1216
Ve bir şekilde kendimizi
12:05
we had hooked ourselves back onto this idea:
227
725520
2616
şu fikri yeniden düşünürken bulduk:
12:08
cells, organisms, environments,
228
728160
2896
hücreler, organizmalar, çevreler,
12:11
because we were now thinking about bone stem cells,
229
731080
2576
çünkü şimdi, kemik kök hücreleri hakkında düşünüyoruz,
12:13
we were thinking about arthritis in terms of a cellular disease.
230
733680
3440
artirite hücresel hastalık olarak bakıyoruz.
12:17
And then the next question was, are there organs?
231
737840
2286
Ve sonunda bir sonraki soru "Organlar var mı?" idi.
12:20
Can you build this as an organ outside the body?
232
740150
2239
Bunu vücut dışında bir organ gibi inşa edilebilir miyiz?
12:22
Can you implant cartilage into areas of trauma?
233
742413
3843
Travma alanlarına kıkırdak yerleştirilebilir miyiz?
12:26
And perhaps most interestingly,
234
746280
1976
Ve belki en enteresanı,
12:28
can you ascend right up and create environments?
235
748280
2376
yukarı çıkarak çevre oluşturabilir miyiz?
12:30
You know, we know that exercise remodels bone,
236
750680
3056
Biliyoruz ki, egzersiz kemikleri yeniden biçimlendirir
12:33
but come on, none of us is going to exercise.
237
753760
2416
fakat hiçbirimiz egzersiz yapmıyoruz.
12:36
So could you imagine ways of passively loading and unloading bone
238
756200
5176
O zaman kıkırdağı yeniden yapmak veya yenilemek adına
kemiği doldurduğunuzu veya boşaltığınızı hayal edebilir misiniz?
12:41
so that you can recreate or regenerate degenerating cartilage?
239
761400
4816
12:46
And perhaps more interesting, and more importantly,
240
766240
2381
Daha da enteresanı ve de önemlisi,
12:48
the question is, can you apply this model more globally outside medicine?
241
768645
3451
soru şu ki, bu modeli tıbbın her alanında
12:52
What's at stake, as I said before, is not killing something,
242
772120
4056
uygulayabilir misiniz? İşin temeli,
12:56
but growing something.
243
776200
1440
dediğim gibi öldürmek bir şeyleri büyütmek!
12:58
And it raises a series of, I think, some of the most interesting questions
244
778280
4816
Tabii bu, tıbbın geleceği hakkında nasıl
düşüneceğimizi cevaplandırmaya yönelik sorular doğuruyor.
13:03
about how we think about medicine in the future.
245
783120
2520
13:07
Could your medicine be a cell and not a pill?
246
787040
2880
İlacınız hap değil de hücre olabilir mi?
13:10
How would we grow these cells?
247
790840
2376
Bu hücreleri nasıl yetiştirebiliriz?
13:13
What we would we do to stop the malignant growth of these cells?
248
793240
3016
Bu hücrelerin kötü huylu büyümelerini durdurmak için ne yapacağız?
13:16
We heard about the problems of unleashing growth.
249
796280
3896
Kontrolsüz büyüme ile ilgili problemleri duyuyoruz.
13:20
Could we implant suicide genes into these cells
250
800200
2776
Bu hücrelerin içine büyümelerini engelleyici
13:23
to stop them from growing?
251
803000
1440
intihar genleri koyabilir miyiz?
13:25
Could your medicine be an organ that's created outside the body
252
805040
3936
İlacınız vücudunuz dışında oluşturulan ve vücudunuza yerleştirilen
bir organ olabilir mi?
13:29
and then implanted into the body?
253
809000
1936
13:30
Could that stop some of the degeneration?
254
810960
2736
Bu, dejenerasyonu durdurabilir mi?
13:33
What if the organ needed to have memory?
255
813720
1905
Ya organ hafızaya ihtiyaç duyarsa?
13:35
In cases of diseases of the nervous system some of those organs had memory.
256
815649
4767
Sinir sistemi hastalıklarında bazı organların hafızası vardı.
13:40
How could we implant those memories back in?
257
820440
2456
Bu hafızayı nasıl geri aşılayabiliriz?
13:42
Could we store these organs?
258
822920
1816
Bu organları saklayabilir miyiz?
13:44
Would each organ have to be developed for an individual human being
259
824760
3143
Her bir birey için organ geliştirmek mi
13:47
and put back?
260
827927
1200
gerekecek ve geri koyabilecek miyiz?
13:50
And perhaps most puzzlingly,
261
830520
2616
Ve belki daha da karışığı
13:53
could your medicine be an environment?
262
833160
1810
ilacınız bir çevre olabilir mi?
13:56
Could you patent an environment?
263
836160
1656
Bir çevreyi patentleyebilir misiniz?
13:57
You know, in every culture,
264
837840
3456
Bildiğiniz üzere, her kültürde,
14:01
shamans have been using environments as medicines.
265
841320
2936
şamanlar çevreyi ilaç olarak kullanıyorlardı.
14:04
Could we imagine that for our future?
266
844280
2320
Bunu geleceğimiz için düşünebilir miyiz?
14:08
I've talked a lot about models. I began this talk with models.
267
848080
3376
Modeller hakkında çok konuştum. Konuşmaya modellerle başladım.
14:11
So let me end with some thoughts about model building.
268
851480
2696
Model inşası hakkında birkaç düşünce ile konuşmamı sonlandırayım.
14:14
That's what we do as scientists.
269
854200
2096
Bilim adamları olarak bunu yapıyoruz.
14:16
You know, when an architect builds a model,
270
856320
3296
Bir mimar model tasarladığında,
14:19
he or she is trying to show you a world in miniature.
271
859640
3296
dünyayı bir minyatürde göstermeye çalışır.
14:22
But when a scientist is building a model,
272
862960
2896
Fakat bir bilim adamı model geliştirirken,
14:25
he or she is trying to show you the world in metaphor.
273
865880
2524
dünyayı bir metaforda göstermeye çalışır.
14:29
He or she is trying to create a new way of seeing.
274
869600
3856
Yeni bir bakış açısı bulmaya çalışır.
14:33
The former is a scale shift. The latter is a perceptual shift.
275
873480
4120
Öncesi bir ölçek değişimidir. Diğer ise algısal bir değişimdir.
14:38
Now, antibiotics created such a perceptual shift
276
878920
4936
Antibiyotikler öyle bir algısal değişim
14:43
in our way of thinking about medicine that it really colored, distorted,
277
883880
3816
yarattı ki, son 100 yılda tıbba olan bakış acımız
14:47
very successfully, the way we've thought about medicine for the last hundred years.
278
887720
3920
başarılı olarak değiştirildi.
14:52
But we need new models to think about medicine in the future.
279
892400
4416
Fakat, tıpta yeni modellere ihtiyacımız var.
14:56
That's what's at stake.
280
896840
1480
İşin özü bu.
14:59
You know, there's a popular trope out there
281
899480
3336
Bildiğiniz üzere, dışarda populer bir mecaz var.
15:02
that the reason we haven't had the transformative impact
282
902840
3976
Şimdiye kadar bu dönüştürücü etkiyi
15:06
on the treatment of illness
283
906840
1976
hastalıkların tedavisinde kullanmamızın nedeni,
15:08
is because we don't have powerful-enough drugs,
284
908840
2856
yeterince etkili ilaçların bulunmaması
15:11
and that's partly true.
285
911720
1360
ve bu kısmen doğru.
15:14
But perhaps the real reason is
286
914120
1496
Ama belki de asıl neden ilaçlar
15:15
that we don't have powerful-enough ways of thinking about medicines.
287
915640
3200
hakkında yeterince güçlü düşünemememiz.
15:20
It's certainly true that
288
920560
2416
Yeni ilaçlara sahip olmanın kulağa
15:23
it would be lovely to have new medicines.
289
923000
3776
çok hoş geldiği aşikar.
15:26
But perhaps what's really at stake are three more intangible M's:
290
926800
4656
Ama işin özü belki de 3 M'de yatıyor:
15:31
mechanisms, models, metaphors.
291
931480
3816
Mekanizmalar, Modeller, Metaforlar.
15:35
Thank you.
292
935320
1336
Teşekkürler.
15:36
(Applause)
293
936680
6840
(Alkış)
15:45
Chris Anderson: I really like this metaphor.
294
945600
3416
Chris Anderson: Bu metafor işini gerçekten sevdim.
15:49
How does it link in?
295
949040
1536
Nasıl bir bağlantı var?
15:50
There's a lot of talk in technologyland
296
950600
3136
Ortalıkta bir çok kişileştirilmiş ilaç
15:53
about the personalization of medicine,
297
953760
2136
tedavisi ve teknolojileriyle ilgili sunumlar var.
15:55
that we have all this data and that medical treatments of the future
298
955920
3416
Hepimizin elinde bu bilgi var ve gelecekte tedaviler
15:59
will be for you specifically, your genome, your current context.
299
959360
4496
sizin için özel olacak, genlerine has, bulunduğunuz duruma göre.
16:03
Does that apply to this model you've got here?
300
963880
3936
Bugün burada sunduğun modele bu uyuyor mu?
16:07
Siddhartha Mukherjee: It's a very interesting question.
301
967840
2616
Siddhartha Mukjerjee: Çok ilginç bir soru.
16:10
We've thought about personalization of medicine
302
970480
2216
Kişileştirmiş terapi üzerinde
16:12
very much in terms of genomics.
303
972720
1536
gen bilimi bazlı düşündük.
16:14
That's because the gene is such a dominant metaphor,
304
974280
2576
Çünkü gen bayağı baskın bir metafor, yineliyorum,
16:16
again, to use that same word, in medicine today,
305
976880
2976
bugün ki tıpta, bu yüzden genomun
16:19
that we think the genome will drive the personalization of medicine.
306
979880
3736
kişileştirilmiş tedaviyi yönlendireceğini düşünüyoruz.
16:23
But of course the genome is just the bottom
307
983640
3096
Fakat, tabii ki genom bu uzun zincirin
16:26
of a long chain of being, as it were.
308
986760
3816
en altında.
Var olma zincirinin ilk birimi hücre.
16:30
That chain of being, really the first organized unit of that, is the cell.
309
990600
3816
16:34
So, if we are really going to deliver in medicine in this way,
310
994440
2976
Yani, eğer tıbba bu şekilde yaklaşıyorsak,
16:37
we have to think of personalizing cellular therapies,
311
997440
2816
önce hücresel terapileri kişileştirmeyi düşünmeliyiz,
16:40
and then personalizing organ or organismal therapies,
312
1000280
3176
daha sonra organ ve organizma tedavileri gelmeli
16:43
and ultimately personalizing immersion therapies for the environment.
313
1003480
3816
ve en sonunda çevre için kişileştirilmiş terapi geliştirmeyi.
16:47
So I think at every stage, you know --
314
1007320
3096
Yani her bir adımda,
16:50
there's that metaphor, there's turtles all the way.
315
1010440
2416
bir metafor var, her yerde kamplumbağalar var.
16:52
Well, in this, there's personalization all the way.
316
1012880
2381
Yani, işin her basamağında kişileştirilme var.
16:55
CA: So when you say medicine could be a cell
317
1015285
2891
CA: Yani sen belki ilaç hap değil
16:58
and not a pill,
318
1018200
1816
hücre olabilir derken, muhtemelen
17:00
you're talking about potentially your own cells.
319
1020040
2256
kişinin kendi hücrelerinden bahsediyordun.
17:02
SM: Absolutely. CA: So converted to stem cells,
320
1022320
2376
SM: Kesinlikle.
CA: Yani kök hücreye dönüştürülmüş hücrelerle
17:04
perhaps tested against all kinds of drugs or something, and prepared.
321
1024720
4536
envayi çeşit ilaç veya benzeri test edilebilir
ve hazırlanabilir.
17:09
SM: And there's no perhaps. This is what we're doing.
322
1029280
2536
SM: Bu bir olasılık değil. Bu bizim şu an yaptığımız.
Bu şu an gerçekleşiyor, ve evet, yavaş ilerliyoruz,
17:11
This is what's happening, and in fact, we're slowly moving,
323
1031840
3736
genomiksten uzaklaşarak değil, genomiksle
17:15
not away from genomics, but incorporating genomics
324
1035600
3815
hücreler,organlar, ve bulundukları çevreler gibi
17:19
into what we call multi-order, semi-autonomous, self-regulating systems,
325
1039440
4735
çoklu-düzene sahip,yarı otonom ve kendi kendini
17:24
like cells, like organs, like environments.
326
1044200
2616
yönetebilen sistemleri birleştirerek.
17:26
CA: Thank you so much.
327
1046829
1378
CA: Çok teşekkür ederiz!
17:28
SM: Pleasure. Thanks.
328
1048227
1290
SM: Benim için bir zevkti. Teşekkürler!
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7